![]() |
İslami Eğitimin Önemi
"Amellerin en hayırlısı azda olsa devamlı olanıdır." (H.Ş.) Her Müslüman dinini yaşayacak ve tebliğ edecek kadar yeterli bilgiye sahip olmak zorundadır. Müslüman’ın dinini yaşaması ve tebliğ etmesi için İslami ölçüleri bilmesi gerekir. Bu bilgiye sahip olmak içinse bir eğitim sürecinden geçmelidir. İnsan, hayatı iki ölçüden birine göre yaşar. Birinci ölçü; Peygamber ölçüsü yani İslami ölçüdür. Müslüman bu ölçüye göre yaşamak için bu ölçüyü iyi bilmek zorundadır. İkinci ölçü: Rasgele yaşanılan gelişigüzel ölçü. Bu, nefsine tabi olarak yaşamaktır. Bu ölçüyü medya ve toplum belirler. Bu eğitim süreci birçok yönden zaruri bir durum arz eder. 1.YÖN: İnsanın Allah'a karşı sorumluluğunu bilmesidir; Kul olarak nelerden sorumlu olduğunu, ilahi emirleri ve yasakları, amellerin nasıl yapıldığını bilmesi hesap gününe hazırlanması gerekir. Ayrıca insanın özel hayatı vardır. İnsanın önünde yaşayacağı zorlu bir hayat beklemektedir. Bu hayatın çetin imtihanları ve nefsiyle baş başa kaldığında nefsin isteklerine karşı koyarak Allah'ın rızasını kazanması için bilgi ve terbiye bakımından hazırlıklı olması gerekir. 2.YÖN: Ailesine karşı sorumluluğudur; Allah kişiyi şahsi amellerinden sonra ailesinden hesaba çekecektir. Bu yüzden kişi ailesine İslami ölçülerde örnek bir yaşantı sergilemelidir. Müslüman’ın eşine karşı davranışları, çocuklarıyla olan münasebetleri konusunda Peygamberimizin hayatında yaşanmış mükemmel bir örnek önümüzde hazır olarak bulunmaktadır. Bu örnek Allah'ın razı olduğu bir örnek olması hasebiyle bizim için bir bahtiyarlıktır. Bu örnek yaşantıya sahip olabilmek için İslam’ı iyi bilmek gerekir. 3.YÖN: Akrabalarına karşı sorumluluklarıdır; Yine bu konuda da İslam’ın akrabalara davranış ve sorumlulukları konusundaki ölçüleri bilmek zarureti vardır. 4.YÖN: Komşularına karşı sorumluluklarıdır; İslami çerçevede karşılıklı haklarını bilmek ve riayet etmek mecburiyeti vardır. 5.YÖN: Arkadaşlarına karşı sorumluluklarıdır; Arkadaş sınıfına hem özel hayatında samimi arkadaşları hem de iş hayatındaki arkadaş çevresi girer. Bu konudaki en güzel örnek Peygamberimizin ve sahabelerinin hayatlarıdır. 6.YÖN: İş hayatı; İnsan için en zorlu imtihanlardan biri bu sahadır. Zira kişinin ve ailesinin midesine giren lokmanın haram mı helal mi olduğu meselesi insanın kazancının durumuna bağlıdır. Bu kazancın mahiyeti insanın davranışlarını belirler. İnsan bir kul olarak bu sorumluluklarını İslami ölçülere göre yerine getirmek zorundadır. Karşılaşacağı engelleri de İslami çerçevede halletmelidir. Ancak bu şekilde Allahın razı olduğu bir hayat sürmüş olur. Aynı şekilde insanın başına gelecek türlü musibetler karşısında isyan etmemesi, tevekkül etmesi, zaruret bahanesiyle harama sapmaması, sebat göstermesi, musibetleri sevap vesilesine dönüştürmesi ancak ve ancak İslami ölçüleri iyi bilmesi ile olur. İnsanın geçici bir imtihan süreci için geldiği ve sonuçta ağır bir hesaptan geçirileceği gerçeğine karşı kayıtsız kalması, hayatı rastgele yaşaması akıl taşıyan bir varlık olan insana yakışmaz. Bizi boşuna yaratmadığını söyleyen Yaratıcının gönderdiği ölçüleri bilmek ve hayatı o mükemmel ölçüye göre ayarlamak bize dünya ve ahiret mutluluğu kazandırır. İslami ölçüleri iyi bilmek sözünden kimse ürkmesin ve gözünde büyütüp, nefsine mazeret bulmasın. Bu ölçüleri bilmek için ehlince belirlenmiş az miktarda kitap ve sohbet yeterlidir. Fazlası arzu edilirse tavsiye eserlerle ilim tahsiline devam edilir. BU EĞİTİMİN AMACI: Bilinçli bir Müslüman şahsiyetine sahip olan, İslamı iyi yaşayarak güzel bir örnek teşkil edecek kadar iyi bilen, inancını toplumda yaşamak ve anlatmaktan utanmayan bilakis inancına sımsıkı bağlı, gayretli ve fedakâr insan yetiştirmektir. İnancını toplumda anlatmak ve yaşamaktan çekinmemek için kişinin inancını fikri planda iyi kavramış olması gerekir. Bu kavrayış onun kalbine güven verir ve şu kanaati yerleştirir."Beni ve her şeyi yoktan yaratan Allah'ın emrini bir kulun her ortamda sergilemesinden daha normal ne olabilir ki. Zaten bizi o yoktan yarattı, rızık verdi, ölçü verdi, süre verdi ve bizi hesaba çekecek. Bu gerçeğe göre asıl utanıp sıkılması gerekenler. Allah’a kulluk için yaratıldığı halde, onun rızkını yedikleri ve hesaba çekilecekleri halde isyan halinde yaşayanlardır. Asıl utanması, sıkılması gereken böyle bir topluluk olduğu halde ben neden inancımı yaşamaktan ve söylemekten utanayım ki" Bu inanca sahip olmak demek Peygamber inancına sahip olmak demektir. Bu dereceye ulaşmak manevi kurtuluşa doğru önemli bir adımdır. Bu seviyeyi yakalamak ilk hedef olmalıdır. En iyi eğitim şekli, takva bir hayat yaşayan ilim ehli insanların nezaretinde İslami bir eğitim kurumunda alınan eğitimdir. Bu eğitim için Müslüman’ın eğitime ayrılmış birkaç yılının bulunması gerekir. Burada bahsedilen eğitim şekli İslami eğitim için sosyal hayattan kopma imkanı olmayan insanların her şeye rağmen kendini yetiştirebilmesinin önemini ve mümkün olabildiğini izah etmek için tavsiye niteliğinde hazırlanmıştır. Buna pratik eğitimde denilebilir. Yöntem olarak ise kitap okumaya dayalı bir uygulama tavsiye edilmiştir. EĞİTİM SÜRECİNDE TEMEL FAKTÖRLER 1-Kişinin seviyesi ne olursa olsun eğitimin önemini anladıktan sonra kendi seviyesine göre bir eğitim programı yapmalıdır. Günlük hayatını önceden programlayıp yaşamalıdır. Böyle yaşamak gevşekliği, gafleti, tembelliği, mazeretleri giderir. 2-Bu eğitim her şeye rağmen devam ettirilmelidir. Eğitimde süreklilik esastır. Yarım kalan eğitimin faydası zamanla kaybolur. 3-Öğrenilen şeyler amel etmek ve tebliğ etmek üzere öğrenilmelidir. Öğrendiği ile amel eden, kötü amellerden vazgeçen insan bir süre sonra hayatının Allah ve Resulünün sevdiği sevabı çok olan amellerle dolduğunu görür. Müslüman şahsiyetinin oluşumu başlamış demektir. Bundan sonra kişiyi bekleyen en önemli ve zor mesele bu halini sürekli devam ettirmektir. Bunun yolu; seçilmiş kitapları aralıksız okumak sohbetlere gitmek ve iyi bir cemaat içinde bulunmaktır. Bunlar önemli birer hedeftir. Bu hedefleri daima akılda tutmak gerekir. 4-İslami eğitim kişiye saygınlık kazandırmalıdır. Saygın bir insan her ortamda kişiliğiyle, değerleriyle kabul görür. Saygın insan; ciddiyeti zedeleyen, basitleştiren her türlü argo söz, gayri ciddi hareketlerden kaçınır, basit insanların tipini andıran kıyafet eşya ve görüntüden korunur, olgun, mütevazı, kibar ve edeple hareket eder. Müslüman’a yakışanda budur. 5-Öğrendiğimiz bilgiler doğrultusunda nefis terbiyesi meselesini önemle ele almalıyız. Bunun için faydalanılacak kişi ve eserlere müracaat etmeliyiz. Bu konuda kat edilecek yol kişiyi takva bir hayat ile zorluklara hazırlıklı olmasına vesile olur. 6-İslami eğitim sürecinde kitap ve sohbetlerden bilgilenirken bu bilgilerin verdiği şuur ve cesaretle kötü alışkanlıklardan (ahlaki zaaflardan) kurtulmak için gayret göstermelidir. Gerekirse yardım alacağı her yere müracaat etmelidir. Kötü alışkanlıklar terk edilmeden Müslüman şahsiyetin oluşumu tamam olmaz. Bu tür alışkanlıklar terk edilmezse zamanla Müslüman şahsiyetinde gerileme ve aşınma olur. 7- Manevi açıdan kendimizi korumak için haram işlenen ve nefsin hoşuna gidecek ortamlardan uzak durmalıyız. 8- Kişiliği bozuk kimselerin yanına tebliğ için gidilecekse haram işledikleri ortamın dışında tebliğ yapılmalıdır. Eğitimde Kitap Tavsiyeleri:İslam beş temel üzerine kurulmuştur. 1-TEFSİR: Kuran ayetlerini herkesin anlamasını ve istifadesini sağlamak için İslam Âlimlerince Peygamberimiz ve sahabelere dayanarak yaptıkları açıklamalardır. 2-HADİS: Peygamberimizin dilinden İslam'ın ayrıntılarıyla açıklanması ve yaşanması için söylediği sözlerdir. 3-SİYER: Peygamberimizin hayatının ümmetince ayrıntılarıyla bilinip örnek alınması için yazılan eserlerdir. 4-FIKIH: Amellerin uygulama şekli, amelleri bozan bozmayan, caiz olan olmayan hallerin açıklanmasıdır. 5-MANEVİYAT İLMİ: Buna nefis terbiyesi ilmide denilebilir. İnsanın manevi yönünü izah eder. Allahın Kuranda övdüğü takva hayatının inceliklerini, nefsin mahiyetini ve terbiyesinin yollarını, mertebelerini izah eder. İlahi aşka giden yolları öğretir. Kuran birçok ayetinde nefis tehlikesine dikkat çeker. İnsanın uzun yıllar yaptığı ameller nefsin kontrolden çıkmasıyla bir anda zayi olabilir. Bu durum insan açısından ciddi bir tehlike arz ettiği için İslam âlimleri Kuran ve hadislerdeki nefsi terbiye ile ilgili açıklamalardan yararlanarak nefsi terbiye yollarını geliştirmişlerdir. Nefsini terbiye eden insanın imanı kemale erer, ruhu arınır ve yücelir. Bu ilim rehber olmadan öğrenilmez. Rehbersiz yola çıkan yolunu şaşırır. Eğitiminde nefis terbiyesi ilmini ihmal eden Müslümanların bu günah bataklığında kendilerini korumaları çok zordur. Bu beş temel ilim üzerine yazılmış temel eserler vardır. Başlangıçta zorlanmamak için bu temel eserleri özetleyen küçük hacimli kitaplarla başlayıp İslami ilimlere girmek gerekir. Bu ilimlerde belli bir mesafe almadan başka kitaplarla uğraşmak, İslam’ı rasgele öğrenmek insanın kafasını karıştırır. İstikametini kaybettirir. Kendilerine öncelikle lazım olan kitap ve konuların haricinde her konuyla kafalarını doldurmaları insanı fikir buhranına sokar. Okunulan şeyler genellikle reklâmı çok yapılan bir eser veya herhangi bir tanıdığının bir tavsiyesidir. Neticede hayal ettikleri İslami bir şahsiyete, salih amelle dolu bir hayata sahip olamadıklarını yıllar sonra gören Müslümanlar gevşemeye ve bozulmaya başlamaktadırlar. O yüzden isabetli eğitim temel eserlerle yapılan eğitimdir. Bu temel eserler sahteyi gerçeğinden ayıran mihenk taşı gibidir. Bu konularda yetişen insan karşılaştığı her meseleyi buradaki mihenge vurur. Meselenin doğruluğu veya yanlışlığı, ne kadar işe yaradığı, ortaya çıkar. İnsan bu sayede hayatını bilinçli yaşar. Hakkı temsil etmede ve yaymada ehil olur. Müslüman her şeyden önce Allaha karşı kulluk ile sorumlu olduğundan dolayı güzel bir kulluk için inancını kaynağından öğrenmelidir. Bunun için salih bir şahsa, bir kaynağa tabi olabilir. Fakat temel ilimlere ihtiyaç duyulmadan önceliği bir şahsın yorumlarına vererek sadece o fikri yapıyla tatmin olmakla yetiniyorsa, bu durumun oluşturacağı gaflet perdesinden uyanıp da hassaten Allah’ın kitabından, peygamberinden, Sahabelerden ve tarih boyunca eser vermiş İslam âlimlerinden istifade edemez. Hal böyle olunca bu kaynaklarla irtibatı belki nadiren ve gelişigüzel olabileceği için kendindeki büyük noksanlığı ve ihtiyacı bir türlü fark edemez. Bir teselli bir oyalamaca insanın hayatını doldurur götürür. Hayatını ilim, amel ve güzel ahlakla zenginleştiren, kötü vasıflardan arınan insanlar için insanı-kâmil olma yolunda üç merhale beklemektedir. 1 -İyi bir davetçi olmak 2-İyi bir eğitimci olmak 3- İyi bir teşkilatçı olmak Bunlar için ayrı ayrı eğitim almak gerekir. Bunlar için gerekli vasıtalar; yine bu sahalarda ehli tarafından yazılmış eserleri okumak, bu konunun üstadını bulup faydalanmak ve öğrendiklerini uygulayarak kendini geliştirmektir. Bu merhaleler kat edilirken sahip olunması gereken vasıflar vardır. O vasıflar yine o eserlerde genişçe açıklanmaktadır. İslam’ı yeni okumaya başlayanlarda genellikle fikri eserlere karşı bir heves vardır. Hâlbuki edebi veya felsefi konuları İslami yorumlarla yazan yazarların kitaplarının muhatapları İslam’dan uzak yaşayan kişilerdir. Bu eserler o kişilerin dikkatini İslam’a çekmek ve İslami gerçekliği ortaya koymak için yazılmıştır. Maalesef İslami kesimden temel ilim tahsil etmeyenlerde bu kitaplara meraklıdır. Bunlarla oyalanan Müslüman yıllar sonra İslami bir bilinç kazanamadığını görür. Batı klasikleri okuyarak çevrelerinde kendilerini ispatlama yoluna gidenlerde aynı durumdadır. Kendilerine öncelikle zaruret olan temel eserlerden faydalanmadıkları için kafaları karışıktır. Emeklerinin ve zamanın heba edilmesinin acısı yıllar sonra bunalım ve serkeşlikle ortaya çıkar. Temel eserleri okuyan kişiler okudukları üzerine kafa yorarsa, fikri eserlerdeki tespitlerin çoğunu ve orada olmayan tespitleri de yapabilirler. Hemde bir ömür boyu istifade edeceği bir sermaye elde etmiş olur. Fikri eserleri yazanlar zaten temel eserler üzerinde yoğunlaşarak fikir üreten kişilerdir. İslam’ı sadece fikri eserlerden öğrenmeye çalışanları bekleyen tehlikeler: 1- Kafa karışıklığı ve bocalama, 2- Zaman ve emek kaybı, 3- Yanlış bakış açısına sahip olmak ve yanlış hedefler belirlemek, 4-Hayal ettiği kişiliği ve hizmetleri gerçekleştirememekten kaynaklanan bıkkınlık, 5-Bunların sonucunda kendini hayatın akışına bırakıp umutsuz ve sorumsuz yaşamak Şayet entelektüel kesimlere veya bu konulara meraklı olanlara İslamı anlatmak için fikri eserler okunmak isteniyorsa önce kendi inanç yapımızın dayanak noktası olan temel ilimlerde ideal seviye sahibi olmalıyız. Aksi takdirde mahiyetini yarım yamalak bildiğimiz bir şeyi anlatmaya çalışmak abesliğine düşeriz. İslami kesimde temel eserlerden bir veya birkaç seri bitirmek nadiren görülen bir durumdur. Bunlar diğer Müslümanlara göre daha seviyelidirler. Bu kişilerin hizmet alanında ortaya bir şey koymaları çok zordur. Temel eserleri okumalarından sonra bir tıkanıklık dönemi başlar. Bunun sebebi bu bilgilerden nasıl istifade edeceklerini ve bu bilgileri insanlara nasıl ulaştıracaklarını bilmediklerinden kaynaklanmaktadır. Burada yapılacak şey sırasıyla öğrendikleriyle önce amel etmeleri, tebliğ ve davet kitaplarını okuyarak davet bilgisine, davetçi vasıflarına sahip olmaları, İslam'ın güzelliklerini insanlara anlatarak sevdirmeleridir. Bunu da başarırlarsa ancak o zaman fikri eserlerden istifade etmeye sıra gelir. İslami ilimlerden insan kendi hayatını programlayacak ve yönlendirecek kadar tahsil ettikten sonra fikri eserlerle kendini biraz daha geliştirmek isterlerse sadece İslam âlimlerinin fikri eserleriyle başlasınlar. Başka alanlarda okumak isterse araştırmacıların kitaplarını okusunlar. Âlim ve araştırmacılar dışında fikri eserler okuyanlar kafa karışıklığından kurtulup özlediği İslami hayata sahip olamazlar. O kişinin kafasını düzeltmek imkânsız gibidir. Belli başlı temel eserlerden bir veya birkaçını bitirmeyen ve amel etmeyenler İslam’ı bildiklerini zannetmesinler ve İslam hakkında rasgele konuşarak vebale girmesinler.Bu gerçeği dikkate almak Müslüman’ın kendi hayrındadır. NOT 1:İnsanlık tarihi boyunca bir milletin idaresi Allah korkusu taşımayan idarecilerin eline geçtiğinde bilinçsiz toplumları “SÜRÜ” anlayışı ile idare edip ezmiş ve sömürmüşlerdir. Halkın bir kısmı sömürüldüğünü anlayamamış,anlayanlarda tepkilerini nerede nasıl ifade edeceklerini bilmediklerinden ezilmeye devam etmişlerdir.Halk bilinçlendikten sonra o idareden kurtulmuştur.İslam terbiyesi insanı her konuda bilinçlendirdiği için bu eğitimi alan insanların başında şayet zulüm idaresi varsa o idarenin ömrü fazla sürmez..İnsanı sürü olarak gören idarelerde insanları kontrol altında tutmak için bir takım yöntemler bulunur.Bunun günümüzde uygulamasında yöntem olarak iletişim araçları (özellikle televizyon) sayesinde toplum reklam bombardımanı ile şekillendirerek tüketim toplumu oluşturuldu.Sürü olarak görülen toplum tüketim bağımlısı yapılarak onların nasıl düşüneceği ve nasıl yaşayacağına başkaları karar verir.Böylece kontrol altında tutulurlar. Bu yüzden insanlar insanca yaşamak için İslami bilince sahip olmak zorundadır. Buda ancak İslami eğitimle olur. NOT 2:İnsanın çalışarak elde edebileceği en önemli güç bilgidir. Kişi ilminin seviyesi kadar güce sahip demektir. İlim, insanın hedefine ulaşmasında en önemli vasıta, hayrı şerden ayırmada önemli bir kıstas, çalınmaz çürümez, kaybolmaz bir servettir. Teknoloji ilmin bir ürünüdür ve bu ilim gücünü elinde bulunduran irade teknolojiyi zihniyetine göre hayır veya şer yolunda kullanır. Bu yüzden Müslüman için önce dinini bilmek sonra güç sahibi olmak sorumluluğu çok önemlidir. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.