ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Sanat Tarihi / Arkeoloji (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=593)
-   -   Gotik Sanat (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=75543)

ysnkrks 05-08-2009 07:09 PM

Gotik Sanat
 
XII. yy.dan Rönesans'a kadar Batı Avrupa'da gelişen sanat biçimidir. Gotik sanat Fransa'da doğmuş olmasına rağmen adını Hıristiyanlığın ilk yıllarında Avrupa'yı istilâ eden Gotlardan almıştır. Bu terimi ilk defa İtalyan hümanistleri kullanmışlardı. Onlara göre, özellikle Alpler'in kuzeyinde gelişen ve roman sanatının ardından gelen bu sanat, İlkçağ'ın klasik kurallarından iyice ayrılıyordu. Ve, bu üslûbu küçümsediklerini belirtmek için italyan hümanistleri ona, gotik sanat adını veriyordu.

Roman Sanatından Alevli Gotik Üslûbuna Gotik sanat, XII. yy.dan XVI. yy.a kadar, dört büyük dönemde gelişti. Birinci dönem, XII. yy.ın büyük bir bölümünü kapsar ve mimari çizgilerin genel görünüşünü hâlâ etkileyen roman sanatıyla gotik sanat arasında bir geçiş dönemi teşkil eder. Bu çağın en özgün anıtları Fransa'dadır: Saint-Denis Manastır Kilisesi, Sens, Noyon ve Laon katedralleri.

Aşağı yukarı XII. yy. sonlarından XIII. yy. ortalarına kadar uzanan ikinci dönemde gotik sanat iyice yerleşir ve doruğuna ulaşır. Bu dönem, gotik sanatın «klasik» çağıdır ve hepsi birbirinden ünlü pek çok anıt bu dönemde yapılmıştır: Chartres, Bourges, Merveille du Mont-Saint-Michel katedralleri. Bu çağda gotik mimari İtalya, Almanya ve İspanya'ya da sıçramış, sonra İngiltere'ye geçerek orada daha değişik bir nitelik kazanmıştır (Canterbury, Chichester katedralleri).

Daha sonraki döneme ışınlı gotik adı verilir. Bir önceki dönemin eser bolluğu yanında bu dönem biraz fakir kalır. Bu dönemde daha çok eski yapıların bitirilmesine çalışıldığı için (Paris'teki Notre-Dame Kilisesi'nin yan kiliseleri, Saint-Denis Kilisesi'nin şahını) büyük anıtların sayısı azdır (Troyes, Tours katedralleri, Westminster Manastır Kilisesi).

Nihayet, XIV. yy.ın ikinci yarısından başlayarak, gotik sanat büyük bir diriliş ve canlanma dönemine girer. Bu dönemde gotik sanattan pek çok üslûp doğmuştur. Bunların en önemlileri, İngiltere'deki düşey üslûp (Oxford ve Cambridge Üniversitesi yapılan), Fransa ve Almanya'daki alevli gotik'tir.

Yükseklik ve Işık

Gotik, her şeyden önce kaynağını dinden alan bir mimarlık üslûbudur. Bütün çağ boyunca anıtların yapımındaki en büyük özellik sivri kemerin kullanılması, göğe yetişmek istermişçesine uzayan düşey çizgilerle ince sütunlara olan düşkünlük ve içeriye bol ışık girmesini sağlamak için büyük pencerelerin açıldığı duvarların inceltilip hafifletilmesidir.

Gotik yapı tarzı, pencerelere gittikçe daha çok önem vererek vitrayların geliştirilmesine elverişli bir ortam da yarattı. Başlangıçta vitraylarda, yalın renklere (mavi, kırmızı, turuncu) yer veriyordu. Sonra, XIV. yy .da hem zamandan ve paradan tasarruf etmek, hem daha duru bir ışık sağlamak amacıyla tekrenkli vitraylar büyük ölçüde kullanılır oldu ve yeni bir renk olarak altın sarısı geçerlik kazandı. Nihayet XV. yy. ortalarında, gene daha sıcak renk tonlarına dönüldü ve perspektif ortaya çıktı: böylece vitray, camdan yapılmış gerçek bir tablo halini aldı.

Gotik resim ve gotik heykel çoğu zaman mimarinin tamamlayıcısı sayılır. Bu alanda roman sanatının de koratif ve stilize görünüşünden vazgeçilmiş ve daha güçlü bir gerçekçiliğin arayışına başlanmıştır. Nihayet halıcılık da gotik sanatın bir bütünleyicisi olarak XIV. ve XV. yy.larda altın çağını yaşar.



Fransa'da Chartres Katedrali: cümle kapısı alın tablasında Isa baş yeri alıyor. 1145-1150 arasında gerçekleştirilen bu kapı, gotik heykelciliğin başlangıcını haber verir.



«Saint Jean ve yedi Doğu Kilisesi» (bölüm) [1375-1380], Nicolas Bataille eseri: gotik halıcılığın en başarılı örneklerinden biri. Halıcılık Müzesi, Angers.



(Solda) Saint-Denis Kilisesi'nde kemerli sütunlar. Sivri kemerler oluşturacak biçimde birleşen silmeler gotik mimarinin bir özelliğidir; bu sayede, yapının sağlamlığı açısından bir sakınca yaratmaksızın yüksek pencereler açılması olanağı kazanılmış olur.

(Ortada) İsa ve havarileri: Alman heykelcisi Tuman Riemenscheneider'ın (1460-1531) eserinden bir bölüm. XIV. yy.ın sonunda, kiliselerin iç süslemesinde tahta heykeller de yer almağa başladı. Palatinat Müzesi, Heidelberg.

(Sağda) Amiens Katedrali'nin şahını (yapımı 1220-1270). 42 metre yükseldiği ve bol ışığıyla bu şahın, gotik mimarinin en ferah yapılarından birini oluşturur.

Romantik Bir Moda

XIX. yy.da romantikler, hem şairlere (özellikle Victor Hugo), hem de mimarlara («neogotik» yapılar) esin kaynağı olan gotik sanata heveslendiler. Resmi makamlar da bu modanın dışında kalamadı ve gotik anıtları (Carcassonne Sitesi, Paris'te Notre-Dame Kilisesi Pierrefonds Şatosu) onartmak üzere mimarlara (en ünlüleri Violletle-Duc) başvurdular; bu restorasyon çalışmaları bazen başarılı oldu, bazen olamadı.

Kuyumculuk

Bu çağın bütün sanatları gibi gotik kuyumculuk da aslında dinsel nitelik taşıyordu. Bu sanat özellikle çok zengin ayin eşyası ile temsil edilir: kupalar, kutsanmış kâseler, piskopos haçları, kutsal kalıntı mahfazaları (Evreux'de Aziz Taurin'in kemiklerinin saklandığı sandık, Correze'de Azize Fortunade büstü).

Taştan Kitaplar

Birer kutsal kitaba benzeyen gotik katedraller, inanmışları eğitmek üzere, sayısız sahnelerle süslenmiştir. Sözgelimi Chartres'daki Notre-Dame Katedrali'nde 1,800'ü aşkın yontulmuş figür, vitraylarında ise 5,000'e yakın kişi yer almaktadır.

Şengül Şirin 07-06-2010 04:39 PM

Cevap : Gotik Sanat
 
3 Eklenti(ler)
GOTİK sıf. (fr. gothique). Avrupa'da XII. yy.'dan Rönesans'a kadar süren bir sanat biçimine denir. (Bk. ansikl. böl. Güz. sant.)

—Ed. XVIII. yy. sonlarında özellikle ingiltere'de ortaya çıkan ve hem kara romana, hem fantastiğe yaklaşan akıma denir. (Bk. ansikl. böl.)

—Güz. sant. Uluslararası gotik üslup, XIV. yy.'dan XV. yy.'a geçerken Avrupa'da yaygınlaşan zarif, hatta maniyerizme kaçan estetik anlayışa verilen ad. Heykelciliğin büyük bir bölümünde, süsleme sanatlarında ve özellikle resimde (tezhipler ve panolar) etkili oldu. (Bk. ansikl. böl.) —Havc. Sesüstü hızlarda yararlanılan bir kanat biçimi için kullanılır.

—Paleogr. XII. yy.'dan XV. yy.'a kadar elyazması kitapların çoğaltılmasında kullanılan bazı yazı biçimlerine denir; bu yazı türlerinde, harflerdeki eğri çizgilerin yerini, birbiriyle açılar oluşturan düz çizgiler almıştır. (Bk. ansikl. böl.)

—ANSİKL. Ed. Gotik terimi (o dönemde barbar ya da akıldışı anlamına geliyordu) daha XVIII. yy.'da "kara roman" anlamında kullanıldı. Aristokratik (Walpole) ya da büyük burjuva (Beckford) nitelikli bir akım, tarihin gerisinde kalan ya da kaprise dönüşebilen bir arzuyla körleşen (Beckford' un Vathek adlı yapıtı) bir sınıfın bunalımını fantastik öğelerle canlandırır, kadınlarla (Ann Raddiffe, Mysteries ot Udolpho, 1794) ve sadizmle ilgili akımsa (Lewis, The Monk" 1796) yeniden bulunan korkunun hazlarını anlatır. Saldırı ya da hapis tehlikesiyle karşı karşıya kalan kadın kahraman, kurtarıcılarının iki yüzlülüğüne tanık olur; ancak şafak canavarları dağıtır; büyük düşsel korkular gerçeği güvenli kılar. Korku ya da bunalımla oynamayı reddeden romantikler, gotiği başkaldırıya (Byron), arzunun karmaşıklığı üzerinde düşünmeye (Coleridge, Keats), yargıçları suçlamaya (Mary Shelley) yönelerek de-rinleştirdiler, ancak, "kentsel gerçeklik" (Dickens) ya da "tarihsel" olanın (Scott) içinde yaşamını sürdüren gotik estetik, fantastik ya da bilim kurguda yeniden serpilecek ve ingiliz mimarisindeki (XIX. yy.) yenilenmeye öncülük edecekti.


—Güz. sant. Rönesans döneminde fransız hümanistleri "gotik" sözcüğünü Alp-ler'in kuzeyinde kalan ortaçağ sanatının tümünü belirtmek için kullanmışlardı.
XVIII. yy.'ın sonunda bilginlerce yeniden kullanılan sözcük, XII. yy.'ın ikinci çeyreğinden XVI. yy. sonuna kadar gelişen ve özellikle mimarlıkta birçok evreden geçen bir sanat için kullanıldı.

—Mimarlık. Paris bölgesinde doğan gotik mimarlığın ilk başyapıtı, 1135-1144 tarihlerinde rahip Suger tarafından yaptırılan Salnt-Denis bazilikasidır. Gotik sanatın kaynağında, yapıların iç mekânlarının çeşitli hacimlerini birleştirmek ve aydınlığı artırmak istemi vardır, çünkü roman kiliseleri iç kısımları bölmelere ayıran ve tonozları taşıyan güçlü duvarlarla ve ancak küçük pencerelerden ışık alacak biçimde yapılmıştır, ilk gotik yapı ustaları, amaçlarına ulaşmak İçin, bir önceki dönemin yapım yöntemlerini geliştirdiler ve sivri kemer çaprazlı tonozlara sistemli bir biçimde yer verdiler. Sivri kemerler, köşelerdeki taşıyıcılardan başlayıp tonozuortasında (kllittaşında) kesişen çapraz kemerlerdir. Tonoz, bu kemerlerin üstüne bölmeler halinde yerleştirilmiştir. Tonozun sınırladığı göz, köşelerdeki ayakların yeterince sağlam ve dengeli olması koşuluyla, her taraftan açık olabilir. Ayaklar ayrıca enine kemerleri, bazen de iç bölmelerin tepesindeki pekitme kemerlerini taşır.

Bu düzen, alanların üstünü çeşitli şekillerde kapamaya olanak verir; St.-Denis'de de ışınlı capellalar beş sivri kemer bölmeli tonozlar İçerir. Dört bölmeli klasik düzenleme biçiminden başka, altı, hatta sekiz bölmeli tonozlara da rastlanır. Yapı ustaları bu yapı biçiminin statik açıdan dengeli bir bütün oluşturmasını sağlamak İçin, XII. yy.'ın sonunda destek kemerleri tasarladılar. Destek kemerleri yan payanda ayaklarından yükselen ve binanın üst bölümlerinde açılmayı önleyen dış kemerlerdir. Tüm açıtlar üstünde kırık kemer kullanarak bütünün sağlamlığı artırılmıştır, çünkü kırık kemer daha dayanıklıdır. Bu sistem, tonoz iskeleti altında, destekler arasındaki duvarların kaldırılmasına olanak vermektedir.

XII. yy.'ın İkinci yarısında Kuzey Fransa' da Sens (üç katlı olarak yapılmıştı) Paris, Laon (dört ¿ıtlı cephe; büyük kemerler, tribün, triforium, yüksek pencereler) katedrailerinde deneyler birbirini izledi. Basit açıtlardan ışık alan ve henüz karanlık olan bu yapılar, ilk gotik sanatı denen tarzın örnekleriydi. Yüzyılın sona ermesinden önce, Güney Fransa ve Batı Avrupa'da roman mimarisine bağlı kalınırken, ilk gotik sanatı, İngiltere'de (Canterbury) gelişme gösterdi. XIII. yy.'ın eşiğinde, Chartres katedrali'nin yeniden yapılması, katedrallerin (Bourges, Reims, Amiens) altın çağı olan klasik gotik sanatın yeni bir aşamasını oluşturdu. Pencere boyutları büyüyor ve birleşik açıtlar biçiminde çoğaltılıyordu. Son tribünler ortadan kalktı, ingiltere'de, destek kemerini bir yana bırakıp geçitlerle ikiye ayrılan duvarları yeğleyen ve sivri kemerlerde fan-tezist şemalar ortaya çıkaran (Lincoln) çok ilginç bir mimarlık gelişti. Cîteaux tarikatı da yalın ve sağlam bir gotik mimarlığın yaygınlaşmasına katkıda bulundu.



1230'larda Fransa'da, Louis IX döneminde bir yenilik olarak, ışınlı gotik dönemi başladı. Bu ad cephelerin ince taş kayıtları merkezden çevreye yayılan büyük gülpencerelerle süslendiği için (Paris, Notre Dame'ın çaprazsahnı) verilmişti. Pencerelerde de, yonca biçimli ve çokdi-llmli taş şebekeler çoğaldı. Taşıyıcı ve kemerlerin iç bölmeleri, gösterişli bir çizgi-sel bütüne dayandırıldı. Kiliseler, ışıklı kafeslere dönüştü (Paris, Sainte-Chapelle). Çok tutulan gotik sanat Almanya'da (Köln) ve ingiltere'de (Westminster) de yaygınlaştı; Fransa'daysa XIV. yy. sonlarına dek sürdü, ingiltere'de, 1270-1280' lere doğru, taşkın bir düşgücünün ürünü olan, "süslü" ya da "dekorlu" bir tarz ortaya çıktı. Bu tarzın ardından, 1340' larda, daha yalın ve daha katı olan ve etkisini ancak Rönesans'ta yitiren "dikey" gotik gelişti, ingiliz etkisi, Almanya'da, XIII. yy.'da dilenci tarikatları tarafından geliştirilen yalın, ama çok geniş bir alana yayılmış bir mimariye dönüştü.

Bu etkiden, karmaşık çok sayıda tonozla örtülü, aydınlık hal-klliseler doğdu. imparatorluğun güneyinde, Parler hanedanı görkemli yapılar (Ulm, Prag) yaptırttı. Ancak italya'da ahşap çatılı antik bazilika geleneğine bağlı kalındı.

XIV. yy.'ın sonunda Fransa'da, gotiğin, alevli adı verilen son evresi ortaya çıktı. Bu adlandırma da alev gibi sivri hatlı ve dalgalı pencere kayıtlarından kaynaklanıyordu. Rlom capellası'nın mimarı Gul de Dammartin, süslü ingiliz gotik sanatından etkilenen bu tarzı ilk uygulayanlardan biri oldu. Burada, ingiltere'de olduğu gibi sivri kemer çaprazlı tonozlar bir yana bırakılmadı; ama kaburgalar çoğaldı, çok değişik biçimlerde ve girift çizgiler oluşturarak birbiriyle kesişti ve sarkık klllttaşlarıyla zenginleştirdi. Aynı yaratıcı düşünce, kimi zaman tek sahın-lı, kimi zaman farklı yüksekliklerde üç gemili kiliselerin, hal-kiliselerln plan ve cephelerinde de uygulandı. Açıtlar arasındaki duvarlar yeniden önem kazandı. Ayaklar çukurlaşıp dalgalanarak, sert açılı köşeler yaparak bir çırpıda tonozlara ulaşıyor ve tonozla bütünleşip kayboluyordu. Bu arada kemerlerin eklem yerleri yumuşadı, sepetkulpu biçiminde alçalıp, kaş biçiminde yükseldi.

Taçkapı-larda, önceki dönemlerin anıtsal heykelleri neredeyse kaybolarak bitkisel motifler ve yapraklar tüm taçkapı yüzeyini kapladı. Bu sanat, Normandiya'da ve Fransa'nın kuzey-batisında özel bir ilgi gördü. Bütün imparatorlukta, hatta italya'da, Milano'da yayıldı, bu arada Floransa'da Brunelleschi yeni bir dönemin, "Rönesans'ın mimarı olarak ünlendi, ispanya' da alevli üslup kuyumculuk İşlerini anımsatan bir süslemeye (plateresco) büründü; Portekiz'de Manuel tarzında (Batalha, Belem), deniz temalarıyla ve egzotik etkilerle zenginleşti. Bu geç gotik sanat, dinsel mimarideki yerini XVI. yy.'ın ortalarına kadar, italya dışında korudu. Sivil mimarlıkta ise, Rönesans etkili oldu. Hiçbir zaman tamamıyla unutulmayan gotik sanat, XIX. yy.'da yenlgotlk biçiminde, özellikle Almanya, ingiltere ve Fransa'da yeniden ilgi gördü.

• Heykel. Gotik dönemde öbür sanatlar mimarlık ölçüsünde gelişmedi ve ülkeden ülkeye değişiklik gösterdi. Sütun başlıkları roman sanatındaki kadar çeşitli değildi; daha çok çiçekler ve süslemeler kullanılıyordu. XIII. yy.'ın sonuna kadar anıtsal heykeller yapıların cephelerindeki ayrıcalıklı yerlerini korudu ve roman dönemine göre daha çok düzenlilik gösterdi. Heykeller yepyeni bir anıtsallığa ulaştı ve XII. yy.'da kabartılar daha bellr-ginleşti (Chartres, Senlis); heykel sanatı Fransa'da zarif bir doğalcılığa yöneldikten sonra (Reims, Paris, Amiens), Kutsal imparatorluk'ta (Bamberg, Strasbourg, Naumburg) abartılı bir üsluba vardı. XIII. yy.'ın ortalarında, mobilya heykelciliği gelişti, özellikle kilise İçi süslemelerinde (Salnte-Chapelle'de Havariler) giderek mimarlıktan bağımsız bir uğraş durumuna geldi (sunakarkalıkları, jübeler ve koro korkulukları). Heykelciler XIV. yy.'da hemen her yerde figürlü lahitler yaptılar; bunlardaki baş figürleri XIV. yy.'da gittikçe daha gerçekçi portrelere dönüştü. Ortaçağ'ın sonunda sanatçılar artık adlarıyla bilinir oldular (Bourgogne'da Slu-ter, Val de Lolre'da Michel Colombe, Al-sace'da Leidenll Gerhaert) ve gerçekçi gözlemle ideal güzellik araştırmasını birleştirdiler. italya'da 1402'de Floransa vaftlzhanesi'nln kapısı İçin açılan yarışma, Nicola ve Giovanni Pisano'nun yapıtlarının ardından, Rönesans'ın başlangıcını belirtiyordu.

• Resim. Gotik resim ilk olarak XIII. yy.'ın başlarında ortaya çıktı. Bu dönemin vitraylarında ve elyazmalarındaki tezhiplerde farklı eğilimler gözlenir. XIII. yy.'ın ortalarında Paris'te, görkemlillk arayan biraz kuru bir zarafet, Almanya'da çok hareketli bir üslup (Zackenstil), ingiltere' de ise nüanslarla pitoresk ayrıntıları ("drôleries") ustaca bir arada kullanan bir üslup göze çarpar. XIII. yy. sonunda, büyük sanatçılar (Cimabue, Duccio, Gl-otto) yetiştiren italya'nın önemi arttı. Pano üzerine resim, büyük sunakarkalıkları, küçük ikikanatlılar ve portre resmi de XIV. yy.'da büyük bir atılım yaptı. Uluslararası gotik adı verilen bir üslup 1400 yıllarına doğru, Slena, Avignon, Prag, Köln, Barcelona, Londra ve Paris gibi merkezlerden başlayarak yaygınlık kazandı. Bu sanat, XIII. yy.'dan kalma yapay bir zarafeti sürdürmekle birlikte, yepyeni buluşlar da getirdi. XV. yy.'da,
doğayı gözlemlemekteki titizliği ve seçtiği parlak ve canlı renklerle Batı Avrupa' yı etkileyen flaman resminin (FIĞmallelı Usta, Van Eyek, Van der Weyden) yanı sıra, italya'da yeni bir sanat gelişti. Fransa' da Fouquet, cüretli düzenlemeleri ve aydınlık mekânlarıyla, kuzeyli ustalarla boy ölçüşebilecek bir sanatçıydı. Ama XV. yy. sonunda italya, perspektif yorumunu altüst ederek ve figürlü tasvirlere yeni oran ve ilkeler getirerek avrupa resmine hâkim oldu.


• Vitray.
Gotik dönemde duvar yüzeylerinin azalması, yapıların camlı bölümlerini tam bir ışık kaynağına dönüştürdü. Camlarda kullanılan koyu renklerle (kırmızı -mora çalan mavi uyumu) yeni bir yoğunluk elde edildi; düzenlemeler daha kar-maşıklaştı, kişiler donuk görünümlerinden kurtuldu; teknik yalınlaştı, roman döneminin katı grafizminden uzaklaşarak külren-ginin iki tonunu kullanan daha esnek bir çizgiye kavuştu (Laon, Soissons, Amiens, Paris, Bourges, Le Mans katedrallerinde, XIII. yy.'ın ilk yarısına ait çeşitli üsluplar; Chartres katedralinin zenginliği; Paris'te Sainte-Chapelle'in üslubundaki birlik). XIII. yy.'ın ortalarına doğru, fransız vitray sanatı İspanya, italya ve Almanya'yı etkiledi.

Daha XII. yy.'ın ikinci yarısında, özellikle Clteaux tarikatı kiliselerinde, külrengi diye adlandırılan, renklendirilmemiş ve beyaz cam üzerine çizilmiş vitraylar kullanıldı. XIII. yy.'ın ikinci yarısında, aynı pencere üzerinde külrenkleri ile renkli panoları birleştiren düzenlemeler yapıldı (Troyes' da St-Urbain kilisesi). Fransa ve ingiltere' de yaygınlaşan bu uygulamada, açık renkler ve kaplama olarak da gümüş sarısı kullanılıyordu. Aynı zarafet o dönemin minyatürlerinde de vardır (York katedrali, 1310'a doğr.; Rouen'da St-Ouen kilisesi; lıvreux katedrali, 1320'ye doğr.).

Daha sonra hacimlere kabartı verilmesi ve büyük figürleri çevreleyen yapıların perspektif olarak gösterilmesiyle figüratif mekân oyulnwa başladı (Gloucester, 1350'ye doğr; Evreux katedrali; Bourges katedrali, 1400'e doğr.; XV. yy. ingiliz vitrayları). Germen ülkeleri, "uluslararası gotik"in belirgin özelliği olan aynı zarafete yönelmekle birlikte, canlı renklerden vazgeçmediler (Freiburg im Breisgau, Erfurt, Esslingen). XV. yy.'da avrupa vitray sanatı, flaman sanatının etkisiyle görsel açıdan daha gerçekçi olmaya yöneldi (modlaj, perspektif); zamanla düzenlemelerin, pencere süslemesi olmakla kalmadığı, aynı sahnenin birçok mızrakucunu kapladığı görüldü (£vreux, 1420'yedoğr.; Rouen, Le Mans, Loire bölgesi..; Riom, Moullns [Moulinsli Usta'nın karton üzerine vitrayları]; Paris' te Sainte-Chapelle'in gülü, 1490'a doğr.; Tournai'de A. Van Ort).

Ghiberti, Donatello, Uccello ve Andrea del Castagno'nun, Floransa duomo'su için yaptıkları vitraylar geç gotik üslubundan rönesans anlayışına geçişi haber verir. Bu anlayış XVI. yy.'ın başında özellikle bezeme dağarcığına getirdiği değişikliklerle Kuzey Avrupa'yı etkiledi. Germen vitrayları Yaşlı Holbein'ın ya da Dürer'in kartonlarında görüldüğü gibi, gotik anlayışa bağlı kaldı, V. Bousch ile birlikte de (Metz, 1525'e doğr.) italyan etkisine girdi. Fransa'da gotik gelenek Bretagne ve Cham-pagne işi pek çok cam eşyada (genellikle flaman ya da alman gravürlerinden alınmış ve Truva efsanelerini işleyen yan yana küçük sahnelerle süslü vitraylar) ve Brou'da sürerken, başka yörelerde Fon-tainebleau okulunun getirdiği italyan etkisi hâkim oldu.

• Duvar halıcılığı.
Roman duvar halılarından günümüze yalnız birkaç ender parça kalmıştır. Bu sanatın Batidaki ilk belirgin örnekleri gotik ve Paris tarzıdır; baş-yapıtıysa N. Bataille'ın dokuduğu Angers' deki Mahşer"dir. Yüz Yıl savaşı sırasında île-de-France'taki halı atölyeleri yıkıldı. Bunlardan bazıları gezici atölyeye dönüştü ve müşterinin evinde dokumaya başladı. Arras ve Tournal en ünlü iki halıcılık merkeziydi, sonra halı sanayisi tüm Flan-dres'a yayıldı. Figürlü gotik duvar halılarının ayırtedici özelliği mimari öğeler ve perspektif yokluğunun birbirinden ayırdığı sahnelerin karışıklığıdır. Bu halılar Kutsal Kitap'tan bölümleri (Üç taç giyme, Sens katedrali), azizlerin yaşamlarını (Aziz Eleutherius'un öyküsü, Tournai), kurtuva romanlarını, kırlarla ilgili sahneleri (avlar, bağbozumları vb.) ya da tarihsel olayları (C/ov/s tarihi, Reims) yansıtır, hatta bir tür dinsel kitap özetleri oluştururlar (insanın kurtuluşu, 10 parçadn Brüksel yapıtı, 1 500 dolaylarında [San Francisco, Palencia, Narbonne, Louvre vb.]). Zemini çiçeklerle kaplı duvar halıları tek bir arma işlenmiş ya da üzerlerine birbiriyle bağıntısı bulunmayan birkaç figür serpiştirilmiş olabilir (Gönül armağanı, Cluny müzesi, Paris). Gotik duvar halıları büyük bir araç tasarrufuyla gerçekleştirilmiştir (iri ilmekler, kısıtlı renk dizisi); bu da onlara anıtsal bir özellik kazandırır. Bu halıların incelenmesi, 1940'a doğru Lurçat ve arkadaşlarının yaptığı araştırmalara yön verdi.

• Kuyumculuk. Kuyumculukta gotik sanat, dini alanda olduğu kadar sivil alanda da kendini gösterdi. Dini alanda, sandukalar, kutsal emanet sandıkları, heykeller, tören haçları, calixler, kudas kitapları vb. anılmalıdır. XIII. ve XIV. yy.'larda dini kuyumculuk, mimarlık ve heykelciliğin etkisinde kaldı ve genellikle bunların min-yatürleşmiş birer örneği olarak belirdi. Günümüze çok az örneği kalan sivil kuyumculuk, esas olarak sofra, tuvalet ve aydınlatma eşyalarından oluşuyordu. Toprağa gömülmüş ve günümüzde ortaya çıkarılmış olan üç eşya takımı, bize XIV. yy. başlarının değerli yemek takımı örneklerini sağladı: AriĞge hazinesi, Maldegem hazinesi, Gaillon hazinesi. Altın ve akikten yapılmış küçük bir tuzluğun (Louvre) yada Cleveland müzesi'nde saklanan gümüş bir sofra güğümünün de kanıtladığı gibi, XV. yy. boyunca sofra takımları belirgin bir biçimde mimarlığın etkisi altında kalmıştır. Emaylar önemlerini korur ve bazen de "MĞrode" kupasında (Victoria and Albert Museum) olduğu gibi kafes oymalıdır. Gotik üslup ancak XVI. yy.'ın ilk yarısında, yerini rönesans süsleme dağarına bıraktı, gene de uzun süre direndi.

Gotik dönemin belli başlı kuyumcuları arasında Hugo d'Oignies, Guillaume Arrode ve Hennequin du Vivler sayılabilir.

• Uluslararası gotik üslup. île-de-France gotik tarzının aşırı inceliği, Paris ya da ingiliz tezhip sanatının ve İtalya'da, özellikle Siena'da (Lorenzetti ailesi) anıtsal resmin sürekli gelişmesiyle hazırlanan zarif "uluslararası üslup"a (XIV. yy. sonu - XV. yy. başı; resim, heykel, süsleme sanatları) özellikle Almanya'da, Bohemya'da (Tfe-bofılu Usta'nın panoları, "schöner stil" tarzında boyanmış ya da yontulmuş Mer-yemler), ispanya'da (Borrassâ), frankflaman okulunda (Dijon'da Broederlam, Berry'de Limbourglar, vb.), Paris'te (Bou-cicaut Ustası, Bedfordlu Usta, Rohanlı Usta adlı minyatürcüler), italya'da (L. Monaco, Gentile da Fabriano, Sassetta, Pisa-nello, vb.) rastlanır. Gotik süslemeler, önce italya'da, yeni bir çağa damgalarını vuracak olan ve uzaysal ve gerçekçi değerlere inanan, Floransa'da Masaccio, Flan-dre'da Campinler, Van Eyck ve Van der Weyden gibi sanatçıların zorlamasıyla ortadan kalkacaktır.

—Paleogr. Gotik yazı, roman küçük harf yazısının yerini aldı; ilk alman basımcılarına örnek oluşturdu. XV. yy.'da italya'da, XVI. yy.'ın ilk yarısında Fransa'da, gotik yazı kullanımı yerini roman yazı biçimine bıraktı; gotik yazı, ingiltere'de, ispanya'da ve özellikle alman dili konuşan ülkelerde daha uzun yıllar geçerliliğini korudu. Almanya'da ise ağustos 1941 tarihine kadar kullanıldı, bu tarihte resmen kaldırıldı.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.