![]() |
Milli Güvenlik Dersi Müfredattan Kaldırıldı
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Milli Güvenlik dersinin kaldırılma amacıyla ilgili ''Hiçbir ülkede milli güvenlik dersi gibi bir ders yok. Sadece Polonya'da savunma eğitimi ismiyle bir ders bulunuyor. Hiçbir ülkede askerlerin derse girdiği bir uygulama yok. Bu yönleriyle de AB de bizi çok eleştiriyordu. Doğrusu biz de değişen dünyaya bu vesileyle ayak uydurmuş oluyoruz'' diye konuştu.
Bakan Dinçer, bakanlıkta düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin milli güvenlik dersinin kaldırılması kararıyla ilgili sorularını yanıtladı. Dinçer, konuya ilgili ön çalışmanın yapıldığını, kendisinin yaklaşık 3 aydır çalıştığını ve tüm hazırlıkları tamam olduğunu belirterek, ''Biz konuyla ilgili tüm hazırlıklarımızı yaptık. Bu açıdan dünkü Başbakanımızın duyurusu, bir başlangıç değil, neticelenmiş bir çalışmanın size aktarılmasıydı'' dedi. Dinçer, bu çerçevede 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren milli güvenlik derslerinin olmayacağını, bu dersin içindeki konuların ilgili derslere aktarılacağını bildirdi. Dinçer, konunun niteliğine göre sosyal bilgiler, tarih, Atatürk ilke ve inkılap tarihi, vatandaşlık gibi dersler içinde işleneceğini ifade ederek, ''Milli tarih, milli şuur, kimlik, vatan sevgisi gibi konular ilgili derslerde işlenmeye devam edilecek'' dedi. Sözkonusu derslerin saatinde bir artırım ya da konuya ilişkin öğretmen alımını olup olmayacağının sorulmasına karşılık Dinçer, ''Hayır, artırılmayacak, bu bize ek bir yük de getirmeyecek. Zaten hesaplamalarımız da bu doğrultuda oldu. Biz sadece mevcut derslerimiz içerisinde bu konuları işlemeye devam edeceğiz'' yanıtını verdi. ''Müfredat dışında bırakılacak konu var mı?'' sorusu üzerine de Dinçer, ''Sanıyorum olmayacak. Talim Terbiye Kurulu kendi içerisinde bir ön hazırlık yapmıştı. Bana verilen bilgi, öyle bir dışarıya çıkarılacak bir konu olmayacak'' dedi. Askeri rütbeler gibi spesifik konuların hangi derslerin kapsamında öğretileceği sorusuna da Dinçer, ''Onu zannediyorum Talim Terbiye Kurulu, zaman içerisinde gözden geçirir'' karşılığını verdi. -''O tip konular, Türkiye'nin temel politikaları doğrultusunda gözden geçirilir''- ''Milli Güvenlik dersi içinde iç tehditler başlığı altında irtica başlığı vardı. Bu hangi dersin kapsamına girecek?'' sorusuna ise Dinçer'in yanıtı şöyle oldu: ''O tip konular, Türkiye'nin temel politikaları doğrultusunda gözden geçirilir, ona göre değerlendirilir. Benim gördüğüm kadarıyla Talim Talim Kurulunun ön hazırlıkları vardı hangi konuların nerede işleneceği yönünde, ana hatlarıyla baktım. Gördüğüm kadarıyla bahsettiğiniz türden konular, belirli bir yere bilgi olarak yüklenebilirler, tam bilemiyorum.'' ''Milli Güvenlik dersi kapsamında Türkiye'de derse giren kaç asker var?'' sorusuna karşılık da ''ortaöğretim sayısınca derse giriliyor biliyorsunuz'' dedi ve ülkede, yaklaşık 9 bin 300 ortaöğretim kurumu bulunduğunu belirtti. -''Polonya dışında hiçbir ülkede benzer ders bulunmuyor''- Milli Güvenlik dersinin kaldırılmasıyla ilgili Genelkurmay Başkanlığıyla görüşülüp görüşülmediği sorusu üzerine Dinçer, konunun bütün ilgilileriyle görüşmelerin yapıldığını, istişarelerin ardından bu kararı verdiklerini belirtti. Dinçer, ''Dolayısıyla verdiğimiz bu kararla ilgili, ilgili tarafların hiçbirisinin ihtilafı söz konusu değil'' dedi. Kitap yazımında askerin katkısının, konu farklı derslere dağıtıldığında da devam edip etmeyeceği sorusuna karşılık Dinçer, ''Yani artık onu biz kendi yöntemlerimiz içerisinde kitaplarımızı nasıl yazıyorsak öyle yazmaya devam edeceğiz'' dedi. Bu dersin kaldırılma amacının sorulması üzerine de Dinçer, dünyadaki uygulamaları örnek göstererek, şunları kaydetti: ''Bir çok sebep söyleyebilirsiniz. Bir kere herşeyden önce içinde yaşadığımız dünyada, çocukların eğitimiyle ilgili konular, daha ağırlıklı olarak dünyadaki değişme ve gelişmelere uyum sağlayacak bilgi ve kabiliyetlere verme yönünde. Bu açıdan bakıldığında pek çok ülke, bu ve benzeri dersleri kendi müfredatından çıkarmış durumda. Mesela ben bununla ilgili çok geniş bir çalışma da yaptırmıştım. Hiçbir ülkede milli güvenlik dersi gibi bir ders yok. Sadece Polonya'da savunma eğitimi ismiyle bir ders var. Onun dışında hiçbir ülkede benzer bir ders bulunmuyor. Mesela Fransa, Macaristan, Litvanya, Slovenya ve Yunanistan'da, bunlar dikkat edecek olursanız biraz daha milliyetçi ülkeler, bu ülkelerde milli şuur, milli kimlik ve vatanseverlik konusu işleniyor. Ama farklı dersler içerisinde bu fikirler tartışılıyor. Diğer Avrupa ülkelerinde insani ve ahlaki değerlere önem veren bir yaklaşım sunuluyor. Bazı ülkelerde de bunu dini eğitim içerisinde veriyorlar. Ama hiçbir ülkede askerlerin derse girdiği bir uygulama yok. Biliyorsunuz bu yönleriyle de Avrupa Birliği falan da bizi çok eleştiriyordu. Doğrusu biz de bu değişen dünyaya bu vesileyle ayak uydurmuş oluyoruz.'' -''Şimdi din dersiyle ilgili herhangi bir çalışmamız yok''- Avrupa Birliği'nin zorunlu din derslerine yönelik de eleştirilerinin bulunduğunun hatırlatılması üzerine Dinçer, şöyle konuştu: ''Onu belki şöyle görmek lazım; şimdi Milli Güvenlik Dersi, normalde bir müfredat içerisinde zaten eğer ideolojik anlam yüklemiyorsanız ve içerik olarak bakıyorsanız, her an müfredatın içerisinde yerini değiştirebileceğiz, farklı şekilde uygulamaya koyabileceğiniz bir husus. Ama din dersinin konulması ve din dersinin isteğe bağlı olarak işlenmesiyle ilgili mesele, topyekün Türkiye'deki eğitim sistemine yaklaşımla da alakalı bir husus. Dolayısıyla ikisini aynı kategoriye koyarak değerlendirmek bence doğru olmaz. Milli Güvenlik dersi, bizim normal hallerde bir çok dersi koyuyoruz, kaldırıyoruz,... onun gibi koyup kaldırdığımız, içindeki müfredatı güncelleme ihtiyacı hissettiğimiz derslerden birisi olarak görülmeli.'' ''Din dersine yönelik anayasa çalışmaları içinde bir düzenleme, çalışma olacak mı''?, sorusuna Dinçer, ''Ona yeri geldiği zaman bence bakarız. Şimdi o konuyla ilgili herhangi bir çalışmamız yok'' dedi. -Fransız okullarının durumu...- Fransa'nın aldığı kararın, Fransa ile ikili anlaşmaları bulunan okullar ile Fransız okullarına etkisinin ne olacağı yönündeki soruya, Dinçer'in yanıtı şöyle oldu: ''Bir kere Fransız okulları, Fransa'nın okulları değil, bizim okullarımız, yani şu anda burada Fransa ile işbirliği içinde yürüttüğümüz okullar olduğu için. Dolayısıyla bunlar Fransız okullarıydı bunlar üzerinden bir yaptırım yapılabilir mi sorusu, bizim aklımıza geliyor olmakla birlikte teorik olarak doğru değil. Biz, bu okullarla Fransa'daki gelişmeler başladığında bir toplantı yaptık. O toplantıda bizim genel yaklaşımımız Fransa'nın böyle karar almasının çok doğru olmadığı, tüm dünyaya vaktiyle özgürlükler konusunda önderlik etmiş bir ülkede bunun bir geriye dönüş olduğuna dair ortak bir değerlendirmemiz oldu. Biz o zaman okullarımızdan bu konuyla ilgili gerekli kulisleri yapmaları konusunda kendilerinden ricada bulunmuştuk. Onlar hakikaten bu konuda iyi niyetle çaba sarfettiler, hep beraber böyle bir süreç yaşanmasın diye çaba sarfettiler. Onun dışında herhangi bir değerledirmemiz olmadı, şu anda da öyle bir başka değerledirmemiz yok. Bunlar bizim aklı selimle oturup daha soğukkanlı çözümler üretmemiz gereken alanlar. Kaldı ki bu sadece eğitimin bir sorunu değil, esasında ulusal düzeyde ortaya konulacak bir politikanın yansıması olarak ortaya çıkar. Bu açıdan bakıldığında da hükümetin ortaya koyacağı temel politikalar neyse biz ona uygun davranırız.'' Sözkonusu okulların yaklaşımıyla ilgili soru üzerine de Dinçer, kendilerinin de rahatsızlık duyduğunu dile getirdi, geçmişte bir ilan verdiklerini anımsattı. *** Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, okullarda tablet uygulamasıyla ilgili, ''önümüzdeki 1 yıllık süre içinde en az 250 bin öğrenciye de tablet dağıtmak durumunda kalacağız. Sonra giderek bu artacak'' dedi. Dinçer, tabletler internete açık olacağı için çocuklara yönelik bir kısıtlama uygulanacağını belirterek, bunun kapsamına yönelik de ''Şu andaki sınırlamalarımız neyse hangi içerikler, genel anlamda bizim mahsurlu gördüğümüz içeriklerse, onlara ulaşmaları engellenecek'' dedi. Bakan Dinçer, uygulamanın yaratacağı faturayı Bakanlığın üstleneceğini ifade ederek, ''Öğrencilerin evlerinde kullandıkları internet de yine bizim ödemelerimiz içinde olacak, çocuklar onun için ücret ödemeyecekler'' diye konuştu. Dinçer, bakanlıkta düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. ''YÖK Kanunu ile ilgili çalışmaların'' sorulması üzerine Dinçer, YÖK Kanunu ile bakanlığın bir çalışması olmadığını belirterek, ''YÖK'ün kendisinin bir çalışması var. Daha önceden konuyla ilgili bana bilgi vermişlerdi. Oldukça ilerlemişlerdi, bir tasarı taslağı oluşturulmuştu, zannediyorum onu daha sonra geniş bir kitleyle ve ilgili aktörlerle tartışmayı planlıyorlardı. Başkan değişiminden sonra bu sürecin başlamadığını görüyorum'' diye konuştu. Bir gazetecinin ''Şu anki rektör seçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Dinçer, ''YÖK Kanunu ile ilgili taslağı. YÖK kamuoyuyla paylaşırsa onun üzerinden bir değerlendirme yapabilirim'' dedi. Dinçer, YÖK Başkan'ından çalışmaların hızlandırılması yönünde ricada bulunduğunu belirterek, ''Henüz çok yeni başkan, dolayısıyla ne kadar süre alacağını, ne zaman bu süreci harekete geçireceğini şuanda kestirmek zor, çünkü çok yeni'' diye konuştu. CHP'nin YÖK'ün katsayı kararının iptali için açtığı davanın hatırlatılması üzerine de Dinçer, ''Ben beyhude bir çaba olarak görüyorum'' değerlendirmesinde bulundu. -Okullarda tablet uygulaması- ''FATİH Projesi'' ile ilgili de soruları yanıtlayan Dinçer, ''Bu projede engelli öğrencilere yönelik bir tasarım şekli var mı?'' sorusuna, ''Henüz yok. Akıllı tahta ile ilgili böyle bir ihtiyaç çıkmaz ama tablet bilgisayarlar için ihtiyaç varsa bu zaman içinde şekillenecek bir husus olur. Çünkü projenin çok başındayız'' karşılığını verdi. Tabletlerin ebatlarıyla ilgili şu anda bir çalışma içinde olduklarını belirten Dinçer, ''İki ebat oluşturduk. Pedagojik olarak hangisinin daha çok ilgi göreceğini de merak ediyoruz. Belki zaman içerisinde özürlüler için özel bir tasarım gerekiyorsa onu o zamanda görmek kanaatindeyim'' dedi. Tabletler için müfredatın sadece 9. sınıflar için hazırlandığını anlatan Dinçer, bu yönde çok çeşitli bir hazırlık çalışmasının olduğunu, Türkiye'deki değişik kurumların daha önceden hazırladığı e-içerik olduğunu, bunların kendilerine bağışlandığını söyledi. Kitapların zenginleştirilmesi için özel proje ekiplerinin oluşturulduğunu anlatan Dinçer, sektöre de bu yöndeki beklentilerin aktarıldığını kaydetti. Bir öğrencinin matematik konusunu işlerken bilgisayarda etkileşimli sorularla karşılaşacağını belirten Dinçer, ''Etkileşimi daha da ileriye götürmek istiyoruz. Mesela öğrenci evinde ders çalışırken gerekirse anında hocasıyla irtibat kurabileceği, soru sorabileceği mekanizmalar için de bir alt yapı çalışması yapıyoruz'' dedi. Tablet bilgisayarlarda kamera, USB girişi olmadığına işaret eden Dinçer, böylece Talim ve Terbiye Kurulu'nun kontrolünden geçmeyen bilgilerin yüklenilmesine izin verilmeyeceğini, kameranın da değişik amaçlarla kullanılabileceği ihtimalini de gözettiklerini söyledi. ''GSM operatörlerinin de talepleri olmuştu özellikle 3G kullanımı yönünde, buna sıcak bakıyor musunuz?'' sorusu üzerine, Dinçer fiber kabloyla ulaşılan her yerde internet hizmetinin alınacağını, böylece öğrencilerin radyoaktif etkilerden de uzak tutulacağını vurguladı. Bir okulda projenin uygulandığını anlatan Dinçer, pilot uygulamanın Şubat ayında 52 okulda başlayacağını anımsattı. Yaklaşık 8 bin 800 öğrenciye tablet bilgisayar dağıtılacağını belirten Dinçer, bu okullardan alınacak bilginin ikna edici olacağını kaydetti. 52 okul içinde bir azınlık okulu bulunduğunu belirten Dinçer, bu okulun İstanbul'daki Pangaltı Ermeni okulu olduğunu ifade etti. ''Tablet bilgisayarlar önümüzdeki yıl tüm 5. ve 9. sınıf öğrencilerine dağıtılmış olacak mı, yerli üretimi teşvik edilecek mi?'' sorusuna karşılık Dinçer, yerli üretimin zaman içerisinde giderek artacağını kaydetti. Yerli bir tablet bilgisayarın imalatıyla ilgili yaklaşık 18 aylık bir süreye ihtiyaç duyulduğunu belirten Dinçer, tablet bilgisayarların tespit edilen özelliklere göre yüzde 90'lara varan oranda Türkiye'de üretilme ihtimalinin söz konusu olduğunu kaydetti. Bu projenin ulusal bir proje olduğunu ve stratejilerde bazı değişikliklerin olduğunu anlatan Dinçer, giderek dağıtım halkasının genişlediği, miktarın artırıldığı bir sürecin izleneceğini ifade etti. Şu anda 8 bin 800 ürünün satın alındığını, 5 bin tane de hibe geleceğini belirten Dinçer, bu satın alınan ürünler için çok ciddi zorlanmalar olduğunu kaydetti. Çok büyük miktarlarda talep olması halinde bunun temin edilmesinde ciddi sorunların çıkabileceğini öngördüklerini anlatan Dinçer, giderek genişleyen bir şekilde dağıtımların yapılacağını belirtti. Dinçer, ''85 bin akıllı tahtanın olduğu bir sınıf için aşağı yukarı ortalama 30 öğrenci varsayarsanız, en az 250 bin öğrenciye de tablet dağıtmak durumunda kalacağız mesela önümüzdeki 1 yıllık süre içerisinde. Sonra giderek bu artacak'' diye konuştu. Bu teknolojiyi kullanmaya ilişkin oluşturulan zeminin önemine işaret eden Dinçer, etkileşimi sağlamak gerektiğinin altını çizdi. Dinçer, bu çerçevede hem e-etkileşim ortamını yaratacaklarını hem de eski ve yeni tahtaları birarada kullanarak, öğretmenin kendi yöntemlerini kullanabilmesini de sağlamayı amaçladıklarını anlattı. -''Faturaları, Bakanlık ödeyecek''- Bakan Dinçer, tabletler internete açık olacağı için çocuklara yönelik bir kısıtlama bulunup bulunmayacağı sorusu üzerine, kısıtlama olacağı yanıtını verdi. Dinçer, ''Şu andaki sınırlamalarımız neyse hangi içerikler, genel anlamda bizim mahsurlu gördüğümüz içeriklerse, onlara ulaşmaları engellenecek. Onun dışında özellikle eğitim malzemelerine serbestçe ulaşabilecekler'' dedi. Uygulamadan kaynaklanan faturayı kimin ödeyeceği sorusuna Dinçer, ''Okullardaki faturaları biz ödeyeceğiz. Evlerindeki kullandıkları internet de yine bizim ödemelerimiz içinde olacak, çocuklar onun için ücret ödemeyecekler. Yalnız onu öyle tasarlayacağız, 3 G olmadığı için belki, okulda kullanabilecek, evde kullanabilecek fakat üçüncü bir alanda internet açık olmayacak'' yanıtını verdi. -Öğretmen atamaları- Şubat ayında yapılacak öğretmen atamasına ilişkin bir soru üzerine Bakan Dinçer, atama kılavuzunun hazırlıklarının yapıldığını, çok kısa zamanda duyurulacağının bildirdi. Bütçe Kanunu'nda 2012 yılında 29 bin yeni memur alınması kararı verildiğini anımsatan Dinçer, ''Bu 29 bin kadro tüm Türkiye'deki bakanlıklara dağıtılacak kadro. Eğer bunun üstünde kadro verilecekse ek kanun çıkarılması lazım. Onun ne zaman çıkacağı, nasıl çıkacağı henüz belli değil'' dedi. Bu kadrolardan 17 binin Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrıldığını belirten Dinçer, ''Çok büyük bir ihtimalle yeni bir kadro kanunu çıkacak zaman içerisinde ama biz esas öğretmenimizi, 2012 yılındaki esas öğretmen alımımızı Ağustos ayında yapacağız'' diye konuştu. ''2012 yılında alınacak öğretmen sayısına ilişkin bir tespitinin olup olmadığının'' sorulması üzerine Bakan Dinçer, şöyle konuştu: ''Bir tespitim var, yanlış propagandalarla benden önceki bakanımıza ciddi anlamda haksızlık edildiğidir. Çünkü AK Parti iktidarı döneminde yaklaşık 320 bin öğretmen aldık bunun 80 binini Nimet Hanım zamanında aldık. Ondan önceki hiçbir dönemde bu kadar yüksek sayıda öğretmen alındığı vaki değil bir yılda. Buna rağmen öğretmen alımı konusunda en çok eleştirilen de o bakanımız oldu. Doğrusunu söylemek gerekse alınacak öğretmen sayısı konusunda sizinle şu anda paylaşabileceğim hiçbir bilgim yok.'' Dinçer, soru üzerine, yeni atanacak öğretmenlerin, bir yıllık stajyer öğretmen dönemi dahil edildiğinde yeni atanacakları yerde toplam 4 yıl görev yapmaları gerekeceğini belirtti. Öğretmen atama ve yer değiştirme yönetmeliğinde ne zaman düzenleme yapacakları sorusunu ise tamamlandığı zaman paylaşacağını belirterek, yanıtsız bıraktı. -''12 yıllık zorunlu eğitim için altyapı çalışması 4-5 yıl alır''- Bakan Dinçer, 12 yıllık zorunlu eğitim sistemine geçilmesi halinde ne kadar dersliğe ve öğretmen atamasına ihtiyaç duyulacağı sorusu üzerine Dinçer, öğretmen atamalarıyla ilgili net bir hesaplama yapmanın zor olduğunu söyledi ve dersliklerin durumuyla ilgili şu bilgileri verdi: ''Bizim hedeflerimiz var; okul öncesine yüzde 100'lük okullaşma oranına ulaşmayı istiyoruz, ilköğretimde o oranlara geldik sayılır. Ortaöğretimde de yüzde 90'nın üzerine çıkmak istiyoruz. Yüzde 90 diye hesapladığımızda bizim şu anda tekli eğitime geçmek ve derslik başına 30 öğrenci olması diye ikinci bir hedef koymamız halinde yaklaşık 160 bin civarında dersliğe ihtiyacımız var. Eğer bunu 12 yılı zorunlu eğitim haline getirirsek, buna ek 60 bin dersliğe daha ihtiyacımız var.'' Zorunlu eğitimin yükseltilmesiyle ilgili projeksiyonun hayata geçirilmesi durumunda, altyapının hazırlanmasının ne kadar süreceği sorusuna Dinçer, ''Bu, kaynaklarla ilgili bir husus, bize daha fazla kaynak ayrılırsa çok daha kısa sürede intibak sağlamak mümkün. Şu anda da ihtimalli bir cevap verebilirim. Çünkü biliyorsunuz biz yeni uygulama olarak kiralama yöntemini ve kamu-özel ortaklığını da devreye sokuyoruz. Bunun bizim ihtiyaçlarımızı giderme noktasında ne kadar etkili olacağına dair kesin bilgimiz yok elimizde. O açıdan bakıldığında bu yöntemlerle beraber yine elimizden gelen en kısa sürede tamamlamaya çalışırız. 4-5 yıl gibi olur muhtemelen.' |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.