![]() |
D Harfi 2
Dıhye: bir sahabe.
dırahşan: parlayan. dıyk: darlık. dibâce: önsöz, başlangıç. didar: göz, görme, görünme. dîde: göz. dîdebân: gözcü, gözleyen. dîk: ince, dar. dikkat: duygu ve düşünceyi bir noktada toplama, uyanıklık, incelik. dikta: zorbalık. diktatör: devleti aaafine göre idare eden "ulu" önder. dil: gönül, kalb. dilber: gönül alan güzel. dilşâd: gönlü hoş olmuş. dimağ: beyin. dimdik: gaga. din: peygamberin bildirdiği biçimde kulluk görevlerini belirleyen ilâhî nizam. dinamik: hareketli. dinar: eskiden kullanılan bir para. dindarâne: dindarca. dindaş: aynı dinden olan. dinperver: dini seven. dinsizdârâne: dinsizce. diplomat: ülkenin dış işleriyle uğraşan memur. dirâyet: yetenek, beceri, sezgi. direktif: yönlendirici emir. direm: dirhem. dirhem: üç gramlık ağırlık ölçüsü. diritnavt: diritnot. diritnot: büyük savaş gemisi. disiplin: uyulması gereken kuralların tamamı, sıkı düzen. divan: şiir kitabı, yüksek idare meclisi, mahkeme, sedir. divâne: aklı tam olmayan, kaçık. divânece: divane gibi. divanhâne: geniş sofa, salon. divânıharb: askeri mahkeme. diyânet: dindarlık, din işleri. diyâneten: dindarlık bakımından. diyar: ülke, yer. diyet: kan bedeli, can pahası. diyk: darlık, sıkışıklık. dogma: tartışılmayan kesin fikir. dogmatizm: bazı fikirleri her zaman doğru ve değişmez kabul eden felsefe. doktrin: bir sistem meydana getiren fikirlerin hepsi, öğreti. donanma: kendini donatma, deniz kuvveti, ışıklı şenlik. dost: samimi arkadaş. dostâne: arkadaşça. duâ: Allaha yalvarma, yakarış, isteme, dileme. dûçar: tutulmuş, yakalanmış. duhâ: kuşluk vakti. duhan: duman. duhûl: girme. dumûr: körelme, kuruma. dûn: aşağı. dûnhimmet: gayreti az. dûr: uzak. dûrendiş: ilerisi için kaygılanan. dûrendişâne: ilerisi için kaygılanırcasına. durûbuemsâl: atasözleri. dûş: omuz. dûşâb: pekmez. dü: iki. düello: şahitler önünde iki kişinin silahlı çarpışması. dühât: dahiler, üstün zekalılar. dükkân: öteberi satış yeri. Düldül: Peygamberimizin Hazreti Aliye hediye ettiği binek hayvanı. dülger: marangoz. dümdâr: ordunun arkasında giden gurup. dünyâ: içinde yaşadığımız âlem. dünyâdâr: dünyalı. dünyâperest: taparcasına dünyaya yönelen. dünyevî: dünya ile ilgili, dünyalı. dürbîn: dürbün. dürer: inciler. dürr: inci. Dürriyetim: Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm. dürûs: dersler. dürüst: doğru, düzgün. düstûr: ilke, kural. düşâb: pekmez. düşeş: iki altılık. düşvâr: zor, güç. düvel: devletler. düyûn: borçlar. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.