![]() |
O'nun İçin Neler Dememişlerdi?
Kimi «mecnun» demiştihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kimi «kâhin» ve kimi de «şâir» demişti. Kureyş kavmihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hac mevsimi gelince İslam dîninin yayılacağından korkuyorlardı. Buna mâni olmak için bir takım tedbirler almağı düşündüler. Yapacaklarını kararlaştırmağa koyuldular.
İçlerinden biri; "Hac mevsimi yaklaşmış bulunuyor. Şimdi her taraftan adamlar gelecek. Eğer bir tedbir almazsak onlardan da adamlar kandırılacakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Müslüman olacaklar. Bunu önlemenin bir çâresini bulalım. Ne diyeceksek şimdiden kararlaştıralım" dedi. Bu fikir kabul edildi. Ne diyeceklerini kararlaştırmağa başladılar. İçlerinden bâzıları "Kâhin diyelim" dediler. Amma Velid ibn-i Muğîrehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif buna; "O Kâhin değildir. O'nun sözleri aslâ kâhin sözüne benzemez." diyerek îtiraz etti Bâzıları; "Mecnun diyelim." dedi. Velid ibn-i Muğîre; "Olmazhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif mecnun desek kim inanır. O'nda aslâ delilik alâmeti yoktur." "Şâirdir diyelim." diyen oldu. Velid ibn-i Muğîre; "Bu da olmazhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif okudukları şiir değildir. Zîra şiirin kısımlarını biliyoruz. Bu sözler hangi şiirin hangi kısmına uyar ki?" (Hâşâ) "Sihirdir diyelim" diyenler oldu. Velid ibn-i Muğîre; "Bu da aslâ olmaz. Sihirbaza neresi benziyor? Okuyup üflemesi var mı? Sonra düğüm bağlıyor mu? Velhasıl sihirbâzın işlerine benzer bir işi var mı? Yok. O'na nasıl sihirbaz diyebiliriz. Buna kim inanır?" dedi. Rasûlü Ekrem hakkında ne diyeceklerine karar veremediler. Çünkü Ohttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif söyledikleri hiçbir fikrin sâhibi değildi. O'na yakıştırmak istedikleri şeylerle uzaktan yakından alâkası yoktu. Böylece O'na iftira atmağa güçleri yetmedi. Böyle bir mûcizeden habersiz olarak hâlâ O'nun bir peygamber olduğuna inanamamaları ne acı ve hazîn bir nasipsizlik değil mi? Nihâyet Hac mevsimi geldi çattı. Rasûlü Ekrem akın akın Mekke'ye gelen hacıları hak dîne dâvet ediyordu. Medîne'nin yarısından fazlası müslüman olmuştu. Benî Seleme kabîlesinden bir kaç kişi Kur'ân'dan âyetler dinlemişlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif şimdiye kadar duymadıkları şeyler olduğunu gördükleri zamanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hemen müslüman olmuşlardı. Kabîlelerine döndükleri zaman Hz.Peygamberimiz'den bahsederek O'nun basit bir insan olmadığınıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendilerinin müslüman olduklarını söyledikleri vakithttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kabîleden onlara karşı çıkanlar olmuşsa da takdir edenler de çok olmuştu. Hattâ aynı kabîleden Amr'ibn-i Camuh müslüman olan oğluna; "O zâttan işittiğin sözlerden bir kısmını bana söyle" dedi. Fâtiha-i Şerife'yi okudu. Babası hayretler içinde kaldı. "Çok güzelhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif çok güzel. Diğer söyledikleri de bunlar gibi güzel mi?" Oğlu cevap verdi: "Daha güzelleri bile var" Bedevî Araplardan birihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif "Fesdağ bimâ tü'mer. [Meâl-i şerifi: Sana emrolunanı (kafalarını çatlatırcasına) açıktan açığa beyan ethttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif (darılacaksa darılsınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kırılacaksa kırılsınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif) müşriklere aldırış etme.]" (Sûre-i Hıcrhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif âyet 94) Âyet-i Kerîmesini işitince hemen secdeye kapandı ve şöyle dedi: "Bu sözün fesâhatına secde ettim." Bir diğeri de Sûre-i Yûsuf okunurken îmâna gelmişti. Hattâ bu Sûre'nin 80.âyeti okununca şöyle demişti: "Şehâdet ederim ki hiçbir mahluk buna benzer söz söyleyemez." (80. âyet: «Felemmestey'esû minhü hâlesû neciyyâhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ilh. [Meâl-i şerifi: Vaktâ kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif artık ondan ümitlerini kestilerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fısıldaşarak bir yana çekildiler. Büyükleri dedi ki: Babanızın sizden Allah adıyle teminat almış olduğunuhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif daha evvel de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmediniz mi? Artık benhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ya babam bana izin verinceye yahut benim için Allâhu Teâlâ hükmedinceye kadarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif buradan katiyyen ayrılmamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif O hakimlerin en hayırlısıdır.]» Sûre-i Yûsufhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif âyet 80) Ebû Zer bile kardeşinin sözlerini duyduktan sonra îmâna gelmişti. Kardeşi Mekke'nin en tanınmış şâirlerinden biri olan Enis'ti. O'nun şiirlerini herkes zevkle dinlerdi. Bir gün Enishttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Mekke'ye geldiği zaman Hz.Peygamberimiz'in sözlerini duymuştu. Geri döndüğü zaman kardeşi O'nun evsâfını beyân etmişti. Ebû Zerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kardeşinin beyân ettiği şahıs hakkında daha fazla mâlumât toplamak istediğinden olacak ki soruların ardı arkası kesilmiyordu. "Mekkeliler O'nun hakkında ne diyorlar?" Enis; "Şâirdirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kâhindirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sihirbazdırhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif diyorlar. Benhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kâhinlerin sözlerini işittimhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sonra şâirlerin şiirlerini dinledim ve sihirbazları gördüm. Muhammed (S.A.V.) denilen zâtı kimselere benzetemedim. Anladım ki Muhammed (S.A.V.) doğrudurhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif diğerleri yalancıdır." Enis'in kardeşi Ebû Zer hiç fırsat kaybetmeden müslüman oldu. Kardeşinin sözleri üzerine müslüman olanlar o kadar çoktu ki artık Peygamberimiz'i görmeden müslüman olanlar da artıyordu. Kur'ân-ı Kerîm'in hiçbir şeye benzememesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sâdece kendisine benzemesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif O'nu daha da yüceltiyordu. O ne şiirdirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ne de nesirdir. Ohttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif tamamen bir mûcizedir. Bütün Âyet-i Kerîme'ler belâğat bakımından bir derecede olmayıp birbirine nazaran daha üstündür. Amma cümlesi mûcizedir. Yânî misli ve benzerini meydana getirmekten insanlar âcizdir. Sade insanlar değil bütün kâinât âcizdir. Müşrik Arap ulemâsından bâzılarıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kur'ân-ı Kerim gibi bir kitap meydana getireceklerini söyleyerek çalışmalara başladılar. Fakat çalışmaları kendi istekleri ile yarıda kaldı. Çünkü söyledikleri sözler çok basit cümleler oldu. Muallâkat-ı Seb'ahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kâbe duvarlarında asılı idi. Onların okuyucusu vardı. Şiir yazmak ve okumak Arapların üzerinde durdukları bir mevzuu idi. O zamanlarda en câhil kimseler bile muhayyilelerinin genişliğine göre şiir yazarlar ve bu şiirlerle yarışmalara katılırlardı. İçlerinden en güzelleri seçilerek yazarlarına hediyeler verilirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif taltif edilirlerdi. Belağatın en âlâ derecesinde olan Kur'ân Âyetleri nâzil olmağa başlayınca şâirler arasında da çözülmeler başladı ve şu Âyet-i Kerîme'yi; (estaîzübillâh) "Ve Kîle yâ ardubleî mâeki veya semâü aklıi ve ğîzel'mâü ve gudiyel'emrü vesteved alel' cûdiyyi ve Kîle buğden lil kavmizzâlimînhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif [Meâl-i şerif: Allâhu Teâlâ tarafından denildi ki; "Ey arzhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suyunu yuthttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ey gök sen de tut." Su kesildi iş olup bitirildihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif (Gemi de) Cudi (dağının) üzerinde durdu. O zâlimler güruhuna "uzak olsunlar" denildi]" (Sûre-i Hudhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif âyet 44) duyanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dinleyenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif belağattan anlayanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bütün insanlar müslüman oldular. Bu Âyet-i Kerîme birçok kimseye tesir etmişti. O vakitlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Muallakâtı Seb'a şâirlerinin en meşhuru İmri-ül Kays'dı. Kardeşi yaşıyordu. Bu Âyet-i Kerîme'yi işittiği zaman şöyle dedi: "Artık kimsenin bir diyeceği kalmadı. Kardeşimin şiiri dahi bu sözlerin yanında duramaz. Bu sözler gerçek olanlardır". Doğruca Kâbe'ye giderek kardeşinin şiirini indirdi. Diğerlerinin de bir hükmü kalmamıştı. Çünkü kardeşinin şiiri en yüksekte duruyordu. Yüksekteki indirilirse alçaktakilerinin hükmü kalır mıydı? Artık Kâbe duvarında sâdece Kur'ân-ı Kerîm'in Âyetleri vardı. Halk onları okuyarak yüce sanatın zevkine varıyordu. Diğer eserlere bakanlar yoktu. Müşrik kalmakta israr edenler ise bu duruma çok kızıyorlardı. Amma ellerinden bir şey gelmiyordu. Susmaktan başka çâreleri yoktu. Birçok kimselerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu Âyetlerin Allah Kelâm'ı olduğuna inanmışlardı. Zirahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onlar Peygamberimiz'in ümmî olduğunu biliyorlardı. Böyle sözleri kendi başına söylemesine imkan yoktu. Söyleyebilmesi için bilmesi gerekti. Bilmesi için de ya duyması ya da okuması lâzımdı. Halbûki Peygamberimiz ne biliyorduhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ne de başkasından duymuş veya ders almıştı. Ne var kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif en büyük bir mûcize olarak Cenâb-u Hak bir anda geçmişlerin ve geleceklerin ilmini Habîbi Muhammed'ül Mustafa (S.A.V.)'e ihsan etmiş ve O'nu her türlü ilim ve hikmetin menbaı kılmıştı. alıntı |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.