![]() |
Dil İle İlgili Deyimler Ve Anlamları
Dil İle İlgili Deyimler ve Anlamları *Ağız dil vermemek Konuşmamak, susmak. *Ağzı dili (ağzı) kurumak 1) susuz kalmak; 2) konuşamaz duruma gelmek: “Ağzım dilim kurudu, kız yalvara yalvara” -Halk türküsü. *Ağzı dili bağlanmak Herhangi bir sebeple konuşamaz olmak. *Dilinin ucuyla İçten, yürekten olmayarak, laf olsun diye. *Dilinin ucuna gelmek Söyleyecek duruma gelmek: “İsmi dilimin ucuna gelir gelmez kalbimden hafif bir cereyanın kopup damarlarıma aktığını duyuyorum.” -E. İ. Benice. *Dilinin altında bir şey olmak Bir kimsenin sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılmak: “Günlerdir doktorun dilinin altında bir şeyler olduğunun farkındaydı.” -Y. Kemal. *Dillere destan olmak Herkes tarafından konuşulur olmak: “Dillere destan İstanbul nezaketini o evde gördüm, ağzım açık kaldı.” -A. Kutlu. *Dili sürçmek 1) konuşma sırasında kelimeleri yanlış söylemek: “Bir dil sürçmesi sonucu, bu tartışmayı yarım saat kadar yürütmüşüm.” -S. İleri. 2) istenmeyen bir konudan söz etmek. *Küçük dilini yutmak Şaşırmak, donakalmak: “Kadıncağız beni bu hâlde görünce az kalsın küçük dilini yutacaktı.” -Y. K. Karaosmanoğlu. *Dili uzamak Haddini bilmeden konuşmak. *Dili varmak Bir sözü söylemeye gönlü razı olmak: “Süleyman Kâhyaya söylemeye kimsenin dili varmıyor, gücü yetmiyordu.” -Y. Kemal. *Dili yanmak 1) üzüntü ve eziyet çekmek, zarara uğramak: “Otobüs yolculuğundan bir hayli dilim yandı.” -B. R. Eyuboğlu. 2) bıkmak, nefret etmek: “Şair neslinin şarkıdan o kadar dili yandı ki şarkı kelimesini nerede görse silip üstüne türkü diyecek.” -B. R. Eyuboğlu. *Dilinde tüy bitmek Tekrar tekrar söylemekten usanmak, bıkmak: “Hep de aynı tipler. Laftan da anlamıyorlar. Dilimde tüy bitti.” -E. Şafak. *Dilinden anlamak 1) bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak; 2) mec. söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek: “Bunda yenilmiş, içilmiş bir şey yok ya! Sen onun dilini de anlarsın.” -M. Ş. Esendal. *Dilinden kurtulamamak Sürekli olarak bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğramak. *Diline sağlam olmak 1) saklanacak konuları açığa vurmamak; 2) kötü söz söylemekten kaçınmak. *Diline sağlık Ağzına sağlık. *Dili açılmak Herhangi bir sebeple konuşmayan kimse konuşmaya başlamak. *Dili ağırlaşmak Hastalık sebebiyle güçlükle söz söyleyebilmek, güçlükle konuşmak: “Hastaya bazı şeyler soruyor. Fakat anlaşılır cevaplar alamıyordu. Birkaç saatin içinde kaynımın dili ağırlaştı.” -H. R. Gürpınar. *Ellenmiş dillenmiş İffetsizliği yayılmış (kadın). *Dili alışmak Çok kullandığı bir söze alışmak: “Bizim moruk ertesi güne devrisi der de ondan dilim alışmış.” -S. F. Abasıyanık. *Dili (başka bir dile) çalmak Bir kimsenin konuşması başka bir dile benzemek. *Dili bir karış dışarı çıkmak (sarkmak) Koşmaktan, yürümekten ve yorulmaktan çok susamak: “Koştu koştu da dili bir karış sarktı.” -S. F. Abasıyanık. *Dili bir karış (olmak) Fazla konuşan, her söze karşılık veren. *Dili boğazına akmak Konuşamaz olmak, sesi soluğu çıkmamak: “Kılıcı görünce dili boğazına aktı hayranlığından.” -Y. Kemal. *Dili çözülmek Konuşamayan veya susan kişi konuşmaya başlamak: “Aslında ben çok az konuşan biriyim. Dilimin böyle birdenbire çözülmesi çok garip.” -İ. Aral. *Sili damağına yapışmak (dili damağı kurumak) Susuzluktan ağzı kurumak, çok susamak: “Kupkuru dili damağına yapışıyor, boğazından midesine doğru…” -E. E. Talu. *Dili (dilinin) döndüğü kadar Söyleyebildiği kadar, anlatma gücünün elverdiği ölçüde: “Mademki çocuk terbiyesi hakkında konuşmak istiyorsunuz, dilimin döndüğü kadar söyleyeyim.” -S. Ayverdi. *Dili dolaşmak Korku, heyecan, hastalık, utangaçlık, sarhoşluk gibi sebeplerle şaşırarak söyleyeceğini karıştırmak: “Vehbi Dedenin kendini dinlediğinin farkına varır varmaz dili dolaştı.” -H. E. Adıvar. Deyim *Dili dönmemek 1) bir sözü doğru, düzgün söylemeyi becerememek: “Üstelik ben dilim dönmezken armağan ettiğim çiçeklerle konuşmuyor muyum?” -R. Mağden. 2) amacını iyi anlatamamak. *Dili durmamak 1) sürekli konuşmak; 2) söylenemeyecek şeyleri de söylemek. *Dili ensesinden çekilsin! Bıktıracak kadar çok konuşan veya kötü sözler söyleyenler için kullanılan bir ilenme sözü. *Dili kılıçtan keskin Kırıcı ve ağır konuşan. *Dilini tutamamak Sonunu düşünmeden gelişigüzel konuşmak. *Dili pabuç kadar Saygısızca ve gönül kırıcı bir biçimde konuşan. *Ağzı dili tutulmak 1) konuşamamak; 2) beklenmedik bir durum karşısında heyecanlanmak, hayranlık duymak: “Kızları gördün, ağzın dilin tutuldu gayri.” -N. Cumalı. *Ağzı var dili yok 1) “pek sessiz, kendi hâlinde” anlamında kullanılan bir söz: “Benim gibi ağzı var dili yok bir kadınla ne zevkleniyorsunuz?” -B. Felek. 2) “konuşamayan, derdini anlatamayan” anlamında kullanılan bir söz: “Hey zavallı balık, diyor, ağzın var dilin yok.” -S. F. Abasıyanık. *(birinde) dil bir karış Saygısızca karşılık verenler için kullanılan bir söz. *(birine) dil çıkarmak Alay etmek, eğlenmek. *(birinin) ağzını dilini bağlamak Birini konuşamaz duruma getirmek: “O şıllık basmış büyüyü, adamcağızın ağzını dilini bağlamıştı.” -R. N. Güntekin. *(birinin) diline düşmek Yermek veya alay etmek amacıyla birinin kötü veya yanlış davranışını sürekli söylemek: “Mahallede acubelerin diline düşmekten korkuyorum.” -P. Safa. *Dil ağız vermemek Ağız dil vermemek: “Çocuk, hâlâ dil ağız vermeden yatıyordu.” -R. N. Güntekin. *Dil (diller) dökmek Kandırmak, inandırmak veya yararlanmak için tatlı sözler söylemek: “Ninniyi mutlaka söylemesi için ona bir sürü dil döktü.” -O. C. Kaygılı. *Dil otu yemek Çok konuşmak: “Mütemadiyen gülüp söylüyordum. Hacı Kalfanın ellerini dizlerine vurarak: -Dil otu mu yedin be kızım? diye bir gülmesi var ki…” -R. N. Güntekin. *Dil tutmak esk. sorguya çekmek için düşman askeri yakalamak. *Dil uzatmak Bir kimse veya bir şey için kötü söylemek: “Başka ulusların kabahatleri ne olursa olsun, dost ve düşman bize nasıl dil uzatırlarsa uzatsın…” -T. Halman.forumsinsi.net *Dilden düşmez olmak Herkes tarafından sürekli tekrar edilir olmak: “Kapsamı iyice belirtilmeyen, gerektiği gibi tanımlanmayan sanat sözü, dillerden düşmez oldu.” -S. Hilav. *Dilden düşürmemek Sürekli tekrar etmek. *Dile (dillere) düşmek Hakkında dedikodu yapılmak: “Yâr adını desem olmaz / Düşer dillere dillere” -Erzurumlu Emrah. *Dile dolamak Bir şeyi veya konuyu sık sık tekrar etmek. *Dile gelmek 1) dile düşmek; 2) konuşma kudreti, yeteneği, olmayan varlık konuşmak, dillenmek, lisana gelmek: “Günlerce elin, dile gelmeyen çocuğunu bağrına basan fabrika sahibine acındı.” -L. Tekin. *Dile getirmek 1) konuşturmak: “Yıllar yılı, bu amaçları devlet adamlarımız, basınımız, sanat âlemimiz dile getirip durmuştur.” -T. Halman. 2) belirtmek, anlatmak, açıklamak, ifade etmek: “Kendi kendime, adlı şiirinde bunu şöyle dile getirir.” -S. Birsel. *Dile vermek Gizli tutulması gereken bir şeyi açığa vurmak, duyurmak, yaymak. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.