![]() |
Hafız Post
HÂFIZ POST ( 1630?- 1630 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler 1694) 1694 yılı olayları, ölümler, doğumlar ve diğer önemli gelişmeler Üsküdar'da doğmuştur, Anadolu yakasında, Kocaeli Yarımadasının batı kesiminde yer alır, Üsküdar İlçesi, doğuda Ümraniye, güneyde Kadıköy ilçeleri, batı ve kuzeybatıda İstanbul Boğazı, kuzeyde de Beykoz İlçesine komşudur. İlçe bu sınırlar içinde 35 kmlik bir alan kaplar. Batısı denizdir. Kırsal yerleşmesi olmayan Üsküdar İlçesi, 52 mahalleden oluşur. 1918 ve 1924de ayrı vilayet yapılan Üsküdar, 1926daki yönetsel düzenlemeler sırasında ilçe yapılarak İstanbul Vilayetine bağlandı. İstanbul'ludur. Asıl adı Mehmed, mahlası Hâfız, Post ise lâkabıdır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 1630 civarında bir tarih olduğu tahmin edilmektedir. Esad Efendi'nin ifadesine göre "Post" lâkabı kendisine, vücudunun baştan ayağa kadar gür ve sık kıllarla örtülü olmasından dolayı verilmişti. Mûsikî tarihimizin bazı kaynaklarında adından Tanburî Mehmed yada Mehmed Çelebi olarak söz edilir. "Hâfız Post'un babası bir imamdı;fakat, kâmil-i devran bir imam. Bu yüzden İmam-zâde Hâfız Post diye de anılır. "Çok iyi bir öğrenim gördüğü, genç yaşında hâfız ve Hacı olduğu biliniyor. Sultan IV. Mehmed döneminin bu büyük ustası klâsik mûsikîmizin en dikkate değer siması, mûsikî geleneğimizi büyük bir başarı ile Itrî'ye ulaştırmıştır denebilir. Saray'da yapılan fasıllara sazı ve sesi ile katılmış, bütün çağdaşları gibi Selim Giray Han'dan yardım ve ilgi görmüş, bu sanat sever devlet adamının tertip ettiği edebiyat ve mûsikî toplantılarına katılarak sanatkâr kişiliğinin gelişmesini sağlamıştı. Gençliğinde resmi görev almamış, son zamanlarına Divan hocaları zümresine katılmış, daha sonra Bîrun Kâğıt Eminliği'ne getirilmişti. Nihayet 1694 yılında vefat ederek Karacaahmed Mezarlığı'nda, Divan şairi Nabi'nin mezarının yanıbaşında toprağa verildi. Ölümüne o dönem şairlerinden Fennî, "Çergehte eyleyüb âhır karar Postu şîr-i ecel çâk eyledi" Itrî ise, "Dedi Itrî Hâfız'a mevâ ola ya Rab cinan" demişlerdir. Türk güzel sanatlarının önemli bir kolu olan Hat sanatına da merak etmiş, çağının değerli hattatı Tophaneli Mehmed Efendi'den Taliyk, Sülüs, Nesih türü yazı meşk ederek "icâzet" almıştı. Mustakî-Zâde Sâdeddin Efendi, Tuhfe-i Hattatin adındaki eserinde Hâfız Post'un "hüsn-i kitâbet ve imlâ" ile ünlü olduğunu söylemektedir. Nitekim , "Hâfız Post Mucmuası" adı ile bilinen eserini Taliyk hattı ile yazmıştır. Bununla birlikte hattatlığı mûsikîşinaslığı kadar başarılı değildir. "Şair tezkireleri Hâfız Post'un güzel şiirleri, rağbet kazanmış sözleri ve tarih söylemekte hayli mahareti olduğunu yazar. Divan nazmının mühim simalarından biri olan meşhur Nailî'nin talebesinin bu güzel şiirlerinden , rağbet kazanmış sözlerinden ancak yedi mısra var. . . Şüphesiz bunlar onun edebî şahsiyeti hakkında bir hüküm vermemiz için yeterli değildir. Yalnız bu büyük bestekârdan bir hatıra olarak şu dört mısraı nakledelim: Leblerin yâdına dil âlemde rüsvâdır gider Kâkülün fikri kara başıma sevdadır gider Gül yüzün şevkiyle ol gonce dehanı her seher Hâfız-ı şûride bülbül gibi şeydâdır gider" Görüldüğü gibi bu şiirin çağına göre oldukça duru bir dili vardır. Nâili'nin edebî çevresinde yetişen sanatkâr, bu bilgilerin yanı sıra Arapça ve Farsça öğrendi. O da hocası gibi Halvetiyye tarikatına mensuptu. Çağdaşı olan bazı şairler gibi, halk şiirinden kaynaklanan bir ilhamlâ âşıkhane şiirler de söylemiştir. Buna hece kalıpları ile söylenmiş şu güzel şiir bir örnektir: Sana dil vereli bir dem Şad olmadı mahzun gönlüm Hasretinle geçti ömrüm Şad olmadı mahzun gönlüm Gussadan hatırım mahzun Didelerim oldu pür hûn Ettti aşkın beni Mecnûn Şad olmadı mahzun gönlüm Açıldı lâleler, güller Feryad eyledi bülbüller Gûşade oldu hep diller Şad olmadı mahzun gönlüm Mûsikîye genç yaşında başlayarak kabiliyet ve yeteneği mûsikî, şiir , hattatlık gibi muhtelif güzel sanat şûbelerinde kendini gösteren Hâfız Post'un asırlar arasından süzülüp gelen şöhretini, onun mûsikîşinaslığı, bestekârlığı temin etmiştir. Mûsikî üstadı kendi ifadesi ile (pîr-i cihandide Kasımpaşa'lı Osman Efendi)'dir. Bu zat hakkında Esad Efendi'nin mûsikîşinaslar tezkeresinde şu sözler var: (Üstadlık tarikatının pîri, ehliyet vadisinin rehnüması olub bir çok mûsikî üstadının üstadı olmuştur. )İşte Koca Osman'ın ehliyet vadisindeki rehnümalığı, Hâfız Post'un da mûsikîye olan istidat ve kabiliyetini açtı, genişletti ve onu devrinin en büyük üstad ve bestekârı mertebesine yükseltti. Kasımpaşa'lı Osman Efendi'den sadece mûsikî dersi almakla kalmadı;hocasının engin kültüründen her yönü ile yararlandı. Tanburî ve hanendeydi. Esad Efendi onun sesinin güzel olmadığından söz ederse de Safaî, okurken (bülbülleri susturduğunu)söyler. Evliya Çelebi ile Mustakîm-zâde de aynı kanıdadır. Tanbur çalmasını Selim Giray Han'dan öğrendiği sanılmaktadır. "Hâfız Post dinî ve lâdinî mahiyette yüzlerce eser bestelemiştir. İlahilerinden başka yalnız Murabba Beste, Semaî, Nakış, Şarkı şeklinde besteledikleri bin'e yaklaşır;fakat, elimizde bulunanlar sekiz-on parçayı geçmez, Klâsik mûsikî repertuvarımızın en güzellerinden olan bu eserler, onun bestekârlıktaki maharet ve ince duygusunun en parlak delilidir. . . . Bu eserler Rast makamındaki, Biz âlûde-i sagar-ı bâdeyiz Anın çün leb-i yâre dildâdeyiz güfteli Nakış Semaî ile, Gelse o şuh meclise naz-ü tegafül eylese Güftesiyle başlayan aynı makamdaki Yürük Semaî'yi hatırlatmak bile bu vadideki kabiliyet ve muvaffakiyetini anlatmaya yeter. " Kendisinden öncekilerine göre eserlerinde bir yenilik ve hareketlilik vardır. Güfte seçmekteki titizliği ve şiirlerin sanat değerinin yüksek oluşu, iyi bir edebiyat kültürünün olduğunu gösterir. Özetle Hâfız Post klâsik mûsikîmin şekillenmesine, formlaşmasına büyük katkıda bulunmuş bir bestekârımızdır. Bugün elimizde Tevşih, Durak, Beste, Ağır Semaî, Yürük Semaî olmak üzere on eseri bulunmaktadır. Özellikle dinî eserlerinde "İlâhi bir neşvenin şen duyguları hakimdir. " Hâfız Post'un Divan, Tasavvuf, Âşık ve Halk edebiyatının her tür şiir şekline beste tapmış olması dikkat çekicidir. Beste tekniği açısından da eşşiz bir başarıya ulaşmıştır. Yazma mecmualardaki kayıtlara bakılırsa, büyük formda olanlardan çok halk zevkini okşayan, nisbeten daha kısa eserler unutulmaktan kurtulmuştur. Dinî eserlerine Halvetî şairlerinin , özellikle Niyazî Mısrînin şiirlerini seçmiştir. Yaşadığı çağda ve daha sonraki yüzyıllarda ünü yalnız Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kalmamış, bütün İslâm ülkelerine yayılmıştır. Mûsikîmize büyük hizmetleri geçmiş bu değerli insanı saygıyla ve rahmetle anıyoruz. Hazırlayan:Tâhir AYDOĞDU Kaynak:Türk Mûsikîsi Tarihi. . . . . . . . . . . . . . . . Dr. Nazmi ÖZALP İstanbul, Marmara Bölgesi'nde il ve Türkiye'nin en büyük kenti. Tarih boyunca çeşitli imparatorluklara başkentlik yapan, 133 milyar dolarlık yıllık üretimiyle Dünyada 34. sırada yer alır. Türkiye'nin kültür ve finans merkezidir. İstanbul, 41° K, 29° D koordinatlarında yer alır. Marmara kıyısı ve İstanbul Boğazı (Boğaziçi) boyunca, Haliç'i de çevreleyecek şekilde Türkiye'nin kuzeybatısında kurulmuştur. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.