ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Karadeniz Bölgesinin Fiziki özellikleri (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=78918)

Şengül Şirin 05-24-2009 07:16 PM

Karadeniz Bölgesinin Fiziki özellikleri
 
4 Eklenti(ler)
BÖLGENİN FİZİKİ ÖZELLİKLERİ
a)Bölgenin Yeri Ve Sınırları:




Türkiye’nin kuzeyinde bulunan Karadeniz ismini Karadeniz Denizi’nden alır. Karadeniz Bölgesi, yaklaşık 141.000 km2’lik yüzölçümü ile ülkemizin Doğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgelerinden sonra 3. büyük bölgesidir ve ülke yüzeyinin yaklaşık olarak %18’lik kısmını kaplar

Yurdumuz sularını Hazar Denizi ile Basra Körfezi’ne taşıyan ırmaklar ile Karadeniz’e kavuşan çayların su bölümü çizgisi, onu Doğu Anadolu’dan ayırır.Daha sonra, bölgenin güney sınırı, Yıldız ve Deveci Dağları’nın doruklarını takiben batıya doğru ilerler. Kuzeydeki yağışlı ve ormanlık kuşağı, yarı kurak ve bozkır olan İç ve Orta Anadolu’dan ayırmak üzere, Köroğlu Dağları’nın güney eteğini boylayarak, Sündiken Dağları’nın silindiği Bozöyük yakınlarında sona erer. Birinci Türk Coğrafya Kongresi’nin iki ayrı kritere; doğuda su bölümü çizgisine; batıda iklim ve tabii bitki örtüsüne dayanarak, Karadeniz coğrafi bölgesine çizdiği sınırlar budur.[1] Bir başka ifadeyle Doğu Anadolu Bölgesi ile sınır Çimen, Köse, Kop, Mescid ve Yanlızçam sıradağlarının su bölümü çizgisinden geçerken, İç Anadolu Bölgesi’nden iklim özellikleriyle (kuraklık-yağış), Marmara Bölgesinden de yerşekilleriyle (yükselti-dağlar) ayrılır.
Kısaca, batıda Marmara Bölgesi, doğuda Gürcistan, kuzeyde Karadeniz, güneyde ise Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgeleri ile komşudur.

Artvin, Rize, Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Giresun, Ordu, Samsun, Amasya, Sinop, Kastamonu, Zonguldak, Bartın ve Bolu illeri bütünüyle bölge sınırları içinde kalırken, İç Anadolu Bölgesi sınırları içinde bulunan Artova İlçesi dışında Tokat ilinin tamamına yakın kesimi de yine Karadeniz Bölgesi’ne girer. Çorum ilinin yarısı İç Anadolu’da, diğer yarısı da Karadeniz Bölgesi’ndedir.

Karadeniz Bölgesi’nin doğu ve batı doğrultusundaki uzunluğu yaklaşık 1400 km’lik uzunluğa; kuzey güney istikametinde yani genişliği ise doğu bölümünde 100 km’ den az olduğu halde orta bölümü 200 km’yi aşar, Batı Karadeniz Bölümü’nde ise 150 km kadardır. Bu uzunluklarından dolayı Karadeniz Bölgesi Doğu-Batı İstikametinde en uzun olan bölgemizdir.4

b)Yüzey Şekilleri:



Karadeniz Bölgesi, ülkemizin en yüksek ve en arızalı bölgelerinden biridir. Bir bütün olarak Kuzey Anadolu Dağları adı verilen dağlık kuşak, birbirinden birtakım depresyonlar ile ayrılan ve genel olarak birbirine paralel uzanan sıradağlar niteliğindedir. Bu dağların kıyı üzerinde yükselen bölümüne “Kıyı Dağları” veya “Dış Kuşak”, bunun gerisinde yer alan dağlara da “İç Sıra Dağlar” veya “İç Kuşak” adı verilmektedir. Bununla birlikte, Türkiye’yi orojenik birimlere ayıran jeologlar tarafından, Kuzey Anadolu Dağları’nın dış sıraları “Pontidler” adı altında toplanmıştır.

Kuzey Anadolu Dağları’nın Jeomorfolojik Özellikleri:

Türkiye’nin yerşekilleri en az 600 milyon yıllık gelişimin sonucudur. Ancak Türkiye 4.Jeolojik zamanda (Kuaterner) biçimlenmiştir Kuzey Anadolu Dağları aralıklarla meydana gelen orojenik hareketlerle oluşmuştur. Mesozoyik’te söz konusu dağların bulunduğu alanlar, deniz tabanı yayılması ile Tetis Denizi tarafından işgal edilerek jeosenklinal durumuna gelerek. Bu jeosenklinallerin ojeosenklinal karakterinde olanları, karadan taşınan malzemelerle dolmuş ve denizaltı volkanizmasına uğramıştır. Bu jeosenklinallerdeki volkaniklerin ve tortulların kıvrılması, ilk tektonik hareket olarak bilinen Kretase başlarında başlamıştır. Aralıklarla devam eden Alpin orojenik hareketler, Oligosen sonlarında şiddetlenerek, jeosenklinal alanların yerlerini kıvrımlı dağlara bırakmış ve ofiyolit içeren Mesozoyik çökeller çok karmaşık bir durum almıştır. Kuzey Anadolu Dağları’nda Oligosen sonrası arazilerinin eksikliği, dağlık alanın bu dönemde kara haline geldiğini göstermektedir.

Bununla beraber, Miyosen sonundan Kuvarterner’e kadar devam eden tektonik hareketler ve kompresyonlar sonucunda büyük fay sistemleri meydana gelmiştir. Kırık hatlar boyunca magma yeryüzüne yayılmıştır.

Yer yer tortullar ile aratabakalı olan volkanik araziler, Karadeniz Bölgesi’nin doğu kıyılarında ve iç-batı kısımlarında yaygındır. III. zamanın sonunda dış kuvvetler tarafından aşındırılarak deniz seviyesine yakın dalgalı bir arazi (peneplen) durumuna getirilerek hafiflemiş, daha sonra epirojenik hareketler sonucunda tekrar yükselmişlerdir. Bu hareketlenmeler sonucunda Kuzey Anadolu Sıradağları’nın güneyinde Kuzey Anadolu Fay Hattı oluşmuştur. Saros Körfezi’nden başlayıp Varto’ya kadar uzanan ve şiddetli deprem alanı olan, Kuzey Anadolu Kırık Hattı, son elli yılın en şiddetli depremlerinin yarısının görüldüğü fay hattıdır

Şengül Şirin 05-24-2009 07:18 PM

Kuzey Anadolu Dağları’nın Özellikleri:
 
Kuzey Anadolu Dağları’nın Özellikleri:


Kuzey Anadolu Dağları, kıyı ve iç sıradağları diye ikiye ayrılır. Bu iki sıradağ kuşağını Kuzey Anadolu Fay Hattı birbirinden ayırır ( Prof. Dr. İbrahim Atalay, Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası).

Kuzey Anadolu Dağları; tek sıra halinde değil, oluk biçimli çukurlarla ayrılmış birkaç sıra halindedir. Doğu bölümünde iki sıra oluşturan dağlar, orta bölümde tek, Batı Karadeniz Bölümü’nde üç sıra halinde uzanır. Batıda üç kuşak halinde uzanan dağlar güneyden-kuzeye doğru; Küre, Ilgaz, Köroğlu Dağları adını alır. Orta bölümde; Canik Dağları uzanır. Doğuda ise üç kuşak halinde uzanan dağlar; kuzeyde Giresun ve Rize Dağları, güneyde ise Mescit, Kop ve Çimen Dağları yer alır.

Doğu, Orta ve Batı Karadeniz Dağları olarak üçe ayrılan Karadeniz Dağlarının kıyı dağ kuşağının en yüksek bölümünü Doğu Karadeniz Dağları, iç sıradağ kuşağının en yüksek yerini ise Batı Karadeniz Dağları oluşturur. Kıyı sıra dağları doğuda kıyıdan itibaren birdenbire yükselirken, orta bölümde biraz daha içten başlayarak yavaş yavaş yükselir(Prof. Dr. İbrahim Atalay, Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası). Bu dağlar doğu-batı doğrultusunda ve birbirine paralel kuşaklar halinde uzanmaktadır. Karadeniz boyunca uzanan dağların yükseltileri batıda 2000 metre civarında olup, Orta Karadeniz Bölgesi’nde 1000 metreye kadar inmekte, doğuda ise yükseltiler 4000 metreye çıkmaktadır (Güvender Yay., Coğrafya Kitabı).

Birbirine paralel sıralar halinde uzanan bu dağlar çukur alanlarla birbirinden ayrılır. Kıyı dağları ile iç sıralar birlikte yükselip, birlikte alçalmaktadır. Kuzey Anadolu Dağları Toroslar gibi yaylı bir görünüşe sahiptirler. Ancak yaylar Toroslar’daki kadar eğri değildir. Kuzey Anadolu Dağları’ndaki kıvrımlılık hali de Toroslardan daha azdır. Yükseklik açısından da Kuzey Anadolu Dağları batı ve özellikle orta kesimlerde Toroslar’a ulaşamazlar. Doğu bölümünde ise en yüksek noktalar Toroslar’ı bile biraz aşar. Birbirine paralel sıralar görünümünü Kuzey Anadolu Dağları’nda Toroslar’dakinden daha belirgindir. Çünkü bu sıralar arasında onlara paralel uzanan oluk biçimli uzun vadilere Toroslar arasında az rastlanır.

Bölgedeki dağ sıraları, Karadeniz kıyılarına paralel uzanır. Buna bağlı olarak boyuna kıyı tipi görülür. Doğu ve Batı Karadeniz Dağları, kıyı gerisinden hemen yükselir. Orta Karadeniz kıyılarında, eğim daha azdır. Karadeniz Dağları’nın yukarıda sözünü ettiğimiz özellikleri bazı önemli sonuçlara neden olmuştur. Örneğin; kıyılarda küçük koylar hariç, büyük girinti ve çıkıntılar yoktur. Bu durum, kıyıda Sinop Limanı dışında, doğal limanların oluşumunu engellemiştir. Bölgede dik kıyıların dağlar tarafından aşındırılmasıyla, falezler oluşmuştur. Ulaşım yolları kıyı şeridinde yoğunlaşır. İç kesimlerle olan bağlantı Ecevit, Kalkanlı(Zigana) ve Kop gibi önemli geçitlerle sağlanır.

Batı Karadeniz Bölümü’nde Yüzey Şekilleri;

Kızılırmak’ın aşağı çığırı ile Bartın Çayı arasında, kıyıya paralel oldukça geniş bir yay çizen İsfendiyar(Küre) Dağları uzanır. Bu bölümün denize en yakın dış sıralarını meydana getiren bu dağ silsilesinin ortalama yükseltisi 1000 metredir. Aynı silsilenin üzerinde yer alan Yaralıgöz Dağı(2019 m.), Zindan Dağı(1717 m.) ve Çangal Dağı(1584 m.); silsilenin en yüksek noktalarını oluşturur. Bu dağların güneyindeki ikinci sıra; kuzeyde Gökırmak ile güneyde Devrez Vadisi arasında uzanan Ilgaz Dağları’dır. Merkezi kısımları 2200 metreye ulaşan bu dağlar(Küçük Hacettepe 2546 m.) batıya ve doğuya doğru gidildikçe yükseltilerini kaybederler. Bolu-Ilgaz Dağları’ndan birtakım havza ve depresyonlarla ayrılan Köroğlu Dağları, üçüncü dağ sırasını meydana getirir. Doğuda 1500 metreyi aşan, batıda 1000-1200 metre arasında değişen Köroğlu Dağları’nın 2000 metreyi geçen zirveleri de vardır: Aladağ(2499 m.), Işık Dağı(2015 m.).6

Batı Karadeniz Dağları’nın kıyı bölümünde kalan dağların yapısında daha çok II.zaman şist ve kalkerleri, bazı yerlerinde de I. zaman tortulları bulunur. Arazi yapısı batıya doğru daha çok karışık hale gelir. Bartın Çatı ve Filyos Çayı’nın aşağı çığırı arasında kıyı dağları tamamen ortadan kalkar. Yukarı Kretase’de marn ve şistlerin yaygın olduğu tepelik bir alan ortaya çıkar. Filyos Çayı batısında arazi yeniden engebeleşirse de vadilerle fazlaca yarılmıştır. Burada dağların yükseltisi 1000 metreyi çok az aşar. Bu çevre hemen hemen kıvrımsız olan üst tebeşir devri tabakaları altında alt tebeşir devriyle birlikte karbon devri şist ve kumtaşları ortaya çıkar ki bunlar aralarında bulunan kömür damarları bakımından önemlidir.

Kıyı dağlarını iç sıralardan ayıran alçak alanlardaki yerler daha çok alüvyonludur.
İç sıraları Ilgaz-Bolu Dağları oluşturur. Ilgaz Dağları’nın esas zirvesinde I. zaman şist ve kalkerleri geniş yer tuttuğu halde batı uzantısı üzerinde II. zamanın çeşitli arazisi ve bilhassa erüvtif arazi yer alır. İç sıraları birbirinden ayıran alçak ve devamlı bir oluk bulunur. Bu çukur alana Bolu-Tosya oluğu genel adı verilmektedir. Tektonik bakımdan faal olan bu oluk sık sık depremlere uğramaktadır. Örneğin; Mudurnu(Bolu-1967), Bartın(1968), Gerede(Bolu-1944) depremleri gibi(Prof. Dr. İbrahim Atalay, Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, Ankara, 1997.). Bolu-Tosya oluğu güneyinde ikinci bir sıra uzanır ki bunların hepsine birden Köroğlu Dağları denir. Köroğlu Dağları’nın yapısında doğu ve batı yarısında ortaya çıkan kıvrımlı arazide orta kısmında bunu örten ve IV. zamana ait olduğu tahmin edilen andezitli kalın volkanik örtü vardır. Doğuda yüksek düzlükler bölümü daha yaygın olduğu halde, batıda arazi Sakarya’nın kolları tarafından fazlaca yarılmış ve çeşitli yüzey şekilleri oluşmuştur. Bu dağın Eskişehir’in kuzeyindeki devamı olan Bozdağ ile birlikte Karadeniz Bölgesi’nin yapısına yabancı olan eski temele ait gnayslar I. zamana ait çoğu billurlaşmış ve serpontiler ihtiva ettiği belirtilebilir.

Bölgenin jeomorfolojik görünümünde dağlar kadar etkili depresyonlar, sıradağların arasında ve onlara paralel olarak uzanırlar. Doğudaki Marmara çukurluğunun doğu uzantısı niteliğinde olan bu depresyonlar, tektonik hatlar üzerinde yer alırlar. Bolu Dağları’nın batısında Düzce Ovası, güneyinde ise Çağa(Yeniçağa) ve Soğanlı depresyonları uzanır. Yaklaşık 300 km2’lik bir alana sahip olan Düzce Ovası genç faylarla kuşatılmıştır. Ovadaki alüvyonun farklı kalınlıklar göstermesi, ovanın bir çöküntü olduğunu desteklemektedir. Aşağı Kızılırmak ile bölgenin batı sınırı arasında kalan araziler çeşitli yaşlardaki formasyonlardan meydana gelmiştir. Dağların yapısında, Kuzey Anadolu’da çok geniş yayılım alanı olan Üst Kretase Flişleri yaygındır. Kalkerin hakim olduğu killi, kumlu ve konglomeralı yapıları içeren bu fliş tabakalarında “Jura tipi kıvrımlar” geniş yer tutmaktadır.

Bölgenin en eski arazilerini meydana getiren masifler, Paleozoik metamorfik serilerden oluşmuştur. Sözgelimi, Ilgaz Dağları’nın temelini oluşturan ve Blumenthal’in “Bolu masifi” veya “Ilgaz masifi” adını verdiği kütle, Paleozoik yaştaki metamorfik şistlerden meydana gelmiştir. Doğuya doğru uzanan bu masifin ortasında, genellikle serpantinlerden oluşan Kretase’ye ait ofiyolittik bir seri sokulur. Paleozoik araziler, kuzey ve güneyden Kretase kalkerleri ve özellikle Üst Kretase ile Eosen flişlerinden meydana gelen Mesozoyik ve Tersiyer’e ait yapılarla örtülüdür. Kuzey kenarında Eosen sonrası (Oligosen) arazilerin bulunmaması, bu arazilerin Eosen’den sonra kara haline gelerek aşınmağa başladığını göstermektedir. Bununla birlikte, bölge içinde volkanik alanlar da yer almaktadır. Andezit, dazit, bazalt lav ve tüflerini içeren bu yapılar, özellikle Bolu-Ilgaz hattının güneyindeki alanlarda yaygındır. Neojen’e ait bu yapılar yer yer flişlerle aratabakalı durumdadır.[7]

Şengül Şirin 05-24-2009 07:19 PM

Orta Karadeniz Bölümü’nde Yüzey Şekilleri:
 
Orta Karadeniz Bölümü’nde Yüzey Şekilleri:

http://frmsinsi.net/attachment.php?a...1&d=1273056596

Kelkit Vadisi’nin kuzeyinde güneydoğu-kuzeybatı yönünde uzanış gösteren Canik Dağları bu bölümün kıyı dağlarını meydana getirir. Ortalama yükseltisi 1500 metre olan bu dağların en yüksek zirvesi Aydoğan Tepesi’dir(1971 m.). Canik Dağları, güneyindeki dağlık alanlardan, Kelkit ve Yeşilırmak arasında uzanan bir sırt ile ayrılır. Yeşilırmak Vadisi’nin güneyindeki dağlar, Anadolu yaylaları üzerinde birbirinden ayrılma eğilimi özelliği gösterirler: Tekeli Dağı(2643 m.), Asmalı Dağı(2416 m.), Yıldız Dağı(2552 m.). Bu dağlar, Orta Karadeniz Bölümü’nün en yüksek dağlarını meydana getirirler. Orta Karadeniz’in akarsularla en fazla yarılmış olan kesimini ise, birbirinden birtakım depresyonlarla Tokat, Amasya, Merzifon ve Çorum Dağları yer alır. Bu kesimdeki dağların ortalama yükseltisi, kıyı dağlarına göre fazla olmasına karşılık, Yeşilırmak gerisindeki dağların ortalamasına ulaşamaz: Akdağ(2044 m.), Taşlıdağ(2058 m.), Deveci Dağı(1907 m.).

Bu bölümdeki dağlar yüksek olmadıkları gibi geniş düzlüklerde yer alır. Bu bölümdeki vadi tabanlarında genişçe sayılabilecek ovalar yer alır

Orta Karadeniz Bölümünün kıyı dağlarına Canik Dağları denir. Bu dağların yüksek kesimleri Kelkit yakınlarındadır. Bu düzlüklerden itibaren sıklaşarak ve derinleşerek kuzeye doğru Karadeniz’e inerler. Melet-Yeşilırmak arasındaki arazi genellikle volkanik olup tortul tabakalar Yeşilırmak ve Kızılırmak Vadileri arasında ortaya çıkar. Kızılırmak’ın güneyindeki dağlarda da devam eder. Kelkit-Oluk Vadisi Koyunhisar-Reşadiye arasında ve daha batıda dikkat çekecek derecede düzlük gösterir. Niksar civarında hafifçe doğrultu değiştirir. Kelkit Vadisi’nde Erbaa batıdaki kesimi Taşova adıyla bilinir. Bu ovadan sonra Kelkit Vadisi sona ererse de aynı oluk Ladik üzerinden Terseken Çayı’nın yukarı çığırını izleyerek Kızılırmak dirseğine ulaşır. Bu ırmağın batı tarafında Gökırmak Vadisi boyunca Boyabat’a doğru uzanır. Orta Karadeniz Bölümü’nün iç sıralarının bir kısmı İç Anadolu yaylaları üzerinde birbirlerinden ayrılır. Batıda başlıca tepeler artık Kelkit boyundan değil asıl Yeşilırmak Vadisi’ni güneyden izler. Tekeli, Asmalı, Dumanlı ve Yıldız Dağları gibi, daha batıda Deveci Dağı’nın basık sırtı Bozok Yaylası içinde kaybolur. Daha kuzeyde oldukça yüksek fakat dar bir sırt olan Yeşilırmak boğazları ötesinde Akdağ’da(Amos) 2000 metreyi aşar. Daha batıda geniş Merzifon Ovası, kuzeyde yükselen ve batıda volkanik elemanların fazla yer tuttuğu dağlar Kızılırmak boğazlarında I. zaman kalker ve şistlerine geçerler. Bu dağların yüksek kesimlerinde düzlükler bulunur.


Karadeniz Bölgesi’nin bu bölümünde de, birtakım akarsular tarafından katedilen ve dağlık alanları birbirinden ayıran depresyonlar yer alır. Canik Dağları’nı iç sıralardan ayırarak, doğu-batı yönünde uzanan Kelkit Vadisi, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda yer alan tektonik kökenli bir oluktur. Reşadiye ile Koyunhisar arasında dikkati çeken düz uzanıştan sonra kuzeybatıya yönelen Kelkit Vadisi, burada genişleyerek yerini Niksar ve Erbaa Ovaları’na bırakır. Sözkonusu ovaların kuzey ve güneyindeki fay diklikleri, asılı vadiler ile sıcak ve soğuk su kaynaklarının varlığı, ovanın oluşumunda etkili olan Kuzey Anadolu Fay’ı ile ilgilidir. Bununla beraber, ovaları meydana getiren tektonik olaylar, birkaç kez tekrarlanmıştır. Kelkit Vadisi’nin yamaçlarında polisiklik taraçaların bulunması, bu durumu doğrulamaktadır. Niksar-Erbaa Ovaları’ndan sonra Kelkit Vadisi sona erer. Buradan, Yeşilırmak boğazı ile Karadeniz Bölgesi’nin en geniş neojen havzası olan Merzifon Ovası’na geçilir. Ovanın çevresi Paleozoik, yaşlı mermer ve şistlerden meydana gelen dağlık ve tepelik alanlarla sınırlanır. Paleozoik kütleler, güneyden ve kuzeyden Mesozoyik kalker ile Eosen flişleri tarafından örtülmüş durumdadır. Daha güneyde yer alan ovalar, Yeşilırmak ve kolları tarafından drene edilen Zile, Tokat-Turhal Ovaları’dır. Kuzeyden Akdağ, güneyden ise Deveci Dağları ile sınırlanan Zile Ovası, tipik bir çöküntü ovasıdır. Doğu-batı yönünde 10-12 kilometrelik mesafede uzanan ova, Miyosen sonlarında oluşmuştur. Ovanın kuzey ve güneyinde yer alan belirgin fay diklikleri bulunmaktadır. Zile Ovası’nın doğusunda yer alan Turhal-Tokat Ovası da Yeşilırmak ve kolları(Behzat, Değirmen, Çeten, Kestavur Deresi) ile drene edilmektedir. Yaklaşık 2000 km2’lik alana sahip olan ova, Neojen sonlarında çökmeğe başlamıştır.

Orta Karadeniz Bölgesi’nin başka bir özelliğini ise, kıyı şeridinde geniş düzlükler oluşturarak, başlıca çıkıntıları oluşturan delta ovalarıdır.
Dağ sıraları, özellikle Yeşilırmak ve kolları tarafından yer yer derin vadilerce parçalanmıştır. Bu vadiler, Karadeniz’in nemli havasının iç kısımlara ulaşmasını sağlar. Bölümün ortalama yükseltisi az olduğu için diğer bölümlere göre daha çok gelişen ulaşım yolları Samsun’da birleşmiştir. Demiryolu da dağlar arasındaki derin vadileri(gedik) takip ederek Samsun Limanı’na ulaşır.
[

Canik Dağları’nın güneyinden geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde; Taşova, Erbaa, Niksar, Merzifon, Suluova ve Turhal Ovaları yer almaktadır. Bu hat üzerinde zaman zaman depremler meydana gelir. Örneğin: Erbaa(Tokat, 1942), Ladik(Samsun,1943) depremleri gibi (Prof. Dr. İbrahim Atalay, Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, Ankara, 1997.).

Doğu Karadeniz Bölümü’nde Yüzey Şekilleri:


Karadeniz Bölgesi’nin en dağlık ve en yüksek bölümü Doğu Karadeniz’dir. Bölümdeki dağların genel ismi Doğu Karadeniz Dağları’dır. İki sıra halinde kıyıya paralel uzanan dağlar, Batı Karadeniz’e göre birbirine daha fazla yaklaşmıştır(Prof. Dr. İbrahim Atalay, Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, Ankara, 1997.). Doğu Karadeniz Dağları hemen kıyıdan başlar. Yüksek kesimlerinde buzul vadileri ve buzul gölleri bulunan bu dağlarda yükseklik dört bin metreye yaklaşır. Buradaki sıra dağlar kıyı ile iç kesimler arasındaki ulaşımı güçleştirmiştir. Kıyıyı iç kesimlere bağlayan yollar, yüksek geçitlerden geçer. Örneğin; Trabzon’dan Gümüşhane’ye gitmek için Kankanlı(Zigana) geçidinden, Bayburt’tan Erzurum’a gitmek için Kop geçidinden geçmek gerekir.
[11] Ulaşım burada da belirtildiği gibi Kankanlı ve Kop dışında Çoruh Vadisi’nden de sağlanır.

Doğu Karadeniz Bölümü’nün kıyı dağları çeşitli kısımlarda faklı isimler taşır. Rize Dağları, Trabzon Dağları ve Giresun Dağları gibi. Doğu Karadeniz Dağları’nda doruk çizgisi 2000 metrenin üzerinde ve bilhassa doğuda 3000 metrenin üzerinde bulunmaktadır. Rize Dağları’nda bazı yüksek zirveler 4000 metreye yaklaşır. Örneğin; Kaçkar zirvesi 3932 metre, Verçelik zirvesi 3711 metredir. Hem Doğu Karadeniz kıyılarına, hem de Çoruh-Kelkit oluğu üzerine dik yamaçlarla inen Doğu Karadeniz Dağları’nın kuzey yamaçları birbirine paralel çok sayıda konsekant vadilerle derin şekilde yarılmıştır. Dağların yüksek kesimlerinde IV. zaman buzullarının aşınım izlerine ve sirk göllerine rastlanır. Doğu kesiminde gayet keskin görünüşlü olan bu dağlardan kuzeye doğru gidildikçe daha hafif dalgalı şekillerde yükselmiş düzlüklere rastlanır.

Dağların yapısında yer yer Tebeşir Devri’ne ait tortul tabakalarla Eosen, Marn ve kalkerler ile çok yerde erütif bir örtü ile kaplanmıştır. Kıyı dağları ile iç sıraları birbirinden ayıran boyuna vadiler kuzeydoğuda Vertasuyu Vadisi ile başlar, Artvin’den başlayarak Çoruh Vadisi ile devam eder. Bayburt çevresinde bir eşikten atladıktan sonra Kelkit Vadisi’ne geçer. Bu oluk şeklindeki çukurluğun genişliği ve derinliği yer yer değişir. Doğudaki Çoruh Vadisi iki tarafındaki dağların 3000 metreyi geçen yükseltileri arasında Türkiye’nin en derin yerine gömülmüş vadilerine örnek verilebilir. Oluklar boyunca dar boğazlar ile genişleme alanları nöbetleşir. Örneğin; Kelkit Vadisi’ndeki Suşehri ovası oluğu böyle bir genişleme alanına tekabül eder.

Şengül Şirin 05-24-2009 07:35 PM

Doğu Karadeniz Dağları’
 
Doğu Karadeniz Dağları’nın iç sıraları Kelkit-Çoruh dağları genel adıyla tanınır. Kuzeydoğudaki Yanlızçam Dağları’ndan başlayan iç sıralar İspir’in güneyindeki Mescit Dağları’nda bir hayli yükselti kazanır. Bu iç sıradaki dağlar batıdan doğuya Çimen, Kop, Çoruh, Mescit ve Yanlızçam Dağları’ndan oluşur. Kelkit ve Çoruh Vadileri ile kıyı dağlarından ayrılır. Kızıldağ(3025 m.), Çimen Dağı(2749 m.), Kop Dağları(2918 m.), Mescid Dağı(3239 m.), Akdağ(3047 m.) Kelkit ve Çoruh Vadileri’nin güneyinde yer alan başlıca dağlardır



Kıyı dağlarını iç sıralardan ayıran Çoruh Vadisi, Artvin’in gerisinde Berta Suyu Vadisi ile başlayıp, Bayburt Ovası’na kadar devam eder. İki tarafındaki dağların 3000 metreye varan yükseltileri arasında, ülkemizin en derine gömülmüş vadilerinden biri olan Çoruh Vadisi dar bir eşikle Kelkit Vadisi’nden ayrılır. Doğu Karadeniz Dağları’nın göze çarpan özelliklerinden bir tanesi de; kıyı çizgisine paralel uzanan dağların kuzey yamaçlarının akarsular tarafından çok fazla yarılmış olmasıdır.

Buna karşılık Çoruh ve Kelkit Vadileri’ne bakan yamaçlar yarılmadan daha az etkilenmiştir. Kuzey ve güney yamaçları arasında, özellikle yağış miktarında görülen büyük farklardan kaynaklanan bu olayda, jeolojik yapının da önemli etkisi vardır. Bu bölümde oldukça yaygın olan granit ve granodioritler, çatlaklı oluklardan suyun etkisi ile fiziksel ve kimyasal yolla kolayca parçalanmaktadır. Bölgenin bu bölümünde, Paleozoik temele dayanan granit, granodiorit kütleleri ile Kretase’ye ait kalker, fliş ve volkanikler yaygındır. Lâv, tüf ve pirokalastiklerden oluşan volkanik formasyonlar, çökeller arasında önemli ara katlar meydana getirirler.



Bununla beraber, Giresun, Trabzon ve Rize kesimlerinde olduğu gibi, çökellere göre üstün bir durum alarak tümüyle volkanik görünüm kazanırlar. Granit, siyenit ve diyoritler, Fatsa-Aybastı hattının doğusunda yaygındır. Sözkonusu kayaçlar, Rize’nin güneydoğusunda ülkemizin en büyük plütonik kütlesi olan Kaçkar Dağları’nı meydana getirirler. Doğu Karadeniz Dağları’nın, özellikle 2500 metreden yüksek kesimlerinde glasyosyana uğraması, bu dağlar üzerinde glasyal aşındırma ve biriktirme şekillerinin geniş alanlara yayılmasına neden olmuştur. Glasyal şekillerin meydana gelmesinde, Doğu Karadeniz Dağları’nın elverişli iklim ve topografya koşullarına sahip olması da etkili olmuştur. Bununla beraber, Doğu Karadeniz Dağları’ndaki glasyal şekiller, belirli alanlarda yer alırlar. Melet Vadisi’nin doğusundan başlayan glasyal izler, yükseltinin artmasına bağlı olarak doğuda alanını genişletmiş ve daha alt seviyelere inme olanağı bulmuştur. Bölgedeki glasyonun bir başka özelliği ise, kuzey ve güney yamaçlar arasında görülen farklılıktır. Melet Vadisi’nin doğusunda, glasyal şekiller yalnız kuzey kesiminde yer alırken, doğuda güneye doğru bir taşma sözkonusudur.

Bu durum, daimi kar sınırının doğuya gittikçe düşmesi ve beslenme şartları ile ilgilidir. Doğu Karadeniz Dağları’nda glasyonun batı sınırını meydana getiren Karagöl Dağı’ndaki glasyal şekillerin en önemli grubu, dağın kuzeyinde yer almaktadır. Bu kütledeki Pleistosen glasyonu, sirkler içinde yer alan küçük neveler ve bunlardan bazılarının aşağı doğru sarkması ile meydana gelmiş buzul dilleri ile temsil edilir. Karagöl Dağı’nda, ortalama yükseltisi 2600-2700 metre olan dokuz sirk belirlenmiştir.

Elmalı Gölü, Camiligöl, Aygırgölü, Bağırsak Gölü, Soğrakgölü ve Kurugöl sirkleri, başlıca sirk gölleridir. Kütlenin kuzeybatı kenarında bulunan Elmalı sirki (Elmalı Gölü), üç ayrı seviyedeki sirklerden meydana gelen bir basamak sirki özelliğindedir. Karagöl Dağı’ndaki Camiligöl ve Aygırgölü sirklerinden çıkan glasiyerler, bir tekne vadide birleşerek bir buzul dili oluşturmuşlardır. Kütlenin kuzeydoğusunda yer alan Kurugöl sirkinden çıkan vadi buzulunun uzunluğu ise 2 kilometreyi bulmaktadır.


Doğu Karadeniz, heyelanların en fazla görüldüğü bölümdür. Bölümde heyelanların fazla olmasının nedeni; yağışın, yamaç eğiminin ve killi kayaçların fazla olması ile bazı kesimlerde ana kayayı oluşturan tabakaların yamaç eğimine paralel uzanmasıdır. Yamaç eğimine paralel bir şekilde uzanan tortul tabakalar, heyelan oluşumunu kolaylaştırır. Kar erimelerinin etkisiyle heyelan olayları ilkbahar mevsiminde yoğunlaşır. Heyelanlar sonucu bölümdeki tarım alanları, yollar ve yerleşim birimleri sık sık zarar görür. Örneğin; 1988 yılında Çatak’ta(Trabzon) meydana gelen heyelan, önemli can ve mal kaybına neden olmuştur

Şengül Şirin 05-24-2009 07:37 PM

Orta Karadeniz Bölümü’nde Yüzey Şekilleri:
 
Orta Karadeniz Bölümü’nde Yüzey Şekilleri:


Kelkit Vadisi’nin kuzeyinde güneydoğu-kuzeybatı yönünde uzanış gösteren Canik Dağları bu bölümün kıyı dağlarını meydana getirir. Ortalama yükseltisi 1500 metre olan bu dağların en yüksek zirvesi Aydoğan Tepesi’dir(1971 m.). Canik Dağları, güneyindeki dağlık alanlardan, Kelkit ve Yeşilırmak arasında uzanan bir sırt ile ayrılır. Yeşilırmak Vadisi’nin güneyindeki dağlar, Anadolu yaylaları üzerinde birbirinden ayrılma eğilimi özelliği gösterirler: Tekeli Dağı(2643 m.), Asmalı Dağı(2416 m.), Yıldız Dağı(2552 m.). Bu dağlar, Orta Karadeniz Bölümü’nün en yüksek dağlarını meydana getirirler. Orta Karadeniz’in akarsularla en fazla yarılmış olan kesimini ise, birbirinden birtakım depresyonlarla Tokat, Amasya, Merzifon ve Çorum Dağları yer alır. Bu kesimdeki dağların ortalama yükseltisi, kıyı dağlarına göre fazla olmasına karşılık, Yeşilırmak gerisindeki dağların ortalamasına ulaşamaz: Akdağ(2044 m.), Taşlıdağ(2058 m.), Deveci Dağı(1907 m.)

Bu bölümdeki dağlar yüksek olmadıkları gibi geniş düzlüklerde yer alır. Bu bölümdeki vadi tabanlarında genişçe sayılabilecek ovalar yer alır
Orta Karadeniz Bölümünün kıyı dağlarına Canik Dağları denir. Bu dağların yüksek kesimleri Kelkit yakınlarındadır. Bu düzlüklerden itibaren sıklaşarak ve derinleşerek kuzeye doğru Karadeniz’e inerler. Melet-Yeşilırmak arasındaki arazi genellikle volkanik olup tortul tabakalar Yeşilırmak ve Kızılırmak Vadileri arasında ortaya çıkar. Kızılırmak’ın güneyindeki dağlarda da devam eder. Kelkit-Oluk Vadisi Koyunhisar-Reşadiye arasında ve daha batıda dikkat çekecek derecede düzlük gösterir. Niksar civarında hafifçe doğrultu değiştirir. Kelkit Vadisi’nde Erbaa batıdaki kesimi Taşova adıyla bilinir. Bu ovadan sonra Kelkit Vadisi sona ererse de aynı oluk Ladik üzerinden Terseken Çayı’nın yukarı çığırını izleyerek Kızılırmak dirseğine ulaşır. Bu ırmağın batı tarafında Gökırmak Vadisi boyunca Boyabat’a doğru uzanır. Orta Karadeniz Bölümü’nün iç sıralarının bir kısmı İç Anadolu yaylaları üzerinde birbirlerinden ayrılır. Batıda başlıca tepeler artık Kelkit boyundan değil asıl Yeşilırmak Vadisi’ni güneyden izler. Tekeli, Asmalı, Dumanlı ve Yıldız Dağları gibi, daha batıda Deveci Dağı’nın basık sırtı Bozok Yaylası içinde kaybolur. Daha kuzeyde oldukça yüksek fakat dar bir sırt olan Yeşilırmak boğazları ötesinde Akdağ’da(Amos) 2000 metreyi aşar. Daha batıda geniş Merzifon Ovası, kuzeyde yükselen ve batıda volkanik elemanların fazla yer tuttuğu dağlar Kızılırmak boğazlarında I. zaman kalker ve şistlerine geçerler. Bu dağların yüksek kesimlerinde düzlükler bulunur.

Karadeniz Bölgesi’nin bu bölümünde de, birtakım akarsular tarafından katedilen ve dağlık alanları birbirinden ayıran depresyonlar yer alır. Canik Dağları’nı iç sıralardan ayırarak, doğu-batı yönünde uzanan Kelkit Vadisi, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nda yer alan tektonik kökenli bir oluktur. Reşadiye ile Koyunhisar arasında dikkati çeken düz uzanıştan sonra kuzeybatıya yönelen Kelkit Vadisi, burada genişleyerek yerini Niksar ve Erbaa Ovaları’na bırakır. Sözkonusu ovaların kuzey ve güneyindeki fay diklikleri, asılı vadiler ile sıcak ve soğuk su kaynaklarının varlığı, ovanın oluşumunda etkili olan Kuzey Anadolu Fay’ı ile ilgilidir. Bununla beraber, ovaları meydana getiren tektonik olaylar, birkaç kez tekrarlanmıştır. Kelkit Vadisi’nin yamaçlarında polisiklik taraçaların bulunması, bu durumu doğrulamaktadır. Niksar-Erbaa Ovaları’ndan sonra Kelkit Vadisi sona erer. Buradan, Yeşilırmak boğazı ile Karadeniz Bölgesi’nin en geniş neojen havzası olan Merzifon Ovası’na geçilir. Ovanın çevresi Paleozoik, yaşlı mermer ve şistlerden meydana gelen dağlık ve tepelik alanlarla sınırlanır. Paleozoik kütleler, güneyden ve kuzeyden Mesozoyik kalker ile Eosen flişleri tarafından örtülmüş durumdadır. Daha güneyde yer alan ovalar, Yeşilırmak ve kolları tarafından drene edilen Zile, Tokat-Turhal Ovaları’dır. Kuzeyden Akdağ, güneyden ise Deveci Dağları ile sınırlanan Zile Ovası, tipik bir çöküntü ovasıdır. Doğu-batı yönünde 10-12 kilometrelik mesafede uzanan ova, Miyosen sonlarında oluşmuştur. Ovanın kuzey ve güneyinde yer alan belirgin fay diklikleri bulunmaktadır. Zile Ovası’nın doğusunda yer alan Turhal-Tokat Ovası da Yeşilırmak ve kolları(Behzat, Değirmen, Çeten, Kestavur Deresi) ile drene edilmektedir. Yaklaşık 2000 km2’lik alana sahip olan ova, Neojen sonlarında çökmeğe başlamıştır.

Orta Karadeniz Bölgesi’nin başka bir özelliğini ise, kıyı şeridinde geniş düzlükler oluşturarak, başlıca çıkıntıları oluşturan delta ovalarıdır.
Dağ sıraları, özellikle Yeşilırmak ve kolları tarafından yer yer derin vadilerce parçalanmıştır. Bu vadiler, Karadeniz’in nemli havasının iç kısımlara ulaşmasını sağlar. Bölümün ortalama yükseltisi az olduğu için diğer bölümlere göre daha çok gelişen ulaşım yolları Samsun’da birleşmiştir. Demiryolu da dağlar arasındaki derin vadileri(gedik) takip ederek Samsun Limanı’na ulaşır.[

Canik Dağları’nın güneyinden geçen Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde; Taşova, Erbaa, Niksar, Merzifon, Suluova ve Turhal Ovaları yer almaktadır. Bu hat üzerinde zaman zaman depremler meydana gelir. Örneğin: Erbaa(Tokat, 1942), Ladik(Samsun,1943) depremleri gibi (Prof. Dr. İbrahim Atalay, Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, Ankara, 1997.).


Doğu Karadeniz Bölümü’nde Yüzey Şekilleri:


Karadeniz Bölgesi’nin en dağlık ve en yüksek bölümü Doğu Karadeniz’dir. Bölümdeki dağların genel ismi Doğu Karadeniz Dağları’dır. İki sıra halinde kıyıya paralel uzanan dağlar, Batı Karadeniz’e göre birbirine daha fazla yaklaşmıştır(Prof. Dr. İbrahim Atalay, Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası, Ankara, 1997.). Doğu Karadeniz Dağları hemen kıyıdan başlar. Yüksek kesimlerinde buzul vadileri ve buzul gölleri bulunan bu dağlarda yükseklik dört bin metreye yaklaşır. Buradaki sıra dağlar kıyı ile iç kesimler arasındaki ulaşımı güçleştirmiştir. Kıyıyı iç kesimlere bağlayan yollar, yüksek geçitlerden geçer. Örneğin; Trabzon’dan Gümüşhane’ye gitmek için Kankanlı(Zigana) geçidinden, Bayburt’tan Erzurum’a gitmek için Kop geçidinden geçmek gerekir.[11] Ulaşım burada da belirtildiği gibi Kankanlı ve Kop dışında Çoruh Vadisi’nden de sağlanır.

Doğu Karadeniz Bölümü’nün kıyı dağları çeşitli kısımlarda faklı isimler taşır. Rize Dağları, Trabzon Dağları ve Giresun Dağları gibi. Doğu Karadeniz Dağları’nda doruk çizgisi 2000 metrenin üzerinde ve bilhassa doğuda 3000 metrenin üzerinde bulunmaktadır. Rize Dağları’nda bazı yüksek zirveler 4000 metreye yaklaşır. Örneğin; Kaçkar zirvesi 3932 metre, Verçelik zirvesi 3711 metredir. Hem Doğu Karadeniz kıyılarına, hem de Çoruh-Kelkit oluğu üzerine dik yamaçlarla inen Doğu Karadeniz Dağları’nın kuzey yamaçları birbirine paralel çok sayıda konsekant vadilerle derin şekilde yarılmıştır. Dağların yüksek kesimlerinde IV. zaman buzullarının aşınım izlerine ve sirk göllerine rastlanır. Doğu kesiminde gayet keskin görünüşlü olan bu dağlardan kuzeye doğru gidildikçe daha hafif dalgalı şekillerde yükselmiş düzlüklere rastlanır. Dağların yapısında yer yer Tebeşir Devri’ne ait tortul tabakalarla Eosen, Marn ve kalkerler ile çok yerde erütif bir örtü ile kaplanmıştır. Kıyı dağları ile iç sıraları birbirinden ayıran boyuna vadiler kuzeydoğuda Vertasuyu Vadisi ile başlar, Artvin’den başlayarak Çoruh Vadisi ile devam eder. Bayburt çevresinde bir eşikten atladıktan sonra Kelkit Vadisi’ne geçer. Bu oluk şeklindeki çukurluğun genişliği ve derinliği yer yer değişir. Doğudaki Çoruh Vadisi iki tarafındaki dağların 3000 metreyi geçen yükseltileri arasında Türkiye’nin en derin yerine gömülmüş vadilerine örnek verilebilir. Oluklar boyunca dar boğazlar ile genişleme alanları nöbetleşir. Örneğin; Kelkit Vadisi’ndeki Suşehri ovası oluğu böyle bir genişleme alanına tekabül eder.

Doğu Karadeniz Dağları’nın iç sıraları Kelkit-Çoruh dağları genel adıyla tanınır. Kuzeydoğudaki Yanlızçam Dağları’ndan başlayan iç sıralar İspir’in güneyindeki Mescit Dağları’nda bir hayli yükselti kazanır. Bu iç sıradaki dağlar batıdan doğuya Çimen, Kop, Çoruh, Mescit ve Yanlızçam Dağları’ndan oluşur. Kelkit ve Çoruh Vadileri ile kıyı dağlarından ayrılır. Kızıldağ(3025 m.), Çimen Dağı(2749 m.), Kop Dağları(2918 m.), Mescid Dağı(3239 m.), Akdağ(3047 m.) Kelkit ve Çoruh Vadileri’nin güneyinde yer alan başlıca dağlardır

Kıyı dağlarını iç sıralardan ayıran Çoruh Vadisi, Artvin’in gerisinde Berta Suyu Vadisi ile başlayıp, Bayburt Ovası’na kadar devam eder. İki tarafındaki dağların 3000 metreye varan yükseltileri arasında, ülkemizin en derine gömülmüş vadilerinden biri olan Çoruh Vadisi dar bir eşikle Kelkit Vadisi’nden ayrılır. Doğu Karadeniz Dağları’nın göze çarpan özelliklerinden bir tanesi de; kıyı çizgisine paralel uzanan dağların kuzey yamaçlarının akarsular tarafından çok fazla yarılmış olmasıdır. Buna karşılık Çoruh ve Kelkit Vadileri’ne bakan yamaçlar yarılmadan daha az etkilenmiştir. Kuzey ve güney yamaçları arasında, özellikle yağış miktarında görülen büyük farklardan kaynaklanan bu olayda, jeolojik yapının da önemli etkisi vardır. Bu bölümde oldukça yaygın olan granit ve granodioritler, çatlaklı oluklardan suyun etkisi ile fiziksel ve kimyasal yolla kolayca parçalanmaktadır. Bölgenin bu bölümünde, Paleozoik temele dayanan granit, granodiorit kütleleri ile Kretase’ye ait kalker, fliş ve volkanikler yaygındır. Lâv, tüf ve pirokalastiklerden oluşan volkanik formasyonlar, çökeller arasında önemli ara katlar meydana getirirler.[13]
Bununla beraber, Giresun, Trabzon ve Rize kesimlerinde olduğu gibi, çökellere göre üstün bir durum alarak tümüyle volkanik görünüm kazanırlar. Granit, siyenit ve diyoritler, Fatsa-Aybastı hattının doğusunda yaygındır. Sözkonusu kayaçlar, Rize’nin güneydoğusunda ülkemizin en büyük plütonik kütlesi olan Kaçkar Dağları’nı meydana getirirler. Doğu Karadeniz Dağları’nın, özellikle 2500 metreden yüksek kesimlerinde glasyosyana uğraması, bu dağlar üzerinde glasyal aşındırma ve biriktirme şekillerinin geniş alanlara yayılmasına neden olmuştur. Glasyal şekillerin meydana gelmesinde, Doğu Karadeniz Dağları’nın elverişli iklim ve topografya koşullarına sahip olması da etkili olmuştur. Bununla beraber, Doğu Karadeniz Dağları’ndaki glasyal şekiller, belirli alanlarda yer alırlar. Melet Vadisi’nin doğusundan başlayan glasyal izler, yükseltinin artmasına bağlı olarak doğuda alanını genişletmiş ve daha alt seviyelere inme olanağı bulmuştur. Bölgedeki glasyonun bir başka özelliği ise, kuzey ve güney yamaçlar arasında görülen farklılıktır. Melet Vadisi’nin doğusunda, glasyal şekiller yalnız kuzey kesiminde yer alırken, doğuda güneye doğru bir taşma sözkonusudur. Bu durum, daimi kar sınırının doğuya gittikçe düşmesi ve beslenme şartları ile ilgilidir.

Doğu Karadeniz Dağları’nda glasyonun batı sınırını meydana getiren Karagöl Dağı’ndaki glasyal şekillerin en önemli grubu, dağın kuzeyinde yer almaktadır. Bu kütledeki Pleistosen glasyonu, sirkler içinde yer alan küçük neveler ve bunlardan bazılarının aşağı doğru sarkması ile meydana gelmiş buzul dilleri ile temsil edilir. Karagöl Dağı’nda, ortalama yükseltisi 2600-2700 metre olan dokuz sirk belirlenmiştir. Elmalı Gölü, Camiligöl, Aygırgölü, Bağırsak Gölü, Soğrakgölü ve Kurugöl sirkleri, başlıca sirk gölleridir. Kütlenin kuzeybatı kenarında bulunan Elmalı sirki (Elmalı Gölü), üç ayrı seviyedeki sirklerden meydana gelen bir basamak sirki özelliğindedir. Karagöl Dağı’ndaki Camiligöl ve Aygırgölü sirklerinden çıkan glasiyerler, bir tekne vadide birleşerek bir buzul dili oluşturmuşlardır. Kütlenin kuzeydoğusunda yer alan Kurugöl sirkinden çıkan vadi buzulunun uzunluğu ise 2 kilometreyi bulmaktadır.

Doğu Karadeniz, heyelanların en fazla görüldüğü bölümdür. Bölümde heyelanların fazla olmasının nedeni; yağışın, yamaç eğiminin ve killi kayaçların fazla olması ile bazı kesimlerde ana kayayı oluşturan tabakaların yamaç eğimine paralel uzanmasıdır. Yamaç eğimine paralel bir şekilde uzanan tortul tabakalar, heyelan oluşumunu kolaylaştırır. Kar erimelerinin etkisiyle heyelan olayları ilkbahar mevsiminde yoğunlaşır. Heyelanlar sonucu bölümdeki tarım alanları, yollar ve yerleşim birimleri sık sık zarar görür. Örneğin; 1988 yılında Çatak’ta(Trabzon) meydana gelen heyelan, önemli can ve mal kaybına neden olmuştur

Şengül Şirin 05-24-2009 07:40 PM

Karadeniz Bölgesi’nin Akarsuları:
 
2 Eklenti(ler)


Bölgede sıradağların geniş yer kaplaması sebebiyle:-Büyük kentlerin(metropoller) kurulması güçleşmiştir.
-Yerşekillerinin özellikleri nedeniyle kentler kıyı kesiminde toplanmış birbirine yakın ve küçük merkezler durumundadır. -Dağlık bölgelerdeki idari yönetim zorlaştığı için illerin yüzölçümleri küçük, sayıları fazladır. -Makineli tarım gerçekleşememiştir. Tarımda hayvan gücü ve çapa daima önemini korumuştur. -Tarım alanları dar, parçalı ve dağınıktır.

Karadeniz Bölgesi’nde sıradağların kıyıya paralel ve doğu-batı yönünde uzanması sonucunda:-Kıyılar boyuna kıyı özelliğini taşır.
-Kıyılarda kıta sahanlığı dar, falezler fazladır -Kıyı kesiminde Sinop Limanı dışında doğal liman yoktur -Kıyı ile iç kesimler arasında ulaşım güçlükle sağlanır. Bu sebepledir ki limanların hinterlandı(art bölgesi) dardır, dolayısıyla bu bölgedeki limanlar fazla bir gelişme gösterememişlerdir. -Kıyı ile iç kesimler arasında iklim farklılaşması meydana gelmiştir. -Sıradağların denize bakan yamaçlarında gür ormanlar yer alırken, İç Anadolu’ya bakan yamaçlarında yağış azlığına bağlı olarak orman örtüsü seyrekleşmiştir. -Ekonomik faaliyetler etkilenmiştir. Tarım arazilerinin azlığı sebebiyle özellikle Doğu Karadeniz kıyılarındaki insanlar balıkçılığa yönelmiştir. -İnsanların sosyo-kültürel yapısını etkilemiştir. Kıyı ile iç bölge insanları yabancılaşmış, örf ve adetleri farklılaşmıştır.

Karadeniz Bölgesi’nin Akarsuları:

Karadeniz Bölgesi Türkiye’de akarsu ağının en sık görünüş aldığı bölgedir. Burada yağışların bolluğu ve bu yağışın mevsimler arasında az çok düzenli dağılmış olması baş rolü oynamaktadır. Bu duruma litolojik özellikler de etki etmektedir. Bölgede akarsulara en sık olarak Doğu Karadeniz Dağları’nın denize bakan yamaçlarında rastlanmaktadır. Orta ve Batı Karadeniz Bölümleri’nde ise akarsu ağı daha yüksektedir. Bölge akarsularını havzalarının genişliğine göre birkaç tipe ayırmak mümkündür:



Kıyı dağlarının denize bakan yamaçlarından doğarak denize dökülen akarsular:

Bunlardan bir kısmı oldukça basit, havzası dar, sel karakterinde olan akarsulardır. Özellikle Doğu Karadeniz’de yaygındır;Değirmendere, Haldizen Çayı, Aksu Çayı. Bunların bir kısmı ise kaynaklarını daha içerilere kadar sokulabilmiştir. Havşit Çayı’nda olduğu gibi.


2. Kıyı dağlarının gerisinden doğarak bu dağları enine yardıktan sonra denize ulaşan akarsular:

Harşit, Melet ve Devrekani Akarsuları böyledir. Bu akarsulardan bazılarının kaynakları ise kıyı dağlarının biraz gerisinde kaldığı iç ovalar arasına iyice sokulmuş ve havzalarını iyice genişletmiştir. Çoruh, Kelkit ve özellikle karışık ağ özelliği gösteren Kilyos Çayı.


3. Karadeniz Bölgesi’nin dışından doğup aşağı çığırında bölgeye giren ve bütün dağ sıralarını yardıktan sonra denize ulaşan akarsular:

Yeşilırmak’ın Çekerek kolu, Kızılırmak ve Sakarya da bu durumla olmakla birlikte Karadeniz Bölgesi’nde güneybatıda küçük bir alandan geçmekte ve komşu Marmara Bölgesi’ne ulaştıktan sonra denize dökülür.
Bölgenin başlıca akarsuları; Türkiye’nin en uzun akarsuyu Kızılırmak(1182 km), Yeşilırmak Kelkit (468 km),Sakarya (824 km), Filyos (228 km), Çoruh (355 Türkiye 355 km) Bartın Çayı (107 km)(Alibeyköy Teknik Ve Endüstri Meslek Lisesi Coğrafya Öğretmeni Muzaffer Odabas). Büyük akarsuların beslenme havzaları iç kısımlardadır. Bölgede ayrıca kaynağını, dağ sıralarının denize dönük yamaçlarından alan, birçok çay ve dere bulunur. Batı Karadeniz Bölümü’nün önemli akarsuları; Sakarya Nehri’nin orta çığırı, Kızılırmak’ın kollarından olan Gökırmak, Devrekani Çayı, Filyos Çayı ve Bartın Çayı’dır. Bartın Çayı’nın ağız kısmında azda olsa ulaşım yapılır. Orta Karadeniz Bölümünün en önemli akarsuları; Kızılırmak ve Yeşilırmak’dır. Kızılırmak’ın sadece aşağı çığırı bölüm içerisinde yer alır, orta ve yukarı çığırı ise İç Anadolu içerisindedir. Yeşilırmak’ın aşağı ve orta çığırı bölüm içerisindedir. Bu iki akarsuyun dışında bölümdeki dağların kuzey eteklerinden doğarak denize dökülen bir çok kısa boylu akarsu yer alır. Doğu Karadeniz Bölümü’nün en önemli akarsuları; Çoruh, Harşit, Melet ile Yeşilırmak’ın yukarı çığırını oluşturan Kelkit Çayı’dır. Bölümde akım hızı yüksek olan Çoruh Nehri gibi akarsular, rafting sporuna imkan sağlar.[18] İç kesimlerden beslenen Yeşilırmak ve Çoruh gibi akarsular, genellikle Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki oluklara yerleşmişlerdir. III. jeolojik zamanda yükselen araziyi aşındıran bu akarsular, dar ve derin vadilerden geçerek Karadeniz’e dökülür( Prof. Dr. İbrahim Atalay, Prof. Dr. Kenan Mortan, Türkiye Bölgesel Coğrafyası).

Karadeniz Bölgesi’ndeki Akarsuların Rejimi
:



Karadeniz Bölgesi’nin akarsuları genellikle iyi beslenmelerine rağmen düzensiz akımlı sellere benzetilebilir. Bu durum çığırların dağlık alanlardan geçmesiyle ilgilidir. Yatakları taban seviyesine yaklaşmış olsa bile dağ yamacından inen sellerin etkisiyle bu akarsularda sel karakteri, deniz yakınlarında da devam eder. Şiddetli yağmurlar ve kar erimeleriyle iyice kabarırlar. Kar erimeleri ve yağmurlar bittiğinde ise su seviyesi fazlasıyla düşer. Yıl içinde genellikle en yüksek seviyeye yüksek alanlarda birikmiş karların eridiği ilkbahar aylarında rastlanır.

En düşük seviyeye ise yaz sonlarında rastlanmaktadır. Kışında bazı istasyonlarda düşük seviyeler kaydedilmektedir.[19] Bununla birlikte daha çok Karadeniz akarsu rejimini tam manasıyla tanımlamak gerekirse: Bölge ikliminin akarsuların rejimine olan etkileri Karadeniz Bölgesi’nde doğan ve denize dökülen akarsularda daha belirgindir. Karadeniz iklim ve yağış rejiminin etki alanından doğan bu akarsuların rejimi oldukça sadedir. Bu akarsuların önemli bir özelliği de akımlarının sıcaklık koşullarına uygunluk göstermesidir yani biraz öncede belirtildiği gibi yüksek akımlar; kar yağışının az, sıcaklığın yüksek olduğu bu nedenle de karların eridiği Nisan sonu ile Mayıs ayında görülür. Düşük akımlar ise; yağış fazlasına karşılık yağışın kar şeklinde yüksek kesimlerde biriktiği kış aylarında rastlanır. Asıl Karadeniz akarsu rejimi de budur.

En az akım Ocak ve Şubat aylarındadır. Haziran ayında başlayan akım azalması, Ağustos ayına kadar artarak devam eder. Bu azalmanın nedeni: Yağış artışına rağmen buharlaşmanın fazla olması ve kar sularının azalmasıdır. Sonbahar yağışları ile akım tekrar artmakta ancak yüksek kısımlarda meydana gelen don şartları ile bu artış önemsiz olmaktadır. Bölge dışından doğarak Karadeniz’e dökülen akarsular ise, karışık rejimli olup, doğdukları bölgelerin iklim özelliklerini yansıtırlar.

Karadeniz Akarsularının Genel Özellikleri:

-özellikle Doğu Karadeniz Bölümü’nde sıradağların uzanışı ve yükseltinin etkisiyle akarsuların boyları kısadır. Ancak dağların ardından gelen akarsular da yer almaktadır.
-Bölgede bol yağışlı iklimin etkisiyle akarsu havzaları geniştir. -Bölgede yerşekillerinin etkisiyle akarsu yataklarında eğim fazladır. Bu durum da akarsuların akış hızını artırmaktadır. -Bölgede yağış rejimi düzenli olduğu halde eğime bağlı olarak akarsuların rejimi düzensizdir. Yatak eğimi az olan Çoruh Nehri’nin rejimi nispeten düzenlidir. -Bartın Çayı üzerinde ulaşım yapılabilen tek akarsudur. -Akarsuların yatakları derin vadilerden geçtikleri için elverişli değildir. -Bol miktarda alüvyon taşıyan Kızılırmak Nehri’nin ağzında Bafra, Yeşilırmak Nehri’nin ağzında da Çarşamba delta ovaları şekillenmiştir.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.