![]() |
Nefsin Tayyi Mekanı(Astral Seyahat)
Tayyi mekân; mekân degistirmek anlamına gelmektedir. Üç sekli vardır: Nefs Tayyi Mekânı · Ruh Tayyi Mekânı · Fizik Vücut Tayyi Mekânı Nefsimizin elektron devir sayısı, fizik vücudumuzun elektron devir sayısının yarısı kadardır. Ayrılabilmesi için bu devir sayılarının esitlenmesi lâzımdır. Iste gerçek uykuya ulastıgımız zaman parçasının belki tek bir saniyelik bir bölümünde, nefsin elektron devir sayısı artar; fizik vücudun devir sayısı azalır ve ikisinin dengeye geldigi anda, nefs vücuttan tereyagından kıl çeker gibi ayrılır. Bu neye benzer? Bir kamyon düsünün, bir de özel araba düsünün. Özel arabanın sürati iki yüz kilometre olsun, kamyonun yüz kilometre. Eger kamyonun hızını yüz elli kilometreye çıkartırsanız, öteki arabanın hızını yüz elli kilometreye indirirseniz, ikisi yan yana giderken; herhangi bir insanın, birinden ötekine geçmesi, sokakta yürüyormus gibi bir kolaylık arz eder; çünkü iki araba aynı hızla ve yan yana gidiyordur. Birinden ötekine geçmek hiçbir problem göstermez. Yani; Kim nefs tayyi mekânı yaparsa, kim uykuya dalarsa; uykuya daldıgı anda, onun nefsi vücudundan derhâl ayrılır. Tayyi mekânın yasanması ise, bu ayrılıgın uyanık olarak gerçeklestirilmesidir; yani kisinin aklı nefsini kumanda etmeye baslar ve nefs, fizik vücuttan ayrıldıgı zaman, akıl tamamen nefsi kontrol altında bulundurur. Artık akıl, fizik vücudu kumanda etmemektedir. Fizik vücudun elektron devir sayısı, nefs kendisinden ayrıldıgı an, tekrar eski haline döner. Nefsin elektron devir sayısı da fizik vücuttan ayrıldıgı an, derhâl kendi elektron sayısına döner ve böylece nefs, baska bir âlem olan zahirî âlemde, yani kendisine ait olmayan bir âlemde, sonsuz hızla hareket etmek imkânının sahibi olur. Insan her gece rüya görür. Bazı insanlar da rüyalarında uçarlar. Uçanlar, aslında uykularında tayyi mekânı yasayanlardır; ama onlar hiçbir zaman tayyi mekân yaptıklarının farkına varamazlar. Sadece rüyalarında, bir hayal âleminde uçtuklarını düsünürler. Oysa ki rüyamızın çok az bir bölümü hariç asagı yukarı bütünü gerçektir. Bu âlemde cereyan etmeyen, baska âlemlerde cereyan eden bir güzel yolculugu, her seferinde yasarız. Iste söz konusu olan sey, bunun bilincinde olmaktır. Ne zaman bilincinde olursak, o zaman yasadıgımız sey artık rüya degildir; tayyi mekândır. Nefs, vücuttan ayrıldıgı an fizik vücut derhâl uykuya dalar. Akıl artık fizik vücudu kumanda etmemektedir. Nefsi kumanda etmektedir. Fizik vücudu idare eden nedir? Otomatik kontrol sistemleridir. Midemizi, bagırsaklarımızı, kalbimizi, akcigerlerimizi bütün organlarımızı çalıstıran otomatik kontrol müesseseleri, artık onları kontrol altına almıslardır. Bu sistemlerin her biri sünnetullahın bir baglantısını ifade eder. Sünnetullah, bütün sistemleri kontrol altında tutan, Allah’ın sonsuz bilgisayar sistemidir. Allah’ın sonsuzlugu, bütün âlemleri kapsamıstır. Kur’ân-ı Kerim diyor ki: "Allah’ım, Senin Rahmetin ve ilmin her seyi kusatmıstır" . Iste sonsuz ilim sahibi olan Allah, bu ilminden bir parçayı insanlara da vermistir. Insanlar nefs, ruh ve fizik vücut tayyi mekânı yapacak seviyeye ulasabilirler. Nefs tayyi mekânında, vücuttan ayrılan nefs baska bir âleme gider. Fizik vücutla nefsin arasında, baslarını birbirine baglayan bir kordon vardır. Allah’ın yarattıgı bu kordon, nereye kadar giderse gitsin, ne kadar sonsuz uzaklara giderse gitsin hiç kopmaz. Allah herseye kaadirdir. Eger baska insanların kordonları birbirleriyle karsılassa biri ötekine hiç dokunmadan birbirinin içinden geçerler. Bir gün basınızın üzerindeki kordondan nefsinize baglandıgınızı göreceksiniz. Iste nefs tayyi mekânı yaptıklarını iddia eden budistler diyorlar ki: “Bu kordonlar göbekten birbirine baglıdır”. Bunun külliyen yalan oldugunu kesinlikle söyleyebiliriz. Baska bir sey yasıyorlarsa, biz onları bilemeyiz. Ama bildigimiz, yasadıgımız nefs tayyi mekânı, basımızdan, fizik vücudumuzun basından nefsimizin basına bir kordonun uzatıldıgını göstermektedir. Bu kordon, sonsuza kadar uzayabilen bir nesnedir ki; hiç bir nefsi baska bir vücuda ulastırmaz. Baska bir vücudun bir nefsi kendisine mâl etmesi veya buna benzer bir olay, hiçbir sekilde mümkün degildir.Iste böyle bir dizaynda, nefsimizin diledigimiz yere, düsündügümüz yere birkaç saniyede ulastıgını görüyoruz. Ve gittiginiz yerlerde, eger insanlar sizi görmüyorlarsa bilin ki nefs halindesiniz. O yasadıgınız da zahirî âlemdir. Zahirî âlemde hiç kimse normal standartlarda, nefsi görmez. Insanların arasında gezersiniz; ama sizi kimse görmez. Dünyadasınız; ama siz uyudugunuz esnada gündüzü yasıyorsunuz. O zaman dünyanın öbür tarafındasınız, diger yarım küresindesiniz ve günesin oldugu taraf gecenin oldugu taraftan daima farklı ve dünya döndügü için devamlı sekil degistiriyor. Öyleyse nerede sartlar fizik degilse orada bilin ki; nefsiniz bu âlemdedir. Ama bir de sartların fizik oldugu bir âleme gideceksiniz. Sizden evvel olanların yasadıgı berzah âlemi. O zaman bardagı tutabiliyorsanız, içindekini içebiliyorsanız oradasınız, berzah âlemindesiniz. Sizden evvel ölmüs olan kisilerin nefslerinin kıyâmete kadar yasayacagı yerdesiniz. Berzah âlemi, nefslerimize göre fizik olarak yaratılmıstır. Bütün insanların nefsleri öldükten sonra mutlaka oraya gider, orada yasantılarını devam ettirirler. Kıyâmet gününe kadar orada yasamakta devam ederler. Iste nefslerinizin o gittikleri yerde, sonsuz hızını devam ettirebilmek için Allah, nefslere küçücük bir degisiklik yaptırır. Nefslerin yapılarında yaptıgı degisiklikle nefsimizin karsıt elektronlarının devir sayısını, elektron devir sayısının ötesine geçirir. O zaman berzah âleminde de sonsuz hızla hareket söz konusudur. Nefsler bu âleme ulastıkları zaman tekrar yapı degisikligine ugrarlar. Isık duvarı üzerinden geçerken, iki âlem arasındaki ve bizim âlemimizde normal bir nefsin standartlarında gelirler. Alıntı. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.