ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Serbest Forum (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=151)
-   -   Ölümün Adı: Çernobil... (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=563170)

Prof. Dr. Sinsi 08-24-2012 03:35 PM

Ölümün Adı: Çernobil...
 



3 nolu reaktörün kontrol panelinde görevli memurlar... Bu reaktör, 15 Aralık 2000de kapatıldı ve çevreciler derin bir nefes aldı...



Eski Sovyetler Birliğinin Ukrayna ve Beyaz Rusya sınırındaki ormanlar ve terk edilmiş köylerin bulunduğu bölge geyik, kunduz, porsuk, vaşak, bizon gibi hayvan türlerinin ve beyaz kuyruklu deniz kartalı, kara leylek, yeşil turna gibi 270 tür kuşun barındığı Avrupanın en zengin doğal yaşam alanlarından biri.

Böylesi bir biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapan yer, kuşkusuz milli park olarak korunmaya alınabilir. Ancak asıl şaşırtıcı olan, bu muhteşem doğal güzelliklere sahip alanın, 1986 yılındaki kazanın başrolünü üstlenen Çernobil Nükleer Santralının çok yakınındaki ölüm bölgesinde yer alması...

15 Aralık 2000de, 15 yıl boyunca çevreye büyük miktarlarda radyasyon yayan Çernobil Nükleer Santralının işletmedeki son reaktörü kapatıldı. Ama yaban yaşamının yavaş yavaş Çernobil yakınlarındaki boşaltılmış alana doğru yönelmesi, yaklaşan felaketin en açık kanıtı...

Bundan 15 yıl önce, 25 Nisan 1986da öğle yemeğinden çıkan bir mühendis, belki yemeğin de verdiği rehavetle, bir elektrik denemesi için, RBMK tipi reaktörün acil soğutucu sistemlerini kesiyordu. Teknisyenler, akşam üstüne doğru, reaktörün gücünü minimuma indirmişlerdi.

Amaçları, kendi gücüyle dönen tribünlerin elektrik debisini kontrol etmekti. Ancak, bu durumda, RBMK tipi grafitgaz reaktörlerinin müthiş bir istikrarsızlık kazanacağından haberleri yoktu. Uluslararası bir kaza: Radyoaktif reaksiyon…




Çernobilden yayılan radyoaktif bulut kümeleri Avrupaya doğru yöneldi ve birçok yeri olumsuz etkiledi. Dolayısıyla, besin zinciri de bu durumdan payını aldı. Bu etkinin 50 yıl sürmesi bekleniyor. Bugün bile Bavyera Ormanlarında yaşayan geyikler ve yaban domuzlarında yüksek radyoaktiviteye rastlandı. Dahası, Galler ve İskoçyadaki koyunlar için de durum aynı. 1986 yılında Avrupadaki bakanlar, bu koyunları bir süre kontrol altında tutmaya karar vermişlerdi. Araştırmalardan çıkan sonuca göre, 10 ile 15 yıl arasında durum değişmeyecek. Ancak iyi bir haber de var; doğanın kendisini yenileme mekanizması o kadar iyi çalışıyor ki, 50 yıl içinde Rusyada yetişen bir mantarı yemek çok da zararlı olmayacak.



Gece yarısı saat 1i, 23 dakika 58 saniye geçe, ardı ardına gelen iki müthiş patlama yaşandı. Santralın 1,016 bin ton ağırlığındaki damı, bir fişek gibi gökyüzüne fırlamış; ardından da, tüm gücüyle santralın üstüne düşmüştü.

İlk patlama sırasında 31 kişi hayatını kaybetmiş ve radyoaktif bulut, ağır ağır bölgenin üzerine yayılmıştı. Açığa çıkan radyasyon korkunçtu: Dünya Sağlık Örgütünün açıklamalarına göre Hiroşima ve Nagazakiye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı.

Sovyet yetkilileri, ilk başlarda felaket haberini gizlemeye çalıştılar. Kahraman itfaiye erleri, yapı içinde başlayan 30 ayrı yangınla mücadele ederken, rüzgâr radyoaktif bulutları İsveçe kadar taşıdı. Yapılan açıklamalara göre, Stockholmdeki radyoaktif kirlilik düzeyi 15 kat artmıştı.

Ukraynada da resmi yetkililer suskundu. Kiev sakinleri, Pripyata otobüs seferlerinin kaldırılmasının şaşkınlığı içindeydiler; çünkü yetkililer bu bölgeyi boşaltmışlardı. 3 Mayıs sabahı Kievdeki bir yerel gazetede, nükleer santralde yangın çıktığı haberi yer aldı. Şüpheli insanların zihinlerindeki soru işaretleri de ay-dınlanmaya başlamıştı, mutlaka bir felaket yaşanmış olmalıydı...

Kaza sırasında 13 yaşında olan Kievli gazeteci Anastasia Zanuda, Sovyet yetkililer paniği önlemeye kararlıydı. Kent çıkışında ve her köşe başında, insanların kenti terk etmesini engellemek için polisler duruyordu. Uçakta yer bulmaksa imkânsızdı. Çünkü, hepsi parti yetkililerinin çocukları için ayrılmıştı diyor.

Kazadan 36 saat sonra, insanlar Çernobilden uzaklaştırılmaya başladı. Bir ay içinde 30 kmlik çember içinde yaşayan 116.000 kişi boşaltıldı ve bunlara yeni evler verildi. Ancak, birçoğu radyasyona maruz kalmıştı bile... Çoğu gönüllü 600.000 işçi, onarım ve temizleme çalışmalarına katıldı. Yapılan ölçümlerde maruz kaldıkları radyasyon, her biri için 165 millisievertti... 10 millisievert insan için ölümcül dozu ifade ediyor.



Prypyat kentinde temizleme çalışmalarına katılan görevliler, ancak bir yıl sonra evlerine dönebildiler...



Santralde gönüllü olarak çalışanların çoğu, büyük acılar çekerek öldü. Patlamanın ilk saatlerinde göreve çağırılan itfaiye erlerinin vücutlarında radyasyon yanıkları baş gösterdi. Ağızlarında, dillerinde küçük yaralar açıldı ve yaralar tüm vücutlarına yayıldı. Birçoğu iki hafta içinde öldü; çinko kaplı tabutların içine konarak kalın beton mezarlara gömüldüler.

Bu korkunç kazaya rağmen Çernobil kapatılmadı ve faaliyetini sürdürdü. Ama bu uygulama, beraberinde birtakım kazalar getirdi. 1991 yılında 2 numaralı reaktörde yangın çıktı. 2000 Temmuzunda yoğun yağışlar sonucunda 3 numaralı reaktörü su basınca, yetkililer bu bölümü tamamen kapattılar.

Birimlerin kapatılmasına rağmen, Çernobilde güvenliğin sağlanması için sürekli bir mühendis ordusunun varlığı gerekliydi. Birimlerin kaplanmasında 250.000 ton beton kullanıldı. Böylece, 180 tonluk yüksek radyoaktivite içeren yakıt kapatılmış oldu. Şimdi, bu betonun yüzde 10luk bölümü çatlaklarla dolu.

Çatlaklardan sızan yağmur suları, boruların dayanıksızlığı, yeni bir facianın habercisi sayılıyor. Yeni bir çevre katliamına yol açılmaması için yeni bir lahit gerekiyor. Ancak bunun maliyeti 650 trilyon TL... Uluslararası bir soruna dönüştüğünden, batılı devletlerin de 2007 yılına kadar bakım ve onarım eksiklerini gidermeye gönüllü oldukları biliniyor.

Gecikmiş olsa da Çernobilin kapatılması, çevre gönüllülerini bir hayli sevindirdi. Çevreci kuruluşların çoğu, bu adımı, kıtayı nükleer güçten arındırmanın ilk aşaması olarak değerlendiriyor. Kazanın ardından İsveç ve Hollanda nükleer güçten vazgeçti, İtalya reaktörlerini kapadı.

Son olarak da Almanya, 2021 yılı itibariyle nükleer güç ünitelerini terk edeceğini açıkladı. Avrupa nükleer güçten uzaklaşırken (Fransa hariç), yeşillerin zaferinin çok da uzun soluklu olmayacağı belirtiliyor.

Avrupada güvenli reaktörler bir bir kapatılırken, Ruslar yenilerini inşa etme planları yapıyorlar ya da Çernobil tipi reaktörler üzerinde kozmetik değişiklikler amaçlıyorlar.


Kievde genç bir kız, yaşıtları gibi tiroid kanseri tedavisi görüyor.



Bu davranışları, tümüyle ticari kaygılardan kaynaklanıyor. Batı Avrupanın enerji ihtiyacının farkına varan Rusya, nükleer reaktörlerle kendi halkının enerji talebini karşılamayı, doğal gaz kaynaklarını da Gazprom yoluyla Avrupa ülkelerine ihraç etmeyi düşünüyor. Kaynaklarda, 2030 yılında bugün 29 olan nükleer santral sayısının 59a çıkarılacağı belirtiliyor.

Litvanyadaki Ignalina güç istasyonu, tipik bir Sovyet yapımı nükleer santral... Litvanyanın enerji ihtiyacının yüzde 85ini karşılıyor. Ancak, ABD Enerji Bakanlığı tarafından dünyanın en tehlikeli istasyonu olarak değerlendiriliyor.

Sovyet yapımı RBMK-1500 su soğutmalı reaktörle (dünyadaki en güçlü reaktör modeli) çalışan sant-ral, tektonik hata üzerine kurulu... Sadece 1998de, bu santralde 20den fazla kaza gerçekleşmiş. Ancak Litvanya, bu reaktörleri hâlâ kapatmamakta kararlı.

Ucuz nükleer güce olanak tanıyan RBMK tipi reaktörler Rusyada çok fazla kullanılıyor. Ancak birçoğunun elektrik sistemleri acil sinyaller veriyor. Uluslararası Atom A-jansının sözcüleri, bu tip reaktörlerin Batı Avrupa ülkelerinde kullanılamayacağını, çünkü güvenlik tertibatının çok ilkel olduğunu belirtiyorlar. Bu arada, Avrupanın Rusyaya Çernobil yerine iki yeni reaktör açması için para yardımı yapması da çok ilginç...

Uzmanlar, 5 milyonu aşkın insanın yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldığını söylüyorlar. Radyasyonun yüzde 40lık bölümü Ukrayna, Sovyetler Birliği ülkeleri ve Batı Avrupayı etkisi altına aldı. Ancak en çok mağdur olanlar, Beyaz Rusyanın fakir ülkeleri. Ülkenin dörtte birlik bölümü, 264.000 hektarlık bir alan tarım yapılamaz durumda, 485 köy ise tamamen boşaltıldı. Bir başka Çernobil mi?




Bilim adamları, Rusyanın kuzeybatısında yer alan Deniz Kuvvetlerine ait Murmansk limanının ikinci bir Çernobile dönüşebileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar. Rusyanın ekonomik çöküşüyle birlikte, donanma gemileri ve denizaltıları emekliye ayrıldı. Nükleer güçle çalışan düzinelerce araç, reaktörlerinden ve radyoaktif yakıtlarından arındırıldı. Ancak bunlar 500.000 nüfuslu kentin çok yakınında depolanıyor. Rus yetkililer bilgi vermek konusunda çekingen davranırken, Uluslararası Atom Enerji Ajansının verdiği bilgilere göre, 150ye yakın reaktör Murmanskta bekletiliyor. Sorun gün geçtikçe daha ciddi bir hal alıyor. Çünkü, Rusyanın bu başlıkları ve atıkları doğaya zarar vermeden yok edebilecek bir bütçesi yok. Moskovadaki yetkililer, bu durumdaki nükleer maddelerle ilgili kaygının yersizliğini savunuyorlar. Sorumluluğun Rus hükümetinde bulunduğunu ve bu durumu kaldırabilecek güçte olduğunu iddia ediyorlar.



Uzmanlar, 5 milyonu aşkın insanın yüksek düzeyde radyasyona maruz kaldığını söylüyorlar. Radyasyonun yüzde 40lık bölümü Ukrayna, Sovyetler Birliği ülkeleri ve Batı Avrupayı etkisi altına aldı. Ancak en çok mağdur olanlar, Beyaz Rusyanın fakir ülkeleri. Ülkenin dörtte birlik bölümü, 264.000 hektarlık bir alan tarım yapılamaz durumda, 485 köy ise tamamen boşaltıldı.

Çernobilin insanlar üzerindeki etkisi de korkunç… Temizleme çalışmalarına katılan gönüllüleri temsil eden Çernobil Sendikası, kaza sonucu ölenlerin sayısının 15.000i bulduğunu ve yaklaşık 50.000 kişinin de sakat kaldığını belirtiyor. Sendika başkanı Viaçeslav Grişinin verdiği bilgilere göre, 1991 yılından bu yana mağdurların sayısında 12 kat artış görülmüş.

Dahası, katlanarak artmaya da devam ediyor. Ukrayna Sağlık Bakanlığı, üçte birini çocukların oluşturduğu 3,5 milyon kişinin ciddi rahatsızlık-larla pençeleştiğini açıkladı. Çernobilin çevre yerleşimlerindeki kanser hastalarının oranı, ulusal ortalamanın on kat üzerinde.

Kazadan bu yana, Ukraynada tiroit kanserine yakalananların sayısı yine on kat artmış. Birçok bilim adamı, kazanın etkilerinin yeni yeni çıktığı konusunda aynı kanıyı paylaşıyor. Çünkü, radyasyon sinsice zarar veriyor ve olaydan 10 yıl sonra tanımlanamayacak hastalıklarla ortaya çıkıyor. 20 yıl sonra bile kötü huylu tümöre ya da tiroit kanserine yol açabiliyor.

Uluslararası Kanser Araştırmaları Derneğinden Dr. Elisabeth Cardisin önderliğindeki Dünya Sağlık Örgütü bilim adamları, Beyaz Rusyadaki Gomelde, kaza günü dört yaşın altında olan çocukların yüzde 36,4ünün tiroit kanserine yakalandığını açıkladılar.

Radyoaktif Kızıl Ormanda bulunan fare kalıntılarının genetik değişime uğradıkları görüldü.



Beyaz Rusyada yaşayan kadınların yaşam süreleri 74 yıldan 58e inmiş durumda. 9 yıl içinde sakat doğan çocuk sayısı yüzde 20lere ulaştı. Beyaz Rusya Sağlık Bakanlığının verdiği bilgilere göre, ülkedeki çocukların yüzde 29u kronik hasta. Çoğu uzman, bu durumdan Çernobili sorumlu tutuyor.

Ukraynalı bilim adamı Dr. Georgiy Lisiçenko, Dinyeper Nehrindeki radyoaktivite düzeyi konusunda yetkilileri uyarıyor. Bu nehir, Kievde ve ülkenin pek çok yerinde 30 milyon insanın içme suyunu karşılıyor; bunun yanı sıra, tarlalarda sulama amaçlı kullanılıyor.

Sadece insana değil, doğaya verdiği zararlar da çok ürkütücü. Radyasyon 1.500 dönümlük ormanı yok etmiş durumda. Bazı tür hayvanlar ya yok olmakla yüz yüze ya da genetik değişikliklere uğramış. Örneğin fareler arasındaki farklılık ürkütücü boyutlara ulaşmış.

Bu nedenlerden dolayı bilim adamları, Çernobil kazasının etkilerinin uzun dönemde araştırılması ve önlemler alınmasından yanalar. Bu kazanın, önümüzdeki yıllarda da insan yaşamını olumsuz etkileyeceği çok açık. BM Genel Sekreteri Kofi Annan, 2000 yılında yayımlanan BM Çernobil Raporunda, 3 milyon çocuğun tedavi görmesi gerektiğini ve birçoğunun ana karnında öleceğini vurgulamıştı.

Daha kötüsü, 7,1 milyon insanın gelecekte ciddi sağlık sorunları yaşayacağını belirtmişti. Korkunç patlamayla yayılan radyoaktivitenin etkilerinin tamamını 2016 yılına kadar anlamak biraz zor. Kofi Annana göre, daha kötüsü gelmek üzere...
Kaynak: focusdergisi.com.tr


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.