ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Şaşırtıcı / Ürpertici Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=634)
-   -   Titanik Gemisinin Batması Gerektiren Buz Dağımı (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=567087)

Prof. Dr. Sinsi 08-24-2012 04:23 PM

Titanik Gemisinin Batması Gerektiren Buz Dağımı
 
Tüm zamanların en ünlü gemisi Titanik, herkes tarafından bir deniz faciası

nedeniyle tanınır oysa dev yolcu gemisinin ardında inanılmaz bir gizem

saklı.

Titanik�in akıl almaz öyküsünü sunarken uyarıyoruz. Bir düşünün, Titanik�i

batıran gerçekten bir buz dağı mıydı?

Hiç kimse onun dünyanın en büyük kehanetlerinden birisini yaptığını

bilmiyordu. Hatta kendisinin dahi haberi yoktu. Adı; Morgan Robertson´du,

Amerikalıydı, 1861´de doğdu, gençken denizcilik yaptı, sonra ise bir elmas

eksperi oldu ve New York´da kuyumculuk yaptı. Sonra Kipling´in bir öyküsünü

okudu ve yazar olmaya karar verdi. İlk öyküsü 25 $´a satıldı, daha sonra

yazdığı 10 öyküden ise 1000 $ kazandı. Yazmak ona artık kolay ve kazançlı

geliyordu. 1897 yılının bir kış gecesinde 24.Caddedeki dairesinde yeni bir

deniz öyküsü yazmayı planladı. Bu bir uzun öykü olacaktı.

Hayali �Titan Kazas

Hayalinde dev bir yolcu gemisi vardı, asla batmayan bir gemi. Bir aşk teması

üzerine kurulu olan öykünün kahramanları bu dev gemiye binip, İngiltere´den

ABD´ye gidiyorlardı ve aşk hikayesi dünyanın en lüks gemisinde sürecekti.

Ama öykünün hayali kahramanları beklenmedik bir sürprizle karşılaşacaklar ve

bir deniz kazası batmaz denen gemiyi okyanusun dibine yollanacaktı.

Robertson´un teması buydu, oturup yazmaya başladı ve öyküye iki isim verdi;

"Futility"yani "Nafile" ve "Titan Kazası"... Evet, yanlış okumadınız;

Titan... Şimdi beraberce Robertson´un romanından bİr bölümü; "Titan"ın batış

sahnesini okuyalım.

"Gözcü haykırdı; ´buzdağı! Birinci subay, kaptana haber verdi ve derhal

makine dairesine tornistan yani geri git emri verildi. Fakat dev gemi

durmuyordu, hızını kesmesi için zaman lazımdı ve sisler arasında görünen

buzdağı yaklaşıyordu. Aşağıdan ise orkestranın ve eğlenen insanların sesleri

duyuluyordu. Sonra buzdağı gemiye ulaştı, bu arada gemi ters çalışan

pervanelerin gayretiyle yan dönmüştü ama yetersizdi ve kaptanla

yardımcılarının çaresiz bakışları arasında buzdağı Titan´ın sancak tarafına

çarptı. Darbe hafifti hatta pek hissedilmedi, kaptan o anda ucuz atlattık

diye düşünüyordu. Ama birkaç dakika sonra gemi birden yan yattı, buzdağı

asıl yarayı su kesiminin altında açmıştı, yara öldürücüydü çünkü uğursuz

buzdağı Titan´ın bordasını jilet gibi keserek, parçalamıştı."

Daha sonra Robertson öyküye; gemi hızla su aldığını. Alarm verildiğini,

filikaların indirilerek, önce kadınlar ve çocuklar bindirildiğini, yardım

çağrıları yapılırken, Avrupa´nın en ünlü ve zengin ailelerinin mensuplarnın

birbirlerine ebediyen veda ederken, dev yolcu gemisi Titan�ın buzlu kutup

sularına hızla gömüldüğünü anlatarak devam ediyordu.

İnanılmaz kehanet gerçekleşiyor...

Ve Robertson 1898 yılında öyküsünü küçük bir kitap olarak yayınladı. Kitap

onu çok daha sonra ölümsüz yapacaktı, dünyanın en çarpıcı ve en dehşet

verici kehanetini yazmıştı ama sonuç yayınladığı dönem için aynen kitabın

adı gibiydi yani "Boşyere" Aradan 14 yıl geçti ve başka bir zamanda, başka

bir gemi, asla batmaz denen dünyanın en lüks ve en büyük yolcu gemisi

Titanik, İngiltere�nin Southampton limanından yeni dünyaya doğru denize

açıldı. Sonra, 1912 yılında 14 Nisan´ı, 15 Nisan´a bağlayan gecede sisler

arasından birden ortaya çıkan bir buzdağı batmaz denen Titanik�in katili

olacaktı. Yukarda okuduğunuz Robertson´un romanındaki batış sahnesi aynen

gerçekleşti. Sadece o kadar mı? Bakın Morgan Robertson Titanik´den 14 yıl

önce yazdığı romanında daha neleri bilmişti;

Robertson´un romanındaki Titan adlı gemi Southampton limanından yola

çıkıyordu ve 14 yıl sonra Titanik de aynı limandan yola çıktı.

Romandaki gemi ile, Titanik arasında sadece 4 metre fark vardı. Titan 248

metre, Titanik 252 metreydi.

İki geminin ağırlıkları da çok yakındı. Robertson romanında Titan´ı 70.000

ton ağırlığında yazmıştı; Gerçek Titanik ise 66.000 tondu.

Her iki geminin de üç pervanesi vardı ve her ikisi de 3000�er yolcu

taşıyorlardı. Gerek romandaki hayali Titan´a gerekse de gerçek Titanik´e

Avrupa´ nın sayılı zenginleri ve ünlü aileleri binmişlerdi.

Daha da ötesi var;

Robertson´un romanındaki dev Titan, New Foundland yakınında; Kuzey Atlantik´

de bir buzdağına çarparak battı ve işte inanılmaz ama gerçek; Talihsiz

Titanik de 14 yıl sonra aynı koordinatta, aynen romandaki benzeri gibi bir

buzdağına çarparak okyanusa gömüldü.

Ve her iki gemide de; yeterince cankurtan filikası yoktu; Robertson

romanındaki gemide 24 filika bulunduğunu yazıyordu; Titanik´de ise 22 filika

vardı ve bu yüzden can kaybı büyük oldu.

Sonra...Gerçek kazanın sonucunda 1513 yolcu boğularak öldü ve kayboldu.

Aynen 14 yıl önceki romanda yazıldığı gibi... Robertson´un romanındaki

Titan´da ise 1500 kişi ölüyordu. Her iki gemi de 3000 kişilikti ve Titanik´e

2224 kişi binmişti.

Aynı asla batmaz denen gemi,

Aynı yerden aynı yere yolculuk,

Aynı tarihte, aynı yerde kaza,

Aynı buzdağı ve aynı tür batış,

Aynı yolcu ve ölü sayısı,

Hatta iki gemi de batarken orkestranın ilahi çalmasına kadar...

Bir kez daha okuyun ve düşünün...

Büyük kehanet farkedilmiyor...

Morgan Robertson başarılı olamadı, kitabı satmadı, daha sonra yazdıkları da

ilgi görmedi. Bunalıma girerek, bir hastanede psikolojik tedavi gördü. Sonra

yeni biröykü yazdı, bir Fransız dergisinde yayınlanan bu öyküde de,

denizaltılardan söz ediyor ve periskopu tarif ediyordu. Ama yine ilgi

görmedi. Başarısız bir yazar olarak, Mart 1915´de bir otel odasında ayakta

geçirdiği bir kalp kriziyle yaşama veda etti. Asıl inanılmaz olay burada

çünkü Robertson mart 1915´de öldü. Yani gerçek Titanik´ in batışından üç yıl

sonra...Ve hiç kimse Robertson´la ilgilenmedi, yine kimse farketmedi ve hiç

kimse onun 14 yıl önce Titanik´i aynen nasıl anlatabildiğini merak etmedi.

Kimse onu anımsamadı, ta ki 1980´lerde inanılmaz olaylarla ilgili

araştırmalar yapılıncaya kadar... Morgan Robertson;Titanik batmadan 14 yıl

önce, gemiyle ve kazayla ilgili herşeyi tıpatıp aynen nasıl yazmıştı ?

Raslantımıydı? O, başarısız bir yazar olarak tarihin karanlıkları arasında

kayboldu, şimdi ise ruhu hatırlanmanın sevinci içinde olmalı... Kehanet

sıradan bir iş değil, ve asıl gizem kendi yapısında, ne zaman ve nerede

ortaya çıkacağı hiç belli olmuyor; oysa gelecekte nelerin olacağı konusunda

çevremiz sayısız ipucu dolu; yeter ki görmek için çaba gösterelim. Titanik´

in gizemi burada da bitmiyor. Biri daha var;

"Denizde tehlikede olanlar için dua ediyoruz..."

Kanada, Winnipeg´de Rosedale Metodist Kilisesi´ndeyiz, Rahip Charles Morgan

bir pazar sabahı erkenden kalkmış, o günkü ayin için hazırlık yapıyordu.

Okunacak ilahinin numarasını karatahtaya yazdı. Tüm hazırlıklarını

bitirdikten sonra, ayine kadar biraz uyumak amacıyla odasına çekildi ve

derin bir uykuya daldı. Birden kendini çok canlı ve etkin bir rüyanın içinde

buldu. Karanlıkların içinde, dev bir kütle vardı, dalgaların sesleri

duyuluyordu, çanlar çalıyor ve Rahip Morgan´ın çok uzun yıllardır işitmediği

bir ilahi duyuluyordu. Rüya o kadar etkili ve rahatsız ediciydi ki, Morgan

uyandı, ilahi ve çan sesleri kulağından gitmiyordu. Saatine baktığında,

fazla zaman geçmemiş olduğunu gördü, rüyanın kötü etkisinden kurtulmaya

çalışarak yeniden uyumaya çalıştı ve yeniden uykuya daldı. Rüya tekrar

başladı, ilahi, çan sesleri, karanlık, dalga sesleri ve devrilen dev kara

kütle. Morgan bu kez, panikle uyandı ve kendini boş kiliseye attı,

karatahtaya giderek o bir türlü kulaklarından gitmeyen ilahinin numarasını

yazdı. Ayin saati gelmişti, cemaat toplanıyordu, Rahip Morgan ilahiyi

başlattı, notalar kilisede çınlarken, aynı anda binlerce mil ötede okyanusun

ortasında aynı ilahi buzlu denizi çınlatmaktaydı; "Duy, Kutsal Baba, Sana

denizde tehlikede olanlar için dua ediyoruz." İlahi biterken, Rahip

Morgan´ın gözlerinden yaşlar akıyordu. Aynı günün sonraki saatlerinde, Rahip

ilahiyi okudukları sırada Atlas Okyanusu´nun derinliklerinde büyük dramın

yaşandığını öğrendi. O gün, 14 Nisan 1912´idi ve Atlantik´in kuzeyindeki

buzlu sularda Titanik suların içinde yokolmuştu.

Titanik�de bir gariplik var...

Titanik battığında, ünlü İngiliz gazeteci William T. Stead gemide

bulunuyordu.1892 yılında Stead hikayeler yazarak yaşamını kazanıyordu.

Gazeteciliğinin yanısıra Stead, ölüm ötesi ve Spiritüaliizm ile yani

Ruhçuluk�la da ilgileniyor, araştırmalar da bulunuyordu. O yıl yazdığı kısa

hikayelerden birinin adı neydi biliyormusunuz? "Titanik" ve yine Titanik´den

20 yıl önce...YineTitanik´de olduğu gibi, Stead´ın hikayesindeki Titanik´de

bir buzdağına çarparak batıyordu. Ve Stead´ın yazdığı hikayede, Stead

kendisini kazadan kurtulan biri olarak anlatıyordu. Ve; 20 yıl sonra gerçek

Titanik batarken, o buzlu ve soğuk denize gömülenlerden birisi Stead´ ın

gerçekten kendisiydi. Ama; sonu romandaki gibi olmadı çünkü

kurtulamayacaktı. Zira bu roman gerçekti ve başka bir romancı tarafından

yazılmıştı. O anda Stead ne düşünmüştü? 20 yıl önce yazdığı hikayeyi

düşünüp, kurtulacağına inanıyormuydu? Bunu asla bilemiyeceğiz...

Biri daha var. Ama çok daha sonra; 1935´ de... William Reeves adlı bir

denizci bu; İngiltere´den Kanada´ya giden "Titanian" adlı kömür yüklü

buharlı gemi; soğuk bir Nisan gecesinde Kuzey Atlantik´de seyrediyordu.

Bütün denizcilerin ezbere bildikleri o uğursuz yere; Titanik´in battığı

noktaya varmışlardı. Reeves, güverteden denize bakarak yıllar öncesindeki

olayları düşlüyordu. Ve o gün Reeves ´in doğum günüydü, olabilir ama Reeves´

in doğduğu tarih çok önemliydi, çünkü Reeves 14 Nisan 1912´ de doğmuştu.

Yani Titanik´in battığı günde. İşte tam o günde; Titanik´in battığı günde

Reeves doğum gününü; Titanik´ in battığı yerde kutluyordu. Ve birşey oldu...

Reeves birden, suların kaynaştığını ve dev bir buzdağının geminin yolu

üzerinde belirdiğini gördü. Tam o anda da, köprüden alarm verildi. Uzaklık

yeterliydi. Mürettebat gemiyi zamanında durdurdu, buzdağının yanından

geçeceklerdi ama olmadı... Çünkü bir saat içinde çevreleri; yüzlerce buz

kütlesi tarafından sarıldı. Artık hareket etmelerine imkan yoktu. Reeves ve

arkadaşlarının içinde bulundukları Titania adlı gemiyi, ancak 9 gün sonra

yetişen buz kırma gemileri kurtardılar.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.