ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Depresyon – Bir Beslenme Bozukluğu (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=726613)

Prof. Dr. Sinsi 09-06-2012 05:42 PM

Depresyon – Bir Beslenme Bozukluğu
 
Depresyon – Bir Beslenme Bozukluğu
"Eğer neden bu kadar çok insanın “tedaviye dirençli” depresyondan mustarip olduğunu merak ediyorsanız, bunun sebebi ana akım tıp ve psikolojinin buna yalnızca “palyatif (anlık-geçici)” sözümler sunmasıdır. Bunlar, yalnızca semptomları tedavi eder, sebepleri değil...

İlaç tedavisi yalnızca depresyonun belirtilerini baskılar ama depresyonun sorumlusu olan biyokimyasal bozukluğa yönelik hiçbir şey yapmaz. Bir kez hasta ilaca başladı mı belki de ömürlerinin sonuna kadar o ilaçtan bu ilaca dolaşıp dururlar.

Benzer şekilde, ana akım psikologlar da depresyon belirtilerini konuşma terapisinin hafifleteceğine inanır. Mitsel “bilinçaltı”mızda saklı bulunan irrasyonel düşünce, nahoş çocukluk anıları veya “kötü ebeveynler”in bizi depresyona soktuğunu var sayarlar. Bizi, davranışlarımız veya inançlarımızı değiştirerek (örneğin Rasyonel Cognitif Davranış Terapisi) altta yatan biyokimyasal sorun çözebileceğimize inandırırlar. Yapamız gereken yalnızca bu “şuur dışı” düşünceleri bilinç düzeyine getirmemizdir ve şıp diye iyileşiveririz. Bu nedenle semptomlarla sebepleri karıştırmaktadırlar. Bu, altta yatan biyokimyasal bozukluğu es geçen palyatif bir tedavi tedavidir.

Doğru, hayatta boşanma, ölüm, sevilenbiri tarafından red edilme veya herhangi başka bir travma sonrası stresli bir durum yaşadığımızda, stres hormonları bizim “iyi hissetme” nörotransmitter üretimimize karışır ve depresif oluruz. Bu, kişinin dışsal kaynağının farkında olduğu “çevresel” depresyondur. Bazen bu durumdaki kişilere, sorunlarının temelinde yatan mücadele tekniklerini veya kendi öz güvenlerini değiştirmek suretiyle yardımcı olunabilir.

Söz konusu stres kaynağı ortadan kalktığında kişiler tekrar mutluluk hormonları üretmeye başlar ve yaşam eski halini alır.

Ne yazık ki birçok depresif kişi bu kategoriye girmez çünkü dışsal travma ortadan kalktığında bile çökkün hissetmeye devam ederler ve bunun sebebini de anlayamazlar, bu da onları terapistlere götürür.

Bu web sitesinde yardım arayanların çoğunluğu “endojen” depresyon sahibidirler; bu da depresyonlarının temel olarak beyindeki kimyasal bir dengesizlikten ileri gelmesidir. Ana akım tıp ve psikoloji bu insanlara yardımcı olamamaktadır çünkü “endojen” depresyonun sebeplerine ilişkin yeterli bir açıklamaları yoktur. Sonuç olarak da depresif insanlara yardım edebilecek durumda da bulunmamaktadırlar.

Bu nedenle de endojen depresyona ilişkin olarak, ön plandaki dar ilaç ve/veya psikoterapi modeline alternatif olarak bilimsel esaslara dayalı yeni bir yorumlamaya ihtiyacımız vardır.

Ben, depresyon ve bu nedenle de psikotik olmayan tüm diğer ruhsal rahatsızlıkların, enerji üretimine ilişkin bir bozukluk olduğunu ifade eden psiko-beslenmesel modeli öne sürüyorum.

Beynin triptofanın serotonine dönüştürülmesi gibi bir molekülü bir diğerine çevirebilmesi için, ATP denen biyolojik enerjiden orantısız bir miktara ihtiyacı vardır. Bu enerji de kanımızda glikoz formunda bulunan şekerlerden elde edilir. Glikozun biyolojik enerjiye çevrimi, glikolisis denen kompleks bir mekanizmanın sonucudur.

Beyin, vücudun yalnızca yüzde ikisini oluşturmasına rağmen, uyanık veya uyku halinde olmamızdan bağımsız şekilde tüm mevcut enerjimizin %60-70’ine ihtiyaç duyar. Normal sağlıklı bir hücre, içindeki biyokimyasal reaksiyonları ateşleyebilmek için saniyede yaklaşık 2 milyon ATP molekülüne ihtiyaç duyar.

Bu nedenle, beyin, bu enerjiden yoksun kaldığında, normal zamanlarımızda mutlu ve huzurlu hissetmemizi sağlayan serotonin, norepinefrin, dopamin veya asetilkolin gibi nörotransmitterleri üretemez.

Serotonin olmadan, vücut melatonin uyku kimyasalını üretemez, bu nedenle depresyonun genellikle insomniaya eşlik ettiğini görürüz. Serotonin aynı zamanda iştah mekanizmasıyla da bağlantılı olduğundan, depresyon aynı zamanda kilo sorunlarıyla da birlikte görülür. Sadece enerji değil, bir diğer bazı besin grubu da beyindeki bu reaksiyonların meydana gelmesi için gereklidir. Bunlar pek ala yetersiz durumda olabilir.Eğer evrensel enerji kaynağı, gıdalarımızdaki glikozdan meydana getiriliyorsa, Batı dünyasındaki yüksek enerji tüketen toplumların neden enerji yetersizliğinden mustarip olduğu merak edilebilir. Bu durum, depresyon ve diğer ruhsal rahatsızlıklardaki üslü artışla bağlantılı olabilir mi?

Aşırı tüketilen şeker, glikoza çevrildiğinde vücudu bağışıklık sistemi ve DNA üzerinden serbest radikal saldırısına maruz bırakır. Glikoz çok kolayca peroksitlere ve diğer toksinlere okside edilebilir. Vücudun, aşırı şekere karşı bir savunma mekanizması vardır; glikoz ve diğer besin maddelerinin hücre duvarını aşarak içeri girmesini kontrol eden insülinin reseptörlerini kapatır. Buna, hipoglisemik semptomlara yol açabilen “İnsülin Direnci” adı verilir.

İnsülin direnci ile kan şekeri seviyeleri yükselme eğilimindedir, bu da hiperinsülinizm denen daha fazla insülin salgısını tetikler ve bu da hipoglisemi adı verilen, kan şekerindeki ani düşüşleri uyarır. Bu şekilde beyin, pek çok “psikolojik” semptomdan sorumlu olan, çılgın kan şekeri seviyesi oynamalarına maruz kalır.

Beyin enerji yokluğuna düştüğünde dakikalar içinde beyin hücreleri ölümüne maruz kalabilir. Bu tehdide karşın, vücuttaki şeker stoklarını (glikojen ve amino asitler) dönüştürmeye ve böylece de tekrar beyni beslemeye yarayan adrenalin ve kortizol gibi stres hormonlarını salgılar.

Ancak vücut tarafından salgılanan bu hormonlar aynı zamanda depresyon, anksiyete atakları, fobiler, insomniya, kompulsif tavırlar ve düşünceler, alkolizm, ilaç bağımlılığı, hipokondriya gibi pek çok ruhsal rahatsızlık semptomunun da sorumlusudurlar.

Yani hipoglisemi, beyne giden düzensiz kan şekeri seviyelerinin yol açtığı aşırı stres hormonlarının sisteme taşmasıyla karakterize edilir.

Hipogliseminin ilaçsız tedavisi, depresyonun neredeyse her derde deva çözümü olan Hipoglisemik Diyetin uygulamaya konmasıdır. Bu doğal bir diyettir ancak kan şekeri, stres hormonu ve insülin seviyelerini düzenlemek üzere tasarlanmıştır.

Yani DEPRESYON ASLINDA BİR BESLENME SORUNUDUR.

Bu konsept, yıllardır ruhsal rahatsızlıkların bir “iradeyle yenme” sorunu olduğuna inananlar için kabul etmesi zor bir şeydir. Bu algı, halen alandaki pek çok sağlık uzmanı tarafından benimsenmektedir. Ancak bilimsel gerçek pek demokratik değildir ve çoğunluk kararıyla belirlenemez.

Bu bozukluk, Avustralya Kogarah’tan Dr. George Samra tarafından geliştirilen ve sitemizde “Hipoglisemi Testi ve Doktorunuz Nasıl Yardım Edebilir?” başlığı altında anlatılan özel bir Glikoz Tolerans Testi’yle araştırılabilir.

Ayrıca, kağıt ve kalemle yapılabilecek ve yüksek bir puan aldığınızda bir aaaabolik bozukluğun işaretini verebilecek olan NBI adlı testimiz de mevcuttur (bu testi de çevirip yayınlayacağım, çeviren).

Bu yeni beslenmesel yaklaşımın bilimsel temelleri pek çok bilimsel araştırmayla desteklenmektedir ve sonuçlar depresyon ile İnsülin Direnci arasında sıkı bir bağ ortaya koymaktadır.

(Bkz: Hipogliseminin Bilimsel Temelleri).

Kısacası hastalar, ana akım tıp ve psikoloji yardımcı olamamışsa bir seçeneğe sahiptirler.

Lütfen terapistinizle bunu tartışınız

Prof. Dr. Sinsi 09-06-2012 05:43 PM

Depresyon – Bir Beslenme Bozukluğu
 

Balık yağı: 3-6 gr/gün
• D vitamini: 4,000 Ü/gün
• Tiroid hormonu: 50-200 mg/gün
• B kompleks vitamini (Vitamin power 100®) : 2x1 /gün
• C vitamini: 2x1 gr /gün
• Magnezyum: 2x 0.5-1 g /gün
• Kefir: 0.25-1 Litre /gün

*Beslenme ve vitamin takviyelerini alırken hekiminize danışınız.
* Eikosapentaenoik en az 1 gram olmalı
* 25 OH D vitamini düzeyi 100-250 nmol/L ya da 40-100ng/mL arasında tutulmalı; bol güneşlenenlerde ihtiyaç yok
* İhtiyaç varsa, TSH 2 Ü’nin altında tutulacak şekilde

Depresyonda alınması ikinci derecede önemli takviyeler

• Asetil-L-karnitin:2-3x 0.5-1g/gün
• İnozitol: 2-3x 4g/gün
• Selenyum: 60-220 mg/gün
• Çinko: 10-30 mg/gün
• DHEA: 30-60 mg/gün
• L-fenilalanin: 200 mg-4000mg/gün
• L-tirozin: 100 mg/kg/gün
• Melatonin: 2x0.125 mg
• S-adenozil metionin: 1-2 g/gün

Depresyonda beslenme tedavisi protokolü

• Şeker ve undan fakir diyet (taş devri diyeti)

• Yeşil yapraklı sebzeler

• Ayçiçek, mısır ve soya gibi sıcak baskılanmış omega- 6 yağ asitleri ve margarinlerin diyetten çıkartılması

• Süt yerine pastörize ve homojenize edilmemiş süt ürünlerinin (mandıra sütü, kefir ekşiyebilen yoğurt vb) yenilmesi

• Tatlandırıcıların (özellikle aspartam) kesinlikle kullanılmaması


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.