![]() |
A Harfi 3
ân: en kısa zaman.
ananât: gelenekler. anâne: gelenek. anânevî: gelenekle ilgili. anarşi: karışıklık, kargaşalık, düzensizlik. anarşilik: karışıklık, kanunsuzluk. anarşist: düzen tanımaz, yıkıcı, isyancı, bozguncu. anâsır: unsurlar, elemanlar, kavimler. anbean: gitgide, gittikçe. anber: güzel kokulu bir madde. andelîb: bülbül. anfeanen: gitgide, zamanla. angarya: ücret vermeden gördürülen iş. Anglikan: ingiliz kilisesi. ânî: bir anda, hemen. ankâ: hayâlî bir kuş. ankebût: örümcek. antika: eskiden kalma kıymetli eser. Antranik: Ermeni örgütünün liderlerinden biri. anûd: çok inatçı. anûdane: inat ederek. âr: utanma. ârâ: fikirler, reyler. Arabî: Arap, Arapça. Arabîye: Arapça. Arabîyyülibare: Arapça söz, ibare, metin. ârâf: cennet ile cehennem arasındaki yer. Arafat: hacda arefe günü vakfeye durulan dağın ismi. arasât: ölümden sonraki dirilme yeri. ârâz: arazlar. araz: belirti, sonradan meydana gelen özellik. arâzî: yerler, topraklar, tarlalar. arbede: gürültülü patırtılı kavga. Arefe: Mekkede hacıların arefe günü toplandıkları tepe. arefe: bayramdan bir önceki gün. ârız: gelip çatan, bulaşan, yapışan. ârıza: aksama, aksaklık, engebe. ârızî: sonradan olan, dıştan gelen. ârî: arı, temiz, saf. ârif: anlayışlı, sezgili, kavrayışlı. ârifane: ârifçe. ârifibillah: Allahı tanıyan. ârifîn: ârifler, irfan sahipleri. Aristo: eski bir filozof. âriyeten: emaneten. ark: su yolu, kanal. arrâf: falcı, kâhin. arş: ilâhî kudret ve saltanatın tecelli yeri. arşın: 68 santimetrelik uzunluk ölçüsü. arşî: arşa dair, mantıkta bir delil. arşiv: kıymetli belgelerin saklandığı yer. arûz: şiirde bir vezin türü. arz: sunma, verme, gösterme. arz: yer, yeryüzü. arzî: dünyaya ait. arzu: istek. arzuhal: dilekçe. arzukeş: arzulu. asâ: baston, sopa, değnek. âsâ: "benzer, gibi" mânâsında son ek. asab: sinir, damar. âsâb: sinirler, damarlar. asabî: sinirli. asabiyet: sinirlilik. gayret. asabiyeten: asabilik bakımından. asâkir: askerler. asâlet: asillik, soyluluk. asâleten: kendi adına. âsâm: günahlar. asamm: sağır, işitmez, katı. asammane: sağırcasına. âsân: kolay. âsar: asırlar, çağlar. âsâr: eserler, yapılanlar. âsâyiş: barış, huzur ve güvenlik. asdika: samimi dostlar, sadıklar. asfiyâ: günahlardan arınmış büyük zatlar. asgar: en küçük. ashâb: sahipler, sahabeler. asıl: kendisi, temel, kök. asır: yüzyıl, çağ. asırdîde: asır görmüş, çağ yaşamış. âsî: isyan eden, başkaldıran. asîl: soylu, terbiyeli. asîlzâde: asîl kimsenin evladı. âsîyâne: isyancı gibi. asla: olması imkânsız. aslâh: daha iyi, en üstün. aslî: asılla ilgili, öze dair. asliyet: asıllık, köklülük, soyluluk, gerçeklik. aslüfasl: işin aslı ve ayrıntıları. asm: "aleyhissalâtüvesselâm" duasının kısa yazılışı. asr: asır, yüzyıl. asr: ikindi vakti. Asrısaadet: Peygamberimizin yaşadığı saadetli zaman. asrî: çağa uygun. astronomi: gökteki cisimleri inceleyen ilim. âsûde: sessiz, dingin, huzurlu. âsuman: gökyüzü, sema. asvât: savtlar, sesler. aşâir: aşiretler, oymaklar. âşâr: öşürler, toprak ürünlerinin vergileri. aşere: on'lar, on sayıları. Aşereimübeşşere: cennetle müjdelenmiş on sahabe. âşık: aşırı seven, vurgun, tutkun. âşikâr: açık, belli, meydanda. âşikâre: belli ederek, açıkça. âşikâren: açıkça. âşina: bildik, tanıdık, bilen, tanıyan. aşîrât: aşireler, onda birler. âşire: onda bir. âşiren: onuncusu. aşîret: kabile, oymak. âşiyân: kuş yuvası, sevimli ev. aşk: şiddetli sevgi, candan sevme. aşknâme: aşkı anlatan yazı. aşr: on sayısı. atâ: verme, lütuf, ihsan. atâlet: işsizlik, tembellik, durgunluk. atâyâ: armağanlar, ihsanlar. ateh: bunama, bunaklık. âteşgede: ateşe tapanların mabedi. âteşî: ateşle ilgili. âteşîn: ateşli, canlı. âteşpâre: ateş parçası. âteşperest: ateşe tapan. atf: atıf, bağlama, verme, yükleme. atfen: birinin adına, birine yükleyerek. atıf: verme, yükleme, bağlama. âtıfet: karşılıksız sevgi, acıyıp esirgeme. âtıl: tembel, durgun, işlemez. âtî: gelecek zaman, ilerisi. atiyye: hediye, ihsan. atlas: üstü ipek altı pamuk kumaş. attar: ıtriyat dükkanı, güzel koku satan adam. Atûf: karşılıksız seven ve acıyıp esirgeyen Allah. avâik: maniler, engeller. avâlim: âlemler, dünyalar. avam: ilimsiz, sıradan kimse. âvân: zamanlar, anlar. avâre: işsiz, şaşkın, başıboş. avârız: arızalar, aksaklıklar, noksanlıklar. âvaz: ses, seda. avcıhattı: savaş cephesi. avdet: geri gelme, dönme. avene: yardımcılar. âvize: içinde ampul bulunan ve tavana asılan süs. avn: yardım. avret: gizlenmesi gereken şey. Avrupaperest: Avrupayı taparcasına seven. avzen: havuz, göl. âyâ: acaba, hayret! ayân: belli, açık seçik. âyan: seçkinler, ileri gelenler. ayânen: açıkça, besbelli. ayânısâbite: varlıkların ilâhî ilimde ezelden beri bulunan hakikatları. Ayasofya: şimdi müze olan önemli bir cami. âyât: âyetler. ayb: ayıp, utanılacak kusur. âyet: Kurândaki her bir cümle, delil, bellik. âyetülkübra: en büyük âyet. âyin: dinî tören. âyine: ayna. âyinedar: ayna olan. ayn: göz, aslı, kendisi. aynelhayât: hayatın kendisi. aynelyakîn: göz ile görmüşçesine kesin biliş. aynen: tıpkı, tıpkısı. ayniyet: aynı olma. ayyâş: haram içkileri çok içen. ayyuk: gökyüzünün pek yüksek yeri. âzâ: uzuvlar, organlar, üyeler. azâb: eziyet, işkence. âzâd: salıverme, hür etme. âzâde: hür, serbest, kendi başına. âzam: en büyük. azamet: büyüklük. âzamî: en büyük, maksimum. âzamîyet: en büyük oluş. âzamüşşer: büyük kötülük. âzâr: kötü sözle incitme. azâzil: şeytan. azhar: pek zahir, en açık. âzim: azimli, kesin kararlı. azîm: büyük. azîme: büyük. azîmet: dinî emirlere tam uyma. azimkâr: azimli, kesin kararlı. azimkârâne: azmederek, kararlı bir şekilde. azîmüşşân: şanı pek büyük. Azîz: pek izzetli, hep galip olan ve asla galebe edilemeyen. aziz: Hıristiyanların mübarek bildikleri büyükleri. azl: azil, atma, dökme, çıkarma. azm: azim, kesin karar, kuvvetli niyet. azm: kemik. Azrâil: can almakla görevli melek. azze: aziz oldu, şanı yüce oldu! |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.