|  | 
| 
 Yaratılış Efsanesi (Norse) Kuzeye (Norveç) gitmek her zaman büyük dikkat ve önem istemiştir.Yolu bulmak çok zordur. Yol çok kaygan ve akla gelmeyecek tehlikelerle doludur. Yunanlı ve Romalı yazarlara göre Norveç vahşi barbarlar ve garip fantastik öykülerle dolu efsanevi bir yer (Ultima Thule) dir. M.Ö. 4.y.y.'da Yunanlı Pytheas doğa kanunlarının geçici olarak durdurulduğu, hava, su ve toprağın bir arada özgürce aktığı, bir yer tarif eder. Ünlü tarihçi HERODOT bütün kuzey bölgelerinin aynı olmadığını çünkü birinin öbürüne uymadığından şikayet eder. Sebep olarak da havada uçan kalın beyaz tüyler ve bunların yeri bile kaplamasını verir. Bu yazıyı karı hiç görmemiş güneyli birisinin kar fırtınasını başarısızca anlatması olarak değerlendirebiliriz. Bir bakıma da bu doğruydu. Norveç her zaman tahminlerden çok daha soğuktur ve ülkenin büyük bir bölümü kuzey kutup bölgesinde yer alır. Çok fazla buzul vardır. Ve buzul çağı diğer yerlerden çok daha uzun sürmüştür. Putperestlik kuzeyde çok yaygındı. Avrupa'da bin yılı aşkın bir süredir hıristiyanlık devam ederken Norveç'te halk hala putsal tanrılarına tapmaktaydı.1000'li yıllarda Norveçlilere VİKİNGLER deniliyordu. Gemileriyle Avrupa ve Akdeniz'in kıyılarında terör estirdiler. Bu "barbarlar" hiç tereddüt etmeksizin önlerine gelen her kilise ve manastırı yerle bir ettiler. Bu gözü hiç bir şeyi görmeyen kör barbarları ne durdurabilirdi? Neye inanıyorlardı?... Bu makale bin yıl önce tanrılar üzerine yazıldığı sanılan Eddik şiirlerinden, 13.y.y.'da İzlanda tabletlerinden alınmıştır.. * Bu eski hikayeler günümüzde ne gibi anlamlar taşıyorlar? Peri masalları ve/veya mitolojik hikayeler hiçbir zaman eskimezler. Söze sadece " O günlerde" veya "O zamanlarda " diye başlamaları onların yaşsız ve evrensel kalitede kalmasını ve her zaman okunabilir nitelikte olmalarını sağlamıştır. * Dünya nasıl yaratıldı? Başlangıçta sadece soğuk ve sıcak vardı. Bir tarafta soğuk ve sisler ülkesi NİFLHEİM , diğer taraftaysa kızgın alevler denizi MUSPELLSHEİM ve aralarında sonsuz bir boşluk dipsiz bir kuyu; GİNNUNGAGAP'dan başka hiçbirşey yoktu. Bütün hayatın merkezi Ginnungagap'tı, ışık ve karanlığın ortasında... Soğuk ve sıcak, buzla ateşin savaşı.... Yavaş yavaş karlar eridi ve damlalara dönüştü. Soğuk bu damlaları şekillendirdi, sıcak can verdi ve böylelikle ilk canlı YMİR oluştu. Bir troll, bir dev ki ondan daha büyük bir dev daha yoktu ve yaşamamıştı... Buzlar eridiğinde başka bir canlı daha oluştu. Memeli ve boynuzlu devasa bir inek olan AUDHUMLA. Memelerinden akan süt bir nehir oluşturacak kadar çok ve bereketliydi. Böylelikle Ymir bu sütle beslenebilecekti. Ve Audhumla? O hemen çevresindeki tuzlu kayaları yalamaya ve emmeye başlamıştı ki birden çok garip bir şey oldu; Audhumla bir kayaya yapışmış olan saçları yalamıştı. Ertesi gün kayanın üzerinde bir kafa ve yüz belirdi. 3. gündeyse İnek Audhumla kayayı yalayarak bütün vücudu ortaya çıkardı. Bu uzun boylu, yakışıklı bir erkekti. Adı BURE'ydi. Ve ondan AESİR dediğimiz tanrılar gelecekti. Dev Ymir ise kendi çocuklarını doğurmuştu. Uykuya daldığında terlemeye başladı ve aniden koltuk altından bir dişi ve bir erkek çıktı. Ayakları da altta kalmamak için birleşerek altı kafalı bir oğul dünyaya getirdiler. Bu olay Rime Devlerinin başlangıcı oldu. Onlara bazen Troller de denmesine rağmen genel olarak JOTUN dendi. Bu farklı yaratıklar en azından bir süre için daha barış içinde yaşadılar. Her şeye rağmen birlikte çocukları oldu...ODİN-Daha sonra tanrıların en yücesi olacak olan ; BURİ'nin oğlu BOR'un ve bir Jotun olan BESTLA'nın oğlu... Rime devleri her nasılsa sayıca çoğalmaya başladılar, böylelikle de her yer devlerle doldu. Sonunda Odin kardeşleri VİLJE ve VE ile birlikte Ymir ve teba'asına başkaldırırlar. Böylece aralarında korkunç bir savaş başlar. Bu savaştan Odin ve kardeşleri galip geldiler. Ymir'i katlettiler ve bir kan dalgası Aesir'in düşmanlarını kaplayarak devleri boğdu.....ikisi hariç. Bu devler sisler ve soğuklar ülkesine kaçmış ve burada kalmışlardır.Herhalde Audhumla'da bu kan dalgasına kapılmıştı , çünkü o günden sonra kimse onu görmedi. Aesir Ymir'in ölü bedenini Ginnungagap'ın tam ortasına astı, sonsuz boşluğun üstündeki bir mum gibi. Daha sonra devin vücudundan dünyayı yarattılar. Kanı denizleri, vücudu kara parçalarını, eklem yerleri uçurumları ve dağları, saçları ağaç ve çalıları oluşturdu. Tanrılar beynini parçalayarak havaya attılar ve böylece bulutlar oluştu. Ve gökyüzü... Gökyüzü ise Ymir'in kafasından oluştu...Yarattıkları her şeyin üzerini kaplayan bir kubbe gibi.Sonra tanrılar Muspellsheim'dan kıvılcımları alıp hala parladıkları yere gökyüzüne attılar, böylece de yıldızlar oluştu. Küçük solucanlar, yer altındaki mağaralarda yaşayan ilk cücelere (DWARF) dönüşmek için Ymir'in cesedinden dışarı süründüler. Aesir bu yaratılan yeni cennetin dört bir kenarını korumaları için dört cüceyi görevlendirdi. Bu cüceler DOĞU, BATI, KUZEY ve GÜNEY 'dir. * İnsanoğlu nasıl yaratıldı? Bir gün Odin ve kardeşleri kumsalda yürürken iki tane ıslak kütük bulurlar. Bu kütükleri uç uca koyarak onlara hayat verirler. Odin ruhlarını üfler, Vilje akıl, düşünce gücü ve hareket kabiliyeti verir, Ve ise onlara konuşma, duyma ve görme gücü verir. Diğer tanrılar ise onlara sıcakkanlılık ve renk verirler. Böylelikle kıyıya vurmuş olan kütükler Kadın ve Erkeğe dönüştüler. Kadına EMBLA ve Erkeğe de ASK dediler. * Zaman nasıl başlamıştı? Başlangıçta zaman yoktu, bir bakıma her şey olduğu yerde duruyordu. Aesir Jotun kadını GECE ve oğlu GÜNDÜZ'e birer at vererek dünyayı dolaşmaları için gökyüzüne koydu. Önce Gece yeleleri gümüşten ve kırağıyla kaplanmış kısrağı RİMFASKE üzerinde dolaşıyor ve her sabah olan çiğ damlacıkları Rimfaske'nin yelelerinden etrafa yayılıyordu.Onu daha sonra oğlu Gündüz takip ediyordu.. Gündüz'ün atının adı SKİNFAKSE'ydi bu isim ona yelelerinin parlaklığından dolayı verilmişti. Sonra da tanrılar Güneşi yaratmak için Muspellsheim'dan daha büyük kıvılcımlar aldılar. Ve Ay ile Güneşi kendi rotalarına oturttular ve orada sabit kalmalarını saplayabilmek için her ikisine de birer at arabası ve iki oğul verdiler.Ve iki büyük ve pis kurtu bu arabaları takip etmeleri için Ay ve Güneşin peşine kattılar. Kim bilir belki de bir gün bu iki koca pis kurt Ay ve Güneşi yakalamayı başaracaklar... * Onların dünyası yuvarlak mıydı? Evet yuvarlaktı. Ama bir elma veya top gibi değil daire şeklindeydi. İnce yassı bir odun parçasının kesiti gibi. * Biz ve Aesir bu dünyanın neresinde yaşadık? Başlangıçta her yer vahşi bir orman veya çöldü. Sonra Aesir hepimiz için öncüler gibi herşeyi sildi yok etti ve sonra içinde yaşayabilmek için bir yer yarattı. İnsanoğlunun yaşayacağı yere MİDGARD dediler. Çünkü burası dünyanın merkeziydi. Midgard'ın merkezinde kadın ve erkek yalnız ve terk edilmiş hissetmeyecekti. Tanrılar kendilerine ASGARD adını verdikleri bir kale yaptılar. Bu dev kale çok uzun ve kalın surlarla çevriliydi. Asgard'a sadece yoğun ateşlerden oluşan bir gökkuşağından geçilerek girilebiliyordu. Bu surlar Midgard'ında çevresini sarıyordu. Surların dışındaki karanlık ve korkunç güçlerin vahşi saldırılarından korumak için. Duvarların dışındaysa UTGARD ve JOTUNHEİM vardı, Jotun ve trollerin yaşadıkları yer. Yani dünya bir ağacın halkaları gibi iç içe yaratılmıştı. Tüm bu halkaların dışındaysa sonsuz bir okyanus vardı... * Bu dünyada Dwarflar ve Elfler'de yok muydu? Evet Elfler de Dwarflar da vardı. Dwarflar genelde Midgard ve Utgard'daki kayalıkların oyuklarında veya yeraltı mağaralarında yaşarlardı. Aynı zamanda çok usta birer demirciydiler ve çok güvenilmezlerdi. Diğer taraftan Elfler tanrılara ve insanlara karşı çok iyiydiler. Midgard ve Asgard'ın duvarları arasındaki ALVHEİM'da yaşarlardı. Bazılarına göre onlara "Light Elves" ve "Dark Elves" denmeliydi.VANAHEİM' da yaşayan VANİR adlı farklı bir tanrı ırkı da vardı. Bir şekilde kaleleri yıkıldı ve şimdi hiçbir ölümlü o bölgenin nerede olduğunu bilmiyor... * Dünyanın bir merkezi var mıydı? Midgard'ın merkezinde Asgard vardı, Asgard'ın merkezineyse tanrılar YGGDRASİL adını verdikleri devasa büyüklükte bir ağaç diktiler. Köklerinden biri Asgard'da, diğeri Jotunheim'da, üçüncüsü NİFLHEİM'daydı. Ve dalları öylesine büyük ve engindi ki bütün dünyayı sarıyordu. Yggdrasil dünyanın merkeziydi. Ve o yeşermeye, yeni dallar yapraklar çıkarmaya devam ettikçe dünya yaşamaya devam edecekti... * Kim geleceği ve kaderin getirebileceklerini görebilirdi? Kaderin üç tanrıçası ; Asgard'da bir kuyunun başında yaşayan Nornlardan URD, VERDANDE, SKULD. Nornlar yaşayan her varlığın geleceğini görebilirlerdi. Bazıları yaşayan başka Nornlar olduğuna da inanırlar. Elflerde veya cücelerde insanlara göre diğer insanların gördüklerinden daha çok şey görebilen kadınlar vardı. Bunun gibi kahinlere VOLVE denirdi. Değneği onun doğa üstü güçlerinin bir simgesiydi. Transa geçip ruhlar alemiyle bağlantı kurabiliyordu ve bir çok güçlü büyü biliyordu. * En önemli tanrılar hangileriydi? Odin, tanrıların en büyüğü, güçlüsü ve yücesiydi. Bütün diğer tanrıları o yönetirdi. Wednesday ( Wodan's day = Odin's day) yani Çarşamba onun, Friday (Frejya's day) Cuma günü ise karısı Frejya'nın günüdür. Sekiz bacaklı Sleipner adında bir atı, tüm dünyada olup biten herşeyi ona gelip anlatan HUGİN ve MUNİN adında iki kuzgunu, hiç bir zaman hedefini şaşırmayan mızrağı GUNGİR ve bir de yüzüğü vardı; DRAUPNE. Odin'in sadece bir gözü vardı, diğer gözünü gençken dev MİME'ye sihirli akıl çeşmesinden içebilmek için vermişti. Mime'in daha sonra kafası kesildi fakat Odin kafasını bulup sihirli bir iksirle tekrar onu hayata döndürdü ve daha sonraları Mime Odin'in en önemli danışmanlarından biri oldu. Odin'in oğlu THOR ikinci en önemli tanrıydı. Thursday (Thor's day) yani Perşembe onun günüydü. Çok güçlüydü ve çok çabuk sinirlenirdi. Thor her zaman devlerle veya trollerle savaşmaya hazırdı. Aynı zamanda TYR (Tuesday = Tyr's day) belki biraz daha cesurdu fakat hiç bir tanrı Thor'dan daha güçlü değildi. Ve çekici MJOLNİR bilinen en tehlikeli silahtı. Thor onu istediği kadar büyültüp küçültebilirdi. Attığı zaman çekiç hedefe gider, onu yok eder ve tekrar Thor'a geri dönerdi.Savaş arabasını at yerine oğlaklar çekerdi. Oğlakları CRACKTOOTH ve GAPTOOTH, akşam ölseler bile sabahları yeniden canlanırlardı.Fakat bunun olması için bir tane bile kemiğin kırılmaması ve oğlakların derilerine sarılmaları gerekirdi.SİV'in, yani Thor'un eşinin, saçları tamamen altındandı ve sadece Güzellik ve aşk tanrıçası Frejya ondan daha güzeldi. Frejya Aesir'e büyücülük sanatını vermişti. Büyük sihirli bir pelerini vardı. Bu sihirli pelerin sayesinde bir şahin olup uçabiliyordu.Savaş arabasını kaplanlar çekerdi. Her türlü sorun için herkes Frejya'dan yardım istese de o kendi kırık kalbini onaramadı. Kocası onu dünyayı dolaşmak için terk etmişti.Hiç kimse onun nereye gittiğini bilmiyordu. Frejya sık sık ardından altın göz yaşlarını akıtırdı. Frejya'nın erkek kardeşi FREY(önde giden)'di; Bereket tanrısı. Frey ve Freya'nın kökenleri Vanir'e dayanır. (Vanir; zamanın başında dünyanın kontrolünü sağlamak için Aesir'in savaştığı tanrı ırkı) Bu ikisi yanlarında yaşlı babalarıyla Aesir'e rehine olarak getirilmişlerdi. Frey'in GOLDENBRİSTLE adında havada ve denizde de karadaki kadar hızlı koşan sihirli bir domuzu vardı. Frey aynı zamanda yelkenleri her zaman rüzgar dolu olan ve istenildiği an bir kumaş parçası kadar küçülebilen sihirli gemi SKİDBLANDER'ın da sahibiydi. Asgard'daki tüm tanrıların bunlar gibi sayısız sihirli eşyaları vardı. Bunlardan en güzeli tanrıça IDUNN'un sihirli elmalarıydı. Bu elmalar gençlik elmalarıydı ve tüm tanrılar zamanın getirdiği etkileri yok etmek için arada bir bu elmalardan ısırmak zorundaydılar. Odin'in bir çok oğlu vardı. HEİMDALL onun oğullarından biriydi ve yeri tüm tanrılar içinde apayrıdır. HİMMELBERGET'de yaşar ve gökkuşağı köprüsü BİFROST'un koruyucusu ve nöbetçisidir. Heimdall bir kuştan bile daha az uyur, geceleri de gündüzdeki kadar net bir görüşü vardır ve kulağı çok uzaklardaki çimenlerin ufak bir rüzgarda çıkardıkları hışırtıları bile duyabilecek kadar hassastır. GİALLAR borazanının sahibidir. Bununla çıkacak olan SON SAVAŞ'ta Aesir'i trollere ve karanlığın güçlerine karşı uyaracaktır. BALDER Odin ve Frigg'in oğluydu; Akıl, centilmenlik ve arkadaşlık yetileriyle ünlüydü. Balder kabuslarında sürekli ölümle savaşır ve ölümden çok korkardı. Tüm tanrıçalar içinde en güçlü tanrıça Frigg annesi yaşayan ve yaşamayan her şeye Balder'a zarar vermemeleri için yemin ettirmişti. Bundan kısa bir süre sonra tanrılar Balder'a bir oyun oynamaya karar verdiler. Onu bir çok silahla defalarca öldürdüler. Taa ki Balder ölümsüz olduğunu anlayıncaya kadar. En sonunda Balder ölümsüz olduğunu kavramıştı ve ölmekten artık korkmuyordu. Ama annesi bir şeyi, onu öldürebilecek tek şey olan "ökse otunu " unutmuştu. Bela çıkartıcı LOKİ ökse otunu öğrendi. Ve bu oyun sayesinde en büyük amacı olan Balder'ı öldürmeyi başardı, ökse otundan yapılmış bir oku Balder'ın tam kalbine saplayarak ... Aesir bunun üzerine HELHEİM'a (ölüler ülkesi) Balder'ın geri gelip gelemeyeceğini öğrenmek için bir haberci yollar, Helheim'ın kraliçesi HEL; "Dünyada yaşayan herkes ve herşeyin Balder için göz yaşı döktüğü güne kadar o burada kalacak ve o gün geldiğinde Balder özgür kalacak ve yaşama geri dönebilecek !" kehanetinde bulunur... Tanrıların ve insanların Düşmanları kimlerdir? Çoğu kez Rime devleri ve Troll adıyla bilinmelerine rağmen Jotun'lardı. Bu devler korkunç dağlarla kaplı Utgard ve JOTUNHEİM'da yaşarlardı. Çok çirkindiler ve kaosun gücüydüler. Aesir'de onlarla tek başına savaşabilecek tek tanrı THOR'du. Jotunlar muazzam sihirli güçlere sahiptiler .Bir keresinde kalaydan bir dev yarattılar. MOKKURKALVE adını verdikleri bu yapay zeka var olan en korkunç yaratıktı. 90 Km boyunda ve göğüs açıklığı 30 Km'di. Jotun kraliçesi onu kurt ordusuyla çektiriyordu. Onlar ne kadar korkunç ve canavarca olabiliyorlarsa bir o kadar da ince ve güzel olabiliyorlardı... O kadar güzel ki Odin'i bile baştan çıkarıp gözü kapalı maceralara atılmasına sebep olabiliyorlardı. * Loki ve çocukları daha tehlikeli değiller miydi? Loki tam bir baş belası ve entrikacı olmasıyla beraber bir Jotundu. Ama genç yaşta bir şekilde kanı Odin'in kanıyla karıştı. Bu yüzden de Aesir'e kabul edilmişti. Loki şakacı biriydi (ki bu özelliği onun düşüşüne yol açtı.) Aesir'e ihanet etti ve Balder'in ölümüne sebep oldu. Bu hain hareketinin cezası olarak suratına ölümcül bir zehir tükürecek olan bir yılanın altına zincirlendi.Ona sadık kalan karısı SİGYN elinde bir kaseyle Loki'nin başucunda durarak zehiri yakalar.Fakat arada bir kaseyi boşaltmak için arkasını döndüğünde zehir Loki'nin suratına damlar ve Loki o kadar şiddetle kıvranır ki bütün dünya sallanır. Bunlara deprem denir. Loki'nin de Asgard'da çocukları vardı. Dev kraliçesi Angerboda'dan KURT FENRİS, YILAN MİDGARD ve HEL dünyaya gelir.SVADİLFARE ile çiftleştikten sonra SLEİPNİR isimli atı doğurur. Kurt Fenris korkunç bir canavardı. Asgard'da büyümüştü ve sonra öyle vahşi ve tehlikeli bir deve dönüştü ki sadece tanrı Tyr onu besleyebildi. Aesir dwarflara onun için kırılmaz bir zincir yaptırttı; GLEİPNİR adını verdikleri bu zincir kedinin ayak sesinden, kadının sakalından, kayanın kökünden, balığın nefesinden ve bir kuşun kininden yapılmıştı. Bu yüzden de kadınların sakalı, kedilerin ayak sesleri olmaz vs. . Büyük uğraşlar sonucunda kurtu sadece birazcık hareket edebilecek biçimde bağladılar ve ağzına kimseyi ısıramaması için bir kılıç soktular.Kurt sadece dünyanın sonu gelirken bağlarından kurtulabilecek. Loki'nin ikinci çocuğu yine Angerboda'dan olan bir yılandı. Aesir onu dünyanın dışındaki sonsuz denize atmıştı.Orada büyüdü ve korkunç bir boya ulaştı. Dünyayı gövdesiyle çepeçevre sarabildiği için ona MİDGARD YILANI adını verdiler... Herhalde Aesir için en fazla sorun yaratan üç çocuğun sonuncusudur... Çok çirkin,yarısı siyah, yarısı beyaz bir kızdı. Asgard'dan kovuldu ve kuzeyden çok uzaklara yollandı. O da gidebildiği kadar yerin altına gitti. Orada kendi ölü, soğuk, nemli, gri dünyasını yarattı. Onun ve kendi kurallarını koyduğu bu dünyanın adı HEL'di. Bütün yaşlılıktan veya hastalıktan ölenler Hel'e giderlerdi. Ölüm kraliçesinin sahip olduğu tek şey ise mezarlıklardaki isimsiz hayatlarolmuştur. Eski günlerde hayalet gören insanlar,"Hel'e giden kapı açılmış!" derlermiş. En son ve en büyük savaşın son günü Hel ve ölü ordusu Aesir'e karşı savaşacaklardır. * Ölümden sonra gidilen başka bir yer var mı? Savaşta cesaret gösteren kahramanlar öldüklerinde ya Odin'e, ya da Frejya'nın yanına giderlerdi. Asgard'da ölümden Frejya ve Odin sorumluydu. Ölülerin yarısı Odin'le birlikte VALHALLA' da ( Val; savaş kalkanı) ve diğer yarısı da Frejya'yla birlikte FOLKVANG'da ( Folk; savaşa giden askerler) yaşarlardı. Çok azı Folkvang da yaşamın nasıl olduğunu bilirdi. Buna karşılık Valhalla hakkında bir çok söylenti dolaşır Her sabah kahramanlar kol veya bacak kaybetmeyi önemsemeden yiğitce savaşırlardı, çünkü akşam döndüklerinde sanki hiç savaşmamışlar gibi bütün yaraları kendiliklerinden iyileşir, kopan uzuvları yerlerine gelirdi. Ve son olarak da onlara muhteşem bir ziyafet verilirdi.Bu ziyafette yenilen domuz SAEHRİMNİR de türünün tek örneğiydi.Her gün kesilip yenilir ve şafak geldiğinde yeniden hayata dönerdi. Büyük savaşta Odin Aesir'i ve bütün kahramanları tekrar Jotunların üstüne sürecek, kendisi Kurt Fenris ile savaşacak ve canavar tarafından yenilecekti. Bunların hepsi önceden biliniyordu. * Tanrılar ölümlü müdür? Evet tanrılar da ölebilirler. * Dünya nasıl son bulacak? Son yaklaşırken kıtlık ve savaşlar başlayacak. Bu son döneme RAGNAROK deniyor. Yani "tanrıların alaca karanlığı". Kardeş kardeşi, baba oğulu öldürecek.Gökyüzündeki kurtlar güneşi ve ayı yakaladıktan sonra üç yıl sürecek olan FİMBUL kışı başlayacak. Kurt Fenris zincirlerini kırarak dünyayı dolaşacak ve terör estirecek. Sivri büyük köpek dişleriyle, alt çenesi yere, üst çenesi bulutlaradeğerek, gözlerindeki korkunç alevlerle, ve her nefes alıp verişinde burun deliklerinden çıkan alevlerle önüne ne gelirse her şeyi mahvedecekti... Loki de özgür kalıp ölü insanların tırnaklarından yapılmış gemi NAGLFAR'ı harekete geçirecekti. Yırtık pırtık bir yelken ve çürümüş cesetlerden oluşan bir tayfayla kızının karanlık ölüm ülkesinden yola çıkacak. Midgard yılanı tarlaların ve çayırların üstünden sürünerek karaya çıkacak. Güneydeki topraklar ikiye bölenecek.Odin'den çok daha önceden beri varolan korkutucu ve bilinmeyen Muspellsheim'dan, parıldayan baltalar ve ateşten kılıçlarla donanmış süvariler gelecek. Geçtikleri her yer ve değdikleri herşey yanıp, alevler içinde kavrulacak. Büyük gökkuşağı köprüsü ağırlıkları alrında çökecek. En sonunda sonucu belirleyecek kanlı savaş VİGRİD OVASI'nda (Bin kilometre genişliğinde ve bin kilometre uzunluğunda) başlayacaktı. Kurt Fenris, Odin'i yiyip yok edecek, Thor ve Yılan Midgard tıpkı Loki ve Heimdall gibi birbirlerini yok edecek, bütün dünya alevlerle sarılacak ve Görkemli ağaç Yggdrasil bile yanacak. Alevler bittiğinde müthiş bir sis başlayacak ve sonunda dünya sular altında kalacak ve kaybolup gidecek. * Peki bu son mu olacak? Hayır. Denizin dışında rüya kadar bereketli yeni bir dünya yeşermeye ve büyümeye başlayacak.Artık kimse acıkmayacak ve soğuktan üşümeyecek.Dikkat!Güneşin yeni bir kızı oldu.Kötülüğün kökü kazındı.Dünya artık tertemiz.Yeni bir hayat başlayabilir.Asgard artık yok.Eski kaleye ait tek bir taş bile ayakta değil.Tıpkı bir rüya gibi sevgi ve neşe dolu, kötülükten, açlıktan, yoksulluktan uzakta. Tüm tanrılar, Asgard yok olacak ve yaşam tekrar baştan başlayacak... * Öyleyse birileri hayatta kalacak? Evet. Bu şanslı kişiler yeni dünyayı devralacaklar. * Aralarında hiç ölümlü olacak mı? Sadece bir erkek ve dişi kurtulacak. LİF ve LİFTHRASİR adlarında iki ölümlü. Büyük savaş sırasında HODDMİNİR'in HOLT'u denen bir yerde gizlenecekler ve böylelikle hiç yara almadan kurtulmayı başaracaklar. Daha sonra deniz bu iki ölümlüyü dışarı kusacak. Gün ışığı yeni dünya oluşana kadar onların tek yiyeceği olacak. Bu iki ölümlüden de ilk insan dünyaya gelecekti... | 
	Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.