ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=565431)

Prof. Dr. Sinsi 08-24-2012 01:04 PM

Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun
 

Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun[/b]


Bir Astsubaydan....


.....ili kırsalında *****istlerin dur ihtarına ateşle karşılık vermesi

sonucu çıkan çatışmada güvenlik görevlisi şehit oldu.


Ya da .....ilinde devriye görevini yerine getiren aracına açılan ateş

sonucu..güvenlik görevlisi şehit oldu.


Ya da ......ili kırsalında *****istlerce döşenen mayının patlaması sonucu

asker yaralandı..


Bu nasıl başlar biliyor musunuz?


Hava o kadar sıcaktır ki beyninizdeki sıvının buharlaşıp uçtuğunu

düşünürsünüz. Oluştuğu anda kuruyup giden ter damlacıklarından geriye kalan

tuzlar yüzünüzün ve hatta elbisenizin her yanını kaplamıştır.


Avucunuzun içindeki ter, yüzünüzdeki gibi kolay kurumadığı için elinizdeki

tüfeğinizin metal kısmı avucunuzun içinde vıcık, vıcık

oynar. Ter ile ıslanan çeliğin kokusu avucunuzun içine ve elinizi

sürdüğünüz her yere siner.


Önünüzde yürüyen adamın, ayağının kuru toprakla her temas edişinde çıkan

toz, ağzınızın kupkuru olmasına ve zor nefes almanıza sebep olur.


Sırt çantanızın askı kayışları yüzünden omuzlarınızı hissetmezsiniz. Kült

ağrıları ancak çantayı sırtınızdan çıkardığınızda fark

edersiniz.


Bastığınız her taş parçası, her çalı ve bir ayağınızın kaplayabildiği her

yeryüzü parçasından çıkan sesi duyarsınız.


Yürüdüğünüz yerdeki her Ağustos böceğinin sesini, dallardaki kuşları,

yüzünüzün etrafında ürkütücü devriye uçuşları yapan

arıların kanat seslerini, ağzınıza ve yüzünüze ya da herhangi bir

yerinizdeki küçük yaraların üzerine konmaya çalışan sineklerin

vızıltılarını, ayağınızı bastığınız yerden havalanan yeşil çekirgenin

küçücük cüssesine rağmen çıkardığı tok kanat sesini en ince ayrıntısına

kadar duyarsınız.


Sonra, kendi teçhizatınızın ve önünüzdeki arkadaşınızın ve arkanızdaki

arkadaşınızın teçhizatlarının çıkardığı düzensiz seslerin her birini ayrı

ayrı duyarsınız.


Ve aynı anda önünüzdeki arkadaşınızın nefes alışlarını duyarsınız,

öksürmesini ve hapşırmasını da duyarsınız.


Telsizinizden çıkan seslerin ve cızırtıların her biri ayrı ayrı katılır bu

senfoniye.


Ter ve tozun birleşmesinden oluşan kaygan çamur, postalın içindeki tüm

ayağınızı kaplamıştır, çoraplar önce su toplayıp sonra patlayan yerlere

adeta bir deri gibi yapışmıştır.


En çok yapmak istediğiniz şey ayaklarınızı yıkayıp, çoraplarınızı

değiştirmektir. Ama bu çok büyük bir lükstür o anda.


Çünkü...


Çünkü hangi çalının dibinde, hangi kayanın arkasında sizi beklediğini

bilmediğiniz ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz

gerekmektedir.


Bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye, öğretmenler bayrak

direğine asılmasın diye, kundaktaki bebekler

kurşunlanmasın diye, binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği

ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir. Çünkü bunun için bayrağın, *****ın,

namusun ve şerefin üzerine yemin etmişsinizdir.


Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve onurunuzdur.


Işte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek. Işte bu yüzden

senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler güruhu.


Sonra!..


Sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi, makasın kâğıdı,

pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... Bir anda... Kuşların

sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları, çekirgenin kanat sesleri

hepsi

bir anda biter.


Gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil, gökyüzünü

görürsünüz,

yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç

saniye sürer.


Tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur, yüzünüzün toprak

parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz, temizlemek

için çalışmazsınız.


Arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki çınlama

ve

uğultudan seslerini duyamazsınız. Sesleri

yavaş yavaş duymaya başladığınızda ayağa kalkmaya çalışırsınız ama

başaramazsınız.


Yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında mayın

kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki

yoğun ağrıyı fark edersiniz.


Ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz.


Ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun ve

kopmuş ayağınızın farkına varırsınız. Işte her şey o

anda başlar.


Avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. Sonra, nefesiniz biter. Sonra, yeniden

nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız. Sonra yine nefesiniz

biter

ve yeniden, yeniden ve yine...


Yanınıza ilk gelen arkadaşınız size, fazla bir şey yok, sadece küçük bir

yara gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadaşınız

konuşurken de, helikopterle hastaneye götürülürken de artık bir ayağınızın

olmadığını biliyorsunuzdur. Hep bir soru çınlar

kafanızın içinde neden ben, neden ben, neden ben ?


Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yıllar sonunda, diz

kapağınızın on iki santim altından takılı olan ve her

akşam yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz takma bacak

artık bir uzvunuz olmuştur.


Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârlığınız sayesinde vatan var

olacaktır. Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki!


Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza, denize giremeyecek

olmanızın da hiç önemi yoktur. Vatan sağ olsun yeter.


Sonra birilerinin, sizin ödediğiniz vergilerle Fransız televizyonlarında,

uğruna yarım kaldığınız vatan hudutlarını hiçe sayan

programlara finans sağladığını okursunuz. Aynı dillerin bundan pişmanlık

duymadıklarını söylediklerini de okursunuz.


Pamukları, Dinkleri, okursunuz, Bizans çocuğuyum diyenleri duyar, Ali

Kemallere tanık olursunuz, koçlar gibi satanları

görürsünüz. .


Türk Bayraklarının yakıldığını, görürsünüz. Başlarına çuvallar geçirilip

aşağılanarak elleri arkalarından bağlanan Türk

askerlerini görürsünüz.


Bu aşağılanmaya cevap verecek tankların motor seslerini, helikopterlerin

kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini

duymayı beklersiniz ama duyamazsınız.


Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara bayrak

diyenleri görürsünüz, uçaklarını çek, valiyi çek

diyen başkanları ve karşılarında kekeleyen riyaseti görürsünüz.


Bu da yetmez Türk askerlerinin kendi mahkemeleriniz tarafından,çete diye

suçlandığını, yargılandığını görürsünüz.


Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, öğretmene ateş eden, yol kesip

soygun

yapan, köy yakan, okul yıkan, mayın döşeyen

*****istlerin sadece ben bir şey yapmadım demelerinin esas kabul edilip,

suçsuz sıfatıyla serbest bırakıldığını görürsünüz.


Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürsünüz, konuşanlar her

konuştuğunda, kekeleyenler her kekelediğinde ve

susanlar her sustuğunda siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her

defasında.


Gövdenizden o toprağa akan kan, bu defa içinize akar,

inandıklarınıza,uğrunda savaşarak kendi kanınızı akıtmak pahasına

tertemiz tuttuğunuz değerlerinize akar.


Sizin kaya arkalarında, çalı diplerinde aradığınız ihanet gelir aklınıza, o

mayınları yerleştiren eller gelir. Sorgulamaya başlarsınız: Biz bu

ihaneti

doğru yerde mi aradık, kuyruğunda dolaştığımız yılanın başı, hep gözümüzün

önünde miydi yoksa?diye sorarsınız kendinize.


Onlara verilen maaşın sizin vergilerinizden ödendiğini, içinize

sindiremezsiniz, uykularınız kaçar, neden bu vatanı sizin kadar

sevmediklerini düşünürsünüz.


Bu vatan onların da vatanı değil mi?


Onlar da, tıpkı benim gibi namusun ve şerefin üstüne yemin etmedi mi? diye

sorarsınız kendi kendinize.


Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on beş yaşında bir askeri okul öğrencisi iken

her adımda söylediğiniz, beyninize ve yüreğinize

nakşettiğiniz sözler gelir aklınıza: VATAN, SANA CANIM FEDA


Geri kalan tüm hayatınızın ilk beş dakikası, böyle başlayacak işte ve

hayatınız böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar

savaşacaksınız ihanetle, her şeye ve herkese rağmen, bu yolda ölene ya da

bu

ihaneti bitirene kadar.


Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanların neler yaşadığını,

neler hissettiğini, size rağmen ve sizin için neler yaptıklarını, neler

yapabileceklerini bilin istiyorum. Okuduğunuz ya da televizyonda

duyduğunuzdan daha fazladır yaşananlar.


Yani aslında gazetelerin iç sayfalarındaki, minicik karelerde okuduğunuz;

...ili kırsalında *****istlerce döşenen mayının

patlaması sonucu, bir güvenlik görevlisi yaralandı! haberi aslında o

kadarda kısa değildir.


Sizin, daha okuduğunuz gazetenin arka sayfasına geçerken unuttuğunuz,

falanca mankenin otel odası maceralarına, ya da

********** komasından ölen oğluna şehit deyip Türk bayrağı örten

kadının

haberine ayırdığınızdan daha uzun zaman ayırmadığınız bu küçük haber,

birileri için bir ömür boyu sürecek ve asla unutulmayacaktır.


Ve siz unuttuktan sonra da başka birileri, ne için? dendiğinde vatan

için diyecekleri fedakârlıklarını size rağmen yapmaya

devam edeceklerdir.


Sizin uyuşmuşluğunuza, duyarsızlığınıza rağmen, sizin rahatlığınıza, sizin

vicdanlarınıza rağmen bu kahramanca fedakârlıklar ve

bu ilk beş dakikalar yaşanmaya devam edecektir.


Asla unutmayınız başınızın üstündeki egemenlik örtüsünün payandası kopan

bacaklar, bedeli ise size rağmen bu vatan için akan

kanlar, feda edilen canlar, sıcak yuvalarını, babalarının yüzlerini unutan

küçücük çocuklarını düşünmeden vakfedilen hayatlardır.


Ne kadarını anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mı bilmiyorum,

ama birileri bunları yaşadı, birileri hala yaşıyor ve

emin olun yaşlı dünya döndükçe, Türk vatanı ve Türk Bayrağı için birileri

daha tüm bunları yaşayacak.


Gördüğünüz gibi size bir hayli uzak bir yaşam biçimi bu. Masalarda oturup

aydınca sohbetler etmeye hiç benzemiyor değil mi?


Bir an için bile olsa kendinizi onların yerine koyasınız diye siz diyerek

yazdım, sizin onlardan biri olamayacağınızı biliyorum.


Siz kim misiniz?

Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz!

Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz.

Siz de bilin ki biz asla unutmayacağız.

VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN


Oktay Yıldırım / Emekli Astsubay


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.