![]() |
Etnik Gerilim ve Milli Kültür
Etnik gerilim,farklı etnik gruplar arasındaki karşıtlığın yada etnik grupların devlete karşı tavırlarının,değişik düzeyde tanımlanabilen toplumsal huzursuzluklarıdır.Söz konusu huzursuzluk hoşnutsuzluktan çatışmaya kadar varabilen tepkisel bir toplumsal tavırla dönüşebilir.
Etnik gerilim niteliğine ve şiddetine bağlı olarak toplumsal üretkenliğe ve siyasi istikrarı,ekonomik gelişmeyi engellediği gibi,milli birlik ve beraberliği zedeler,ülkenin bütünlüğünü tehdit edebilir.Bu nedenle,her düzeyde bir ülke ve devlet sorunu olarak değerlendirilmesi gerekir. Herhangi bir grup kendi kültürel değerlerine saygısız karşıt genel bir tutumla karşılaştığında,dışlandığında,kendi kimliğine karşı ayrım yapıldığına inandığında,güven duygusu yitirildiğinde,grup kimliğini tehdit altında gördüğünde ve bunlar gibi nedenlerle savunmadan saldırıya kadar değişebilen tepkisel tavırlar geliştirir. Hoşgörüsüzlük,önyargılı,ayrımcı,güvensi zlik,eşitsizlik ortamlarında etnik gerilim kaçınılmazdır. Dolayısıyla etnik gerilimin önlenmesinde ve giderilmesinde hoşgörü ve eşitliğin güvencesi olan demokratik hak ve özgürlükler önemlidir. Ancak,Demokratik hak ve özgürlükler,topluma,bu hak ve özgürlükleri yapıcı bir şekilde ortak yaşam tarzına dönütürecek ''uzlaşma kültürüyle'' birlikte verilmedikçe etnik gerilime çözüm getirmezler.Bu sağlanmadıkça,etnik gerilimi ülke için tehlikeli bir boyuta tırmandırabiliriz. Kültür boyutuyla birlikte yaklaşmadıkça etnik gerilime kurumsal demokratik hak ve özgürlüklerle çözüm getirmei ummak yanıltıcı ve riskli bir yaklaşımdır. Bugün hayran olunan Batı,bugünkü düzeye erişebilişse,bunu sadece demokrasi,insan hakları değil,ekonomik sistemlerini dahi,bunları işler hale getiren kültür temellerine oturtarak başarmıştır.Ayrıca bu başarıyı bir sindirme sisteminin,özümleme prosesinin duyarlılığı esasıyla aşama aşama gerçekleştirmiştir. Bugün her ileri ve uygar ülke,her biri ayrı ayrı kendine özgün uygulama ve aşamalardan geçerek bugünkü düzeye ulaşmıştır. Türkiye'de demokrasi,insan hakları dahil her türlü olumlu gelişmeyi,aynen Batı gibi gerçekleştirmeye,kendi özgün şartları içinde aşamalandırmaya zorunludur.Aynen Batı'nın yaptığı gibi. Türkiye üzerinde uluslararası bir otorite olan Prof.Dr.Bernard Lewis bu duyarlı konuyu sık sık dile getirmiş ve demokrasinin en güçlü bir ilaç olduğunu,ancak dozunun ayarlanmaması halinde güçlü ilaçların da ölüme yol açtığını özenle hatırlamış,vurgulamıştır. Ayrıca unutmamak gerekir ki,özgürlük insan için sadece bir hak değil,aynı zamanda bir sorumluluktur.Kişinin,özgür iradesiyle karar vermesini,seçim yapmasını,sorumluluk almasını gerekli kılan bir haktır.Bu hakkın suistimal edilmemesi,toplumsal yarar yönünde kullanılabilmesi herşeyden önce bir ''zihniyet'' niteliği,bir ''kültür'' meselesidir. Dolayısıyla,demokratik hak ve özgürlükler kişi için aynı zamanda bir sorumluluktur.Demokrasi aynı zamanda en geniş anlamıyla bir sorumluluk rejimidir.Bu nedenle çağdaş,bilimsel temellerde oluşturulacak ve halkını mutlu kılmayı esas alan bir milli kültür politikası,demokrasi,özgürlük ve insan haklarını kültür olarak da içeren bir program olarak anlaşılmalıdır.Ancak ''milli'' kelimesinin bir ''öcü'' gibi algılayan,mililikle,ırkçılığı şövanizmi bir türlü ayırt edemeyen bazı aydın kesimlerimiz,bu hayati konuda politika oluşturulmamasının başlıca sorumlularındandır.Milli demek bu millete,bu milletin kutsadığı değerlere saygılı olmak,milli sınırlar içindeki halkımızın mutluluğunu ve çıkarlarını gözetmektir.Evrensel değerleri yoğuran da milli zenginliklerdir.Evrensellik,yerel zenginliklerden beslenen bir öz,yerel güzelliklerin buluştuğu üst paydadır. Batı'da milli kültür ve eğitim programı ve politikası olmayan tek ülke yoktur.Batı toplumları bugükü mutluluklarını milli olarak ve milli kalarak sağlamışlardır. Bugünkü terörün maddi ve manevi bedelinin en önemli nedenlerinden biri milli kültür ve milli eğitim politika ve programlarındaki eksiklikten öte,yanlışlardır. Türkiye,yıllardır ihmal ettiği milli kültür ve eğitim politikasını sağlam bir temele oturtmadıkça,bu politikalaın alt yapı bilimlerinin değerini kavramadıkça,her zaman bir sorunu olacak ve bedel ödemeye devam edecektir. Türkiye'de bugünkü terörün temel bir nedeninin de yıllardır ihmal edilen milli kültür ve ğitim politikalarındaki yanlışlar olduğu hiç unutulmamalıdır. Milli Kültür politikalarının temeli bilime dayanmalıdır.Çünkü bilimsel gerçek hakikat acı da olsa zaman içinde çözümün ve mutluluğun tek anahtarıdır.Kaldı ki Türkiye halkının etnik yapısında çok az ulusa nasip olacak sadece tarihsel değil ırki bağlar mevcuttur.Türkler,Kürtler,Çerkezler,Zazalar,LAz lar,Gürcüler bin yıllık bir kaynaşmanın bütünleştirileceğinden öte,bu bölümde çok açık verilerle ve batı kaynaklarıyla kanıtlandığı üzere antik çağlardan beri yakın ''akrabadırlar.'' Üstelik bu akrabalıklar sürekli ve kesintisiz birliktelikle tek vücut kabul edilebilecek bir bütünleşmeye dönüşmüştür. Bu konuların hiçbirine bugüne kadar tarih kitaplarımız da yer verilmemiş,etniklik bir yandan tartışılması tabu bir konu haline getirilirken,diğer yandan konu bilgisiz,bilinçsiz,sorumsuz kesimlerin ülke,millet,vatan aleyhine tek yönlü beyin yıkama tekeline bırakılmıştır. Yıllarca bu sorumsuz grubun Türk halkının,Türk gençliğinin beyin yıkama eylemine seyirci kalınmıştır.Etnikliği tartışmayı kendilerine tabu kılanlar,kendilerine tabular koymakla kalmamışlardır.Türklükten söz etmek adeta bir ayıp,bir suç haline getirilmiştir. Türkiye,mevcut yapısıyla,etniklik tartışmasını hiç korkmadan gündeme getirmede yararı olan ender ülkelerdendir.Bilim ve tarih Türkiye'nin yanındadır. Ayrıca,bu konuyu tabu olarak görüp susanlar,etniklik politikasını Türkiye'nin gündemine getirmekten kaçınanlar bölücü kesime,hala,beyin yıkama ameliyesinde,Türk halkının şartlandırılmasında,tek taraflı büyük imkan,kolaylık,hatta bilmeden destek sağladıklarının farkında olmayacak kadar da gaflet içindedirler. Türk halkı bir mozaik olmayıp,harikulade güzel yakınlıklara,bağlara sahip fevkalade birbirinden bir toplumdur.Bunu tarih,arkeoloji,bilim söylüyor. Türk devletinin artık ertelememesi gerekn zorunlu görevi,bilimin sunduğu verileri milli kültür politikasında hayata geçirmektir. Aydınlarımıza düşen görev milli kültür politikasının oluşturulmasında devlete katkı ve kültür politikasına sahip çıkmaktır. Bugün terör için ödediğimiz bedelin önemli bölümü bu ihmal ve gafletin sonucudur. Herşey ekonomi de,teknoloji de insan ve toplum unsuruna dayalı bir sonuçtur.Kültür ise,insan ve toplumu yoğurup biçimlendiren temeldir.Bu temeldeki eksikliklerin yanlışların doğuracağı olumsuzluklar ekonomik ve teknolojik gelişmeyi engellemekle kalmaz,karşılaşılacak ağır maliyet sihirli zannedilen ekonomi biliminin reçeteleriyle de asla karşılanamaz. Türkiye milli kültürü politikasının önem ve ciddiyetini kavrayıp,kültür politikalarının temelini yapılandırmakta vazgeçilmez olan sosyal bilimlerin değerini idrak etmedikçe sadece terör değil dış politika,güvenlik dahil pek çok konuda sorunlarını çözemez. Bugün terör için ödenen bedel,binlerce vatan evladının şehadeti,binlerce gazinin acısı,binlerce ailenin gözyaşı,200 milyarı aşan maddi kayıp,herşeyden önce milli kültür politikasındaki ihmalden de öte yanlışların faturasıdır. Böylesine büyük bir yanlışın ve ihmalin müsebbipleri tarih ve milletimiz önünde sorumludurlar!.. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.