![]() |
Suikastler Tarihi
Abraham Lincoln Suikastı
Amerika Birleşik Devletlerinin 16. Cumhurbaşkanı Abraham Lincoln'ün çocukluğu yoksulluk içinde geçmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif doğru dürüst okula bile gidememişti. Küçük yaşta babasıyla birlikte ormanlarda kereste biçmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif nehir gemilerinde çalışmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir kürk tüccarının kâtipliğini yapmıştı. 1818 yılındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İndiana'yı kasıp kavuran bir salgın hastalık sırasındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif baba-oğul bütün bir sonbahar mevsimi boyunca tabut yapıp sattılar!.. Böylesine yoksulluk içinde geçen çocukluk ve gençlik günlerihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Abraham Lincoln'ün kendi kendini yetiştirip 1834'te avukathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1860'ta da A.B.D. Cumhurbaşkanı olmasını engelleyemedi. Köleliğe karşıydı Lincoln. Yetişme biçiminin onun bu düşünüşünde büyük etkisi olmuştu. Beyaz Amerikalının zencilere uyguladığı insanlık dışı tutumhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Abraham Lincoln'ün üzerinde çocukluğundan beri derin izler bırakmıştı. Cumhurbaşkanı seçilmeden öncehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif köleliği kaldırmanın çok zor olduğunu biliyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hiç olmazsa daha da yayılmasını önlemeyi düşünüyordu. Abraham Lincoln'ün cumhurbaşkanlığına seçilmesi. Güney Eyaletlerinde ayaklanmanın başlaması için sanki bir işaret oldu. 1861 şubatındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Güney Carolina ve onu izleyen 10 eyalet Birleşik Devletlerden ayrılarak aralarında bir Konfederasyon kurdular. Başkenti Richmond olan bu devletin anayasasında şöyle bir madde yer alıyordu : "Zencihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif beyaz insanla hiç bir zaman eşit haklara sahip olamazhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kölelikhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yani beyaz ırka boyun eğmek; zencinin olağan bir durumudur..." Öte yandan Abraham Lincolnhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 4 mart 1861'de verdiği bir söylevle : "Hiç bir eyaletinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öbürlerinin onayı olmadan Birlik'ten ayrılamayacağını.." ileri sürüyordu. Güneylilerin buna verdikleri karşılıkhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 12 Eylül 1861'de Charleston limanındaki Sumter kalesini topa tutmak biçiminde oldu. Bu iç savaş demekti. Dört yıl süren iç savaşın sonlarına doğru. Cumhurbaşkanlığı süresi dolduğundanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yapılan seçimlerde yeniden adaylığını koydu ve kazandı. Abraham Lincoln bu haberi soğukkanlılıkla karşılamış ve: "Amerikan halkıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dereden geçerken at değiştirmenin doğru olmadığına inandığı içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif seçimlere katıldım..." demişti. 14 mart 1865'tehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ikinci defa Beyaz Saray'a giderken Başkan Lincoln halka verdiği demeçte şöyle diyordu : "Hiç kimseye karşı kin beslemedenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Tanrı'nın bize doğru yolu göstermek için verdiği güce dayanarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yaraları sarmayahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif savaşın güçlüklerini yüklenenlerin dul eşleriyle yetimlerini düşünmeye ve giriştiğimiz bu işi tamamlamaya çalışalım ki; kendi aramızda ve dünya uluslarıyla barışı gerçekleştirebilelim..." Lincoln'ün bu konuşmasından bir ay sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 9 Nisan 1865'te Güney orduları komutanı General Leehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Appomotox şehrinde kılıcını Birleşik Devletler başkomutanı General Grant'a teslim ediyordu... 13 Nisan perşembe günü de Washingtonhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Güney'in teslim olmasını kutlamak için baştan aşağı donanmıştı. 14 Nisan 1865 cuma gününü Beyaz Saray'da çalışmakla geçiren Abraham Lincolnhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif akşam biraz eğlenebilmek içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ford Tiyatrosundahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sahnenin hemen yanındaki locada "Amerikalı Yeğenimiz" adlı oyunu seyrediyordu. Locada Lincoln'-den başka Clara Harris adında bir bayan konuğu ve koruyucusu binbaşı Rathbone bulunuyordu. Bu sırada tiyatronun oyuncularından John Wilkes Boothhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif locanın önüne gelmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif günlerdir inceden inceye hazırlanan planı uygulamaya başlamıştı. Boothhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aşırı bir Güneyliydi. Dolayısıyla Abraham Lincoln'ün amansız düşmanıydı. Birkaç hafta önce Cumhurbaşkanının tiyatroya geleceğini öğrenincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hazırlıklarına hız vermişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif oyunu tekrar tekrar seyretmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif halkın özellikle hangi sahneye güldüğüne dikkat etmişti. Daha sonra Lincoln'ün oturacağı locanın kapısındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif içeriyi görebilmesine yardım edecek küçük bir delik açmıştı!.. Suç ortaklarıyla da görüşerekhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sonunda her şeyin hazır olduğunu bildirdi. O gece tiyatroya giderken şöyle diyordu: "Sahneden ayrıldığım zamanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Amerika'nın en ünlü adamı olacağım!." Boothhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif locanın önüne gelincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif küçük delikten içeri baktı. Lincoln ve yanındakiler kendilerini oyuna kaptırmışlardı. Halkın en çok güldüğü bölüme gelindiğindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kapıyı açarak locaya girdi. Seyircilerin kahkahalarını bastıran bir patlama sesi duyuldu ve Abraham Lincoln'ün başı göğsüne düştü!.. Binbaşıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bundan sonra kendini toplayıp suikastçının üzerine atıldıysa dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Booth bu sefer de bıçağını kullanarak onu yere serdi ve locadan sahneye atlayarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ne olduğunu anlayamayan halkın şaşkın bakışları arasında arka kapıdan kaçtı.. Aynı gece Dışişleri Bakanı Swardhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif evinde dev yapılı bir adamın saldırısına uğruyordu. Adamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sward'ı boğarkenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif karısınınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif oğlunun ve hizmetçisinin yetişmesi üzerine kaçmak zorunda kaldı. Yine o gecehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif başka bir ziyaretçihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Başkan Yardımcısı Johnson'ın evi önünde dolaşıyordu. Fakat içeriye girmeye cesaret edemedi. Bir gece içinde Amerika Birleşik Devletleri'ni yöneten üç kişi yok edilmek istenmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fakat ancak Booth suikast planını gerçekleştirebilmişti. Ağır yaralanan Lincolnhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ertesi gün öldü. Washington'dan kaçmayı başaran Boothhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif günlerce sonra izi bulunarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir çiftlikte sarıldı. Yanında bulunan suç ortaklarından biri teslim olduhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Booth ise intihar etti. Böylece katilhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ancak 96 yıl sonra bir rastlantı sonucu ortaya çıkacak sırrını da mezara götürmüştü. Yakalanan öteki suikastçılar da askeri mahkemede yargılandıktan sonra asıldılar. Bunların bir tanesi de kadındı!.. 1961 yılında Philadelphia'da eski kitap satan dükkânlardan birinde bulunan askerlikle ilgili kitabın içindeki şifreli mesajhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Lincoln'a yapılan suikastın karanlıkta kalmış noktalarını aydınlığa kavuşturdu. Doksan altı yıl bir kıyıda unutulup kalan kitaphttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif uzmanlarca incelenincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif mesajın uydurma olmadığı ve 1868'de sayfalar arasına yazıldığı kabul edildi. Aceleyle yazıldığı anlaşılan cümlelerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Abraham Lincoln'ün hükümetinde Savunma Bakanı olan Edwin M. Stanton’ın gizli güvenlik şefi Tuğgeneral C. Baker'a aitti. Baker da 1868 yılında esrarlı bir biçimdehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bazılarına göre arsenikle öldürülmüşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu satırları da ölümünden beş ay önce kitabın içine yazmıştı. General yazısındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üç kere öldürülmek istendiğinihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sürekli olarak izlendiğini belirtiyor ve şu cümleyi kullanıyordu: "Yeni Roma'da üç adam yürüyordu; biri Yahuda (Hz. İsa'yı ele verip onun çarmıha gerilmesine sebep olan on iki Havari'den biri) ikincisi Brütüs ve bir de casus... Casus bendim; C. Baker. Yahudahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif vurulan adam ölmek üzereykenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onun yanına giderek aslında nefret ettiği adama saygı gösterisinde bulundu. Adam ölünce de şöyle dedi: "Şimdi tarih onahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ulus bana sahip.." Bu şifreli yazıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Lincoln'ü öldürten adamın Savunma Bakanı Edwin M. Stanton olduğunu ortaya çıkarıyordu. Yazıda sözü edilen Yeni Roma: Washingtonhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Yahuda: Stantonhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Brütüs: oyuncu Brooth ve casus da kendisinin belirttiği gibi General Baker'dı... Gerçekten de Savunma Bakanı Stantonhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Lincoln ölmek üzereykenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yatağının başucundaydı. Ve öldüğünde : "O artık tarihin malı oldu..." demişti. Şifrehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu cümleyi tamamlıyor ve Bakan’ın amacını açıklıyordu. Aynı gece içinde Lincoln'la birlikte yardımcısı Johnson ve Dışişleri Bakanı Sward'ın öldürülmesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Stanton'un Birleşik Devletlerin bir numaralı adamı olmasını sağlayacaktı. Lincoln’ün oğlu Toddhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1926 yılında ölmeden az önce bir dostunahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif babasının evrakı arasında bulunan bazı belgeleri kimseye göstermeden yaktığını söylemiş ve nedeni sorulduğunda: "Belgelerdenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif babamın yardımcılarından birinin ona ihanet ettiği anlaşılıyordu. Bu yüzden bu belgelerin ortadan kaldırılmasının doğru olacağını düşündüm." karşılığını vermişti... Hz. Osman Suikastı Hz. Muhammet bir gün evinde yatak kıyafetiyle oturmuşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif az önce kendisini ziyarete gelen Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'le konuşuyordu. Bir süre sonra kapı çalınmış ve kendisine Hz. Osman'ın geldiği bildirilmiştihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Osman'ın geldiğini öğrenen Hz. Muhammethttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hemen başka bir odaya geçerekhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üzerindeki geceliği çıkarmış elbiselerini giymişti. Hz. Muhammet'in bu davranışını gören Hz. Ayşehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif elbiselerini neden giydiğini sormuş ve şu karşılığı atmıştı: "Osman'dan melekler utanırhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ben nasıl utanmam!..)" Ne acıdır kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Muhammet'in böylesine saygısını kazanan bu büyük adamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öldürmesini bilmediği içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisine baş kaldıranlar tarafından vahşice öldürülecekti... Hz. Osmanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hicret'ten 47 yıl öncehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bugünkü tarihle 575'te Mekke'de dünyaya gelmişti. Mekke'nin soylu Kureyş ailesindendihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif O tarihlerde Kureyşliler birçok kollara ayrılmışlardı. Bunların en önemlilerihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Muhammet'in de bağlı bulunduğu Haşimilerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öbürü Hz. Osman'ın soyu olan Emevilerdi. Bu iki aile Mekke'yi birlikte yönetiyordu. Hz. Osman Müslümanlığı kabul ettiğinde 34 yaşındaydı. Müslüman olduktan sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Muhammet'in büyük kızı Rukiye'yle evlenmişti. Fakat Rukiyehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif amansız bir hastalık sonucu ölüncehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Muhammet bu sefer küçük kızı Ümmü Gülsüm'ühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aralarındaki akrabalık bozulmasın diye Hz. Osman'a verdi. Böylece Hz. Osman iki kere peygamber damadı oldu. Bundan ötürü de kendisine "İki Nur Sahibi" anlamına gelen "Zinnureyn" deniliyordu. Hz. Osmanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yumuşak başlıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dürüsthttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif son derece dinine bağlı bir kimseydi. İnsan sevgisi ve acıma duygusuhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onun en büyük özelliklerindendi... Hz. Muhammet'i içtenlikle sever. Onun uğrunda hiç bir fedakârlıktan kaçınmazdı. Etkili bir konuşmacıydı. Kur'an-ı Kerim'in kitap haline getirilmesinde olduğu kadar Müslümanlığın yayılmasında da büyük çaba göstermiş ve başarı sağlamıştı. Hz. Osman'ın Halifeliği zamanındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İslâm Devletihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Orta Asya'dan Atlas Okyanusuna kadar uzanıyor; İranhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Azerbaycanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Irakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Suriyehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Filistin ve Mısır'ı içine alıyordu. Bütün bu ülkelerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Basrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Küfehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Şam ve Mısır Valilikleri tarafından yönetilirdi. Onun amacıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hzhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ömer'den devraldığı bu büyük İslâm devletinin sınırları içindeki değişik ırkhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dil ve dindeki toplumları birbirleriyle kaynaştırmakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ileri ve uygar bir yönetim kurmaktı. Bunda başarı kazanmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Ömer'in yerini tam anlamıyla doldurmuştu. On iki yıllık Halifeliğinin ilk altı yılıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif tam bir güvenlik ve düzen içinde geçmişti. Ülkede eksiksiz bir denetim kurulmuşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif tarım ve ticaret alanlarında büyük atılımlar yapılmıştı. Ne var kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif varlıkları çoğaldıkça Müslümanlar yaşadıkları gösterişsiz ve yalın hayattan uzaklaşıp dünya zevk ve nimetlerinden yararlanmak için günlerini gün etmeye bakıyorlardı. Hz. Muhammet bir konuşma sırasındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif rekabet ve kin duygusunun varlıkla birlikte geleceğini bildirmişti. Gerçekten de öyle olmuştu; aralarına çıkar ayrılıkları girdikçehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Müslümanların birliği bozuluyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif eski içtenlik ve gerçek dostluk hiç bir yerde görülmez oluyordu. Artık Müslümanlar da Bizanslılar -ve İranlılar gibihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif saraylarda oturuyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif değerli kumaşlardan elbiseler giyiyorlardı. Hz. Muhammet'in döneminde yaşamış olanlar yaşlanmışlardı. Onların yerine geçen yeni kuşak eskilerin ülkülerine bağlılığından yoksundu. Madde ve çıkar onlara daha çekici geliyordu. Öte yandan Kureyş'in iki kolu olan Haşimilerle Emeviler birbirlerine düşman kesilmişlerdi. Emevilerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Osman'la olan yakın akrabalıklarından yararlanıp bütün yüksek memurlukları ellerine geçirmişlerdi. Bu durumdan en çok Haşimiler yakınıyorlardı. Bu Sıralarda Mısır'dan birkaç kişi Medine'ye gelerek Hz. Osman'a Vali Abdullah bin Sa'd'ı şikâyet ettiler. Halife Hz. Osmanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Vali'yi azarlayan bir mektup yazdı. Gelenlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif mektubu Vali'ye ilettiklerindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Abdullah bin Sa'd Halife'nin buyruklarına boyun eğeceği yerdehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onları dövdürdü. Dahası şikâyetçilerden birihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dayak sırasında öldü. Bu olayhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif genel hoşnutsuzluğun su üzerine çıkmasına ve birtakım ayaklanma girişimlerine yol açtı. Ayaklananlar Basrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Küfe ve Mısır üzerinden Medine'ye doğru üç ayrı koldan yürüyüşe geçtiler. Ancakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Medine'de Hz. Osman'ı tutanların bir ordu topladıklarını işitincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kentin yakınlarında konakladılar. Gelenler 600 kişiydiler. Duydukları bu haberin doğruluğunu öğrenmek içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Medine'ye birkaç kişilik bir kurul gönderdiler. Bunlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Medine'de Hz. Alihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Talha ve Zübeyr'den başkahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Muhammet'in eşleri ve kentin ileri gelenleriyle görüştüler. Hac amacıyla geldiklerinihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ayrıca halka kötü davranan memurların görevlerinden alınmaları için başvuracaklarınıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif arkadaşlarının da Medine'ye girmelerine izin verilmesini söylüyorlardı. Talha ve Zübeyr söylenenlere inanmadılar. Ayaklananlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kötü amaçlarının ortaya çıktığını görünce Medine'nin dışında bekleyen arkadaşlarının yanına döndüler. Aralarında yeniden bir görüşme yaptıktan sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Mısırlıların Hz. Ali'ye. Basralıların Talha'ya ve Kulelilerin ise Zübeyr'e baş vurarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kabul ederlerse Hz. Osman'ın yerine kendilerini Halife seçeceklerini söyleme kararını aldılar. Teklif aynı anda üçüne birden yapılacak ve onların iktidar tutkuları kamçılanarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif düşmanlarını parçalayıp güçsüz düşüreceklerdi. Hz. Ali olup bitenlerden kuşkulandığı içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Medine'de asker toplamışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif oğulları Hasan ve Hüseyin'i de Hz. Osman'ı korumakla görevlendirmişti. Kendisi de Medine dışında karargâh kurmuştu. Burada Mısırlıların.temsilcileriyle görüşen Hz. Alihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif teklifi öğrenince öfkelendihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hepsini kovdu. Öteki asi kurulları da Talha ve Zübeyr'den aynı karşılığı alıncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gidiyormuş gibi yaptılar. Bunun üzerine Hz. Alihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif askerleriyle Medine'ye döndü. Fakat ayaklananlar birdenbire geri dönerek saldırıya geçmişler ve güvenlik tedbirlerinin kaldırıldığı Medine'ye girmişlerdi. Kendilerine karşı koyanların öldürüleceğinihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif halka hiç bir kötülüklerinin dokunmayacağını açıklayan isyancılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Osman'ın gönderdiği kişilerin öğütlerini dinlemediler. Daha sonra Medine'nin ileri gelen kişileriyle ayaklananların yanına giden Hz. Ali: "Gitmeye karar vermişken niçin geri döndünüz?" diye sordu. İsyancılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Ali'ye amaçlarının Hz. Osman'ı Halife'likten düşürmek olduğunu söylediler. Hz. Osman'ı tutanlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif isyancılarla çarpışmak için ondan izin istediler. Fakat Hz. Osmanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisinin yüzünden Müslüman kanı akıtmasından yana olmadığındanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onlara bu izni vermedi. İsyancılar Medine'ye yerleşmişlerdi. Hz. Osman ise. sanki hiç bir şey olmamış gibi imamlık görevine devam ediyordu. Ona karşı olanlar da arkasında namaz kılıyorlardı. Bir cuma namazında Hz. Osman minberdenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif isyancılara seslenerek: "Sizler lanetlenmiş kişilersiniz. Gelin asilikten vazgeçinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif lanetlenmiş olmayın!.." dedi. Camide bulunanlardan birkaç kişi de onun bu sözlerini onayladılar. Buna çok kızan asilerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif halkı taşa tuttular. Atılan taşlardan biri de Hz. Osman'ın başına geldi ve bayılmasına yo! açtı. Vilâyetlerdehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Medine'deki karışıklıklar öğrenilincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Osman'ı kurtarmak için hazırlıklar başladı. Şam'danhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kûfe'den ve Basra'dan ona bağlı birlikler hızla Medine'ye doğru ilerlemeye başladılar. Tehlike içinde olduklarını anlayan isyancılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif işi çabucak bitirmek için Hz. Osman'ı öldürmeye karar verdiler. Hz. Ali isyancıların kararını öğrenincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif oğulları Hasan ve Hüseyin'i yeniden Hz. Osman'ı korumakla görevlendirdi. Talhahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Zübeyr ve öteki seçkin kişiler de oğullarını Hz. Osman'ın yanına gönderdilerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öte yandan isyancıların Hz. Osman'ı öldürmeye iyice kararlı olduklarını gören Hz. Ali onlara: "Kılıçlarınızı sıyırmayın; sıyırırsanız bir daha kınına koyamazsınız! Unutmayınız kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Medine'yi koruyan meleklerdir. Eğer onu öldürürsenizhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif melekler Medine'yi bırakıp giderler! Bir Halife öldürülürcehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 30 bin insan öldürülmüş sayılır." diye onlara öğüt verdi fakat bu sözlerinin bir etkisi olmadı. İsyancılar bir gün saldırıya geçip Hz. Osman'ın evini ok yağmuruna tuttular. Atılan oklardanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Ali'nin oğlu Hasan'lahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Talha'nın oğlu Muhammet yaralandı. İsyancılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ok atarak bir sonuç alamayacaklarını anlayıncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bitişik evin duvarını delerek Hz. Osman'ın evine girdiler. Bu sıralarda Hz. Osman 82 yaşındaydı. Bir gece önce düşünde Hz. Muhammet'i görmüş ve Peygamber ona: "Yarın akşam iftarı bizim yanımızda yapacaksın..." demişti. Delik duvardan içeri giren isyancılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Osman'ı oruçlu ağzıyla Kur'an-ı Kerim okurken buldular. Muhammet bin Ebubekirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Osman'ın sakalından tutarak: "Şimdi seni elimden hiç kimse alamaz!.." diye bağırdı. Hz. Osmanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Muhammet bin Ebubekir'in yüzüne bakarak yavaş bir sesle: "Baban bu halini görsehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ne kadar utanırhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ne kadar üzülürdü..." deyincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ebubekir utancından kaçtı. Geriye kalan üç suikastçıdan biri kılıcını çekerek Hz. Osman'a doğru salladı. Eşinin yanında bulunan Naile Hatunhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Osman'ı korumak için kollarını siper etmek isteyince parmakları doğrandı. Bu sefer öbür iki suikastçı Halife'ye saldırdı. Biri kılıcını Hz. Osman'ın göğsüne saplarkenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öteki de boğazına sarıldı. Az sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hz. Osman kanlar içindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif cansız yerde yatıyordu. Hz. Osman'ın kanıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif okumakta olduğu Kur'an'ın üzerine sıçramıştı. Naile Hatun'un bağırışı üzerine koşan kölelerden birihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikastçilerden ikisini öldürdühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üçüncüsü kaçmayı başarabildi. Kapıda nöbet bekleyenler de içeriden gelen gürültüleri duyuncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif odaya girmişlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fakat geç kaldıklarını görmüşlerdi. İsyancılar iki gün Medine'ye egemen oldular. Korkusundan kimse sokağa çıkamıyordu. Hz. Osman'ın cesedi iki gün olduğu yerde kaldı. Sonunda Hz. Ali. Hz. Osman'ın gömülmesi için harekete geçti. Ölüyü taşlamak isteyen isyancıları dağıttı. Hz. Osman'ın cenazesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Medinelilerden ancak 20 kişi tarafından kaldırılarak gömüldü. Hz. Osman'ın Kur'an-ı Kerim üzerine sıçrayan kanı hiç bir zaman kurumadı. Müslümanlar arasındaki savaşın başlangıcı oldu. Yüzyıllarcahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sanki bu kanın kurumasını önlemek istercesinehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif mezhep kavgalarıyla Müslümanlar birbirlerinin kanını akıtıp durdular |
Cevap : Suikastler Tarihi
II. Aleksandr Suikastı
Akşam yemeği için sofrayı son defa gözden geçiren saray teşrifatçısı kapıda görünmüş ve tam: "Haşmetmeab!.." diye söze başladığı sıradahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif birden korkunç bir patlama duyulmuştu. Sarayın yemek salonu bu patlama sonunda çökmüşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 11 askerin ölümüne 40 askerin de yaralanmasına yol açmıştı. Bomba yemek salonuna gizlice yerleştirilmişti. Fakathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif istenilen zamanda patlatılmamışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif daha doğrusuhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Rus Çarı II. Aleksandr bir yakınıyla konuşmaya daldığından biraz gecikmiş ve bu gecikme de onun hayatını kurtarmıştı. Başsavcı'nın sıkı kovuşturması sonucuhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikastı Stefan Kalturin adındaki marangozun düzenlediği anlaşıldı. Marangozhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Çar'ın yemek masasının altına yirmi kilo patlayıcı madde yerleştirmiş ve II. Aleksandr’ın yemek salonuna geleceği sırada fitili ateşleyip kaçmıştı. Bu Çar'a yapılan ne ilk ne de son suikasttı. Zincirleme suikastları doğuran olayhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1876 yılında Petersburg'daki kışlık sarayın tam karşısındaki Piyer ve Pol kalesinde geçti. Bu tarihte kale siyasi mahkûmlarla ağız ağıza dolmuştu. Bagolyubov adlı genç öğrenci de bu mahkûmlardan biriydi. Gençhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir gün hücresine götürülürkenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Petersburg Polis Şefi General Trepov'la karşılaşmıştı. Trepovhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Bagolyubov'a şapkasını çıkartmasını söyledi. Fakat Bagolyubov bu emre uyacağı yerdehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif şapkasını başına daha da sıkı olarak geçirdi. Onun bu davranışına kızan Petersburg Polis Şefihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dayak cezasının kaldırılmış olmasına rağmenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öğrenciye yüz kamçı attırdı. Bu hem öteki suçlularınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hem de serbest bulunan Çar aleyhtarlarının arasında büyük bir kızgınlık yarattı. Bu kızgınlığı en çok duyanlardan biri dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Vera İvanovna Zasuliç adında bir kadındı. Bagolyubov'un öcünü almaya karar veren Zasuliçhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir gün Polis Şefi Trepov'un odasına bir iş bahanesiyle girmiş ve cebinden çıkardığı tabancayla onu kanlar içinde yere sermişti. Trepov'u ağır yaralayan Zasuliçhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif elinden tabancayı yere atarak polislerin gelip kendisini tutuklamalarını büyük bir soğukkanlılık içinde beklemişti. Suikasthttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Çar aleyhtarı çevrelerde büyük şaşkınlık yarattı amahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif asıl şaşkınlık Vera Zasuliç'in yargılanması sonucu mahkemeden beraat etmesiyle meydana geldi. Buhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif beraathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Çarlık Hükümeti çevrelerini öfkeden çılgına döndürmüştü. Polislerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Vera Zasuliç'i mahkeme salonundan çıkarken yeniden tutuklamak istediler. Fakat kapıda bekleyen atlı bir araba kadını onların bulamayacağı güvenlikli bir yere kaçırdı. Vera bir anda Rusya'da acı çeken halkın kahramanı haline gelmiştihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ülkede serbestçe dolaşması artık imkânsız hale geldiğinden İsviçre’ye kaçtı. Vera'nın yargılandığı günlerdehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Piyer ve Pol kalesinde bulunan 193 ihtilâlcinin de duruşması vardı. Mahkûmların arasında pek çok da kadın bulunmaktaydı. Bunlardan biri de beş yıldır yargılanmasını bekleyen ve daha sonraları "Devrim'in Büyükannesi" adı verilecek olan Kievli Katerin Breşkovskaya'ydı. Her zaman Breşkovskaya'nın yanında bulunan ve davranışlarından iyi bir aileden geldiği anlaşılan kızıl saçlı bir genç kız dikkatleri üzerine çekiyordu. Sofia Prevskaya adındaki bu kızhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Petersburg Valisinin öz kızı ve Eğitim Bakanı'nın yeğeniydi. Babasının zalimliği genç kızı halkın yanına itmişti. Sofia Prevskaya birkaç yıl sonra serbest bırakılacak ve Çar II. Aleksandr'a sayısız ve başarısız suikastlardan birini düzenleyecekti. Vera'nın beraat etmesinden sonra suikast olayları daha da artmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bütün Rusya'ya yayılmıştı. 21 şubat 1879'da Prens Kropotkin öldürüldü. Yine aynı günlerde Petersburg'da General Mezentçev bir tedhişçi tarafından vuruldu. Suikastçı bir atla kaçmayı başardı. 23 mart 1879'da General Deretlen de başka bir tedhişçinin saldırısına uğradı. Tedhişçiler hükümet ileri gelenlerinden sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendilerine hedef olarak Çar II. Aleksandr'ı seçmişlerdi. 14 Nisan 1879 tarihinde Car'a ilk suikast yapıldı. Bir gezinti sırasındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Soloviev adındaki suikastçıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Çar'a beş el ateş ettiyse de tutturamadı ve yakalanarak idam edildihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ikinci suikast 1 Aralık 1879'dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif o sıralarda serbest bırakılmış olan Sofia Prevskaya'nın başkanı bulunduğu bir grup tarafından Kırım'da Çar'ın geçeceği tren yoluna bomba konularak yapıldı. Bomba patlayınca birçok vagon devrilmiş fakat II. Aleksandr bir önceki trenle geçtiğinden bu suikast da sonuçsuz kalmıştı. Suikastçıların inatla kendisini öldürmeyehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif çalıştıklarını en sonunda anlayabilen Çarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif canını kurtarmak için bir Millet Meclisinin kurulmasını kabul etmek zorunda kaldı.http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Halkın devlet işlerine karışmasını sağlayacak olan bu kararı Çar II. Aleksandr 1 Mart 1881'de imzalamıştı. Ertesi gün yayınlanarak halka yeni bir düzenin kurulduğu bildirilecekti. Fakat Çar çok geç kalmıştı. Bu kararı grandüklerine ve bakanlarına haber verdikten sonra askeri bir törene gitti. Dönüştehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Katerina kanalının yanından geçerken. Çar'ın kapalı arabasınahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onun aldığı karardan haberleri olmayan suikastçılar tarafından havluya sarılmış bir bomba atıldı. Patlayan bomba birkaç muhafızını öldürdühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisine bir şey olmadı. II. Aleksandr arabadan çıkarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kanlar içinde yatanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif muhafızlarının yanına gitmişti. Arabacısının: "Durmayalım Çar Hazretleri! Tehlike henüz geçmedihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hemen saraya gidelim!.." demesine aldırmıyordu bile. Birkaç saniye sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif II. Aleksandr'ın ayakları dibinde patlayan ikinci bombahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif arabacının ne kadar haklı olduğunu göstermişti!.. Şimdiye kadar birçok suikasttan kurtulan II. Aleksandrhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu sefer ölüm derecesinde yaralanmıştı. Aceleyle saraya götürülüp çalışma odasındaki divana yatırıldığında gözleri kapanmıştı. Bir ayağı kopmuşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öteki de parçalanmıştı. Üç doktor başucunda ellerinden geleni yaptılar ama II. Aleksandr'ı ölümden döndüremediler. Bir saat kadar sonra doktorlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yandaki odada bekleyen çember sakallı ve son derece iriyarı Veliaht III. Aleksandr'a babasının artık hayatta olmadığını bildiriyorlardı Jül Sezar Suikastı Jül Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif M.Ö 101 yılında Roma'da soylu bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Sağlam bir eğitim gördüğü gibihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ailesi tarafından bir silahşor olarak yetiştirilmişti. Edebiyata ve güzel sanatlara aşırı bir düşkünlüğü vardı. Fakat bu genç adamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dünya zevklerinehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif içkiye ve kadınlara karşı da aynı ilgiyi duyarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu arada kendisine açılan erkek kollarına hiç çekinme duymadan vücudunu teslim ederdi. Olağanüstü bir hatiphttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yaman bir binicihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kadınları baştan çıkarmada eşi bulunmaz bir ustaydı. Roma'da genelev sokağında bir oda tutarak yıllarca sefahat içinde yaşamıştı. Annesi Auraliahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu çok yakışıklıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif güzellikte mitoloji kahramanları Adonis ve Paris'le eş tutulan oğluna para yetiştirmekte güçlük çekiyordu. Jül Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif parası tükenincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif arkadaşlarından ve düşüp kalktığı yosmalardan borç alırhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir daha da ödemezdi. Onlara şöyle derdi yalnızca: "Dostlarımhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Roma İmparatorluğunu pençeme alacağım güne kadar bana zaman veriniz..." Yirmi yaşlarındayken. İmparator Sulla'nın can düşmanı Marius'un yeğeni olduğu içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Roma'dan kaçmak zorunda kaldı. Anadolu'ya kaçmak isterken korsanların eline düştü. Korsanlar onu Antalya'ya götürmüşler ve kurtuluş parası olarak 20 talent istemişlerdi. Genç delikanlı kendisine biçilen bu fiyat karşısında küplere binmiş ve : "Hayvanlar!.http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ben 20 talentlik bir tutsak mıyım? Yakaladığınıza iyi bakınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif size 50 talent getirteceğim!..)" diye bağırmıştı. Roma'daki ailesine bir mektup göndermişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif para gelinceye kadar da korsanlarla al takke ver külah bir hayat yaşamıştı. Onlarla içki içiyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif şiirler okuyup oyunlar oynuyordu. Ara sıra da korsanlara : "Hayvan herifler!.. Elinizden bir kurtulursamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif göreceksiniz hepinizi astıracağım!.." diyordu. Korsanlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu deli dolu gencin sözlerini ciddiyi almazlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gülmekle yetinirlerdi. Parası gelince özgürlüğüne kavuştu ve Ege bölgesindeki Milet kentine gitti. Buradan sağladığı birkaç gemiylehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisini tutsak eden korsanların üzerine giderekhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onları Antalya açıklarında yakaladı. Hepsini zincire vurup Bergama'ya götürdühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Vali'nin vereceği emri beklemeden hepsini astırdı. Roma'ya dönüp siyasi hayata atıldığında 33 yaşlarındaydı. Yakın arkadaşlarından birihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Jül Sezar'a siyasi tutkuları olduğunu söylediğinde ondan şu karşılığı aldı : "Ne diyorsun sen! Makedonyalı Büyük İskender'in hayatını okumadın mı? O benim yaşımdayken bütün dünyayı ele geçirmişti. Ben daha ne yaptım?" Kırk bir yaşına geldiğindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Roma'nın seçkin kişilerinden biri olmuştu. Çağının ünlü generallerinden Crassus ve Pompeus ile üçlü bir anlaşma yaparak kendisini "Konsül / Devlet Başkanı" seçtirtti. Dostlarına ve düşüp kalktığı kadınlara olan 1300 talent borcunu ödemek için Galya Valiliği’ni de üzerine aldı. Bu yetki kendisinde olmasına rağmen Senato ses çıkaramadı. Çünkü Jül Sezar’ın Galya Valisi olarak Roma'dan uzaklaşması ihtimali hem Senato’nun hem de Pompeus'un işine geliyordu. Bu nedenle Galya dışında bazı eyaletleri de ona bağladılar. Jül Sezar'ın amacıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Galya'da kendine bağlı bir ordu kurmak ve Roma'nın üzerine yürüyerek diktatör olmaktı. Konsüllük süresi bir yıl sonra bitince Jül Sezar Galya'ya gitti. Sekiz yüzden fazla kenti olan bu zengin ülke onun borçlarını ödedikten başkahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gerekli adamları satın alacak ölçüde zenginleşmesine de yetti. Savaşlarda ele geçirilen 1 milyon tutsağın köle olarak satışından eline gecen parahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Jül Sezar’ın en güçlü silahı olmuştu. Romalılar yüz yirmi yıl içinde Galya'nın ancak Güney bölgelerini ele geçirebilmişlerdihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sezar sekiz yılda bütün Galya'yi Roma imparatorluğu sınırları içine kattı. Bu sıralarda Crassushttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Doğu'da Fırat ırmağı kıyılarında Partlara yenilerek ölmüş ve Pompeus Roma'nın tek egemeni durumuna gelmişti. Pompeus mutlu ye kaygısız bir yaşantı içindeydi. Oysa çevresindekiler. Jül Sezar’ı iyi tanıdıklarındanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Pompeus'a sık sık şu soruyu soruyorlardı : "Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Roma üzerine yürürsehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onu durdurup geri püskürtecek askerleriniz var mı?" Pompeus gururla gülümsüyor: "Kaygılanmayınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İtalya’nın neresinde olursa olsunhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ayağımla yere vurduğumda oradan ordular fışkırtırımhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gifhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif" diyordu. Oysa elinde hazır ve kendine bağlı bir ordusu yoktu. Sezar isehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisine ölesiye bağlı bir ordu kurmuştu. Roma generallerinden hiç birine benzemiyordu. Askerleriyle birlikte oturup şarap içerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onlarla zar atıp kumar oynarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif en kaba ve cıvık şakalarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif arkadaşlıklar yapardı. Fakat savaşlarda değişirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gerçek bir komutan kesilirdi. M.Ö. 50 yılındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kasım ayının ilk gününde toplantı durumundaki Senato'ya bir haber ulaştı : "Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sekiz lejyondan kurulu ordusuylahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Alplerden Güney'e doğru iniyor." Pompeushttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif beklemediği bu haber karşısında çok şaşırmıştı. Daha önceki sözünü unutmayan bir dostu: "Haydi ayağını yere vur da ordular fışkırsınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif zamanı geldi..:" diyerek Pompeus'la alay etmişti. Pompeus ve Senato'daki taraftarları. Jül Sezar'a şu haberi saldılar: "Sezar askerlerini hemen terhis etmeli ve geriye yalnızca bir lejyon bırakmalıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ayrıca Galya Valiliğinden de istifa; ederekhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Roma'ya sıradan bir yurttaş olarak girmeliydi." Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu şartları kabul etmedi ve savaştan başka çıkar yol olmadığını anladı. Roma üzerine yürüyüşe geçtiğinde Pompeus hazinesini bile almaya vakit bulamadanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif taraftarlarıyla birlikte Adriyatik denizindeki donanmasına binerek Epir'e kaçtı. Jül Sezar'ın donanması yoktuhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif mevsim de kıştı. Varını yoğunu askerlerine dağıtmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif meteliksiz kalmıştı. Hızlı bir yürüyüşle karadan dolaşıp Yunanistan'ın Epir bölgesine girdi. Pompeus ve taraftarlarının 47 bin kişilik yayahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 7 bin kişilik de atlı ordusu vardı. Sezar'ın ordusu daha küçüktü. Emrinde 22 bin yaya ve bin atlı askeri vardı. Savaşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yalnızca Jül Sezar ve Pompeus arasında geçmiyordu. Kısa süre içinde bütün Roma İmparatorluğuna yayılmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir iç savaş halini almıştı. Bir tarihçihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu dönemi şöyle anlatmaktadır : "Bütün Senato bu savaşın içindeydi. Ordular da öyle. Hepsi Roma kanı taşıyan askerlerden kurulu 11 lejyonla öteki 18 lejyon amansızca çarpışıyorlardı. Galyalılar ve Germenler Jül Sezar'ı tutuyorlardı. Trakyahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sicilyahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Yunanistanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Makedonya ve Doğu Pompeus'la birlikti. Savaş İtalya'da başladıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif oradan Galya'ya ve İspanya'ya sıçradı; Batı'dan dönerek bütün şiddetini Epir ve Tesalya üzerine topladı; Mısır'a kadar uzandı. Küçük Asya'ya el attı ve alev ancak Afrika'da söndürülebildi..." Yunanistan'da Farsalos bölgesinde iki ordu arasında korkunç bir meydan savaşı olmuş ve Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Pompeus'un ordusunu darmadağın etmişti. Pompeushttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Mısır Kralı Ptolemeus'un yanına kaçmaktan başka çare bulamamıştı. Roma artık Jül Sezar'ın "pençeleri" arasındaydı. Dört bin kişilik seçme bir orduylahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Pompeus'un arkasından Mısır'a gitti. Ptotemeushttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif başına gelecekleri anladığındanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Pompeus'un kafasını keserek Jül Sezar'a gönderdi. Sezar buradahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ptolemeus'un kız kardeşi Kleopatra'yla uzun bir aşk hayatı yaşadıktan sonra onu Mısır Kraliçesi yaptı. Sonra M.Ö. 47 yılında Anadolu'ya girerek Pontus Kralı Pnarankes'i yendi. Savaş beş gün sürmüşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sezar durumu Roma Senatosuna şu üç kelimeyle bildirmişti: "Venihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif vidihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif vici." (Geldimhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gördümhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yendim.) Aynı yıl Roma'ya dönerek İmparator oldu. Önce 1 yıl için diktatör ilân edildi. Senato daha sonra bu yetkiyi 10 yıla çıkardı. Aradan çok geçmeden de Jül Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ömür boyunca diktatör seçildi. Koyu Cumhuriyetçiler ve soylularhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Roma İmparatorluğunun diktatörlüğe kaymasından tedirgin olmuşlardı. Sonundahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sezar'ı öldürüp Cumhuriyeti kurtarmak için gizli bir örgüt kurdular. Bu örgütehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sezar'ın yetiştirmesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir söylentiye göre dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif düşüp kalktığı kadınlardan Servilia'dan doğan öz oğlu Brütüs de girmişti. Örgüthttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikast için M.Ö. 44 yılının 15 martını seçmişti. Bir kâhin ona daha öncedenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif "15 marttan sakın" demişti. Bir gece önce de karısı kötü bir rüya görmüş ve Jül Sezar'ın sokağa çıkmamasını istemişti. O sabah yoldahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kâhin'e rastlamış ve : "İşte 15 mart geldi..." demişti. Kâhin de Jül Sezar'a şu karşılığı vermişti : "15 mart geldihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ama daha bitmedi...)" Jül Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Senato'ya gelince suikastçılar çevresini sardılar. Hançerleri harmanilerin altında gizliydi. İçlerinden birihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif siyasi hükümlü olan kardeşinin bağışlanmasını diledi. Sezar onu dinlerkenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikastçılar hançerlerini çekip saldırdılar. Titilus adlı bir soyluhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Jül Sezar'ın harmanisini omuzlarından tutarak aşağı doğru yırttı. Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ilk önce kendini savunacak olduhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fakat vücuduna saplanmak için havaya kalkan hançerlerden birini Brütüs'ün tuttuğunu görünce: "Sen de mi oğlum Brütüs!?.." diye bağırdı ve harmanisini başına örterekhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendini hançer vuruşlarına bıraktı. Tam 23 yerinden hançerlenen Jül Sezarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif cansız yere serildi. Suikastçılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sezar'ın ölümünden halkın sevinç duyacağını sanmışlardı. Kanlı hançerlerini Roma halkına göstererek : "Zalimin vücudu ortadan kalktı!.." diye bağırıyorlardı. Fakathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Roma halkının tepkisihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif umdukları gibi olmadı. Halkhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif "katillere ölüm!." Bağrışlarıyla ayaklanınca kaçmak zorunda kaldılar. O sıradahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Senato'nun Jül Sezar'ı öldürenleri bağışladığı öğrenilince halk Senato'ya saldırdı. Yapıyı ateşe verdiler. Halkın ayaklanması üzerine Sezar'ın katilleri Roma'dan kaçtılar amahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif peşleri bırakılmadı. Bunlardanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sezar'ın çok sevdiği Brütüshttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Makedonya'da yakalanacağını görünce intihar etti. |
Cevap : Suikastler Tarihi
Kennedy Suikastı
O suikast yapılmasaydıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 22 Kasım 1963 günühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Dallas halkı için A.B.D. Başkanı Kennedy'nin şehri ziyaret ettiği tarih olarak bir süre hatırlanacakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sonunda unutulup gidecekti. Ama öyle olmadı. Sonucu bugün bile tartışılan suikast nedeniylehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 22 Kasım 1963 günühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Dallas şehri ve Kennedy adiyle birlikte tarihe geçti. O gün Başkan Kennedyhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif beş ay önce tasarlanan bir gezi içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yanında kurulla birlikte Teksas'ın Dallas şehrine gelmişti. Gezinin amacıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1960 seçimlerinde karşı parti olan Cumhuriyetçilere oy veren bu şehirdehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif havayı Demokrat Parti lehine değiştirmekti. Gökyüzü açık ve güneşliydi. Saat 11http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif50 sularında uzun bir araba dizisihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Dallas caddelerinde ilerlemeye başlamıştı. Başkan Kennedyhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif açık bir otomobilin içindeydi. Yanında eşi Jagueline Kennedyhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif önünde Vali Connaly oturuyordu. Otomobilhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Houston ve Elm caddelerinin kesiştiği yere vardığındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif saatler 12http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif30'u göstermekteydi. Az sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir demiryolu geçidinin altından geçeceklerdi. Yolun iki yanında sıralananları selâmlayan Başkan'ın sağındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Teksas Okul Kitapları Deposu görülüyordu. Suikastçının bu yapıdan ateş ettiği ileri sürülmeseydihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu yapının Başkan Kennedy'nin sağında olmasının hiç bir önemi kalmayacakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öteki yapılar gibihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ondan da söz edilmeyecekti. O sırada bir amatör sinemacıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 8 milimetrelik makinesiylehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Başkan Kennedy'nin Dallas sokaklarındaki gezisini filme alıyordu. Daha sonraları bu renkli filmin kendisine milyonlarca dolar kazandıracağını düşünmeden düğmeye basıyordu. Film birkaç kere eşe dosta gösterildikten sonra bir kıyıya atılacakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif belki de bir daha el sürülmeyecekti. Filmi çekerkenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif makinenin vizöründenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy'nin otomobilinde olağanüstü şeyler olduğunu şaşkınlık içinde gördü. O dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kalabalığın çoğunluğu gibihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif silah seslerini duymamıştı amahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif film makinesinin penceresinden gördükleri gerçekten heyecan vericiydi; Kennedy birden ellerini ensesine götürmüş ve öne doğru eğilmişti. Sonradan yapılacak otopsidehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu kurşunun Kennedy'nin ensesinden girip omurgasının sağına kadar ilerlediğihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kravatının düğümünde bir delik açarak boğazından çıktığı anlaşılmıştı. Bu sırada gürültüyü duyan Vali Connaly de geriye dönmüşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fakat aynı anda yediği bir kurşunla sırtından yaralanarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yanında bulunan eşinin kucağına yığılmıştıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üçüncü kurşun da hedefini bulmuşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy'nin başının arkasından girip büyük bir yara açmıştı. Şimdihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Başkan dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif karısı Jacqueline Kennedy'nin kucağında yarı cansız olarak yatıyordu... İlk şaşkınlık geçip Başkan Kennedy'nin bir suikasta uğradığı anlaşılıncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif F.B.I. ajanlarından Hillhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Başkan'ın üstü açık arabasına arkadan atlayarak kendisini kurşunlara siper etmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Jacqueline Kennedy'yi de yere yatırmıştı. Otomobil bütün hızıyla Parkland Memorial hastanesine kadar böylece gitti. Ama artık her şey için çok geçti... Hastanedehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy'yi kurtarmak için elden gelen bütün çabalar gösterildi. Fakat Başkan'ın nabzı duyulmayacak ölçüde az atıyordu. Nefes almasını sağlamak içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif boğazının yarılıp bir boru yerleştirilmesi de işe yaramadı. Saat 13’te kurtarma çabalarına son verilmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir papazın yaptığı son dini görevden sonra A.B.D. Başkanı Kennedy'nin öldüğü resmen açıklanmıştı. Vali Connaly isehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aldığı ağır yaraya rağmen kurtulacaktı. Bundan sonra Başkan yardımcısı Johnsonhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisini Washington'a götüren uçaktahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Yargıç Bayan Saran Hughes’in önünde ant içerek 36. Cumhurbaşkanı oluyordu. Bayan Jacqueline Kennedy dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif uçakta yapılan bu ant içme töreninde hazır bulundu. Üzerindeki elbisedehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kocası John Fitzgerald Kennedy'nin henüz kurumamış kanlarıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif iri lekeler halinde görünüyordu. BÜTÜN bunlar olup biterkenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif polisin verdiği bilgilere ve daha sonraları hazırlanan rapora görehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Lee Harvey Oswald adlı birihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif saat 12http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif37'de Teksas Okul Kitapları Deposundan çıkmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Elm sokağındaki duraktan otobüse binmiştihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üç ya da dört dakika sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikast yüzünden meydana gelen trafik tıkanıklığı nedeniylehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif iki blok ötede otobüsten inmek zorunda kalmıştı. Oswaldhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir taksiye atlayarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif şoföre evine pek yakın olan North Barkley'e gideceğini söyledi. Saat 13'e doğruhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Başkan Kennedy'nin can verdiği dakikalarda evindeydi. Evde pek az kalmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aceleyle yeniden dışarı çıkmıştı. Suikasttan aşağı yukarı 45 dakika sonra Oswaldhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif evinden on mil uzaktaki 10. caddeyle Patton Bulvarının kesiştikleri noktadahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif devriye polisi Tippit'i dört tabanca kurşunuyla öldürüyordu. Daha sonraları düzenlenen rapora göre Tippit bu sıradahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif telsizle kendisine tarif edilen şüpheli birisini aramaktaydı. Suikast sanığıyla polisi vuranın aynı kişi olduğu akla ilk gelen düşünce oldu. Aramalar da bu değerlendirme açısından yapılıyordu. İhbar üzerinehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif polis Tippit'i vuranınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Teksas sinemasına girdiği öğrenilincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yapı kuşatıldı. Salonda ışıklar yakılıp Oswald silahıyla birlikte sinemada yakalandığındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif saatler 14'ü gösteriyordu. Sanık hakkındaki soruşturma derinleştirilincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir ara Rusya'ya gittiği ve orada bir Rus kadınıyla evlendiğihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif komünist eğilimli olduğu ortaya çıkmıştı. Aynı gün polishttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sanığın evinde karısı Marina'ya Oswald’ın tüfeği olup olmadığını soruyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif olumlu karşılık alınca dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bütün aramalara rağmen tüfeği bulamıyordu. 24 Kasım pazar günü Oswaldhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Dallas Emniyet Müdürlüğünden hapishaneye götürülecekti. Sanığın öldürüleceği yolunda polise birçok ihbar yapıldığı haldehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Oswald'ı büyük bir tedbirsizlik içindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif meraklılardan ve gazetecilerden oluşan bir kalabalığın arasından geçirdiler. Televizyon da bu sahneyi yayınlıyordu. Tam bu sıradahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gazetecilerin bulunduğu yerden fırlayan bir adamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif elindeki tabancayla Oswald'ı yaylım ateşine tuttu. Yedi dakika sonra Parkland Hastanesine kaldırılan Oswald da Kennedy gibi kurtarılamayarak ölüyordu. Başkan Kennedy'yi öldürmekten sanık Oswald'ı herkesin gözü önünde vuran Jack Ruby geçmişi oldukça karanlık ve kirli işlere girip çıkmış bir kişiydi. Fakat ohttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Oswald'ıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Başkan Kennedy'ye yapılan suikast kendisini çok etkilediği için öldürdüğünü ileri sürüyordu. Yapılan yargılama sonunda dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 14 Mart 1964 yılında ölüme mahkûm edildi. Kennedy'ye yapılan suikastı incelemek ve karanlık noktaları aydınlatmak için kurulan Warren Komisyonu şu sonuçlara varıyordu: Kennedy'yi vuran Lee Harvey Oswald’tı. Katil bu cinayeti herhangi bir devlet ya da kuruluş adına işlememişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kimseden de yardım görmemişti. Oswald'ı yetişme biçimi ve yaradılışındaki olumsuz yönler bu suikasta itmişti. Rapordahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif polisin ve güvenliği sağlamakla görevli kişilerin tedbirsizliği sorumsuzca davranışları da eleştirilmekteydi . Warren Raporuhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Amerika'da olduğu kadar bütün dünyada da yeterli bulunmamıştı. Bu rapor dışında dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy olayı üzerine eğilenler oldu. Özellikle gazeteci Buchanan'ın hazırladığı ve kendi adıyla anılan raporhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif .bunların arasında en önemlisidir. Bu raporhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif büyük gürültülere yol açmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kafalarda zaten var olan kuşkuları daha da arttırmıştır. Akla ilk gelen soru şu oluyordu; Kennedy'yi gerçekten Oswald mı öldürmüştü? Çünkü bazı kimseler tarafından Başkan'a kurşunların kitap deposundan değilhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yeraltı geçidinin üzerindeki demiryolundan sıkıldığı ileri sürülüyordu. Kurşunların arkadan atıldığı da kesin değildi. Çünkü doktorlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kurşunların giriş yönünü tespit için hiç bir çaba harcamamışlardı. Dallas Polis Radyosuhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikasttan tam altı dakika sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yani 12http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif36'da Oswald’ın çok ayrıntılı bir tarifini vermişti. Oysahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif o sırada kimse katilin kim olduğunu bilmiyordu. Polishttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif radyo aracılığıyla bu ayrıntılı tarifi nasıl ve neye dayanarak vermişti? Öte yandanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Oswald’ın bindiği ileri sürülen taksinin şoförühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif müşterisinin biniş saati olarak defterine 12.30 yazılı olduğunu söylemişti. Oswald’ın suikastın işlendiği 12http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif30'da hem kitap deposunda hem de takside olması imkânsızdı. Fakat şoförhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu kayıtları seferden sonra yazdığını söylediği içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Warren Komisyonu Oswald’ınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 12http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif30'dan sonra taksiye bindiği kanısına varmıştır. Aradan geçen yıllara rağmen bugün bile gerçek katilin Oswald olduğu kesinlikle söylenememektedir. Warren Raporu’nunhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Oswald’ın Başkan Kennedy'yi hiç bir devlet ya da kuruluşun parmağı olmadanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif tek başına öldürdüğü yargısı dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu konuyla ilgili kişilerin arka arkaya öldürülmeleri nedeniyle dayanıksız kalıyordu. Dünya kamuoyu dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu kişilerin eceliyle ölmedikleri kanısındadır. Suikastla uzaktan ya da yakından ilgili kişilerin birer birer ölmelerihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Başkan Kennedy'nin ölümünün altında başka nedenlerin yattığı kanısını doğrular niteliktedir. Şimdihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy'nin suikasta kurban gittiği dakikadan sonra meydana gelen zincirleme ölüm olaylarını inceleyelim; SUİKAST sanığı olarak Lee Harvey Oswald adında bir genç yakalandı. Kendisini daha savunma olanağı bulamadanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bar sahibi Jack Ruby tarafından iki polisin arasında tabancayla vurularak öldürüldü. SUİKAST olayında görgü tanığı durumunda bulunan ve çok şey bildiği sanılan polis memuru J.P. Tippithttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy'den 45 dakika sonra cadde ortasında öldürüldü. Bu cinayethttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Oswald’ın sırtına yüklendi. POLİS Tippit'in öldürüldüğünü gören ve katilin kaçtığı arabayı bir süre izleyen Reynoldhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif iki gün sonra dükkânının önünde tabancayla vurularak can verdi. Eski araba alım satımıyla uğraşan Reynoldhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif polisi öldüreni gördüğünühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yeniden karşılaşacak olursa tanıyabileceğini komşularına söylemişti. Reynold'un katili bulunamadı. REYNOLD'un bir sevgilisi vardı. Nancy adındaki bu kadın Jack Ruby'nin barında çalışıyordu. Reynold'un kendisine bazı "şeyler" söylediği anlaşılıncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif barda olay çıkardığı gerekçesiyle tutuklandı. Ertesi gün kapatıldığı hücreden cesedi çıkarılıyordu. Polise göre Nancy intihar etmişti. Fakat hiç kimse bu "intihar" olayına inanmadı. TANINMIŞ gazetecilerden Jim Koethehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikast olayını aydınlatmak için çalışmaya girişmişti. Cinayetin üzerindeki karanlık perdeyi kaldıracağını ve yılın gazetecisi seçileceğini umuyordu. Bazı önemli ipuçları da ele geçirmişti. Fakat bir gün evinin banyosundahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif boynundan bıçaklanarak öldürüldü. Onun da katili bulunamadı... GAZETECİ Bill Hunter dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy suikastı konusunda delil topluyordu. Kendisini görmeye gelen iki polisten birinin eliyle öldürüldü. Verilen bilgiye görehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gazeteciyle şakalaşan polis bir ara tabancasını çekmiş ve elinden yere düşürmüştü. Tabanca yerde patlamış ve çıkan kurşunhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Bill Hunter'ı öldürmüştü!.. OSWALD'ı öldürmesinden bir gece. önce Ruby’nin evinde yapılan önemli bir toplantıya Savcı Tom Howard da katılmıştı. Jack Ruby'nin iki polis arasında hapishaneye götürülen Oswald'ı vurmasından sonra Savcı Howardhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kalp durmasından öldü. Otopsi bile yapmadanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif savcıyı çabucak gömdüler. OSWALD'ın kaldığı pansiyonun sahibi Bayan Earline Roberts de birden bire kalp durmasından ölüverdi!.. Pansiyoncu kadınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy'nin ölümünden az sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Oswald'ı otobüse binerken görmüştü. Ve bu otobüshttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif polis memuru Tippit'in bulunduğu yöne doğru gitmemişti. Bayan Roberts bu iddiasında direnince ölüm onun da yakasına yapıştı... BOYACI Hank Killamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy suikastıyla ilgili bazı şeyler biliyordu. Çünkü Killam'ın bir arkadaşıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Oswald'la aynı pansiyonda kalıyor ve karısı Wandahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Jack Ruby'nin yanında çalışıyordu. Birçok kişiyle birlikte Killam da polis tarafından sorguya çekilmişti. Bilinmeyen bir nedenle Killamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Dallas'tan ayrılmak zorunda kaldı. Gittiği Pensacola kentindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif boynundan kesilmiş olarak bir kaldırım üzerinde bulundu. Polis raporlarındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif zavallı Killam'ın bir pencere camı üzerine kaza sonucu düşerek öldüğü yazılıyordu. SUİKASTTAN sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ruby'yle hücresinde baş başa konuşmak olanağını bulan tek gazetecihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Dorothy Kigallen’di. Fakat o da bir gün ölüverdi. Polise göre Bayan Kigallen çok sayıda uyku hapı yutarak intihar etmişti!.. OTOBÜS şoförü William Whaleyhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikast günü otobüs durağından Oswald'ı alarak Barkley'e götürmüştü. Hareket saati 12http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif30'la 12http://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif45'ti. Şoför bunu hareket defterine yazmıştı. Oysa o sırada Oswald’ın Kennedy'ye ateş etmesi gerekiyordu. Şoförhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu iddiasında direndi. Bir gün William Whaley’in kullandığı otobüsle direğe çarparak öldü. Otuz beş yıllık şoförlük hayatındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir gün bile kaza yapmayan Whaley'inhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif böyle basit bir kazada can vermesine kimse akıl erdiremedi. UNİON Terminal Şirketi'nin işletme şefi olan tanıklardan Lee Bowershttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy'ye kitap deposundan değil dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yolun karşı yakasından iki kişinin ateş ettiğini söylemişti. Tanıklığından kısa bir süre sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Bowers de öldü. Ölüm nedeniyse bir türlü anlaşılamadı. POLİS Tippit'in öldürüldüğünü gören başka bir tanık dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Edward Benarides’di O da öldü. Hasta filan da değildi. Neden öldüğü de bilinemedi. ...VE sonunda Jack Ruby... Ruby 9 Aralıkta hapishaneden hastaneye "zafiyet" teşhisiyle götürüldü. Bir ay sonra dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hastalığının adı kanser oldu ve Ruby hemen öldü. Kanser konusunda büyük araştırma ve çalışmaların yapıldığı Amerika gibi bir ülkedehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ruby'yi bir ay içinde öldürecek kadar ilerlemiş hastalığın anlaşılamaması olacak şey değildi. Ruby ölümünden öncehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yanındaki hastalara şöyle diyordu: "Vücuduma kanser aşıladılar!.." Gizli bir elhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedy'yi yok ettikten sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu olayı aydınlığa kavuşturacak kişileri de sanki birer birer ortadan kaldırmıştı. Aradan yıllar geçtikten sonra bir günhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif John Fitzgerald Kennedy'nin kardeşi Robert Kennedy dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 5 Haziran 1968'de Los Angeles'ın Ambassador Hotel'inde düzenlenen bir baloda vurularak öldürülüyordu. Katilhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sirhan adlı bir Filistinli Arap göçmeniydi. Robert Kennedyhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif A.B.D. Başkanlığına Demokrat Parti’den adaylığını koymuş ve başkan adayı seçimlerinin altısından beşini kazanıncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bunu kutlamak İçin Los Angeles'te bir balo düzenlemişti. Arap göçmeni tarafından vurulmasaydıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif belki de A.B.D. Başkanlığına ikinci bir Kennedy geçmiş olacaktı. Arap göçmeni Sirhan'ahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ambassador Hotel salonlarında bu cinayeti işletenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Kennedyleri A.B.D. Başkanı olarak görmek istemeyen yine o gizli el miydi acaba? Bu soruya verilecek karşılıkhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hiç olmazsa şimdilik yok. |
Cevap : Suikastler Tarihi
Malcolm X Suikastı
"Biz Tanrı'nın kullarıyız ama aynı zamanda da onun örneğiyiz!.." Topluluk hep bir ağızdan bağırır: "Ne demek istediğinizi açıklayın Hoca Efendi!.." "Demek istiyorum ki. Tanrı da bizim gibi siyahtır!.." "Tanrı büyüktür!.." "Tanrı Dünya’yı yaratırken kendisi de orada bulunuyordu." "Doğru!.. Doğru!.." "Öyleyse biz de Dünya yaratılalı beri yeryüzünde bulunuyoruz." Topluluk sevinç ve coşkunluk içinde bağırarak ayağa kalkar: "Doğru... Haklısın!.. Elbette!.." "Mavi gözlü beyaz adamhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üstün olduğunu ileri sürüyor. Ona atalarının bizler olduğunu anlatmanın zamanı geldi de geçti bile!.." "Daha açık konuşun Hoca Efendihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bize her şeyi açıklayın." Konuşmacıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Harlem'in bir sokağında toplanmış üç binden fazla dinleyiciye şöyle sesleniyordu: "Eğer söylediklerimi can kulağıyla dinlerseniz; siyahların beyazlardan niçin daha üstün olduğunu anlayacaksınız." "Dinliyoruzhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif anlatın." "Siyah temel renktir. Başka herhangi bir rengihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öteki renkleri birbirine karıştırarak elde edebilirsiniz amahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif siyahı bu yoldan elde edemezsiniz. Siyah ancak siyahtan meydana gelir. Siyah da temel ve en güçlü renk olduğuna görehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif en iyi renk demektirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öyle değil mi?" "Evethttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öyle..." "Bu durumda iyilik dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Tanrı da siyahtır!.. Bir insan ne kadar siyahsahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif o kadar iyidir. Bir insan ne kadar beyazsa o kadar siyahlıktan uzaktır. Yanihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif iyi olmaktan o kadar uzaktır!.. Haklı mı yoksa haksız miyim?" "Haklısınız!.." "Sözün kısası; beyaz adam ahlâk bakımından bütünüyle kokuşmuş bir yaratıktır. Bir yılanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir şeytan; yeryüzünden yok olmasıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif silinip süpürülmesi gereken bir insandır!.." Dinleyiciler büyük bir coşkunluk içinde kendilerinden geçmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif konuşmacıyı çılgınca alkışlıyorlardı. Bu konuşmacıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Amerika'daki zenci Müslümanların büyük önderlerinden Malcolm X'di... Bir zenci papazın oğlu olarak Nebraska eyaletinin Omaba şehrinde dünyaya gelen Malcolm Xhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Müslümanlığı kabul ettikten sonra Malik Şahbaz adını almıştır. Çocukluğu açlık ve üzüntü içinde geçmişti. O doğduktan kısa bir süre sonra ailesi Michigan'ın Lansing şehrine göç etmişti. Altı yaşındayken ırkçı Amerikalıların kurduğu Ku Klux Klan'cılar tarafından evleri yakılmıştı. Malcolm Xhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yıllar sonra yangın olayını şöyle anlatmıştır: "İtfaiye geldihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fakat yanan evimizi kurtarmak için hiç bir yardımda bulunmadı. Yangına bir damla su sıkmadı. Baba evimizi yakan ateşhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hâlâ aynı şiddetle yüreğimi yakmaktadır." Malcolm'un babasıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif çoluk çocuğunu geçindirmek için ufak bir dükkân açmıştı. Çok geçmeden cesedihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kafatası tanınmayacak ölçüde ezilmiş durumdahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir tramvayın altında bulundu. Bu iki olayhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif küçük Malcolm'un hayatında derin izler bırakmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif büyüdüğünde Müslümanlığı kabul etmesinde ve beyazlara karşı savaş açmasında önemli rol oynamıştır. Babalarının ölümünden sonra ailehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif açlık ve sefalet yüzünden dağıldı. Malcolm ve erkek kardeşleri geceleri sokağa çıkarak bulabildikleri öteberiyi çalmakla karınlarını doyurmaya başladılar. Bazen yakalanıyor ve beyazlardan dayak yiyorlardı. Sonunda Malcolm bir ıslahevine verildi. Hayatında ilk olarak burada sevgi ve anlayış gördühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ıslahevinin beyaz bir Amerikalı olan müdiresi onu öbür çocuklara karşı koruyordu. Burada bulunan beyaz çocuklar dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif zenciler konusunda tıpkı büyükleri gibi düşünüyorlardı. Bu yüzden de küçük Malcolmhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif her gün saldırıya uğruyor ve ancak müdirenin yardımıyla onlardan kurtulabiliyordu. Daha sonra Malcolm Xhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif müdire tarafındanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ıslahevinin yanındaki ortaokula yazdırıldı. Kısa süre içinde zekâ ve çalışkanlığıyla dikkati çeken Malcolmhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sınıfının birincisi oldu. Fakathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu durum öbür çocuklarınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hatta öğretmeninin düşmanlığını kazanmasından başka bir işe yaramadı. Son sınıftayken kendisine ne olmak istediğini sorduklarındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif "hukukçu olacağımhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif" diyordu. Amahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif konuştuğu herkes onahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif avukatlığın bir zenci için uygun olmadığınıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisine demircilikhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif marangozluk gibi bir meslek seçmesini öğütlüyorlardı. Malcolmhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif istediği mesleği elde edemeyeceğini anlayıncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öğrenimini yarıda bırakarak New York'a gitti. Burada karanlık işler çeviren adamlarla tanışarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onlar arasında da işe yararhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif becerikli ve güvenilir bir kimse olduğunu gösterdi. Çok dürüst ve sadık olduğundanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yaptığı her işte hile yoluna sapmazhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif elde ettiği bütün parayı son kuruşuna kadar teslim ederdi. On sekiz yaşına girdiğindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif "Koca Kızıl" lakabıyla kendine hatırı sayılır bir ün sağlamıştı. Artık ohttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif emrinde beş-altı adam çalıştıran bir çete reisiydi. Afyon ve ***** gibi malları alıp satıyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ahlâk düşkünü beyazları zencilerin barlarınahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gizli fuhuş yuvalarına götürüyordu. Malcolm Xhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hayatının bu kirli döneminin özelliklerinden söz ederken şöyle diyordu: "En iyi müşterilerim papazlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif güvenlik mensuplarıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif toplumsal yardım işlerinde çalışanlar ve başkalarının hayatlarını yönetmekte büyük rolleri olan önemli kişilerdi." Şimdi geliri ayda birkaç bin doları geçmekteydi. Polise bol bol rüşvet vermesine rağmenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sonunda yakalanıp hapse atılmaktan kurtulamadı. Ancak bu hapis hayatı onun yaşantısında köklü bir değişiklik yaratacaktı. 1947 yılındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif cezasını çekerken tanıştığı bir Müslüman tutuklunun etkisiyle İslâmiyet’i kabul etti. O günden sonra da yaşadığı kötü hayatı bırakarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisini Müslüman zencilerin davasına adadı. Malcolm X ya da Müslüman olduktan sonraki adıyla Malik Şahbazhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1946-52 yılları arasında hayatını hapishanelerde geçirdi. 1962 yılına kadar dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Amerika'da zenci Müslümanların önderi olan Elijah Muhammet'in en yakın adamı ve eylemin en etkili konuşmacısıydı. Fakat 1962'den sonra İslâmiyeti iyice öğrenmişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Elijah Muhammet'in peygamberlik iddiasına ve ırkçılığına karşı çıkmıştı. 1964 yılında hacca gitti. Orada dünyanın her yanından gelen Müslümanlarla görüşüp tanışarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bütün beyazların Amerika'dakiler gibi olmadığını öğrendi. Tunushttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Cezayir gibi birçok Müslüman ülkelerini dolaştı. Amerika'ya döndüğünde şunları söylüyordu: "Ben ırkçıydım ve İslâmiyeti ancak o şekilde benimsemiştim. Fakat Hz. Muhammet ve Hz. İbrahim'in yaşadıkları kutsal ülkeleri ziyaret ettikten sonra şimdi gerçek bir Müslüman oldum. Artık eski ırkçı değilim." Bu davranışıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif beyaz ve zenci Hıristiyanların yanında Elijah Muhammet'in de düşmanlığını kazanmasına yol açtı. Hac dönüşünden kısa bir süre sonra 1965 yılında New York'ta bir salonda dini konuşmalarından birini yaparkenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisine sekiz adım uzaklıktan ateş edilerek öldürüldü. Malcolm X'ihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Elijah Muhammet'in öldürttüğü ileri sürülüyorduhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ikisi arasında 1964 Martından beri süregelen çatışmaları bilenlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu suikastın Elijah Muhammet taraftarlarınca düzenlendiği kanısındaydılar. Amerika zenci Müslüman hareketinin "Peygamberi" bu söylentileri yalanlamak için yaptığı basın toplantısında: "O çok konuşuyorduhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif cezasını buldu!." demiştir. Bu söz bilehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Elijah Muhammet'in suikast olayındaki payını göstermeye yeter bir kanıttır. |
Cevap : Suikastler Tarihi
Orlando Letelier Suikastı
"Orlando Letelier'in karısı mısınız?" diye sordu telefondaki meçhul ses. "Evet" diye yanıtladı. "Hayır" dedi telefondakihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif "Siz Orlando Letelier'in dul karışısınız." Bir hafta sonra 21 Eylül 1976'dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif CIA destekli Pinochet rejiminin önde gelen muhaliflerinden sürgündeki Şilili diplomat Orlando Letelierhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Washington'un bir sokağında otomobiline konan bir bombayla paramparça edildi. Patlamadahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Letelier'in Amerikalı yardımcısı Ronni Moffıt de öldü. Moffıt'in kurtulan kocasıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif parçalanan otomobilden çıkar çıkmaz vahşetin sorumlusunun Şilili faşistler olduğunu haykırmaya başladı. Moffıt'in kocası haklıydı; ancakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif o faşistlerin Washington'da güçlü dostları vardı. Bir FBI muhbiri suikast komplosunu önceden bildirmişti; ancak FBI Letelier'i korumak için hiçbir şey yapmadı. Bombalamadan sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif CIA Başkanı George Bush FBI'yahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Şilililerin hiçbir şekilde olaya bulaşmadığını bildirdi. "CIA bundan emin" dedi Bushhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif "Çünkü Şili gizli polisi DINA içinde CIA'nın çok sayıda güvenilir kaynağı var." Gerçekte CIAhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif DINA vurucu timinin ABD'de olduğunu ve Washington'a yöneldiğini biliyordu. CIAhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bombalamadan sonra suikastçılara ait kendi fotoğraf dosyalarını imha etti. Arkasından CIA ve DINAhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Letelier'inhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisini şehit ilan etmek isteyen solcularca öldürüldüğü yolunda hikâyelerin basında yer etmesi çalışmasına başladılar. FBIhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir iki hafta içinde Letelier'in katillerini belirledihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ancak birkaç yıl sonra CIA'nın örtüsü kalkıncaya kadar onları resmen suçlamadı. Örtühttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikasttan bir ay sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir Küba uçağı bombalandığı ve içindeki 73 yolcusu öldürüldüğünde aralanmaya başladı. Uçağı bombalama eylemihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Domuzlar Körfezi olayı ve JFK suikastıyla ilişkisi olanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aynı zamanda CIA ile bağlantılı aşırı şiddet yanlısı Kübalı mültecilerce gerçekleştirmişti. Bu gruphttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif El Salvador ve Nikaragua'da da benzer eylemler yapmıştı. Küba uçağı bombalanmasını soruşturanlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu eylemle Letelier/Moffıt suikastınınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aynı toplantıda planlandığını saptadılar. Başka FBI ve CIA mensuplarının da katıldığı toplantıyıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif CIA ile uzun süredir bağlantısı olan bir kişi düzenlemişti. CIA savunucularıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Letelier'i öldürmekten hükümlü "eski" CIA ajanı Michael Townley ile iki Kübalı göçmenin CIA'nın emirleri doğrultusunda hareket ettiklerinin hiç kimse tarafından kanıtlanamayacağını iddia ederler. Ancak durum öyle idiysehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif CIA neden alelacele onları perdelemeye başladı? Bu olay öylesine karmaşık bir hal aldı kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Şili Yüksek Mahkemesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Pinochet'den sonra 1991'de George Bush'a başvurarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif mahkemede ifade vermeyi düşünüp düşünmediğini sordu. Tabiihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Bush'un bu daveti reddettiği konusunda bahse girebilirsiniz. Talat Paşa Suikastı "Talat Paşa!.. Talât Paşa!.." İttihat ve Terakki'nin eski Başvekili Talat Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisine seslenen adamı görmek için geriye döndü. Dönmesiyle ateşlenen bir tabancadan çıkan kurşunun alnına saplanması ve kaldırımların üzerine yığılması bir olmuştu. Bir zamanlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Osmanlı İmparatorluğunun kaderini elinde tutan Talat Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İran'ın Selmas şehrinde doğan Salomon Taleyran adlı bir Ermeni Komitacısının kurşunuyla böylece can vermişti. Olay Berlin'de geçiyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif takvimler 15 mart 1921'i gösteriyordu. Eşi Hayriye hanımhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kocasının ölümünden yıllar sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Talat Paşa'nın öldürülmesi konusunda şunları söylüyordu: "Çok cesurdu. Tehlike nedir bilmezdi. Etrafında kimbilirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ne maksatla kimler dolaşıyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dikkat ethttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dedikleri zamanlarda bile aldırmazhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif çantasını koluna alıncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fırlar tek başına giderdi. Berlin'de -en sonunda kanına giren- katil daha önce iki kere karşısına çıkmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Paşa'yla göz göze gelmiş. Fakat Paşa o kadar pervasızhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sakinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hatta gülümseyerek bakıyormuş kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif adam avuçladığı silahını çıkarmaya cesaret edememiş ve nihayet: Ben Talat Paşa'ya baka baka silahımı çekemeyeceğimhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ancak arkasından vurabilirimhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif demiş." Talat Paşa Berlin'deykenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir dostuna yurt hasreti içinde şunları söylemişti: "Selanik'teyken ikide bir sürgün cezasına çarpılan Bulgar komitacılarıyla karşılaşırdık. Bunlar vatanlarından ayrılmadan evvelhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif jandarma nezaretinde bulundukları halde merasimle rıhtımın üzerinde toplanır ve içlerinden birisinin verdiği işaretle hep birden eğilip toprağı öperlerdi. Buhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onlar için vatana dönüş umudunun bir ifadesiydi: Öptüğümüz toprak bizimdirhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif buraya yine geleceğiz... demek istiyorlardı. Bir gün ben de vatana dönersemhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bilir misiniz ne yapacağım?" Dostu: "Her halde siz de onlar gibi toprağı öpeceksiniz..." deyincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Talat Paşa ağlayarak şu karşılığı vermişti: "Ne dersin sen? Ne dersin sen? Ben öpmekle doyamam ki... Yiyeceğim vatan toprağınıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yiyeceğim..." Talat Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1874 yılının 17 Ağustosunda Edirne'de doğmuştu. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak ilk ve orta öğrenimini bitirdikten sonra Alyans İsrail okulunda iki yıl Fransızca okudu. Zekihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif çalışkan bir gençti. Okul yöneticilerihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisine bir yıl kadar Türkçe öğretmenliği görevini vermişlerdi. Mehmet Talathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Edirne'de çok durmadı. Selanik’e giderek Telgrafhaneye maaşsız memur adayı olarak girdi. Hukuk Mektebi'ne kaydoldu. Bir yıl sonra. Telgrafhane "Mukayyid"i (Kayıt memuru) olarak maaşa geçti ve yirmi yaşının içindeyken politikayla ilgilenmeye başladı. Jön-Türklerle haberleşirken yakalandığından üç yıl sürgün cezası yedihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Hukuk Mektebini de ikinci sınıfında bırakmak zorunda kaldı. Cezası iki yıl sonra bağışlandı ve 1898'de Selanik'le Manastır arasında "gezici posta memuru" oldu. Bu görevihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İttihat ve Terakki örgütünün bu dolaylardaki haberleşmesinihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif güvenlik içinde yapabilmesi amacıyla kabul etmişti. 1893 yılında Posta Telgraf Başmüdürlüğü kâtipliğinehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1903'te de başkâtipliğine getirildi. 1907 yılındaysahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İttihat ve Terakki'nin "İhtilâl Komitası" sivil kadrosunun basında olduğu anlaşılarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif görevinden çıkarıldı ve tutuklandı. 1908'dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İttihat ve Terakki'nin önde gelen kişilerinden biri olarak Mehmet Talathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İkinci Meşrutiyet Meclisinehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Edirne mebusu seçildi. Önce Meclis Reis Vekilliğine getirildihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1909 Temmuzundan başlayarak sırasıyla Dahiliye Nazırıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Meclis'te İttihat ve Terakki Fırkası Reisihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Posta Telgraf Nazırı ve yine Dahiliye Nazırı oldu. 1916 yılındahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Sadrazam Sait Halim Paşa'nın istifasıyla onun yerine getirildi. Birinci Dünya Savaşıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Osmanlı İmparatorluğunun yenilmesi ve Mondros Mütareke'sinin imzalanması üzerinehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Enver ve Cemal Paşalarla birlikte yurtdışına kaçmak zorunda kaldı. 31 Temmuz 1918'de Mondros Mütarekesi uyarıncahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Osmanlı İmparatorluğu orduları silahlarını bırakmışhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yenilgiyi kabul etmiştihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İttihat ve Terakki'nin üç büyüklerihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Talathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Enver ve Cemal Paşalarınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif savaş suçlusu olarak yargılanmaları kesindi. Bu nedenlehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif üç büyükler yurtdışına kaçmaya karar verdilerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Talat Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yurt dışına çıkmadan öncehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yerine getirilen Başvekil İzzet Paşa'ya şu mektubu göndermişti: "Pek muhterem ve mübarek tanıdığım İzzet Paşa Hazretlerinehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Memleketin bir müddet ecnebi nüfuz ve tesiri altında kalacağını anladım. Buna rağmen memlekette kalmak ve millet muvacehesinde muhakeme olmak fikrinde idim. Bütün dostlarım bunu atiye talik etmek için ısrar ettiler. Zat-ı fahimtaneleriyle istişare edemedim. Müşkül mevkide kalacağınızdan çok düşündükten sonra sarfı nazar ettim. Bütün hayat-ı siyasiyemde hedefimhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif memleket namuskârane ve fedakârane hizmet etmek idi. Şahsen buna muvaffak oldum. Bütün servetimhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif zat-ı şahanenin ihsan ettiği otomobil esmanıyla (değerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kıymet) her ay artırdığım yirmişer liradan müterakim bin altı yüz liralık istikraz-ı dahili bedelinden ve bir de dört arkadaşımla birlikte isticar (kiralamak) ettiğimiz çiftliğin devri icarından hasıl olan paradan ibarettir. Bunun bir kısmını aileme terk ederek bir kısmını yanıma aldım. Bundan başka bir nesneye malik değilim. Millete karşı hesap vermek ve muhakeme olarak tayin edilecek cezayı kemal-i cesaretle çekmek isterimhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif işte zat-ı fahimanelerine söz veriyorum. Memleketim ecnebi nüfuz ve tesirinden azade kaldığı günhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ilk telgrafınıza itaat edeceğim. Baki kemal-i hürmetle ellerinizden öperim muhterem Paşa Hazretleri. 2 Teşrinisani 1334 (2 Kasım 1918) Mehmet Talat" 2 Kasım 1918 cumartesi gecesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif saat 11'e yaklaştığı sıradahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif karanlıklar arasında iki kişi hızlı hızlı rıhtıma doğru yürüyordu. Bunlardan biri Talat Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif öteki de İhsan Namık Bey'di. Rıhtıma yaklaştıklarında üç kişinin daha orada beklediğini gördüler. Talat Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İhsan Bey'e dönerek: "Bir kadınla iki erkek dolaşıyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bunlar kimdir İhsan?" diye sordu. "Belki de pokerden dönüyorlardır. Paşam..." Bekleyen üç kişiden biri onlara doğru ilerleyincehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif tanımakta gecikmediler: Bu Enver Paşa'ydı. Eski Harbiye Nazırı Talat Paşa'nın elini sıktıktan sonra: "Tam zamanıdırhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif motor da neredeyse gelir..." dedi. Gerçekten de az sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif burnunda cansız bir ışıkla yol alan bir motor Amerikan Koleji yönünden gelerek rıhtıma yanaştı. Enver Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendisini uğurlamaya gelen kız kardeşini kucakladıktan sonra motora atladı. Onu ötekiler izlediler. Biraz sonra bütün yolcularını alan motorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif açıkta kendilerini bekleyen Alman torpitobotuna yanaşıyordu. Talat Paşa Berlin'e yerleşmişti. Anılarını yazıyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif karısıyla birlikte yoksul sayılabilecek bir hayat yaşıyordu. Sık sık karısı Hayriye hanıma: "Beni bir gün sokakta vuracaklar. Alnımdan kanlar akarak yere serileceğim. Yatakta ölmek nasip olmayacak. Ama ziyanı yokhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif varsın vursunlarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif vatan benim ölümümle bir şey kaybetmez. Bir Talat giderhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bin Talat gelir!.." derdi. Bir gün ya Ermeni Komitacılarının ya da bir başka düşmanının kurşunlarıyla can vereceğini biliyordu. Özellikle Ermeni Komitacılarının... Ermenilerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 1878 Türk-Rus savaşından sonra Doğu illerimizde bağımsız bir devlet kurmak istiyorlardı. Çarlık Rusyası ve İngilterehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ermenileri sürekli olarak kışkırtıyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Amerikan misyonerleri de aynı yönde çalışmalar yapıyorlardı. Aya-Stefanos Anlaşması (Yeşilköy'ün eski adı) yapılırkenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Avrupa Devletlerinin Berlin Kongresi'ndeki yetkili delegelerine bu amaçla baş vurmuşlar fakathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif diplomatik yollardan yaptıkları bu baş vurmanın sonuçsuz kalmasıyla birtakım anarşist örgütler kurarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif sabotaj ve ayaklanma eylemlerine girişmişlerdi. Hınçak ve Taşnak adlı bu gizli örgütlerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif her eylemlerinde karşılarında Osmanlı Hükümetini buluyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yabancıların işe karışmasını sağlamak içinhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif "Türklerhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ermenileri kesiyor!.." şeklinde propaganda yaparakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Avrupa'yı birbirine katıyorlardı. Ermeni Komitacılarhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Ermenilerin Doğu illerimizden göç ettirilmelerinde İttihat ve Terakki'ninhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dolayısıyla bu örgütün önderleri durumundaki Enverhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Talat ve Cemal Paşaların parmağını görüyorhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif intikam için fırsat kolluyorlardı. 15 Mart 1921 günü Talat Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif her zamanki gibi erkenden kalkmış saat ona kadar çalıştıktan sonrahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif eşine dönerek: "Haydi Hayriyehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif seninle biraz dolaşalım. Hava almış olursun..." demişti. Fakat mutfakta yemek pişirmekte olan karısı: "Ben çıkmayayım. Hem yorgunumhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hem de ateşte yemek var." diye karşılık verdi. Talât Paşa Hardenberg Strasse'deki evinden çıkıp tek başına yürümeye başlamıştı. Daldın ve düşünceli bir şekilde. Kurfüstendam caddesine saptı. Daha birkaç adım atmamıştı kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif arkasından birinin: "Talat Paşa!.. Talat Paşa!.." diye bağırdığını duydu. Geriye döndü ve... Rumeli'de başlayanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fırtınalar içinde geçen bir hayathttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif. Kurfüstendam caddesinin kaldırımları üzerinde sona ermişti. Katil Salomon Taleyranhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif 24 yaşında üniversite öğrencisi gözü dönmüş bir Taşnak Komitacısıydı. Alman mahkemesihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kendi toprakları üzerinde işlenen bu cinayetin suçlusuna hiç bir ceza vermeyerekhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Taleyran’ı beraat ettirdi. Yıllarca dost bildiğihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Birinci Dünya Savaşı'nda kader birliği ettiği Almanyahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif onun anısına ve kanlı ölüsüne bile saygı göstermemişti. Talat.Paşa'nın cesedihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif aradan 22 yıl geçtikten sonra 25 Şubat 1943'te yurda getirilerek Hürriyet-i Ebediye tepesindeki şehitliğe gömülmüştür. Talat Paşahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif dostuna söylediği biçimde yurdunun toprağını yiyememişhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ancak bir torba kemik olarak yurt topraklarında sonsuz uykusuna dalmıştır. |
Cevap : Suikastler Tarihi
Robert Kennedy Suikastı
JFK suikastında komplo olup olmadığı hakkında yüzlerce kitap yazıldı. Kardeşi Senatör Robert Kennedy'nin öldürülmesindeki komplo tek cümlede özetlenebilir: Los Angeles Adli Tıbbı'nın raporuhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif RFK'nin arkadan açılan yaylım ateşle öldürüldüğünü belirtiyor. Oysahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif suikastla suçlanan Sirhan Sirhan'ın Kennedy'nin en az bir buçuk metre önünde olduğunda herkes hemfikir. RFK cinayetine CIA'nın karıştığına ilişkin çok sayıda kanıt bulunuyor. Bir kerehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ikinci bir tetikçinin kesinlikle var olduğu açık olmasına karşınhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Los Angeles Emniyeti'nin özel görev ekibihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif soruşturmayı Sirhan'ın tek katil olduğunu kanıtlayacak şekilde yürüttü. Tanıkların aklı karıştırıldıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif kanıtlar yok edildihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif mantıken şüpheli olan kişiler sorgulanmadı. Özel görev ekibinin iki üyesininhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif CIA'yla uzun süreden beri bağlantısı vardı ve olayın komplo olduğunu ileri süren tanıkların gözünü korkutmakta oldukça gayretliydiler. Tanıklardan herhangi birihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif ifadesindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif cinayet yerinden "Onu vurduk" diye bağırarak kaçarken görülen iri puanlı elbise giymiş ünlü kıza geldiğindehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bu ikisi küplere biniyordu. Tanık ifadelerindeki bu kıza ilişkin sözlerin yok edilmesini kesin olarak sağladılar. Üstünkörü sorgulanan bir başka aşikâr şüpheli dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif cinayetten önceki günlerde Sirhan'la birlikte görülen Rahip Jerry Owen'di. Owenhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif JFK suikastına kansan mafya kuryesi Edgar Bradley'yi tanıdığını kabul etti. Dealey Plaza'da yakalananhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif fakat herhangi bir suçlama yöneltilmeden serbest bırakılan Bradley'inhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif JFK davasının önemli isimleriyle bağlantısı olduğu anlaşıldı. Bir dehttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif CIA'nın beyin kontrol deneylerinde yer alan hipnoz uzmanı Dr. William Bryanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif Jr. var. Bryanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hipnoza aşırı ölçüde duyarlı Sirhan'ın da aralarında bulunduğu ünlü denekler üzerinde çalıştığını övünerek anlatmaktan hoşlanıyordu. Bryan'ın bir başka ünlü hastası olan "Boston Canavarı" dahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif anlaşılmaz bir şekilde Sirhan'ın günlüğünde yer alıyordu. Sirhanhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif günlüğünde RFK'ye ateş ettiğini hatırlamadığını kaydediyor kihttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif gerçeği söylüyor gibi görünüyor. Görgü tanıklarıhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif cinayet sırasında Sirhan'ın bir tür trans durumunda olduğunu belirtiyorlar. RFK'nin tam arkasında durduğunu ve silahını çektiğini kabul eden koruma görevlisi Thane Cesar'a da çok dikkat çekmek gerekiyor. Cesar'ın hem aşırı sağcı gruplarlahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif hem mafyayla ve hem de CIA ile bağlantıları vardı. Son olarakhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif bir zamanlar CIA görevlisi olan Robert Morrowhttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif yazdığı kitaptahttp://www.izafet.com/images/smilies/smilev.gif İran gizli servisi SAVAK'ın bir ajanının RFK'yi öldürmek için parayla tutulduğunu iddia ediyor.... İzmir Suikastı Haziran 1926, İzmir Giritli Motorcu Şevki'nin 15 Haziran 1926 günü İzmir Valiliğine yaptığı bir ihbarla ortaya çıkarılan Mustafa Kemal'e suikast olayının yeni kurulan cumhuriyette bir iktidar savaşı olduğu bellidir. İktidarı elinde bulunduran kadro kendisine rakip olarak gördüğü bir diğer kadroyu tasfiye etmek için bu olayı kullanmıştır. Dolayısıyla bu tuhaf davanın sanıkları durumuna sokulan ünlü şahsiyetlerin, milli mücadelenin önde gelen paşalarının başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir! Sonuçta çoğu İttihatçı olan 18 kişi idam edilirken Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü dışında milli mücadeleyi yürüten askeri liderlerin hemen tümü şaibeli hale getirilmiştir. Hukuksal olarak nasıl bir skandal veya fiyaskonun cereyan ettiği ise olayın üzerinden sekiz ay geçtikten sonra bizzat Mustafa Kemal tarafından itiraf edilecektir. Şevki'nin ihbarı sonucunda 15 Haziran akşamı İzmir'de ve İstanbul'da yapılan tutuklamalarla yakalanan Ziya Hurşit, Çopur Hilmi, Gürcü Yusuf, Laz İsmail gibi kişilerin verdiği ifadelerin yanı sıra yakalanan silahlar ve bazı diğer kanıtlardan Mustafa Kemal'in İzmir'i ziyareti sırasında Kemeraltı'nda bir suikast teşebbüsü olacağı söylenebilir. Ama Enver Paşa'nın adamı olarak bilinen Hacı Sami ve İttihat ve Terakki'nin Teşkilat-ı Mahsusası'nın kurucularından Kuşçubaşı Eşref'den yurtdışında bulunan Çerkez Ethem'e kadar birçok kişiyle bağlantısı olduğu ileri sürülen olayın karanlıkta kalan yanları açığa çıkarılan yanlarından daha fazladır. Tabii bütün bu kargaşa içinde asıl önemli olan tam bir yıl önce, Haziran 1925'te kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nda yer alan paşaların olaya dahil edilmeleri ve tutuklanarak idam talebiyle İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmalarıdır. Çok değil, daha birkaç yıl önce gerçekleştirilen milli mücadelenin kahramanları birdenbire cumhurbaşkanına suikast düzenlemeye kalkışacak kadar iktidar hırsından gözleri bir şeyi görmeyen caniler haline gelivereceklerdir! Kasım 1924'de Kazım Karabekir'in başkanlığında kurulan ve Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar Eğilmez, Mersinli Cemal Paşa gibi ünlü komutanların da yer aldığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Haziran 1925'te hükümetin aldığı bir kararla kapatılmıştı. Ama İttihat ve Terakki'nin nasıl bir örgüt olduğunu iyi bilen Mustafa Kemal Paşa açısından bu defter tam anlamıyla kapanmamıştı. İktidar savaşı şu veya bu şekilde devam edecekti. Bu duruma hazırlıklı olmak ve gerektiğinde hiç tereddütsüz ve acımasız bir şekilde hareket etmek zorunluydu. İşte İzmir suikastı davası bu bağlamda bir anlam taşımaktadır. Mustafa Kemal'e yönelik bir suikast hazırlığından haberi olan hükümetin olayı denetimi altında tuttuğu ve suikastçıların içine de kendi adamı olan emekli jandarma yüzbaşısı Sarı Efe Edip'i soktuğu mahkeme sırasında paşalar tarafından ileri sürüldü. Ama üzerine gidilemediği için kanıtlanamadı. Ancak olayın bu çerçevede geliştiğini gösteren çeşitli işaretler vardır. İzmir'de yakalanan tetikçilerin ardından İstanbul'da Bristol Oteli'nde yakalanan Sarı Efe Edip İstanbul Polis Müdürü Ekrem Bey'e verdiği ifadede suikastın, "Terakkiperver Fırkası Umumi Heyeti tarafından kararlaştırıldığını" söyleyince, İzmir'de bulunan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Ankara'daki Başbakan İsmet Paşa'ya bütün Terakkiperver paşalarının, yani Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyar Eğilmez, Rüştü Paşa, Mersinli Cemal Paşa'nın tutuklanmasını ve yargılanmak üzere İzmir İstiklal Mahkemesine gönderilmesini isteyecektir. (Rauf Orbay o sırada yurtdışında olduğu için daha sonra gıyabında Ankara'da yargılanacak ve 10 yıl hapis cezasına çarptırılacaktır.) Ancak İsmet Paşa durumdan çok emin değildir ve ortada ciddi bir kanıt olmadan, hepsi de mebus olan ve milli mücadelenin önderliğini yapmış bu şahsiyetlerin tutuklanmasının bir skandal olacağını düşünmektedir. Nitekim Kazım Karabekir 18 Haziranda tutuklanmış ama Başbakan İsmet Paşa'nın müdahalesiyle hemen serbest bırakılmıştır. İçişleri Bakanı Recep Peker bu durumu bir telgrafla Mustafa Kemal'e ihbar edecek ve bunun üzerine İzmir İstiklal Mahkemesinin Başbakan İsmet Paşa için de tutuklama kararı çıkardığı söylenecektir ama bu da kanıtlanmış değildir. İzmir ve Ankara arasında karşılıklı telgraflarla durum açıklığa kavuşamayıp İsmet Paşa yeterince ikna olmayınca kalkar İzmir'e gider. Orada Mustafa Kemal ve mahkeme heyetiyle yüz yüze yaptığı görüşmeler sonucunda ikna edilecek ve böylece paşaların hepsi tutuklanarak İzmir'e gönderileceklerdir. Elbette bütün ülke ve dünya şaşkın bir şekilde olayı izlemektedir ve sadece bir kişinin, sanık paşaların "hükümet ajanı" olduğunu, örtülü ödenekten para aldığını söyledikleri birinin verdiği saçma bir ifade nedeniyle tutuklanmışlardır. Saçma, çünkü cumhurbaşkanına suikast düzenlenmesi gibi bir eylemin kapatılmış bir partinin "umumi heyeti" tarafından kararlaştırılması aklın alacağı bir iş değildir. Sonuçta İzmir'de Elhamra Sineması salonunda yapılan İstiklal Mahkemesi duruşmalarında celladın ipini boyunlarında hisseden paşalar mümkün olduğunca durumu açıklığa kavuşturmaya çalışırlar. İp boyunlarındadır, çünkü İstiklal Mahkemeleri neredeyse önüne gelene idam cezası vermekle ünlüdür. Bu kadar uydurma bir gerekçeyle tutuklanıp mahkemeye çıkarıldıklarına göre aynı şekilde idam cezasına çarptırılmaları ve hemen infaz edilmeleri işten bile değildir. Mahkeme çok hızlı bir şekilde çalışarak davayı en kısa sürede sonuçlandırmak istemektedir. Gerek Kazım Karabekir, gerekse Ali Fuat Cebesoy, Sarı Efe Edip'in Meclis Başkanı Kazım Paşa'nın yakını olduğunu, hatta Ankara'ya geldiğinde onun evinde kaldığını, bu tertibin içine hükümet tarafından ajan olarak sokulduğunu anlatırlar ve kendilerinin olayla bir ilgilerinin olmadığını belirtirler. 13 Temmuzda Kel Ali başkanlığındaki mahkeme kararını açıkladığında verdiği 13 idam cezası arasında tetikçilerin yanı sıra suikastın örgütleyicileri olarak adı geçen İzmit mebusu Şükrü, Rüştü Paşa, Eskişehir mebusu ve Mustafa Kemal'in çocukluk arkadaşı Miralay Arif, Saruhan mebusu Abidin, Sivas mebusu Halis Turgut gibi isimler de vardır, ancak Terakkiperver paşalar beraat etmişlerdir. Mahkeme Terakkiperver Fırka içinde gizli bir örgütün Cumhurbaşkanım öldürerek yönetime el koymak istediği kararına varmıştır, ancak paşaların bununla ilişkisi kurulamamıştır. Sarı Efe Edip de beklemediği idam cezası karşısında şaşıracak ve "Bu kararda benim hizmetim nazara alınmadı" diyecektir ama mahkeme başkanı Kel Ali tarafından "Hizmetiniz elbette nazara alınacaktır" diye susturulacaktır. Ali Fuat Paşa hatıralarında, Sarı Efe Edip'in hükümet ajanı olmasına rağmen idam edilişini "Bu hizmet esnasında yanlış bir hareketine yahut başka bir sebebe bağlıdır" diye yazacaktır. Sonuçta paşalar boyunlarını cellatın ipinden kurtaracaklar ama siyasi hayatları da bitmiş olacaktır. Hukuki olarak ortada ciddi hiçbir şey yoktur, ama beraat etmiş de olsalar Mustafa Kemal'e suikast davasından yargılanmış olmaları siyasette artık bir rol üstlenememeleri için yeterlidir. Nitekim bazıları ancak Mustafa Kemal'in ölümünden sonra tekrar siyasetle ilgilenecekler ve mebus olabileceklerdir. Bu davadan sekiz ay kadar sonra, Mart 1927'de bir akşam Çankaya'daki sofrasında ağırladığı çocukluk arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'a Mustafa Kemal itirafta bulunup, şöyle diyecektir: "Paşaları senin hatırın için affettirdim." Harbiye'den atılmaktan Ali Fuat'ın babası İsmail Paşa sayesinde kurtulan Mustafa Kemal bu sözlerinde herhalde samimidir ama aslında bu sözler aynı zamanda büyük bir fiyaskonun da itirafı değil midir? Mustafa Kemal milli mücadelede omuz omuza savaştığı paşaları affettirmiştir ama onlar Mustafa Kemal'i affetmemiş, hatta Mustafa Kemal'in çağrısına ve çabalarına rağmen bazıları bir daha ölünceye kadar kendisiyle görüşmemiştir... |
Cevap : Suikastler Tarihi
Hz. Ömer Suikastı
Bizans İmparatoru Heraclius (Ermeni asıllı ve Heraclius Hanedanının kurucusu olan I. Heraclius; 610-641 yıllan arasında Bizans imparatorluğu tahtında oturmuştur.) yüz çizgileri gerilmiş, sinirden titriyor, karşısında süklüm püklüm duran Prens Tomas'a bağırıyordu: "Anlamıyorum Tomas, ne oluyor?.. Urfa, İskenderun ve Antakya'yı verdik, fakat bu da yetmedi. Şimdi de Suriye elden gidiyor!.. Senden en küçük bir başarı ve karşı koyma haberi yok. Şam kalesi bile düştü düşecek!.. Şimdi de sıra Kudüs'e mi geldi?.. Bütün bu yenilgilerinizin gerçek nedenlerini anlayamıyorum." Prens Tomas, üzgünlüğünü belirten bir sesle imparatora şöyle karşılık verdi: "Haklısınız efendimiz... Ama son bir kozum daha var. Eğer izin verirseniz bunu da denemek istiyorum... Belki de bu davranışımı iyi karşılamayacaksınız. Çünkü planımın içinde Kutsal Kitapların da rolü olacak..." İmparator Heraclius: "Söyleyin bakalım Prens Tomas.. Oyununuzu ben de merak ettim" dedi. Prens Tomas, savaşta uygulayacağı planını anlatmaya başladı: "Ellerine kutsal kitapları almış rahipleri, askerlerimin önünde yürüteceğim. İslâm kuvvetleriyle hiç cenge çıkmamış ve maneviyatları bozulmamış genç kumandanları da savaşa sürdüreceğim." İmparator elini Prens Tomas'ın omzuna koydu ve bu savaş planını beğendiğini belirterek: "Güzel... güzel... Sonucunda başarı elde edilebilecek bir düşünce bu. Niçin bunu daha önce uygulama yoluna gitmedin?.. Tanrı yardımcın olsun." Ne var ki, bu gülünç savaş oyunu gerekli sonucu sağlamamış, Hıristiyanlık dünyasının kutsal şehri Kudüs de, her an İslâm ordularının eline düşmek tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. (Tarihler, Kudüs'ü kuşatan İslâm ordularının komutanı konusunda değişik adlar ileri sürmektedirler. Değişik kaynaklar, Halid bin Velid, Amr Ibnül As, Ubu Ubeyde ve Halid bin Sabit'i Kudüs'ü kuşatan birliklerin başında gösterirler. Bu karışıklığın, Kudüs'ün savaş yapmadan ele geçirilmesinden doğduğu ileri sürülebilir.) Kudüs halkının tek umudu. Patrik Sofronius'a bağlanmıştı. Onun çevresinde toplanmış, çıkar yolun ne olduğu konusunda kendisinden bilgi istiyorlardı. Sofronius'a: "Muhterem Patrik Hazretleri, biz kutsal dinimizin başkentini vermek istemiyoruz. Bunun için elimizden gelen son çarede birleştik. Bu kutsal kenti teslim etmektense, düşmanla çarpışa çarpışa Kudüs'ü yerle bir eder ve İslâm ordularına bir yıkıntı halinde bırakırız... Sizin bu konudaki düşüncenizi öğrenmek istiyoruz." dediler. Patrik, kendilerine şu karşılığı verdi: "Ben, sizden çok ayrı düşünmekteyim. Bana bu gücü veren de, elimde Halife'nin kendi eliyle yazdığı ahitnamenin (Anlaşma şartlarını kapsayan belge ya da resmi kâğıt) bulunmasıdır. Bu bana güven veriyor. Halife, bu ahitnamede cana, mala ve ırza dokunmayacağına dair, Tanrı katında yemin etmektedir. Hem de, dini inanışlarımıza ve kiliseye gitmemize engel olmayacağını da bildirmektedir.." Uzun görüşme ve tartışmalar sonunda, Patrik Sofronius'un da etkisiyle, Kudüs halkı şu karara vardı; Halife Hz. Ömer gelirse, şehri ona teslim edeceklerdi. Halife Hz. Ömer, Kudüs'ü teslim almak üzere Medine'den yola çıkmıştı. Develere binmiş bedeviler de arkası sıra geliyorlardı. Geçtikleri yol üzerindeki köy, kasaba ve kent halkları, Halife'ye büyük sevgi gösterilerinde bulunuyorlardı. Yol boyunca karşılamaya çıkanlar, gelecek Halife birliklerinin göz kamaştırıcı ve olağanüstü görünümlerini düşlerken, giyim ve kuşamları birbirine benzeyen iki kişinin, yanlarındaki bir deveyle önlerinden geçtiklerini gördüler. Yoksul görünüşlü bu iki kişi, deveye nöbetleşe binerek yol alıyorlardı. Yol boyunca birikenler, bu yoksul kılıklı iki kişinin kimliklerini öğrendiklerinde, şaşırıp kaldılar. Çünkü bunlardan biri. Hazret-i Ömer bin Hattab, ötekiyse kölesiydi. Kudüs surları görününce, kumandanlarından Ebu Ubeyde, Halife Hz. Ömer'in yanına gelerek: "Ya Ömer-ül Faruk...(Faruk: Arapça, "doğruyu eğriden ayıran" anlamına) Elbiseleriniz biraz eski ve yamalı. Kudüs'e girmek için seçtiğiniz binek hayvanınız da cins değil. Bunları değiştirip, size ve Halife'ye yaraşır elbiseler giyseniz nasıl olur?" Hz. Ömer, bu sözler üzerine kaşlarını çatıp, ağır ağır şu karşılığı verdi: "Bilirsin ki, bizde ad, ün, onur ve mevkiden yana ne varsa, tümü de İslama aittir. Kişiliğimize gelince; ona sadelik daha çok yaraşır!.. Elbiselerin kişiye ün ve onur kazandırdığını nerede gördün? Eğer öyle olsaydı; şu karşımızdaki süslu ve gösterişli elbiseler içindeki kumandanlar, çıplak ayaklarımızın karşısında emir kulu bulunmazlardı!.." Kale kapısı açılmış, Kudüs şehrinin içine doğru uzanan anayolda, Hıristiyan dininin ileri gelenleri, başlarında Patrik Sofronius olmak üzere, Hz. Ömer'i karşılamak için sıralanmışlardı. Önde üç atlı ilerliyordu. Ortadakinde sade ve yamalı elbiseler içinde Halife Hz. Ömer, sağ ve solunda kumandanları Halid bin Velid'le Ebu Ubeyde vardı. Onların arkasında da Amr Ibnül As, Şurabil ve Bilâl-i Habeşi geliyordu. En arkada da askerler düzenli sıralar halinde yürüyorlardı... Ömer, bir ara Bilâl-i Habeşi'nin yanına giderek: "Ya Bilâl!.. Tanrı'mızın bize lütfuna, ihsanına ölçü yok!. Bu kutsal şehre girdiğimiz şu sıra, namaz vaktidir. Mübarek ezan-ı Muhammedi'yi senden dinlesek nasıl olur?.." Bilâl-i Habeşi, Süleyman mabedinin karşısına düşen yüksek kale burcuna çıktı ve az sonra da, Kudüs'te ilk olarak ezan sesi işitildi... Namaz çağrısı işitilince, Patrik Sofronius cemaati "Bâsübâdelmevt / ölümden sonra diriliş" adlı kiliseye ***ürerek, ibadetlerini burada yapabileceklerini söyledi. Kiliseye giren Halife Hz. Ömer, içerisinin tapınmakta olan Hıristiyanlarla dolu olduğunu görünce, Patrik Sofronius'a dönerek: "Görüyorsunuz ki, biz cemaat halinde namaz kılarsak bunların ibadetine engel olacağız. Sonra, kumandanlarım ve askerlerim kilisenin camiye çevrildiğini sanırlar. Buraya bir cami gözüyle bakarlar. Bu da ahitnamemize aykırı düşer!.. Biz namazımızı kilise dışında da kılabiliriz. İlginize teşekkür ederiz..." dedi. Kudüs 637 yılında, böylece Müslümanların eline geçmiş oldu. (Kudüs'ün Müslümanların eline geçtiği tarih konusunda birlik yoktur. Bazı kaynaklar Kudüs'ün Fethini M.S. 638 olarak gösterirler. Taberi'ye göre Kudüs 637'de alınmıştır. Aradan yedi yıl geçmişti. 644 yılında Hz. Ömer, Medine'de mescitte sabah namazını kıldırıyordu. Tam bu sırada Ebu Lülüe Feyruz adında bir köle, elinde bir hançerle cemaat içine daldı ve Halife Hz. Ömer'i secdedeyken altı yerinden yaralayarak yere serdi. Kaçmasını önlemek isteyen altı kişiyi daha yaralayıp mescitten dışarı çıktı. Dışarıda nöbet beklemekte olan Beni Esed kabilesinden bir cenkçi, Ebu Lülüe Feyruz'un arkasından okunu fırlattı. Ok, suikastçının tam başına saplandı. Zehirli okun girmesiyle de Ebu Lülüe Feyruz olduğu yere yığılıp can verdi... Hz. Ömer'i vuran Ebu Lülüe Feyruz'un dini ve ırkı konusu da karışıktır. Bir söylentiye göre, Halid bin Velid'in Yahudiden dönme kölesiydi. Başka kaynaklar da onu Hıristiyan ya da Zerdüşt dinine bağlı olarak gösterirler. Suikast konusundaki söylentilerden biri şudur: Küfe Valisi Mugayre ibni Sa'be, Ebu Lülüe Feyruz'un kızını kaçırtmış ve bedevi şeyhlerinden birisine armağan etmişti. Ebu Lülüe, bu durumu bildirmek ve kızını geri almak için Hz. Ömer'e baş vurmuş, fakat gereken ilgiyi görmemişti. Bunun üzerine bir sabah namazında onu, daha sonra ölümüne yol açacak biçimde hançerle ağır yaralamıştı. Hazreti Ömer'i hemen evine taşıdılar. Aceleyle bulunan bir cerrah, karnındaki yaraları dikti. Yaraların iyileşmesi için Hz. Ömer'in hiç kıpırdamadan yatması gerekiyordu. Halife Ömer, oğlu Abdullah'ı yanına çağırttı ve ona vasiyetini bildirdi: "Cenaze namazını kılındıktan sonra, Hz. Ayşe'ye (Hz. Muhammet'in üçüncü eşi.) git, benim Revza-i Mutahhara'ya (Hz. Muhammet'in Medine'deki mezarına verilen ad) gömülmem için izin al!" dedi ve sonra cerraha dönerek: "Şimdi namaz vakti yaklaşıyor, Abdest almaya kalksam ne olur?.." diye sordu. Cerrah büyük bir kaygı ve telâşla karşılık verdi: "Ya Emir-ül Müminin! Sakın böyle bir davranışta bulunmayınız, yerinizden kımıldarsanız, dikişler hemen sökülür, Tanrı korusun büyük felâket olur!" Hz. Ömer gülümseyerek: "Namazımı bırakmaktansa, karnım yarılsın daha iyi." dedi ve yattığı yerden doğrulmak istedi... Acı bir haykırış duyuldu... Hepsi o kadar... Babasının soğuyan ellerini, avuçlarında ısıtmaya çalışan Abdullah, göz yaşlarını tutamadı. Bir sahabi (Hz. Muhammet'in görüp konuştuğu, yakınları. Çoğulu Sahabe’dir) onu kıyıya çekerek, şu ayet-i kerimeyi söyledi: "İnna Lillâhi ve inna ileyhi raciûn ." |
Cevap : Suikastler Tarihi
Tarihe Yön Veren Suikast :1 Birinci Dünya Savaşının Başlamasına Sebep Olan Suikast
Avusturya-Macaristan orduları, 1914 haziranında Bosna-Hersek bölgesinde manevra yapıyordu. Veliaht Arşidük Franz Ferdinand’ın karısı Hohenberg Düşesiyle birlikte izlediği bu manevralar için, doğrusu zamanın ve yerin iyi seçildiği söylenemezdi. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından ilhak edilen ve Sırbistan Krallığı dışında kalan Bosna-Hersek bölgesi halkı, Habsburg Hanedanından ve onların yönetiminden nefret ediyorlardı. Yetmiş bin kişilik ordu, manevraları sürdürürken, Veliaht Arşidük Franz Ferdinand, karısı Hohenberg Düşesi'yle birlikte, Bosna-Hersek'in merkezi olan Saraybosna'yı 28 Haziran 1914 günü ziyaret etmeye karar verdi. Bu haber, Bosna-Hersek'te yaşayan halk, özellikle Sırplar arasında kızgınlık ve nefreti daha da artırdı. Çünkü, Bosna-Hersek'te yaşayan Sırplar için 28 Haziran gününün çok büyük bir anlamı vardı. 1389 yılının 28 Haziranında yapılan Kosova Meydan Savaşı'nda, Sırplar, Osmanlı ordusuna yenilerek bağımsızlıklarını kaybetmişlerdi. Bu savaşta, kendi kralları Lazar ölmüş, fakat Miloş Kabloviç adlı bir soylu da, Osmanlı Padişahı Murat Hüdâvendigâr'ı hançerleyerek şehit etmişti. Sırplar 1389 yılından beri, her 28 Haziranda, Miloş Kabloviç'in Osmanlı Padişahı I. Murat'ı öldürmesini "Aziz Vitus Günü" adı altında, en büyük bayramları olarak kutluyorlar. 27 Haziran günü, şehrin dışında istasyona yakın temiz bir otelde geceyi geçiren Veliaht ve eşi, ertesi gün kalabalık bir otomobil kafilesiyle saat 10'da Saraybosna'ya doğru yola çıkmışlardı. Aziz Vitus bayramı dolayısıyla köy ve kasabalardan gelenlerle, şehirde olağanüstü bir kalabalık vardı. Bu büyük kalabalık karşısında alman güvenlik tedbirleri, hemen hemen yok denecek kadar azdı. Arşidük ve karısı, Saraybosna sokaklarında üstü açık bir araba içinde ilerlerken, yedi suikastçı, ayrı ayrı noktalarda, Arşidük Franz Ferdinand'ı öldürmek için hazır bekliyorlardı. Bu, yaşları 20’yi geçmeyen suikastçılar, Bosna-Hersek'i Sırbistan Krallığına bağlamak ve Avusturya-Macaristan egemenliğine son vermek isteyen "Genç Bosna" örgütünün üyeleriydiler. Habsburg soyluları ve Veliaht Arşidük Ferdinand'ı taşıyan altı otomobillik kafile, Saraybosna sokaklarında boy gösterdiğinde, güvenliği sağlamakla görevli polisler heyecandan ne yapacaklarını şaşırmış durumdaydılar, Suikastçılardan Nedeljko Çabrinoviç, yanında duran polise, büyük bir soğukkanlılık içinde şu soruyu sormuştu: "Arşidük hangi arabada?" Polis, büyük bir saflık içinde, altı arabadan birini Çabrinoviç'e gösterdi. Suikastçı, birkaç saniye sonra, elindeki .bombayı Arşidük'ün bulunduğu otomobile fırlatıyordu. Bomba, Franz Ferdinand'ın arabasının çamurluğuna çarparak sıçramış, arkadan gelen yaverlerin otomobilinin önünde patlamıştı. Yol kıyısına birikmiş kalabalıktan 17, konvoydan da 3 kişinin yaralanmasına sebep olmuş, fakat Veliaht'a bir şey olmamıştı. Yaralananlardan biri, Arşidük Ferdinand'ın emir subayı Üsteğmen Merizzi'ydi. Veliaht, büyük bir tedbirsizlik içinde, emir subayının yanına gitmiş, bir otomobille hastaneye kaldırılıncaya kadar başında beklemişti. Arşidük Franz Ferdinand, bu sırada şehrin Askeri Valisi General Potiorek'e şöyle bağırdığı duyuldu : "Bombalar ne olacak? Yine atılacak mı?" General Potiorek, Veliaht’ın bu azarlamasına verdiği karşılık, tam bir şaşkınlık örneğiydi: "Ekselans, yolunuza gönül rahatlığıyla devam edebilirsiniz. Sorumluluğu ben yükleniyorum." Bunun üzerine Arşidük otomobiline binmiş ve "Doğru Belediye Dairesine..." emrini vermişti. Belediye dairesinin mermer merdivenlerine yol halıları serilmiş, başındaki sarığıyla müftü efendi bile, Veliaht'ı karşılayıp "hoş geldiniz" demek için karşılayıcılar arasında yer alınıştı. Daha önceden kararlaştırılan ziyafet nedeniyle zengin bir sofra hazırlanmıştı. Fakat Arşidük Ferdinand kızgınlığından yeninde duramıyordu. Yemeğe oturmadan General Potiorek'e, hastaneye gidip emir subayı üsteğmen Merizzi'yi ziyaret etmek istediğini söyledi. Saraybosna Askeri Valisi Potiorek şaşkınlık içindeydi. Veliaht'a: "Arşidük Hazretleri, gerçekten gitmek istiyor musunuz?" diye sordu. "Elbette, elbette. Merizzi'yle konuşmalıyım!." Veliaht Franz Ferdinand, karısını Belediye Dairesinde bırakarak yalnız başına hastaneye gitmek istiyordu. Fakat Hohenberg Düşes'i, hastaneye kocasıyla birlikte gitmek için direndi. Öndeki iki arabada detektifler ve şehrin ileri gelenleri gidiyorlardı. Veliaht, karısı ve general Potiorek, Çek asıllı bir şoförün kullandığı üçüncü arabadaydı. Tam bir yol ayrımına geldiklerinde Veliaht'ın otomobilini kullanan şoför, direksiyonu sola kırmıştı. Birden General Potiorek'in kızgınlıkla ayağa kalktığı ve şoföre: "Ne oluyor? Dur!.. Yanlış yola saptın, doğru yola gir!." diye bağırdığı duyuldu. Şoför bu uyarı üzerine frene basmış ve otomobili, kalabalık kaldırımın yanında, bir dükkânın önünde durdurmuştu. Suikastçıların ikincisi Gavrilo Princip de orada duruyor, iki kız arkadaşıyla konuşuyordu. Otomobilin önünde durduğunu görünce, kız arkadaşlarından ayrılmış, arabanın basamağına fırlayarak tabancasıyla üç el Veliahta iki el Hohenberg düşesine, bir kurşun da Askeri Vali Potiorek'e sıkmıştı. Keskin bir nişancı olan Gavrilo Princip'in bütün kurşunları yerini bulmuştu, ilk ölen Hohenberg Düşesi oldu. Korsesini delip geçen bir kurşun, sağ böğrüne saplanmıştı. Arşidük Franz Ferdinand, karısından birkaç saniye daha fazla yaşadı. Boynundaki toplar damarı parçalayan ve bel kemiğine saplanan kurşunlarla. Veliaht da karısının yanına cansız olarak serilmişti. Vali'nin.yarası önemsizdi. 19 yaşındaki Sırp yurtseveri Gavrilo Princip, jandarma ve polisler tarafından hemen, yakalandı. Hiç kimse o anda, bu suikastın I. Dünya Savaşı'na yol açacağını ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olacağını elbette ki düşünemezdi. Veliaht'ın, 1914 yılı 28 Haziranında, saat 11,30'da bıyıkları yeni terlemeye başlayan Gavrilo Princıp adlı öğrenci tarafından öldürülmesi, Viyana'daki savaş taraftarları için bulunmaz bir fırsat oldu. Bunların kışkırtmaları sonucu, 28 Temmuz 1914 sabahı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Sırbistan'a savaş açtı. Önce iki devlet arasında başlayan savaşa, az sonra, hemen hemen bütün ülkeler katılacak ve I. Dünya Savaşı dört yıl boyunca kan ve ölüm saçacaktı. Mahkeme önüne çıkarılan Princip, çekinmeden şunları söyledi: "Veliaht'ı ben vurdum. Çünkü o. Güney Slavlarının birleşmesini önleyen tek kişiydi!.." |
Cevap : Suikastler Tarihi
Hitler'e Suikast
Haziran 1944'te Müttefikler tarafından yapılan Normandiya çıkartması, Almanya'da umutsuzluğu iyice artırmıştı. Fakat Hitler, sonuna kadar direnme niyetini belirtiyor, çok yakın bir zamanda işitilmedik silahların kullanılacağını bildiriyordu. Ona göre bu korkunç silahlar, savaşı derhal Almanya lehine sonuçlandıracaktı. Hitler'in sözünü ettiği "işitilmedik silah" Amerikan ve İngiliz bilginlerinin de üzerinde çalışmakta oldukları atom bombasıydı. Alman bilginleri, atom bombasını gerçekleştirme yansısında geri kalıp, bu korkunç silahı zamanında yetiştiremezlerse, Hitler, Berchtesgaden dolaylarındaki sığınağa çekilerek, kendisiyle birlikte Almanya'yı da uçuruma sürükleyecek delice planlar tasarlıyordu. Almanya'da, daha savaşın başından beri, Hitler'i ortadan kaldırıp ülkelerini felâketten kurtarmaya çalışan sağduyu sahibi kişiler de vardı. Bunlar, Hitler'i öldürerek Müttetiklerle barış yapmayı düşünüyorlardı. Bu amaçla da 1941 yılından beri birkaç suikast girişiminde bulunmuşlar fakat hiç birinde başarı kazanamamışlardı. Amiral Canaris ve Kont Helmuth von Moltke tarafından yönetilen ve aralarında Schacht, Belçika Valisi Von Falkenhausen, Mareşal Rommel, Von Beck, Fransa Valisi Karl Heinrich von Stulpnagel, Von Hassel gibi general ve devlet adamları bulunan bir grup, Hitler'i devirdikten sonra yerine Feldmareşal Vitzleben’i geçirmeyi kararlaştırmıştı. Ne var ki, Gestapo bu komployu haber almış ve Kont Moltke 1944 Ocak ayında tutuklanmıştı. Onun tutuklanması, ötekilerinin çalışmalarını durdurmamış ve 1944 Temmuzunda Hitler'e son ve en önemli suikastı yapmışlardı. Hitler, daha öncekilerden olduğu gibi, bundan da kurtuldu ve suikastı düzenleyenlerin tümünü ortadan kaldırdı. 20 Temmuz 1944'te yapılan bu suikaste geçmeden önce, başarısızlıkla sonuçlanan öbür suikastlardan da söz etmek gerekir. 4 Ağustos 1941'de Merkez Grubu Ordusu, Borisov'daydı. Bu ordu Feldmareşal Von Bock'un komutası altındaydı. Ordu karargâhı, Hitler'i tutuklayıp mahkeme önüne çıkarmaya kararlı subaylarla doluydu. Bunların başında Orgeneral Von Treckow'la yardımcısı Teğmen Von Schlabrendorff'du. Von Bock, ancak girişim başarıya ulaşırsa yardım vaadinde bulundu. Hitler, Borisov'daki Merkez Grubu Ordusu karargâhına geldiğinde, suikastçılar şaşkınlık ve korkudan hiç bir şey yapamadılar. Kalabalık bir koruyucu çemberi içindeki Hitler'in yanına suikastçılar yanaşamadılar bile. 13 Mart 1943'te, Stalingrad'ta Alman ordularının yenilgiye uğramalarından hemen sonra, Hitler'e ikinci bir suikast düzenlendi. Merkez Grubu Ordusu karargâhı o sırada Smolensk'de bulunuyordu. Komutan değişmiş, Von Bock'un yerine Feldmareşal Von Kluge getirilmişti. Tresckow'la Schlabrendorff, aynı teklifi Von Kluge'ye yaptılar ve aynı karşılığı aldılar. Von Kluge, suikast başarıya ulaşırsa yardıma hazır olduğunu söyledi. Hitler'in pek yakında karargâhı ziyaret edeceği biliniyordu. Canaris ve öteki komplocu subaylar, Smolensk'e plastik bombalar ve sigorta tapaları getirdiler. Hitler karargâha geldi ve ayrılmasına yakın suikastçılar hareket geçtiler. Tresckow ve Schlabrendorff iki konyak şişesine bomba yerleştirip Hitler'in maiyet subaylarından Albay Brandt'a vererek, Rastenburg’daki bir arkadaşlarına götürmesini istediler. Brandt, şişeleri yerine ulaştırmak üzere aldı. Bombalar, Hitler'in uçağının havalanışından yarım saat sonra patlayacak şekilde ayarlanmıştı. Suikastçılar, Berlin ve Smolensk'de heyecanla sonucu beklerlerken, Hitler'in uçağının Rastenburg'a sağ salim indiği haberini şaşkınlık içinde öğrendiler. Bunun üzerine teğmen Schlabrendorff, büyük bir soğukkanlılıkla Hitler'in karargâhına giderek, her şeyden habersiz Brandt'dan, içine bomba yerleştirilmiş konyak şişelerini alarak, yerine gerçek konyak şişeleri verdi. Suikastçılar, bombaların patlamayışını Hitler'in uçağının çok yüksekten uçmasına ve bu nedenle tapa sigortasının çalışmamasına yordular. 21 Mart 1943'te Hitler'e üçüncü suikast girişiminde bulunuldu. Hitler'i öldürmeyi kafasına koyan Orgeneral Von Tresckow, Führer'in Berlin'de, Unter den Linden'deki Şehitler Anıtı binasında yapılan kahramanları anma törenine katılmasından yararlanmak istedi. Bu sefer Albay Von Gresdorff, kaputunun ceplerine iki bomba yerleştirerek binanın içinde beklemeye başladı. Hitler'in ziyaretinin yarım saat süreceği daha önceden bildirilmişti. Fakat Hitler, binada ancak 8 dakika kaldı ve suikast girişimi de suya düştü. Yine 1943 yılının kasım ayında, Hitler'e dördüncü suikast düzenlendi. Rusya'daki ordu için Hitler yeni kaput modelleri seçmişti. Axel von dem Bussche adındaki genç bir subay, kaputu giyip bir manken gibi Hitler'in karşısına çıkacaktı. Kaputun her cebinde birer bomba bulunacak ve bunları ateşleyerek, kendisiyle birlikte Hitler'i de havaya uçuracaktı. Fakat Hitler, model seçme işini durmadan erteliyordu. Sonunda 30 Kasım günü, Hitler'in kaput modelini seçeceği bildirildi. Bir gün önceden, Bussche'ye kaput ve bombalar verildi. O gece kaput deposu, müttefiklerin bir hava akını sonunda bombalanarak yandı. Böylece, Hitler’in kaput seçme işiyle birlikte, suikast planı da suya düştü. Hitler'in muhalifleri, suikast girişimlerindeki başarısızlıklarına rağmen, yollarından dönmüş değillerdi. Bu sefer de Albay von Stauffenberg'i sahneye çıkardılar. Stauffenberg 1942 yılında, Kuzey Afrika'da bir mayın tarlasına düşerek ağır yaralanmıştı. Patlama sonunda, sağ koluyla sol elinin iki parmağı kopmuş, sol gözü de kör olmuştu. Aylarca hastanede yaşama savaşı verip iyileşince, Hitler'in muhalifleri, bu morali bozuk ve Almanya'nın geleceğinden umudunu kesmiş von Stauffenberg'e çengel atmakta gecikmediler. Stauffenberg'in ilk suikast denemesi 11 Temmuz 1944'te oldu. Albay, Hitler'le bir toplantıya katılmak için Obersalzberg'e gitti. Çantasında patlamaya hazır bir bomba vardı. Fakat, toplantı o gün yapılmadığından, suikast da gerçekleşmedi. 15 Temmuz 1944'te Hitler'in karargâhı Doğu Prusya'da Rastenburg'da Goering ve Himmler'in de katılmasıyla bir toplantı yapılıyordu. Stauffenberg de toplantıdaydı. Tam tapa sigortasını çalıştıracağı sırada, Hitler odadan dışarı çağrıldı ve bir daha da geri dönmedi. Führer bir kere daha rastlantı ve şans sonucu ölümden kurtulmuş oluyordu. 20 Temmuzda yapılan toplantıda. Kurmay Albay Stauffenberg de bir rapor okuyacaktı. Albay, Mussolini'nin ziyareti dolayısıyla toplantının saat 13 yerine 12,30'da yapılacağını ve görüşmelerin yeraltı salonundan "Misafirler Pavyonu"na alındığını öğrenince canı sıkıldı. Çünkü Misafirler Pavyonu uzun, tahta bir yapıydı. Bombanın patlamasına ince duvarlar ve çatı fazla bir direnme göstermeyeceğinden, etkisi de o ölçüde az olacaktı. Fakat artık ilk adım atılmıştı ve geriye dönmek düşünülemezdi. Albay Stauffenberg, pavyona girmeden önce kapıda kısa bir süre duraklayarak eğildi, çantanın içindeki bombanın mekanizmasını sağlam kalan üç parmağıyla çalıştırdı. Salonda sayıları yirmiyi bulan yüksek rütbeli subay bulunuyordu. Ortadaki masada büyük bir kurmay haritasının üzerine eğilmişlerdi. Hitler, büyük bir dikkatle anlatılanları dinliyordu. Feldmareşal Keitel, bir ara Stauffenberg'in kulağına eğilerek: "Raporunuzu general Heusinger'den sonra okuyacaksınız.. Onun için Führer'in yakınında bulunun." dedi. Stauffenberg elindeki çantayı, masanın altındaki ağır tahta desteğini Hitler'in en yakın tarafına dayadı. Albay Stauffenberg, birkaç ay önce İhtiyat Orduları Başkomutanı General Fromm'un emir subaylığına atandığından, bu çok gizli toplantıya katılma olanağını bulmuştu. Hitler, ihtiyat tümenlerinin Rus saldırısını önleyecek güçte olup olmadıklarını öğrenmek istiyordu. Stauffenberg, raporunda Hitler'e bu konuda bilgi verecekti. Çantayı Hitler'in yanına bıraktıktan sonra, Berlin'le bir telefon konuşması yapmak için Keitel'den izin alarak dışarı çıktı. O sırada General Heusinger, Doğu Cephesi hakkındaki raporunu bitirmek üzereydi. Tam bu sırada, bir yıl önce "konyak" şişelerini taşıyan Albay Brandt, masanın altındaki çantayı gördü. Hitler'i rahatsız edebilir düşüncesiyle çantayı durduğu yerden alıp desteğin öbür yanına dayadı, içinde bomba bulunan çanta, şimdi Hitler'in oldukça uzağına gitmişti. General Heusinger, raporunun son satırlarını okurken, Feldmareşal Keitel yanındaki General Buhle'ye dönerek: "Stauffenberg nerede kaldı?" diye sordu. "Konuşma sırası ona geldi." Albay Stauffenberg o sırada, Misafirler Pavyonu'nun oldukça uzağında. Teğmen von Haeften'le birlikte zırhlı bir otomobilin içinde, bombanın patlamasını bekliyordu. Saat on ikiyi elli geçerken, Misafirler Pavyonundan korkunç bir patlama duyuldu. Pavyonun çatısı çökmüş, camlar paramparça olmuştu. Barakanın üzerinde siyah bir duman tabakası yükseliyor, yaralıların, ya da can çekişenlerin iniltileri, acı bağırışları duyuluyordu. Albay Stauffenberg ve Teğmen von Haeften, olanları büyük bir soğukkanlılık içinde izliyorlardı. Bir yardım ekibinin pavyona koştuğunu ve sedyeyle bir cesedi dışarıya çıkardıklarını gördüler. Stauffenberg, çıkarılan cesedin Hitler'e ait olduğundan zerre kuşkusu yoktu. Çünkü çantayı Hitler’in ayakları dibine bırakmıştı. Teğmen Haeften'e: "Hitler'in cesedini çıkardılar!.. Çabuk gidelim.." diye bağırdı. Stauffenberg olaydan yarım saat kadar sonra, bir uçakla Berlin'e gitti. Milli Savunma Bakanlığında, General Olbricht'in odasında yirmiye yakın subay toplanmış heyecan ve merak içinde sonucu bekliyordu. Saat 15,15'te Stauffenberg, Hitler'in ölüm haberini bekleyen subaylara telefon etti : "Hava alanındayız. Bize bir araba gönderin.. Hitler öldü!.." Oysa o sırada Hitler, karargâhın istasyonunda, Mussolini'yle Mareşal Graziani'yi getirecek treni bekliyordu. Ölmemişti. Patlama sırasında saçları kavrulmuş, sağ bacağı yanmış, sağ koluna da hafif bir felç gelmişti. Albay Brandt'la Hitler'in sağındaki iki general ve bir stenocu hemen ölmüşlerdi. Hitler, kendisini yerden kaldırmaya çalışan Keitel'e: "Yeni pantolonum pek de güzeldi, bana bir üniforma getirsinler..)" demişti. Patlamadan üç saat sonra iyice kendine gelmiş, Mussolini'ye havaya uçurulan barakayı göstermişti. General Olbricht, Albay Stauffenberg'den aldığı haberi İç Güvenlik Ordusu Kumandanı General Fromm'a bildirdi. Ancak General Fromm, Hitler'in ölüm haberini kuşkuyla karşıladı. Hitler'in karargâhıyla bağlantı kurmak ve Führer'in kesin olarak ölüp ölmediğini öğrenmek istedi. Az sonra Feldmareşal Keitel telefonda şunları söylüyordu : "Yok efendim, saçma. Bir suikast oldu ama Führer kurtuldu. Şu anda Duçe'yle görüşüyor.." General Olbricht, Keitel'in yalan söylediği inanandaydı. Az sonra Stauffenberg de Milli Savunma Bakanlığına geldi. Albay kesin konuşuyordu : "Konferans salonu yerle bir oldu, uçuşan cesetler gördüm, oradan tek kişinin canlı çıkması mümkün değil.." Ona, Keitel'in telefonda söyledikleri tekrarlanınca: "Onu bilmem, ama Hitler'in öldüğünü gördüm." dedi. Komplocular, Stauffenberg'in bu sözleri üzerine harekete geçtiler ve Almanya'nın dört bir yanma, işgal altındaki ülkelere telgraf ve telefonlarla durumu bildirip taraftarlarının daha önce hazırlanan planı uygulamasını istediler. General Fromm, Hitler'in öldüğüne inanmamıştı. Stauffenberg’e : "Sizin yapacağınız, şimdi beyninize bir kurşun sıkmak. Çünkü suikast başarıya ulaşmadı." dedi. General Olbricht'in de tutuklanması gerektiğini ileri sürüyordu. Fakat, Olfbricht'le Stauffenberg onu tutuklayarak, yandaki odaya hapsettiler. Komplocular beş saat süreyle Berlin'i ellerinde tuttular. Akşama doğru, Hitler'in yaşadığı kesin olarak anlaşılınca, ne yapacaklarını bilemez duruma geldiler. Suikastçıların Paris kolu, daha üstün bir başarı gösterdi. Fransa Valisi Karl Heinrich von Stulpnagel, bütün S.S. ve S.D.’leri (Partisi Casusluk Örgütü) bir Fransız hapishanesine doldurmakta güçlük çekmedi. Daha sonra ordu komutanı von Kluge'ye giderek Nazi Yüksek Komutanlığına karşı gelmesini ve barış için girişimde bulunmasını istedi. General von Kluge ona şunları söyledi "Domuz ölmüş olsaydı, bunu yapardım..." Öte yanda, Berlin'de de Naziler karşı harekete geçmişlerdi. Plan gereğince Propaganda Bakanlığına gidip Goebbels'i tutuklaması gereken Yarbay Remer, orada bir emir alıyordu: "Derhal Goebbels'in emrine giriniz. Führer' in emridir." Yarbayın duraksadığını gören Goebbels, elinde tuttuğu telefon ahizesini Remer'e uzattı. "Beni tanıdınız mı Yarbay Remer?" "Evet Führer'im tanıdım." "Yarbay Remer, şimdi emirlerimi iyi dinleyin. Şu andan itibaren Berlin'de duruma siz hâkim olacaksınız, tam yetkilisiniz. Generallere, mareşallere bile emir verebilirsiniz. Karşı duranları acımadan temizleyiniz. Doğrudan doğruya Führer adına hareket edeceksiniz." Yarbay Remer, Goebbels'i tutuklamak için geldiği Propaganda Bakanlığından, az sonra, kendi arkadaşlarını yakalamak için harekete geçti. Goebbels'i tutuklamaya hazırlanan birliğine şu emri verdi: "Hazır ol!.. İstikamet Savunma Bakanlığı!. İleri..." Akşam saat sekize doğru Yarbay Remer'in askerleri Savunma Bakanlığını ele geçirmişlerdi. Çarpışmada ilk vurulan Albay Stauffenberg oldu. Sırtına bir kurşun saplanmıştı. Bu arada Fromm da hapsedildiği odadan çıkmış ve kumandayı yeniden ele almıştı. Alelacele bir Harp Divanı kuruldu. Komplocuların hemen hemen hepsi yakalanmıştı. General von Beck, Fromm'a tabancasının kendisinde bırakılmasını istedi. Fromm: "Peki, işinizi kendi elinizle bitirecekseniz buyrun, ama çabuk olun!." dedi. Fakat von Beck, beynine yönelttiği namluyla hedefini bulamadı ve hafif yaralı olarak bir koltuğa yığıldı. Harp Divanı, beş dakika sonra kararını General Fromm ağzından şöyle açıklıyordu : "Führer adına karar veren Divan, General Olbricht'i, Kurmay Albay Mertz von Quirnheim'i, Albay Stauffenberg'i ve Teğmen von Hasften'i idama mahkûm etmiştir..." Von Beck, eline verilen ikinci tabancayla da intihar edemeyince, bir başkasının yardımıyla "işi bitirildi." İdama mahkûm edilenler, hemen oracıkta, Savunma Bakanlığının avlusunda kurşuna dizildiler. Komplocuların Paris'teki lideri von Stulpnagel olaydan sonra intihar etmek istemiş fakat yalnızca gözleri kör olmuştu. Geri kalan sanıklarla birlikte yargılanarak 20 Ağustosta asıldı. Mahkemenin Başkanı ayrı bir âlemdi. Suikastçılara açıkça küfrediyor, polis tarafından kemeri alınan ve sık sık pantolonunu çekiştirmek zorunda kalan, komplocuların Hitler'in yerine devlet şefi olarak düşündükleri Von Vitzleben'e : "Seni ahlâksız ihtiyar seni, neden durmadan pantolonunu karıştırıyorsun!" diye bağırıyordu. Von Stulpnagel, intihar teşebbüsünden sonra hastanede yatarken : "Rommel!. Rommel!.." diye sayıklamıştı. İlk önce kimse, suikast olayında Rommel'in de parmağı olacağına inanamamıştı. Çünkü, suikasttan üç gün önce Mareşal Rommel, 17 Temmuzda Kuzey Fransa'da, otomobiline ateş açan bir İngiliz uçağı tarafından ağır yaralanmıştı. Gestapo soruşturmayı derinleştirince, Mareşal Rommel'in de komplocularla birlik olduğunu ortaya çıkardı. 13 Ekim 1944 günü, iyileşmeye yüz tutan Rommel, Herrlingen'deki evinde dinlenirken Feldmareşal Keitel'den bir mektup aldı. Mektupta olaylar özetleniyor ve suçlamalar doğruysa, şerefli bir insanın nasıl davranması gerektiğini Rommel'in bileceği ileri sürülüyordu. Mektubu getiren subaylardan General Burgdorff, Mareşal Rommel'e : "Sayın Mareşalim, gelirken bir kutu zehir getirdim. Ampul halinde.. Bunları kullanmak isterseniz, Führer'in cenazenizin askerlik geçmişinize yaraşır ulusal bir tören olarak yapılacağına dair mesajını da size iletmekle görevliyim." dedi. Rommel, karısı ve çocuklarıyla vedalaştıktan sonra, mareşal üniformasını giymiş olarak General Burgdorff ve General Maisel in yanma döndü. Daha sonra, içinde General Maisel'in de bulunduğu bir otomobil, Rommel'i yakındaki bir koruluğa götürdü. Burada General Maisel, yanına şoförü de alarak Rommel'i otomobilde yalnız bıraktı. Geri döndüklerinde Mareşal Rommel can çekişiyordu. Hastaneye götürülürken de yolda öldü. Yapılan resmi açıklamada, Rommel'in kalp durması sonucu öldüğü bildiriliyordu. Goering, Dönitz ve Jodl gibi Nazi ileri gelenleri bile, Rommel'in gerçek ölüm sebebim bilmiyorlardı. Rommel için parlak bir cenaze töreni düzenlendi. Ulm alanında yapılan törende Führer'in özel temsilcisi olarak konuşan Mareşal Rundstedt. Rommel'der, "Alman Kumandanlarının en büyüklerinden biri olarak tarihe geçtiğini” söyledi |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.