![]() |
Edatlar
EDATLAR
Tek başlarına anlamları olmayan, başka kelimelerle öbekleşerek değişik ve yeni anlam ilgileri kuran, birlikte kullanıldıkları kelimelere cümlede anlam ve görev kazandıran kelimelere edat denir. Bazı dil bilgisi kitapları bağlaçları, edatları ve ünlemleri bir araya getirerek edatlar başlığı altında şu şekilde sınıflandırır: Bağlama edatları bağlaçlar Son çekim edatları edatlar Ünlem edatları ünlemler Özellikleri ve Örnekler
Kurt gibi acıkmıştım. (benzerlik)
Eve gittim, fakat onu bulamadım. (bağlaç) Konuşmak üzere ayağa kalktı. (edat)
Sen de benin kadar çalışsan... (zarf öbeği)
Derenin karşısına geçtik. (ad) Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiilde isim) Bana doğruyu söyle. (isim) Doğru söze ne denir? (sıfat) Lütfen doğru oturun. (zarf) Beride bir adam duruyor. ( isim) Beri taraf oldukça dikenli. (sıfat) Biraz beri gel. (zarf) Bir ömür boyu yalnız yaşadı. ( zarf) Biz bu dünyada hep yalnızız. (isim) Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. ( sıfat) Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (bağlaç)
bu kadarını, senin gibisi
Her şey bıraktığım gibiydi. (ek-fiilin �di�li geçmiş zaman çekimi ile isim gibi kullanılmış, yüklem olmuş)
Eve doğru yürüdüm. (edat tümleci) BAŞLICA EDATLAR �ile�
Bizi boş vaatlerle kandırdılar. (araç) Hasan yaşlı annesiyle oturuyordu. (beraberlik) Arabanın gürültüsüyle irkildi. (neden) Baharla birlikte leylekler de geldi. (zaman)
Araba ile�arabayla
Yar ile sohbet ne güzel. (birliktelik) Not: �ile� kelimesi �ve� gibi kullanılırsa bağlaç olur. Bir kola ile simit aldım. (kola ve simit) Soyut bir kelimeyle öbekleşirse edat değil �durum zarfı� olur. Öfkeyle kalkan zararla oturur. (nasıl, öfkeli ve zararlı) Sevinçle boynuma sarıldı. (nasıl, sevinçli bir hâlde, durum zarfı) �gibi� Benzetme edatlarındandır. Yalın hâldeki kelimelerle birlikte kullanılır. Benzetme, eşitlik anlamları katar.
Kurşunlar, yağmur gibi yağıyordu. (zarf, benzetme) Uyandığı gibi yataktan fırladı. (zarf, anında, zaman anlamı katmış)
Onun gibisi nerede bulunur? (isim, özne)
Kadınsı bir gülüşü vardır onun. (kadın gibi) �sanki�
Biri kapıyı çalıyor sanki. gibi, öyle zannediliyor Sanki bütün kabahat benim. sözde, inanmama, öyle zannediliyor Aldın da ne kazandın sanki? uyarı, ne kazandığını sanıyorsun? Gelseydi ne olurdu sanki? ne olacağını sanıyordu ki? Sanki bu da mı güzel? Öyle mi sanıyorsun? Kısa öyküde daha başarılı sanki öyle gibi. Not: �sanki� edatıyla �gibi� edatı bir arada kullanılırsa anlatım bozukluğu ortaya çıkar: Sanki beni dövecek gibiydi. (yanlış) �Beni dövecek gibiydi.� ya da �Sanki beni dövecekti.� �kadar, -E kadar� Benzetme edatlarındandır. Yalın hâldeki veya �E yönelme eki almış kelimelerle kullanılır. �kadar� şeklinde kullanıldığında üzerine ek alabilir.
Gül kadar güzelsin. (benzerlik) Mektubu okuyunca köyünü görmüş kadar sevindi. (gibi) Bir ton kadar kömür almış (ölçü, aşağı yukarı) Yüz kadar asker evin önünden geçti. (ölçü, aşağı yukarı)
İçmiş kadar olduk. (zarf) Ne kadar güçlü bir adam... (zarf) Evin deniz kadar havuzu var. (sıfat)
Akşama kadar çalıştık. (değin anlamında, zarf tümleci) �için� -�Amaç, neden, özgülük, görelik, karşılık� bildirir. -�Hakkında, nedeniyle, yüzünden, maksadıyla� anlamlarını ifade eder. -Yalın hâldeki ya da iyelik eki almış kelimelerle birlikte kullanılır. -İsim olarak kullanıldığında üzerine ek alabilir.
Sınavı kazanmak için çalışmak gerekir. (sınavı kazanmanın şartı) Sıkıldığı için dışarı çıktı. (neden, dışarıya çıkmanın sebebi) Bu ayakkabıyı babam için aldım (özgülük) Bu iş için kaç lira ödedin? (karşılık) Senin için sorun yok tabi. (görelik) Bizim için ne diyorlar? (hakkımızda) Sizin için üç kişilik yer ayrıldı. (aitlik) Tüm bu hazırlıklar bizim içindi. (isim, yüklem) Vatan için ölenler yüreğimizde yaşarlar. (amaç, özne)
Uyumak için odasına çekildi�uyumak üzere Senin için iyi bir gündü�sana göre Ne için söyledin sanki?�ne diye �üzere, üzre�
Kitabı yarın vermek üzere alabilirsin. (şartıyla, koşul) On dakika konuşmak üzere kürsüye çıktı. (için, amaç) Acele edin, güneş batmak üzere. (zamanda yakınlık) Konuştuğumuz üzere yarın buluşacağım. (gibilik)
�-E göre� Yönelme hâl ekiyle birlikte kullanılır, yani bu eki almış kelimelerden sonra gelir. Kendi üzerine de ek alabilir.
Ayağını yorganına göre uzat. (bakarak, ölçüsünde, uygunluk, kadar) Allah dağına göre kış verir. (uygunluk) Anlatılanlara göre ikisi de suçluymuş. (bakılırsa, yönünden) Siz bana göre daha gençsiniz. (karşılaştırma) Kemal, Hasan�a göre daha uzundu. (karşılaştırma) Bana göre ayakkabınız var mı? (uygunluk)
�karşı�
Denize karşı bir balkonu var. (yönelik)
Sabaha karşı uyuyabildim. (zarf öbeği) Not: �karşı� kelimesi isim ve sıfat olarak kullanılabilir; birleşik fiil yapabilir. Karşı köyde akrabaları vardı. (sıfat) Derenin karşısına geçtik. (ad) Her söylenene karşı çıkıyor. (birleşik fiil) �diye� Amaç ve neden ilgileri kurar. Terfi edeyim diye yağcılık yapıyor. (amaç) Yağmur yağıyor diye dışarı çıkmadı. (neden) �doğru�
Bana doğru bakıyor.
Doğru söze ne denir? sıfat Lütfen doğru oturun. zarf �dolayı, ötürü�
Çalışmadığından ötürü canı sıkılıyor.
�karşın, rağmen � Yönelme ekiyle birlikte karşıtlık ilgisi kurar. Çok uğraşmama karşın başaramadım. Tanımamasına rağmen onu takdir ediyordu. �beri�
Okuldan beri hiç susmadı. Yıllardan beri bu köyde yaşamaktalar. Kar, sabahtan beri yağıyor.
Beri taraf oldukça dikenli. Biraz beri gel. �yalnız� İsim, sıfat, zarf ve bağlaç olarak kullanılabilen bu kelime �sadece, bir tek� anlamına gelmek şartıyla edat olarak da kullanılabilir. Bu yönüyle diğer kelime türlerinden ayırt edilebilir. Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (tek başına, zarf) Biz bu dünyada hep yalnızız. (tek başına, isim) Parkta oturan yalnız adam onun babasıydı. (tek, sıfat) Meyveler güzel, yalnız biraz renksiz. (ama, bağlaç) Cebinde yalnız yol parası vardı. (sadece, edat) Beni yalnız sen anlarsın. (sadece, bir tek) �ancak� �yalnız, sadece, özgülük, sınırlandırma, olsa olsa� anlamları katar. Seni ancak ebediyyetler eder istiab (sadece) Onu ancak para ilgilendirir. (sadece, bir tek) Bu işten ancak Hasan Usta anlar. (sadece) Bu kömür ancak üç ay yeter. (en fazla, olsa olsa) Sabah çıktılarsa akşama ancak gelirler. (belki, ihtimal) �değil� İsim cümlelerinin yüklemini olumsuzlaştırır. Yolumu kesen bu değildi. Olumsuz eylem cümlelerini olumlu; olumluları da olumsuz yapar: Bu haberi duymamış değiliz. duymuşuz Bu haberi duymuş değiliz. duymamışız �mi� -Soru edatıdır. -Farklı anlam ilgileri kurar. -Ek alabilir. Babanız İstanbul�dan döndü mü? soru Onu gördüm mü sinirleniyorum. zaman Sıcak mı sıcak bir havaydı. pekiştirme Çalıştın mı her şeyi başarırsın. koşul EDAT İLE BAĞLACIN KARIŞTIRILMAMASI 1. Edatlar cümlenin bir öğesi olurken, bağlaçlar bir öğe özelliği göstermez. (Öğe içinde yer alabilirler). Sabaha karşı eve gelmişlerdi. (Edat-Zarf Tümleci) / Kitapları ve defterleri çantasına koydu. (Nesne) (�Ve� bağlacı nesneleri birbirine bağlamıştır.) 2. �İle, yalnız, ancak� gibi kelimeler hem edat hem bağlaç görevinde kullanılabilir. Cümle içindeki anlamı bu nedenle önemlidir. Ayrıca şu pratik yolla bu kelimelerin edat mı, bağlaç mı olduğunu anlayabiliriz: � �İle� yerine �ve� getirilebiliyorsa; �ile� bağlaçtır. Defter ile kalemi çantaya koydum. / Arkadaşları ile konuşmuyordu. (Birincisinde �ve� gelebildiği için bağlaç; ikincisinde �ve� kullanılamadığı için edattır.) � �Yalnız, ancak� kelimeleri yerine �ama� bağlacı getirilebiliyorsa, bu kelimeler bağlaçtır. �Sadece� kelimesi getirilebilirse bu kelimeler edat olur. Almak isterim ancak param kalmadı. / Bu işi ancak sen yapabilirsin. 3. Edatlar cümleden atılamaz. Cümle anlamsızlaşır. Bağlaçlar cümleden çıkartılınca cümlenin anlamı daralsa da cümle anlamsızlaşmaz. Senin gibisini görmedim. / Senin görmedim. (Cümle anlamsızlaştı. Bu nedenle �gibi� edattır.) Koştum ama yetişemedim. / Koştum yetişemedim. (Cümle anlamını pek kaybetmedi. Bu nedenle �ama� bağlaçtır.) DİKKAT! Bu özellik her zaman için geçerli olmayabilir... |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.