ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   ForumSinsi Ansiklopedisi (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=476)
-   -   Efeler Yasası (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=466550)

Prof. Dr. Sinsi 08-17-2012 12:49 AM

Efeler Yasası
 


Efesi var Aydın’ın, eğilmez Türk’ün başı”

Selçuklular zamanında Aydın ve Teke yöresindeki koruma görevlilerine efe denirdi. Zeybek sözcüğünün bugün bile Özbek Türkmenlerince kullanıldığı söyleniyor. Aydın’ın Sultanhisar, Nazilli, Kuyucak ilçelerinde ve köylerinde büyük oğlan kardeşe küçük kardeşi “efem” der. Gençlere, çocukluktan gençlik dönemine geçmek üzere olanlara da ”kızan” denir.

Efe, zeybek adlarının Orta Asya kaynaklı olduğunu, Azerbaycan’ın Bakû şehri yakınlarındaki Gobuston Mağarasında kayalar üzerinde on bin yıllık efe figürleri olduğu söyleniyor. İngiltere’nin en seçkin üniversitelerinde okuyan, uzun yıllar Girit adasında araştırmalar yapan Halikarnas Balıkçısı, (Cevat Ş. Kabaağaçlı) ölümünden önce yazdığı son yapıtı “Hey Koca Yurt” adlı yapıtında efeliğin kaynağının Sultanhisar, Nysa kaynaklı olduğunu, M.Ö. 3 bin yıllarına dayandığını söylüyor. Bunu belirtirken de Yunanlılarla hiçbir ilgisinin olmadığını, Anadolu kaynaklı olduğunu özelikle vurguluyor. Bu yörede delikanlı çağına gelen kızanların yılın belirli günleri dağda bırakılarak efelenip, kişiliklerinin oluşup oluşmadığı sınanıyor. İşin özü efelik bir başkaldırı, kendi başına ayakta durabilme, doğrudan, haklıdan yana tavır koyabilmektir.

Efe, tarihte Batı Anadolu’da özelikle Aydın, İzmir-Ödemiş, Muğla, Denizli, Burdur yöresinde yaşamış, eli silahlı, kurulu düzene baş kaldırmış kişilere verilen bir addır. Efe, yiğit, cesur, mert, sözünün eri anlamında da kullanılır. Bu yörede “ sözüm senettir, söz vermek başka bir şeye benzemez” deyişleri de efeliğin özünden kaynaklanmaktadır.

Efe, kızan ve zeybek arasındaki ilişki şöyledir. Efe, zeybek gurubunun başıdır. Zeybekler arasında kahramanlık yapmış, cesur, mert kişiler arasından “efe” seçilir. Efenin buyruğuyla zeybekler kızanları yetiştirip, efelik töresini öğretirler. Zeybeklerden eğitim gören eli silahlı kızanlar zeybek olurlar.

Toplumda düzen bozulup, hak elde etmek zora ve güce kalırsa orada, “dağların yasası,”egemen olur. Dağ yasalarının uygulayıcıları da efelerdir. Bu yasalar “doğa yasaları” gibi acımasızdır. Efelerin ve zeybeklerin uymak zorunda oldukları, yaşamlarının birer parçası olan, başkaldırı geleneğinin ortaya çıkardığı birçok kural ve töre vardır. Efelik ve zeybeklik kuralları olmazsa olmazlardandır. Adı, ünü, şanı ne olursa olsun hiçbir efe bu yasaların dışına çıkamaz. Yazılı olmayan bu yasaları her efe ve zeybek uyar. Uymazsa toplum tarafından nasıl dışlanacağını bilir. Toplumsal dayanağı olmayan hiçbir eylemin başarı şansı yoktur.

Efelerin en önemli görevlerinden biri, zeybek ve kızanların gereksinimlerini sağlamaktır. Efe, bu konuda bencil davranamaz. Aralarındaki ilişki paylaşım üzerine kurulmuştur. Zeybekler ve kızanlar her koşulda efenin emirlerini eksiksiz yerine getirmek zorundadır. Kuralların dışına çıkılırsa silahlar konuşur. Kızan, yemin töreninde silahını efenin ayağının dibine koyar. Yeminden sonra efe silahını tekrar almasına izin verir. Yemin töreni epey uzuncadır. Yüksek sesle tekrar edilen sözlerin bazıları şöyledir; “Adem kuşağına bel bağlanır mı?”, “Bağlanmaz, bağlanırsa ağlanır.”, ”Şeytana bel bağlanır mı?”, “Yardımcımızdır bağlanır” diyorlar. İnsanlara fazla güvenmezler ama şeytanla ortaktırlar biraz. En kuşkuluları da Demirci Mehmet Efe’dir. Vadesiyle ölen ender efelerden biridir. Törenden sonra efenin sözünün dışına çıkamaz, bu söz buyruk altına girdiğinin sözüdür.
Efe, yiğitliği, mertliği, cömertliği, korkusuzluğu, sabrı, yardımseverliği, olgunluğu, olayları değerlendirişi, silah kullanmadaki yeteneği ile zeybek ve kızanlara örnek olmak zorundadır. Çünkü her yerde gözler üzerindedir. Çevresindekileri yeterince etkilemeyen, önderlik ve yöneticilik görevini yerine getiremeyen efenin etkili olma şansı yoktur. Efenin izni olmadan hiçbir zeybek ve kızan çeteden ayrılamaz. Kendi başına bir iş yapamaz. Çünkü kendileri için yaşamsal gizleri paylaşmaktadırlar. Sığınakları, yatakları, kendilerini yardım edenleri, çetenin konumunu, zayıf ve güçlü yanlarını, gezdikleri coğrafyayı, giriştikleri eylemleri iyi bilmektedirler. Bu nedenle ayrılırken mutlaka efenin izni ve onayı gerekmektedir.

Efeler, bekâr zeybek ve kızanları genellikle kendileri evlendirir ya da evlenmelerine izin verir. Düğün masraflarını efe karşılar. Düğün töreninin şanlı, şöhretli olmasına özen gösterir. Çünkü düğün aynı zamanda efenin de şanıdır. Efelerin kendi aralarındaki ilişki ve iletişimde uydukları ilginç törelerden biri de “davet” olayıdır. Efelik töresine göre bir efenin daveti mutlaka kabul edilir. Kabul edilmezse korkaklık sayılır. Yiğitliğe yakışmaz. Kıllıoğlu, Demirci tarafından yapılan böyle bir davette Bozdoğan’da vurulmuştur.

Efelik töresine göre, bir efe oturduğunda diğer efe tüfeğinin ucunu ona çevirirse bu” sen sensin, ben de benim” demektir. Herhangi bir kalleşlikte, mertliğe sığmayan bir davranışta, karşılığı silahla verilecektir anlamına gelir. Dostça olmayan bir davranış olarak kabul edilir.

Efeler aradıklarını, kendi deyişleriyle, “öküzün boynuzuna bile girse” arar bulurlar. Gerekli dersi verirler. Bunlar genellikle halka düşmanlık eden, ırz düşmanı, sömürücü, hak hukuk bilmeyen zorba ve ağa takımıdır.

Efelerin bir ilginç davranışı ölüm karşısındaki soğukkanlı tutumlarıdır. Ölüm onlar için bir son değil bir dönüşümdür. Ölümü aldırmaz, korku duvarlarını aşmış kimselerdir. Kendi aralarında, “Alıcı kuşun ömrü az olur, su testisi suyolunda kırılır, yiğit olan yiğit yaşadığı günün hesabını yapmaz, efe yatak ölümü görmez, derler. Doğrudur, Atçalı Kel Mehmet, Sinanoğlu, Çakırcalı Mehmet, Gökçen Efe, Cafer Efe gibi pek çok efe genç yaşlarında öldürülmüşler, ya da ölümsüzlüğe ulaşmışlardır.
Efelik töresine göre, haksızlığın yapıldığı, ezilen, haksızlığa uğrayan, insanların hakkını korumak efenin görevidir. Halkı soyanlardan aldıkları para ve malları halka dağıtırlar. Zorbalarla, çakal, çalı kakıcı, dedikleri çapulcularla savaşırlar. Efeler bu geleneklerinden ötürü halk yığınlarınca,” hak arayan kahramanlar” olarak anılıp efsaneleşirler. Haklarında övgü, gurur dolu, başkaldırı türküleri, destanlar yakılır.
Örneğin yıllar yılı yoksul köylüler Çakırcalı Mehmet Efe’yi, kendilerinden vergi ve asker almaktan başka bir şey yapmayan Osmanlı yönetimine karşı, koruyucu gibi görmüşlerdir.

”Ekmede yok, dikmede yok, yemede ortak Osmanlı,” demişlerdir. “Kahpe Osmanlıya güven olmaz,” sözü dillerine yerleşmiştir.

Kısa sürede çok büyük deneyimden geçmiş, yoğun olaylar yaşamış efeler, ağır başlı olgun, ölçülü insanlardır. Verdikleri sözü mutlaka yerine getirirler. Yalanı, sululuğu, saygısızlığı, övünmeyi, kendini beğenmişliği sevmezler. Az ve öz konuşurlar. Örneğin Kurtuluş Savaşı sorulduğunda, “Biz görevimizi yaptık” şeklinde konuyu geçiştirmeleri, onların alçakgönüllü, sessiz ve derin tavırlarının göstergesidir.

Yüksek fiyata mal satan satıcılara çok kızarlar. Haksız kazanç sağlayanlardan alıp yoksullara verirler. Bazen de bu paralarla köylere çeşme, suyolu, köprü yaptırırlar. Çakırcalı Mehmet Efe vurulduğunda yanında, söz vermesine karşın köprüyü yaptırmayan Arpazlı Osman Bey vardır. Efe vurulunca kızanları tarafından öldürülür.

Efe ve zeybekler kendi aralarında kuş ötüşü, ıslık, çeşitli hayvan seslerini taklit gibi yöntemlerle haberleşirler. Yeri geldiğinde yalnız kendilerinin anlayacağı söz ve deyimler kullanırlar, güvenlik amacıyla günlük parola koyarlar. “Bir posta iki aslan sığmaz” diyen efeler, aynı dağda aynı zamanda bulunmamaya özen gösterirler.
Ege yöresinde efelerden sıkça söz edilse de efelerin en yoğun bulunduğu yer Aydın ve Ödemiştir. Buralar için, “efelerin harman olduğu yer” deyişi halk diline iyice yerleşmiştir. Örneğin, Atçalı Kel Mehmet, Sinanoğlu, Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe, Cafer Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe gibi pek çok efe Aydınlıdır. İnce Mehmet, Kamalı Zeybek, Çakırcalı Mehmet Efe, Gökçen Efe gibi efeler de Ödemişlidir. Aydın Dağları, Karıncalı Dağ, Bey Dağları onların sığınağı olmuştur. Yani efelik ağırlıklı olarak bu coğrafyanın, bu toprakların ürünüdür. Örneğin Yaşar Kemal, Ödemişli İnce Mehmet’i kurgulayıp Adanalı Abdi Ağayla buluştursa da İnce Mehmet Efe bu toprakların ürünüdür.

Kurtuluş Savaşı’nda da pek çok kahramanlık gösteren efelerimiz bazı kendini bilmezler tarafından zaman zaman kötülenseler de onlar ve onlarla beraber kahramanca savaşan yiğitlerimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin temeline ilk harcı Aydın’da koymuşlardır. Yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, büyük önder, Mustafa Kemal Atatürk, ölümünden önce hasta hasta neden efe oyununu oynamıştır hiç düşündünüz mü? Çünkü O Türklerin en büyük efesidir. Övgü olsun diye söylemiyorum. O’nun baba soyu Aydın Yörüklerinden, “Kızıl Hafızlar” soyundandır. Balkanlar fethedilince Aydın’dan Selanik yöresine yerleştirilmişlerdir. Efelik, haksızlığa başkaldırı demektir. Atatürk’ümüzün genlerindeki efelik kanı ölesiye değin hep kendini göstermiştir.

Efelere selam olsun…



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.