![]() |
S Harfi
S
sâ: 3120 gram ağırlık. saâdât: saadetler, mutluluklar. saâdet: mutluluk. saâdetâver: mutluluk verici. saâdetfeşân: mutluluk saçan. saâdetgâh: mutluluk yeri. saâdetkârâne: mutlu olarak. saâdetresân: mutluluğa götüren. saat: saat, zaman, devir, kıyamet. sâb: zor, güç. sabâ: hoş bir rüzgâr. sabâhat: yüz güzelliği. sabâvet: çocukluk. sâbık: önceki, geçen, geçmiş. sâbıka: önceden işlenmiş suç. sâbıkan: önceden. sabırsûz: sabrı yıkan, taşıran. sabırşiken: sabrı kıran ve bozan. sabî: bebek, küçük çocuk. sâbian: yedincisi. sâbiha: yüzen. Sâbiî: yıldıza tapan. Sâbiîyyûn: yıldıza tapanlar. sâbir: sabreden. sâbit: durgun, duran, kesinleşmiş. sâbitiyet: sabitlik. sabiyy: sabi, bebek, küçük çocuk. sabr: sabır, acıya katlanma. sabrıcemîl: güzel bir sabır. sabûr: çok sabırlı. sabûrâne: sabırlı olarak. sâcid: secde eden. sad: yüz sayısı. sadâ: ses, seda. sadaka: Allah için yapılan yardım. sadâkat: bağlılık, dostluk, doğruluk. sadâkatkârâne: sadakat edercesine, bağlılığını gösterircesine. sadâkatmedâr: sadakat vesilesi, bağlılık sebebi. sadakte: doğru söyledin. sadâret: başbakanlık. sâdât: seyyidler, Peygamberimizin neslinden olanlar. saddaknâ: tasdik ettik, onayladık. sâde: yalın, süssüz, katkısız. saded: konu, maksat. sâdedil: kolay aldanan. sadef: kap, kabuk. sademât: vuruşlar. sâdık: doğru, samimi, bağlı. sâdıkane: doğruluk üzerine, samimiyetle, bağlılığını gösterircesine. sâdıkıyet: doğruluk, bağlılık. sâdır: çıkan. Sâdî: Gülistan isimli ünlü eserin de yazarı olan hakîm bir zat. sadîk: çok sadık. sâdisen: altıncısı. sadme: vuruş. sadr: göğüs, yürek, ön, baş, ileri. sadûk: çok sadık, gayet bağlı. sâf: katkısız, duru, temiz, bön. safâ: gönül şenliği, ferahlık. safahât: safhalar, devreler. safbeste: saf bağlamış, saf tutmuş. sâfderun: kolay aldanan. sâfdil: gönlü saf, kalbi temiz. sâfdilâne: kalbi saf biri gibi, safça. Safevîler: iranda kurulmuş eski bir devlet. saff: sıra, dizi. safh: bağışlama. safha: devre, dönem. sâfî: temiz, katışıksız, duru. sâfil: aşağı. sâfilîn: aşağılar. sâfiyâne: saf hâlde, safça. sâfiyât: saflık, temizlik. sâfiye: saf, arı, temiz. sâfiyet: saflık, temizlik. safsata: uydurma, aldatıcı mantık oyunu. safsatiyât: safsatalar, uydurmalar. safvet: saflık, duruluk, temizlik. sağir: küçük, ufak. sâha: alan, meydan. sahâbe: sahipler, Peygamberimizin arkadaşları. sahâbet: sahip olma, sahiplik. sahâbetkârâne: sahip çıkarcasına, korurcasına. sahâbî: Peygamberimizi görerek îman eden hayırlı kimseler. sahâif: sayfalar. sahâvet: cömertlik. sahî: cömert. sâhib: sahip, koruyucu, sohbet arkadaşı. sahife: sayfa. sahih: doğru, sağlam, kesin hadîs. sâhil: kıyı. sâhir: büyücü. sahn: sıcaklık, boşluk. sahne: oyun yeri. sahrâ: kır, ova, çöl. sahrânişin: çölde oturan, bedevi. Sahret: tarihi bir kaya. sahte: düzme, yapmacık. sahtekâr: sahteci, aldatıcı. sahtiyân: cilâlı deri. sahûr: oruçta gece yemeği. sahv: sahve, ayılma. Saîd Nursî: zamanımızın en büyük âlim ve mütefekkiri, asrın müceddidi, Nur Risalelerinin yazarı. saîd: saadetli. sâik: sevkeden, götüren. sâika: sevkedip götüren bir his. sâika: yıldırım. sâikavârî: yıldırım gibi. sâil: soran, isteyen, dilenen, dilenci. sâim: oruçlu. sâir: diğer, başka. sakam: hastalık, bozukluk. sakamet: bozukluk, hastalık. sakar: cehennem. sakf: dam, çatı, tavan. sâkıb: parlak. sâkıt: düşen, düşük. sâkî: sucu, su veren. sakîl: ağır, can sıkıcı, çirkin. sakîle: ağır olan. sâkim: hasta, sakat. sâkin: hareketsiz. sâkit: suskun. sâkitâne: susarak, sessizce. sako: ceket, üste giyilen elbise. sâl: yıl, sene. salâ: minarede okunan dua. salâbet: katılık, sağlamlık, merdane tavır. salâh: iyilik, rahatlık. salâhat: günahsızlık ve temizlik, dindarlık. salâhiyet: yetki. salâhiyetdâr: yetkili. salât: namaz. salâtüselâm: dua ve selâm, salâvat getirme. salâvât: Peygamberimiz için edilen dualar. salhâne: mezbaha. salîb: haç. sâlibe: negatif, olumsuz. salif: geçen, geçmiş. sâlih: dindar, uygun, iyi hâlli. sâliha: iyi hâl üzere olan dindar hanım. sâlihât: iyilikler, dine uygun ameller. sâlik: giden, yürüyen. sâlim: sağlam, eksiksiz, korkusuz. sâlimen: sağlam ve eksiksiz bir hâlde. sâlise: üçüncü. sâlisen: üçüncüsü. sallallahüaleyhivesellem: Allah ona salât ve selâm eylesin. saltanat: idarî kuvvet ve kudret, hâkimiyet, sultanlık, padişahlık. salvele: Peygamberimize okunan salavat ve sair dualar. sâmân: servet, zenginlik. Samanyolu: uzaktan parlak bir yol gibi görünen yıldızlar kümesi. Samed: Allahın, "herşey kendisine muhtaç olduğu hâlde kendisi hiçbir şeye muhtaç değil," mânâsındaki ismi. Samedanî: Samed olan Allah ile ilgili, ilâhî. Samedanîyet: Samedanîlik. Samediyet: Allahın hiçbir şeye ihtiyacı bulunmaması ve bütün varlıkların kendisine muhtaç olması hakikatı. sâmî: dinleyici. sâmiâ: işitme duyusu. samie: yüksek, yüce. samim: iç, asıl, öz. samimane: samimi bir hâlle. samimî: candan, içten. samimiyet: içtenlik. sâminen: sekizincisi. sâmite: suskun. sân: "benzer, andırır" mânâsında son ek. sanât: ustalık, hüner. sanâten: sanatça. sanâtkâr: sanatçı. sanâtkârâne: sanatlıca. sanâtperver: sanatsever. sanâtperverâne: sanatseverce. sanâtüttedelli: muhatabın söyleneni anlayabilmesi için onun seviyesine inme mânâsında belagat ilminde bir sanat türü. sanavber: kozalak, koni şeklinde. sanâvî: sanatlı. sanâyî: sanatlar. sandukça: küçük sandık, kutu. sanem: put, heykel. sanemmisal: put gibi. sanemperest: puta tapan. sanevberî: koni biçiminde olan. sanevî: ikinci derecede. Sâni: herşeyi sanatlı yaratan Allah. sani: ikinci. saniiyet: sanilik, sanatlı yapıcılık. saniye: ikinci. saniyen: ikincisi. sansür: yayınların denetlenmesi. santrifüj: merkezkaç kuvveti. sarâ: bir çeşit asabi hastalık. sarahat: açıklık. sarahaten: açıkça. saray: büyük ve güzel bina. sarf: dilbilgisinin konusu kelimeler olan bölümü. sarf: harcama, gider. Sarfe: Kuranın mûcize olduğunu gösteren usûllerden biri. sarfınazar: gözden kaçan. sarfiyât: masraflar, giderler. sarhoşane: sarhoşça. sarık: başa sarılan bez. sârık: hırsız. sârıkane: hırsızcasına. sârî: bulaşıcı. sarîh: açık. sarîhan: açıkça. sarrâf: kuyumcu. sath: yüzey. sathî: derinliksiz, sığ, yüzeyden. sâtı: parlak. satıh: yüzey. Satîh: bedeni kemiksiz etten ibaret olan hilkat garibesi bir kâhin, falcı. satvet: ezici kuvvet. Savâ: kutsal sayılan ve Peygamberimizin doğduğu gece kuruyan bir göl. savâb: doğru. savb: cihet, yön, taraf. savlet: saldırma, saldırı. savm: oruç. savmıvisal: iftar etmeksizin üst üste tutulan oruç. savt: ses. sây: çalışma, emek. sayd: avlanma. saye: koruma. sayeban: koruyan, gölgelik. sayfiye: yazlık. sayha: yüksek ses. saykal: cilâ. sayyad: avcı. sâz: "eden, yapan" mânâsında son ek. saz: müzik âleti, musiki sesi. sebaimeşhûre: ünlü yediler. sebât: dayanma, kararlılık. sebâtkâr: sebatlı, kararlı. sebâtkârâne: sebat edercesine. sebb: sövme. Sebê: Yemen ülkesinde tarihî bir şehir. sebeb: vasıta, vesile, araç. sebebiyet: sebep olma. sebil: cadde, su dağıtımı. Sebîr: Mekkede bir dağ. sebkat: ilerleme, geçme. sebr: mantıkta bir ispat yolu. sebûiyet: yırtıcılık. sebülmesanî: tekrar tekrar okunan, iki kez nazil olan Fatiha sûresi. sebzevât: yeşil bitkiler. secâ: cıvıltı. secâyâ: seciyeler, karakterler. seccal: akıp giden. secde: Allah için yere kapanış. secdegâh: secde yeri. secdevari: secde gibi. seceât: cıvıltılar, ritimli sesler. seci: nesir kafiyesi. seciye: karakter. seciyeten: karakter itibariyle. sedâ: ses. sedâd: istikamet, doğruluk. sedd: set, engel. sedid: doğru, sağlam. seele: dilenenler. sefâ: eğlenme. sefâhet: kıt akıllılık, düşüncesizlik, günahlara düşkünlük. sefâhetkârâne: akılsızca, haram eğlencelere dalarcasına. sefâin: gemiler. sefâlet: düşkünlük, aşağılık. sefâlethâne: sefalet yeri, düşkünlük evi. sefâret: elçilik. sefer: yolculuk, savaş, kez. seferber: sefere hazırlık. seferî: seferde olma hâli. sefîh: kıt akıllı, düşüncesiz, zevke düşkün. sefîhane: sefihce, zevkine düşkün biri gibi, düşüncesizce. sefîl: düşkün, aşağı. sefîne: gemi. sefîr: elçi. sefk: kan akıtma, kan dökme. sehâ: cömertlik. sehâb: bulut. sehâvet: cömertlik. sehâvetkârâne: cömertçe. sehâvetperverâne: cömerliği severcesine. seher: tan. sehergâh: seher zamanı, yeri. sehhar: sihirbaz, büyücü. sehîm: pay sahibi. sehiv: hata, yanlışlık. sehl: kolay. sehlimümteni: yazılması veya söylenmesi kolay görünen, ama denendiğinde zor olduğu anlaşılan eser. sehm: sehim, pay. sehpa: küçük masa, idam tahtası. sehv: hata, yanlış. sehven: yanlışlıkla. sekal: cin ve insan. sekaleyn: cinler ve insanlar. sekam: hastalık. sekenât: sekeneler, oturanlar, yerliler. sekene: oturan, yerli. sekerât: ölüm hâli, kendinden geçmeler, esrimeler. sekîne: sakinlik, okuyana sakinlik veren önemli bir dua. sekînet: sakinlik, gönül huzuru, kalbin rahat olması. sekir: sekr, kendinden geçme hâli, sarhoşluk, esrime. Sekkakî: büyük bir edebiyat âlimi. sekr: kendinden geçme hâli, sarhoşluk, esrime. sekte: durma, kesiklik. selâm: rahatlık, emniyet, barış, iyilik. selâmet: kurtuluş, emniyet. selâset: akıcılık. selâsil: silsileler. selâtin: sultanlar. selb: kapma, alma, silme, kaldırma, red. selef: önceki, yeri doldurulan. selefisâlihîn: dinin ilk zamanlarındaki rehber âlimler. selefiye: önceden yaşamış müslüman büyüklerinin yolu. selhhâne: hayvan kesimi yapılan yer, mezbaha. selîm: sağlam, kusursuz. selîs: akıcı. sellemetüsselâm: gelişigüzel. selm: barışma, itaat. selsebîl: cennette bir pınar. selvele: Peygamberimize okunan dualar. sem: işitme. semâ: gökyüzü. semahat: iyilikseverlik, yardımseverlik. semâniye: sekiz. semâvât: semalar, gökler. semâvî: sema ile ilgili. sembol: timsal, mânâlı işaret. semek: balık. semen: yağ, değer. semeni: paha, değer. semerât: meyveler. semere: meyve, ürün. semeredâr: meyveli. semî: işitici. semîane: işitircesine. semiz: besili. semm: zehir. semmikatil: öldürücü zehir. sempati: cana yakınlık. semrâ: esmer güzeli. Semûd: Sâlih aleyhisselâmın kavmi. semûm: yakıcı rüzgâr. semûre: bir cins ağaç. senâ: övme. senâhân: sena eden, öven. senâkâr: sena edici, övücü. senâkârâne: övercesine. sene: yıl. sened: senet, güvenilir söz veya yazı. senevî: senelik, yıllık. seng: taş. seniyye: temiz, yüce. septisizm: şüphecilik felsefesi, kararsızlık. ser: baş. serâ: yer, toprak. serâb: serap, olmayıp da var gibi görünen. serâir: sırlar. serâpâ: baştan başa. serâser: baştan başa. serasker: komutan. serbeser: baş başa. serbestâne: serbestçe. serbestî: serbestlik, hürlük. serbestiyet: serbest olma hâli. serd: söyleme. serdâr: komutan. serdengeçti: fedakâr, kahraman. serefrâz: başı dik, üstün. serencâm: başa gelen olaylar. Serendib: Seylan adası. seretan: kangren, kanser hastalığı. sereyân: yayılma. serfirâz: başlar üstünde. serfürû: baş eğme. sergardiyan: baş gardiyan. sergerdân: şaşkın, başıboş. sergerde: başıbozuk. sergüzeşt: macera, serüven. sergüzeşte: macera, serüven. serî: çabuk. serîr: kürsü, taht. serîüsseyr: hızlı akan. serîütteessür: hemen etkilenen. serîüzzevâl: çabuk geçen. seriye: askerî bölük. serkâtib: baş yazıcı. serkeş: baş kaldıran. serkeşane: baş kaldırırcasına. sermaye: ana mal, ana para. sermed: sürekli, ebedî ve ezelî, Allah. sermedî: ebedî, sürekli. sermediyet: ebedîlik, süreklilik. sermest: kendinden geçmiş. sermeşk: örnek, nümune. sernâme: önsöz, baş yazı. serpûş: başlık, başı örten şey. serrişte: ip ucu, söyleyip durma. serseri: başıboş, işsiz güçsüz, söz dinlemez, düzene uymaz. serseriyane: serserice. sertâc: baş tacı. serteser: baştan başa. server: baş, reis. servet: mal, varlık. serzâkir: baş zikirci. serzeniş: başa kakma, takaza. set: engel, duvar. setr: örtme, gizleme. setre: yarı resmi ceket. setretmek: örtüp gizlemek. setriavret: gösterilmesi yasak yerleri örtme. Settar: günahları örten, Allah. settare: görünmemek için girilecek yer, örten, kapatan. Settarüluyûb: ayıpları örten Allah. sevab: sevap, dine uygun davranış. sevabdâr: sevaplı. sevabdârâne: sevaplıca. sevâbit: duranlar, sabit yıldızlar. sevâd: karartı. sevâdıâzam: insanların ekseriyeti, büyük çoğunluk. sevahil: sahiller, kıyılar. sevdâ: aşk hastalığı, sevgi, heves, siyah. sevk: yollama, gönderme. sevkiyât: göndermeler, yollamalar. sevkülceyş: asker gönderme, yollama. Sevr: Osmanlı topraklarını paylaşmayı esas alan sözleşme. sevr: öküz, boğa burcu. seyahat: gezme, gezinti. seyahatnâme: seyahat yazıları. seyda: efendi, hoca, şeyh. seyelân: akma, akıntı. seyeran: gezinme. seyf: kılıç. seyaaaaah: Allahın kılıcı. seyl: sel, akıntı. seylab: taşkın akan su, sel. seyr: etrafa bakınarak gezinme. seyran: gezinti. seyrangâh: güzel manzaralı gezinti yeri. seyrisülûk: manen yükselmek için bir yola girip yürümek. seyrüsefer: gezinti ve yolculuk. seyyah: seyahat eden, gezgin. seyyal: akan, akıcı. seyyalât: akıcı şeyler. seyyale: akan, akıp giden. seyyar: dolaşan, gezen. seyyarât: seyyareler, gezegenler. seyyare: gezegen. seyyiat: çirkinlikler. seyyiatâlûd: çirkinliklerle karışık. seyyid: efendi, Peygamberimizin soyundan olan. seyyie: çirkinlik, günah. sezâ: lâyık, uygun. sıbah: güzel nesneler, parıltı. sıbga: boya. sıbyan: çocuklar. sıddîk: çok samimi, çok bağlı, çok doğru. sıddîkîn: sıddîkler. sıddîkiyet: sıddîklik, manen pek yüksek bir makam. sıdk: doğruluk, doğru söz, samimilik, bağlılık. sıfat: özellik. sıfât: sıfatlar, özellikler. sıfatî: sıfatla ilgili. Sıffin: sahabeler arasında meydana gelen bir savaşın adı. sıgar: küçüklük, kıymetsizlik, küçükler. sıhhat: sağlık. sıklet: ağırlık. sıla: isimden sonra gelip ismi açıklayan cümle. sılâ: kavuşma, asıl memleket. sılâirahim: akrabalarla alâkayı kesmeyip devam ettirmek. sımah: kulak. sınıf: kısım, bölüm, tabaka. sır: gizlilik, gizli bilgi, kalbî bir his. Sırat: âhirette cennete gitmek için üstünden geçilen köprü. sıratımüstakim: en doğru yol, islâm yolu. sıravârî: sıralı gibi. sırf: yalnız. sırrentenevveret: görünmeden nurlandırma, îman hakikatlarını örtülü hizmetlerle yayma. sıtma: bir hastalık. sıyam: oruçlar. sibak: geçmiş, önceki. sicil: kayıt. sicn: hapis, zindan. sidre: bir ağaç, gökte mânevî bir yer. Sidretülmünteha: yaratılanların bittiği sınır. siga: kip, fiil çekim şekli. sihâm: oklar. sihir: büyü. sihirbaz: büyücü. sihr: büyü. sikke: paranın üstüne basılan damga. sille: tokat. silm: barışma. silsile: zincir, zincirleme, ard arda gelen. sîm: gümüş. sîma: yüz, çehre. simurga: büyük bir kuş, anka kuşu. simya: eski kimya. Sînâ: bir dağ ismi. sîne: göğüs, kalb. sinematoğraf: sinema. sinematoğrafvari: sinema gibi. sinemavârî: sinema gibi. sinn: yaş. sinnen: yaşça. sinniteklif: dinî mesuliyetin başladığı ergenlik çağı. sinsi: kendini gizleyen, gizlenen. sinyal: işaret. sipariş: ısmarlama. siper: korunak. sirâc: lâmba, fener. sirâyet: bulaşma, yayılma. sîret: insanın mânevî hâli, ahlâkı. sirkat: hırsızlık, çalma. sitayiş: övme. sitayişkârane: överek. sitem: çıkışma, eziyet. sitte: altı. sivil: asker olmayan. siyâdet: seyyidlik, efendilik. siyak: söz gelişi, bir sözün hemen öncesinde geçen sözler. siyanet: koruma. siyaset: politika, insanları idare etme sanatı. siyasetkârane: siyaset yaparcasına. siyasetvari: siyaset gibi. siyasiyyun: politikacılar. siyer: gidişler, yollar, Peygamberimizi anlatan kitap. siyonist: Yahudilerin ülküsüne inanan, islâm düşmanı. skolâstik: ortaçağ Hıristiyanlık eğitimi. Sofestâî: olumlu veya olumsuz hiçbir hükme varmayan kuşkucu felsefeci. sofî: tarikat adamı, tesavvuf ehli. sofîmeşreb: tasavvuf yolunda olan. sofizm: hakikatı tanımayan şüpheci filozofların felsefesi. sofra: üstünde yemek yenilen yaygı. sofu: sofi, tasavvuf yolcusu. sohbet: tatlı tatlı konuşma. Sokrat: eski bir filozof. sosyal: içtimaî, topluma ait. sosyalist: sosyalizme inanan, toplumcu. sosyalizm: toplumculuk, bütün malları devlet elinde toplamak isteyen bir anlayış. spiritüalizm: ruhçuluk. sû: kötü. suâl: soru, istek. subh: sabah. sudûr: çıkma, gelme. suffa: sofa, suffe. Suffe: Peygamberimizin mescidine bitişik yer, bekâr sahabelerin kaldığı mekân. sufuf: saflar, sıralar. suğra: pek küçük, mantıkta küçük önerme. suhre: isteksiz yapan. suhuf: sahifeler, bazı peygamberlere gelen ve ilâhî emirleri bildiren sayfalar. suhûlet: kolaylık. sûiihtiyar: iradenin kötü yönde kullanımı. sûiistimal: kötüye kullanma. sûikasd: maksadın kötü oluşu, öldürme teşebbüsü. sûizan: kötü sanma. sûk: çarşı. sukut: düşme, alçalma. sulb: sert, katı. suleha: sâlihler, iyi hâlliler. sulfato: kinin, sıtma ilacı. sulh: barış. sulhkârâne: barış edercesine. sulhperver: barışsever. Sultan: "saltanatıyle kâinatı idare eden" mânâsında ilâhî isim. sultan: padişah, saltanat süren. sun: yapmak, iş. sunî: yapay, sahte. Sûr: kıyamet borusu. sur: kale duvarı. sûre: Kurânın âyetlerden oluşan her bir bölümü. sûret: şekil, biçim, görünüş. sûreta: görünüşte, şeklen. sûreten: sûretçe, biçimce, görünüşte. sûretperest: sûrete pek düşkün olan. sûrî: sûrete ait, görünüşte. susmar: kertenkele. sutûr: satırlar, yazı dizileri. suûbet: zorluk, güçlük. suûd: yükselme. suver: sûreler, sûretler. sûz: "yakan, yakıcı, bozucu" mânâsında son ek. sûzan: yakıcı. sûznâk: yakıcı. Sübhan: eksikliklerden uzak ve mükemmel sıfatlar sahibi olan Allah. sübhanallah: "Allah eksikliklerden uzaktır" mânâsında bir tabir. sübjektif: şahsî görüşe göre olan, indî. sübût: sabit oluş, kesinleşme. sübûtî: sabit olmakla ilgili. sücud: secde etmek. süeda: saidler, mutluluğa erenler. süfeha: sefihler, kıt akıllılar, günahkârlar. süflî: aşağı, adi. süfliyât: aşağı şeyler. süfliyet: aşağılık, adilik. Süfyan: âhirzamanda gelen ve kendisi gibi münafıklara "ulu önder"lik ederek dini yıkmaya çalışan dehşetli bir dinsiz, islâm deccalı. Sühâ: pek küçük görünen bir yıldızın ismi. süheyl: kolay, uygun, yumuşak, bir yıldız. sühûlet: kolaylık. sühûnet: sıcaklık, hararet. sükna: oturacak yer. sükûn: durgunluk, dinme. sükûnet: sakinlik, durgunluk. sükût: susma, konuşmama, sessizlik. sükûtî: susma ile ilgili. sülâle: soy. süleha: sâlihler, iyi hâlliler. Süleymanvârî: Süleyman aleyhisselâm gibi. sülûk: bir yola girmek, manen yükselmek. sülüs: üçte bir. sümme: sonra. sümmettedarik: elde edildikten sonra. sünbül: başak, filiz. sünbüllenmek: filizlenmek, başaklanmak, çoğalmak. sündüs: süslü ipek kumaş. sündüsmisal: ipekten yapılmış kumaş gibi. sünen: sünnetler. Sünnet: Peygamberimizin sözleri ve hâlleri. Sünnetullah: yanlış olarak "tabiat kanunları" denilen ilâhî kanunlar. sünnî: Peygamberimizin izinde giden, sünnete uyan. sünûhat: kalbe gelen mânâlar, doğuşlar. sürât: hız. sürâtli: hızlı. Süreyya: Ülker yıldızı, bir yıldız topluluğu. sürûr: sevinç, neşe. Süryânî: eski bir kavim. sütre: perde, engel. sütun: direk. süvâri: ata binen, atlı asker. süveydâ: siyahlık. süyûf: kılıçlar. Süyûtî: büyük bir fıkıh ve hadîs âlimi. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.