|  | 
| 
 Servetifünun Nesri Servetifünun Edebiyatı, 1895 ile 1901 arasında, Servetifünun  	dergisi. Çevresinde toplanan yeni bir neslin, ortak inançlar, fikirler ve  	benzeşir bir üslüp halinde meydana getirdikleri edebiyat çığırına verilen  	addır.Bu edebiyatı kuran kişiler, iki önemli etki altında yetişirler :I. Tanzimat’ın son kuşağı olan  	Recaizade Ekrem ile Abdülhak Hamit etkisi. Bu etki, onları bir yandan orta  	dönem edebiyatından uzaklaştırıyor ve Batı edebiyatına daha fazla  	yaklaştırıyordu. Öte yandan, halk ile gittikce arayı açan ferdi, ağdalı ve  	aristokrat bir şair ve nesir anlayışına sürüklüyordu.II. Batı edebiyatının  	etkisi... Servetifünun’cular, daha küçük yaştan, düzenli okullarda,  	Fransızcayı bütün inceliğiyle öğrenmiş bulundukları için, bu edebiyatı,  	yakından ve çok iyi tanıdılar. Sonunda, Türk halkını ve Türk sanat  	geleneğini bırakarak, oraya bağlandılar. Bu bağlanış, onların fikirleri,  	sanat anlayışları kadar üslüplarına da tesir etti. İnce sanat ve güzellik  	peşine düştüler. Kendilerine çağdaş olan Parnasçılık, Realizm ve Sembolizm  	akımlarına da kapılarak yepyeni bir şiir ve nesir dili kurdular.Servetifünuncu’ lar bir çok sosyal ve edebi etkilerle Tanzimatçılar’  	ın yürütmek istedikleri halka doğru ilkesini ve dilde sadeleşme akımını terk  	etmişlerdir. Tıpkı Divan Edebiyatcıları gibi bunlarda halkı seckinler ve  	halk diye iki zümreye bölmüş ve sanattan ancak seckinlerin anlayacağını  	düşünmüşlerdir. Halk dedikleri kalabalığa pek iyi bir gözle bakmazlar.  	Sözgelişi, Cenap Şahabettin’ e göre : “Seçkinler beğendikce alkışlar. Halk  	alkışladıkça beğenir. Halk her devirde ve diyarda ateşle ziyanı birbirine  	karıştırmıştır; kendisini her yakanı güneş sanır.”Bu görüşle halkın anlamasına hiç de lüzum olmayan, süslü ve sanatlı  	yazılar yazmışlardır. “ Madem ki aydınlar ve seçkinler için yazıyoruz, o  	halde sade ve açık söyleyişler gereksizdir. Nasıl olsa yazdıklarımız  	anlatacaktır.” Gibi garip bir düşünüş Servetifünun üslubunun temel taşı  	olmuştur. Recaizade Ekrem’ in Talim i Edebiyatındaki uslüp görüşü,  	benimsenmiş, Apdulhak Hamit’ in “müzeyyen” üslubu çok beğenilmiştir. Mithat  	Efende’ nin “adi” üslubu ise açık ve sade olduğundan küçümsenmiştir.Servetifünun’ cular, Fransa edebiyatında çok özendikleri yeni  	akımların (Parnasçılık, Sembolizm, Realizm) “ Sanat için sanat” anlayışı  	güden inceliği ulaşmak istediler. Türk nesrini hem sözlük hem de kavramlar  	bakımından zengin etmeye çalıştılar. Bunu sağlamak için o zamana kadar  	işlenmiş saydıkları türkçeyi yetersiz buldular. Osmanlıca’ nın üç lisana  	dayanan bol kelime hazinesinden faydalandılar.Fransızca’da gördükleri yeni kavram, hayal buluş ve mecazları şiir  	ve nesirlerine aktarmak isterken, asla öz türkçeden veya halk dilinden  	karşılık aramadılar. Fars ve Arap kelimelerin, o güne kadar hiç duyulmamış  	olanlarını kullandılar. Farsça vasf-ı terkibiler zincirleme isim ve sıfat  	takımları ile sözlü yeni bir nesir (ve nazım) üslubu kurdular.Fransız sentaksının etkisi ile, türkçe söz diziminde önemli  	gelişmeler yaptılar. Hatta Fransız cümle yapısını bütünüyle türkçeye  	uygulayan bir anlatım yolu tuttular. Bu öyle bir değişiklikti ki, dilimiz,  	sadeleştiği ve özleştiği halde, bugün bile, etkisinden sıyrılmış değiliz.  	Yani Servetifünuncuların getirdiği bu söz dizimi şekli sürüp gitmektedir.  	onlArın müsbet yeniliği ancak bu noktada aranmalıdır. Türkçeye, her kavramı  	anlatmaya elverişli bir dizim bolluğu sağlamışlardır.Osmanlıca’ ya çok önem veren Servetifünun’ cuların, türkçede  	karşılığı bulunan yabancı kelimelerin atılmasına izin vermemişlerdir.Konuşan dil ile edebi eser yazmayı da yüksek sanata aykırı  	buluyorlardı. Halit Ziya, “konuşma dili” denince İstanbul’ da söylenen dilin  	akla geleceğini belirtiyordu.     Bütün bunlar, o zaman kendilerine hücum eden, halk türkçelerine bir  	sataşma idi, fakat zaman, Servetifünun’ cuları haksız, ötekileri haklı  	çıkardı. O zaman o kadar ki Halit Ziya Uşaklığil bu sözlerinden kırk yıl  	sonra Mai ve Siyah ve Aşk-ı Memnu gibi büyük romanlarını sadeleştirmek  	zorunu duydu. Hatta Kırk Yıl adlı hatıralar kitabında Servetifünun’ daki süs  	ve özenti hastalığına acı acı takılmatan bile geri durmadı.Ortak kavramlara bağlı olsalar bile bunlardan mesela Hüseyin Cahit,  	oldukça sade yazmıştır. Süleyman Nazif, daha çok , Namık Kemal üslubu’nu  	izlemiştir. Ahmet Hikmet Müftüoğlu ise son yazılarında özleştirme  	taraflısıdır.Fakat Servetifünun dediğimiz edebi akımın, nesirdeki baş ustası  	Halit Ziya Uşaklıgil’ dir. Cenap Şahabettin, ona yakın bir anlayışa  	sahiptir. Mehmet Rauf ise Halit Ziya’yı adım adım izlemiştir. Bu yüzden  	Halit Ziya nesrinin özelliklerini genişleterek bütün arkadaşlarına yaymak  	mümkündür.      | 
	Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.