![]() |
Kalpteki İman Nurunu Söndüren Söz, İnanç Ve Hareketler )
Es Selamun Aleyküm kardeslerim Kalpteki İman Nurunu Söndüren Söz, İnanç ve Hareketler Araştırma yapmak demek bildiklerimizi aktarmak demek değil, bu mevzu hakkında elimizdeki mevcut kitaplardan iktibas yapmak demektir. Bu da çok tehlikeli bir ifade kalıbıdır. . ’ın unutması mümkün mü? Dünyada yan yana gelmeyecek iki kelime varsa, o da “.” ve “unutma” kelimeleridir. Kur’an, .’a “unutma” yakıştırmasını şiddetle reddediyor, Musa aleyhisselamı n diliyle Kur’an diyor ki: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz.” (Tâhâ, 20/52) Bazı sözler insanı uçuruma götürür! İnsan konuşurken kullandığı sözlere dikkat etmeli, imana aykırı sözlerle dilini ve kalbini kirletmemelidir.. korusun bilmeden imanımızı kaybedebiliriz. İman, kişiyi bütün varlığın tek sahibi .’a muhatap kılması ve O’na bağlaması itibarıyla, insana huzur ve şeref veren büyük bir güç merkezidir. Çünkü iman sayesinde insan Yaratıcı’sına bağlanır. Bu sayede insan, iman ile insanda görünen İlâhî sanatları ve Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin nakışları itibarıyla kıymet kazanır. İnançsızlık ise o bağı koparır. İnsanın Rabb’iyle arasındaki bağ kopunca, ’ın insan üzerindeki sanatı gizlenir. İnsan çok zayıf ve aciz bir varlıktır. Kendisinin veya başkalarının başına gelen musibetlerde çoğu zaman bir şey yapamaz. Bu musibetler, imansızları veya imanı zayıf olan kimseleri aşırı derecede sıkıntıya sokar, huzursuz eder. Fakat huzursuz olmakla elinden de hiçbir şey gelmez. İmanı elde eden bir mümin ise her şeyde İlâhî rahmetin izini, özünü görür. Her şeyde O’nun hikmetini, adaletinin güzelliğini müşahede eder, tam bir teslimiyet ve rıza ile Rabb’inden gelen musibetleri teslimiyetle karşılar. Hayatın zorlukları karşısında dirençli olur. Böyle kimseler, çeşitli musibetlere maruz kalanlara karşı Cenab-ı Hakk’ın merhametinden daha çok şefkat göstermez ki, elem ve azap çeksinler. Böylece sadece ahiret hayatında değil, dünya hayatını dahi saadet içerisinde geçirirler. Ayrıca imanın insana kazandırdığı en mühim fayda, insanı nefsin ve şeytanın vesveselerine kapılmadan huzurlu bir şekilde kabre imanlı olarak götürmesidir. Bu şekilde insan hem bu dünya hem de öte dünya saadetini elde eder. |
Kalpteki İman Nurunu Söndüren Söz, İnanç Ve Hareketler )
AĞZIMIZDAN ÇIKAN SÖZLERE DİKKAT! Bu şekilde imanı elde ettikten sonra önemli bir aşama da imanı muhafaza etmek, korumak; yıpranmasına, zayıflamasına, herhangi bir tehlikeye maruz kalmamasına çalışmaktır. İnanan bir insan her konuda olduğu gibi, imanî meselelerde de ağızdan çıkan sözlere dikkat etmeli, imana aykırı sözlerle dilini kirletmemelidir. Şayet umursamaz bir biçimde, dikkat etmeden, sözün nereye vardığını, nasıl bir sonuç doğuracağını düşünmeden imana aykırı sözleri söylerse, . korusun imanını kaybedebilir. Böyle bir hataya düşmemek için akıllı, dikkatli ve titiz davranırken, hatasının farkına varır varmaz da, hemen tedbirini almalı, bir an önce tövbe istiğfar etmeli, imanını yenilemeli, kelime-i şahadet getirerek taze bir imanla yeniden hayata başlamalıdır. Şimdi imana aykırı düşen, imana zarar veren, imanlı hayatı zedeleyen bazı sözlere dikkat çekelim. “ALLAH GELSE, ELİMDEN ALAMAZ!” Bir öfke sonucu düşünmeden bu sözü söyleyen kişinin .’ın gücü ve kudreti konusunda en ufak bir bilgisinin olmadığı anlaşılıyor. Bir kere .’ın gücünün ve kudretinin ne bir sınırı vardır, ne bir hududu… Çünkü .’ın kudreti sonsuzdur, sınırsızdır. “Ve hüve alâ külli şey’in kadîr” yani “O’nun her şeye gücü yeter” ifadesi, Kur’an’da 40-50 yerde geçiyor. “Her şey” derken, bu ifadenin içine girmeyen kalmıyor. .’ın kendi Zât’ı (celle celaluhu) dışında, varlık âleminde bulunan, . tarafından yaratılmış olan, aklımıza gelen gelmeyen bütün yaratıklar bu “her şey”in içindedir. “.’ın şuna gücü yeter, buna yetmez; şunu yapar, bunu yapamaz; şu kişiyle baş eder, bu kimseyle baş edemez” diye bir şey söz konusu olamaz. Bu ifadeler bir insan olarak, bizim için söylenebilir. Mesela, ben 10 kiloyu çok rahat kaldırırım, 20-30 kiloda biraz zorlanırım, 50 kiloda çok zorlanırım; ama 100 kiloyu asla kaldıramam. Neden? Çünkü benim gücüm ve kudretim bellidir. Ama Cenab-ı Hak için, ağır-hafif, büyük-küçük, az-çok, aşağı-yukarı gibi kavramlardan söz edilmez. .’ın kudreti karşısında bir sinekle dünyamızdan 1 milyon 300 bin defa büyük olan güneş aynıdır. Ufacık bir sineği aynı kolaylıkla havada tuttuğu ve uçurduğu gibi, koca güneşi aynı kolaylıkla uzayda tutar ve seyrettirir. İçinde milyarlarca yıldızın yer aldığı galaksiyi de aynı kolaylıkla uzayda gezdirir. Bu açıdan bilir bilmez biçimde, olur olmaz yerde, anlamlı anlamsız durumlarda, ne manaya geldiğini düşünmeden ileri geri konuşup, “. gelse, seni elimden alamaz.” gibi sözlerin hiçbir değeri, kıymeti ve anlamı yoktur. Bu değerlendirme, yazımızdaki diğer ifade kalıpları için de geçerlidir. “BURASI ALLAH’IN UNUTTUĞU YER!” Bu da çok tehlikeli bir ifade kalıbıdır. .’ın unutması mümkün mü? Dünyada yan yana gelmeyecek iki kelime varsa, o da “.” ve “unutma” kelimeleridir. Kur’an, .’a “unutma” yakıştırmasını şiddetle reddediyor, Musa aleyhisselamı n diliyle Kur’an diyor ki: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katında bir kitaptadır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz.” (Tâhâ, 20/52) Cebrail aleyhisselamı n ağzından da şu gerçeği dile getiriyor: “Biz ancak Rabb’imizin emriyle ineriz. Geçmişimiz, geleceğimiz ve ikisi arasındaki her şey O’na aittir. Ve Rabbim hiçbir şeyi unutmaz.” (Meryem, 19/64) Bundan dolayı . için “unutma” kelimesini kullanmak hem caiz değildir, hem de insanın ayağını kaydırır, kişiyi inançsızlık/imansı zlık çukuruna yaklaştırır. Çünkü “unutmak” noksan bir sıfattır. . ise bütün noksan ve eksik sıfatlardan beridir ve uzaktır. Böyle bir ifadeyi mecaz manasında kullanmak da doğru değildir. Bir mümin, hangi manayı kasdederse etsin ağzına, neticesi itibariyle kendisini çıkmaz sokaklara götürecek böylesi tehlikeli sözleri alıştırmamalıdır. “BU ADAM ALLAH’LIĞIN BİRİ!” Bu söz, imana ve inanca leke getiren, insanın kalbini rencide eden, bir yerde vicdanı sızlatan bir yakıştırma… Çoğu zaman bu ve benzeri sözler rastgele, gelişigüzel kullanılıyor, sözün nereye vardığı hiç mi hiç düşünülmüyor, hesabı kitabı yapılmadan dillerde gezip duruyor. Halbuki bu sözler sakıncalı sözlerdir. Her yönüyle saçma ve bayağı ifadelerdir. TDK sözlüğü, “.’lık” kelimesi için şöyle bir açıklama getiriyor: “Kendisinden hiçbir işte yararlık umulmayan saf ve zararsız kimse.” Bir de örnek cümle veriyor: “Bu adam .’lığın biri, elinden hiçbir şey gelmiyor.” Günlük dilde de şu şekilde dönüp dolaşıyor: “İşiniz .’lık”, “.’lık adam”, “.’lık Ali Bey misali”, “Tam .’lık bir hal, ahı gitmiş vahı kalmış.” Dikkat edilirse, bilgisiz, beceriksiz, sorunlu ve hiçbir işe yaramayan insanlar bu sözlerle anlatılıyor. Sanki insan .’a yaklaşırsa, .’a kul olmaya çalışırsa, .’ın emir ve yasaklarını yerine getirirse aptal/budala ve sefil bir hale gelirmiş gibi bir mana çıkıyor. Yahut bir iş yolunda gitmiyorsa, planlandığı ve düşünüldüğü gibi bir sonuca varılamıyorsa, suç .’a atılıyor, hata .’a mal ediliyor. Böylece insan farkına bile varmadan .’a isyan ediyor. Oysa beceriksizlik insanın kendinden kaynaklanır, dağınıklık kişinin kendi ihmali ve tembelliği sonucudur. Neden .’a verilsin, bu konularda niçin . suçlansın? Kur’an bu konuda diyor ki: “Başınıza ne musibet gelirse, kendi elinizle işledikleriniz yüzündendir.” (Şûra, 42/30) “ALLAH BABA KIZAR!” .’a baba ve oğul isnadı yapılmaz, caiz de değildir, mümkün de değildir. Böyle bir sözü, bir Müslüman söylememelidir. Çünkü mesele doğrudan doğruya .’ın birliği ile alakalıdır. Bir kere bütün babaları ve oğulları, erkekleri ve kızları yaratan .’tır. Yaratıcı, yaratılan olamaz. İslamî deyimle Hâlık, mahluk olmaz. Böyle bir sözü ve inancı kesin olarak Kur’an reddeder. Hepimizin bildiği İhlas Suresi’nde, “Lem yelid velem yûled” diyoruz. Bunun anlamı, “O doğurmamış ve doğurulmamıştır” demektir. Yani, doğanlar ve doğurulanlar Yaratıcı ve . olamaz. Yabancı filmlerdeki sözler olduğu gibi tercüme ederek söylendiği ve bazı eski Türk filmlerinde düşünülmeden bilinçsizce kullanıldığı için bu batıl inanç ve ifade, dilimize bu filmler kanalıyla geçmiştir. Böyle bir sözü söylemek doğru değildir |
Kalpteki İman Nurunu Söndüren Söz, İnanç Ve Hareketler )
KADER UTANSIN.. KAHPE KADER!” Kaderi suçlayan o kadar söz var ki, saymakla bitmez. Kendine söz geçiremeyen, kadere taş atar. Kimseyi suçlayamayan, kaderi taşlar. Karşısındakine gücü yetmeyen kadere yüklenir. Böyle bir kör dövüşüdür gider. Kime vurduğunu bilemez, vurduğu yeri göremez, rastgele hücum eder. Beceriksizliğini, tembelliğini ve bilgisizliğini kendi üstüne almaz, eline geçen taşı kadere fırlatır, durur. “Kader utansın” der. Kader ne yapmış ki utansın, kaderin utanacağı neyi vardır? Gerçekten utanması gereken birisi varsa, o da kişinin kendisidir aslında. Kader bir suç işlememiş, bir hata yapmamış, bir yanlışa girmemiştir. Suçu işleyen, hatayı yapan, yanlışa giren kişinin kendisi; neden kader hatalı olsun? Geçen zaman içinde daha büyük bir kayba uğramış, daha büyük bir zarar etmiş, daha büyük bir belaya çarpılmışsa, kadere olan kızgınlığının dozunu biraz daha artırır. Bu sefer ağzından çıkanı kulağı duymaz halde, söylediği sözlerin nerelere vardığını düşünmez biçimde, açar ağzını, yumar gözünü, . muhafaza “kahpe kader” deyiverir. Bu sözler insanı o kadar boşluğa atar, o kadar uçuruma sürükler ve o kadar sert bir duvara toslatır ki, insanı iman dairesinden çıkarabilir… Bu gereksiz ve yersiz sözlerin hiçbirinin bir Müslüman’ın ağzından çıkmaması lazım… İnanan bir insanın böyle sözleri söylememesi gerekir. Söylenmemesi bir tarafa, bu sözlere karşı tavır koymalı, böyle sözlerin toplumda barınmasına, tutunmasına meydan vermemelidir. “SENİNLE CENNET’E BİLE GİRMEM!” Karşısındakine o kadar kızmış, o kadar öfkelenmiş, o kadar içerlemiş, o kadar kin ve nefret duymuş ki, Cennet’te bile onunla birlikte olmak istemiyor. Bu durumdaki ve bu kanaatteki bir kişiye “Cennet’e girmen kesinleşse, fakat şu kişiyle girmen gerekir, başka türlü girmen mümkün değil” dense, sözünün nereye gittiğini bile düşünmeden, “. korusun, onunla mı, asla, . yazdıysa bozsun” gibi sözleri bile sarf edebilir. Hatta, “Eğer . bana şu kişiyle Cennet’e girmeyi emretse, girmem” diyecek kadar, hiç hesap kitap etmeden .’ın emrine bile karşı gelmeyi göze alabilir. Cennet, .’ın rahmetinin tecelli ettiği bir yer, her türlü nimetinin bolca bulunduğu bir âlem, altı iman rüknünden âhirete imanın bir parçası ve bir âhiret yurdu… Cennet ve ebedi hayat ve sonsuz saadet Cenab-ı Hakkın mü’min kullarına sırf bir hediyesi, ikramı ve özel bir ödülüdür. Bu ödülü reddetmek, bir dostunuzun verdiği bir hediyeyi reddetmek gibi değildir, öyle düşünülmez. Bu, .’a isyandır, .’a başkaldırmak, .’a karşı gelmektir, .’ın rahmetini reddetmektir. Çünkü Rabbimiz mü’min kullarını Cennet’e davet ediyor ve buyuruyor ki: “., sizi izniyle Cennet’e ve bağışlanmaya çağırıyor.” (Bakara, 2/221) Bu ve bunun gibi pek çok âyette yapılan .’ın davetini sırt çevirir bir anlamda, ileri geri konuşarak, bilir bilmez laf ederek “Onunla Cennet’e bile gitmem” sözlerini sarf etmek, insanı çok büyük kayıplara sürükler. Gerçi kişi, “Ben bu sözü bahsini ettiğiniz manada kullanmıyorum” dese de bir müminin ağzından böylesi ifadeler çıkmamalı. İmanı tehlikeye atan diğer bazı sözler: 1. “Seni .’tan çok seviyorum.” demek. 2. Bir adamı sevmediği zaman, “Cehennem’e girmeye imza verdim.” demek. 3. “. bize zulmediyor.”, “Ben . m. tanımam.”, “Şu işe .’ın bile gücü yetmez.” gibi sözleri söylemek. 4. Hasta olan birisine, “Seni . unuttu.” demek. 5. Karısı veya başka birisi için, “Onun hakkından . bile gelemez, ben nasıl geleyim” demek. 6. “. bana merhamet etme hususunda cimrilik etti.” demek. 7. Herhangi bir şey için, “.’ın hiç işi kalmamış da bunu mu yapıyor veya yaratıyor?” demek. 8. Peygamberimiz’in sünnetlerinden veya hadislerinden birisini alaya alır bir tarzda “Çok dinledik bunları” demek. 9. Herhangi bir işi yapan kimseye yapmaması söylendiği zaman, “Peygamber gelse de ‘Yapma!’ dese veya gökten ‘Yapma!’ diye ses duysam yine yaparım” demesi. 10. Kendisine, “Dünya için ahiretini terk etme!” denilen kimsenin cevap olarak, “Ben veresiye için peşin olanı bırakmam.” demesi. 11. Fakir bir kişinin, “. falan kuluna şu kadar zenginlik veriyor; bana ise az veriyor. Böyle adalet olur mu?” demesi. 12. “Namaz ve helal olan şeyler, bana iyilik getirmiyor” veya “Ne için namaz kılacağım; malım yok, mülküm yok. Çoluğum yok, çocuğum yok” yahut “Namazı rafa bıraktım” demek. 13. “Sensiz Cennet’i de istemem, orası da benim için zindandır.” demek. * İmanı tehlikeye atan veya insandan imanı kaldıran sözler elbette bu kadar değildir. Burada bu sözlerin bir kısmına yer verilmiştir. Bu ve benzeri sözleri söylemekten kesinlikle kaçınmalı ve yanlışlıkla bu sözler söylenirse de hemen kelime-i şehadet getirilmelidir. (Mehmet Paksu, İnsanı Uçuruma Götüren Sözlerden) |
Kalpteki İman Nurunu Söndüren Söz, İnanç Ve Hareketler )
Küfrü gerektiren söz ve haller: İslâm'a ve imâna muhalif olup mümini imândan mahrum edip küfre sokan şeyler şunlardır: 1. 'ın varlığını inkar etmek veya Allâha şirk koşmak 2. Peygamber efendimizi ve diğer peygamberlerden birini kabul etmemek 3. Peygamber efendimizin peygamberliğinin umumi olduğunu kabul etmemek 4. Kur'an-ı Kerim veya ondan bir ayeti kabul etmemek 5. Delâleti kati olan ayet-i kerime ve mütevatir sünnetle sabit olan veya sahabenin cemisinin sükûtu olmayıp kavli icmayla sabit olan hükmü şer'iyi inkar etmek. 6. Sükuti olmayan mütevatir ve kat'i icmaı inkar etmek 7. Melekler veya cinleri veya semavatı inkar etmek 8.Liaynıhi haram olup ta haramlığı kesin bir delil ile sabit olan bir şeyin helâl olduğunu itikat etmek (Veya helâl olan bir şeyinharam olduğuna inanmak) 9. ve resullerini ve kitaplarını, İslâm dinini kalben veya lisanen küçümsemek. Aynı şekilde şeriat hükümlerinden biriniistihfaf etmek (küçümsemek) lO.Allâh-ü tealaya, peygamberine veya İslâm dinine sövmek 11. Peygamberlerden birine ta’n edip kusur isnat etmek 12. Peygamberliğin (Allâh’ın nispetiyle değil de) müktesep olduğunu söylemek 13. Peygamber efendimizi zevce-i tahiresi Hz. Ayşe’ye iftira etmek 14. Kendi ihtiyari ile küfrü gerektiren bir şey söylemek her ne kadar şakadan veya istihfaf ederekten söylese bile [1] |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.