ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Edebiyat / Dil Bilgisi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=658)
-   -   Dil İle İlgili Deyimler Ve Anlamları (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=644592)

Prof. Dr. Sinsi 09-01-2012 01:50 AM

Dil İle İlgili Deyimler Ve Anlamları
 





Dil İle İlgili Deyimler ve Anlamları
*Ağız dil vermemek
Konuşmamak, susmak.

*Ağzı dili (ağzı) kurumak
1) susuz kalmak; 2) konuşamaz duruma gelmek: “Ağzım dilim kurudu, kız yalvara yalvara” -Halk türküsü.

*Ağzı dili bağlanmak
Herhangi bir sebeple konuşamaz olmak.

*Dilinin ucuyla
İçten, yürekten olmayarak, laf olsun diye.

*Dilinin ucuna gelmek
Söyleyecek duruma gelmek: “İsmi dilimin ucuna gelir gelmez kalbimden hafif bir cereyanın kopup damarlarıma aktığını duyuyorum.” -E. İ. Benice.

*Dilinin altında bir şey olmak
Bir kimsenin sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılmak: “Günlerdir doktorun dilinin altında bir şeyler olduğunun farkındaydı.” -Y. Kemal.

*Dillere destan olmak
Herkes tarafından konuşulur olmak: “Dillere destan İstanbul nezaketini o evde gördüm, ağzım açık kaldı.” -A. Kutlu.

*Dili sürçmek
1) konuşma sırasında kelimeleri yanlış söylemek: “Bir dil sürçmesi sonucu, bu tartışmayı yarım saat kadar yürütmüşüm.” -S. İleri. 2) istenmeyen bir konudan söz etmek.

*Küçük dilini yutmak
Şaşırmak, donakalmak: “Kadıncağız beni bu hâlde görünce az kalsın küçük dilini yutacaktı.” -Y. K. Karaosmanoğlu.

*Dili uzamak
Haddini bilmeden konuşmak.

*Dili varmak
Bir sözü söylemeye gönlü razı olmak: “Süleyman Kâhyaya söylemeye kimsenin dili varmıyor, gücü yetmiyordu.” -Y. Kemal.

*Dili yanmak
1) üzüntü ve eziyet çekmek, zarara uğramak: “Otobüs yolculuğundan bir hayli dilim yandı.” -B. R. Eyuboğlu. 2) bıkmak, nefret etmek: “Şair neslinin şarkıdan o kadar dili yandı ki şarkı kelimesini nerede görse silip üstüne türkü diyecek.” -B. R. Eyuboğlu.

*Dilinde tüy bitmek
Tekrar tekrar söylemekten usanmak, bıkmak: “Hep de aynı tipler. Laftan da anlamıyorlar. Dilimde tüy bitti.” -E. Şafak.

*Dilinden anlamak
1) bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak; 2) mec. söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek: “Bunda yenilmiş, içilmiş bir şey yok ya! Sen onun dilini de anlarsın.” -M. Ş. Esendal.

*Dilinden kurtulamamak
Sürekli olarak bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğramak.

*Diline sağlam olmak
1) saklanacak konuları açığa vurmamak; 2) kötü söz söylemekten kaçınmak.

*Diline sağlık
Ağzına sağlık.

*Dili açılmak
Herhangi bir sebeple konuşmayan kimse konuşmaya başlamak.

*Dili ağırlaşmak
Hastalık sebebiyle güçlükle söz söyleyebilmek, güçlükle konuşmak: “Hastaya bazı şeyler soruyor. Fakat anlaşılır cevaplar alamıyordu. Birkaç saatin içinde kaynımın dili ağırlaştı.” -H. R. Gürpınar.

*Ellenmiş dillenmiş
İffetsizliği yayılmış (kadın).

*Dili alışmak
Çok kullandığı bir söze alışmak: “Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış.” -S. F. Abasıyanık.

*Dili (başka bir dile) çalmak
Bir kimsenin konuşması başka bir dile benzemek.

*Dili bir karış dışarı çıkmak (sarkmak)
Koşmaktan, yürümekten ve yorulmaktan çok susamak: “Koştu koştu da dili bir karış sarktı.” -S. F. Abasıyanık.

*Dili bir karış (olmak)
Fazla konuşan, her söze karşılık veren.

*Dili boğazına akmak
Konuşamaz olmak, sesi soluğu çıkmamak: “Kılıcı görünce dili boğazına aktı hayranlığından.” -Y. Kemal.

*Dili çözülmek
Konuşamayan veya susan kişi konuşmaya başlamak: “Aslında ben çok az konuşan biriyim. Dilimin böyle birdenbire çözülmesi çok garip.” -İ. Aral.

*Sili damağına yapışmak (dili damağı kurumak)
Susuzluktan ağzı kurumak, çok susamak: “Kupkuru dili damağına yapışıyor, boğazından midesine doğru…” -E. E. Talu.

*Dili (dilinin) döndüğü kadar
Söyleyebildiği kadar, anlatma gücünün elverdiği ölçüde: “Mademki çocuk terbiyesi hakkında konuşmak istiyorsunuz, dilimin döndüğü kadar söyleyeyim.” -S. Ayverdi.

*Dili dolaşmak
Korku, heyecan, hastalık, utangaçlık, sarhoşluk gibi sebeplerle şaşırarak söyleyeceğini karıştırmak: “Vehbi Dedenin kendini dinlediğinin farkına varır varmaz dili dolaştı.” -H. E. Adıvar.
Deyim

*Dili dönmemek
1) bir sözü doğru, düzgün söylemeyi becerememek: “Üstelik ben dilim dönmezken armağan ettiğim çiçeklerle konuşmuyor muyum?” -R. Mağden. 2) amacını iyi anlatamamak.

*Dili durmamak
1) sürekli konuşmak; 2) söylenemeyecek şeyleri de söylemek.

*Dili ensesinden çekilsin!
Bıktıracak kadar çok konuşan veya kötü sözler söyleyenler için kullanılan bir ilenme sözü.

*Dili kılıçtan keskin
Kırıcı ve ağır konuşan.

*Dilini tutamamak
Sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmak.

*Dili pabuç kadar
Saygısızca ve gönül kırıcı bir biçimde konuşan.

*Ağzı dili tutulmak
1) konuşamamak; 2) beklenmedik bir durum karşısında heyecanlanmak, hayranlık duymak: “Kızları gördün, ağzın dilin tutuldu gayri.” -N. Cumalı.

*Ağzı var dili yok
1) “pek sessiz, kendi hâlinde” anlamında kullanılan bir söz: “Benim gibi ağzı var dili yok bir kadınla ne zevkleniyorsunuz?” -B. Felek. 2) “konuşamayan, derdini anlatamayan” anlamında kullanılan bir söz: “Hey zavallı balık, diyor, ağzın var dilin yok.” -S. F. Abasıyanık.

*(birinde) dil bir karış
Saygısızca karşılık verenler için kullanılan bir söz.

*(birine) dil çıkarmak
Alay etmek, eğlenmek.

*(birinin) ağzını dilini bağlamak
Birini konuşamaz duruma getirmek: “O şıllık basmış büyüyü, adamcağızın ağzını dilini bağlamıştı.” -R. N. Güntekin.

*(birinin) diline düşmek
Yermek veya alay etmek amacıyla birinin kötü veya yanlış davranışını sürekli söylemek: “Mahallede acubelerin diline düşmekten korkuyorum.” -P. Safa.

*Dil ağız vermemek
Ağız dil vermemek: “Çocuk, hâlâ dil ağız vermeden yatıyordu.” -R. N. Güntekin.

*Dil (diller) dökmek
Kandırmak, inandırmak veya yararlanmak için tatlı sözler söylemek: “Ninniyi mutlaka söylemesi için ona bir sürü dil döktü.” -O. C. Kaygılı.

*Dil otu yemek
Çok konuşmak: “Mütemadiyen gülüp söylüyordum. Hacı Kalfanın ellerini dizlerine vurarak: -Dil otu mu yedin be kızım? diye bir gülmesi var ki…” -R. N. Güntekin.

*Dil tutmak
esk. sorguya çekmek için düşman askeri yakalamak.

*Dil uzatmak
Bir kimse veya bir şey için kötü söylemek: “Başka ulusların kabahatleri ne olursa olsun, dost ve düşman bize nasıl dil uzatırlarsa uzatsın…” -T. Halman.forumsinsi.net

*Dilden düşmez olmak
Herkes tarafından sürekli tekrar edilir olmak: “Kapsamı iyice belirtilmeyen, gerektiği gibi tanımlanmayan sanat sözü, dillerden düşmez oldu.” -S. Hilav.

*Dilden düşürmemek
Sürekli tekrar etmek.

*Dile (dillere) düşmek
Hakkında dedikodu yapılmak: “Yâr adını desem olmaz / Düşer dillere dillere” -Erzurumlu Emrah.

*Dile dolamak
Bir şeyi veya konuyu sık sık tekrar etmek.

*Dile gelmek
1) dile düşmek; 2) konuşma kudreti, yeteneği, olmayan varlık konuşmak, dillenmek, lisana gelmek: “Günlerce elin, dile gelmeyen çocuğunu bağrına basan fabrika sahibine acındı.” -L. Tekin.

*Dile getirmek
1) konuşturmak: “Yıllar yılı, bu amaçları devlet adamlarımız, basınımız, sanat âlemimiz dile getirip durmuştur.” -T. Halman. 2) belirtmek, anlatmak, açıklamak, ifade etmek: “Kendi kendime, adlı şiirinde bunu şöyle dile getirir.” -S. Birsel.

*Dile vermek
Gizli tutulması gereken bir şeyi açığa vurmak, duyurmak, yaymak.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.