![]() |
Kafirleri Dost Edinmeyin...
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
MAİDE 54-55-56-57-58 Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, ALLAH (yerine) kendisinin onları sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' ALLAH yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, ALLAH'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. ALLAH (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.Sizin dostunuz (veliniz), ancak ALLAH, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü'minlerdir.Kim ALLAH'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, ALLAH'ın taraftarlarıdır.Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, ALLAH'tan korkup-sakının.Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır. KURTUBİ ...Yüce ALLAH'ın: "Müminlere karşı alçakgönüllü" buyruğundaki, "alçakgönüllü" anlamına gelen (ezilleti) ifadesi "topluluk"un sıfatıdır. Aynı şekilde "onurlu ve şiddetli" de böyledir. Yani bunlar, müminlere karşı şefkatli, merhametli ve yumuşak davranırlar. Bu kelime Arapların yularından kolaylıkla çekilebilecek binek hakkında kullandıkları (...) tabirinden alınmıştır. Zilletle herhangi bir ilgisi yoktur. İşte bu şekilde olan müminler, kafirlere karşı sert davranırlar, onlara düşmanlık beslerler. İbn Abbas der ki: Bunlar, müminlere karşı, babanın çocuğuna, efendinin kölesine davrandığı gibi davranırlar. Kafirlere karşı sertlikleri ise, bir aslanın avına karşı durumu gibidir. Yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır: "Kafirler karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler.(FETİH 29)" (Cilt:6,Sayfa:287) Bu buyruğa dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız: 1. Nüzul sebebi ve dine karşı olanların veli edinilemeyeceği: İbn Abbas(ra)’dan rivayet edildiğine göre, Yahudiler ve müşriklerden bir topluluk, secde ettikleri sırada Müslümanların bu hallerinden dolayı gülmeye başladılar. Bunun üzerine yüce ALLAH: “Ey iman edenler...dininizi bir eğlence ve bir oyuncak edinenleri ve kafirleri veli edinmeyin”diye başlayan ayetleri indirdi. “Alay edinmenin” anlamına dair açıklamalar daha önce Bakara suresinde (Bakara 67) geçmiş bulunmaktadır. “Sizden evvel kendilerine kitap verilenlerden...ve kafirleri” buyruğunu, Ebu Amr ve El-Kisaî: Kafirler kelimesini esreli olarak okumuşlardır. El-Kisaî der ki: Ubey’in mushafında bu (...) şeklindedir. Burada (min)...den edatı cinsin beyanı içindir. Ancak bu kelimenin nasb ile okunması daha açıktır. Şöyle de denilmiştir: Bu buyruk, kendisinden önce gelen iki amilden daha yakın olana atfedilmiştir ki, oda yüce ALLAH’ın: “Kendilerine kitap verilenlerden” buyruğudur. Yüce ALLAH bununla onlara, Yahudi ve müşrikleri veli edinmeyi yasakladığı gibi, her iki kesiminde müminlerin dinlerini eğlenceye aldıklarını, onu oyuncak edindiklerini bildirmektedir. “Kafirler” anlamındaki kelimeyi mansub okuyanlar ise bunu, “Sizden evvel kendilerine kitap verilenlerden dininizi bir eğlence ve bir oyuncak edinenleri ve kafirleri veli edinmeyin” buyruğunda yer alan (ellezine)...lere atfetmiştir. Yani, bunları da ötekilerini de veliler edinmeyiniz. Bu kıraate göre, dini eğlence ve oyuncak edinmekle nitelendirilenler yalnızca Yahudilerdir, başkaları değildir. Veli edinilmeleri yasaklananlar ise, Yahudiler ve müşriklerdir. Fakat “kafirler” anlamındaki kelimenin esreli okunuşuna göre ise, her iki kesim de dini eğlenceye alıp oyuncak etmekle nitelendirilmektedirler. Mekkî der ki: Eğer çoğunluk nasb ile kıraat üzerine ittifak etmemiş olsaydı, irabı, anlamı, tefsirdeki gücü ve matufun aleyhe yakınlığı dolayısıyla esreli okuyuşu tercih ederdim. Şöyle de denilmiştir: Anlamı, müşriklerle münafıkları veliler edinmeyin şeklindedir. Buna delil ise: “Biz ancak alay edenleriz.(BAKARA 14)” demeleridir. Müşriklerin tümü ise kafirdir. Fakat kafir lafzı, çoğunlukla müşrikler hakkında da kullanılır. İşte bundan dolayı, kitap ehli kafirlerden ayrı olarak zikredilmiştir. 2. Kafir ve müşriklerden yardım almanın hükmü: İbn Huveyzimendâd der ki: Bu ayet-i kerime yüce ALLAH’ın: “Yahudileri de Hrıstiyanları da veliler edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar.(MAİDE 51)” buyruğu ile: “Ey iman edenler, kendinizden başkalarını sırdaş edinmeyin.(ALİ-İMRAN 118)” buyrukları gibidir. Bu da o ayetler gibi, müşriklerin desteklerini almayı, onlardan yardım almayı ve benzeri hususları yasaklamayı ihtiva etmektedir. Cabir (ra)’ın rivayetine göre, Peygamber(sallALLAHu aleyhi ve sellem) Uhud’a çıkmak istediğinde, Yahudilerden bir topluluk gelip: Biz de seninle beraber sefere gelmek istiyoruz dedikleri halde, Peygamber (sallALLAHu aleyhi ve sellem) “Bizler işimizde müşriklerin yardımını almayız” diye buyurdu. Şafiî mezhebinde sahih olan görüş de budur. Ebu Hanife ise, Müslümanlar lehine ve müşriklere karşı onların (kitap ehli kafirlerinin) yardımlarını almayı caiz kabul etmiştir. Yüce ALLAH’ın kitabı ise, bu hususta sünneti seniyyede varid olanlarla beraber onların söylediklerinin aksine delalet etmektedir. (Cilt:6,Sayfa:291-292) FİZİLAL "...Bunlar müminlere karşı alçakgönüllüdürler." Bu itaatkarlıktan, uysallık ve yumuşaklıktan kaynaklanan bir sıfattır. Buna göre mümin bir diğer mümine karşı, son derece alçakgönüllüdür. Ona karşı serkeş değildir. Hiçbir zaman zorluk çıkarmaz. Son derece rahat ve uysaldır. Kolaylaştırıcıdır, kardeşinin ihtiyacını karşılamaya büyük özen gösterir. Oldukça hoşgörülü ve şefkatlidir. Müminlere karşı alçakgönüllü olmanın anlamı budur. Müminlere karşı alçakgönüllü olmada bir alçaklık, bir aşağılanmışlık sözkonusu değildir. Bu kardeşliktir. Engellerin ortadan kalkması, zorlukların bertaraf edilmesidir. Gönül gönüle karışır, artık başkasına karşı serkeşlik ve ayrılık duygularına yer kalmamıştır. Kişiyi inatçı, isyancı ve kardeşine karşı cimri kılan, toplumdan uzak durmasının ve bağları koparmanın doğurduğu bireyselliktir. Ancak gönlünü mümin topluluğun gönülleriyle birleştirince artık, kendisini engelleyen ve isyan oluşturmasına neden olan duygulardan kurtulur. Onlar hakkında başka bir duygu yer edebilir mi ki gönlünde? ALLAH için kardeş olup biraraya gelmişler. ALLAH onları seviyor, onlar da ALLAH'ı. Bu yüce sevgi aralarında yayılmış, onu paylaşmışlardır. "...Kafirlere karşı onurlu davranırlar." Kafirlere karşı dirençli, yüz vermez ve üstün bir konumdadırlar. Bu özelliklerinin burada ayrı bir yeri vardır. Bu üstünlük kişisel onurdan kaynaklanmıyor. İnsanın kendi üstünlüğünü sağlama amacına da yönelik değildir. Aksine bu, inancın onurudur. Kafirlere karşı, altında birleştikleri sancağın üstünlüğüdür. Bu üstünlük, sahip oldukları iyiliğe başkalarının boyun eğmesini sağlamak olduğunu biliyorlar. Başkalarının kendilerine boyun eğmesini sağlamak ya da kendilerinin başkalarına ve sapık inançlarına boyun eğmesine meydan vermek değildir. Sonra bu üstünlük; ALLAH'ın dinini ihtirasların dinine, ALLAH'ın gücünü onların gücüne ve ALLAH'ın hizbinin cahiliye hiziplerine galip geleceğine olan sonsuz güvenlerinden kaynaklanmaktadır. O halde, yol boyunca kimi çarpışmalardan bozguna uğramış olsalar bile, her zaman üstündürler... (Cilt:3,Sayfa:300) ...Bu Kur’an, kıyamete kadar Müslümanların yol gösterici kitabı olması için gelmiştir. İtikadî düşüncelerini kurduğu gibi, toplumsal düzenlerini de kurmaktadır bu kitap. Aynı zamanda hareket stratejilerini de belirlemektedir. İşte bakın, ALLAH’tan, O’nun peygamberinden ve müminlerden başkasını dost edinmemelerini öğretmektedir. Yahudi, Hrıstiyan ve kafirlerle dostluk kurmalarını yasaklamaktadır. Bu sorun karşısında, en kesin tavrı takınmaktadır. Çeşitli yöntemlere başvurarak, bu derece genişçe ele almaktadır. Kuşkusuz bu din, taraftarlarına hoşgörülü olmayı, Ehl-i Kitab’la, özellikle kendilerine Hrıstiyan diyenlerle ilişkilerinde, iyi davranmalarını emretmektedir. Ancak bunlarla dostluk kurmalarını yasaklar. Çünkü hoşgörü ve iyi ilişkiler, ahlâk ve yaşam tarzı sorunudur. Dostluk, yardım demektir. İki grubun yardımlaşması demektir. Müslümanlarla Kitap Ehl-i –diğer tüm kafirlerle olduğu gibi- arasında işbirliğinin bulunmasıdır. Daha önce de değindiğimiz gibi, Müslümanın hayatında yardımlaşma, din için ve onun sisteminin ve düzeninin insanların hayatında kurulmasını sağlamak amacıyla yapılan cihad için geçerlidir. Bu konuda Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında işbirliği olabilir mi? Nasıl olabilsin ki? Bu, kesin ve net bir sorundur, cıvıklığı kabul etmez. Bu konuda yüce ALLAH, kesin bir ciddiyetten, Müslümanın dini konusunda takınması gereken tavra yakışır bir ciddiyetten başkasını kabul etmez... (Cilt:3,Sayfa:306) KUR'AN MESAJI Lafzen, "Sizden her kim imanını kaybederse" –yani, İslam'a düşman olan gayrimüslimlere güvenmelerinin ve onları "dost" ve manevî önderleri olarak kabul etmelerinin sonucunda. (Sayfa:203,Dipnot:76) _________________ |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.