![]() |
Patolojik Ego
http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg Patolojik Ego Aldığı biçim ne olursa olsun, geniş anlamda ego patolojiktir. An*tik Yunan kökenine baktığımızda, bu terimin egoya uy*gulandığında ne kadar uygun düştüğünü görürüz. Keli*me, normalde bir hastalığı tanımlamak için kullanılma*sına rağmen, aslında acı çekmek anlamına gelen "pathos" kelimesinden türemiştir. Egonun tutsağı olan kişi, başkaları üzerinde yarattığı acıyı görmez, acı çekmeyi herhangi bir duruma verilecek en doğru tepki olarak görür. Mutsuz*luk, egonun yarattığı salgın bir zihinsel-duygusal has*talıktır. Gezegenimizin çevre kirliliğine eşit bir miktara sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Öfke, endişe, nefret, kırgınlık, hoşnutsuzluk, kıskançlık gibi davranışlar, olumsuz olarak algılanmaz, tamamen yanlış değerlen*dirilir. Bütün olumsuzlukların, başka biri, ya da bir dış etkenden kaynaklan*dığı iddia edilerek, kendisini haklı çıkarır. "Acım için seni sorum*lu tutuyorum." Egonun söylediği şey budur. Ego, bir durum ve o durum hakkındaki kendi yorumu (tepkisi) arasında bir ayırım yapamaz. "Ne kötü bir gün," diyebilirsiniz ve bunu yaparken, soğuk, rüzgâr, yağmur ya da tepki verdiğiniz her neyse, aslında kötü olmadığı*nı anlamazsınız. Onlar her nasılsa öyledir. Asıl kötü olan tepkiniz, içsel direnciniz ve o direncin yarattığı duygudur. Shakespeare'in dediği gibi, "İyi ya da kötü di*ye bir şey yoktur; sadece düşünce onu isimlendirir." Da*hası, egoyu güçlendirdiği için, aslında ego acı çekmek*ten ya da olumsuzluklardan hoşlanır. Örneğin, öfke veya kırgınlık, ayrılık duygusunu vurgu*ladığı için egoyu fazlasıyla güçlendirir ve başkalarının farklılığını vurgularken, "haklı olmak" gibi bir zihinsel kale yaratır. Bu tür olumsuz düşüncelerin, vücudunuzun içinde yarattığı fizyolojik değişimleri gözlemleyebilseydiniz, kalbin çalışmasını nasıl zorladığını, sindirim ve bağı*şıklık sistemlerini nasıl zayıflattığını görebilseydiniz, bu tür durumların gerçekten de patolojik olduğunu, zevk de*ğil, acı çekmek anlamına geldiğini kolayca anlardınız. Olumsuz bir durumda olduğunuzda, içinizde o olum*suzluğu isteyen, onu zevk olarak algılayan ya da istedi*ğinizin o olduğuna sizi inandıran bir şey vardır. Aksi takdirde, kim olumsuzluğa takılı kalmak, kendilerini ve başkalarını üzücü durumlara sokmak, kendi vücu*dunda hastalık yaratmak ister ki? Dolayısıyla, içinizde bir olumsuzluk hissettiğinizde, içinizde bundan zevk alan bir şeyin varlığını fark ederseniz ve he*men egonun farkına varmaya başlarsınız. Bu olduğu anda, kimliğiniz egodan farkındalığa kayar. Dolayısıyla ego zayıflar, farkındalık güçlenir. Eğer olumsuzluğun ortasında "Şu anda kendi acı*mı kendim yaratıyorum," diyerek farkına varırsanız, şartlanmış egosal durumların ve tepkilerin sınırları*nın ötesine geçmeye başlarsınız. Böylelikle farkında*lık sayesinde, size gelecek sonsuz olasılık için kapıyı aralamış olursunuz; o zaman herhangi bir durumla başa çıkmak için daha zekice yollar bulabilirsiniz. Mutsuzluğunuzu aptallık olarak tanımladığınız an*da, kendinizi ondan özgür kılarsınız. Olumsuzluk, ze*ka değildir, daima egodur. Ego akıllı olabilir ama ze*ki değildir. Akıllılık kendi küçük hedeflerini izler, ze*ka ise, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu büyük resmi görür. Akıllılık kişisel çıkarlara hizmet eder ve son derece dar görüşlüdür. Çoğu politikacılar ve işadam*ları akıllıdır, ama çok azı zekidir. Akıllılık sayesinde elde edilen şeyler, kısa ömürlüdür ve daima zaman içinde kendi sonlarını getirirler. Akıllılık bölücüdür; zeka birleştiricidir. Arka plandaki mutsuzluk Ego ayrılık yaratır ve ayrılık da acıya yol açar. Ego bu yüzden açıkça patolojiktir. Öfke, nefret ve benzeri duygulardan ayrı olarak, olumsuzluğun daha gizli bi*çimleri de vardır, sabırsızlık, sinirlilik, endişe ve bık*kınlık gibi. Çoğu insanın içsel durumunu biçimlendi*ren arka plandaki mutsuzluğu bunlar oluşturur. On*ları fark edebilmek için son derece uyanık olmanız ve an'da yaşamanız gerekir. Bunu yaptığınızda, uyan*maya başlarsınız ve zihnin yanlış tanımlamaların*dan uzaklaşırsınız. Bu, sık sık gözden kaçırılan ama son derece yaygın olan olumsuz bir durumdur. Size de tanıdık gelebilir. Sık sık geri planda kalan bir kırgınlık olarak tanımla*nabilecek belli belirsiz bir hoşnutsuzluk hissediyor musunuz? Birçok kişi, hayatlarının büyük bölümünü bu durumda geçirirler. Kendilerini o kadar onunla ta*nımlamışlardır ki, geri adım atıp, düşüncelerini tekrar gözden geçiremezler. Bunun temelinde, bilinçaltı inançlar ya da düşünceler yatar. Bu düşünceleri düşünme şekliniz, uyurken rüya görmeniz gibidir, o düşünceleri düşündüğünüzün farkında olmaz*sınız; tıpkı rüyadayken rüya gördüğünüzün farkında olmadığınız gibi. Size arka plandaki mutsuzluğu destekleyen en yay*gın düşüncelerden bazılarını vereceğim. İçeriklerini ayırdım ama yapıları olduğu gibi duruyor. Bu şekilde daha belirgin olacaklardır. Hayatınızın arka planında bir mutsuzluk olduğunu hissettiğiniz her seferinde (ya da ön planında), aşağıdaki düşünce kalıplarının, hangi*lerinin uygun olduğunu inceleyin ve kendi özel duru*munuza göre içeriklerini kendiniz doldurun: "Huzurlu (mutlu, tatmin, vb.) olabilmem için, önce hayatımda olması gereken bazı şeyler var. Bunun henüz olmaması beni üzüyor. Belki de bu üzüntüm sayesinde sonunda olur." "Geçmişte olmaması gereken bir şey oldu ve bu beni çok üzüyor. Eğer o olay olmasaydı, şimdi huzurlu ve mutlu olacaktım." "Şimdi olmaması gereken bir şey oluyor ve huzurlu olmamı engelliyor." Bu bilinçaltı düşünceler genellikle bir kişiye yönelti*lir ve "oluyor," bu durumda "yapıyor"a dönüşür. "Huzurlu olabilmem için bunu ya da şunu yapman gerek. Bunu henüz yapmadığın için sana kırgınım. Bel*ki kırgınlığım sayesinde artık bunu yaparsın." "Geçmişte yaptığın (ya da yaptığım), söylediğin ya da yapamadığın bir şey, şimdi mutlu olmamı engelliyor." "Şimdi yaptığın ya da yapamadığın bir şey, mutlu ol*mamı engelliyor." Mutluluğun sırrı Yukarıdakilerin hepsi gerçeklikle karıştırılan varsa*yımlar, incelenmemiş düşüncelerdir. Sizi şimdi huzurlu olmadığınıza ya da olamayacağınıza inandırmak için egonun kurguladığı hikâyelerdir. Huzurlu olmak ve kendiniz olmak, aslında aynı şeydir. Ego der ki: Belki gelecekte bir gün, huzurlu olabileceğim; eğer bu, şu ya da o olursa, bunu ya da şunu elde edersem. Ya da şöyle der: Geçmişimde olan bir şey yüzünden asla huzurlu olamayacağım. Eğer başka insanların hikâyelerini din*lerseniz, şöyle bir başlıkla karşılaşırsınız: "Şimdi Ne*den Huzurlu Olamıyorum." Ego, huzurlu olmak için tek fırsatınızın şimdide olduğunu bilmez. Ama belki de bili*yordur ve sizin de keşfetmenizden korkuyordur. Sonuç*ta huzur, egonun sona ermesidir. Şimdi nasıl huzurlu olabilirsiniz? Şu anla barış yapa*rak. Unutmayın, hayat oyununu sadece "şimdi"de oyna*yabilirsiniz. Başka bir zaman ya da yer olamaz. Şu anla barış yaptığınız anda, neler olduğunu görün, neler yapa*bildiğinizi veya ne yapmayı seçebildiğinizi ya da hayatın sizin sayenizde neler yaptığını görün. Yaşam sanatını özetleyen, bütün başarıların ve mutluluğun sırrını veren sadece üç kelime var: Yaşamla Bir Olun. İnsanın yaşam*la bir olması, şimdiyle bir olmasıdır. O zaman aslında ha*yatı yaşamadığınızı, hayatın sizin sayenizde yaşadığını görürsünüz. Hayat dansçıdır ve siz de danssınız. Ego gerçekliğe karşı kırgın olmayı sever. Gerçeklik nedir? Her neyse o., yani şu an nasılsa, işte öyle. An'ın böyleliğine karşı çık*mak, egonun temel özelliklerinden biridir. Egonun bes*lendiği olumsuzluğu ve bayıldığı mutsuzluğu yaratan şey budur. Bu şekilde kendinize ve başkalarına acı çekti*rirsiniz ve ne yaptığınızı, aslında dünyada cehennemi ya*rattığınızı bilmezsiniz. Farkında olmadan acı yarat*mak; işte bilinçsiz yaşamanın özü. Bu, tamamen egonun esiri olmak demektir. Egonun kendini tanıyamaması ve ne yaptığını görememesi, inanılmazdır. Başkalarına acı çektiren şeyler yapar ve bunun farkına bile varmaz. Bu işaret edildiğinde, öfkeyle inkar eder, akıllıca tartışmala*ra girişir ve gerçekleri çarpıtmak için kendini haklı çı*karmaya çalışır. İnsanlar bunu yapar, şirketler bunu ya*par, hükümetler bunu yapar. Diğer her şey başarısız ol*duğunda, ego bağırıp çağırmaya ve hatta fiziksel şiddete başvurur. Binlerce yıldır insanlığı etkisi altında tutan acıya son vermek için, önce kendinizden başlamalı, içsel du*rumunuzla ilgili sorumluluğunuzu kabul etmelisiniz, bu da şimdi demektir. Kendinize şöyle sorun: "Şu anda içimde herhangi bir olumsuzluk var mı?" Sonra uyanık olun ve hem duygularınızı hem de düşüncelerinizi göz*lemleyin. Daha önce sözünü ettiğim mutsuzluğu izle*yin. Bu mutsuzluğu gerçeklikle açıklamaya ve haklı çı*karmaya çalışan düşüncelere karşı dikkatli olun. Kendi içinizdeki olumsuz bir durumun farkına varmanız, ba*şarısız olduğunuz anlamına gelmez; tam aksine, başarılı olduğunuz anlamına gelir. O farkındalık başlayana kadar, insan kendini içsel durumuyla tanımlama eğili*mindedir ve bu tanımlama da egodur. Farkındalıkla birlikte düşüncelerden, duygulardan ve tepkilerden uzaklaşmak gelir. Bu, inkarla karıştırılmamalıdır. Dü*şünceler, duygular veya tepkiler tanınır ve tanındıkları anda, otomatik olarak çözülür. O zaman benlik duygu*nuzda belirgin bir değişiklik olur: Daha önce duyguları*nız, düşünceleriniz ve tepkilerinizdiniz; şimdi ise o du*rumlara tanıklık eden Varlık'sınız. "Bir gün egomdan kurtulacağım." Bunu kim söylü*yor? Ego! Egodan kurtulmak hiç de o kadar büyük bir iş değildir; tam aksine, çok basittir. Bütün yapmanız gere*ken, kendi düşüncelerinizin ve duygularınızın farkında olmaktır. Bu gerçekte bir "yapış" değil, bir "görüş"tür. Bu açıdan, kendinizi egodan kurtarmak için yapabilece*ğiniz bir şey olmadığını söylemek doğrudur. Bu değişik*lik gerçekleştiğinde, düşünceden farkındalığa geçtiği*nizde, egoya nazaran, çok daha büyük bir zeka haya*tınızı kontrol altına alır. Duygular, hatta düşünceler bile farkındalık sayesinde kişisellikten uzaklaşır, kişi*liksiz doğaları tanınır. Artık içlerinde benlik kalmaz. Sadece insan duyguları, insan düşünceleridir. Bir hikâ*yeden ibaret olan bütün kişisel geçmişiniz, bir yığın dü*şünce ve duygu, ikincil derecede öneme sahip olur ve ar*tık bilincinizin en yüksek noktasını meşgul etmez. Ar*tık kimlik duygunuzun temelini oluşturan şey onlar de*ğildir. Siz Varlığın ışığı, tüm düşünce ve duygulardan önce var olan farkındalık olursunuz. Eckhart Tolle ( ALINTIDIR) |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.