ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih Musahabeleri (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=516)
-   -   Çerkez Ethem (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=76151)

cansel 05-12-2009 11:47 AM

Çerkez Ethem
 
Biz Kafkasyalılar Anadolu topraklarında, hep 1. sınıf vatandaş olduk ve bunun gereği olarak ta, Yemende, Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, İzmir’de, Antep’te, Şırnak ta, taşın altına başımızı koymaktan geri durmadık. Yakın tarih bunun yüzlerce örneği ile doludur.

Türkiye Cumhuriyeti kuruluş manifestosu olan Amasya Tamimini, Mustafa Kemal’le yayınlayanlar olmaktan gurur duyduk ve duymaya devam edeceğiz. Bu ülkede yaşayan hiç kimse Kafkasyalılar kadar sürgün ve soykırım ne demektir bilemez. Biz yaşadıklarımızı başkalarına reva görme ve hıyanet alçaklığına, düşmemiş bir milletiz.


Ancak yakın tarihimizdeki bir yara kanamaya devam etmektedir.Milli mücadelede Ethem beyin varlığı hiç şüphesiz Türkiye Cumhuriyetinin varlık sebebidir. Çerkes Ethem Beyin onurlu mücadelesi maalesef, siyasi hesaplaşmalara kurban verilmiş ve akabinde 80 yıldır kanayan bir yaraya dönüşmüştür.


Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan hiç kimse , hiçbir aklı selim sahibi, Çerkes Ethem Beyin mücadelesinin Çerkeslik etnik temeli üzerine olduğunu söyleyemez. Türkiye de yaşayan Çerkeslerinde etnik kimlik anlamında Ethem Beye, bir vefa borcu yoktur. Ethem Bey, isminin önüne HAİN damgası vurulana da kadarda, hiçbir zaman, ÇERKES diye anılmamıştır. Ethem Beyin isminin önüne Çerkes ibaresinin konulması da, hain ilan edilmesi de, bilinçli bir tavrın sonucudur.


Çerkes Ethem Bey, bir Çerkes milli kahramanı değil, Türkiye Cumhuriyeti nin Çerkes asıllı bir kahramanıdır. Ancak HAİN damgasının bedelini Çerkesler ödemiştir.


Türkiye Cumhuriyeti yakın geçmişini aydınlatma ve kendi tarihiyle barışma süreci içindedir. Adnan Menderesi idam edenler, özür dilemiş ve anıt mezarını yaptırmışlardır.


Hiç şüphesiz ki, Ethem Beyin bu Cumhuriyetinin kuruluşundaki emekleri, Adnan Menderes ve diğer birçoklarından kat be kat fazladır.


Kendisinin yasal olarak AFFI sözkonusu değildir, zaten bu karar TBMM tarafından alınmıştır.Türkiye'ye dönmesi istendiğinde ki;


“Herkesin beni hain bildiği memleketime af yoluyla dönmem, ihaneti kabul etmem demektir, hakkımdaki gerçeği umuyorum ki, tarihçiler yazacaktır.”


Sözleri, kendisinin ne kadar "son vatan"ına düşkün olduğunun ve onurlu bir şekilde memleketine dönmek istediğinin en somut ifadesidir.


Yakın tarih yazarlarının "Çerkes Ethem"le ilgili görüşleri:

PROF DR. MÜMTAZER TÜRKÖNE
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında Çerkes Ethem’in payını kimse inkâr edemez. Öyleyse bir borcu yerine getirmeli; tarihimizle barışmak adına bu adamın itibarını iade etmeliyiz.

Tıpkı Enver Paşa’nın mezarının İstanbul’a nakledilmesi gibi, Çerkes Ethem’den kalanlar da Amman’dan Türkiye’ye getirilmeli ve Bandırma’da bir anıtmezara defnedilmelidir.

Bu eski yaranın sarılması da, Çerkes Ethem’in şahsında Millî Mücadele’nin ateşten günlerinde “son vatan”ı savunanlara, sonrasında yolları ayrı düşmüş olsa da itibarlarının iade edilmesiyle mümkündür.


AVNİ ÖZGÜREL RADİKAL GAZETESİ

Çerkes Ethem, “Elinin altında hayli maddi kaynak olmasına rağmen Yunanlılara teslim olma kararını verdiğinde cebindeki üç-beş kuruş dışında yanına bir şey almadı. Nitekim Atina'ya götürülüp tedavisine Almanya'da devam edilmesi kararı üzerine oradan ayrıldığında günlerce pekmeze ekmek banarak karnını doyurmaya çalıştığını da biliyoruz.”

“Şurası kesindir ki Ethem'e 'Çerkes' lakabını takan İsmet Paşa'dır. Kendisine sorulduğunda bunu 'övgü' olarak kullandığını söyler; ama Ethem öyle anılmaktan rahatsızdır: "Hepimiz Osmanlı'ydık... Eğer milliyet ve ırk tefriki yapılmaya kalkışılsaydı bu vatanda seceresi karışmamış kim kalırdı."

“Ethem'in Yozgat isyanlarını büyük bir maharet ve süratle bastırması da onu aynı yerde daha önce başarısız olmuş bazı kumandanların kıskançlık ve rekabet hislerine hedef haline getirdi.”


“Ancak Milli Mücadele şekillenmeye başladığında bir gelişme oldu ve Mustafa Kemal'in yakın çevresinde değişiklik yaşandı. Lider yola birlikte çıktığı kişilerden ayrıldı, mücadeleye sonradan hatta bir bakıma fazlaca inanmadan- katılan 'emir/kumanda adamları' ön plana geçti. Bu değişimin Mustafa Kemal'in arzusu olmaktan çok 'yeni gelenlerin manevrası' olduğu yolunda işaretler var.”

PROF. DR. TOKTAMIŞ ATEŞ

TBMM daha Ankara da çalışmaya başlamadan önce, Salihli cephesinde Yunan ilerlemesinin durdurulması ve iç ayaklanmaların bastırılmasında fevkalede önemli hizmetleri vardır. Hatta hiç abartmadan şunu söyleyebiliriz ki, Eğer Çerkes Ethem ve onun kuvvetleri olmasa idi, Ulusal Kurtuluş mücadelesi başlamadan ortadan kaldırılabilirdi.

YAVUZ BAHADIROĞLU - TARİHÇİ

Çerkes Ethem’in yok edilmesine karar verilmişti de, formül aranıyordu aslında. Çerkes Ethem’de kendini feda etmemek için direniyordu…


Burada Çerkes Ethem'in davranışını, hıyanetle değil olsa olsa, bir büyük fedakarlık, kendi varlığını feda eden bir oluşum olarak değerlendirmek olduğuna inanıyorum.

MUHİTTİN NALBANTOĞLU

Çerkes Ethem çok büyük bir vatansever, kurtuluş savaşının ilk günlerini düşünün, bir tek kişiye ihtiyaç duyulduğu günlerde, bu adam Yunanlıları sahillere çakılı bırakıyor, Anadolu ya bırakmıyor.

İSMET BOZDAĞ - TARİHÇİ

Nerede bir yangın varsa oraya yetişen bir Çerkes Ethem kuvvetleri vardı. Batı cephesi komutanlığına atanan İsmet İnönü'nün ilk işi Çerkes Ethemin ünvanını değiştirmek olmuştur.

CEMAL KUTAY - TARİHÇİ

Mondros mütarekesinden sonra ta meclisin kurulmasına kadar, ne Erzurum kongresinde, ne Balıkesir kongresinde, ne Alaşehir, ne Sivas kongresinde bulunmamış insanlar, İstanbul un işgalinden sonra sığınacak yerleri kalmadığı için, mecbur kaldılar Anadolu ya geldiler. Mücadele bunun mücadelesidir. Milli mücadelede öncekiler ve sonrakiler mücadelesidir…..

Ethem iki şık arasında tercihe mecbur bırakılmıştır; Ya üzerine sevk edilen askerlere karşı koyacak kardeş kanı dökülecektir, veyahutta bırakıp gidecektir. Nereye gidebilir? Yunana. Hayır en büyük tarihi hakikat şimdi size söyleyeceklerimdir. Ethem Yunan'a iltica etmemiştir. Ethem geciş hattı istemiştir.

İnsanlara Hain demek kolay, kaldi ki kendini müdafa etme hakkından mahrumsun, kahraman demekte kolay, çünkü kimse kendisine kahraman denilmesini tekzip etmez. Bizim milli mücadelemiz kronolojisi sıhhatle yazılmamış olan bir buhran dönemidir. Ethem yanına kimseyi almadan gitmiştir ve yanındakiler gelelim diye dayatmışlardır, dövüşelim demişlerdir, ikisini de reddetmiştir. Bir kulübesi bile olmayan bir nehir kıyısında kalbi duran bir adamın, layık olmadığı halde hain damgasıyla damgalanması vicdanları rahatsız etmektedir.

PROF DR. MİM KEMAL ÖKE

Merkezi otoritenin Çerkes Ethem'den sıkıntı duyması kaçınılmazdı, çünkü Anadolu da sadece bir milli direniş, sadece bir kuvayi milliye hareketi değil, bunun yanı sıra bir liderlik döğüşü de veriliyordu.İşte bu çerçevede Çerkes Ethem in büyümesi halk arasında muazzam bir kahraman olarak her girdiği yerde alkışlarla karşılanması, bazı kişileri tedirginliğe sevk etmiştir. İsmet İnönü'nün her zamanki tavrıyla Çerkes Ethem ve ağabeyleri aleyhinde bazı propagandalarda bulunduğunu da söyleyebiliriz…..

İşte bu çerceve içinde Çerkes Ethem arkadaşları ile, Yunan ordusu ve Türk Ordusu arasında kalır İşte orada o önemli kavşakta, bir ikilem içindedir. Ne yapacaktır? İşte bu Yiğit Adam saflarında döğüştüğü Anadolu insanıyla kılıç kılıça gelmekten çekinerek, Yunanlılarla görüşerek sadece bir çıkış noktası istemiştir. Anadolu daki mücadeleyi akamete uğratmamak ve bir savaşa dönüştürmemek için yurtdışına gitmek için bir geçit noktası istemiştir.Hatta arkadaşlarına döner derki; Siz silahlarınızı bırakıp Kuvayi Milliyeye döneceksiniz, onlarla birlikte savaşacaksınız.
ÇERKES ETHEM BEY

Çok hatalarım olmuştur, ama asla vatan haini olmadım...

sudenaz 05-12-2009 11:53 AM

Cevap : Çerkez Ethem
 
Alıntı:

cansel tafarından gönderildi (Mesaj 282927)
ÇERKES ETHEM BEY




Çok hatalarım olmuştur, ama asla vatan haini olmadım...


Herşeye tamam derimde bu söze inanmak saçma olur.
Vatanımız için yaptıklarını unutamayız ama sonundada düşmanlarımıza sığınmasına ne demeli o sınırdan geçmek yerine bence ölmeyi tercih edebiliydi vatanını bu kadar seven biriyse eğer?

cansel 05-12-2009 12:10 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
Ethem iki şık arasında tercihe mecbur bırakılmıştır; Ya üzerine sevk edilen askerlere karşı koyacak kardeş kanı dökülecektir, veyahutta bırakıp gidecektir. Nereye gidebilir? Yunana. Hayır en büyük tarihi hakikat şimdi size söyleyeceklerimdir. Ethem Yunan'a iltica etmemiştir. Ethem geciş hattı istemiştir.

İnsanlara Hain demek kolay, kaldi ki kendini müdafa etme hakkından mahrumsun, kahraman demekte kolay, çünkü kimse kendisine kahraman denilmesini tekzip etmez. Bizim milli mücadelemiz kronolojisi sıhhatle yazılmamış olan bir buhran dönemidir. Ethem yanına kimseyi almadan gitmiştir ve yanındakiler gelelim diye dayatmışlardır, dövüşelim demişlerdir, ikisini de reddetmiştir. Bir kulübesi bile olmayan bir nehir kıyısında kalbi duran bir adamın, layık olmadığı halde hain damgasıyla damgalanması vicdanları rahatsız etmektedir.


Yukarda verilen Paragraftada Çerkez Ethemin Tercihinin nedeni açıklanmış Çerkez ethem Aynı cephede savaştığı kişilere kurşun sıkmamak için elinde kuvvetleri olduğu halde istememiştir. ve yunanlara sığınmamaış ordan geçiş hakkı istemiştir ve ordanda suriyeye geçmiştir. çerkez ethem kendi el yazısıyla yazdığı bir yazıda da beni hayatımda ençok üzen şey önce yunanlılara karşı savaşmam daha sonrada yunandan geçiş hakkı istemek zorunda kalmamdır demiştir

sudenaz 05-12-2009 12:17 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
Alıntı yapmana gerek yoktu yazıyı okudum bir kez daha okumaya gerek yok ama düşüncem hiçbir zaman değişmiycek.
Ayrıca yazında kaynak belirtirsen sevinirim güvenilir bir yazı olup olmadığını nerden anlıycağız.
Yunanlılara sığınma konusuna gelincede bize Türklüğün bir gereği olarak tükürdüğünü yalamamayı öğretttiler önce git onlara karşı savaş sonra geçiş hakkı istemekmişde vırt zırt geçelim bence bunları...
Onlardan istekde bulunmak yerine kendimi öldürmeyi tercih ederdim ben.

cansel 05-12-2009 02:52 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
öncelikle senin okuyup okumadığından değil sadece bir alanı vurgulamak istedim siz egeden yunanlıları temzileyeceksiniz egenin güvenliğini sağlıyacaksınız tam olarak daha sonra egenin komutanlığı başkasına verilecek sizden silahlarınızın bırakılması sizden daha düşük kademeli birisinin emrine girmeniz istenirse ve kendinizi savunmanızıa fırsat verilmeden vatan haini ilan edilir ve hatta çerkez devleti kurmak istediğiniz bile söylenirse tabiki sizde gidersiniz biraz empati kurun ayrıca çerkez ethem yunan ordularıyla türk kuvetleri arasında kaldığında askerleri savaşmayı teklif etmişlerdir ama çerkez ethem bunu kabul etmemiş ve askerlerinin düzenli orduya katılmasını ve onlarla birlikde savaşmasını söylemiş daha sonra yunanlılar çerkez ethemin kendisiyle birlikde savaşmasını teklif etmiş fakat çerkez ethem bunu kabul etmemiştir eğer çerkez ethem vatan haini olsa böle bir teklifi niye kabul etmesin Çerkez Ethem Vatan Haini Değildir hatta ve aynı cephede savaştığı insanlara elinde güç olduğı halde kurşun sıkmayacak kadarda şerefli bir insandır.

sudenaz 05-12-2009 06:05 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
Cansel ben buna ne derim biliyor musun?
Hırs,içten pazarlık ve "koltuk sevdalısı"...
Vatanını bir karşılık bekleyerek kurtarana kahraman denmez bizde bu benim vatanımsa eğer kurtarmak zorundayım deriz değil mi hep.
Sırf istediği mevkiye gelemediği için bunları yapması (ki bizim düşmanlarımızla)asla onaylamıycağım bişeydir.
Ben aynı kanıda diretcem çünkü haklı olduğumu biliyorum eğer konu vatanımsa canım feda ...
Çerkez ethemde böyle demeliydi sırf bir mevki elde etmek için,veya hadi elde edemedim savaştığım düşmanımdan geçiş hakkı alırım diye değil...
Biz böyle kişilere toplum arasında şerefli diyemiyoruz malesef kusura bakma...

KRDNZ 05-12-2009 06:27 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
Paylaşım için teşekkürler Sevgili Cansel. Biraz daha tarafsız şekilde Çerkes Ethem:)

Çerkez Ethem


İstiklal Harbi'nde önce hizmetleriyle, sonra da milli davaya ihaneti ile tanınmış çetecilerden biri.
Bandırma'nın Manyas Ovası'ndaki Emre köyünde doğmuştur. Çerkez Sapsuğ boyundan Ali Bey'in en küçük oğludur. Ağabeyleri Reşit ve Tevfik beylerle birlikte, İstiklal Harbi'nin başından Birinci İnönü Savaşı'na kadar milli davaya fedakarca hizmet etmiştir.
Düzenli ordu kurulması isteklerine karşı çıkarak, Ankara hükumeti ile ters düşmüştür. Bu anlaşmazlık Çerkez Ethem'in Yunan güçlerine sığınıp, yurdu terk etmesiyle noktalanmıştır.
Çerkez Ethem, öğrenim görmemiştir. Birinci Dünya Savaşı'nda askere alındıktan sonra er olarak İstanbul'da serasker kapısında kalmış, bölük emirliğine kadar yükselmiştir. Bu arada İran'a gönderilecek olan "teşkilat-ı mahsusuya" alınmıştır. Burada Rauf Orbay ve teşkilat-ı mahsusa başkanı Eşref Bey tarafından gerillacı olarak eğitilmiştir. Savaşın sonunda yurda dönmüş, Batı Anadolu'nun düşman tarafından işgal edileceği tehlikesi belirdiğinden Ege bölgesini örgütlemek için Batı Anadolu'ya geçmiştir.
Çerkez Ethem Eşref Bey'in Salihli'deki çiftliğini çete kurmak için merkez yaparak; kısa zamanda Salihli cephesini meydana getirdi. Bundan sonra çevresindeki dağınık çeteleri de kendine bağlayarak bütün Batı Cephesi'ni tutan bir kuvvet haline geldi.
Başarıları sonunda, kendisine Umum Kuva-yı Seyyare ve Kütahya havalisi kumandanlığı verildi ve Batı Cephesi kumandanı Ali Fuad Cebesoy'a bağlandı. Fakat bu bağ yüksek komuta noktasında olmaktaydı. Çerkez Ethem hakim olduğu bölgede asayişi, inzibatı, savaşı kendi bildiğince yöneterek, halktan dilediği gibi para topladı ve istediği gibi adalet dağıttı.
Anzavur Ayaklanması'nın bastırılmasında, Yozgat- Yenihan- Düzce Ayaklanması'nın bastırılmasında, Süleyman Şefik Paşa'nın Hilafet Ordusu'nun dağıtılmasında, mutasarrıf İbrahim Bey'in Kuva-yı Ahmediye Ordusu'nun yok edilmesinde ve Demirci'de Yunanlılara ilk büyük vuruşu indirmede gösterdiği başarılardan dolayı TBMM tarafından hakkında "Münci-i Millet" (Milletin kurtarıcısı) olarak gösterilen bir karar alındı.
Çerkez Ethem'in bu başarıları birtakım politikacılarla sömürülmek istendi. Başta ağabeyi Manisa milletvekili Reşit Bey ve kardeşi Tevfik Bey olmak üzere onu hıyanete kadar götüren politika oyununun içine ittiler.
Yeşil Orducular, Çerkez Ethem'i arkasına alarak Rusya'da kurulan benzer bir hükumetinin başkanı yapmak vaadinde bulundular.
Bu sırada başarısız Gediz saldırısını yaptı. Çerkez Ethem, yenilgiyi Genelkurmay'a yüklemeye çalıştı. Böylece milli hükumetle arası açılmaya başladı.
Düzenli ordu, düşüncesini uygulamaya sokmak isteyen Ankara hükumeti bu yenilgiden yola çıkarak, Çerkez Ethem'i düzenli orduya sokmak istediler.
Böylece Batı Cephesi Komutanı olan İsmet İnönü, Çerkez Ethem'le karşı karşıya geldi. İsmet Bey ilk iş olarak Çerkez Ethem'in yetkilerini daralttı.
Duruma el koyan Mustafa Kemal Paşa, aradaki anlaşmazlığı gidermek üzere, kalabalık bir kurulla yanına Çerkez Ethem'i de alarak İsmet Paşa'yla buluşmak üzere Bilecik'e gitti. Yolda Eskişehir'e vardıklarında Mustafa Kemal Paşa'nın yanından gizlice ayrılan Çerkez Ethem, kuvvetlerinin başına döndü.
22 Aralıkta Ankara'da toplanan Bakanlar Kurulu son bir teşebbüste bulunarak Reşit Bey'le birlikte Celal Bayar, Kılıç Ali Vehbi Bey (Balıkesir milletvekili), Eyüp Sabri Bey'den oluşan bir kurulu Çerkez Ethem'e göndererek nasihatte bulundu. Çerkez Ethem düşüncelerinde ısrar etti ve Mustafa Kemal Paşa'yı da İsmet Bey'le Refet Paşa'yı tutmakla suçladı.
Hükumet Çerkez Ethem'i TBMM'e itaate çağırdı. Bu kesin emirleri dinlemeyen Çerkez Ethem üzerine 2 piyade ve 7 süvari alayı gönderildi. 29 Aralıkta Kütahya ele geçirilince Çerkez Ethem Gediz'e çekilmek zorunda kaldı. Bir yandan Yunan Başkomutanlığı ile anlaşmaya girişirken, öte yandan Sadrazam Damat Ferid'e başvurarak Osmanlı hükumetinden Büyük Millet Meclisi ordularına karşı harekete geçebilmesi için kendisine görev verilmesini istedi. Birinci İnönü Savaşı'nın en sıkıntılı günlerinde İzzettin Bey komutasındaki 61. tümen üzerine saldırmaya kalkışmasıyla da artık affedilmek imkanını kaybeden bir hain durumuna düştü.
Büyük zaferden sonra Türkiye'den ayrılmak zorunda kaldı ve Amman'da öldü.

cansel 05-12-2009 06:34 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
dönemi dönemin şartlarına göre değerlendirmek lazım o dönemde bazı insanların harcanması gerekmektedir nasıl kazım karabekir, rauf orbay harcandıysa çerkez ethemde harcanmıştır .
ayrıca çerkez etheme daha önceden ethem paşa denirken niye sonradan çerkez ethem denmiştir bunları düşünmek lazım. tarih sadece tarih kitaplarından öğrenilmez. belgelerden falan biraz araştırma yap ondan sonra gel benle tartış ayrıca bu ülke için belli şeylerden fedakarlık yapmış bu ülkenin kurtuluşunda büyük bir önemi olan bir insana bu şekilde bir yakıştırmada bulunman gerçekten çok ayıp birşey

cansel 05-12-2009 06:45 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
bunun tarafsız bir yazı olduğunu düşünmüyorum dediğim gibi bazı insanlar o dönem nasıl harcandıysa çerkez ethemde o şekilde harcanmıştır. paylaşımın için teşekkürler.

KRDNZ 05-12-2009 06:57 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
Alıntı:

cansel tafarından gönderildi (Mesaj 283191)
bunun tarafsız bir yazı olduğunu düşünmüyorum dediğim gibi bazı insanlar o dönem nasıl harcandıysa çerkez ethemde o şekilde harcanmıştır. paylaşımın için teşekkürler.

Güvendiğim biryerde okudum bu yazıyı Sevgili Cansel. Fakat haklı olabilirsiniz diye farklı yerden de araştırdım. Şüphesiz bu ülkeyi korumak için çabalayan herkes saygıyı hakeder. Çerkez Ethem ismini daha önce duymama rağmen sizin eklediğiniz yazıyı okyana kadar hiç merak etmemiştim hayatını. Vatan kurtarıcısı mı hain mi bilmiyorum. Ama hayatını araştıracağım sayenizde:) Bir başka kaynaktan Çerkez Ethem hayatı. Sadece bir yazıya bakarak karar vermek çok zor. Keşke tarihçilerimiz tarafsız olabilselerdi.
Ethem Atatürk'ün yüksek konuğu
Ankara'da Ethem başta Mustafa Kemal olmak üzere iltifatlarla karşılanır. Çerkez Ethem'in Ankara'ya gelişini Halide Edip Adıvar şöyle anlatır: "Ethem Ankara'ya silahlı kuvvetleriyle girdiği zaman sokaklar doldurulmuştu. Adamları arasında kadınlar da vardı. Ethem büyük şevkle karşılandı. Mustafa Kemal paşa otomobilini ona verdi. Bu Ankara'da bulunan tek otomobildi. Ethem TBMM'e geldiği zaman coşkunlukla karşılandı."[1]
Çerkez Ethem Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'nın özel konuğudur. Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü Çerkez Ethem'i ziyarete gelirler. Sohbet konusu mevcut durum ve Yozgat isyanıdır. Bu toplantıda Çerkez Ethem ile İsmet İnönü ilk kez yüzyüze gelmektedirler. Konuyu İsmet İnönü açar. Bizim Yozgat dolaylarındaki ayaklanışı ne yazık ki kökünden söndürecek bir gücümüz kalmamıştır. Bu gerçeği acı da olsa aramızda açığa vurmalıyız[2].
Ankara'da gerçekleşen bu toplantı ve tartışmaya ilişkin olarak Çerkez Ethem hatıralarında oldukça ayrıntılı bilgi verir:
"İsmet Bey: İstirahate olan ihtiyacınıza rağmen ziyaretçiler üşüşmeden mevcut önemli sorunlar hakkında lütfen görüşmelere başlayalım. Bilhassa malum olan şu isyan meselesi hakkında yolumuzu ve kararımızı tespit edelim ki, istiharati kalp ve sukuneti fikirle hem istiharatinizin teminine ve hem de diğer musahafemize sıra gelsin.(....) Son istirhamımız üzerine, Eskişehirden cepheye sevkiyatınızın geri bıraktırılmasına dair emir vermeyi herhalde unutmamışsınızdır."
Çerkez Ethem: Evet, cepheye olan asker sevkiyatımız zaten genel değil. Yozgat cihetine ilişkin düşüncenizi dikkate alarak kuvvetlerimin çoğunu Eskişehir'de tutuyorum.
Zaten Ankara'yı ziyaret maksadım da daha çok benim önemsiz gördüğüm ve sizin pek çok önem verdiğiniz Yozgat cihetindeki isyanın derecesini hakkıyla anlamak, sonra Yunan cephesine dair tehlike arzeden şüphelerimle mukayase ederek ona göre çok önemlisini tercih ederek, yahut mümkün mertebe her iki ciheti de ihmal etmeyerek hatasızca bir karar vermemiz içindir.
Fevzi Paşa: Biz hiç ihtimal vermeyiz ki, Yunan ordusunun ciddi bir taarruzu karşısında bulunmuş olalım. Eğer Yunanlıların öyle bir niyeti ve yeteneği olsaydı, bu taarruzu 3 aydır devam eden iç ihtilallerimizin şiddetli geçen safhaları sırasında yapmaları lazım gelirdi.
İsmet Bey: Bununla beraber biz cepheleri de ihmal etmek taraftarı değiliz. Asıl gaye ve amacımız vatanı düşman ayağından temizlemektir. Yunan ordusu en tehlikelisidir. Bu böyle olmakla beraber, iç sorunlar da çok önemli bir esas teşkil eder. Bizim Yozgat ve civarındaki isyanı kökünden söndürmeye maalesef bir kuvvetimiz kalmamıştır.
Düzenli ordunun kuruluşu döneminde, kayıt altına girmek istemeyerek hükümete başkaldırdıktan sonra, 1921Ocak ayı ortalarında kuvvetlerini dağıttı ve Şubat sonunda Yunanlılara sığındı. İzmir'e, oradan da Atina'ya gönderildi. Ankara İstiklâl Mahkemesi'nin, ağabeyleri ve yakın adamlarıyla birlikte, Ethem Bey'in de gıyabında verdiği 9 Mayıs1921 tarihli ve 573 sayılı karar ile "Müsellahan takibi hükümet cürmünü irtikap ederek", düşman tarafına firarından dolayı idama mahkum oldu. Türkiye'den ayrıldıktan sonra, önce Berlin'e gitti. Daha sonra, bir süre Kahire'de yaşadı ve son yıllarını Ürdün ve Lübnan'da geçirdi. 1948 yılında öldü.

Teşkilat-i Mahsusa İle İlk Bağlantı

Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında büyük ağabeyi Reşit Bey aracılığıyla Teşkilât-ı Mahsusa ile ilişki kurar. Teşkilat-ı Mahsusa ile ilişkili olduğu dönemde Ruslara, İngilizlere çesitli yörelerde faaliyetler yürüttüğü bilinir. Ancak fazlaca bir detay yoktur. En somut bilgi Teşkilat-ı Mahsusa içinde yer aldığı dönemde Irak seferinde yaralandığı ve yaralı olarak Bandırma'daki baba evine döndüğüdür.
Çerkez Ethem'in kendisi de anılarında bu döneme ilişkin pek bir şey söylememektedir. Çerkez Ethem iyileştikten sonra Ege Bölgesi'nin sosyo-ekonomik yapısının bir sonucu olan ve ezilen yoksul kesimin toplumsal muhalefetinin aldığı bir biçim olan efeliğe ilgi duymaya başlar. Yerel otoritenin ve jandarmanın zulmüne karşı yoksul köylülerin taleplerini sahiplenir.

Teşkilatın Emrinde Kurtuluş Mücadelesi [değiştir]

30 Ekim1918 tarihi, Osmanlı açısından son derece ağır bir yenilginin kâğıt üzerinde resmileştirilmesi olan Mondros Antlaşması, Ahmet İzzet Paşa Hükümeti tarafından imzalanır. Anlaşmayla birlikte yenilmiş Osmanlı ordusu büyük ölçüde silahsızlandırılarak tasfiye edilmişti. İstanbul, İngiliz emperyalistleri tarafından fiilen işgal altına alınmıştı. Ayrıca emperyalist güçler, Yunanlıların, Batı Anadolu Bölgesi'nde nereleri işgal edeceklerini içeren haritalar çizmişler, Yunanlılar da işgal hazırlıklarına başlamışlardı. Fransızlar ve İtalyanlar, işgal hazırlığında idi. Tüm bu gelişmeler karşısında, İstanbul Hükümeti sessiz kalıyor, emperyalist güçlerin ardı arkası kesilmeyen isteklerine, dayatmalarına boyun eğmekten başka çıkar yol bulamıyordu. Gelişmeler karşısındaki tepki, Anadolu'da halktan ve halkın tepkilerini sahiplenen efelerden gelen tepkilerden ibaretti. (Ege'de Ethem, Demirci Efe, Yörük Ali, Çukurova'da ise Salih Bey'in faaliyetleri örnek olarak verilebilir.)
Emperyalist isgal sürecinin başlangıcındaki tablo bu idi. 15 Mayıs1919'da Yunanlılar İzmir'e asker çıkartmışlar ve hızla Ege Bölgesi'ni işgal etmeye yönelmişlerdi.
Çerkez Ethem, Kurtuluş Savaşı'na katılımını, hatıralarında şöyle aktarıyor:
"Umumi Harbin neticesi olarak en ağır şartlarda Mondros Mütarekesi kabul ettirilmesine rağmen, galip devletler, mütareke hükümlerini bozmaya başlayınca, İzmir'de teşekkül eden gizli cemiyetin kararı ile ben ilk isyan bayrağını tam 2,5 yıl önce açmıştım."
Çerkez Ethem, bu sözleri, 1921 yılının ilk ayında söylediğine göre, 2,5 yıl önce derken kastettiği yil, 1918 yılının 2. yarısı olmasi gerekiyor. Çerkez Ethem'in anlattığı şeyler içerisinde irdelenmesi gereken bir başka konu da, sözünü ettiği gizli örgüt konusudur. Bu örgütün Teşkilat-ı Mahsusa olması büyük olasılıktır.

Tartışmali Fidye Olayı

Çerkes Ethem'le ilgili çalışmalarda farklı yorumlara ve tartışmalara neden olan bir fidye olayı vardır. Çerkez Ethem, 12 Şubat1919 tarihinde, İttihatçı olduğu söylenen İzmir Valisi Rahmi Bey'in oğlunu kaçırır ve 50 bin lira fidye alır. Önce bu konuda yapılan değerlendirmeleri aktaralım.
Doğan Avcıoğlu: "Çerkezler ile Müslümanların en içten koruyucusu olan Büyük Britanya'ya manevi bağlılık ve saygı duygularını göstermeyi başaramayan Ethem Bey, İngilizlerin tutukladıkları valinin oğlunu kaçırarak İngilizlere saygı göstermektedir[3].
İzmir'de karaya çıkan Yunan askerlerine ilk kurşunu sıkmakla ünlenen gazeteci Hasan Tahsin ise olaya ilişkin olarak "Çerkez Ethem Bey ve arkadaşları Rahmi'nin İttihat ve Terakki uğruna kullanacağı bu altın bombayı elinden alarak kansız ve arızasız bir biçimde şu zavallı vatanın selametle ilerlemesine güçleri ölçüsünde hizmeti düşünmüşler[4]. Çerkez Ethem Olayı isimli kitapta Cemal Şener de, Çerkez Ethem'in kaçırma olayını, Demirci Efe'nin Derviş Ağa isminde bir kişinin oğlunu kaçırmasına özenerek kişisel nedenlerle gerçekleştirmiş olabileceğini öne sürüyor[5]. Çerkez Ethem'in o sıralar İttihatçı düşmanı kesilmiş olduğunu, bu olayın da bundan kaynaklanmış olabileceğini belirtmektedir. Bu son derece sübjektif bir değerlendirmedir.
Çerkez Ethem'in kendisi ise konuya ilişkin şu açıklamayi yapıyor:
"Seyyah haldeki kuvvetlerimin iaşelerini kendi yöntemlerimle temin ederdim. Bir yerde kaldığımız zamanlarda İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden önce Müdafa-i Hukuk ve işgalden sonra reddi ilhak ve daha sonraları Müdafaa-i Milliye Cemiyetleri vasıtasıyla askerlerimi beslerdim. Maaşlarını da bu cemiyetler vasıtasıyla verirdim. İşgalden önce Yunan tehlikesi belirdiği zaman İzmir Valisi Rahmi Bey'den 50 bin Lira, isyanları bastırma sırasında Adapazarı tüccarlarindan Arapzade bilmem kimden, bir de Karacabey eşrafından birisinden 5 bin Lira almıştım. Cephaneleri teşvik etmek, kuvvetlerimi tutmak, itilaf devletlerinin işgalindeki Afyon ve Kütahya mühimmat depolarından gizlice cephane alabilmek için bana para lazım. [6]"
Rahmi Bey'in oğlunun kaçırılıp fidye alınması olayının doğruluğu ve yanlışlığı bir kenara, kabul edilmesi gereken gerçek, Ethem'in henüz Yunan askeri İzmir'e çıkmadan önce birtakım hareketlilik ve faaliyetlilik içinde olduğudur. Ethem, anılarında "Yunan tehlikesi belirdiği zaman" diyerek olayı hangi amaçla gerçekleştirdiğini açıklamaktadır. Avcıoğlu'nun, eylemin İngilizlere saygı gösterisi için yapılmış olduğu şeklindeki değerlendirmesinin tutarlı bir yanı yoktur. Çerkez Ethem o sıralar, kendi ifadesi ile, Yunan tehlikesine karşı isyan bayrağı açmış durumdadır. Yunan tehlikesinin ardındaki gücün İngilizler olduğu çıplak olarak ortada dururken, Çerkez Ethem'in savaşmayı planladığı yüzün arkasındaki yüze saygı gösterisinde bulunabileceğini düşünmek büyük bir sübjektifliktir.
Ethem'in babası Ali Bey'in ekonomik durumunun iyi bir düzeyde olduğu, başka kaynaklarca da doğrulanmaktadır. Çerkez Ethem'in kişisel nedenlerle gerçekleştirmesi için bir sebep yoktur. O dönemlerde Çerkez Ethem'in hızlı bir İttihatçı düşmanı olduğu da tartışma götürür bir konudur. Çerkez Ethem'in kendisi böyle bir gelişmeden hiç söz etmemektedir. Daha sonraki süreçteki ilişkiler, iddia edildiği gibi hızlı bir düşmanlık değerlendirmesini doğrulamamaktadır.

Çerkez Ethem'in Anadolu'ya Geçişi

Yunanlıların İzmire asker çıkarttığı ve giderek Ege Bölgesinde irili ufaklı çatışmaların ve direnişlerin yaşandığı günlerde, M. Kemal ve daha sonra Ankara ekibini oluşturacak olan kimselerin büyük çoğunluğu, İstanbul'daki hükümet değişiklikleri ile kâh sarayla, kâh İngilizlerle pazarlık içerisinde kendilerine çıkış yolları aramakla meşguldü.
İşgalin ve direnişlerin yaygınlaşması üzerine, bir kısmı parça parça Anadolu'ya geçmeye başlamışlardır. Parça parça Anadolu'ya geçenlerden biri Çerkez Ethem'in Teşkilat-ı Mahsusa günlerinden tanıdığı Rauf Orbay'dir.
Rauf Orbay, Çerkez Ethem'e Salihli civarında, işgalin önünde barikat görevi görecek bir cephe oluşturma görevi verir. İzmir Valisi Rahmi Bey'in oğlunu kaçırıp 50 bin Lira fidye isteyen Çerkez Ethem'i İngilizlere saygı göstermekle suçlayan Doğan Avcıoğlu, adeta kendini yadsıma pahasına, Çerkez Ethem'in, Salihli cephesini oluşturmasını şöyle aktarıyor:
Ethem, 8 arkadaşıyla Salihli'ye gelir. Orada çetecilikle yetişmiş Dramalılardan bazılari ile birleşir. Balikesir, Gönen, Kirmasti, Bandirma ve Bursa'da sözünü geçirdigi Çerkezlere haber gönderip çağırır ve kuvvetlerine katar. İttihatçı diye İstanbul hükümetince peşine düşüldüğünden, Akhisar bölgesinde dolaşan Serenli Parti Pehlivan da Ethem'in hizmetine girer. Böylece güçlenen Ethem, kuvvetini arttırmak çabasındadır[7]. Ethem'in de kabul ederek ve oluk oluk kan akıtarak oluşturduğu Salihli cephesi, o sıralar Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle uğraşan M. Kemal ekibinin ciddi bir nefes almasını sağlar. Çünkü Salihli cephesi ile birlikte her geçen gün biraz daha genişleyen işgal cephesinin önüne önemli bir set çekilmiştir.
Salihli cephesinin oluşumunun bir başka yönü de, cepheyi oluşturan Çerkez Ethem'in, sonraları Ankara ekibini olusturacak olan M. Kemal ve arkadaşlarıyla da resmi birlikteliğinin başlangıcı olmasıdır. Anadolu'da başlayan direnişler, Merkezi bir önderlikten yoksundur. Mustafa Kemal Paşa kendisini tek otorite haline getirecek bir stratejiyle işe koyulur. Amasya Tamimi, Erzurum, Sivas Kongreleri, Ege'de işgalcilere karşı çetelerin, efelerin olusturduğu barikatlar sayesinde Ankara'da merkezi bir oluşum ortaya çıkarmayi başarır. Ne var ki oluşturulan bu merkezciliğin en küçük bir askeri gücü yoktur. Bütünüyle masa başı bir oluşum halindedir. Bunun farkında ve bilincinde olan M. Kemal Paşa, bu önemli açığı ustaca kapatacak ya da hendikap olmaktan çıkaracak yolu da bulmakta gecikmez. Anadolu'nun çesitli yörelerinde işgale karşı direniş yürütmekte olan yerel güçlerin iletişim ve haberleşmesini, Ankara üstlenir. Ankara'nın bu iletişimi üstlenmesiyle birlikte bütün bilgiler, gelişmeler Ankara'da birleşmeye başlar. Bilgileri, gelişmeleri kendisinde merkezileştiren Ankara, yavaş yavaş kendisini mücadelenin, direnişin merkezi olarak lanse etmeye başladı.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle, siyasi bir otoritenin Ankara'da oluşumu faaliyetlerini yürütürken, Anadolu'nun ağırlıkla Ege Bölgesi olmak üzere, çesitli yörelerinde Kuvay-i Milliye adi altında yerel direnişler kendiliğinden giderek güçleniyordu. Bu gelişim, isgalci emperyalistleri, İstanbul hükümetini ürkütmüş olacak ki birbiri ardına iç isyanlar patlak vermeye başladı. Bunların en önemlilerini inceleyelim.

Anzavur Ahmet İsyanı

"Salihli komutanı Ethem Beyefendiye (10 Mart1920) Biga civarında kuvvetlerimizi bozmayı başaran Anzavur melunu birkaç gün önce Gönen üzerine ilerleyerek Kaymakam Rahmi Bey alayını yenmiş... Esir ettiği subayları ve askerleri halife adına yemin ettiriyor. Sonra serbest bırakıyor. Böylelikle zihinleri karıştırıyor. Ve Kuvayi Milliye aleyhine tahrik ediyor. Durumu tehlikeli gören kolordu komutanlarımız Yusuf İzzet Paşa, Bandırma'dan çekilmiş, Anzavur ise Bandırma'ya girmiştir... Asilerin Balikesir'i ellerine geçirmeleri, Yunanlılarla ilişki kurmalarına olanak sağlayacaktır ki, bunun ne kadar vahim bir sonuç doğuracağını tahmin edebilirsiniz... Bu yüzden bizzat ve herhalde kafi bir kuvvetle ve süratle Balikesir'e hareket ediniz. 28. Tümen Komutani Albay Kâzım Bey[8]. Kuvayi Seyyare komutanı Çerkez Ethem bu telgrafı aldıktan iki gün sonra Balikesir'e ulaşır. 9-10 saat süren bir yoğun çatışma sürecinden sonra Anzavur Ahmet'in kuvvetleri büyük bir bozguna uğrar. Anzavur kuvvetlerinin dağıtılmasından kisa bir süre sonra Genel Kurmay Başkanı İsmet İnönü ile Çerkez Ethem arasında şu telgraf konuşmasi geçer:
"Inönü: Merhaba Ethem Bey! Nasılsınız, iyisiniz inşallah. Gazanız mübarek olsun.
Ethem: Merhaba Efendim. Teşekkür ederim. Ben iyiyim. Siz nasilsınız?
İnönü: Genel durumumuz iyi değil. Mustafa Kemal Paşa ve Reşit Bey yanımdalar. Makine başındayız. Size genel durumu izah ederken bazı acı haberler de verecegim.
Ethem: Söyleyiniz efemdim. Acı da olsa gerçeği bilmek daha iyidir.
İsmet Bey: Sizinle şu görüşmeyi temin edebilmek için çok zorluğa uğradık. Bazı yerlerde şimendifer tellerinden yararlandık. Birçok yerde itibarımız yoktur. Merkezde ise kuvvetimiz kalmadı... Bulunduğunuz yerde ikinci derecedeki işleri tümen komutanı Kâzım Bey'e bırakarak, Geyve Boğazı'nda Ali Fuat Paşa'nın yardımına koşmanızı rica ederiz.
Ethem: Yarın Geyve'ye hareket edeceğim.
Çerkes, dediği gibi yapar. Geyve'ye ulaşır ulaşmaz hemen bir taarruz planı yapar.
Çerkez Ethem'in kuvvetleri ile İstanbul hükümetinin gücü olan Kuvva-yı İnzibatiye Kuvvetleri arasında, Geyve Boğazı'nin gerisinde şiddetli bir çatışma yaşanır. Kuvay-i Seyyare büyük bir başarı kazanır.

Düzce İsyanı

Çerkez Ethem kuvvetlerinin büyük bir kısmı ile birlikte Adapazarı muhitinde bulunurken, Düzce yöresinde, İstanbul hükümeti yanlısı yeni bir ayaklanma belirir. Çerkez, anında, isyan büyümeden müdahalede bulunabilmek için, Hendek üzerinden Düzce'ye hareket eder. Çerkez Ethem kuvvetlerinin bu ani müdahalesi ile duruma kısa sürede hakim olunur. Çerkez Ethem, bir an önce Yunan cephesine dönmek istemektedir. Tam bu esnada Ankara'dan Ali Fuat Paşa aracılığıyla Çerkez Ethem'e bir telgraf gelir. Telgrafta Çapanoğullarının ayaklanadıkları, bu yüzden acilen Yozgat'a gitmesi istenmektedir. Çerkes Ethem ise bir an önce Yunan işgalinin devam ettiği Batı Cephesine dönmeyi arzulamaktadır. Telgrafı, Ethem'in ağabeyi Reşit'in, Adapazarı'na gelmesi izler. Reşit Bey de kardeşi Çerkez Ethem'in Yozgat'a gitmesinde israr etmektedir. Çerkes Ethem'in batı cephesinden aldığı haberler, Yunanlıların işgali yayma hazırlıklarını yoğunlaştırdıkları yönünde idi. Buna rağmen Çerkez Ethem, Ankara'nın ve ağabeyi Reşit Beyin ısrarlarına dayanamaz. Birliklerinin bir kısmını Yunan saldırısını karşılamak üzere Salihli'ye gönderirken kendi de Ankara'ya geçer. Ethem, Atatürk'ün yüksek konuğu, Ankara'da, başta Mustafa Kemal olmak üzere iltifatlarla karşılanır. Çerkes Ethem'in Ankara'ya gelişini, Halide Edip Adıvar şöyle anlatır:
"Ethem Ankara'ya silahlı kuvvetleriyle girdiği zaman, sokaklar doldurulmuştu. Adamları arasında kadınlar da vardı. Ethem, büyük şevkle karşılandı. Mustafa Kemal Paşa otomobilini ona verdi. Bu, Ankara'da bulunan tek otomobildi. Ethem TBMM'e geldiği zaman coşkunlukla karşılandı[9]." Çerkes Ethem Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'nın özel konuğudur. Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü, Çerkez Ethem'i ziyarete gelirler. Sohbet konusu, mevcut durum ve Yozgat isyanıdır. Bu toplantıda, Çerkes Ethem ile İsmet İnönü ilk kez yüzyüze gelmektedirler. Konuyu İsmet İnönü açar. Bizim, Yozgat dolaylarındaki ayaklanışı ne yazık ki kökünden söndürecek bir gücümüz kalmamıştır. Bu gerçeği aci da olsa aramızda açığa vurmalıyız.[10] Ankara'da gerçekleşen bu toplantı ve tartışmaya ilişkin olarak, Çerkes Ethem, hatıralarında oldukça ayrıntılı bilgi verir:
"İsmet Bey: İstirahate olan ihtiyacınıza rağmen, ziyaretçiler üşüşmeden, mevcut önemli sorunlar hakkında lütfen görüşmelere başlayalım. Bilhassa malum olan şu isyan meselesi hakkında yolumuzu ve kararımızı tespit edelim ki, istirahati kalp ve sükûneti fikirle hem istiharatinizin teminine ve hem de diğer musahafemize sıra gelsin (....). Son istirhamımız üzerine, Eskişehirden cepheye sevkiyatınızın geri bıraktırılmasına dair emir vermeyi herhalde unutmamışsınızdır."
Çerkes Ethem: Evet, cepheye olan asker sevkiyatımız zaten genel değil. Yozgat cihetine ilişkin düşüncenizi dikkate alarak kuvvetlerimin çoğunu Eskişehir'de tutuyorum.
Zaten Ankara'yı ziyaret maksadım da daha çok, benim önemsiz gördüğüm ve sizin pek çok önem verdiğiniz Yozgat cihetindeki isyanın derecesini hakkıyla anlamak, sonra Yunan cephesine dair tehlike arz eden şüphelerimle mukayase ederek ona göre çok önemlisini tercih ederek, yahut mümkün mertebe her iki ciheti de ihmal etmeyerek hatasızca bir karar vermemiz içindir.
Fevzi Paşa: Biz hiç ihtimal vermeyiz ki, Yunan ordusunun ciddi bir taarruzu karşısında bulunmuş olalım. Eğer Yunanlıların öyle bir niyeti ve yeteneği olsaydı, bu taarruzu, 3 aydır devam eden iç ihtilallerimizin şiddetli geçen safhaları sırasında yapmaları lazım gelirdi.
İsmet Bey: Bununla beraber, biz cepheleri de ihmal etmek taraftarı değiliz. Asıl gaye ve amacımız, vatanı düşman ayağından temizlemektir. Yunan ordusu en tehlikelisidir. Bu böyle olmakla beraber, iç sorunlarda çok önemli bir esas teşkil eder. Bizim, Yozgat ve civarindaki isyani kökünden söndürmeye maalesef bir kuvvetimiz kalmamıştır.
"Beni ihanetle itham edenlere soruyorum: Ben ne zaman, hangi tarihte ve mevzide esasen müdafaa ettiğim cepheden bir adım dönmüşümdür, bir tek kardeş kanı dökmüşümdür?"
Çerkes Ethem

http://upload.wikimedia.org/wikipedi...irKongresi.gif
Alaşehir Kongresi (16 - 25 Ağustos 1919) Demirci Mehmet Efe, Refet (Bele), Çerkes Ethem

http://upload.wikimedia.org/wikipedi...em%26Kemal.jpg
Mustafa Kemal Paşa, Çerkes Ethem Bey ve Kuva-yi Seyyare askerleri (Ankara)

cansel 05-12-2009 07:24 PM

Cevap : Çerkez Ethem
 
Beni ihanetle itham edenlere soruyorum: Ben ne zaman, hangi tarihte ve mevzide esasen müdafaa ettiğim cepheden bir adım dönmüşümdür, bir tek kardeş kanı dökmüşümdür?"
bu cümle herşeyi anlatıyor bencede. Çerkez Ethemin belki bir takım hataları olmuştur ama Önceden de dediğim gibi Çerkez Ethem Hiç bir zaman Vatan haini damgasını yiyecek birşey yapmamıştır ki yeri gelmiştir Atatürk bile TBMM de Çerkez Ethemi ayakta alkışlamıştır.ayrıca bu sözünde çok haklısın sevgili krdnz dediğin gibi keşke tarihçilermizde tarafsız olabilseler.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.