![]() |
F Harfi 2
ferc: yarık, dişi tenasül uzvu.
ferd: fert, birey, tek, benzersiz. ferdâ: yarın. ferdaniyet: teklik, birlik, benzersizlik. ferdî: şahsî. ferdiferîd: benzeri görülmemiş, eşsiz. ferdiyet: birlik, teklik, eşsiz ve benzersiz oluş. ferec: ferahlık, genişlik, rahatlık. ferh: yavru. ferhan: sevinçli, rahat. ferî: ayrıntılarla ilgili. ferîd: eşi ve benzeri bulunmayan, yekta. ferik: general. ferikiyet: generallik. ferişte: melek. feriyye: ayrıntılar. fermâ: buyurucu. ferman: kesin emir, hüküm, bildiri. Ferraşin: Doğuda büyük bir ova. fersah: beş kilometrelik mesafe. ferş: yer, döşeme. feryâd: yüksek sesle yardım isteme. feryâdüfîzar: yüksek sesle yardım isteme ve yalvarma. ferzendâne: evlat gibi. fesâd: fesat, bozukluk, karışıklık. fesâdât: fesatlar, bozukluklar, karışıklıklar. fesâhat: düzgün ve güzel söz söyleme. fesh: bozma, kaldırma. fesl: ek yeri, hak söz. fesübhanallah: Allah bütün noksanlıklardan uzaktır. feşân: "saçan" mânâsında son ek. fetânet: zihin açıklığı, çabuk kavrayış. fetebârekallah: Allah mübarek etsin. fetevâ: fetvalar. feth: açma, fetih. fetih: açma, ele geçirme. fetişizm: bazı eşyaları putlaştırıp aşırı düşkünlük gösterme. fetk: ayırma, yarma. fetret: iki peygamber arasındaki bulanık zaman. Fettâh: her şeyi görülmedik biçimlerde açan Allah. Fettâhiyet: herşeyi uygun şekilde açma fiili. fetvâ: bir meseleyle ilgili dinî hüküm. fevâid: faydalar. fevâsıl: fasıllar, bölümler. fevâtih: başlangıçlar. fevc: gurup, topluluk. feverân: fışkırma, hızla çıkma. fevk: üst. fevkalâde: olağanüstü. fevkalbeşer: insanüstü. fevkalhad: sınırın üstünde. fevkalkanun: kanun üstü. fevkalkül: hepsinin üstü. fevkalmêmul: umulanın üstünde. fevkalzaman: zaman üstü. fevkaniyet: üstünlük. fevrî: hemen, düşünmeden. fevt: yitme, ölme. fevzâ: kargaşa. feya: ey! feyaacaba: hayret doğrusu! feyalilaceb: hayret ifadesi. feyezân: su taşkını. feyiz: bolluk, bereket, mânevî gıda. feyizdâr: feyizli. feyizkâr: feyizli. feyizyâb: feyiz alma, manen istifade etme. feylesof: filozof, felsefe ile uğraşan kişi. feylesofâne: filizofça. feylûle: ikindiden akşama kadar olan mekruh uyku. feyyâz: çok feyiz veren. feyz: bolluk, bereket, mânevî gıda. feza: artıran, çoğaltan. fezâ: uzay. fezâil: faziletler, üstün nitelikler. fezleke: özet. fıkdan: yokluk, bulunmama. fıkıh: ince anlayış, islâm hukuku. fıkra: kısa yazı, küçük hikâye, nükteli hikâyecik. fırâk: fırkalar, partiler, bölükler. fırfıra: topaç. fırka: parti, bölük. fırtına: şiddetli rüzgâr, korkutucu dalgalanma. fısk: günah, haktan sapma. fışkı: pislik, hayvan gübresi. fıtnat: yaradılıştan gelen iyi anlama kabiliyeti. fıtra: fitre, her zenginin vermesi gereken sadaka. fıtrat: yaradılış. fıtraten: yaradılıştan. fıtrî: yaradılışla ilgili. fî: içinde, içine, hakkında, üzere, dair. fidda: gümüş. fidye: bir suçtan veya esirlikten kurtuluş parası. figan: çığlık, inilti. figür: şekil. fîhinazarun: bir bakmak lâzım! fihrist: içindekiler listesi. fihriste: kitabın konularını gösteren liste. fihristevârî: fihrist gibi. fiil: iş, eylem, yüklem. fiilen: fiille, iş ile. fiilî: fiille ilgili. fiiliyât: fiiller, işler. fikir: düşünce. fikr: fikir, düşünce. fikren: fikirce. fikret: düşünme. fikretmek: düşünmek. fikrî: fikirle ilgili. filasl: aslı üzere. filcümle: genellikle, bütünüyle. filhakîka: gerçekten. fillah: Allah için. filvaki: olduğu gibi. firâk: ayrılık. firâr: kaçma. firârî: kaçak. firâset: hızlı kavrayış. firâş: döşek, yaygı. Firâvn: Firavun. Firâvun: ilâhlık davası güden ünlü bir ulu önder. Firâvunâne: Firavun gibi. Firâvuncuk: küçük bir Firavun. Firâvuniyet: Firavunluk. Firâvunmeşreb: Firavunun yolunda olan. Firdevs: cennette bir tabaka. Firdevsî: cennet gibi. firenk: Batılı. firenkmeşreb: Batılıların yolunda giden. firkat: ayrılık. fisâl: ayrılmışlar. fîsebîlillâh: sadece Allah için. fistan: hanım elbisesi. fiten: fitneler. fitne: kargaşa, karışıklık. fitneengiz: fitne sesebi olan. fîzâr: inilti, inleme. fobi: bazı şeylere karşı duyulan korku. fonoğraf: teyp. forma: bölüm, elbise. foya: aldatıcı süs, hile. Frengî: Batı dili, Batı ile ilgili. Frengistân: Batı ülkeleri. Frenk: Batılı. Frenkmeşreb: Batılıların izinde giden. fuâd: kalb, gönül. fudalâ: üstün nitelikli kimseler. fuhş: edebe aykırı hareket, haram, zina. fuhşiyât: çirkin işler, günahlar. fuhûl: büyükler, ileri gelenler. fuhuş: zina, haram fiil, günahlı iş. fukahâ: islâm hukuku âlimleri. fukarâ: fakirler. Furkân: hak ile batılı ayıran Kurân. fusahâ: düzgün ve güzel kanuşanlar. fustat: kıldan yapılan büyük çadır. fusûl: fasıllar, mevsimler, kısımlar. fuzlâ: en faziletli. Fuzûlî: büyük bir divan şairi. fuzûlî: gereksiz, fazlalık. fuzûlîyâne: gereksiz ve fazlalık olarak. füccâr: günahkârlar. fücêten: birdenbire. fücûr: günah, zina, sapma. fülûs: bakır paralar. fünûn: fenler, ilimler, hünerler. fürce: girecek yer, yarık. Fürs: doğu kavimleri. fürû: dallar, kollar, çocuklar, torunlar. fürûat: ayrıntılar. fürûş: döşemeler, yaygılar. füruş: "satan, taslayan" mânâsında son ek. füsehâ: güzel ve düzgün konuşanlar. füsûk: haktan sapma, doğrudan ayrılma. füsûn: büyüleyici güzellik. füsûnkâr: büyüleyici. fütûhât: fetihler, açmalar. fütur: bezginlik, gevşeklik. fütüvvet: iyi geçim, ihsan. füyûz: feyizler, mânevî ihsanlar. füyûzât: feyizler, mânevî gıdalar. füzûlât: gereksiz ve faydasız şeyler. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.