ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Edebiyat / Dil Bilgisi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=658)
-   -   Manzume Örnekleri (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=570802)

Prof. Dr. Sinsi 08-25-2012 09:11 PM

Manzume Örnekleri
 


Manzume Örnekleri - Manzume Şiir Örnekleri - Manzum Hikaye Örnekleri


KÜFE - Mehmet Akif Ersoy


Beş - on gün oldu ki. mu'tâda inkıyâd ile ben

Sabahleyin çıkıvermiştim. evden erkenden.

Bizim mahalle de İstanbul'un kenarı demek:

Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmeyerek!

Adım başında derin bir buhayre dalgalanır

Sular karardı mı. artık gelen gelir dayanır!

Bir elde olmalı kandil. bir elde iskandil.

Selâmetin yolu insan için bu. başka değil!

Elimde bir koca değnek. onunla yoklayarak.

Önüm adaysa basıp. yok. denizse atlayarak.

- Ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden.

Lisân-ı hâl ile amma rükûa niyyet eden-

O sâl-hûrde. harab evlerin saçaklarına.

Sığınmış öyle giderken. hemen ayaklarına

Delilimin koca bir şey takıldı... Baktım ki:

Genişçe bir küfe yatmakta. hem epey eski.

Bu bir hamal küfesiymiş... Aceb kimin?

Derken; On üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden.

Gerildi. tekmeyi indirdi öyle bir küfeye:

Tekermeker küfe bitâb düştü ta öteye.

- Benim babam senin altında öldü. sen hâlâ

Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!

O anda karşıki evden bir orta yaşlı kadın

Göründü:

-Oh benim oğlum. gel etme kırma sakın!

Ne istedin küfeden. yavrum?

Ağzı yok dili yok.

Baban sekiz sene kullandı...

Hem de derdi ki:

"Çok uğurlu bir küfedir. kalmadım hemen yüksüz..."

Baban gidince demek kaldı. adetâ öksüz!

Onunla besleyeceksin ananla kardeşini.

Bebek misin daha öğrenmedin mi sen işini?

Dedim ki ben de:

- Ayol dinle annenin sözünü!

Fakat çocuk bana haykırdı. ekşitip yüzünü:

- Sakallı. yok mu işin.

Git cehennem ol şuradan?

Ne dırlanıp duruyorsun sabahleyin oradan?

Benim içim yanıyor: Dağ kadar babam gitti...

- Baban yerinde adamdan ne istedin şimdi?

Adamcağız sana. bak hâl dilince söylerken...

- Bırak hanım. o çocuktur. kusura bakmam ben...

Adın nedir senin oğlum?

- Hasan

- Hasan. dinle.

Zararlı sen çıkacaksın bütün bu hiddetle.

Benim de yandı içim anlayınca derdinizi...

Fakat. baban sana ısmarlayıp da gitti sizi.

O bunca yıl çalışıp alnının teriyle seni

Nasıl büyüttü? Bugün. sen de kardeşini.

Yetim bırakmayarak besleyip büyütmelisin.

- Küfeyle öyle mi?

- Hay hay! Neden bu söz lâkin?

Kuzum ayıp mı çalışmak. günah mı yük taşımak?

Ayıp: Dilencilik. işlerken el. yürürken ayak.

- Ne doğru söyledi! Öp oğlum amcanın elini...

- Unuttun öyle mi? Bayramda komşunun gelini:

"Hasan. dayım yatı mekteplerinde zabittir;

Senin de zihnin açık... Söylemiş olaydık bir...

Koyardı mektebe... Dur söyleyim" demişti hani?

Okutma sen de hamal yap bu yaşta şimdi beni!

Söz anladım ki uzun. hem de pek uzun sürecek;

Benimse vardı o gün pek çok işlerim görecek;

Bıraktım onları. saptım yokuşlu bir yoldan.

Ne oldu şimdi aceb. kim bilir. zavallı Hasan?


* Metinde duygu. ses akışıyla birlikte verilmiştir.

* Her iki dizede bir değişen redif ve uyaklarla ve a a b b c c ... uyak düzeniyle ses akışı sağlanmıştır.

* Ritim. aruz ölçüsüyle sağlanmıştır.

* Sözcükler ağırlıklı olarak gerçek anlamıyla kullanılmıştır.

* Metinde anlatılanlar yaşanması mümkün olan olaylardır. Gerçek ha*yattan yapılan gözlemler bire bir anlatılmıştır.

Metni düz yazıya çevirelim:


"Ben on gün önce. alışmış olduğum gibi. sabahleyin evden erkenden çıkıvermiştim. Bizim mahalle. İstanbul'un kenarı demek. sokaklarında yüzme bilmeyerek gezilmez..."


Görüldüğü gibi metin düz yazı şeklinde anlatılmaya daha uygundur.



* Metinde yaşanmış veya yaşanabilecek olaylar anlatıldığı için olay ör*güsünü çıkarabiliriz.

* Bu metinde amaç. doğal gerçekliği bulunan bir konuyu anlatmaktır. Bu yüzden metnin anlatım yönü güçlü. çağrışım yönü zayıftır.

* Metinde somut anlamlılık ön plandadır.

* Bu metin yapı bakımından "manzum hikâye" özelliği gösterir.


NAZAR -Yahya Kemal Beyatlı


Gece. Leylâ'yı ayın on dördü.

Koyda tenhâ yıkanırken gördü.

"Kız vücûdun ne güzel böyle açık!

Kız yakından göreyim sâhile çık!"

Baktı etrâfına ürkek. ürkek

Dedi: "Tenhâda bu ses nolsa gerek."

"Kız vücûdun sarı güller gibi ter!"

Dedi: "Tenhâda bu ses nolsa gerek?"

Aranırken ayın ölgün sesini.

Soğuk ay öptü beyaz ensesini.

Sardı her uzvunu bir ince sızı;

Bu öpüş gül gibi soldurdu kızı.

Soldu. günden güne sessiz. soldu!

Dediler hep: "Kıza bir hâl oldu!"

Tâ içindendi gelen hıçkırığı.

Kalbinin vardı derin bir kırığı.

Yattı. bir ses duyuyormuş gibi lâl.

Yattı. aylarca devâm ett bu hâl.

Sindi sîmâsına akşam hüznü.

Böyle. yastıkda görenler yüzünü.

Avuturlarken uzun sözlerle.

O susup baktı derin gözlerle.

Evi rüzgâr gibi bir sır gezdi.

Herkes endîşeli bir şey sezdi.

Bir sabah söyledi son sözlerini.

Yumdu dünyâya elâ gözlerini;

Koptu evden acı bir vâveylâ.

Odalar inledi: "Leylâ! Leylâ!"

Geldi köy kızları. el bağladılar...

Diz çöküp ağladılar. ağladılar!

Nice günler bu şeâmetli ölüm.

Oldu çok kimseye bir gizli düğüm;

Nice günler bakarak dalgalara.

Dediler: "Uğradı Leylâ nazara!"


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.