![]() |
Kur'ân-İ Kerim Ve İlmî Hakikatler
Kur'ân İlmî Hakikatler
İlim tecrübe ve deneyler neticesi kesinlik kazanan meseleleri kendine izafe ile 'ilmî' kabul ederken kesinlik kazanmayanlara sadece birer teori ve tahmin nazarıyla bakar. Kur'ân-ı Kerim ve İlmî Hakikatler İlim geleceğe ait fikir yürütmez. Sadece neticeyi söyler. Realite plânında durum bu olmakla beraber Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) fevkalâdeden ve bir mucize eseri olarak bazı ilmî tespitleri asırlarca evvelinden haber vermiş ve verdiği haberler aynen gerçekleşmiştir. Veya o gün söylediği bazı hususları bugün ilim ancak keşfedip anlayabilmiştir. Kur'ân-ı Kerim'de de bu mevzuyla alâkalı birçok âyet vardır. İster peygamberlere ait mucizeleri misal getirmekle isterse teşbih temsil ve işaret yollarından birini kullanmakla olsun Kur'ân gelecekte varılacak merhaleyi çok önceden söylemiş ve bununla mucizevî yönlerine bir başkasını daha ekleyerek Kelâmullah olduğunu bir diğer vecihten daha ispat etmiştir. Zira muhit bir ilme sahip olmayan birinin çok çeşitli ilmî meselelerin asırlar sonra kazanacağı merhalelere asırlar öncesinden işarette bulunması hatta sarihe yakın bir üslûpla onlardan bahsetmesi mümkün değildir. Hâlbuki Kur'ân bunu yapmaktadır; öyleyse O Kelâm-ı İlâhî'dir. A. Kur'ân'da ne ne kadar ve ne ölçüde bulunur? 1. Kâinatı ve insanı anlatan bir kitap olarak her şeyi beyan eden Kur'ân'da hiçbir şey eksik bırakılmamış yaş kuru her şey münderecatına dahil edilmiştir.[1] İbn Mesud "Kur'ân'da her şeye ait ilim indirilmiş ve her şey beyan edilmişse de bizim ilmimiz ondaki her şeyi anlamaya yetmez."[2] derken İbn Abbas "Devemin ipi kaybolsa onu herhâlde Allah'ın Kitabı'nda bulurum."[3] demekte Süyûtî ise Kur'ân'da bütün ilimlerin yer aldığını ifade etmektedir.[4] Son Nebi'yle kemale erdirilmiş mükemmel din İslâm'ın Kitab'ı ve dolayısıyla cihanşümul olması hasebiyle Kur'ân bütün zaman ve mekânlara aittir. O müfessirinden fakihine sosyoloğundan psikoloğuna mutasavvıfından filozofuna fizikçisinden kimyacısına herkese her asırda ve her tabaka ve seviyede ders verir; Kur'ân'ı onda kendini arayarak okuyan insan "Kur'ân bana hitap ediyor bana beni anlatıyor." der. Bir de onu gırtlağından aşağı indirerek okuyabilirse işte o zaman başına gelmiş gelecek her şeyi hayatındaki zikzaklarını karanlık aydınlık bütün hâllerini ve hastalıklarını onda keşfeder ve dertlerine deva hastalıklarına şifa olacak ilaçları da yine onun eczanesinden alabilir. Kur'ân'da nefis terbiyesi ruh ve kalb temizliği vicdan muhasebesi aile idaresi çocuk terbiyesi içtimaî münasebetler âdâb-ı muaşeret kaideleri ahlâkî meseleler hukuk iktisat muamelât kâinatta cari kanunlar ilim ve fenlerin esasları medeniyet harikalarının fihristesi ve daha neler neler vardır. 2. Kur'ân'da mahiyeti ehemmiyeti ve kıymetine göre her şey vardır. Evet Kur'ân'da her şey vardır; fakat çapına azametine önemine mahiyet ve kıymetine göre vardır. Nedir en önemli mesele? Tevhid nübüvvet haşir kulluk ebedî saadeti kazanma azaptan korunma... Bunlardan başka Allah'ın kâinattaki icraatı sanatlarının teşhiri sıfât ve esmâsının tecellîleri sistem ve kürelerin muhteşem bir nizam ve âhenk içinde bunu ifade etmesi... Bütün bunlar en ince ayrıntılarına kadar açık seçik anlatılmış; ayrıca belli devrelerde ortaya çıkacak ilmî gelişmeler ve teknik buluşlar da ehemmiyet ve kıymetlerine göre açıkça olmasa da ya işareten veya remzen Kur'ân'da yerlerini almışlardır. Neden açıkça değil? Şundan ki meselâ beşerin pek mühim gördüğü elektrik tayyare ve füze gibi vasıtalar: "Biz neden Kur'ân'da sarahaten geçmiyoruz?" diye soracak olurlarsa karşılarına hemen Güneş Ay ve yıldızlar galaksi ve kuasarlar çıkıp: "Haddinizi bilin bir sinek kanadı bile sizden çok daha mühim çok daha sanatlı ve çok daha harikadır. Öyleyse protokoldeki yerinizi karıştırmayın; siz ancak çapınız ölçüsünde Kur'ân'da yer alabilirsiniz." der ve onları susturur.[5] Kur'ân'da her şey vardır fakat muhtelif derecelerde ve çeşitli hüviyetlerde içtimaî düsturlar ve içtimaî ve kevnî kanunlar hâlinde vardır. Çok şey de insanların çalışmasına ve gayretine terettüp eden nüve çekirdek ve tohumlar hâlinde bulunur. Deylemî'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) "Muhakkak her âyetin zâhiri bâtını bir haddi ve müttala'ı (yani açık ve işaret yollu mânâları ayrıca da muttalî olunan ve anlaşılabilen bir haddi); bundan başka her biri için de dallar ve budaklar (ve fünuna ait mânâlar) vardır."[6] buyurmaktadır. Kur'ân'da her şey vardır ama herkes her şeyi onda olduğu gibi göremez. Gazzâlî'nin İhya'sında işaret ettiği gibi Kur'ân-ı Kerim'in sarîh ve zâhirî mânâlarını havas gibi avam da anlayabilir; bâtınî ve gizli mânâlar ise müdakkik ve mütefekkir ilim erbabına mahsustur. Kur'ân'ın "İlim'de kök salıp derinleşenler."[7] diye tavsif ettiği gavvaslar o ummana dalıp inci mercan çıkarırlar. Ama herkes o ummana dalamaz; herkes ondaki cevheri görüp takdir edemez. Antika bir eşyaya demirciler çarşısında ancak ağırlığı kadar kıymet verirler; fakat antikacının yanında paha biçilmez bir değeri vardır onun. Demek ki Kur'ân'da çok şey ancak çalışma tefekkür ve ilhamla erbabının anlayabileceği nişanlar işaretler alâmetler ve ipuçları hâlinde bulunmaktadır. Kur'ân'da her şey vardır ama kendi zatında gaye ve hedef olarak değil Sâni'in mârifet ve azameti namına vardır. Bir yazıda 'a' harfi kendinden çok yazanın sanat ve kabiliyetini gösterdiği gibi Kur'ân âyetleri de Allah'ı tanıma ve bulmada birer mukaddime ve delil yapılsın tefekkür ve teemmülle ibret alınsın diye vardır. Zira Kur'ân'ın asıl ve en birinci vazifesi insana hem kendi hem de kâinatın sahibi olan Zât'ı tanıtmak kulluk dairesindeki vazifelerini talim etmek ferdî ailevî ve içtimaî hayatını tanzim etmek ebedî saadeti kazanmasına vesile olmak ve topyekün bir hayatı ve insanlığı kucaklamaktır. Eğer böyle olmayıp da Kur'ân yirminci asrın tabusu hâline gelmiş bir kısım medeniyet harikalarından ve ilmî gelişmelerden açıkça ve tafsilatıyla bahsetseydi o zaman pek ehemmiyetli gayelerin söz konusu edilme hakkı ortadan kalkacak ve dünyanın halifesi ve en mükerrem varlığı insan ihmal edilmiş olacaktı. Bu ise Kur'ân'ın asıl maksadına ve ruhuna tamamiyle zıt bir keyfiyet olurdu. Allah Kur'ân'a kâinat kitabını tercüme ettirmektedir. Dolayısıyla en mükerrem varlık olarak kâinata gerçek mânâsını kazandıran insanla alâkalı meseleler ve ilmî hakikatler de ihmal edilmeyip önem ve mahiyetlerine göre elbette Kur'ân'da yerlerini alacaklardır. Kur'ân bir fizik astronomi veya tıp kitabı olmamakla birlikte bu ilimlere ait meseleler ve kıyamete kadar ilimler adına yapılacak tespit teşhis ve keşifler ve insan hayatıyla çok yakın münasebeti bulunan teknik vasıtalar da çaplarına göre çeşitli hüviyet ve mahiyetlerde bazen bir çekirdek bazen işaret bazen fezleke bazen remz bazen de formüle edilmiş kanun ve prensipler hâlinde onun sayfaları arasında kendilerine yer bulacaklardır. Kur'ân kıyamete kadar insanların münasebetdar olacağı ilimlerin hiçbirini ihmal etmeden her sahada işaret taşlarını koyarak nihaî sözü söylemiş ve insanların ulaşacakları zirvelere bayrağını dikerek kendisine akıl idrak ve düşünce bahşedilen insanı bu sahalarda araştırma ve çalışma yapmaya teşvik etmiştir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.