ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   ForumSinsi Ansiklopedisi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=476)
-   -   Ozon Tabakasının Yırtılması Ve Dünya İçin Önemi (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=521729)

Prof. Dr. Sinsi 08-20-2012 11:44 PM

Ozon Tabakasının Yırtılması Ve Dünya İçin Önemi
 

OZON TABAKASININ YIRTILMASI VE
DÜNYA İÇİN ÖNEMİ

Arş. Gör. Deniz
ERSOY

İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi, Çevre Bilimleri Anabilim Dalı, İSTANBUL
Ozon Tabakası, Ozon Tabakasının Yırtılması
ÖZET
Ozon, 3 oksijen atomunun kovelent bağ ile
birleşmesinden oluşan bir gazdır. Bu gazın, soluduğumuz
havadaki konsantrasyonu çok düşüktür.
Zaten yüksek konsantrasyonlarda, canlı
organizmalar üzerinde zehirleyici tesir yapar.
Fakat yeryüzünden 25-30 km. yükseklikteki
stratosfer tabakasından solar radyasyonun etkisiyle
ozon oluşumu daha fazladır ve burada
dünyayı çepeçevre saran bir ozon tabakası
oluşmuştur. Bu tabaka organizmalara zararlı
ultraviyole ışınları soğurarak canlı hayatın devamını
sağlar.
Antartika'da çalışmalar yapan bilim adamları,
bir rastlantı sonucu buradaki ozon tabakasında
önemli bir seyrelme tesbit ettiler. Başlangıçta
buna, Antartika'ya özgün doğal
atmosferik olayların sebep olduğu zannedildi.
Ancak, daha sonra Kuzey Kutbunda da benzer
seyrelme olduğu farkedilince, bunun daha başka
bir nedeni olması gerektiği düşünüldü.
Sonunda ozon tabakasındaki bu delinmeye
stratosferde biriken insan yapımı gazların yol
açtığı saptandı. Kloroflourokarbon (CFC) denilen
ve sprayler, deodorantlar, böcek öldürücüleri,
vb. gibi pek çok değişik alanlarda yaygın
olarak kullanılan bileşikler, stratosfere değin
bozulmadan çıkıyor ve atmosferik olaylar neticesinde
kutuplara doğru yayılıyordu. Burada
ozonla reaksiyona giriyor ve onun konsantrasyonunu
düşürüyordu. Böylece kutuplar üzerindeki
ozon tabakasında yırtılmalar meydana geliyordu.
Ozon tabakasında deliklerin oluşması, tüm
dünyada geniş yankılar uyandırdı. Devletler,
gelecekteki yaşamı tehdit eden bu olayın önüne
geçmek için çeşitli tedbirler düşündüler. Öncelikle
CFC'ler yerine kullanılabilecek gazların
bulunması yönünde çalışmalar yapıldı. Ancak,
bulunan alternatif gazların maliyetinin çok yüksek
olması, bunların yaygınlaşmasını engelledi.
Herşeye rağmen birşeyler yapılmayıldı,
çünkü ozon tabakasındaki yırtılma büyük bir
hızla genişliyordu. Bunun için gelişmiş ülkeler
aralarında yaptıkları protokolde 2000 yılına
kaar CFC üretimini yarıyarıya azaltma kararı
aldılar. Bu olayın maddî boyutundan dolayı,
üçüncü dünya ülkeleri bu anlaşmayı imzalamaya
çekindiler. Daha sonra gelişmiş ülkeler, diğer
ülkelere maddî yardım ve kolaylıklar sağlayarak
protokolü imzalamalarını sağladılar.
Türkiye'de kendisine maddî destek verilmesi halinde
bu protokolü imzalamayı kabul etmiştir.
Teknolojinin geliştiği ve gezegenler arası
yolculuğun düşünüldüğü günümüzde bile yaşanabilecek
tek yer dünyamız olduğu için, bu konu
herkes tarafından ciddiye alınmalıdır.
Ozon:
Antik çağlardan beri insanlar fırtınalar sonrası
havada oluşan ve kendine has kokusu olan
bir gazın varlığının farkmdalardı. Homeros'un
ünlü "İlyade" ve "Odyssea" adlı destanlarında
da fırtına sonrası oluşan bu kokudan bahsedilmiştir.
Bundan yüzyıllar sonra insanoğlu bu gazın
ozon olduğunu öğrenmiştir.
Kısaca tarif etmek gerekirse ozon, kimyasal
formülü O3, olan, üç adet oksijen atomunun kovalent
bağ ile birbirlerine bağlanmasından oluşan,
oksitleme gücü yüksek, kokulu, renksiz bir
gazdır.
Ozon'un Oluşumu:
Ozon atmosferin üst kısımlarında ve alt kısımlarında
farklı şekillerde oluşur. Atmosferin
alt tabakalarında (troposferde) atmosferden sağlanan
elektriksel enerji ile ozon oluşumu meydan
gelir; ancak bu oluşum son derece sınırlıdır
ve bir dış müdahale olmaksızın, troposferdeki
ozon konsantrasyonu 0,1 ilâ 0,4 ppm. arasındadır.
Yerden yaklaşık 50 km. yukarıdaki stratosfer
tabakasında ise solar radyasyonun etkisiyle
moleküler oksijen parçalanır ve oksijen atomu
haline dönüşür:
O2 + E -> O+O
Oluşan oksijen atomlarının her biri, moleküler
oksijenle kolayca birleşir ve ozonu oluşturur:
O + O2 -H>O3
Bu reaksiyonların neticesinde, stratosferde
dünyamızı çepeçevre saran bir ozon tabakası
oluşmuştur. Bu tabaka, ekvator bölgesinde yaklaşık
26 km. yükseklikte, kutup bölgelerinde ise
yaklaşık 18 km. yüksekliktedir. 15 ile 45. kilometreler
arasında solar radyasyon yoluyla ozon
oluşumu gerçekleşir, ancak yoğunluk bu mesafelerden
aşağı inildikçe ve yukarı çıkıldıkça giderek
azalır ve sıfıra yaklaşır.
Ozon Tabakasının Görevleri:
Ozon, havadaki konsantrasyonu az olan
gazlardan biri olmasına rağmen varlığı dünya
için çok önemlidir. Çünkü stratosferdeki ozon
tabakası uzaydan gelen pek çok zararlı ışınlara
karşı bir kalkan görevi görmektedir.
Ozon, dalga boyu 2400 Angström'den küçük
ışınlarla reaksiyona girer ve bu ışınların
tabakanın altına geçmesini engeller. Dalga boyu
2800 Angström'den küçük mor ötesi ışınların
canlı organizmalar üzerinde tahribat yaptığı bilinmektedir.
Stratosferdeki ozon tabakası 2400
Angström ve daha küçük ışınları soğurarak,
uzaydan gelen, organizmalara zararlı ışınların
büyük bir kısmını dünyamıza geçirmez.
Ozon tabakasının, dünyanın genel iklimi
üzerinde de etkileri vardır. Mor ötesi ışınlarının
soğurulması sıcaklığı düşürmekte ve ısı
dengesinin düzenlenmesine yardımcı olmaktadır.
50
40
30 --
Yükseklik
(km)
20 -
10 --
35° Kuzey Enlem
50 100 150 200 250 300
Konsantrasyon (ppb)
Şekil l :Ozonun Atmosferdeki Düşey Dağılımı
Troposferdeki Ozon Dengesi:
Troposferde ozon, atmosferdeki elektriksel
enerji ile oluşur. Meselâ bir fırtınadan sonra,
şimşek ve yıldırımların etkisiyle havadaki
ozon konsantrasyonu bir nebze artar.
Ancak, "dışarıdan bir müdahale" olmazsa,
soluduğumuz havadaki ozon konsantrasyonu 0.1
ile 0.4 ppm. arasındadır. Burada "dışarıdan
müdahele"



diyerek insanın endüstriyel ve teknolojik

gelişiminin çevre üzerindeki etkileri kastedilmektedir.
Güneş ışınlarının motorlu taşıtlardan
ve sanayi ocaklarından atılan gazlarla
etkileşmesinden ozon oluşur.
Başlangıçta bunun güzel bir olay olduğu
düşünülebilir. Öyle ya, stratosferdeki ozon tabakasında
incelme varken atmosfere fazladan ozon
katılması dünyanın dengelerini olumlu yönde
etkilemelidir. Ancak burada bir kez daha doğal
dengelerin ne kadar hassas olduğunu görüyoruz.
Çünkü solduğumuz havadaki ozon konsantrasyonu
0.4 ppm.'in üstüne çıktığı zaman canlı organizmaların
üzerinde zehirleyici etkisi vardır.
Göz yaşarmasına, akciğer rahatsızlıklarına neden
olur. Ayrıca asit yağmurlarının oluşmasını
sağlayarak ormanlara ve eşyalara zarar verir.
Kirletici ortamların bulunduğu yerlerde, günün
güneşli saatlerinde, troposferdeki ozonun
ortalama olarak % 6 oranında arttığı bulunmuştur.
Bu tür kirleticilerin güneş ışınlarının etkisinde
kalmamaları, dolayısı ile zehirli ozon
oluşmaması için gece çalışıp gündüz uyumamız
gerekmektedir. Ancak bu pratik bir çözüm
değildir ve troposferdeki ozon kirlenmesinin
önüne geçmek için şu anda kesin bir çözüm
yoktur.
OZON TABAKASININ YIRTILMASI
Yırtılmanın Sebepleri:
1993 yılı Ekim ayında bilim adamları ozon
tabakasını incelerken, bir rastlantı sonucu Antartika
üzerinde önemli miktar bir seyrelme tesbit
ettiler.
Bilim adamları öncelikle bu olayın Antartika'ya
özgü bir olay olduğu varsayımını ortaya
attılar. Çünkü Antartika'da atmosfer büyük bir
hızla (yaklaşık 100 km/saat) burgaç biçiminde
döner. Buna "kutup burgacı" adı verilir. Bu olay
bir kahve fincanının karıştırılması şeklinde düşünüldüğünde
daha kolay kavranabilir. Kaşıkla
düzgün bir şekilde karıştırılan fincanın tam
merkezindeki nokta, kahvenin dönme hareketine
uymaz; o nokta hareketten yalıtılmıştır. Antartika'da
da burgacın merkezi hava akımlarından
yalıtılmıştır ve buradaki hava aylarca sabit kalır.
Bu burgaç Antartika'da kış aylarında oluşan
bir durumdur. Bu dönemde aşağılardan
stratosfere doğru yükselen hava akımları olur ve
toprağa yakın katmanlarda (troposferde) ozon
konsantrasyonu çok düşük olduğu için, stratosferdeki
ozon konsantrasyonunda bir seyrelme
meydana gelir. Kış mevsiminin sonuyla birlikte
bu burgaç kaybolur ve burgacın kenarlarında
toplanan hava merkeze doğru yayılır. Böylece
ozon konsantrasyonu eski seviyesine döner.
Eğer bu teori tamamen doğru olsaydı, burgaç
yalnız Antartika'ya özgü meteorolojik bir
olay olduğu için, ozon tabakasında belirli mevsimlerdeki
seyrelmenin yalnız Antartika'ya özgü
bir olay olması gerekirdi. Ancak kuzey kutbu
üzerinde yapılan araştırmalarda, bu bölgedeki
ozon tabakasında da benzer incelmeler olduğu
saptanmıştır.
İkinci bir teori ise güneşin etkinliğidir.
Araştırmacılar, güney kutbunda ozon tabakasının
kalınlığının minimun değerinin, güneşin
göründüğü günlerle çakıştığını değerlendirerek
şöyle bir varsayım öne sürdüler. Güneşin belirmesi
ve ışınımın artmasıyla, 100 km. yüksekliklerdeki
azotoksit (NOx) oluşumu hızlanır, bu
da, reaksiyona giren maddelerden ozonun, miktarını
azaltır. Ancak yerinde yapılan incelemelerde
azotoksit miktarının çok yoğun olmadığı
ve bu teorinin de geçersiz olduğu anlaşılmıştır.
Sonunda Amerikalı bilim adamlarnın Antartika'da
yaptıkları ozon araştırmasında, bu
olayın; stratosferin klor içeren insan icadı birçok
bileşikle kirlenmesinden meydana geldiği
düşünülmüştür. Daha sonra yapılan geniş çaplı
araştırmalar bu varsayımın doğruluğunu ispatlamış
ve diğer teorileri geçersiz kılmıştır.
Böylece insanlar kendi ürettikleri teknolojinin
ne denli korkunç sonuçlara varabileceğini
bir kez daha görmüş oldular. Ozonun parçalanmasına
neden olan kloro flouro karbonlar (CFC)
günlük hayatımızda çok sık kullandığımız organik
bileşiklerdir. Böcek öldürüceler, traş köpükleri,
deodorantlar, evcil hayvanların besin
ürünleri, yangın söndürücüler, soğutucular akla
ilk gelen CFC içeren maddelerdir. CFC'lerin bu
kadar yaygın kullanılmalarının sebepleri zehirleyici
etkilerinin olmaması, patlayıcı özellik
göstermemeleridir. Yalnız bir özellikleri daha
vardır. Herşeye karşı, çok uzun süre dayanırlar.
Bir kez salındıktan sonra hiç bozulmadan
stratosfere dek yükselirler. Buradaki hava akımlarıyla
da kutuplara doğru yayılırlar.
Dünyada CFC içeren ürünler yaklaşık
1.100.000 tondur. Bunların 800.000 ton kadarı
ozonun azalmasına neden olur. CFC'lerin bozulma
süreleri 65 ile 120 yıl arasındadır. Bunlar
mor ötesi ışınlarla yok edilene dek stratosferde
toplanırlar. Buradan açığa çıkan klor, ozonun
yok olmasının temel nedenidir.
Fluon olarak bilinen CFC'li bileşikler, troposferde
çözülmemelerine karşın, statosferde
ultraviyole ışınların etkisiyle ayrışırlar ve böylece,
fluora göre daha kolay parçalanan klor serbest
kalır. Stratosferdeki ortamda ozon en reaktif
maddelerden biridir. Çünkü molekülünde
bulundurduğu 3 oksijen atomundan biri ayrılmaya
müsaittir. Bu da serbest kalan klorla birleşir
ve CIO oluşturur. Oksijen molekülü de serbest
kalır.O3 + C1 -^C1O + O2
O/on tabakasının delinmesi olayında en ilginç
noktalardan biri de, bunun kutuplarda başlamasıdır.
Çünkü CFC'lu- bileşiklerin yoğun
kullanıldığı gelişmiş ülkeler kutuplardan hayli
uzaktadır. Bu gazların kutuplara doğru akışı atmosfer
hareketleri nedeniyledir.
Dünya atmosferi hareketlidir ve bu güneşten
aldığı enerji ile orantılıdır. Çünkü atmosfer,
güneş enerjisinin % 40'ını soğurur ve hareketliliği
bundan kaynaklanır.
Kimyasal
Madde
CFC- 12
CFC- 11
CFC- 13
Kimyasal Atmosfere Atmosferde Yılda Kullanıldığı
Adı Dağılımı(ton) Kalma Sür. Artış Ör. Saha
CF2CL2 412.000
CFCLı 238.000
CF2 138.000
CFCL2
HalonBOl CF Br 3.000
Metil
Clorofomı
CH CL 474.000
139 yıl
76 yıl
92 yıl
101 yıl
8 yıl
% 5 Air-condition,
Buzdolapları,
Aerosol,
Suni köpük
% 5



Suni köpük,

Aerosol,
Soğutma
Üniteleri
% 10 Çözücü
sıvılar
Yangın
söndürücüler
% 7 Çözücü
sıvılar
Tablo:! Üretimde kullanılan CFC gazınım tür dağılımı
Hareketliliği açıklamak için dünya atmosferi
enlemlerine göre 3 bölgeye ayrılır. 3 büyük
ölçekli konvektif hareket vardır. Bu hareketler,
yeryüzeyinde stratosfer tabakasına kadar çıkar
ve sıcak bölgeden havayı alarak 30-35 km.'lere
kadar çıkartıp orada da dairesel bir çevrimle soğuk
havayı yeryüzüne indirirler. Bu çevirimlerden
bir tanesi ekvator bölgesinde, bir tanesi 33°
-66° enlemleri arasında, bir tanesi de kutup bölgesindedir.
Bu şekilde üretilen yapay maddeler
üst katmanlara ulaşmakta ve güneşten gelen
enerjiyle kimyasal olaylar ozonun değişimine
neden olmaktadır.
Yırtılmanın Durumu ve Gelişimi:
İngiliz Doğal Çevre Araştırmaları Konseyi,
yaptırdığı araştırmalar neticesinde 1979 ile 1985
yıllan arasında geçen 6 yıl içinde, güney kutbundaki
ozon konsantrasyonundaki azalmanın % 40
gibi ürkütücü bir rakam olduğunu belirlemiş ve
tüm dünyanın dikkatini bu yöne çekmiştir.
Bunun üzerine Aldrin Kruager ve Richard
Stolarski adlı 2 Amerikalı bilim adamı, uzayda
bulunan Nimbus 7 uydusundan alınan bilgilerle
önce İngilizlerin tesbitini doğruladılar ve bu olayın
daha ürkütücü bir boyutunu da gözler önüne
serdiler. Yapılan ölçümlere göre 1984 ile 1985
yıllarının Ekim ayları arasında güney kutbundaki
ozon konsantrasyonu % 16 düşmüştü. Öyleyse
ozon tabakasındaki incelmenin hızı inanılmaz
bir şekilde artmaktaydı.
Antartika üzerindeki ozon tabakasında
açıklığın büyüklüğü, A.B.D.'nin yüzeyinin yarısı
büyüklüğünde olduğundan
(yaklaşık
4.5 milyon km2), buradaki
durum şimdiden
ciddi bir boyut
kazanmıştır. Buna
ek olarak Donald
Heath adlı bir bilim
adamı, kuzey kutbu
üzerinde de benzer
bir açıklık bulmuştur.
Burada en çok
zarar gören bölgenin
merkezi, İskandinavya
ve kutup arasında
bulunan Spitbergen'in
yukarısıdır.
Ozon tabakasındaki azalma St. Petersburg'a
kadar uzanmaktadır. Kuzey kutbunda ozon tabakasındaki
yıllık azalmanın % 1,5-2 arasında olduğu
tesbit edilmiştir. Azalma % 2,6 ile Şubat'ta
ve % 2,2 ile Ekim'de en fazladır. Yani
güney kutbundaki olayın benzeri, kuzey kutbunun
da başına gelmektedir.
Uzaydaki Nimbus 7 adlı Amerikan Uydusu
bize ozon tabakasının durumu hakkında en
önemli bilgi veren kaynaktır. Buradan elde edilen
resimler her 2 kutup üzerindeki açıklığın
varlığını ve boyutunu göstermektedir. Bu iki
deliğin bilimsel adlan "Antartika Ozon Deliği"
ve "Artik Ozon Deliği" şeklindedir.
Ozon tabakasının yoğunluğunu belirten değere
Dobson Unit (DU) adı verilir. Ozon tabakasının
güvenlik açısından sahip olması gereken
miktar 300 DU'dur. Ancak çoğu yerde bu
değer 200 DU'yu bile bulmamaktadır hatta 109
DU gibi çok düşük değerler de saptanmıştır.



Prof. Dr. Sinsi 08-20-2012 11:44 PM

Ozon Tabakasının Yırtılması Ve Dünya İçin Önemi
 

Ozon Tabakasının Yırtılmasının Dünya
Üstündeki Etkileri:
Ozon tabakasının çok önemli 2 görevi vardır.
Öncelikle bir kalkan vazifesi görür ve insan
sağlığına zararlı mor ötesi ışınları filtre ederek
yeryüzüne ulaşmalarını engeller. Eğer koruyucu
ozon tabakası etkisini azaltırsa, çok tehlikeli
ışımaların dünyaya doğrudan ulaşması tehlikesi
belirecektir. Bunun sonucunda cilt kanserinin
yaygınlaşacağı saptanmıştır.
ABD Çevre Koruma Kurulu, sistemli biçimde
her yıl ozon tabakasında oluşan incelmenin
etkilerini şimdiden gösterdiğini ve cilt kanserine
yakalanma oranının arttığını açıklamıştır.
Ozon tabakasının bir başka önemli görevi
de dünyanın ısı dengesine yardımcı olmasıdır.
Işınımların bir kısmının soğurulması, dünya atmosferinin
gereğinden
fazla ısınmasını
engeller. Ozon
tabakasının etkisini
kaybetmesi halinde
atmosfer ısınacak,
kutuplardaki buzullar
eriyecek ve pek
çok kara parçası sular
altında kalacaktır.
Bunlar düşünüldüğünde
ozon tabakasındaki
yırtığın
yaşamı ne boyutta
tehdit ettiği daha iyi
anlaşılmaktadır.
Yırtılmaya Karşı Yapılan Çalışmalar ve
Alınan Önlemler
Araştırmaya Yönelik Çalışmalar:
Yerden ve yukarıdan yapılacak ölçüm çalışmaları
için dört araştırma grubu kurulmuştur.
Yerdeki veriler Halley Bay istasyonundan
gelmektedir. Yukarıda ise McMurdo ve Amundsen-
Scott istasyonlarından atılan meteorolojik
balonların altına yerleştirilmiş ozon sondaları
kullanılmaktadır. Yeni Zelanda'lı araştırmacılar
ise, toplam azotoksit miktarını ölçmekle görevlendirilmişlerdir.
Ozon Tabakasının Korunması
Sözleşmeleri:
Önemi bu kadar açık olan ozon tabakasının
korunması ve bu tabakayı etkileyen faaliyetlerin
kontrolü, sınırlandırılması, azaltılması ya da engellenmesini
sağlamak amacıyla bazı ülkeler işbirliği
yapma kararı almışlardır.
ilk olarak 1976 yılında Avrupa Topluluğu
ülkeleri, CFC'li gazların kullanımını % 30 oranında
azaltmayı hedef alan bir kampanya baş-
OCAK-ŞUBAT-MART 1994 SAYI: 10

U
Ekoloji
lattılar. Daha sonra 1980 yılında Amerika'daki
Çevre Koruma Teşkilatı da benzer bir karar aldı.
Bu konuda, "Birleşmiş Milletler Çevre
Programı"



(UNEP) bünyesinde kurulan çalışma
grupları, ilk uluslararası "Ozon Tabakasının
Korunması Sözleşmesi" ni



hazırladı. 1985
Mart'ında Viyana'da yapılan bir konferansta bu
sözleşme uluslararası düzeyde imzaya açıldı.
Sözleşmede ülkelerden, insan sağlığı ve
çevreyi korumak amacıyla, çeşitli insan faaliyetlerinden
kaynaklanan ve ozon tabakasının
delinmesiyle ortaya çıkabilecek problemleri incelemek
üzere işbirliği yapmaları istendi. Sözleşmeye
ayrıca, ozona zarar veren bileşiklerin
bir listesi de eklendi.
1985 yılının Ekim ayında Avusturya'da bir
toplantı daha yapıldı, bundan 2 yıl sonra Montreal'de
30 ülkenin katıldığı büyük bir konferansta
uluslararası bir protokol imzalandı.
Son olarak, 40 ülke tarafından imzalanan
ve 1990'a kadar CFC'nin % 50 azaltılmasını
öngören Montreal Antlaşması yeterli görülmediğinden,
4-8 Mart 1989 tarihleri arasında
Londra'da "Uluslararası Ozon Konferansı" düzenlendi.
Konferansa 121 ülkeden önemli temsilciler
katıldı.
Bu konferansta yetkililere Güney Yarımkürede
deri kanserine yakalanma oranında büyük
bir artış olduğu ve Batı Rusya'da % 25'e varan
ozon azalması olduğu bildirildi. Ayrıca, Güney
Kutbu 'ndaki deliğin büyüklüğünün ABD yüzeyi
kadar olduğu ve derinliğinin 8800 metreye ulaştığı
belirtildi.
Konferansta CFC içeren bileşiklerin üretiminin
en kısa sürede durdurulması ve sanayide
CFC yerine "daha az zararlı" bileşiklerin kullanılması
tavsiye edilmiştir. Buna karşın, kimyasal
maddelerin bugün yasaklanması durumunda
bile hemen sonuç alınmayacağı ve
atmosferdeki mevcut konsantrasyonların etkilerini
yıllarca sürdüreceği vurgulanmıştır. Bu konuda
Avrupa Topluluğu ve Amerikan Yönetimi
bu gazların en geç 2000 yılına kadar kullanımının
durdurulmasını öngörürken Çin ve Hindistan
ise uluslararası bir fon oluşturulmasını istemişlerdir.
CFC'lere alternatif bulmak amacıyla, dünyanın
büyük kimya araştırma grupları, "Zararlı
Flourokarbonlara Alternatif Bulma Programı"
(Program For Alternative Floucarbon Toxicity
Testing) adlı bir çalışma başlatmışlardır. Ancak
bulunan bu yeni ürünler (HFC) şimdi kullanılmakta
olan CFC'lerden 5-7 kat pahalıdır.
Aradaki bu önemli fiyat farkı özellikle üçüncü
dünya ülkelerini endişelendirmektedir.
40 ülke temsilcisi CFC kullanımına son veremeyeceklerini,
ancak 2000 yılına kadar kullanımı
%50 oranında azaltabileceklerini bildirmişlerdir.
Bu konuda gelişmiş ülkeler, CFC
üzerine teknoloji kurmuş üçüncü dünya ülkelerine
yardımcı olacaklardır.
Londra'daki konferansta 20 ülke daha
Montreal Anlaşmasını imzalayacağını söylemiştir.
Bu konferanstan sonra Lahey'de yüzlerce
bilim adamı ve çevreci, ozon tabakasında oluşan
deliği kapatmak, ya da en kötü olasılıkla
büyümesini önlemek için çalışmalar başlatmışlardır.
Türkiye'nin Bu Konudaki Tutumu:
Türkiye'de konu gündemde olmasına karşın
henüz somut bir adım atılmamıştır. Yalnızca
Londra'daki konferansa elçilik düzeyinde katılmmıştır.
Konferansın son gününde Türkiye
de Montreal Protokolünü imzalayacağını bildirmiş,
ancak bunun teknoloji transferi gerektireceğini
de belirtmiştir.
Montreal Protokolüne göre gelişmekte olan
ülkeler yani CFC tüketiminin 3 kg/kişinin altında
olan ülkeler 10 yıl boyunca her hangi bir sınırlandırmaya
tabi tutulmamaktadır. Türkiye'de
kişi başına CFC tüketimi 0.1 kg. olduğundan,
bu olanaktan yararlanma hakkına sahiptir. Böylece
protokolün imzalanması Türkiye aleyhine
bir durum yaratmayacak, zor yükümlülükler getirmeyecektir.
Tarih boyunca insanoğlu hep kendinden
kaynaklanan problemleri çözmekle uğraşmıştır.
Ozon tabakasındaki delinme bunun en güncel
örneğidir. İnsanoğlu, kendi geliştirdiği teknolojiyi
tam anlamıyla kontrol altında tutamamakta
ve bunun sonuçlarını tam olarak kestirememektedir.
Bir Afrika Atasözü "Bu dünya bize atalarımızdan
miras kalmadı, biz onu torunlarımızdan
ödünç aldık"



der. Gerçekten de teknolojinin son
20-30 yıldaki gelişimine paralel olarak tüm çevrenin
kalitesinde önemli bir azalma olmuştur.
Ancak insanoğlunun gelecek nesillere böyle bir
dünya teslim etme hakkı yoktur. Çünkü bütün
teknolojik gelişime rağmen yaşanabilecek tek
yer dünyamızdır.
KAYNAKLAR
1. Oxygen Elementary Forms and Hydrogen Peroxide, Michael
Ardon, AMSTERDAM 1965
2. Bilim ve Teknik Dergisi, Şubat 1987, Mart 1988, Temmuz
1988
3. Çevre Kirlenmesi Kontrolü, Mehmet Karpuzcu
4. The Changing Athmosphere, John Firar, Newyork, 1990




Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.