ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Üstün İnsan (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=564818)

Prof. Dr. Sinsi 08-24-2012 02:46 PM

Üstün İnsan
 

ÜSTÜN İNSAN


çalışıp didindi

..........ruhunu maddeye teslim etti

çalışıp didindi

..............madde ruhuna ihanet etti


diyerek dile getirdiğimiz ne çok yaşanmışlıklar vardır etrafımızda, bu insanların kazandıklarının yanında kaybettiklerinin muhasebesini yapmak bile faciayla sonuçlanır. sevgisiz, duygusuz ve de yakınsız yaşayıp maneviyatı çürüten, ruhunu maddeye teslim eden o kadar çok tanıdık yüzler var ki, acı sonuçları gözler önünde

biran önce kesesini doldurup bedavadan yaşamak, insanoğlunun en belirgin özelliklerinden biridir. avcılık ve yağmacılık içgüdülerini yenemeyen ve esiri olan nice insanlar da yok değil çevremizde.

kah öfke kustuğumuz kah görmemezlikten geldiğimiz bu tip insanlara ne sözler, ne yumruklar, ne de silleler kar etmez


kişisel menfaatlerini göz önünde bulundurmadan, toplum için insanlık için, ülkesi için çalışan, ya da çalışarak, yaşamdan tat alma gücünü kazanan kaç insan vardır acaba

topluma huzur ve güven veren, çevresine sıkı sıkı sarılmış, bağların önemini benimseyen insanların çokça olduğu bir ülkede yaşamanın rahatlığını ve tarifsiz güzelliğini düşünüyorum da

bütün hayallerim suya düşüyor, gözümde ülkemin kısır kalabalığı çoğalıyor

taş döşemeli, dik ve köhne sokaklarda, yük taşıyıcılarının iç acıtan homurtulu gürültüleri umutsuzluk garında

solgun camlarda, belli belirsiz eğik başlar, yediğini sindirecek kadar uyuyanlar


ah benim şu daldırma düşüncem

işte o anda... bey’le hanım sözcükleri, riyakârlığın desteklenişini anımsatıyor bana

şişen avurtlarında her nefes bir dev, belleklerinde küçücük yüzleri boşaltarak kelebeklerin kanatlarına

iri cüsseleriyle, büyüdükçe yükseklerden bakanlar, kendi kendilerine, kendilerine giden yollarda, atlılar dörtnala, arkalarında bıraktığı tozlarla, atlarının sırtında, kahkahalarla, belki bir kadın yüzü, belki bir kese yastık altında

kısa günün uzun karı, o bildik şeyler, çayırlara, altın ökçeleriyle atlılar dört nala, büyüsüyle kösnül arzularının


denklemleri doğan günün ağzında, ağırlığına-hafifliğine yemiş’in

bel veren orta direk, hem dost, hem düşman

pay çoğaltan zamanın yarınlarından, us’unda dolaşan tilkilerin gürültüsüyle gülümseyerek yumuşatan avını

uyanık elleriyle, gözleriyle erinç içinde yıldız kemiren penceresinde

hanım olmak, ünlü olmak, mekanının kraliçesi olmak, devran döndürüp ün salmak dünyaya, anıt olmak, bulvar olmak, sahibi olmak adaların, ormanların, insanların kraliçesi olmak, baskıyla, zorbayla, oyunla üstün insan


kırbacın havadadır, el üstündesin zıpkınını vur çek, en büyüktür balık

üstün insan, ince eleyip sık dokuyan ve doyumsuzluk sıkıntılarına sıkça kapılan insan

sen yürü, durma yürü, soğuk yüzünü, soğuk parmaklarını koy sofranın üzerine, ye meydan senindir

sınırsız uzamın tadını çıkarırcasına, tükür dilediğin gibi, vardır şakşakçılar, tükürüğünü güzel sayarlar


kim alıkoyabilir alaycılığında, etrafındaki kukumav kuşlarına küçücük kafesinde ıslık çalıp ötene ve demir hücresinde sırtını bükene

evrene kapalı duran alnında, yumrukları saklayana, bak alaylı alaylı, kim alıkoyabilir seni

körpe yeşillik içinde, güneşten sedef sedef olmuş çimenlikler ve üzerinde variyetin miskli kokusu, güzelliğin büyüsüyle büyüyen ve raks eden su ışığı vurur yüzüne

her susadığında ağzını kaynağa dayayan, o kaynaktan kana kana tadan, üstün insan, kralı olan mekanının

tükürür dilediği gibi, nihayetinde tükürüğü güzel sayılan

her zaman vardır şakşakçıları, taraçalardan alkış tutan...


ülkesinde, ülkesine uzak yaşayan ve daha niceleri yokluk uykusuna dalan

suskunluk her şeyin uzaklaşması olur, düşsüz bir ömrün uzun yokuşu gibi

solgun yüzünün altında bir deri bir kemik kalmış düşkün insan

ve garip görünüşü karşısında afallayıp kalan, kılı kıpırdamayan, üstün insan

o umarsızlığı, ruhunu maneviyattan ayıran ve duygusuz kılan

aralarında fersah fersah mesafe, renkleri birbirine uymayan, aralarında çok bildik bir mesafe

zenginle kötülük, iyilikle fukaralık, yan yana

yan yana maskaralık

sık dokuyan seyrek dokuyan, çizmeyle çarık yan yana


her bakışı, budakçının ağaca bıçak vuruşu gibi

bencilliği kuşku götürmeyen, üstünlüğüne üstünlük ekleyen, dilediği gibi ahkam kesen, zedeleyen insanlığın gururunu

haksızlıkla bayağılıkla yoğrulan dünyada, kollarını açan, şölenlere koşan, yemekler yiyip alçakla yanak tokuşturan, değişmeyen düzende zayıfa karşı güçlüyü savunan, sözde insan


ah benim şu daldırma düşüncem, sonsuzluk hiçlikle dolu, hiçlerle dolu şu koca evren

ölen yoksulları kim hatırlar, kim kurtarmaya çalışır bataklığa saplanan yavru kuşu

gamı, tasası, açlığı, gözlerinde asılı depremlerini sokak çocuğunun

acımanın olanca şiddetiyle, kim…

hangi el

hangi yüz

hangi…


Müsade Özdemir


Kaynak: Edebiyatdefteri.com


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.