![]() |
Ruh Eczanesi (Fırtınanın Ortasında)
Arkadaşlar Osho'nun Ruh Eczanesi adlı kitabının sevdiğim bir bölümü burası. Kendimi kötü hissettiğimde uyguladığım ve size de tavsiye etmek istediğim yöntemler. Başlangıç kısmını atlıyorum. Tecrübelerinizi yazarsanız denemeyenlere de faydamız dokunur. -REÇETELER- AYAKLARIN YERE BASMASI Modern insanın en büyük sorunlarından biri budur- tüm insanlık köklerini yitirmiş olmaktan dolayı acı çekiyor. Bunun farkına vardığında, bacaklarında bir titreme, bir belirsizlik hissedeceksin çünkü bacaklar insanın kökleridir. İnsan bacakları sayesinde toprağa kök salar. Şu iki veya üç şeyi yap... Birincisi: Deniz kenarında yaşıyorsan her sabah kumsala gidip, kumun üzerinde koş. Deniz kenarında yaşamıyorsan, herhangi bir yerde yalın ayak koş. Ayakkabı giymeden çıplak toprağa bas ve ayaklarla yer arasında bir temasın oluşmasına izin ver. Kısa sürede, bir iki hafta içinde, bacaklarında müthiş bir enerji ve güç hissetmeye başlayacaksın. Demek ki koşmak ve yalın ayak koşmak- birincisi bu. İkinci olarak koşmadan önce ve sonra, en başta ve en sonda gözlerini kapa. Sonra tüm ağırlığını önce sanki sadece sağ ayağının üzerinde duruyormuş gibi sağ ayağına ver. Sol, yükten kurtulmuş olacak. Bunu hisset ve sonra diğer ayağa geç. Tüm yükünü sol ayağına vererek, sağ ayağı sanki yapması gereken hiçbir şey yokmuş gibi tamamen serbest bırak. Orada, toprağın üzerinde öylece duruyor ama üzerinde hiçbir yük yok. Bunu dört- beş kere yap- enerjinin değişimini hisset- ve bak bakalım nasıl hissediyorsun. Sonra ne sağ, ne de sol ayağının üzerinde değil de, birini vurgulamaksızın, yüzde elli-elli tam ortada olmayı dene. Bu yüzde elli-elli hissi yere daha sağlam basmanı, daha köklü hissetmeni sağlayacaktır. Koşmaya bununla başlayıp bununla bitirirsen çok faydasını görürsün. Üçüncüsü de daha derin nefes almaya başlamaktır. Kişi yüzeysel nefeslerle kendini köksüz hisseder. Nefes varlığının köküne kadar inmelidir ve bu kök senin cinsel merkezindir. İnsan cinsellikten doğar. Enerji cinseldir. Nefes senin cinsel enerjinle temas etmeli, cinsel merkez nefes tarafından sürekli masaj yapılıyor olmalıdır. O zaman kendini köklü hissedersin. Nefesin yüzeyde kalıyor, cinsel merkeze asla inmiyorsa ortada bir boşluk oluşur. Sana o titrekliği, belirsizlik hissini, kafa karışıklığını- kim olduğunu, nereye gittiğini, amacının ne olduğunu, niye var olduğunu bilmeme, sürüklenip gidiyor olma hissini veren budur. O durumda git gide parlaklığını kaybeder, bir hayata bile sahip olmaktan aciz olursun- öyle ya, amacın olmadığı yerde nasıl hayat olabilir? Sen kendi enerjine kök salmamışken de, amaç nasıl olabilir? Demek ki önce toprağa kök salmalısın; her şeyin anası odur. Sonra cinsel merkezde köklenmelisin; her şeyin babası da odur. Hem toprağa hem de cinsel merkeze kök saldığında tamamen rahat, dingin, toparlanmış, merkezde ve ayakları yere sağlam basan biri olacaksın. AYAK TABANLARINDAN NEFES AL Bedenin alt kısmı, birçok insan, hatta çoğunluk için sorunlu bir bölgedir. Yüzyıllar boyunca cinsellik bastırılmış olduğu için, bedenin alt kısmı da cansızlaşmıştır. İnsanlar cinsel merkezin altına inmekten korkar hale gelmiştir. Cinsel merkezin üzerinde, kasılmış bir şekilde kalırlar. Aslında çoğu insan kafasında, veya biraz daha cömertse gövdesinde yaşar. İnsanlar en fazla göbeğe kadar inerler ama onun ötesine geçmezler. Bu yüzden bedenin bir yarısı neredeyse felç olmuş gibidir ve bu yüzden hayatlarının bir yarısı da felçlidir. Bu durumda bir çok şey imkansızlaşır çünkü alt beden, insanın kökü gibidir. Kökün ta kendisidir orası. Bacaklar senin kökündür ve yerle bağlantını sağlarlar. Bu yüzden insanlar yerle bağlantıları olmadığı için, hayalet gibi havada asılı kalırlar. Kişinin ayaklara geri dönmesi gerekir. Lao-Tzu öğrencilerine derdi ki, "Ayak tabanlarından nefes almaya başlamadığın sürece, benim öğrencim değilsin. Ayak tabanlarından nefes al." Ve o son derece haklıdır. Sen ne kadar derine inersen, nefesin de o kadar derine iner. Neredeyse nefesinin sınırlarının, varlığının sınırları olduğunu söyleyebiliriz. Bu sınır büyüyüp ayaklarına değdiğinde, nefesin fiziksel anlamda değil ama çok derin psikolojik bir anlamda neredeyse ayaklarına kadar ulaştığında tüm bedenine sahip çıkmışsın demektir. Artık ilk kez olarak bir bütünsün, tek parça ve bir aradasın. Ayaklarını git gide daha fazla hissetmeye devam et. Bazen ayakkabı giymeden yere bas ve toprağın serinliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını hisset. Toprak o anda sana ne vermeye hazırsa, onu hisset ve bırak bu senin içinden akıp geçsin. Enerjinin toprağa doğru akmasına izin ver ve toprakla bir bağ kur. Toprakla aranda bir bağ varsa, hayatla da var demektir. Toprakla aranda bir bağ varsa, kendi bedeninle de vardır. Toprakla aranda bir bağ varsa son derece hassas ve merkezindesindir, gerekli olan da zaten budur. HARA FARKINDALIĞI Yapacak hiçbir şeyin olmadığı bir anda sadece sessizce otur, içine dön ve göbeğine- göbek deliğinin beş santim kadar altında, hara diye bilinen merkeze- dal ve orada kal. Yaşam enerjinin müthiş bir şekilde merkezlenmelerini sağlayacaktır bu. Onun harekete geçmesi için sadece içine bakman yetecek, tüm hayatının o merkezin etrafında dönüyor olduğunu hissetmeye başlayacaksın. Hayat hara merkezinden başlar ve orada sona erer. Tüm merkezlerimiz uzakken, hara tam ortadadır. Denge bulmamızı ve köklenmemizi sağlayan merkez haradır. Bu yüzden kişi bir kez haranın farkına vardığında, birçok şey gerçekleşmeye başlar. Örneğin harayı ne kadar hatırlarsan, o kadar az düşünürsün. Düşünce eylemi otomatik olarak azalacak çünkü enerji kafaya değil, haraya doğru gidiyor olacaktır. Harayı ne kadar çok düşünür, ona ne kadar odaklanırsan, içinde bir disiplinin yükseldiğini de o kadar hissedersin. Bu doğal olarak gelir- zorlamayla değil. Hara merkezinin ne kadar çok farkına varırsan, yaşamdan ve ölümden o kadar az korkar hale gelirsin çünkü yaşamın da ölümün de merkezi odur. Bir kez hara merkezine uyum sağladığında, çok daha cesur bir şekilde yaşayabilirsin. Cesaret ondan doğar- daha az düşünme, daha az kontrolsüz an, daha fazla sessizlik, doğal disiplin, cesaret, köklülük ve yere daha sağlam basış hep ondan doğar. AKŞAM LİMANI Sağa, sola doğru yalpaladığını, merkezinin neresi olduğunu bilmediğini hissediyorsan bu hara merkezinle bağlantını kaybetmiş olduğunun göstergesidir. O bağlantıyı yeniden yaratman gereklidir. Akşam yattığında, yatakta uzan ve iki elini de, göbek deliğinin beş santim altında koyup, buraya hafifçe bastır. Sonra nefes almaya, derin nefese başla. Derin nefes alırken o merkezin nefesle birlikte inip kalktığını hissedeceksin. Sanki git gide küçülüp sadece orada, o küçük merkezde, çok yoğun bir enerji olarak varoluyormuşsun gibi enerjini tümüyle orada hisset. Bunu yalnızca on, on beş dakikalığına yaptıktan sonra uykuya dal. Bunu yaparken de uyuyakalabilirsin; bu da faydalı olur. O zaman tüm gece boyunca bu merkezlenme devam edecektir. Bilinçaltı tekrar, tekrar oraya yönelerek, orada merkezini bulur. Bu yüzden gece boyunca sen bilmeden birçok şekilde, merkeze derinden temas etmiş olursun. Sabah uykunun bittiği anda gözlerini önce hemen açma. Ellerini yeniden oraya götür, biraz bastırarak nefes almaya başla ve yeniden harayı hisset. Bunu on, on beş dakika kadar yaptıktan sonra kalk. Bunu her akşam ve her sabah yap. Üç ay içinde kendini merkezinde hissedeceksin. Merkezlenmiş olmak esastır; yoksa kişi kendini bölük, pörçük hisseder. Kişi o zaman bir arada değildir, yapboz gibi sırf parçalardan ibaret, bir geştalttan, bütünden yoksundur. Bu kötü bir durumda olmaktır; kişi merkezi olmadan kendini oradan oraya sürükleyebilse de, sevmekten acizdir. Merkezin olmadan, hayatındaki tekdüze şeyleri yapmaya devam edebilirsin ama asla yaratıcı olamazsın. Asgaride yaşarsın; azami senin için asla mümkün olmaz. Kişi ancak merkezini bulduğunda azamide, zirvede, doruklarda yaşayabilir ve tek yaşam, asıl yaşam budur. KORUYUCU AURA Her akşam uyumadan önce yatağında oturarak, bedenin etrafında, on beş santim kadar dışında, onunla aynı şekli alan, seni kaplayan, koruyan bir aura olduğunu hayal et. Bu bir zırha dönüşecektir. Bunu beş dakikalığına yaptıktan sonra, hala onu hissederek uyu. Auranın üzerini bir battaniye gibi örttüğünü, bedenini dışarıdan gelebilecek her türlü gerginliğe, düşünceye, titreşime karşı koruduğunu hayal ederek uykuya dal. Auranı hissederek uykuya dal. Gece yaptığın en son şey bu olmalı. Sonrasında hemen uyu ki, bu his bilinçaltında devam etsin. Püf noktası budur. Tüm işleyiş senin önce bilinçli bir şekilde hayal etmene sonra da uyumana dayanır. Git gide uykunun eşiğine yaklaştıkça, bir parça hayal gücü orada kalmaya devam edecek. Sen uyuya kalmış olsan da, hayal gücü bilinçaltına işleyecek. Müthiş bir güç ve enerjiye dönüşecek bu. Kendimizi başkalarından nasıl koruyacağımızı bilmiyoruz. Başkaları orada olmakla kalmıyor, bir de varlıklarını sürekli, nazik titreşimlerle yayıp duruyorlar. Gergin biri yanından geçtiğinde, senin her yanına gerginlik okları fırlatmış oluyor- bunları özellikle sana yönlendirdiğinden değil, sadece onları zaten etrafa saçıyor olduğundan. O bilinçli değil; kimseye bunu bilerek yapmıyor. Gerginliğini üzerinden atması lazım çünkü bu ona çok fazla yük oluyor. Bu yükten kurtulmazsa delirir. Onu üzerinden atmaya karar verdiğinden de değil, sadece taşıyor bu gerginlik. O kadar fazla ki, adam onu içinde taşıyamıyor ve gerginlik de taşıp durmaya devam ediyor. Biri yanından geçiyor ve sana bir şeyler atıyor. Açıksan ve koruyucu bir auran yoksa...ki kişi meditasyonla açık, çok açık bir hale gelir. Yalnız olduğunda bu iyi bir şeydir. Meditatif insanlarla çevrili olduğunda bu çok iyidir. Ama dünyada, piyasanın içinde olduğunda, etrafındakiler de meditatif değil, son derece gergin ve endişeli, akıllarında bin bir türlü şeyle gezinirken, onlardan bir şeyler kapmaya başlarsın. Savunmasızsındır; meditasyon kişiyi son derece yumuşak yapar, bu yüzden ne gelirse gelsin içine işler. Kişi meditasyondan sonra çevresinde koruyucu bir aura oluşturmalıdır. Bu bazen otomatik olarak gerçekleşir, bazen de gerçekleşmez. Eğer sana otomatik olarak olmuyorsa, bunun için çalışman gerek. Üç ay içinde kendiliğinden gelmeye başlayacaktır. Üç hafta ile üç ay arasında herhangi bir zaman, kendini çok ama çok güçlü hissetmeye başlayacaksın. Bu yüzden akşam bunu düşünerek uykuya dal. Sabah yine ilk düşünce bu olmalı. Uykunun bittiğinin farkına varır varmaz gözlerini hemen açma. Önce tüm bedenini saran auranın seni koruduğunu hisset. Bunu beş dakika yapıp, öyle kalk. Yıkanıp, çayını içerken bunu hatırlamaya devam et. Sonra gün içinde, arabada, trende veya ofiste otururken vaktin olduğunda yeniden kendini bu hisse bırak. Bir anlığına da olsa onu yeniden hatırla. Üç hafta ile üç ay arası bir zamanda, bunu neredeyse katı bir şey gibi hissetmeye başlayacaksın. O seni sarmalayacak ve o zaman kalabalığın içinden geçsen de bundan etkilenmeyeceğini, hiçbir şeyin sana dokunamayacağını hissedebileceksin. Bu seni müthiş derecede mutlu edecek çünkü artık sadece kendi sorunlarını sorun ediyor olacaksın, başkalarınınkini değil. İnsanın kendi sorunlarını çözmesi çok kolaydır çünkü bunlar zaten ona aittir. Başkalarının sorunlarını üstlenip durmaksa çok zordur; bunları çözemezsin çünkü bunlar daha en başından sana ait değildir. Koruyucu bir aura yaratmaya çalışırsan hem bu aurayı hem de onun işleyişini görebilirsin. Göreceksin ki tamamen korunuyorsun. Nereye gidersen git üzerine bir şeyler geliyor olacak ama bunlar iade edilecek; sana dokunmayacaklar. DENGELEYİCİ BİR HAREKET Beynin sağ ve sol tarafları farklı şekilde çalışır; bu herkes için geçerlidir ama meditasyon sana derinden işlediğinde bu ayrım ve fark abartılabilir. Sessizce otur ve gözlerine bastır. Gözlerinin önünde ışıklar belirmeye başlayana kadar bastır. Gözlerini fazla acıtma ama azıcık acıtmana izin var. O ışıkları izlemeye devam et. Bu birçok şeyi yerli yerine oturtacaktır. Bunu on- on beş dakikalığına yap- gözlerine bastır. Sonra beş dakika dinlenip, yeniden bastır. Bunu kırk dakika boyunca tekrarladıktan sonra gözlerine soğuk su çarp. Gözlerini kapa ve serinliği hisset. Bunu on beş gün boyunca yap. Bu egzersiz beyninde birçok şeyi oturtacak ve kendini çok toparlanmış ve aklı başında hissedeceksin. BURADA OLMAK Bilincin geliştikçe, dünya da değişmeye başlar. Doğrudan hiçbir şeyin yapılmasına gerek yoktur; tüm değişiklikler neredeyse kendi kendilerine gerçekleşir. Gereken tek şey daha bilinçli olmaya yönelik bir çabadır. Yaptığın her şeyin git gide daha bilincinde olmaya başla. Yürürken bilinçli yürü, tüm dikkatini yürümeye ver. Bilinçsizce yürümek yerine, yürüyüşüne bilinç niteliğini taşımak çok büyük bir fark yaratır. Kökten bir değişim söz konusudur. Bu dışarıdan görünmese de, içten içe farklı bir boyuta yönelinmektedir. Küçük bir şey dene: örneğin elini hareket ettir. Bunu mekanik bir şekilde yapabilirsin. Sonra bir de son derece bilinçli bir şekilde, yavaş, yavaş, hareketi hissederek ve bunu nasıl yaptığına içinden bakarak yap bunu. Bu küçücük harekette bile tanrısallığın eşiğine gelmiş oluyorsun çünkü bir mucize gerçekleşiyor. Bilimin henüz kavrayamadığı en müthiş gizemlerden biridir bu. Sen elini kaldırmaya karar verirsin ve el bu kararı takip eder. Bu bir mucizedir çünkü bilinç maddeyle temas etmektedir...sadece bununla da kalmaz, madde bilinci takip eder. Bu köprü henüz keşfedilemedi. Düpedüz sihir bu. Zihnin madde üzerindeki gücü; sihir tümüyle bundan ibaret. Bunu bütün gün yapıyor olsan da, bilinçli bir şekilde yapmıyorsun, yoksa bu küçücük hareket senin içinde müthiş bir meditasyona yol açıyor olurdu. Tanrısallığın, tüm varoluşu hareket ettiriş yolu budur. Bu yüzden yürürken, otururken, dinlerken veya konuşurken uyanık ol. KENDİNİ TOPARLAMAK Verdiğin her nefeste "bir" de. Nefes verirken "bir" de, nefes alırken bir şey söyleme. Nefes ver ve "bir" de, nefes al ve bir şey söyleme. Demek ki her dış nefeste "Bir...bir...bir" diyorsun. Bunu söylemekle de kalma, aynı zamanda tüm varoluşun bir olduğunu, bütün olduğunu hisset. Bunu tekrarlama, sadece o hissi taşı- "bir" demenin de faydası olacaktır. Bunu her gün yirmi dakikalığına yap ve bunu yaptığın sırada kimsenin seni rahatsız etmemesini sağla. Gözlerini açıp saate bakabilirsin ama saati kurma. Seni sıçratacak bir şey iyi değildir bu yüzden bunu yaptığın odada telefon olmasın ve herkese kimsenin kapıyı çalmaması gerektiğini söyle. O yirmi dakika boyunca mutlak bir rahatlama halinde olman gerekiyor. Etrafında çok fazla ses varsa kulak tıkacı kullan. Her nefes verişte "bir" demek seni öylesine dingin, sessiz ve toparlanmış hale getirecek ki bunu hayal bile edemezsin. Bunu gündüz yap, asla gece değil; yoksa uykun bozulur- kendini öylesine rahatlamış hissedersin ki uykun gelmez. Aksine tazelenmiş olursun. En iyisi sabah ya da öğleden sonradır ama asla gece yapma. LAO-TZU'NUN SIRRI Şimdi sana Lao-Tzu'dan gizli bir sutra aktaracağım. Bu hiçbir yerde yazılı olmasa da müritleri arasında asırlarca kulaktan kulağa aktarılmıştır. Bir meditasyon yöntemiyle ilgilidir. Lao-Tzu der ki: Bağdaş kurup otur. İçinde bir terazi varmış gibi hisset. Terazinin iki kefesi, iki göğsünün yanındadır. İbre gözlerinin ortasında, üçüncü gözün olması gereken noktadadır. İpleri ise senin beynindedir. Yirmi dört saat boyunca içindeki bu terazinin farkında ol ve kefelerin dengede, göstergenin tam ortada olmasına dikkat et. İçindeki bu teraziyi dengeleyebildin mi, yolculuğunu da tamamlamışsın demektir. Ama bu çok zordur. En küçük bir nefeste bile kefelerin inip çıktığını göreceksin. Sen sessizce otururken, odaya biri girdiğinde kefeler hemen inip çıkmaya başlar. Lao-Tzu der ki, "Bilincini dengele. Karşıtlıklar eşitlenmeli, orta nokta, merkezde sabitlenmeli. Hayat mutluluk da, mutsuzluk da, ışık da karanlık da, şereflendirilme de aşağılanma da getirse, gözün içindeki dengede olsun ve onu ayarlamaya devam et." Bir gün gelecek, bu terazi mükemmel dengeye- hayatın değil varoluşun, dalgaların değil okyanusun, "Ben" değil her şeyin varolduğu noktaya ulaşacaktır. İÇİNDEKİ SIFIRI BUL Uykuya yatmadan önce yap bunu. Yatakta gözlerin kapalı olarak uzanırken, hayal edebileceğin kadar kara bir karatahta hayal et. Sonra bu karatahtanın üzerinde üç rakamını, üç kere canlandır. Önce canlandır ve sil; sonra yine canlanır, yine sil, yine canlandır, yine sil. Sonra üç kere, iki rakamını canlandır. Sonra üç kere bir rakamını, sonra da üç kere sıfırı canlandır. Üçüncü sıfıra ulaştığında daha önce hiç hissetmediğin bir sessizlik hissedeceksin. Bir gün mutlak bir sessizliğin içine düşeceksin ve sanki tüm varoluş aniden kaybolmuş, geriye hiçbir şey kalmamış gibi olacak. O zaman müthiş bir bakış yakalamış olacaksın. Yani gece uyumadan önce, yattığın yerde bu basit işlemi yap ama onu tamamlamayı unutma çünkü bu sana inanılmaz bir sessizlik sunacak. Bu basit bir işlem olduğu ve en fazla iki üç dakika alacağı halde onu tamamlayamadan uykuya dalman mümkün. Ama tamamlamaya çalış- uyuma, üçüncü sıfıra gelinmeli. Aceleyle yapma bunu, yavaşça, severek yap. Kaynak: Ruh Eczanesi (Osho) |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.