![]() |
Mavi Cennet
Yazı: Kennedy Warne Fotoğraflar: Brian Skerry Yüksek teknolojili hasat yöntemleri ve savurgan yönetimler, dünya balık stoklarında tehlikeli düşüşlere yol açtı. Küresel balık krizini irdeleyen bu özel dosya, insan ile deniz arasında yepyeni bir ilişkinin şekillendirilmesi umuduyla kaleme alındı. Yeni Zelanda, dünyanın geri kalanına örnek olabilecek deniz koruma alanlarının ev sahibi.Bill Ballantine bir sigara daha sararken, 1977'de Yeni Zelanda'nın ilk deniz koruma alanı açıldığında, "Keçi Adası Koyu'nda artık yapacak bir şey kalmadı" diyen manşeti anımsayıp alaycı bir kahkaha atıyor. Kuzey Adası'nda, Northland olarak anılan bölgenin kıyılarında, beş kilometrekare büyüklükteki bir alanda deniz habitatını korumak için 12 yıl mücadele etmişti Ballantine. Ve nihayet söz konusu koruma sağlanmıştı. Bu, Ballantine için yeni bir dönemin başlangıcıydı. Karşıt görüşleri dile getiren yerel gazeteye göre ise, bir dönemin sonu... Tartışma konusu, koruma alanına getirilen dokunulmazlıktı. Bu bölge kesinlikle insan etkisi dışında kalacaktı. Bu da, artık olta balıkçılığı yok anlamına geliyordu. Zıpkınla avlanmak yok. Istakozu yuvasından çekip çıkarmak yok. Bir küme kaya istiridyesini yerinden söküp almak yok. Gazeteye göre, Yeni Zelandalı hiçbir kadın, erkek ve çocuğun da Keçi Adası'na gelmelerine değecek bir şey kalmamıştı. Artık 70'ine gelmiş, saçları seyrelmiş, kısa beyaz keçi sakallı, ince yapılı bir adam olan Ballantine sigarasından bir nefes çekiyor. Keçi Adası'nda, koya hemen hemen bir kilometre uzaklıktaki kulübesinde yemek masasının başında oturuyor. 1964'te, Keçi Adası'na tepeden bakan bir yamaçta yeni kurulan Auckland Üniversitesi Deniz Laboratuvarı'nda yöneticilik yapmak üzere İngiltere'den göç ettiğinden beri burada yaşıyor. Yumuşakçalar konusunda uzman olan Ballantine, 40 yıldır Keçi Adası Koyu'nda. İlk geldiğinde çukurlar ve tümseklerle dolu, çakıllı olan yol, şimdilerde, sürekli ziyaretçi akınına cevap vermek için sahile kadar düzeltilmiş durumda. Ballantine, "Yılda yüz bin kişi balıklara bakmaya geliyor -böyle olacağı kimin aklına gelirdi," diyor. "Hiç kimsenin. Bundan on beş yıl önce, okuldaki her sınıftan öğrenciye dalış giysileri giydirilerek burada denize sokulacaklarını söyleseydiniz size gülerlerdi. Şimdi bu olağan bir şey." Yüzlerce okul gezisi. Hafta sonu şnorkelle dalmaya gelen bir sürü insan. Suya girmek istemeyenler için cam tabanlı tekne turları. Bir deniz bilim merkezi. Ne üniversite, ne de yakınlardaki Leigh'in, ta en başından beri bu konuda karşıt fikir ileri süren balıkçıları ve çiftçileri bu yaşananları öngörmüştü. Saflar, 1965 gibi oldukça erken bir tarihte, Ballantine ticari balıkçılık yapan bir grubu laboratuvara davet edip, balıkçılığa kapalı bir koruma alanı görüşünü ortaya attığında tutulmuştu. Ballantine, o günleri anımsarken, "Yarısı ‘sorun olmaz' diye konuştu," diyor. "Yarısı da, şaka yollu da olsa, ‘seni öldürürüz' dedi." Sonunda kamuoyunun yaklaşımında değişime yol açan şey de yine suyun altında yaşanan değişiklikler olmuştu -Ballantine ve onunla birlikte çalışan bilim insanları da dahil herkesi şaşırtan değişiklikler. Deniz laboratuvarındaki dalgıçlar, Keçi Adası Koyu'ndaki geniş resiflerin çıplak kaldığını, Maori dilinde kina adıyla anılan bir tür denizkestanesinin, bunların üzerindeki deniz yosunu kümelerini neredeyse köküne kadar yiyip bitirdiklerini fark etmişti. Başlıca besini bu denizkestaneleri olan kapanlevrek ve dikenli kaya ıstakozlarının aşırı avlanarak azalması nedeniyle, kirpi gibi dikenli bu sualtı çim biçicilerinin sayısında büyük bir patlama yaşanmıştı. Kina'lar, kahverengi alglerin gövdelerine bile tırmanıp, onları kunduzlar gibi kemiriyordu. Balıkçılığa son verilince avcı ile av arasındaki dengesizlik de neredeyse hemen tersine dönmeye başlamıştı. Kina sayısı azalmıştı. Kahverengi algler yeniden büyümüştü. Bir zamanlar çok ürkek ve nadir olan kapanlevrekler çoğalıp, cesurlaşmıştı. Bu ekolojik canlanmanın haberi kısa sürede yayılmış ve insanlar Keçi Adası'na akın etmeye başlamıştı. Tam olarak anlaşılmayan bir nedenden dolayı, avlanma yasağı getirilen alanlarda toplanan kapanlevrekler buralarda geniş yerleşik popülasyonlar oluşturuyor. Dikenli kaya ıstakozları da (Yeni Zelandalılar onlara "kerevit" diyor) aynı davranışı gösteriyor ve koruma alanı içindeki yoğunlukları dışarıdakilere oranla yaklaşık 15 kat artıyor. Koruma alanının başarısından ticari "kerevit" avcıları kârlı çıkıyor; çünkü, koruma alanı sınırının hemen dışına stratejik biçimde yerleştirdikleri kapanlar -deniz biyologlarının taşma adını verdiği olgu sayesinde- koruma alanından göç eden kabuklularla doluyor. Önceleri koruma alanı fikrine kuşkuyla bakanlar, şimdi en güçlü savunucuları arasında. Bölgeyi, "koruma alanımız" diye tanımlıyor ve gönüllü deniz koruma savaşçıları gibi davranarak kaçak avcıları ve sınır ihlallerini bildiriyorlar. Taşma ve larva taşınımı -milyonlarca yumurta ve larvanın koruma alanı dışına sürüklenmesi- denizlerdeki yaşamın korunmasında en önemli kavramlara dönüşmüş durumda. Balıkçılığın yasaklandığı koruma alanlarına şimdi çevre denizlerdeki canlı nüfusunu da takviye eden potansiyel damızlık ve kuluçkahane çiftlikleri gözü ile bakılıyor. Bu yenileyici etki konusundaki en sağlam kanıtlardan bazıları Keçi Adası'nda yapılan araştırmalardan elde edildi -araştırma, bu koruma alanının 30 yıldır avlanmaya kapalı olması sayesinde yapılabildi. Keçi Adası'nın devrimci özelliği sadece dünyanın ilk av yasağı konulan koruma alanlarından biri olması değil, sıradan bir kıyı şeridini de koruması. 1971'de uygulamaya konulan koruma alanları kurma yasasında, bu yasanın, bölgeye özgü -ve sıradışı- tüm özelliklerini de korumayı amaçladığı ve bu korumanın ulusal çıkarlar doğrultusunda olduğu açıklanıyordu. Sucul yarıkürenin tam ortasında yer alan, kıyıları ABD'nin tüm kıyı şeridinden daha uzun ve üstelik de dünyanın en büyük dördüncü münhasır ekonomik bölgesi (BM'nin kabul ettiği özel ekonomik bölge) olan Yeni Zelanda, tartışmasız dünyanın en denizci ülkelerinden biri. Keçi Adası'nın başarısına bakıldığında, denizde başka koruma alanlarının da hızla -ve tartışılmaksızın- oluşturulabileceği düşünülebilir. Ama öyle olmadı. ‹zleyen 30 yıl boyunca Ballantine, inatçı balıkçılar, gönülsüz bürokratlar ve kararsız uzmanlara karşı savaş verdi. Bunun hemen ardından, Northland kıyısına yaklaşık 22 kilometre uzaklıktaki Poor Knights Adaları'nda koruma alanı oluşturmak için yaptığı ilk başvurusunda bir engelle karşılaştı. Eski bir volkanın kalıntısı olan bu resif ve doruklar grubu, ılıman ve subtropikal suların buluştuğu kavşakta yer alıyor. Kuzeydoğuda yüzlerce kilometre öteden başlayan sıcak su akıntısı, adaları yalayarak geçiyor, su sıcaklığını kıyıdakinden yarım derece yükseltiyor ve mercan karideslerinden balina köpekbalıklarına bir sürü tropik konuğu da beraberinde getiriyor. Bunları Biliyor muydunuz? Fiordland’de “Çilek Tarlaları” olarak bilinen sualtı alanı, adını çilek denizhıyarından (Squamocnus brevidentis) alıyor. Bu hayvanlar Doğayı Koruma Koyu’nda metrekare başına 1000’e varan bir yoğunlukla kaya duvarı üstünde bir hasır oluşturuyor. Rahatsız edildikleri zaman büzüşerek olağan hıyar biçimi yerine bir çilek kabarcığı biçimini alıyorlar. Tıpkı deniz kalemleri gibi, genellikle daha derin sularda yaşıyorlar; ama Fiordland’in tanenle kaplı koyu suları onlar için mükemmel bir habitat sağlıyor. S. brevidentis çoğu denizhıyarında görülmeyen bir özellikle canlı yavrular doğuruyor. |
Cevap : Mavi Cennet
http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.1.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Canlı Renkler Fotoğraf : Brian Skerry Bantlı gün balığı gibi türler dünyanın her yanından sportif dalgıçları Poor Knights koruma alanına çekiyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.2.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Daha Güvenli Bir Sığınak Fotoğraf : Brian Skerry Mavi maomao’lar Poor Knights koruma alanında dolanıyor. Bu ada koruma alanı, 1981’den beri ticari av yasağına tabi olsa da,1998’de tam koruma altına alınıncaya dek amatör balıkçıların baskısından kurtulamamıştı. http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.3.jpg Sıkıca Sarılmış Fotoğraf : Brian Skerry Five Fingers Yarımadası'ndaki koruma alanının dışında, Dusky Sound'daki bu fok yavrusu da, Yeni Zelanda sularındaki tüm deniz memelileri gibi koruma altında. http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.4.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Alternatif Habitat Fotoğraf : Brian Skerry Yaprak kalıntılarındaki tanen nedeniyle rengi değişen ırmak, Fiordland Ulusal Parkı'ndaki tepelerden Gaer Körfezi koruma alanına akıyor. Koyu renkli sular, ışığı gölgeleyerek normalde çok daha derin sularda bulunan canlıların burada barınmasına olanak sağlıyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.5.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Aylakça Dolanma Fotoğraf : Brian Skerry Poor Knights, aralarında çıplaksolungaçlılar da olmak üzere pek çok küçük canlı türüne de koruma sağlıyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.6.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Gezmeye Çıkmış Fotoğraf : Brian Skerry Bir kısa-kuyruklu vatoz, Poor Knights'taki kemerler ve mağaraları kat eden akıntıların içinde ilerliyor. Deniz korumacılığında dünya lideri olarak saygı gören Yeni Zelanda böylesi deniz peyzajlarının ekolojik açıdan korunmasının ulusal çıkarları doğrultusunda olduğu görüşünde. http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.7.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Beklenmedik Çekim Fotoğraf : Brian Skerry "Fiordland'da akşam sularıydı" diyor fotoğrafçı Brian Skerry. "Ufacık omurgasızların görüntülerini çektiğim sırada, ansızın 6 metre kadar ötede bu köpekbalığını gördüm." Bu yedi solungaçlı köpekbalığı yem konusunda müşkülpesent değil; kalamar, vatoz, ahtapot, balık ve küçük köpekbalıklarını yiyerek besleniyor. "Biraz tehlikeli sayılan bir tür," diyor Skerry. "Ama yavaşça süzülüverdi ve orada pek uzun süre kalmadı." http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.8.jpg Dayanıklı Yüzücü Fotoğraf : Brian Skerry Uzmanların Parika scaber adını verdiği, ama halk arasında çoğunlukla “çütre” olarak anılan balık, nesli tükenme tehdidi altında veya belirli bir tehlikeyle karşı karşıya değil -en azından topluca. Poor Knights koruma alanında bir örneği görülen bu türe Yeni Zelanda çevresinde ve Avustralya’nın güneybatı kıyısı boyunca rastlanıyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...mercek.2.9.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Atılmaya Hazır Fotoğraf : Brian Skerry Bir kibrit çöpü kadar küçük mavi-gözlü üçyüzgeç saldırgan bir duruşla kendi bölgesini koruyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...ercek.2.10.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Yaşayan Efsane Fotoğraf : Brian Skerry Poor Knights'taki bir kaya yarığına yuvalanmış bir ahtapot. Bu deniz canlısı Yeni Zelanda'nın mitolojik tarihinde de özel bir yer tutar. Bir Maori efsanesine göre, bu ülkeyi keşfeden Kupe adlı Polinezyalı kâşif, serüvenleri sırasında bir kıyı mağarasına gizlenmiş dev bir ahtapotu rahatsız eder. Onu kovalayıp yakaladıktan sonra kamasıyla öldürür ve daha sonra mevcut adaları kesip yeni adalar yaratmak için aynı keseri kullanır. Asıl yurdu Hawaiiki'ye döndüğünde, sakinlerine Aotearoa'ya (Yeni Zelanda) nasıl ulaşılacağını bildirir, ama kendisi bir daha oraya gitmez. http://www.nationalgeographic.com.tr...ercek.2.11.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Küçük Harikalar Fotoğraf : Brian Skerry Küçük bir Hector yunusu sürüsü Banks Yarımadası Deniz Memelileri Sığınağı çevresinde suya batıp çıkarak ve zikzaklar çizerek dolaşıyor. Sadece Yeni Zelanda sularında rastlanan bu yunusların adı, bir zamanlar Wellington’daki Koloni Müzesi’nin (şimdi Yeni Zelanda Te Papa Tongarewa Müzesi) müdürlüğünü yapan Sir James Hector’dan (1834-1907) gelir. Hector ülkenin ilk yunus türlerinden birini incelemişti. Günümüzde bu memeli ancak bir metreyi bulan boyuyla dünyanın en küçük ve aynı zamanda nesilce tükenme tehlikesine en açık yunusları arasındadır. http://www.nationalgeographic.com.tr...ercek.2.12.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Görev Başında Fotoğraf : Brian Skerry Bir zamanlar aşırı avlanan kapanlevrekler, Keçi Adası resiflerini neredeyse çıplak bırakan denizkestanelerini yiyerek av-avcı dengesini yeniden kuruyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...ercek.2.13.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Çarpıcı Mesafe Fotoğraf : Brian Skerry Yiyecek bekleyen müren, sünger içinde saklanıyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...ercek.2.14.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Doğal İmar Düzenlemesi Fotoğraf : Brian Skerry Long Sound koruma alanında tanenle rengi koyulaşan su, ışığı önlüyor ve bu sığ sular, genellikle derin sularda bulunan deniz kalemleri ile mavi morinaya da ev sahipliği yapıyor. Rahatsız edildiğinde yeşilimsi bir ışık çıkaran deniz kalemi, içindeki sıvıyı boşaltarak soğan şeklindeki ayaklarının içine çekiliyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...ercek.2.15.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Olgun Orman Fotoğraf : Brian Skerry Wet Jacket Arm koruma alanında, 300 yıl yaşayabilen bir siyah mercan ormanı büyüyor. Biyolog Bill Ballantine, denizlerdeki değişimi ölçmenin bir yolu olarak Yeni Zelanda'daki koruma alanlarının bu ve benzeri harikalarla bir ölçüt oluşturduğunu söylüyor. Ballantine, böylece, "sadece hayal etmek yerine, doğal olanın ne olduğunu bilebiliriz" diyor. http://www.nationalgeographic.com.tr...ercek.2.16.jpg http://www.nationalgeographic.com.tr...es/shim(1).gif Yiyen ve Yenilen Fotoğraf : Brian Skerry Balıkçılara ve diğer avcılara yasak bir bölge olan Poor Knights koruma alanının sularında cakayla dolaşan bir tral sürüsü. Tral, karidesleri ve diğer ufak kabukluları çiğneyip yutarken, yunuslar da tralları yiyerek ziyafet çekiyor. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.