ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Şiirler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=402)
-   -   Dosluk &Amp; Aç Gözlerini &Amp; Yalancı Bahar (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=566452)

Prof. Dr. Sinsi 08-24-2012 01:53 PM

Dosluk &Amp; Aç Gözlerini &Amp; Yalancı Bahar
 
DOSTLUK


Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın…

“Nereden çıktın bu vakitte”dememeli,

Bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;

“Gözünün dilini”bilmeli;

Dinlemeli sormadan,söylemeden anlamalı…

Arka bahçede varlığını sezdirmeden,mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi

Köklenmeli hayatında;

Sen,her daim onun orada durduğunu hissetmelisin.

İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli.

Kovuklarına saklanabilmelisin.

Kucaklamalı seni güvenli kolları.

Dalları bitkin başına omuz,

Yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı…

En mahrem sırlarını verebilmeli,

En derin yaralarını açıp gösterebilmelisin;

Gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz…

Onca dalkavuk arasında bir tek o,

Sözünü eğip bükmeden söylemeli,

Yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.

Alkışlandığında değil sadece,

Asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.

Övmeli alem içinde,baş başayken sövmeli

Ve sen öyle güvenmelisin ki ona,

Övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin,

“Hak ettim” diyebilmelisin.

Teklifsiz kefili olmalı hatalarının;

Günahlarının yegane şahidi…

Seni senden iyi bilen,sana senden çok çok güvenen bir sırdaş…

Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.

Ve sen ağladığında,onun gözünden gelmeli yaş…


CAN DÜNDAR





AÇ GÖZLERİNİ


En sevdigin elbiseni giydim

Bu gece kokunu sürdüm

Solgun yüzünü oksadim

Sessizce saçlarindan öptüm

Yazdigin mektuplari okudum

Kana kana su içer gibi

Plaklarini çaldim ah!

En çok o sarkida özledim seni.




Issizlik kapiyi çaldi, açmaya korktum

gece yarisi

Sehir uykuya daldi, baktim disariya

katran karasi

Rüzgar telasla kokunu getirdi bana

aldim koynuma

Buseni hafizamdan koparip

ilistirdim dudaklarima

Üsüdüm karanlikta

Tenine dokundum hissetsin diye

Aç gözlerini




Erguvanlarina su verdim

Içerken benimle konustular

Yastigini oksadim, kokladim

Anilar uçustular

Solugun saçlarimi yaladi sanki yine

bir meltem gibi

Teninin kokusu karisti kokuma

Yakistilar




Boguldum karanlikta

Yani basimdasin benden çok

uzaklarda

Ellerimi tut dokun bana

Aç gözlerini.




Attim kendimi caddelere

Yesil ceketin sardi beni

Yürüdüm üstüne karanligin korkusuz

Tuttum ellerini.


CAN DÜNDAR




YALANCI BAHAR


Yalancı bahar Kaç baharı gerçek sanıp kandık söylesenize… Kaçına’Nihayet’

hasretle kucak açtık ve kaçında yanıldık…

Kaç kez ayaz vurmuş dallarımızda filizlerimiz söndü. Yine de uslanmadık.

Yine geveze bir dosta sırlarımızı açar gibi açıldık yalancı bahara…

Yine yanıldık.

Peşinden bastıran tipiyle ayıldık.

Ne yapalım ki, dalında patlamayı bekleyen bir tomurcuk gibi susamıştık ilkyaza…

Kaç zaman olmuştu kendimizi güneşin kollarına bırakıp,

ormanda yayılan kekik kokularıyla sarhoş olmayalı…

Tahmin ediyorduk, üzerimize katran rengi bir

kafes gibi çöken bulutların ardında güneşin gülümsediğini…

Daha ilk ışınları deler delmez kafesi, açtık iştahla ruhumuzun

pencerelerini…



Bahar öyle kolay gelmezdi aslında; biliyorduk; yanlış

baharlarda az mı ayaz yemiştik.

Kaçımız mart güneşine aldanıp açılmış ve kara kafesin ağına düşmüştü yeniden…

Bahar, ilan ı aşk mevsimiydi, astık aşklarımızı ilan

panolarına, sevdalar yasakken daha…

Bahar, barışın mevsimiydi; müjdeledik barışı, silahlar konuşurken hâlâ…

Söyledik, ancak yazın söylenecekleri, güneş henüz toprağı ısıtmamışken…

cemreler düşmemişken ilkyazın koynuna…

Yalanmış meğer bahar; daha vakti değilmiş, aşkın da barışın da…

Güneşe kananlar, yazı beklerken bahardan oldular; kesildi sesi soluğu, erken öten horozların…İyisi mi itirafçı olalım; biliyorduk ‘İşte bahar’ derken, ardından gelecek ayazı…

Yalan bu çıkma demişti temkinliler, tedbirliler, ‘çıkarken üstüne kalın bir şey al’anlar,

‘başına bir iş gelmesin’den ürkenler…

Ama bahar, olanca işvesiyle sokağa çağırıyordu.

Aşk, ilan panosuna asılmayı bekliyordu, barış bir kuş gagasında müjdelenmeyi…

‘Erken mi geç mi’ hesabına gelmezdi ikisi de… Peşlerine düşülmeli, ilan edilmeli,

müjdelenmeliydiler.

Güneşi görür görmez seranada ve barış türkülerine başladık. Vakti gelmeden açıldık,

geç kalmadan davranma telaşında…

Erkenmiş.

Kursağımızda kaldı bahar sevinçleri…

Erken öten horozlar, erken açmış çiçekler, erken doğmuş bebekler gibi kesildik, solduk, öldük.

Yine tedbirliler ulaşacak salimen yaza; biz yakalandık, zalim ayaza…Ama itirafçı olsak da pişman olmadık.

Az da olsa ısındık hiç olmazsa… Vakitsiz de olsa söyledik, söylenmesi gerekeni…

Bahar yalan mıymış gerçek mi dinlemedik. Güneşin ilk dokunuşuyla haber verelim dedik,

ardından gelecek müjdeyi…

Aşk için erkendi belki, barış henüz uzak…

ama ikisi de gelecekti nasılsa sonunda…

Hep bildik ki, habercisidir yalancı bahar, sahicisinin…

Bazen vaat, hediyeden de kıymetlidir.

Kesilmeyi göze alıp erken ötmek yeğdir çoğu zaman, susup doğru zamanı kollamaktan…

Sonunda olan yalana kananlara olur, onlar müjdeledikleri şeyi göremeden giderler.

Lakin çoğu buna gönüllüdür.

Güneşe en erken onlar dokunmuşlardır, elbet en erken yanan onlar olacaktır.

Belki ‘İkinci Bahar’ı yaşayanlar bilir kıymetlerini…

CAN DÜNDAR



aLıntıdır


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.