![]() |
Mü'minin Firâseti
Abdülhâlık Goncdüvânî, namazları ekserî, Kâbede edâ edip, dönerdi tekrar geri. Bir aşûre gününde, hazret-i Abdülhâlık, O gün talebesiyle, sohbette, bir aralık, Müslüman kıyâfetli, bir genç girdi içeri, Talebe arasında, oturdu diz üzeri. O hazret, bir taraftan, hem sohbet ediyordu, Yine bir taraftan da o genci süzüyordu. Sohbeti dikkatlice, dinleyen o genç adam, Dedi ki: "Ey efendim, Resûl aleyhisselâm, "Müminin firâsetinden, sakının ey insanlar, Çünkü onlar, Allah'ın nûru ile bakarlar." Diye buyurmuşlardır, sahâbeye bir kere, Bu hadîsin sırrını, anlatınız bizlere." Buyurdu: "Sırrı şu ki, belindeki zünnârı, Çıkar at, müslüman ol, kandırma insanları!" Genç îtirâz etti ve dedi ki: "Yok zünnârım, Ve onu kuşanmaktan, Allah'ımdan korkarım." Buyurdu: "Öyle ise, çıkar da kaftanını, Öğrenelim içinde, zünnar olmadığını." Çıkardı kaftanını o genç, istemeyerek, Belindeki zünnârı, çıkınca, üzüldü pek. Bu durum karşısında, utandı, mahcup oldu, O an İslâma karşı, kalbine sevgi doldu. Anladı, müminlerin, firâseti nasılmış, Ve Allah'ın nûruyla, mümin nasıl bakarmış. Kalbinde ona karşı, hâsıl oldu muhabbet, Getirip bin şevk ile, kelime-i şehâdet. Müslüman olmak ile, şereflendi o anda, Sâdık bir talebesi, oldu hem de sonunda. Hazret-i Abdülhâlık, buyurdu sonra hemen: "Bu genç, maddî zünnârı, kesip attı belinden, Biz dahi şu mânevî, zünnârı atalım, Bunlar, gurûr, kibirdir, bunlardan kurtulalım." Talebeler topluca, o gün tövbe ettiler, Ağlayıp gözlerinden, sel gibi yaş döktüler |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.