ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Aşk & Sevgi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=388)
-   -   Gidişin Bir İntihar Bende (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=53126)

hayko26 07-22-2008 05:35 PM

Gidişin Bir İntihar Bende
 

Bir gün söz bitti

Yorgun kuslar gelip gitti aramizdan

Hiç farketmedik...

Gök de gitti

Kalakaldik...

içimizde bulutlar...

Çoktandir, kendime yorgunum

Bir de sana

Yagdi yagacak bir bulut gibi

Yüzümde hüzün...

Ç
içeklere su ver.

Disari çik

Dostlara merhaba de

gibi siradanliklar...

bütün gün açik kalan bir kapi

Yüregim bir baska açilir Akdeniz’e

dellenir baliklar,martilar

pesinden gelir...

-daha bir severim seni-

Duyarim
içimde, bir sarmasik gibi büyüdügünü...

sen çocuktun

sevdamla ben büyüttüm seni...

Oysa

Siradan seyler söylüyoruz artik.

Bir suyun kugu boynunu vurmak gibi

Her aksam yeniden o hüznü duymak...

Su ve hüzün

Hüzün ve yüzün

ak

Kagitlar kadar ak

Bir sevdanin

Kugu boynunu vurmak...

Yüzünde zamansiz o açan nergis

Gecikmis zamanlarin telasi

Uçurum ellerinde açan günesler...

Kaç kus sürüsü kaçirdi ellerim

Kaç bahar.......

Yüregim bir sevdaya düsük yapti

Yüzün

Yüzünde bir yediveren zulüm

Bir yaprak dökümü...eylülsüz..

Derin bir hüzün kokardi koynunda...

Aska küsmüs kadinlar gibi

Kendi bedeninden utanirdi

Yarim kalan sevismelerde...

Bir ölümün solgun alfebesiydi...

Eski aliskanliklarina bagli bu kent gibi

Tutuksun kendine.

Paramparça uçurum yüzüne düsen

(kendi geçmisin...)

alip basini gidecektin

birikti durdu uzak kentlerin özlemi.

-ne burda ne ordaydin-

(aldigin yaralarla kaldin...)

hep unutmak istediklerindi hatirladiklarin...

gözgöze gelmekten

kaçtigin

çilginligin

aykiriligin

kaçinci senfonisi

ironik...

oysa senin dilinde unutulmus bir nihavent sarki

kedehinde delilige davetkar rakin...

geceye sigmiyorsun

yüregin isyan

yüregin tekbasina...

tekbasina kalabaligin...

artik

bir dili geçmis zamansin

hangi isyani yazacaksin,

kediler senfonisine...

af bekleme kendi sürgününden

bir nebze dur

kendi infazinin seyircisi ol...

o yalnizlik katarina

ilk bindigin yerdesin hala

hala sevdalisin...

anlamin çok ötesine düstü söz..

gücenik

ken

di

ne...

eskimis bunca yorgunlugu sevmelerin...

-bir sevgi nasil asildi boydan boya-

gün mü gece mi hangisini

vurusun sirtina

yalnizligin kiyilarinda

kendimi giyindim

atesler yaktim

dagbaslarima

korkularima Akdeniz’i örtündüm

korkuya konustum

sonra sustum

Ölümüme...

...yoksun iste...yoklugun yanginlarimi suluyor

ve eskiyor alnim bir martinin telasli gölgesinde

sarkilarim simdi yarali yilgin beklemelerde

ki kapilar kapanali çok oldu soluksuz iklimleimize...

hep yargiliyor, o uzak kalabaliklar

"müebbed hükümlü" kiliyor bizi

kaçmak daha bir tutsakligim oluyor

infazimiz

ki aci zehir bir yesil...

yesiller de tutsak gayri

yanlis nisan alislarda, tetik çekislerden...

gün sayilmamali gidenin ardindan

eger vakit incelmisse

ve karar gitmekse...

ayriliklarda yüzün bir uçurum

siste bir gemi.batarsin , gitme...

yüzün okyanuslara açilma sevasinda

çekip gitme...

yürü git...yürü git

kendimden yeni bir eylül çikaririm belki

uçurumsuz...

nasil olsa gidisin de intihar bende...





Zaman nasılda bölüyor bizi...
eksiklerimizi çıkarıyor...
kalanlarımızı toplayarak...
hatırlıyorum...
soğuktu denize karşı bir yerdeydik...
seninde benim gibi nefesinde buğu izleri vardı...
fincan tütüyordu gözlerinde..
sütlü çayının şeker kıvamını anlatıyordu soğuk üşümelerimiz...
gözlerin büyüyordu..
gidişin yüksek sesli bir intihar bende diyordun...
gidişin kuğuların boynuna ihanet..
oysa çarşılarda poşete sarılı tahrip gücü yüksek bir bomba gibi
sebeblerimi söyleyemedim sana...
çünki korunaklı bir alanda fünyeyle imha edilmiş yanlarımdı onlar az evvel...
bir yerlerde adresini unuttuğum evleri aramak gibi bir şeydi...
çekip gitmek....
yürümek...
yine olanlar oldu...
yazdığım yazıdan aklımda kalanlar iki mısrayı geçmedi..
yine olanlar oldu ve ben yazdıklarımı kolu dokunmuş bir gömleğin kahve lekesi gibi kaybettim...
kaybettim...
kaybetmeyi göze almışken
kaybetmeye alışkın yanlarımda isyana çıkıyor şimdi..
bölüneceğiz korkusu içimde...
tiktakları şarşörlü bir asker zaman..
zaman...
nasılda böldü bizi..
eksiklerimizi çıkararak..
kalanımızı sağa sola dağıtarak..
sen hala benden sende kalan yanlarımı istiyorsun..
ikimizi ikiyle çarparak...
yüksek sayılarla eşitliyorsun bizi..
aklım öyle karışıkki..
ayağa kalksam hangi şarkıyı söyleyeceğim acaba.?
bilmiyorum..
sen telefon ettiğinde yoldaydım ben..
alışverişten döndüğümü söylüyordum sana..
eve doğru gideceğimi..
tutuk kelimlerim incitmişti seni..
zamanın bir cinayet olması incitmişti...
kırılmıştın..
beklemiştin beni..
ama benden çok uzakta biryerlerdeydin..
beklemiştin beni..
hiç girmediğim sokak aralarında..
siyahla beyaz birbirine karışırmı bilinmez..
sen geceyi sabah,a çalmıştın..
ellerinde renklerden arta kalanlar..
sen telefon ettiğinde ben yoldaydım..
sen incindiğini söylediğinde, kırıldığını anlatmaya çalıştığında ve uzak bir yerlerdeyken..
bir daha çağırırsam geleceğini söylüyordun..
söz
gücenikti
kendine..
sen incinmiştin...
beklemiştin beni....
ben tutuktum..
söz gücenmişti kendine..
ben bir yerlere kedilerin senfonisine hazırlanıyordum..
kendi isyanımı yazmaya alıştırıyordum kendimi...
oysa sen telefon ettiğinde yoldaydım ben..
kendi infazımı seyrediyordum sokakta cellatın gözlerine bakarak..
af bekliyordum kendi sürgünümden kendime, yalnızlık katarına bindiğim yerdeydim hala ve..
kalabalıklar müebbet hükümlü kılıyor beni..
kalbimde bir çarpıntı..
gecenin insan yüzünde oynaşan sesi...
korkuya batan adamlar...
adres değiştiren silah kaçakçıları..
bir telefondan bir telefona kırmızı ihbarlarla tetik üstündeki yeraltı gölgeleri..
kalabalıklar müebbet kılıyor BİZİ ..
artık sen sen değilsin bende ben değilim...
hala sen ben,miyim bilmiyorum..
ve hala ben sen,misin..
hala bizi koruyabiliyormuyum yoksa çoktan ihbar ettimmi onuda bilmiyorum..
aklımdaki her kelime şişenin içinden çıkıyor bulanık...
aklımdaki her söz kendisiyle çarpışıyor savaşıyor..
kendimde bir savaş..
oysa ben senin gözlerinde yorgun bir general olmak isterdim..
sen beni kendi rejimimden olmayanlarla bıraktın...
asacaklarını bile bile..
gelme;
gelme bana hırsızların işe gitmek için kadınlarını her gece son defa öpüp gittikleri saatlerde..
gelme elindeki fincanla..
çalma zilimi..
bir tutam tuz daha isteme benden içimdeki yarayı güzelleştiremiyorum..
belki herşey anlamıyla kalmalı..
tıpkı kırılan bir kolun içinde kalan kemik gibi..
koşarken düşüp dizleri kanayan kan sızan haylaz bir çoçuk gibi bırak sadece kabuk tutsun..
yoldan geçen bir kadın ağladığımı duyup öpsün yaramı geçer desin...
ve ben daha sonra bu kabuğu koparıp atabileyim yara hiç acımadan..
ve yara hiç bir iz bırakmasın bacağımda...
sadece aklımın bir köşesinde ince bir çizik..
el yordamıyla bulunan bir sızı olarak kalsın..
senden gitmeni ben istemiyorum..
istemesemde zamanı gelince gideceksin sen..
hiç olmazsa zaman hala iyilikle bakarken gözlerime..
hiç olmazsa diyorum hala zamanım varken..
kendi bacağıma kendim sürteyim bu kırık cam parçalarını..
kendim kanatayım..
yoldaki kadınlar öpsün yaramı güzelleştirsin...
tutunmasın gözyaşlarına yağmur damlalarının çatıdaki raksedişleri..
yıpranmış nevresimler gibi terastaki rüzgarlı havaların bir çamaşır ipiyle..
düşüncelerimin yalpalanışı hırpalanışı bu hiç bilmeyeceğin..
denizlerin şarkısını dinlemek istiyorum tek başıma..
boşluklarımı tekmelemek...
kendime olanımda yitti sen giderken...
artık aynalar yumruklarını sıkarak bakacak gözlerimin içine..
sen aklındakileri bana söyleyememiş olmanın...
daha söyleyecek çok şeyinin olduğunu hatırlatacaksın sürekli..
ben savaşın ortasında gözlerini bir bez parçasıyla kapatıp kurşuna dizdireceğim
kendi askerlerimi kendi tüfekleriyle..
ben gözlerimi kapayacağım ..
gözlerime denizler girecek..
aralıklı nefeslerimden denizin müzikleri...
bir çoçuğun elindeki kırılmış oyuncak neyse ..
sende öylesin şimdi bende..
asla yatağıma almayacağım seni..
gittiğim her yere almayacağım..
artık bir sevdanın esmer tenli göğüsleri hangi ağlayışları emzirir bilmem..
suskunluklarımızı..
sarhoşluklarımızı..
yaşadıkça anlamsızlıklarımızı??..
sen bir başkasının koltuk altına sıkıştırdığı bir gazete gibi yürürken caddede...
sen bir başkasıylayken...
ben kendime ucuz intiharlar seçeceğim...
sen kendini akdenize sevdirme çabalarında olacaksın..
pencerelerinden içeriye alma çabası çırpanacak içinde...
oysa ..
ikimizde biliyoruzki sahil kenarındaki tüm martılar komalık oldu...
sen kendini akdenize sevdirme çabalarında olacaksın..
benim gözlerime girecek deniz..
boğulacağım....
garip tasarılarını kurduğum intiharlardan bir gerdanlıkmış gibi...
bilirsin tasarlanmışıda olur intiharların...
kendi sürgünlerinde..
kendi esirleri kendi darbeleri kendi ayaklanmaları kendileri..
oysa ben senin gözlerinde ihtilalden yeni çıkmış sakalı isyan büyümüş genç bir general gibi yorgun olmak isterdim...
sen beni benimle olmayanlara teslim ediyorsun...
öldüreceklerini bile bile...
sorgucular yerine sen giriyorsun gözleri kapalı penceresiz odalara...
sorgularımda sen varsın...
sigaralar söndürmüyorsun yüzümde...
ben içiyorum içerdeki dumanları...
ne tuhaf değilmi..??
bir kuğunun cinayeti bu...
benim işlediğim...
bir telefonla faaliyetlerini üstlenen örgütler gibi telefonda söylüyorum bunu sana..
sen siyah atlarını kamçılıyorsun rüzgara karşı...
acelesin, telaş, az evvel şişenin içinden çıkan gibi bulanık bir görüntüsün..
sesinden bir kaç mısra....
sesinde bir şarkının kısa alıntısı...
hangisi bahar... ilkmi.? sonmu.?
hangisi ortası başlangıcın yazmı.?kışmı.?
tırnaklarımın içinde birikecek kan sızıntıları kan pıhtıları...
ne kötü birini daha yüreğinden tırnaklarınla kazımak...
insan ne yapıyorsa kendine yapıyor derdi annem ne haklıymış..
ne doğruymuş babam susunca konuşulması gerekene gerek kalmaz demeleriyle..
öyle biçimlendiki herşey terkedişlerimmiş gibi sevdaları..
en anlamlı yerlerinde en sevdalı...
tüm kapılar açıktı...
öyle üşüdümki...
ciğerlerim buz tuttu ve kırıklarıyla acıtıyor canımı nefes alışlarım..
sen en karanlık köşelerimdesin hala...
gözlerimin girdiği karanlık köşelerde...
şimdi git mutlu bir hayatın olsun..
gideceksin..
ben git demesemde birgün gideceksin..
o gidiş bugün olsun..
"çünki bugün söz bitti..
dileklerin anlamların kendine kendinle barışık ol...
bende kendimi ...
kendime susturacağım...
düşüncelerimi astıracağım..
düşüncelerimin gölgelerini..
yakasız beyaz gömlekler dikeceğim kendi infazlarıma...
bilirsin..
kolalı yakalı gömleklerle çıkılmaz idam sehpasına..
sen aradığında ben uzaktaydım..
sen uzaktaydın...
birgün söz bitti..
gidiyorsun..
camlar buğu yapmayacak bil her yerine yazılar yazacağım..
-ki çoktan taşındım kendi penceresiz odalarıma..
git..
çekip gitme...
yürü git...yürü git...
kendimden yeni mevsimler çıkarırım belki..
nasılsa gidişin.....

Bilinmiyor


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.