![]() |
Seçenek Yasam Biçimleri
Seçenek Yasam Biçimleri Genç yetiskini aile yasami döngüsü içinde düsünmek alisilagelmis bir yoldur. Oysa bundan farkli ve en azindan sözü edilen aile yasam biçimleri kadar geçerli olan yasam biçimleri de vardir. Hiç evlenmemis yetiskinler (bekarlar), önceden evli olanlar (dullar, bosanmislar, ayri yasayanlar), çocuksuz çiftler, komün yasami sürdürenler bu seçenek yasam biçimlerini olustururlar. A. Tek yasayanlar. Tek yasayan yetiskinler, hiç evlenmemis, dul kalmis, bosanmis ya da ayri yasayan kisilerdir. Ancak bu insanlar üzerinde fazlaca arastirma yoktur, bilgilerin çogu nüfus sayimi verilerinden derlenmektedir. Üstelik tek yasayan kisiler konusunda olumsuz bir söylence de gelistirilmistir. Örnegin, tek yasayan kadinlarin kadinlik yönünden yetersiz, duygusal açidan sorunlu olduklari söylenegelmistir. Oysa Bernard'in arastirmasi, bekar kadinlarin evli kadinlara oranla daha üst düzeyde ruh sagligina sahip olduklarini göstermektedir; otuz yasin üstündeki kadinlar içinde evli olanlarin bekar olanlardan daha fazla psikolojik sorunlari vardir. Bekar kadinlarla ilgili bir baska söylence de, hizli ve aaaa dolu bir yasam yasadiklari yönündedir. Oysa Starr ve Carns'a göre, birçok bekar kadin daha geleneksel bir yasam sürdürmektedir, iyi bir ev ve iyi bir is gibi geleneksel degerler pesindedir. Ayni sekilde bekar erkekler konusunda da çesitli kalipyargilar söz konusudur. Ancak birinciler için olumsuz olan söylenceler, ikinciler için olumludur: Bekar kadin güçsüz, yitirmis bir kisidir, bekar erkek ise güçlüdür, özgürdür, kazançlidir. Buna karsilik arastirmalar bekar erkeklerin evlilere oranla daha fazla fiziksel ve psikolojik sorunlardan yakindiklarini ortaya koymaktadir (Schiamberg ve Smith, 1982). Arastirmalar hiç evlenmeyen insanlarin son yillarda arttigini göstermektedir. Sonuçta mutlaka evlenecek kisiler bunu kirk yasindan önce yapmaktadirlar. Hiç evlenmeyen erkeklerin gelirleri daha büyük bulunmustur. Gelir ve egitim düzeyi yüksek kadinlarda hiç evlenmeme orani daha yüksektir. Erkekler genellikle daha düsük sosyoekonomik düzeyden kadinlarla evlendikleri halde, kadinlar daha düsük egitim ve sosyoekonomik düzeyden erkeklerle evlenmiyorlar. Evlilik için toplumsal baski yogun oldugu için, hiç evlenmeyenlerin ne kadarinin bunu kendi seçimleriyle belirledikleri bilinemiyor. Gelisimsel açidan önemli olan nokta, evli olmayan yetiskinlerin yasamindaki dönüm noktalarini belirlemektir. Kesin veriler olmamakla birlikte, belki de bu dönüm noktalarini meslek ya da ask iliskileri olusturmaktadir. Bosanma ve dulluk gibi olaylar daha önce evli olanlar için dönüm noktasi olarak kabul edilebilir. Evliligin bosanma ya da ayrilma ile sona ermesi kisisel ve toplumsal nedenlere bagli olarak ortaya çikar. Duvall'e göre, evlilige iyi hazirlanmamis, anababasindan kurtulmak için evlenmis, farkliliklari hosgörüyle karsilayamayan, mutsuz ya da bosanmis anababasi olan kisiler, çocuksuz olanlar ve gebe gelinler arasinda daha fazla bosanma görülmektedir. Öte yandan, egitim, irk, din, yas, gelir düzeyi gibi toplumsal farkliliklar da bosanmayi kolaylastirmaktadir. En fazla evlilik sorunu olan yillar dogal olarak bosanmanin da en yogun oldugu yillardir. 20 yasindan önce evlenenlerde bosanma orani daha yüksektir. En fazla bosanma evliligin üçüncü yilinda yer almaktadir, ayrilmalarin en yüksek noktasi da evliligin ilk yilidir. Bütün bosanmalarin % 40'i bes yildan daha az evli çiftlerde görülmektedir (A.B.D. Nüfus Bürosu, 1975). Bosanma nedenleri konusunda büyük farkiliklar görülmektedir. En önemli nedenin mutsuzluk oldugu ileri sürülmektedir. Bazen tedirgin ve mutsuz insanlar evlilige bu sorunlarini çözme beklentisiyle girmektedirler, oysa evlilik duygusal yönden yerlesmis ve kimligini saglam bir biçimde kurmus insanlar gerektirmektedir. Pinard'a göre, bosanmis insanlarin çogu gergin, sinirli, depresyonlu, asiri elestirici ve genelde uyum sorunlari olan kisilerdir. Bosanmada bir diger etken de anababalik evresinde rol degisimini benimseyememe sorunudur. Esle birlikte yasamaya yeterince uyum gösterememis yetiskinler anababalik rollerinden olumsuz yönde etkilenmektedirler. Arastirmalar bosanmis insanin yasam biçimi konusunda çok az bilgi vermektedir. Erkeklerin yarisi yalniz, kadinlarin yarisi da çocuklariyla yasiyor, genç olanlar kendi ailelerine dönüyorlar, orta yaslilar yalniz yasamayi seçiyorlar. Ancak bu bilgiler birey için bosanmanin anlaminin ne oldugu konusunda yetersiz kaliyor. Bosanma yeniden toplumsallasmayi gerektiriyor ya da yeniden evlenmeyi içeriyor olabilir. Bosanma duygusal ve fiziksel zorluklar içerebilir ya da yeni yasam biçimi bu zorluklara neden olabilir. Evlenmenin rol degisimini gerektirmesi gibi, bosanma da rollerde ve statüde belirgin degisikliklere yol açar. Bu durumda bütün toplumsal baglarin yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Evliligin aksine bosanma, toplumsal normlarla belirlenmis kurumsal bir geçis degildir. Birey normatif ipuçlari olmadan ve disardan pek yardim görmeden yeni rollerini kendisi düzenlemek zorundadir. Çogu zaman bosanmayla birlikte bir tür basarisizlik duygusu da yasanir. Yeni iliskiler kurmada ve bunlari -varsa- çocuklara açiklamada birtakim zorluklar vardir. Gluck'un arastirmasi, bosanmislarin % 75'inin bes yil içinde yeniden evlendigini ve % 60'inin bosanmislarla evlendigini göstermektedir. Genellikle ikinci evlilikler daha mutlu olarak nitelendirilmektedir. Evlilikler bosanma ya da ölümle, sonuç olarak çiftlerden biri için dullukla sonuçlanir. Yasam süresinin uzamasi dulluk süresini de uzatmistir. Kadinlar erkeklerden daha uzun yasadiklarindan ve genellikle kendilerinden daha yasli erkeklerle evlendiklerinden dulluk süreleri de daha uzundur. Dullarin büyük çogunlugu 65 yasin üstündedir ve bu yastan sonra evlenmeleri onaylanmadigi için yalnizlik en büyük sorunlaridir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.