ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Şer'i Kavramlar-4 (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=64425)

gülgüzeli 02-16-2009 04:12 AM

Şer'i Kavramlar-4
 
FIKHI KAVRAMLAR-4
ALPEREN GÜRBÜZER





Edile-i Şeriyye’nin dışında delillerde var. Fakat kesin bir delilin yanında zanni delillere itibar edilmez. Dört delilin haricinde önceki şeriatlar, istishab, taklid, istidlal, örf ve adet maslahat vs. de var.
İslam’ın en son din olması aynı zamanda bir önceki şeriatları neshettiği icma ile sabittir. Ancak sahih olan görüşe göre eski şeriatlarda bağlayıcıdır, fakat mutlak bağlayıcı değildir. Allahü Tealayı ve Rasulünü inkar etmeden , eleştirmemek kaydı ile bağlayıcılığı olabilir.
İstishab; bir şeyin aksi bilinmedikçe var sayılabileceği için delildir. Hanefilere göre yitik bir insanın malına başkası hemen varis olamaz, ihtiyaten mal paylaşımı durdurulur. Yine Hz.İsanın Şeriatı İslamiyet’in zuhuruna kadar geçerli olduğu istishaba dayanılarak zikredilmiş beyandır.
Taklid, delil olarak görülse de arıza bir delil niteliğindedir.
Örf ve adet bazı durumlarda delil olup, alışıla gelmiş İslamın kaidelerine ve akla aykırı olmayacak şekilde delil olarak kabül görmüştür. Adete teamül de denir, yani tekrar tekrar yapılan işler. Örfler; Sözlü ve fiili örf olmak üzere iki kategoride değerlendirilir. Mesela; bir kimse falan eve ayağımı basmam diye yemin etse örfi olarak o eve girmeyeceği anlaşılır, dolayısıyla o eve bineklide girse yeminini bozmuş olur. Nass genel bir delil, örf ve adet ise yerel delildir. Şer’i delil ile örf ve adet arasında tenakuz olursa nass tercih edilir fakat, Şer’i bir nass nüzulu esnasında var olan ya da yürürlükte olan bir örf ve adetin hükmünü tesbit için gelmişse sonradan o örf-adetin değiştirilmesi durumunda meydana gelen daha iyi örf ve adete güvenilir. Zaten Mecellede yer alan zamanın değiştirilmesiyle hükümlerin değişmesi inkar edilemez kaidesi bu esasa dayanmaktadır.
Hüküm; bir şeyi bir şeye dayandırmaktır. Allahü Teala tarafından bu şey haramdır yada bu şey helaldir beyan edilirse şer’i hüküm olur. Şari , Şer’i hükümleri bilen zat olduğundan eğer şu fiili yapmayınız derse o eylemi yapmak haram olur, yani, yap dediğini yaparsak farz olur. Hak Teala şu işi ister yapınız isterse yapmayınız beyan ederse o işi yapıp yapmamak mübah adını alır..
Alamet; nişan anlamına gelir ki, mesala namazda ki tekbirler bir noktada rükunlara geçişe alamet sayılır ki, buna mutlak alamet denir, yine vakitler namazların adlandırılmasına sebep olduğundan, buna ‘illet alamet’ denir, hakeza güneşin doğmasıyla gündüze alamet teşkil ederki, bu da ‘mecazen alamet’ olarak adlandırılır.
Mahkum bih; Mükellef olanların menfi ya da müsbet fiillerini kapsar. Allah’ın hakkı(Namaz,oruç,iman vs.), kul hakkı( kendi dışındaki kişiye verilen zarar vs.), hem Allah hemde kul hakları(iftira gibi) bu nitelikdedir.
Mahkum aleyh; muhatap kılınan insan, yani ehliyet sahibi. İnsanoğlu daha ruh alemindeyken ilahi buyruğa muhatap kılındı: ben sizin Rabbiniz değil miyim fermanıyla Evet(Zümer-71) diyerek insan kendisini sorumlu kılmıştır. İnsanoğlu bu vermiş olduğu sözü hatırlamasa da Allahü Teala gönderdiği peygamberler aracılığı ile hatırlatmış ve onları şahit göstermiştir. Ehliyet; tam ehliyet ve eksik ehliyet olarak tasnif edilir. Çocuk ve bunaklar eksik ehliyet sahibidirler, akıl ve buluğa ermiş olanlar tam ehliyettirler. Delinin imanı velisinin ve ebeveynine bağlı olarak sahihtir, dinden dönmesi de öyle. Devamlılık gösteren delilikle ibadetler deliden düşer. Bu süre namaz için İmam Muhammede göre altıncı namaz vaktinin girmesiyle, Oruç için bir ay, Zekat içinse bir senelikle sınırlıdır. Deliler sözlerinden dolayı değilde fiillerinden dolayı cezalandırılabilir. Baygınlıkta ibadetleri(namaz) iptal eder oruç ve zekat hariç. Baygınlık uzun zaman dilimi devam edemeyeceğinden dolayıdır.. Uyku halinde sarf edilen sözlerde kaale alınmaz , mesela alışverişi , boşaması, azat etmesi, dinden dönmesi gibi sözler. Sarhoşlukda baygınlık hükmündedir. Zira zorla içki içirilmiş kişiye içki cezası uygulanmaz. Zorlamayla öldürme, yaralama ve zina gibi eylemlerden haramlık düşmez, ama zorlayana kısas uygulanır. Baskıyla Şarap içmek, domuz ve ölü eti yemekle zorlanandan haramlık düşer, ama bu ruhsatı bildiği halde kaçınırsa günah işlemiş olur. Ammar b. Yasir kalben inandığı halde dille tevhide aykırı bir söz söylemesiyle imandan çıkmadı. Baskıyla kalben farz olduğuna inandığı namazı terk etse günahkar olmaz, ama işkenceye dayanıp da bunları terk etmeyerek öldürülse şehit olur. Bu durum malını koruma adına malını yok etmeyip öldürülmesi içinde geçerli. Çünkü O bu tavrıyla İslamı yüceltmiş oluyor. Hanefilere göre kasden içki içen biri için hüküm; yer ile gök arasını ayırt edebilecek düzeyde ise had uygulanmaz. Sarhoşda ibadetlerden sorumludur. Unutma vücubiyete mani değildir, namaz içinde unutması sehiv sayıldığında sehiv secdesi ile giderilir, ama namazda su içse namaz bozulur, oruçluyken unutarak içse orucu bozulmaz ve yine namazın vaktini unutup vakit geçtiğinde namazı kaza etmesi gerekir.
Mümeyyiz; iyi ile kötüyü ayırd edebilen yani temyiz sahibi çocuk demek. Bir çocuk mirasa vasiyete, kendi adına alınan mülkiyete yetkilidir, ancak köle-cariye ve gayri Müslimlerin çocukları Müslüman yakınına varis olamaz. Fakat namaz, zekat gibi ibadetler ya da kısas gibi mirastan men edilme gibi cezalardan sorumlu değildir. Çünkü ibadetler özgür iradeyle, cezalar ise kınama amacıyla yapılır.. Zaten çocuklardan hür tavır beklenemez fiilleri de bu yüzden kınamaya esas olamaz. Mümeyyiz bir çocuk kendisine miras bırakan kişiyi öldürse mirasdan mahrum edilemez, hatta kısasda uygulanamaz. Çocukluk özürdür çünkü. Mümeyyiz çocuk veli olamaz, ama kendisine başka biri veli olabilir. Bunaklar mümeyyiz çocuk hükmündedir yani akıllı çocuk kategorisine dahil edilirler. Dolayısıyla mümeyyiz çocuk için geçerli olan kurallar bunak içinde geçerlidir.
Ölüm; hayatın sona ermesi, başka bir hayata geçiş hali demek. Ölümcül bir hasta mirasının hepsini vasiyet edemez, ederse ancak 1/3’ü esas alınır geriye kalan 2/3’ü itibar edilmez. Ölümle insan üzerindeki bir çok ödevler düşer, yakınlarının iaşelerin temini gibi sorumlulukları (nafakalar)örnek verebiliriz, fakat vasiyet yoluyla yapmış olduğu yükümlülükler devam eder. Vaktiyle başkasına ait gasbettiği mal varsa ölünün mirasından karşılanır. Ölen insanın mirasından öncelikle defin masrafları çıkarılıp, sonra borçlarına geçilir, akabinde vasiyetleri yerine getirilir.
İbra; vazgeçme anlamına gelir. Bir kimse borçlusunu şaka yoluyla ibra etse geçerli değildir.
Sefer: ikamet edilen yerden doksan kilometrelik şehir dışına çıkmaya denir. Sefer halinde dört rekatlı farz namazlar ikişer kılınır.
Müfti: Tabii olduğu mezhebin ictihadı üzerine hükümleri aktaran görevli. Bir mesele sorulduğunda şu silsileyi takip eder; Önce İmam-ı Azam, onda bulamazsa İmam Ebu Yusuf, onda da yoksa İmam Muhammed’in görüşlerini araştırır v e ona göre sorulan meseleyi vuzuha kavuşturur. İmam-ı Azamın talebelerinden İmam Ebu Yusuf’a Şeyheyn, İmam Muhammed’e Tarafeyn, Her ikisinede İmameyn ya da Sahibeyn denilir. Müfti birbiriyle çelişik görüşler gördüğünde eğer Hanefi ise şu kitapları sırasıyla başvurmalı: Bidaye, Nikaye, Vikaye, Kenz, Muhtasar-ı Kuduri ve Mülteka gibi kabül gören kaynakları tercih eder. Fetva tebliğ, haber verme, rivayet yolu içerdiğinden bağlayıcı değildir. Fetva dini konularda görevli ehil kişilerce verilebilir.Bizzat Peygamberimizin izni ile Hz,Ebubekir, Hz.Ömer, Hz.Ali, Abdurrahman b. Avf, Hz.Aişe, Muaz b. Cebel, Ammar b. Yasir, Huzeyfe b. El Yeman, Zeyd b. Sabit, Ebu Derda, Ebu Musa El Eşari, Ubade b. Samit, Abdullah b. Mesud sahabe arasında fetva veren yıldızların yanı sıra yüz otuzu aşkın sahabe daha sözkonusu. Hz.Ömer döneminde İslam dünyasının her köşesine müftüler tayin ederek İslam hukukunun gelişmesine katkıda bulunmuştur. Mesela Musa El Eş’ariye yazdığı mektupta özetle şu çarpıcı ifadeler geçiyor:
Yargı davaların halli ve çözümü değiştirilmesi caiz olmayan bir farizadır ve uyulması gereken bir sünnettir. Sana bir mesele geldiğinde her iki tarafıda dinlemeden hüküm verme, itiraf edilince hükme bağla.
Adalet önünde insanları eşit tut ki mevki sahipleri senden tarafgirlik ümidine düşmesin, zayıf olanlarda adaletinden ümit kesip kalpleri kırılmasın.
Şahit getirmek davacıya, yemin etmekde inkar edene aittir. Yani davacı şahit bulamazsa isteği üzerine davalıya yemin yöneltebilir.
Müslümanlar arasında barış yapılması caizdir. Ancak harama helal, helali haram kılacak bir arabulma (sulh) caiz değildir.
Davacıya delilini ikame edebilecek kadar bir süre ver. Bu süre içerisinde delilini ortaya koyarsa hakkını alır, koyamazsa aleyhine hüküm verilmesi gerekir.
İnsanların sırlarına göre hüküm vermeyin, delillere göre hüküm vermek esastır. Dünyevi hükümler zahire göredir.
Her kim niyetini Allah arasında halis kılarsa hak uğrunda ve kendi aleyhine olsa bile Allah onun kendisiyle insanlar arasındaki işlerine yeter. Yani onu korur, vereceği hükümden dolayı bir tehlikeye maruz kalmaz.
Hükmünde haktan ayrılma, ödülünü Allahtan bekle..(El-Bedayi C-7, Sah-9)
Bir hadisten hareketle asırların en hayırlısı birinci asır, ikinci asır ve üçüncü asır olduğu anlaşılıyor. Birinci asırda sahabe, ikinci asırda tabiin, üçüncü asırda da tebe-i tabiin vardır. Gerçektende bu üç asırda da doğruluk zirvede olduğu için İslam hukuku neşvünema bulmuştur. Fıkıh Ekolü Hicaz üniversitesi(hadis ekolü) ve Irak üniversitesi(rey ve kıyas ekolü) kanalı ile günümüze kadar açılım göstermiş, birinci okulu İmam Malik, ikincisini de İmam-ı Azam temsil etmiş ve her ikisinin terkibinide İmam Şafii gerçekleştirmiştir.
Nikah-ı Fasid; geçersiz nikah demek.
Nikahı Batıl; kat’i hükümleri bulunmayan nikahtır. Nikah kıyma işlemine akd-i nikah denir.
İcba-ı nikah; Karşı tarafa evlenmek istediğini teklif etmek.
Kabül-ü Nikah; Teklife evet ya da olumlu karşılık vermekle nikahın tamamlanması demek.
Bikr; kız demek.
Seyyib; kadın görmüş erkek.
Seyyibe; Erkek görmüş kadın
Eyyim; dul.
Mahrem; Nikahı haram olan akrabavs.
Hürmet-i musahare; Akrabalıktan dolayı haramlık.
Hürmet-i raza;Sütlükten dolayı haramlık demek.
Teaddüd-ü Zevcat; Çok evlilik, ama sınırı dörttür.
Mihir; Nikahakdi ile kazandığı bir nevi evlilik tazminatı.
Akir; Halimekalmayan kadın.
Dühul; Kocanın eşiyle cinsel birleşmesi demektir..


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.