![]() |
Sultan İi. Abdülhamid’İn “Hal”İ Ve Ölüm Şekli...
Bilindiği üzere Sultan II. Abdülhamid, Sultan Abdülmecid’in oğludur. 1876’da Ağabeyi V. Murat’ın 3 ay 3 gün süren saltanatından sonra rahatsızlanması sebebiyle tahta çıkar. Sultan II. Abdülhamid, Kanun-i Esasi’yi yürürlüğe koyar, Osmanlı- Rus Savaşının bitiminde Meclis’i tatil ederek anayasayı uygulamadan kaldırır. Çökmekte olan Cihan Devleti’ni 33 yıl boyunca çok başarılı bir şekilde idare eden, kendini yıpratırcasına devlet işlerine adayan Sultan II. Abdülhamid’in en büyük endişesi devletin bekası olmuştur. 24 Temmuz 1908’de muhalefetin etkisiyle yeniden Kanun-i Esasi’yi yürürlüğe koyar, İttihad ve Terakki’nin yersiz müdahaleleriyle işler daha da sarpa sarar. 13 Nisan günü, Avcı taburu askerleri subayları etkisiz bırakıp Sultanahmed’de toplanmış, Meclis’e gidip şeriat istemiş ve bu süreçte Adliye Nazırı Nazım Paşa’nın katledilmesi üzerine işler içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Selanik Hareket Ordusu Nisan 1909’da İstanbul’a gelmiş, şehri ele geçirmiştir. Sultan Abdülhamid Hareket Ordusuna karşı güçlü bir askeri birlik olan kendi hassa kuvvetlerinin “Halife-i İslâm’ım, Müslümanı Müslümana kırdırtmam” diyerek karşı koymasını engellemiştir. 27 Nisan 1909’da Meclis-i Mebusan ve Ayan ittifakla Sultan II. Abdülhamid’in hal’ine karar vermiştir. Hal fetvasında en dikkati çeken husus ise görevi süresince “İttihad-ı İslâm” siyasetini uygulamaya çalışan, dünya müslümanlarının birliğine gönül veren Sultan II. Abdülhamid, “Kütüb-i şer’iyyenin men’ü ihrakı” ile suçlanmıştır.* Hal edilmesinden sonra yerine kardeşi V. Mehmed Reşad geçmiştir. Sabık Padişah önce Selanik’te, daha sonra da Bulgar ayaklanması üzerine apar topar İstanbul’a getirilip, Beylerbeyi Sarayı’nda ikamete mecbur tutulmuştur. 30 küsur yıllık saltanatı boyunca Dolmabahçe Sarayı yerine, Yıldız Sarayı’nda ikamet etmiş ve fevkalade korunan bu saray Osmanlı tarihinden Cumhuriyete giden yolda büyük olaylara sahne olmuştur. Daha şehzadeliği döneminde ihtiyata çok riayet eden Sultan Abdülhamid, hayatı boyunca erkenden yattığı ve sabahleyin de güneş doğmadan kalktığı rivayet olunur. Güneşin uykuda kendini yakalamasına asla izin vermez. Sabahleyin kalkar kalkmaz ilk işi de sabah namazını kılmak olur, namazdan sonra da bir süre Kur’an okur ve devlet işleriyle iştigale başlar. Bazen de kendisine gelen jurnalleri inceler. Yatağa yattığında ise Yıldız mütercimlerinin tercüme ettikleri zabıta romanlarının, seyahatnamelerin okunmasını ister; bir paravana arkasında görevliler kendisine bu kitapları okur, Padişah uykusu gelince “kâfi” der ve okuma eylemi sona erer. Beylerbeyi Sarayı’nda zorunlu ikamete tabi tutulunca yeni yerine alışmak için epeyce zorlanır. Sonra hayatını ibadet ederek, kitap okuyarak geçirir. İttihatçı liderlere asla gönül koymaz ve kendisini ziyaret etmek istediklerinde onları kabul eder ve devlete dair tavsiyelerini onlardan esirgemez.Bu büyük padişah tahttan indirildikten 9 yıl sonra 5 Şubat 1918 günü rahatsızlanır. Rahatsızlığının sebebi aşırı soğuk algınlığıdır. Âdeti olduğu üzere kendi kendisine yaptığı ilaçlarını kullanır ve kısmi olarak biraz iyileşir. Lakin ertesi günü üşüme nöbetlerinin ardı arkası kesilmez. 8 Şubat günü bu kez de mide ağrısı nükseder. Doktorlar çağrılır. Durumu vahimdir. Sabık Sultan midesindeki rahatsızlığından fazlasıyla müştekidir. Yemeği de fazla kaçırıp kendi ifadesiyle “biraz pisboğazlık etmiş, beş adet maydanozlu köfte, bir adet balık, börek ve tatlı yemiştir.” Tekrar muayene edilir ve zatürree başlangıcı teşhisi konulur. Yazılan ilaçları kullanmaya başlar. Hastalığı giderek artar. Doktorlar seferber olur. İlaç üstüne ilaç içmişse de bir faydası olmaz. Kendisine doktorlar tarafından sabahları banyo yapmaması tavsiye olunur. Sabık Sultan “banyo benim medar-ı hayatımdır, beni kimse bundan men edemez” diyerek doktorların tavsiyesini dinlemez ve banyosunu yapar. “Daima beraberinde bulunan dördüncü kadını Sultan Hamid’in son sabahını şöyle anlatır: “O gün sabah banyosunu yaptı. Ben çamaşırlarını giydirdim, fakat baktım ki sırtı durmadan terliyor. Aman efendiciğim çok terliyorsunuz dedim. “Kadın bu ecel teridir” cevabını verdi. Çamaşırlarını, elbiselerini giydi, kahvesini verdik. Hamamdan sonra kahve içmek itiyadındaydı. Yarım bardak sütlü maden suyu içti. Oturduğu yerde iki rekât namaz kıldı. Bundan sonra ağırlaşmaya başladı.”** Abdülhamid doktorlar tarafından tekrar muayene edilir. İlaçlar yenilenir.Lâkin ilaçların yine bir faydası olmaz. Durumu giderek daha da ağırlaşır. Ve çok geçmeden de rahmet-i Rahmana kavuşur... Vefat ettiğinde takvimler 10 Şubat 1918’i göstermektedir. Dolayısıyla O, Osmanlı Devleti’nin acı sonunu görmemiştir... Vefatında 76 yaşında olan sabık Padişah Çemberlitaş’taki Sultan Mahmud Türbesi’ne defnolunur… |
Sultan İi. Abdülhamid’İn “Hal”İ Ve Ölüm Şekli...
Es Selam Mekanı cennet olsun Mevla rahmet eylesin inşaAllah Çok şefkatli halkına tebasına karşı çok merhametli bir Sultan olarak bir hatıratta ben aktarıyım müsadenizle ondan. Bir gece İstanbul da doğum yapan bir hanım için derhal araba bulunması gerekiyormuş haber kendisine ulaşınca derhal kendi makam aracını tahsis etmiş acil bu durum için yanın da da bir görevli ile doğum uzun sürmüş ve görevli gecenin sabaha ulaşan ,vaktin de saraya döndüğün de SUltanın hala ışığının yandığını görmüş yanına çıkmış ve Sultan endişe ile durumu sormuş sonrsını nakleden "Dinledikten sonra doğumun olduğunu anne ve çocuğun sağ salim kurtulduğunu duydu ve bu onu rahatlattı Şükrederek o an okunan sabah ezanına mutekaip bir paravanın ardın da sabah namazına durdu." İstikamette Cennet mekan Abdulhamid Han hakkın da açılmış diğer konuları izlemek isteyen kardeşlerimiz aşağı da ki linkleri kullanabilirler. SULTAN ABDULHAMİD HAN :-025 GÜN IŞIĞI-1 :-025 ULU HAKAN Mevla razı olsun emeklerinizden Sahabe Hayranı kardeş. Sağolunuz... |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.