![]() |
Çayın Tarihi
http://img391.imageshack.us/img391/503/16gv3.jpg
ÇAY: 5000 yıl öncesine giden çayın tarihi konusunda çeşitli efsaneler var Bunlardan ilki Çin'e gidiyor. M.Ö. 2700'lü yıllarda tıp bilimine meraklı olduğu bilinen Çin İmparatoru Shen Nung, sıcak su içmenin sağlığa olan olumlu etkilerini gözlemlemiş. Bir gün kendi sıcak suyunu hazırlarken, demliğine birkaç yaprak düşmüş. Kaynayan suyun buharından mistik ve rahatlatıcı bir aroma yükseldiğini görmüş ve bu sıcak içecekten bir bardak içerek onun harika lezzeti ve aroması karşısında hayret etmiş. Demliğine düşen bu yapraklar bir çeşit yaban çay ağacına aitmiş…. Çayın Japonya'daki efsanesi bizi Bodidharma isimli bir Budist keşişe ***ürüyor. Hayatının yedi yılını Buda'ya adayarak uyumadan geçiren bu keşiş, meditasyon sırasında istemeyerek uyuya kalınca çok kızmış ve ardından göz kapaklarını kesip toprağa atmış. Toprakta köklenerek büyüyen bitki, çay bitkisiymiş. Hindistan da çayın keşfini Bodidharma'ya bağlar. Onların öyküsüne göre bu rahip uykusuz geçirdiği yılların beşincisinde yanındaki ağaçtan birkaç yaprak alır ve çiğner. Birden bire canlandığını gören rahip bunu sık sık tekrarlayarak yedi yıllık meditasyonunu bitirir. Bu yabani ağaç elbette ki çay bitkisidir. Sudan sonra en eski ve en çok tercih edilen içecek olan çayın ülkemizdeki serüveni oldukça yenidir. 1888'deki ilk ciddi girişimden sonra üretimdeki gerçek başarı ancak 1940'larda elde edilmiştir. Bugün Türkiye, üretimde Hindistan, Seylan gibi ülkelerden sonraki yerini korumakta ve aynı başarıyı tüketimde de İngiliz ve İrlandalılardan sonra en çok çay tüketenlerden biri olarak göstermektedir. Çay, bazen enerji kaynağı, bazen de rahatlatan büyülü bir içecektir. Ülkemizde 7'den 70'e herkes çay tüketir, bu tüketim yaş, meslek, gelir durumu farklılığı gözetmez. Çayı demlerken sadece büyük bir demlik kullanan birçok ülkenin yanısıra Türkiye'de çay hazırlanırken önce çaydanlığın alt bölümünde su kaynatılır, kaynayan su, üst demlikte bulunan çaya eklenir ve alttan gelen buhar ile demlenen çay, geleneksel olarak ince belli cam bardaklarda içilir. Çayın fincanla içilmesi de ayrı bir zevktir. Çayını açık ya da koyu tercih edenler, limon ya da şeker ekleyenler vardır, ancak tüm bu kişiler için en önemli şeylerden biri çayın rengidir. Günlük deyişle "tavşan kanı" olan bu renk, berrak ve güzel bir kırmızı tonudur. Dünyanın diğer yerlerinde; İngilizler klasik beş çayından vazgeçemez ve çaya süt eklemeyi sever, Çinliler için "yeşil çay" yaşamsaldır, Japonların en popüler çayı "Sencha"dır, Kuzey Afrika'da çay nane ile aromalandırılır, Orta Doğu'da çay genellikle limonla içilir, Ruslar içine reçel koyar ya da "kıtlama" şeker ile içer, kahve tutkunu Amerikalılar ise çayı demleyip buz gibi soğuttuktan sonra keyfini çıkarır, daha çok sağlık yönü ile çay yeniden popülarite kazanmıştır. Tibet'te ise çay, süt veya su ile demlendikten sonra tereyağı ile karıştırılarak yoğun bir beslenme içeceği elde edilir. Ve saire, ve saire…. Siyah (tam fermente), Oolong (yarı fermente) ve yeşil (fermente edilmemiş) türleriyle içilebilen, tüm güzelliğine ek olarak içindeki antioksidanlar sayesinde yararlı da olan kutsal içecek çay, herkese farklı bir lezzet, farklı bir içim sunsa da, yaşamlarımızda yüzyıllardır vardır. Çay bitkisini merak ederseniz, hiç üşenmeyin, Doğu Karadeniz'e doğru bırakın kendinizi. Arkanızda dağlar, önünüzde engin Karadeniz ve beliniz yüksekliğinde yemyeşil, taptaze çay bitkileri...Çay bahçelerindeki kadınlarla konuşun, o çocukların güzel yüzlerine bakın, sizi çepeçevre saran çay zenginliğine dalın. Bu arada üzerinize tatlı ve ince bir yağmur yağsın, siz bir yere girin, oturun, sıcak bardağı tutarken eliniz ısınsın, bu güzel lezzetin tadına varın..... AFİYET OLSUN.... http://img477.imageshack.us/img477/6108/sss1kn1.jpg |
Cevap : Çayın Tarihi
http://www.caykur.gov.tr/userdir/res...KucukResim.JPG ÜLKEMİZDE ÇAYIN TARİHİ Türkiye' de çay tarımın ile ilgili ilk girişimler 1917 yılından sonra gelişmiştir. Batum ve havalisinin ana vatana geri verilmesini izleyen günlerde inceleme yapmak üzere bölgeye bir heyet gönderilmiştir. Heyete yer alan Halkalı Ziraat mektebi Alisi Müdür vekili Nebatat ve Emraz-ı Nebatiye Müderrisi Ali Rıza ERTEN seyahat dönüşü iktisat vekaletine sunduğu 91 sayfalık raporunda benzer ekolojiye sahip olan Doğu karedeniz kıyılarımızda da çay bitkisinin yetiştirilebileceği açıklanmıştır. Sonradan İktisat vekaleti tarafından Şimal-i Şarki Anadolu ve Kafkasya da Tetkikat-ı zirai adı altında kitap halinde yayınlanan raporunda Ali Rıza Erten; Rusya'da 1833 senesinde çay yetiştirme denemesi yapıldığını, ancak seçilen bölgenin uygun olmamasından başarı sağlanamadığını, bunun üzerine 1892 senesinde Çin, Hindistan, Japonya ve Seylan'da çayın yetişme şartlarını ve işleme tekniğini tetkik etmek üzere gönderilmiş olan bir ilim heyetinin beraber getirdikleri 6000 çay fidanı ve birkaç yüz okka çay tohumu, Tiflis, Sohum nebatat bahçeleri ile Kutais vilayetine ait bahçelerde diktiklerini, alınan neticelere göre çaylık sahasını genişlettiğini, bu suretle çay ithalat için dört milyon altının ihracını men etmek için çalışıldığını, bu arada şark memleketlerinden dönen C.S. Popof `un ayrıca gayretleri ile bu bölgede çayın ekonomik değer kazandığı belirtilmiştir. Ali Rıza Erten anılan raporunda çay tarımına ve işlenmesine ilişkin teknik bilgileri de ayrıntılı bir şekilde sunduktan sonra dış alım yolu ila değişik yıllarda İstanbul gümrüğüne; 1919 yılında 527.586 kg 1920 yılında 433.550 kg 1921 yılında 127.103 kg 1922 yılında 120.430 kg 1923 yılında 670.930 kg çayın geldiğini belirtmiştir. Çay dış alımı için ödenen paranın yüksekliğine de işaret eden Erten, ekolojik yönden uygun olması nedeni ile Rize bölgesinde çay tarımı yapılmasını önermiştir. Ayrıca bölgede limon, portakal, mandalina, bambu üretimini sağlamak üzere önlemler alınmasının yararlı olacağı belirtmiştir. Birinci dünya savaşından sonra ortaya çıkan öncelikli olaylar nedeni ile Ali Rıza Erten' in raporu dikkate alınmadı. Savaş öncesi para kazanmak üzere Batum ve havalisine giden Doğu Karadenizlilerin harpten sonra bu olanağı bulamamaları, sorunların daha da belirgin şekilde ortaya çıkmasına neden oldu. İşsizlik ve yoksulluk nedeni ile bölge insanlarının yurdun değişik yerlerinde çalışma zorunda olmaları ve ailelerinden uzakta yaşamaları bölgede iş alanlarının yaratılmasını zorunlu kıldı. Sorunun çözüme kavuşturulması ve bölge insanlarına gelir kaynağı yaratılması için o günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde önemli görüşmeler yapıldı. Uzun görüşmeler sonunda Büyük Millet Meclisin de 16 şubat 1924 tarihinde Rize vilayeti ile Borçka Kazasında fındık, portakal, mandalina, limon ve çay yetiştirilmesi adında 407 sayılı kanun kabul edildi. Kanunun yürürlüğe girmesinden hemen sonra çay tarımı ile ilgili ön denemeleri yapmak, bölgede meyveciliğin gelişmesini sağlamak amacıyla Rize'de Bahçe Kültürleri İstasyonu kuruldu. İşleri organize etme ve yürütmesi için Ziraat Umum Müfettişi Zihni Derin görevlendirildi. Bilgi ve görüşünü artırması ve çay tohumu alması amacıyla Rize ziraat memuru Batum' a gönderildi.Batum' dan satın alınan bir miktar çay tohumu ile Rize'de bu günkü Çay Araştırma Enstitüsü Merkez Fidanlığında çay fidanı üretimine başlandı. Aynı yıl yerinde incelemelerde bulunmak üzere Zihni Derin'de Batum' a gitti. Rize merkez fidanlığında üretilen fidanlar bir yandan yöre halkına dağıtılırken bir yandan da üretim denemelerinin yapılması için pek çok ilimize gönderildi. Bu ilerin hepsindeki koşullar Ali Rıza Ertenin raporunda ayrıntılı şekilde açıklanmış bulunan çayın ekolojisine uymuyordu Zaman ilerledikçe çay fidanlarının üretim ve dağıtımındaki heyecan, üreticilerin ilgisizliğine paralel olarak azaldı. Gerekli destekten yoksun bulunan ve yeterli bilgide verilmeyen üreticiler, geleceğin neler getireceğini bilmedikleri için çay tarımına ilgilerini giderek yitirdiler. Böylece 1933 yılına kadar gelindi. Hükümetin kendi kendine yetme ilkesine benimsemesi ve 1933 bunu bir programa bağlamsı üzerine, ülkemizde çay tarımı yeniden gündeme geldi. Ancak organizasyonun sağlanması ve hazırlık çalışmalarının tamamlanabilmesi için iki yıl daha geçti. Zamanın Ziraat vekili Pr.Muhlis Erkmen' in bilim heyeti eşliğinde 1935 yılında Rize bölgesinde yaptığı bir inceleme gezisinde bölgenin çay tarımı ve sanayinin gelişmesine her yönden elverişli olduğu kanısına varıldı. Bunun sonucu olarak ta çay sorununun kesin şekilde çözümlenmesini kararlaştırıldı. İlim heyetinde yer alan, Pr.Dr. Şevket Raşit Hatipoğlu Türkiye'de çay iktisadiyatı adlı kitabında çay yetiştirmenin teknik ve ekonomik sorunları ile ülkemizde çaycılığın geliştirilmesi için alınması gereken önlemleri kamuoyunun dikkatine ayrıntılı bir şekilde sundu. Bu geziler, tartışmalar ve yazışmalarla iki yılın daha geçtiğini ve 1937 yılına gelindiğini görüyoruz. Çay tarımının yerleştirilip geliştirilmesi için Zihni Derin tam yetki ile yeniden görevlendirildi. Geçmişte yitirilen yılların deneyimi ile sıkı tutulan işler bu kez daha bilinçli ve programlı şekilde yürütülmeye başlandı. Tohum damızlık bahçesi kurmak, fidan üretim yeniden üreticiye dağıtmak amacı ile 1937 yılı içerisinde Gürcistan `dan 20 ton çay tohumu satın alındı. Aynı amaçla 1939 yılında 30 ton ve 1940 yılında da 20 ton olmak üzere toplam 50 ton daha çay tohumu satın alınarak üretim yaygınlaştırıldı. 29 mart 1940 tarihinde 3788 sayılı Çay Kanunu ile çay tarımı ve üreticisinin desteklenmesi güvence altına alındı. Bu dönemde Zihni Derin aydın tarımcılara öncülük yaparak çay tarımının hızla gelişmesinde büyük çaba harcadı. Bu arada, Rize Ziraat Odaları başkanı Muharrem Şadoğlu ve Ticaret Odası başkanı Hulusi Karadeniz'in çayın bölgede yaygınlaşmasında üstün hizmetleri görüldü. Bölgede çay tarımının yerleşmesi ve çay sanayinin kurulup geliştirilmesinde üstün hizmetleri nedeni ile Zihni Derin çayın babası olarak bilinmektedir. Bu üstün hizmetleri değerlendiren Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu 1969 yılında Zihni Derini hizmet ödülü ile ödüllendirmiştir. 3788 sayılı kanun ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan kararname ile çay tarım alanları, ekolojik ilkelere göre araklı deresinden komşumuz Gürcistan sınırına kadar sahilde 15 km içeriye olmak üzere belirlendi. Çay tüketim ve dış alım durumu dikkate alınarak 30 bin dönümlük bir alan çay tarım için ayrıldı ve ziraat bankasının 5 yıl süreyle üreticiye faizsiz olarak 25 lira kredi vermesi kararlaştırıldı. Aynı kararname ile 1940 yılında Hopa, Sürmene ve Of?ta çay tarımının yapılmasına izin verildi. Bu yılarda elde edilen yaş çay Zihni Derin tarafından kurulan atölyelerde işlenerek siyah çay elde edilmiştir. Kahvenin yanında çayda 1942 yılında tekel?e alınmış ve üretilen çaylar tekel idaresine verilmiştir. Giderek yeşil çay üretimi artması nedeni ile çay fabrikası kurma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. 1946 yılında çay ile ilgili, tüm işlerin yönlendirilip yürütülmesi Devlet ziraat işleri kurumuna devredildi. Anılan kurum tarafından 60 ton/gün kapasiteli ilk çay fabrikası 1947 yılında Rize'nin fener mevkiinde işletmeye açıldı. Çay tarımının ve çay üretimi ile pazarlanmasının ayrı bakanlıklarının sorumlulukları altında yürütülmesine 6.12.1971 tarihinde çıkarılan bir kanunla son verildi. Çay kurumu Genel Müdürlüğünün kısa adı ile ÇAYKUR' un 1947 sayılı kanun ile kurulmasından sonra Türkiye çaycılığı hızlı bir gelişme sürecine girmiştir. Özel sektöre çay üretim izni 4.12.1984 tarih ve 3092 sayılı çay kanunu ile verildi ve böylece yeni bir uygulama başlatıldı. 1945-1950 yılarını kapsayan dönemde çay tüketimi yaklaşık 3 kez artmıştır. Bu nedenle 3788 sayılı kanunla belirlenen çay tarım alanların genişletilmesi zorunlu oldu ve 27.2.1950 tarihinde çıkarılan 574 sayılı kanun ile çay tarım alanı 65 000 dönüme yükseltildi. Daha sonra çay tarım alanının kanun yoluyla genişletilmesi yerine bu hususta bakanlar kuruluna 10.07.1953 tarih ve 6133 sayılı kanun yetki verdi. Çaylık kuracak üreticilere verilecek faizsiz kredi miktarı 25.06.1956 tarih ve 6754 sayılı kanunla dönüm başına 75 liradan 350 liraya yükseltildi. 6.09.1955 tarih ve 4/3840 sayılı kararname ile Giresun Merkez, Bulancak, Keşap, Tirebolu, Görele' de sahilden 15 km içeriye ve 500 metre yüksekliğe değin; 22.07.1957 tarih ve 4/9290 sayılı kararname ile Ordu Merkez, Perşembe, Fatsa'da 13.06.1966 tarih ve 6/6578 sayılı kararname ile Maçka'ya bağlı Akköse, Kendi Güleri, Tüfekçi, Ormancık, Çaybaşı, Taşçılar, Günebakan, Uluçami, çalışanlar köylerinde çaylık kurma izni verildi. Bu arada 3.2.1968 tarih ve 6/9603 sayılı kararname ile kayıt dışı 65 000 dönüm çaylığın kayda alınması uygun bulunarak bölgede çay tarımı yapılan toplam alan 265 000 dönüme yükseltildi çay ekim alanı 1972 yılında 400 000 dönüme ve 1983 yılında ise 646 000 dönüme kadar çıktı. Günümüzde 767 bin dekar çaylık sahada yaklaşık 202 bin üretici çay tarımı ile uğraşmakta, yıllık yaş çay ürünü rekoltesi iklim ve tarımsal teknik koşullara bağlı olarak 1.000-1.300 bin ton arasında değişebilmektedir.Çay tarımı bölgede çoğunlukla küçük aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır. Çay üreticilerinin %79,4'ü 0,001-5 dekar, %17,6'sı 6-10 dekar, %2,4'ü 11-15 dekara kadar çaylık alana sahiptir. Çaylık alanların %65'i Rize, %21'i Trabzon, %11'i Artvin, %3'ü ise Giresun ve Ordu illerinde bulunmaktadır |
Cevap : Çayın Tarihi
Çayın Tarihçesi
Evrende başlangıçta su vardı... İçine bir gün bir yaprak düştü... Çay oldu.. İşte yaklaşık beş bin yıllık tarihiyle yapraktan demliğe bir bardak çayın öyküsü böylelikle başladı... Beş bin yıllık tarihi boyunca, çeşitli felsefelere göre her şeyin sonunda ona döneceğine inanılan yaşam kaynağı sudan sonra, tüm dünyada en çok tüketilen içecek olma ünvanını bir an olsun elinden bırakmamış çay. Fincan başına sadece dört kalori içeren leziz sıvı, bununla da yetinmeyip, önceleri ilaç ve ritüel içeceği işlevi görürken sonraları en fazla rağbet gören keyif maddesi olma özelliği kazanmış. Keyif unsurunu bile farklı yorumlayan kültürlerin süzgecinden geçerken demliğinin dinsel, sosyal ve kültürel tatlarına bürünen çay, sonuç olarak bugün karşımıza başlı başına bir kültür olarak çıkmayı başarmış. Buzdan poşete... 19. yüzyılın başına gelindiğindeyse Çin ve Japonya'dan Avrupa ve Amerika'ya kadar tüm dünyaya ulaşan çay, gelişim sürecini teknolojinin paraleline oturtarak günlük hayatımızdaki yerini daha da sağlamlaştırmıştır. 1904 yılında Saint Louis Dünya Fuarı'nda İngiliz Richard Blechynden tarafından geliştirilen "buzlu çay" fikri, bunun en güzel örneklerinden biridir. Blechynden, yakıcı bir havada sıcak çayını buz küplerinin üzerine dökerek satmayı düşünmüş, böylelikle satışlarında patlama yaşamış ve buzlu çayın babası olarak tarihe geçmiştir. Amerikalı çay ithalatçısı Thomas Sullivan ise müşterilerine küçük ipek torbacıklar içinde çay numuneleri gönderirken 1908'de geliştirdiği "poşet çay" düşüncesi ile çay tarihindeki yerini almış, dünya çay üreticisi firmaların kıyasıya rekabetine tanık olacak çay pazarının yelpazesini daha da genişletmiştir. Yapraktan demliğe... Latincesi Camellia Sinensis olarak bilinen ve aslında bir kamelya türü olan çay bitkisi oldukça hassas ve seçicidir. Gevşek, humuslu, asitli ve alkali özellikteki toprak ile nemli iklimleri sever. Daha önce başka bir tarım ürününün yetiştirildiği topraktan hoşlanmayan nazlı bitki, dünyanın belli bölgelerinde yetiştirilebilirken, Türkiye'de sadece Doğu Karadeniz'de Rize çevresini yaşam şartlarına uygun bulmuştur. Bitkinin 28 cins ve 520 türüyle karşımıza çıktığı düşünülürse çay çeşitlerinin bolluğu daha kolay anlaşılacaktır. Yetiştirildiği yerin iklim özelliklerinin ve deniz seviyesinden yüksekliğinin kaliteyi belirlediği çay, işlenme, mayalama, kurutma ve sınıflandırma olarak sıralanan zahmet ve emek isteyen bir dizi işlem sonucu dalından bardağımıza kadar ulaşır. Kalitesinden ödün vermemek adına, dünyanın pek çok yerinde, hala el emeği ile toplanan göz nuru ile oya gibi işlenen bitkisinin yolculuğu demliğe varmakla sonlanmaksızın çay, farklı farklı kültürlerde inanışların, anlayışların ve içinde bulunulan zamanın suya rengarenk yansıması olmayı sürdürmektedir. İngiltere'de beyaz kremalısı, Uzak Doğu'da yeşili, Hindistan'da siyahı ile... Dünyanın bir ucundan diğer ucuna aynı bir fincan suya bambaşka iksirlerini salarak... |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.