![]() |
Organ Naklinin Önemi Ve Bu Konuda Yapılan Çalışmalar
Organ Naklinin Önemi Ve Bu Konuda Yapılan Çalışmalar
Organ Naklinin Önemi Ve Bu Konuda Yapılan Çalışmalar Doku ve organ nakli bu konuda bir örnek oluÅŸturmaktadır. .... saÄŸlık giderlerinin de azaltılması için, yapılacak en önemli çalışmaların organ bağışının arttırılması Organ Naklinde Verici Ameliyatı DeÄŸiÅŸik nedenlerle hayati öneme sahip organları iÅŸlev göremez duruma gelmiÅŸ hastalarda organ nakli, hastanın hayatını kurtaracak tek tedavi yöntemidir. DiÄŸer tarafta, maalesef birçok insan hergün trafik kazası, beyin kanaması vs gibi nedenlerle hayatını kaybetmekte ve vücutlarında bulunan saÄŸlam organlar ile birlikte topraÄŸa gömülmektedir. Burada ideal olan tartışmasız, ölen insanların bağışlamış olduÄŸu organların kullanılarak hastaların saÄŸlıklarına kavuÅŸturulmasıdır. Ancak geliÅŸmiÅŸ ülkelerde bile organ bağış oranları, organ bağışına gereksinim duyan hastaların sayısına yetiÅŸememektedir. İşte bu nedenle canlı donörlerin(vericilerin) kullanımı bir zorunluluk olarak kabul edilmistir. Dünyada ilk canlı donörden baÅŸarılı böbrek nakli ameliyatı 1954 yılında Joseph Murray tarafından ABD’de gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Henüz bağışıklık sistemini baskılayacak etkin ilaçların olmadığı o dönemde yapılan bu böbrek nakli, baÅŸarısını alıcı ve vericinin eÅŸ yumurta ikizleri olmasına borçludur. Dünyada ilk baÅŸarılı canlı donörden karaciÄŸer nakli ameliyatı ise 1989 ylında Rai tarafından gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Türkiye’de ilk baÅŸarılı organ nakli 3 Kasım 1975 tarihinde Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafınca, anneden alınan bir böbreÄŸin oÄŸluna nakledilmesi ile gerçekleÅŸti. Prof. Haberal, ülkemizdeki ilk baÅŸarılı karaciÄŸer nakli ameliyatını 1988 yılının Aralık ayında gerçekleÅŸtirmiÅŸ ve bundan yaklaşık 1.5 yıl sonra Mart 1990’da Türkiye’de ilk kez canlı donörden karaciÄŸer nakli ameliyatını yapmıştır. Prof. Haberal’ın Nisan 1990 tarihinde gerçekleÅŸtirdiÄŸi eriÅŸkin hasta için canlı donörden kısmi karaciÄŸer nakli ameliyatı ise sadece ülkemizde deÄŸil, Avrupa, Orta DoÄŸu ve Afrika’daki ilk olma özelliÄŸini taşımaktadır. Günümüzde canlı donörden yapılan organ nakilleri özellikle böbrek ve karaciÄŸer için rutin bir uygulama halini almıştır. Ancak kalp, akciÄŸer gibi bazı organların canlı donörlerden naklinin mümkün olmadığı ve bu organları bekleyen hastaların tek ÅŸansının ölümden sonra yapılan organ bağışları olduÄŸu gerçeÄŸi asla unutulmamalıdır. Aslında hekimlerin hastalarını tedavi ederken öncelikli kurallarından birisi “primum non nocere”, yani “ilk olarak, zarar vermemek” ilkesidir. Canlı donörden yapılan organ nakillerinde ise tamamen saÄŸlıklı bir kiÅŸiye majör bir cerrahi iÅŸlem uygulanmaktadır. Yapılan ameliyat o kiÅŸinin deÄŸil, bir baÅŸka kiÅŸinin saÄŸlığı ile ilgili olmakta ve bir baÅŸka kiÅŸiyi tedavi edebilmeyi amaçlamaktadır. Bu yönüyle, organ nakilleri, özellikle de canlı donörden yapılanlar tıp alanında yer alan tüm tedavi uygulamalarından önemli bir farklılık göstermektedir. İşte bu nedenle organ nakli kendine özel yasaları olan, farklı etik kuralların da iÅŸin içine girdiÄŸi özel bir alandır. Burada amaç donöre mümkün olan en az riski yüklemek olmalıdır. Canlı vericili böbrek naklinde donörün 2 böbreÄŸinden birisi, karaciÄŸer naklinde ise donörün karaciÄŸerinin saÄŸ yada sol lobu, alıcıya nakledilmek üzere çıkarılmaktadır. Burada donörlerin seçimi ve ameliyat aÅŸamasına kadar yapılan hazırlıklar çok önem taşımaktadır. Canlı karaciÄŸer ve böbrek donörü olabilmenin ortak bazı özellikleri olmakla birlikte, her organ için titizlikle üzerinde durulması gereken farklı özellikler de bulunmaktadır. Böbrek Donörü Sonuç olarak bu ameliyata maruz kalan böbrek vericisi hayatının geri kalan kısmına tek böbrek ile devam edecektir. Canlı vericili böbrek nakli ameliyatlarının çok uzun zamandır uygulanıyor olması nedeniyle bu konuda bir bilgi birikimi oluÅŸmuÅŸtur. Bugüne kadar yapılan çalışmalar tek böbrek ile kalmanın kiÅŸinin hayatında bir risk faktörü olmadığını göstermektedir. SaÄŸlıklı bir kiÅŸiden alınan saÄŸlıklı bir böbrek, eÅŸ zamanlı olarak ameliyata alınan ve daha önceden yapılan çalışmalarla uygun ve uyumlu olduÄŸu belirlenmiÅŸ olan alıcıya nakledilmekte, böbrek nakledilene kadar sadece dakikalarla sınırlı sürelerde bekletilmekte, bu nedenlerle de canlı donörlerden yapılan böbrek nakillerinin sonuçları kadavra donörlerle kıyaslandığında çok daha yüz güldürücü olmaktadır. Bu ameliyatlarda genellikle böbrek alıcının vücuduna nakledildiÄŸinde aynı anda çalışmaya baÅŸlamakta, idrarın geliÅŸi daha ameliyat masasında iken gözlenmektedir. Oysa kadavra donörlerden yapılan nakillerde hastanın idrar çıkarmaya baÅŸlaması günler hatta haftalar sonrasına kadar gecikebilmekte, hastanın bu dönemde diyaliz tedavisine devam etmesi gerekebilmektedir. Mevcut organ nakli yasamız, canlı donörden yapılan ameliyatları akrabalar arasında sınırlamıştır. Ancak 4. dereceye kadar kan ve kayın akrabalığı olması durumunda kiÅŸiler organlarını yakınlarına verebilirler. Aslında burada oldukça geniÅŸ bir akrabalık bağı iliÅŸkisi tarif edildiÄŸinden, hasta ve hasta yakınlarının birçok seçeneÄŸi deÄŸerlendirme ÅŸansı doÄŸmaktadır. Bunun dışında eÅŸler, evliliklerinde 2 seneyi tamamladıktan sonra birbirlerine organ donörü olabilmektedir. Bunların ötesinde akrabalık bağı olanlar ya da akrabalık bağı olmamasına karşın organını bağışlamak isteyenler, örneÄŸin çok yakın arkadaÅŸ gibi, için de SaÄŸlık Bakanlığı denetiminde oluÅŸturulmuÅŸ olan etik kurullara baÅŸvurulması gerekmektedir. Etik kurulun uygun görmesi durumunda akraba olmayanlar arasında da organ bağışı mümkün olabilmektedir. Böbrek naklinde önemli kuralların başında kan grubu uyumu gelmektedir. Her ne kadar kan grubu uyumsuz nakiller ile ilgili çalışmalar ve uygulamalar olsa da, bu durumda organı reddetmemesi için alıcıya normalin çok üzerinde tedavi uygulanması gerekmektedir. Bu tedaviler çok yüksek maliyetli olmasının yanı sıra alıcıya yüklenen bazı riskleri de beraberinde getirmektedir, üstelik sonuçlarda kan grubu uyumlu nakillere göre daha kötüdür. Kan grubu dışında bakılan diÄŸer bir özellik doku uyumudur, alıcı ve vericinin doku uyumu ne kadar fazla ise transplantasyonun özellikle uzun dönem baÅŸarısı da o kadar iyi olmaktadır. Günümüzde geliÅŸtirilen immünsupresif ilaçlar ile doku uyumu eskiye göre önemini büyük ölçüde yitirmiÅŸtir. Böbrek nakli donör adayı olarak baÅŸvuran hastada kan grubu uyumu var, akrabalık bağı kanunlara uygun düzeyde ise çok detaylı bir araÅŸtırma baÅŸlatılır. Burada kritik karar verilmesi gereken noktalardan birisi de kiÅŸinin bu kararı tamamen kendi özgür iradesi ile hiçbir etki ve baskı altında kalmadan vermiÅŸ olduÄŸuna ikna olunmasıdır. Donör adayı, tıbbi özgeçmiÅŸinin detaylı sorgulanmasından sonra (geçirdiÄŸi hastalıklar, ameliyatlar, bilinen hastalıkları, kullanmakta olduÄŸu tedaviler, ailesinde bilinen hastalıklar, alkol, sigara gibi alışkanlıkları) ayrıntılı olarak tüm organ ve sistemlerini kapsayacak ÅŸekilde muayene edilir. Muayenenin normal olması ve hastanın geçmiÅŸinde donör olmaya engel olacak bir hastalığının olmaması durumunda, alıcı ile arasında doku uyumsuzluÄŸu olup olmadığının anlaşılması için cross match adı verilen tetkik yapılır, burada donörün kanında bulunan lenfositler alıcının serumu ile laboratuar ortamında karşılaÅŸtırılır ve oluÅŸacak reaksiyona bakılır, pozitif sonuç alınması transplantasyon için kontrendikasyon oluÅŸturur. Kan ve idrar tahlilleri yapılır, elektrokardiyografi ve akciÄŸer grafisi çekilir. Böbrek fonksiyonlarını daha iyi deÄŸerlendirebilmek amacı ile 24 saat idrarı toplanır, kreatinin klerensine ve idrarda protein kaçağının olup olmadığına bakılır. Adım adım devam edilen bu testlerde aday saÄŸlıklı bulunursa daha ileri tetkiklere geçilir, sintigrafi ile her 2 böbreÄŸin süzme fonksiyonu ayrı ayrı deÄŸerlendirilir. Kontrastlı çekilen karın bilgisayarlı tomografisi (BT) ile hem karın içi diÄŸer organlar deÄŸerlendirilirken, hem de böbreklerin yapısı, damarları, boÅŸaltım sistemleri ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılmış olunur. Son yıllarda BT anjiyografi, hem konvansiyonel anjiyografinin, hem de intravenöz pyelografinin yerini alan tetkik olmuÅŸtur. Gereken durumlarda daha ayrıntılı bir deÄŸerlendirme için donör adayı kardiyoloji, göğüs hastalıkları, kadın doÄŸum hastalıkları, üroloji, psikiyatri uzmanları tarafınca da muayene edilir. Sayılan tüm bu tetkik ve incelemelerin normal olması durumunda kiÅŸinin böbrek nakli donörü olabileceÄŸi kabul edilir. Canlı donör olabilmek için 18 yaşını doldurmuÅŸ olmak ve zeka düzeyinin kendi kararlarını verebilecek düzeyde olması gerekmektedir. Üst yaÅŸ sınırı ise tartışmalıdır, yukarıda sayılan tüm tıbbi incelemelerden sorunsuz olarak geçmiÅŸ tüm eriÅŸkinler canlı donör adayı olarak kabul edilebilirse de, artan yaÅŸ ile birlikte organların da yaÅŸlanacağı gerçeÄŸi göz ardı edilmemelidir. Böbrek fonksiyonları tamamen normal olsa da diyabetik olmak kiÅŸinin böbrek donörü olması için kontrendikasyondur. Eskiden kesin kontrendikasyon olarak kabul edilen hipertansiyon varlığı, böbrekte taÅŸ varlığı günümüzde belli ÅŸartlarda kabul edilebilir özellikler arasında kabul edilmektedir. Bunların dışında donör adayında enfeksiyonların varlığı, özgeçmiÅŸinde malignansi tanısı almış olması, yine donör olmasını engelleyecek faktörlerdir. İlk laparoskopik donör nefrektomi ameliyatı 1995 yılında Ratner ve ark tarafınca gerçekleÅŸtirilmiÅŸ, aradan geçen yıllar içinde birçok merkezin uyguladığı bir ameliyat yöntemi olarak kabul görmüştür. Bu yöntemi benimseyen merkezler, ameliyat sonrası aÄŸrının daha az olduÄŸunu, hastanede yatış ve kiÅŸinin iÅŸine dönüş süresinin kısaldığını ve özellikle de kozmetik sonuçların çok daha iyi olduÄŸu iddiaları ile yöntemi savunmuÅŸtur. Ancak bizim de genel olarak uyguladığımız, küçük insizyon ile yapılan açık donör nefrektomilerde de sayılan bütün bu avantajlar geçerli olmakla birlikte, gerek donör gerekse çıkarılan böbrek açısından daha güvenli bir cerrahi prosedür uygulanmış olmaktadır. KaraciÄŸer Donörü KaraciÄŸer nakli bekleyen hastaların böbrek hastalarına göre önemli bir dezavantajı vardır, bu hastalar için hemodiyaliz ya da periton diyalizi gibi alternatif bir tedavi yöntemi olmadığından kendilerine uygun bir organ bulunup nakil yapılmazsa, yaÅŸamlarını kaybetme gerçeÄŸi ile karşı karşıya kalmaları kaçınılmazdır. Kadavradan karaciÄŸer nakli bekleyen hastaların büyük çoÄŸunluÄŸu bekleme döneminde hayatlarını kaybetmektedir, bu sorun organ bağışı oranlarının çok düşük olduÄŸu ülkemizde büyük önem kazanmaktadır. Yani burada canlı donörlerin varlığı gerçek anlamda hayat kurtarıcı olmaktadır. Bu yöntemle alıcının genel durumu çok bozulmadan, planlı ve hazırlıklı bir ameliyat yapılması da saÄŸlanmış olacağından ameliyatın baÅŸarı ÅŸansı artmaktadır. Canlı vericili karaciÄŸer naklinde böbrek donörlerinde sayılan genel prensiplerin hepsi geçerlidir, ancak karaciÄŸer nakli ameliyatı çok daha majör ve komplike bir cerrahi iÅŸlemdir. KaraciÄŸer donörlerinde de kan grubu uyumu aranmakla birlikte, doku grubu uyumu aranmaz. Böbrek nakli donörlerinden farklı olarak, burada 2 adet organın birisinin alınması söz konusu deÄŸildir, tek olan organ ikiye bölünerek bir kısmı nakledilmek üzere çıkarılmaktadır. O nedenle hacimsel bazı hassas hesaplamalar devreye girer, çıkarılan ve nakledilecek karaciÄŸer dokusu, alıcının vücud ağırlığına göre hesaplanmalıdır, olması gerekenden daha küçük hacimde greftin çıkarılması ve nakledilmesi, alıcıda “small for size sendromu” gibi hayatı tehdit edebilecek komplikasyonları beraberinde getirebilir. Tabi alıcıya yeterli hacimde greft çıkarılırken daha önemlisi, donörü riske sokmayacak düzeyde karaciÄŸer dokusunun geride bırakılmasıdır. Bu hacim ölçümleri BT eÅŸliÄŸinde gerçekleÅŸtirilir. Genel kabul edilen oranlar alıcıya kendi vücud ağırlığının en az %1’i kadar greftin nakledilmesidir, yani 70 kg bir alıcı varlığında 700 gr kadar karaciÄŸer greftinin nakledilmesi gerekmektedir. Donörün riskinin azaltılması içinde karaciÄŸerin en az %35’inin geride bırakılması gerekir. Ayrıca karaciÄŸerin vasküler ve biliyer anatomisinde de çok çeÅŸitli varyasyonlarla karşılaÅŸmak mümkündür, bu anatomik varyasyonların bazıları kiÅŸinin karaciÄŸer donörü olarak kullanılmasını engelleyecek düzeyde olabilir. KaraciÄŸer donörü olarak baÅŸvuran hastaların büyük çoÄŸunluÄŸu bu detaylı tetkikler sırasında elenmektedir. Bütün bu aÅŸamalardan geçen donör adaylarına son olarak karaciÄŸerin histopatolojik yapısını deÄŸerlendirmek amacı ile karaciÄŸer biyopsisi yapılır. Her ne kadar bazı transplant merkezleri bu aÅŸamayı sadece şüphelenilen olgularda yapmayı tercih etse de, viral hepatitlerin, kronik hastalıkların çok görüldüğü Türkiye gibi ülkelerde biyopsinin rutin yapılmasının daha doÄŸru olduÄŸunu düşünüyoruz. EdindiÄŸimiz tecrübelerde bu düşüncemizin doÄŸruluÄŸunu kanıtlamaktadır. KaraciÄŸer donör cerrahisi ciddi morbidite hatta mortalite riski taşıyan majör bir cerrahidir. KaraciÄŸer donör cerrahisinin öngörülen mortalite riski %0.5 kadardır, ameliyat sonrası komplikasyon riski ise %20-30 kadar olabilmektedir. Potansiyel donör adayları bu ameliyat sonrası görülebilecek komplikasyonlar ve riskleri açısından çok detaylı bir ÅŸekilde aydınlatılmalıdır. Verici adayları hazırlık tetkiklerinin herhangi bir aÅŸamasında bu kararlarından vazgeçme hakkına sahiptir ve böyle bir durumda kararlarına saygı göstererek kendileri desteklenmelidir. BÜTF’deÅŸuanakadar1333 canlıdonördenböbreknakli,ayrıca243 canlıdonördenkaraciÄŸernakliameliyatıgerçekleÅ Ÿtiril miÅŸtir. Canlıdonörlerinyaklaşık %75’i alıcının 1.dereceakrabası, çoÄŸunlukladaanneyadababasıoldu.Donörlerinhasta nede kalışsüresiortalam 7 gündüveortalamaameliyatsüreleri 325 dakikaydı, %93 donördeameliyatsırasındakantransfüzyonugereksi nimi olmadı. DonörlerinhiçbirindemortalitegözlenmemiÅŸolmasÄ ±naka rşılık, canlıkaraciÄŸerdonörlerimizde %9,8 oranındaameliyatsonrasidonemdemorbiditesaptanmıŠŸtı r. Canlı donör cerrahisinde ödün verilmemesi gereken ilke donörün asla riske atılmamasıdır. Hazırlık aÅŸamasında saptanan en ufak sorun, eÄŸer donöre yüklenen riski artırma ihtimali taşıyorsa ameliyat tereddütsüz iptal edilmelidir. Amaç canlı donörlerden yapılan organ nakillerini deÄŸil, beyin ölümü gerçekleÅŸen kadavra donörlerden organ bağışı oranlarını artırmak olmalıdır. Ancak canlı donör organ nakli seçeneÄŸinin hayat kurtarıcı bir tedavi yöntemi olabileceÄŸi de unutulmamalıdır. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.