ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=595)
-   -   Gelisimle İlgili Temel Kavramlar (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=725368)

Prof. Dr. Sinsi 09-06-2012 09:10 PM

Gelisimle İlgili Temel Kavramlar
 

Gelisimle Ilgili Temel Kavramlar
Yas (age) kavrami, gelisim psikolojisini psikolojinin diger alanlarindan
ayiran temel kavramdir. Yas zaman ile esanlamli bir kavramdir
ve kendi basina hiçbir seyin nedeni degildir. Yas kavraminin
yarattigi karisikliklar nedeniyle kimi gelisim psikologlari evre (stage)
kavramini kullanmayi yeglerler. Bir bagimsiz degisken olarak "evre",
"yas"tan daha kullanislidir. Günümüzde evre kavrami gelisim psikologlarinca
iki anlamda kullanilmaktadir. "Güçlü" anlamda evre kavrami
süreksizligi dile getirir. Örnegin, çocugun hareket gelisimi emekleme,
ayaga kalkma, yürüme, kosma biçimindedir. Bu evrelerden herbiri
digerinden niteliksel olarak farklidir. Bu anlamda evreler her zaman
belirli bir zaman araliginda ortaya çikmak durumundadirlar;
gelisen birey bir evreyi atlayamaz, evreleri bir baska zaman araliginda
yasayamaz. Evre kavraminin bu güçlü anlami Piaget'in bilissel gelisim
kuraminda ve Kohlberg'in ahlak gelisimi kuraminda ortaya çikar.
Evre kavraminin "zayif" anlami da vardir ve yas, çevre, ilgiler,
etkinlikler konusunda bilgi verir. Bütün bu kullanimlarda kavram anlam
degisikligi olmadan geçer. Örnegin çocugun "dis çikarma evresinde",
"ilkokul evresinde", "anal evrede" oldugu söylenebilir. Freud'un

psikoaaaaüel gelisim kuraminda ve Erikson'un psikososyal gelisim kuraminda
bu anlamdaki evre kavrami kullanilir (Ph. G. Zimbardo, 1979).
Kullanimdaki bu farkliliga karsin, evre kuramlarinin tümü evrelerin
temel özellikleri üzerinde birlesirler. Kuramsal olarak evrelerin su
özellikleri tasidigi kabul edilmektedir: 1) Evreler genel sorunlari
betimlerler. Bir evre o evreye özgü genel özellikleri ve sorunlari vurgular.
2) Evreler davranistaki nitelik farkliliklarini dile getirirler. Bir evredeki
davranisin kendine özgü nitelikleri vardir. 3) Evreler degismez
bir ardisiklik gösterirler. Bir evre digerini degismez bir sira içinde izler.
4) Evreler bütün kültürler için evrenseldir. Kültürler arasindaki
farkliliklara karsin, bütün kültürler ayni yasam sorunlariyla basa çikmaya
çalistiklari için gelisim evreleri bütün kültürlerde aynidir (W.C. Crain,
1986).
Ilerde de görülecegi gibi, gelisim kuramlarinin çogu evre kuramlaridir.
Ancak evre kuramlarinin hepsi evre kavraminin gerektirdigi
özelliklere sahip degildir. John Flavell'e (1985) göre, tam bir evre
kuramindaki her gelisim evresi su ögeleri tasir: Yapilar (yeteneklerin,
becerilerin ya da güdülerin tutarli bir örüntüsü); niteliksel degisimler
(önceki evreyle karsilastirildiginda yetenekler, beceriler ya da güdüler
arasinda açik bir farklilik); ani olus (evrenin tipik yeteneklerinde,
becerilerinde, güdülerinde eszamanli bir degisim); birliktelik (bütün
degisimlerin asagi yukari ayni hizla gelismesi). Çok az evre kurami
bütün bu ölçütlere tam olarak uyabilmektedir. Örnegin, bir evrenin nerede
bittigi, digerinin nerede basladigi konusunda çok az görüs birligi

vardir. Bu tür sorunlar nedeniyle günümüzde evre kavrami daha az
sinirlayici bir biçimde kullanilmaktadir. Özel bir alandaki bellibasli
yasam evrelerinin betimlenmesinde hala evre kavrami yeg tutulmaktadir.
Evre kuramiyla yakindan iliskili kavramlardan biri de kritik dönemler
(critical periods) kavramidir. Kritik dönemler, yasam süresinde,
sürekli ve geri dönülmez sonuçlari olabilen elverisli ve elverissiz
durumlarla ilgili zamanlardir. Kimi gelisimciler "duyarli dönem" (sensitive
period) terimini kritik dönem terimine yeg tutarlar. Duyarli dönem
kavrami, kritik dönem kavramina göre, zaman boyutunda daha
fazla esneklik ve geri dönüslülük içerir. Kritik ya da duyarli dönem
anlayisi özellikle ünlü etolog Konrad Lorenz'in çalismalarindan sonra
yayginlik kazanmistir. Bu anlayis psikanalitik açiklamalarda da önemli
bir yer tutar. "Çocukluk nevrozu olmadan yetiskinlik nevrozu olmaz"
formülü bu anlayisin anlatimidir. Bununla birlikte, kimi gelisimciler
yasamin ilk yillarinin bu denli önemli sayilisini reddederler.
Evre kavraminin sagladigi kuramsal kolayliklar açik olmakla birlikte,
yas kavramindan vazgeçilemeyecegi de ortadadir. Su halde, yasin
gelisimsel anlamini incelemekten kaçinilamaz.
Yas sadece biyolojik, kronolojik bir kavram degildir, ayni zamanda
psikolojik, toplumsal bir gerçekliktir. Bireyin kendini kaç yasinda
"hissettigi"ne iliskin yasanti herkesçe bilinir. Bir insan 16'sinda kendini
yetiskin gibi hisseder, öyle davranir ve çevresi de onu öyle algilar;

bir digeri ise 30'unda hala yüksek ögrenimini sürdürmektedir ve ögrenimini
bitirmeden kendini tam bir yetiskin gibi hissetmeyebilir. Özellikle
yetiskinlik psikolojisinde yaslanma sürecinin incelenmesi, farkli
yas bölüklerindeki insanlarin farkliliklarinin incelenmesi önem tasir.
Ayrica, bireyin yasam döngüsü belirli bir tarih içine yerlestiginden,
bireysel zaman ile tarihsel zaman arasindaki etkilesim de önemlidir.
Çünkü bireyin örnegin 20 yasini 1995'te ya da 1935'te yasamasi farkli
anlamlar tasir. Öte yandan, gelisim arastirmasi açisindan da, farkli insanlar
arasindaki yas farkliliklari (bireyin ve ana babasinin) ile, bireyin
kendisinin yas farkliligi (simdiki hali ve 30 yil sonrasi) farkli etkenlerin
dikkate alinmasini gerektirir. Her birey asagi yukari ayni zamanda
dogmus insanlar grubu demek olan bölük (cohort) içinde yer
alir. Amerika Birlesik Devletleri'nde 1930'lardaki büyük ekonomik
bunalimin gençler üzerindeki etkisinin olumlu ya da olumsuz olmasi
gencin ait oldugu bölüge baglidir. Bu etkinin o tarihlerde ergenlik çaginda
olan çocuklar üzerinde olumlu, okul öncesi çagda olanlar üzerinde
ise olumsuz oldugu belirtilmektedir.
Yas, basitçe bakildiginda, bireyin dogumundan itibaren dünyanin
günes çevresindeki dönüslerinin sayisidir sadece. Ancak, yasla gelen
degisimler, farkli yaslardaki insanlar arasindaki farkliliklar, yaslanma
süreci vb. önemli konulardir. Yasa iliskin bu degisimlerin çogu
-özellikle yetiskinler için- bireyin içinde yasadigi toplum tarafindan
belirlenir. Ancak, hangi toplum içinde olursa olsun biyolojik degisimler
de önemlidir.

yasam çizgisi (life line) vardir. Bu yasam çizgisi insanin yasam döngüsünün
(life cycle) sematik bir tasarimidir ve insan yasammin tüm
süresinin (life span) ilerleyen ve sirasal yönlerini vurgular. Bu çizgide
belirli yaslar, yasa bagli özel degisimler için isaretlenmistir. Biyolojik
büyümenin rolü, gebelikten doguma, dogumdan erinlige, erinlikten
orta yasa vb. ilerledikçe önemini yitirmektedir. Su halde biyolojik
degiskenlerin disinda hangi etkenlerin yasam çizgisindeki olaylarin önemini
belirledigi sorulabilir. Örnegin, 6 yas, çocugun okula girisini ve
uzun bir resmi egitimden geçisini göstcrdigi için anlamlidir. 12 yas,
erinligin baslangicini, çocuklugun sona erisini ve gençlik kültürüne
katilmayi gösterdigi için önemlidir. 18 yas, birçok toplumda oy kullanma,
sürücü belgesi alma, üniversiteye girme, evden ayrilma, ise
girme, evlenme gibi önemli toplumsal ve hukuksal anlamlar tasir ve
yetiskinlikten pay almayi simgeler. 30 yas -özellikle kitle iletisim
araçlarinca- orta yasin ve artik inise geçisin baslangici olarak görülür;
oysa dönüm noktasi olarak agirlikli sonuçlari olmayan bir yastir, gene
de yetiskinligin birtakim hareketli olaylari bu yas dolaylarinda yasanir.
Yetiskinler diger yas dönemlerinden niteliksel olarak farkli bir orta
yas kavramina sahiptirler. Ergenlikten sonraki on yillarda yasa bagli
degisimlerin az olmasina karsin, orta yaslilikta menopoz ve emeklilik
gibi iki olay yasa bagli olarak gerçeklesmektedir. Ileri yaslarda esin ya
da arkadaslarin ölümü, bireyin kendi ölümünden önce geçtigi dönüm
noktalaridir. Arastirmalar ölümün de önemli bir gelisim olayi oldugunu
ortaya koymaktadir. Ölüme yakinlik yaslilikta kronolojik yastan
çok daha önemli bir zaman ölçütü olmaktadir. Ölüm kaçinilmazlik kazandikça,
psikolojik degisimlere yol açmaktadir.

Bireyin yasam döngüsü boyunca gelisimi yasa bagli degisimin
kaynaklarindan sadece biridir. Yasam çizgisi ile çakisan "tarihsel zaman"
da bireyin yasam döngüsü içinde ilerlemesini etkileyen yasa
bagli bir diger boyuttur.
Söz gelimi, yirmi yil önce üniversite ögrencisi olan bir gencin
ana babasi büyük olasilikla Birinci Dünya Savasi sonlarinda ve büyük
ekonomik bunalimin ilk yillarinda dogmustur. O insanlar uluslararasi
dayanismayi ögrenmisler, ama ekonomik güvenliklerinin ve maddi
varliklarinin kendi denetimleri disinda birden bire yok olabilecegini
de görmüslerdir. Ekonomik bunalim yillarinda okula giden o insanlar
ilk toplumsal deneyimlerini, ilerdeki tutum ve degerlerini etkileyen
maddi sikintilar içinde yasamislardir. Belki Ikinci Dünya Savasi'ni
yasamislar, hatta içinde bizzat yer almislardir. 1940'larda doganlar ise
yalniz ekonomik büyümeyi ve orta sinifin gelismesini degil, ayni zamanda
hiç eksilmeyen nükleer savas tehdidini de yasamislardir. Son
zamanlarda çevre kirlenmesi ve nüfus patlamasi gibi diger yok olma
tehditlerini de yasamaya baslamislardir. Bugünün dünyasi, yalniz teknolojik
gelismeyi degil, dünyanin küçülmesini ve uzaya gidilmesini
de yasamaktadir. Bilgisayarlarla yasama zorunlulugunun getirdigi sorunlari
da eklemek gerek!
Bu tür tarihsel-kültürel olaylarin bireylerin tutum, deger ve dünya
görüslerini büyük ölçüde etkiledigi bilinmektedir. Bu gelismeler insanlari
farkli yaslarda farkli biçimlerde etkiler. Ancak tarihsel olaylarin
kusaklar üzerindeki etkisi yasa bagli olmanin yaninda toplumsal
kesimlere de baglidir. Örnegin A.B.D'de 1950'lerde uzay programlarinin
önem kazanmasi o yillarda meslek seçiminin esiginde bulunan
gençleri daha fazla etkilemis, çogunu fen ve mühendislik dallarina yöneltmis,
sonuçta bu alanda isgücü fazlasi olusmasina yol açmistir.
Bireysel yasam döngüsü ile tarihsel zaman çizgisi etkilesiminin
ilginç bir örnegi de "kusaklararasi çatisma" olgusudur. Bu çatismanin
gençlerle anababalarinin kusagi arasindaki deger, tutum ve yasam biçimi
farkliligindan olustugu kabul edilirse, iki farkli yorum getirilebilir:
Gelisimsel ve tarihsel. Gelisimsel olarak kusaklar arasindaki bu
farklilik gençlerin ve anababalarinin yasam döngüsündeki farkli evrelerden
kaynaklanmaktadir. Erikson'a göre genç insan "Ben kimim?
Toplumla nasil bir iliski kurabilirim?" gibi kimlik sorunlariyla ugrasirken,
kendi deger ve tutumlarini olusturabilmek için toplumun degerlerini
irdeledigi ve anababa degerlerini kismen reddettigi bir evreden
geçer. Anababalar ise, dünyada sürekliliklerini saglayan isaretler
birakabilme istegiyle, ekonomik ve duygusal bir kararlilik saglayarak,
toplumun degerlerini aktarmaya çabaladiklari bir gelisim evresindedirler.
Iki ayri evredeki insanlarin çatismasi bir tür insanlik durumudur
ve bu nedenle insanlik tarihi kadar eskidir.
Kusaklar arasindaki bu çatisma kusaklar boyunca ortaya çikan
toplumsal degisimin mekanizmasi da olabilir. Özellikle, yaslilarin gelisen
daha karmasik ve yeni toplumsal yapiya gençleri hazirlayamadiklari
hizli toplumsal degisim dönemlerinde bu böyledir. Toplumsal
gelisimin hizi arttikça birbirini izleyen kusaklar arasindaki yeniden
uyum saglama süreci de o ölçüde önem kazanmaktadir. Günümüzde
gençlik döneminin uzamasi gençlere, kisisel özgürlük, ekonomik güvenlik,
entelektüel arastirma açilarindan, toplumu ve toplumsal degerleri
sorgulamaya zaman ve olanak saglamaktadir. Yine bu dönemin
uzamasi gençlerin kendi aralarinda bir çevre yaratip yasli kusakla
daha az iliski kurmalarina olanak vermektedir. Böylece gençler arasinda
paylasilan tutum ve degerler artmakta, geleneksel kusaklararasi
etkilesimin yerine yasitlararasi etkilesim geçmektedir. "Gençlik kültürü"
olgusu da buradan dogmaktadir.
Gençlik dönemiyle çakisan bu tarihsel etkenler -çocuklukla yetiskinlik
arasindaki sürenin uzamasi, anababalarin gençligine oranla
daha maddi varlik içinde yasayan gençlik, genç nüfusun savas sonrasinda
artmasi- kusaklar çatismasini derinlestiren nedenler olmustur.
Su halde, gelisim olgusunu, gelisim döneminin çakistigi tarihsel dönemi
dikkate almadan tam olarak anlayamayiz. Ama ayni zamanda,
kusaklar çatismasini tam olarak anlayabilmek için gelisimsel (yas) etkenleri
tarihsel etkenlerden ayirabilmemiz gerekmektedir. Margaret
Mead, kusaklar çatismasi konusunda gelisimsel etkenlerin yerine tarihsel
degisimlere agirlik verdigi bir açiklama getirmistir. Mead, savas
sonrasi insanlarin içinde yasadiklari dönemin olumsuz niteliklerini
özellikle vurgulamaktadir. Mead'a göre, "kültürel süreksizlik" yasam
döngüsünde ilerledikçe, 1980'lerde 41 yasindakiler 55 ve daha yukari
yasta olanlari anlayamaz hale geleceklerdir ve bu böyle sürüp gidecektir.
Sadece tarihsel etkenlere dayanarak kuruldugu için abartilan bu
sav, kusak çatismasinin gençlerle yaslilar arasinda sonsuza dek var
olacagi dogrultusundaki gelisimsel savla çelismektedir.
Kusaklar çatismasina iliskin bu örnek, yas farkliliklarinin anlasilmasinin
ve yorumlanmasinin çok zor olabilecegi gerçegini ortaya
koymaktadir. Bu nedenle, yas farkliliklari üzerindeki arastirmalarin,
gelisimsel (yas) ve tarihsel (zaman) etkenlerin etkilesimini dikkate almasi
gerekmektedir. Gelisimsel sav ile kültürel süreksizlik savi arasindaki
çeliski ancak amprik arastirmalarla giderilebilecektir. Ideal bir
arastirma yöntembilimi, insanlari bu kusaklar farkinin her iki tarafinda
da belirli bir süre izleyebilmelidir (D. C. Kimmel, 1974).
4. Gelisim Psikolojisinde Yöntemler
Gelisim psikolojisi, dogumdan ölüme uzanan yasam süresinde fiziksel,
zihinsel, duygusal ve toplumsal islevlerde ortaya çikan bütün
degisimleri arastirir. Gelisim arastirmalarinda çesitli arastirma
stratejilerinden, yaklasimlarindan, desenlerinden ya da yöntemlerinden söz
edilebilir ve bunlar çesitli biçimlerde siniflanabilir.
Asagida, herhangi bir siniflama yapmadan, gelisim psikolojisinde
siklikla kullanilan bazi yöntemler açiklanmaktadir.
Deneysel yöntein (experimental method), deneysel varsayimlari
neden-sonuç iliskisinin belirlenmis oldugu kontrollü bir durum içinde
sinamaktan ibarettir. Iliskisel yöntem (correlational method), iki ya da
daha fazla etken arasindaki iliskiyi saptamakla ugrasir. Bu yaklasimda
hiçbir sey arastirmaci tarafindan degistirilmez, durum oldugu gibi ölçülür,
denekler ayni kosullar altinda gözlemlenir, degiskenler arasindaki
iliski genellikle "korelasyon katsayisi" ile bulunur. Örnek olay
yöntemi (case study method), tek bir denegin ayrintili biçimde incelenmesi
yöntemidir. "Klinik örnek olay incelemesi" bu yöntemin daha
derinligine bir yoludur. "Tek denekli deneysel arastirma", deneysel
yöntem ile örnek olay yönteminin tek bir bireyin incelenmesinde birlesmesidir.
Bu üç yöntemden herbirinin güçlü ve zayif yanlari vardir;
ancak bilim adamlarinin yegledikleri yöntem deneysel yöntemdir,
çünkü arastirmaciya neden-sonuç iliskilerini arayabilecegi kontrollü
bir durum saglar. Bu kontrollerin olmadigi iliskisel arastirma ise sadece
degiskenler arasindaki iliskiyi ortaya çikarabilir, ama neden-sonuç
baglantisini veremez. Gene de iliskisel yöntem, üzerinde oynanamayan
kosullarn arastirilmasinda ve dogal çevredeki özelliklerin
ölçülmesinde çok önemlidir. Hem deneysel hem de iliskisel yöntemler,
bulgularin daha genis evrene genellenebilecegi temsil edici örneklemler
kullanirlar. Oysa örnek olay yöntemi bir tek denekle ilgili oldugu
için genellestirme yapamaz; kosullar diger yöntemlere uygun olmadigi
zaman örnek olay yöntemi kullanilabilir. Bununla birlikte, Piaget
ve Freud'un kullandigi biçimiyle örnek olay yöntemi önemli kuramlara
yol açmistir (R.M. Liebert ve R.W.-Nelson, 1981).
Kullanilan yönteme bakilmaksizin pek çok gelisim arastirmasi
kesitsel, boylamsal ya da sirasal bir desen örgütleyebilir. Kesitsel desen
(cross-seetional design), farkli yas gruplarini seçer ve karsilastirir.
Bu yaklasimda genellikle her denek için bir tek gözlem vardir. Gelisim
degisiklikleri farkli yaslardan deneklerin incelenmesiyle belirlenir.
Bu yöntemin en büyük avantaji ayni yastakilere bir seferde test
verilebilmesidir; en büyük sorunu da, gruplarin sadece yasa göre degil,
dogum yilina göre de farklilasabilmesi gerçegini dikkate almamasidir.
Dogum yili farkliliklari toplumsal kosullara, egitim uygulamalarina,
siyasal atmosfere ve basariyi etkileyen diger degiskenlere
iliskin farkliliklarla bagintili olabilir. Farkli zamanlarda dogan bireyler
farkli dogum bölüklerine (birth cohorts) mensupturlar. Kesitsel yöntemin
sorunu, yas ile dogum bölügünü birbirine karistirmasidir; yas
gruplari burada farkli dogum bölüklerinden seçilmektedirler.
Boylamsal desen (longitudinal design), ayni dogum bölügünden
olan bireylerin tekrar tekrar test edilmesi yaklasimidir. Boylamsal
arastirmada ayni denekler degisik yaslarda birkaç kez gözlemlenir, zaman
içindeki davranis degisikligi ya da kararliligi kaydedilir. Bu tür
arastirmanin avantaji yas degisikliklerinin dogum bölügü farkliliklariyla
karistirilmamasidir; sadece bir bölükten olanlar tümüyle test edilirler.
Gene de, en önemli sorun, eger ele alinan dönem çok genisse,
arastirmanin olanaksiz ölçüde çok zaman gerektirmesidir. Bir baska
sorun, eger bölük farkliliklari varsa bunlarin ortaya çikarilamamasidir.
Çünkü sadece bir bölük test edilmektedir, sonuçlarin genellenebilirligi
kuskuludur. Örnegin, ciddi bir ekonomik çöküntü döneminde büyümüs
olan bir bölük sadece bu zamana özgü belirli tutumlari yansitabilir;
daha önceki ya da sonraki bölükler için tipik olani vermez.
Sirasal desen (sequential design), pek çok farkli dogum bölüklerinin
tekrar tekrar test edilmesi yaklasimidir. Böylece sirasal arastirmalar
kesitsel yöntemin temel sorununu (yasin bölükle karistirilmasi
sorununu), her yas düzeyinde birden fazla bölügü ele alarak çözerler;
boylamsal yöntemin genellestirme sorununu da ayni yoldan çözerler
(Ph-G. Zimbardo, 1979).
Boylamsal ve kesitsel yöntemler insan gelisimi konusunda gözlem
yapma ve veri toplamanin temel yollaridir. Arastirmaci, verileri
iliskisel (correlational) ya da etkensel (factorial) tekniklerle elden
geçirerek, niceliksel olarak degerlendirilmis degiskenler arasinda varolan
anlamli iliskileri kesfedebilir.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.