ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Bir Anadolu Gezisi Kapadokya (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=563390)

Prof. Dr. Sinsi 08-24-2012 02:59 PM

Bir Anadolu Gezisi Kapadokya
 

Bir Anadolu Gezisi Kapadokya[/b]


Asya, Avrupa ve Afrika anakaralarının birleşim noktasında yer alan ANADOLU

yu gezerken etrafınıza dikkatle bakarsanız, doğal güzelliklerin yanında

farklı şeylerin olduğunu görürsünüz. Anadolu, binlerce yılı içine

sindirmiş, çeşitli medeniyetleri yüreğine sığdırmış, topraklarında yaşayan

insanlara hayat vermiş, ilham vermiştir.İster kuzeyden, ister doğudan,

batıdan ya da güneyden başlayın yürümeye , her yerde bir oluşun,

yükselişin, yıkılışın veya yeniden var oluşun izlerine rastlarsınız.

Gezdikçe onu tanırsınız, anlamaya çalışırsınız. Zaman zaman sevinir,

heyecanlanır, şaşırır, üzülür, hayran kalırsınız Anadoluya. Sizleri , tüm

bu duyguları aynı anda hissedebileceğiniz kendinizi başka bir gezegende,

başka bir zaman dilimini paylaştığınızı düşündüğünüz KAPADOKYA ya

götürüyorum.

Ankara - Nevşehir arası 276 km.dir. Yolculuğumuza IHLARA Vadisinden

başlıyoruz. Büyük yeryüzü değişikliklerinin oluştuğu üçüncü jeolojik

dönemde, (60 milyon yıl) güneydeki Toros kıvrımlarıyla, kuzeydeki

Lycaonien çöküntü alanı arasında kesintili bir volkanik zincir meydana

gelmiştir. Bu zincirin etki alanında kalan, doğuda Erciyes dağı (Mont

Argee) ile batıda Melendiz dağları aynı anda lav püskürmüştür. Erciyes

daği (3916m)

Melendiz dağının en yüksek noktasını oluşturan Hasan dağı (3258m) arasında

kalan bölge yüzlerce metrelik lav tabakası ile kaplanmıştır. Melendiz dağı

lavları, Erciyes dağı lavları ile karışarak dalgalı yaylalar oluşturur.

Dağların tepelerinde ve eteklerinde daha yoğun olan Andezit ve Bazalt türü

sert lav katmanları, daha ileride yerini volkanik tüflere ve kalkerli

beyaz tabakalara bırakmıştır. Bu bölgede kısmen yumuşak olan tabaka

yağmur, rüzgar ve diğer doğa olayları sonucu erozyona uğrayarak peri

bacaları ağırlıklı ilginç bir arazi yapısı oluşturmuştur. Ihlara Vadisi

Hasan Dağının eteğinde olup, bu dağdan akan bazalt ve andezit yoğunluklu

lav tabakası ile kaplanmıştır. Lavlar soğumaya başlarken meydana gelen

çatlak ve çökme sonucu oluşan kanyon yağmur ve rüzgarın meydana getirdiği

erozyonla daha da genişlemiştir. Vadinin içinden akan termal

nitelikli Melendiz çayı hem erozyonu hızlandırmış, hem de tabanı

oyarak daha da derinleşmesini sağlamıştır. Vadi Ihlarada başlar ve

Selimiye köyünde sona erer. Uzunluğu 14 km. dir. Yer yer 110 metre

derinliğe inen vadi içinden akan Melendiz çayı ; Ihlaradan, Selimiye ye

kadar 26 kıvrım yapmaktadır.

Melendiz çayı çevrenin atar damarıdır. Aksaray ve çevresine içme ve sulama

suyu sağlarken, Mamasın barajını besleyen çay Aksarayın içinden geçerek Tuz Gölüne

ulaşır. Ihlara Vadisi açık hava müzesidir. Müze giriş yerine ulaştığınızda büyük

bir restoran , oto park, seyir terasları ve hediyelik eşya dükkanı gelen misafirler

yardımcı olur.

Vadiye iniş yerinde bulunan pano üzerinde vadinin planını görmek bile insanı

heyecanlandırıyor. Vadiye 382 basamakla inilir. İlk basamaktan itibaren

kendinizi rüyada gibi hissedersiniz. Ayaklarınız basamaklara dokunurken,

kalbiniz son hızla atar ve gözleriniz bu doğa harikasını dakika dakika

beyninize kaydetmeye ve yorumlamaya başlar. Burası nasıl oluşmuş, insanlar

yıllarca burada nasıl yaşamış v.s.... Bundan sonrasını kelimelerle ifade

etmek oldukça zor. Her basamakta kayalardan yeşile doğru kavuştuğunuzu

hissederken acaba aşağıda daha ne güzellikler var diye düşünürsünüz.

Vadinin tepesinden göremediklerinizi tek tek keşfedersiniz. Bu tıpkı

arzın merkezine yolculuk gibidir. Son basamaktan sonra yeşil sizi

kucaklar. Aniden sessizlik içinde şırıldayan nehir, kayalara oyulmuş

kiliseler ve daha ilginci fıstık ağaçlarını fark edince başka gezegene

ışınlandığınızı düşünürsünüz. Merdivenlerin zemine ulaştığı yerde sağa

dönünce sırası ile Ağaçaltı, Pürenli Seki, Kokar Kiliseleri, ırmağın

karşı tarafında Eğritaş, Karanlıklı, Yılanlı Kiliseleri, ahşap köprüden

geçip merdivenli iniş yerinin altındaki kayalara oyulmuş bulunan Sümbüllü

Kilisesi ile yine iniş yerinden başlayarak Belisırma Köyüne doğru

giderken Saint Georges, Bahattin Samanlığı, Direkli, Ala, Karagedik

Kiliselerini gezebilirsiniz.

Saint Paul un bölgeye gelmesi üzerine hıristiyan dini bu bölgede

hızla yayılmaya başlar. Düşmanlardan korunmak için volkanik kayalara

oyulan yerleşim birimleri ile evler, yer altı şehirleri ve kiliseler

yapılır. Hıristiyan gücünden çekinen Kral Konstantin 313 tarihli Milano

fermanı ile hıristiyanlara dinsel tören yapma özgürlüğü sağlamıştır. Bu

ferman ile erken Hıristiyan sanatı gelişmeye başlar. Hıristiyan

bazilikaları ve vaftiz kiliseleri yapılmaya başlar. (Bazilika: dikdörtgen

planlı, üzeri iki eğimli ahşap çatı ile örtülü, iç mekanı çatıyı taşıyan

iki sıra sütunla uzunlamasına üç nefe ayrılmış kilise)

(Nef: Bazilikal planlı yapılarda, yapı eksenine paralel uzanan sütun

sıralarının arasında hacimlerin her biri,) Kiliseler zamanla ressam ve

yontucular tarafından süslenmeye başlamıştır. Kiliseler aynı zamanda fresk

tekniği ile de süslenmiştir. Kiliselerin kubbe merkezinde tanrı ve İsayı

sembolize eden figürler yer alır.

Nevşehir, Niğde, Aksaray üçgeni arasında kalan bölge Kapadokya diye

adlandırılır.

Anadolunun ortasında bulunan ve Ihlarayı da içine alan Kapadokya

bölgesi, Pers dilinde güzel atlar beldesi (Katpatuka) anlamına gelir.

Bölgede İ.Ö. 1900 yıllarında Hititler egemen olmuş ve küçük şehirler

kurulmaya başlamış. Asurlular ve Mısırlılarla savaşan Hititler, istiladan

korunmak için bölgedeki kolay yontulabilir volkanik kayaları oyarak

yerleşim birimleri oluşturmuşturlar. İ.Ö. 1200 yılında Firiglerin

Anadoluyu istilası sonucu Hitit devleti sona ermiştir. Frig döneminde

kral yolları bu bölgeden geçmiştir. Daha sonra Kapadokya Krallığı kurulmuş

kral Archeluis Aksarayı yeniden kurmuştur. Roma ile iyi geçinen kral

İ.S. 17 y.y. kadar hüküm sürmüştür. Hz. İsanın peygamberliğini ilan

etmesi ve hıristiyanlık dinini kurması ile yeni bir toplumsal kavga da

başlamış olur. Hıristiyanlığı yaymak amacı ile aziz Paul Kapadokyaya

gelmiştir. Din karşıtları ile başlayan mücadele ile beraber bölgedeki yer

altı şehirleri artmıştır. (Derinkuyu, Kaymaklı gibi) Böylece dış dünya ile

ilişkisi kesilen yöre halkı üretken olmaktan uzaklaşmıştır. Ihlara Vadisinde

5000 yerleşim birimi ve 105 kilise olduğu bilinmekte. Nüfusu hızla artan

vadide meyvecilik, bağcılık, sebze ve Melendiz çayında balık avlanarak

geçimlerini sağlamışlar. Bölgeye 11 ve 13 y.y. Anadolu Selçukluları egemen

olmuş ve engin hoşgörüsü ile bölgedeki hıristiyanlık en rahat dönemini

yaşamıştır. Vadinin Belisırma ile Yaprak hisar arasında kalan kısımda bir

tıp okulu varmış. Bu okulda mumya dahi yapılırmış. Bu nedenle bölgeye

mumyalar vadisi de denilir. Selçuklu Sultanı ikinci Kılıçarslan Aksarayı

aldıktan sonra tıp okulunu Aksaraya taşımıştır. 13 y.y. Moğollar, sonra

Karamanoğulları egemenliğine giren bölge 1470 yılında Fatih Sultan Mehmet

zamanında Aksarayın fethi ile Osmanlı egemenliğine girmiştir. Bölge Dünya

turizmine 1960 yılında açılmış olmasına rağmen hak ettiği payı alamamıştır.

UÇHİSAR, kent merkezine 10 km. mesafededir. Ortahisarla birlikte bölgenin

doğal kalesi görünümündedir. Bu kale insan eli değil tamamen doğanın

eseridir. Uçhisarýı kale olarak kullanımı Hititler döneminde başlıyor.

Bizanslýlar ise Arap akınları karşısında kendilerini korumak için bu bölgeyi

kullanmışlar. Uçhisarın tepesine çıkınca manzara karşısında hayretler

içinde kalırsınız. Küçük, büyük binlerce peri bacası kilometrelerce karelik

alana yayılmıştır. Doğa, bir ressam, bir heykeltraş gibi çalışarak insanın

hayal bile edemeyeceği doğa harikasını bize hediye etmiştir. Uçhisarda

hediyelik eşya satan mağazalar, yöresel ve antika halı dükkanları dikkat

çeker. Güvercinlik Vadisi olarak bilinen vadide kayalara oyulmuş güvercin

yuvaları çok ilginç görüntü oluşturuyor. Bu vadinin hemen karşısında Onix

atölye ve mağazası bulunur. Onix taşı, değişik katmanlardan çıkarılıyor.

Birinci kalite beyaz, ikinci yeşil, üçüncü krem, dördüncü kahverengi,

beşinci siyahtır. Siyah dışında hepsi ışığı geçirir. Mağazada bu

taşlardan yapılmış çok güzel hediyelik eşyalar ve biz bayanlar için

hazırlanmış harika takıları uygun fiyatla bulabilirsiniz.


GÖREME, peri bacalarının içine yerleşmiş 2000 nüfuslu bir kasaba.

Eskiler ?Gör eme!

yani ? gör emi dermiş. Gerçekten de Göremeyi gezmeden

Kapadokya gezilmiş sayılmaz. Yörede Hıristiyanlık öncesi dönemden kalan

mezar odalarını kayalar üzerinde görürsünüz. Göreme Açık Hava Müzesi

girişi yanında Meryem Ana kilisesini gezmeden müzeye girmeyiniz. Müze

alanı küçüklü, büyüklü çok sayıda kilise ile keşiş yemekhaneleri

(refektorium) ,mezar odaları, kiler ve mahsen yer alır. Manastırlarda 7.

ve 12.y.y. mimarisini yansıtan eserlere rastlanır. Düz tavanlı,beşik

tonozlu, tek veya üç apsisli,merkezi haç planlı mimariye göre yapılmış

kiliselerin fresklerinde de ikonaklasik (putkırıcılık) çağı resimleri

görülebilir. Eğer sırtlara doğru çıkarsanız Kılıçlar Vadisi ve Aktepeyi

seyredebilirsiniz. Müzedeki en önemli kiliseler; Kızlar Manastırı ( dört

kat halinde oyulmuþtur.) Elmalı Kilisesi,Azize Barbara Kilisesi (şapel:

küçük kiliseden mescide çevrilmiş), Yılanlı kilisesi, Çarıklı kilisesidir.

ÜRGÜP, Nevþehirin 20 km. doğusunda Kapadokyanın önemli yerleşim

merkezidir. Bizans döneminde Osiana (Assiana) , Selçuklularda Başhisar,

Osmanlılarda Burgut Kalesi, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Ürgüp adını

alır. Bu bölgenin en modern ilçesi olan Ürgüpte beş yıldızlı turistik

oteller, şık mağazalar, restoranlar yer alır. Ülkesel ve uluslar arası kongreler

seminerler ve uluslararası şarap festivali yapılır.

AVANOS, Nevşehirden 18 km. uzaklıkta kuzeyde yer alır. Antik adı

Venessadır. Çok sayıda çanak, çömlek atölyesi bulunan ilçede seramik

yapımına Hititler döneminde başlanmıştır. Kızılırmağın getirdiği kırmızı toprak

ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu sanatçıların

yeteneği sayesinde şekil alır. Çömlek atölyesi volkanik oluşum oyularak,

birkaç katlı yapılmış, adı ?SIRÇA, sahibi Cemil bey. Üst bahçeden içeri

girdik. Bir koridorla atölyenin olduğu alt kata indik. Burada çamur, insan

eli, gözü,sabrı ve yüreği ile şekillenme,fırınlanma,süslenme aşamaları ile

başlıyor yaşam öyküsüne. En zor kısmı süsleme, günlerce veya aylarca minik

bir fırça eşliğinde bezeniyor her parça...Her ailenin kendine ait motif

çalışması bulunuyor. Bu geniı salonda hayat bulan çamur üst katta satışa

sunuluyor. Kilden yapılan çömleği şekillerinden usta elleri izlerken, Cemil

bey bu dizeyi okudu;


?Allah seni bir parça topraktan yarattı.

Neden ondan nefret ediyorsun?

Bir parça çamur al.

Ona kendinden bir güzellik ver,

Adı SANAT olsun.


ZELVE, Göreme-Avanos a 1.5 km. mesafededir. 9. ve 13. y.y.

Hıristiyanlığın önemli yerleşim ve din merkezi olan Zelvede, Balıklı,

Üzümlü, Geyikli kiliseleri ikonaklasik dönem öncesine aittir. Kapadokyanın

en güzel manzaralarından biri ile karşılaşırsınız. Peri bacaları sergisinde

büyüklü, küçüklü konik,küt,sivri þekilli peri bacaları sanki elle yapılmış

gibi büyüleyici bir manzara oluşturur. Zelvede peri bacalarının arasında

gezerken bol sayıda hediyelik eşya alma imkanınız olur. Fotoğraf çekmek

isteyenlere harika kareler sunar. Burada peri bacaları ya tek başına ya da

birbirlerine yaslanmış durumda fotoğraf severlere poz verir. Üç güzeller adı

verilen peri bacası belki bölgede tek. Oldukça yüksek tüf sütunun üstünde üç tane şapkalı peri bacası harika görüntü sunuyor. Ona üç güzeller adını vermişler.

KAYMAKLI YER ALTI ŞEHRİ, Bölgede çok sayıda yer altı şehri (katakomb) var.

Bunlar; Özkonak, Kaymaklı, Derinkuyu, Mazı, Özlüce, Tatlarin. Zamanında

insanlar düşmanlardan kaçmak için yapmış bu şehirleri. Kapalı yer korkusu

olanların gezmemesi öneriliyor. Kaymaklı şehri, 32 katmandan oluşuyor.

Bizans kiliseleri de bu şehirde bulunmakta. Çok dar ve alçak tünellerden

geçilerek katlara iniliyor. Duvarlara tuvalet yapılmış, kutu yataklar

denilen bölmeler ve sıra yapılan alanlar vardır. 40 m. lik iletişim ve

hava bacası (şaft) bulunmaktadır. Duvarlarda mum ve yağ kandilleri koymak

için oyuklar yapılmış. Özelikle ilk giriş yeri çok dar yapılmış, düşmanlar

girmesin diye. Galeri geçişleri de çok dar, bazı yerlerden çömelerek

geçilebiliyor. İçeride çok büyük ebatta değirmen taşı bulunmakta, kapı

olarak kullanıldığı düşünülüyor. Tabii burada insanların nasıl yaşadığını,

geçimlerini nasıl sağladığını, düşmanlardan nasıl korunduğunu anlamada

zorluk çekiyor insan.

Dönüş yolunda Tuz Gölü kenarında mola verdik. Tuz Gölü üzerinde yürümek hoş

bir duygu. Biraz ilerleyince ayaklarınızın altındaki tuzların yumuşadığını

hissediyorsunuz. Uçsuz bucaksız beyazlık sizi kucaklıyor. Gökyüzünde güneş

grup halinde yavaş yavaş kayarken sağ tarafda bulunan ay sanki sizi

izliyor. Ankaraya dönerken, bu rüyanın çabuk bittiğini düşünüyordum.

Hayatta bazı şeyler vardır, kelimelerle ifade edilemez. Kelimeler aracı olsa

da onu yaşamak, hissetmek gerekir. Kapadokyada öyle bir yer. Doğanın bir

varoluş hikayesi vardır, daha sonra bu hikayeye insanın yaşam ve inanç

macerası karışır. Bu nedenle Kapadokya birkaç sayfaya sığamaz. Onu

yaşamanız, hissetmeniz, ruhunuzun derinlerinde saklamanız gerekir. Eğer

gitmediyseniz , lütfen zaman ayırın, dünyada sadece bir tane olan doğa

harikası KAPADOKYA için.....
NOT: Sizlere sadece gezdiğim yerleri aktara bildim. Daha gezilecek, görülecek

yazılacak çok şey, yer var. O nedenle mutlaka rehberle beraber gezmenizi öneririm. Ayrıca içme suyu ve yemekler oldukça pahalı.

Genellikle fiyatlar dolar kuruna göre ayarlanıyor. Gece eğlencelerine

katılmak isterseniz rehberiniz sizi en güzel mekanlara götürür.<br<

Ihlara Vadisi hakkında daha geniş bilgi için NEŞAT DEMİRin Ihlara Vadisi

ve Kaya Kiliseleri kitabından yararlanabilirsiniz.

Nurperi Ünsal

23.07.2003


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.