ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Özgürlük Anıtı (Özgürlük Heykeli) Ve Osmanlı / Özgürlük Anıtı (Özgürlük Heykeli) Ve O (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=464685)

Prof. Dr. Sinsi 08-16-2012 12:53 AM

Özgürlük Anıtı (Özgürlük Heykeli) Ve Osmanlı / Özgürlük Anıtı (Özgürlük Heykeli) Ve O
 
Özgürlük Anıtı (Özgürlük heykeli) ve Osmanlı

Özgürlük Heykeli, ABD'nin New York şehrindeki Liberty (Özgürlük) adası üzerinde, inşa edildiği 1886 yılından bu yana Amerika'nın simgesi olan anıtsal heykel ve gözlem kulesi. Dünyanın en tanınan abidelerinden biridir.

Bakırdan yapılan Özgürlük Tanrıçası heykeli, Fransa tarafından kuruluşunun 100. yılı nedeniyle ABD'ye (10 yıl gecikmeli olarak) hediye edilmiştir. 1884-1886 yılları arasında inşa edilen heykelin mimarı Frederich Bartholdi'dir. Çelik iskeleti, Gustave Eiffel; kaideyi, Richard Morris Hunt yapmıştır. ABD'nin New York şehrindeki Özgürlük Adası'nda yer alır.

Heykel, sağ elinde bir meşale; sol elinde ise bir tablet tutar. Tabletin üstünde 4 Temmuz 1776 tarihi (Bağımsızlık Bildirgesi'nin tarihi) yazılıdır. Heykelin başındaki taç'ın 7 sivri ucu 7 kıtayı veya 7 denizi simgeler. Heykelin yüksekliği, 46 metre; kaidesi ile beraber 93 metredir. Ziyaretçiler, heykelin içinden meşaleye kadar 168 basamaklı bir merdivenden çıkabilirler. Heykelin meşale tutan sağ elinin yüksekliği, 13 metredir. Meşalenin etrafındaki dehlizde 15 kişi bir arada dolaşabilir. Heykelin başının genişliği 2 metre, yüksekliği ise tacı ile birlikte 5 metredir.

93 metre yüksekliğindeki Özgürlük Anıtı, ilk olarak 1860'lerde, o zamanlar Osmanlı Devleti toprağı olan Mısır'da Süveyş Kanalı'nın açılışı anısına Mısır Hidivi tarafından Fransız bir heykeltıraşa (Frederik Auguste Bartholdi) ısmarlanmış, bakır ve çelikten yapılarak tamamlanmış, ama sonradan yaşanan bazı korkular yüzünden; Müslüman bir ülkede bu kadar büyük bir heykelin tepki göreceği düşüncesiyle Mısır'a dikilmesinden vazgeçilmiş ve Paris'te bir depoya kaldırılmış. Tasarlanan bu ilk heykel Kızıldeniz ile Akdeniz'in birleştiği yere koyulacak firavunlar zamanının giysilerine bürünmüş bir kadın şeklindeymiş ve elinde 'Asya'nın ışığının Mısır'dan geldiğini' sembolize eden bir meşale tutuyormuş. Bu olaydan 20 yıl sonra 1885'te Fransa hükümeti A.B.D ile olan iyi ilişkilerinin bir göstergesi olarak büyük bir heykel yaptırmak istediğinde yine aynı heykeltıraşın kapısı çalınmış. Hazır durumda olan heykel depodan çıkarılmış, heykeltıraş Bartholdi ve Gustave Eiffel (Eyfel kulesinin mühendisi) birlikte çalışarak bazı değişikliklerle heykeli yenilemişler ve New York sahilinde Liberty Adasına yerleştirilmiş.

Özgürlük Heykeli, ziyaretçilere açıktır. Ziyaret etmek isteyenler adaya bir feribotla ulaşırlar, merdivenleri tırmanarak meşaleye çıkabilir ve New York limanını seyredebilirler.

Heykele Singer dikiş makinelerinin kurucusu Isaac Singer'in dul eşi İsabetle Eugenie Boyer modellik etmiştir. Özgürlük Heykeli 1884 yılında Fransa'da tamamlandıktan 1 yıl sonra 350 parçaya bölünüp 214 sandık içinde New York limanına ulaştırılmıştır. Parçalar, 4 ay içinde kaidenin üzerinde yeniden birleştirilmiş ve 28 Ekim 1886 tarihinde binlerce izleyicinin önünde açılışı gerçekleşmiştir.

Özgürlük Heykeli, 1984'ten beri UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer almaktadır.

Heykelin daha küçük boyutlarda bir kopyası Paris'tedir ve Atlas Okyanusu'na doğru bakar. Dünyanın başka çeşitli yerlerinde de (Osaka, Priştine, Pekin, Nevada, Güney Dakota, Bordeaux gibi) küçük kopyaları bulunmaktadır.[1]


Tarihçe

Özgürlük Anıtı'nın Parasını Sultan Abdülaziz Vermişti

Tüm dünyanın Amerika'ya ait olduğunu zannettiği Özgürlük Anıtı'nın aslında Osmanlı'nın parasıyla ve emriyle yapıldığını biliyor muydunuz? [2] Bugün Amerika'nın bir sembolü olan Özgürlük Anıtı, aslında Osmanlı topraklarına dikilmek için; Osmanlı padişahının emriyle yapılmış ve bedeli de Osmanlı hazinesinden ödenmiştir.[3] Mısır'ın Port Said Limanı'na dikilmek üzere Fransız heykeltıraş Bartholdi'ye sipariş edilen anıtın bedeli Sultan Abdülaziz Han tarafından peşin ödenmişti. Hem de 'Elinde doğudan yükselen ışığı simgeleyen meşale ve Osmanlı Sultanı'nı simgeleyen yedi sivri uçlu tacı olsun” denilerek… [2]
Said Paşa ile kanalın mühendisi olan Ferdinand de Lesseps arasında 1854'te varılan anlaşmanın çok ilginç bir maddesi vardı: "Kanal'ın Akdeniz'e açıldığı yere dev bir heykel dikilecekti". [4]

30 Kasım 1854. Sultan Abdülmecid dönemi. Mısır, Osmanlının bir eyaleti. İçişlerinde bağımsız, dışişlerinde Osmanlı sultanına bağlı. Mısır Valisi Said Paşa, dünyanın en büyük kanallarından biri olan Kızıldeniz ve Akdeniz'i birbirine bağlayan Süveyş Kanalı projesini hazırlatıp onaylaması için Sultan Abdülmecid'e sunuyor. Said Paşa, tasdik gecikince projenin gerçekleşmesi için gerekli şirketin kurulmasını emrediyor. Projeyi onaylamadan vefat eden Abdülmecid Han'ın yerine geçen Sultan Abdülaziz ise denizciliğe önem verdiği için zaten başlamış olan proje için gerekli onayı ve parayı hemen veriyor. İşte o proje içinde bir de heykel bulunuyor.

Doğunun, medeniyet ışığından batıyı da faydalandırdığını anlatmak üzere, elindeki meşaleyle yüzünü batıya dönecek bir heykel. O heykel yapılıyor ama konulduğu yer Mısır olmuyor. Evet tahmin ettiğiniz gibi ama önce hikayenin başına dönelim. [2]
XIX. asırda Osmanlı İmparatorluğu'nun toprağı olan Mısır, yüzyılın ilk yıllarından itibaren Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın soyundan gelen 'Hidiv' ünvanlı valiler tarafından idare ediliyordu ve içişlerinde bağımsız hale gelmişti. Mısır valileri, sadece yabancı memleketlerle imzaladıkları anlaşmalarla mâli protokolleri padişaha tasdik ettirmekle yükümlüydüler ve İstanbul, bu gibi talepleri genellikle her zaman yerine getiriyordu.

Mısır Valisi Said Paşa'nın Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps'e 1854'te hazırlattığı ve Akdeniz ile Kızıldeniz'i birbirine bağlayacak olan Süveyş Kanalı projesi de onaylaması için Osmanlı hükümdarı Abdülmecid'e sunulmuştu.

Projenin arkasında Fransa vardı ama İngiltere, Akdeniz'deki ve Hindistan'daki hakimiyetini sona erdirebilecek olan böyle bir hazırlığa karşı çıkıyor ve zamanın hükümdarı Sultan Abdülmecid Han'ı, projeyi reddetmesi için devamlı baskı altında tutuyordu.

Said Paşa, İstanbul'un tasdikini beklemedi ve 1854'ün 30 Kasım'ında Fransız mühendise projenin hayata geçirilmesi için gerekli şirketin kurulması iznini verdi. Fransız sermayesiyle kurulan şirketin hisse senetlerinin tamamı satılınca İngiltere, Sultan Abdülmecid'e daha da fazla baskı yapmaya başladı ve hükümdar, Mısır Paşası'nın projesini 12 yıl boyunca onaylamadı. Mısır tarafı ise, İstanbul'un tasdiki gelmeden işe başladı ama Said Paşa 1863'te birdenbire ölüverdi.

Yerine geçen İsmail Paşa ise Fransız değil, İngiliz taraftarıydı. Bu yüzden iktidarının ilk yıllarında projeye gereken önemi vermedi ama daha sonraki senelerde Kanal'ın Mısır'a nasıl bir hayati değişiklik getireceğini fark edince işe o da dört elle sarıldı.

Kazılar neredeyse tamamlanmak üzereyken Fransız hükümeti, Sultan Abdülaziz'e İngilizler'den daha fazla baskı yapmaya başladı. Sultan Abdülaziz Han, 1866'nın 19 Mart'ında yayınladığı fermanla Kanal'a izin verirken Kanal Şirketi ile Said ve İsmail Paşalar arasında varılan anlaşmaları onayladı, üstelik Mısır'ın kanal inşaatı için yaptığı dış borçları da devlet garantisi altına aldı ve kendisi de Kanal Şirketi'nin hisselerine oldukça yüksek bir meblağ yatırdı.[4]


Süveyş Kanalı'na İngiliz Engeli

Said Paşa'nın hazırladığı Süveyş Kanalı Projesi'nin arkasında Fransa, önünde de -bir engel olarak- İngiltere duruyordu. Zira Akdeniz ve Hindistan'daki İngiliz hâkimiyetini sona erdirebilecek bu kanal, Osmanlının malî gücünün yanında denizlerdeki gücünün de artmasına sebep olacaktı. Bu yüzden İngiltere, Sultan Abdülmecid Han'ı, projeyi reddetmesi için sürekli baskı altında tutuyordu. Said Paşa, bu sebeple Sultan Abdülmecid'in tasdikini beklemedi. 30 Kasım'da Fransız mühendise gereken izni verdi. Fransız sermayesiyle kurulan şirketin hisse senetlerinin tamamı satılınca İngiltere, Osmanlıya baskılarını daha da artırdı. Sultan Abdülmecid ise Said Paşa'nın projesini yıllarca bekletti. Sultan, projenin kendisine gelişinden yedi sene sonunda Ihlamur Kasrı'nda veremden vefat ettiğinde proje hala onay bekliyordu. Ancak onaylanmasa da ağır aksak ilerlemeye devam ediyordu. İki sene sonra Said Paşa da anîden vefat etti. Yerine geçen İsmail Paşa ise İngiliz taraftarıydı. Fakat bu kanalın Mısır için hayatî önemini fark etmekte gecikmedi ve işe dört elle sarıldı.

Sultan Abdülmecid'in vefatıyla Osmanlı tahtına geçen Sultan Abdülaziz Han'a da İngiliz baskıları devam etti. Ama İngilizlerin unuttuğu bir şey vardı ve Abdülaziz Han donanma ve denizciliğe çok önem veriyordu. Sultan, 19 Mart 1866'da yayınladığı fermanla kanala izin vererek projeyi tasdik etti. Bununla da kalmayıp, Mısır'ın kanal için yaptığı dış borçları devlet garantisi altına alarak, kanal şirketi hisselerine de bizzat kendisi oldukça yüklü paralar yatırdı. Said Paşa ile kanalın mühendisi Ferdinand de Lesseps arasında 1854'te yapılan anlaşma maddelerinde, bir de heykel projesi vardı. Süveyş Kanalı'nın Akdeniz'e açılan sahillerinde bulunan Port Said şehri limanına dikilecek olan dev bir kadın heykeli. Bu heykel, hem Osmanlıyı hem Mısırı temsil edecekti. Bu yüzden Mısır'ı temsîlen firavunlar dönemi kıyafetlerini giymiş kadın heykelinin başında, 7 iklimin padişahı olan Osmanlı Sultanını temsîlen 7 kıta ve 7 denizi simgeleyen 7 sivri uçlu bir taç olacaktı. Elinde de bir meşale tutacaktı. Sultan Abdülaziz Han, heykelin yüzünün batıya dönük olmasını istedi. Zira elindeki ışığı doğudan batıya götürdüğünü, ışığın, medeniyetin, uygarlığın, doğudan yükselip batıyı aydınlattığını simgelemesini istiyordu padişah. Heykelin parası da bizzat Sultan Aziz Han tarafından ödendi. Sipariş, Fransa'nın meşhur heykeltıraşlarından Frederic Auguste Bartholdi'ye verildi. Frederic Bartholdi, Fransa'daki atölyesinde çalışmalara başladı. Heykelin bakır ve çelikten oluşan iskeletini ve mühendislikle alâkalı kısımlarını, Paris'teki kendi adıyla anılan kuleyi yapan Gustave Eiffel ile birlikte tamamladı. Heykele Singer dikiş makinelerinin kurucusu Isaac Singer'in dul eşi İsabelle Eugenie Boyer modellik yaptı.
Heykel, firavunlar zamanının giysilerine bürünmüş bir kadın şeklinde olacak ve elinde 'Asya'nın ışığının Mısır'dan geldiğini' sembolize eden bir meşale tutacaktı. Sultan Abdülaziz Han'ın ödediği paralar arasında yapılacak olan heykelin masraflarının bir bölümü de vardı. Paşa ve mühendis, eseri Fransa'nın tanınmış heykeltıraşlarından olan Frederic Auguste Bartholdi'ye sipariş ettiler, hatta bir hayli avans da ödendi ve Bartholdi işe başladı. Dikileceği yerde monte edilecek şekilde parçalar halinde hazırlanan heykel birkaç sene sonra tamamlanmış, kanalın Akdeniz'e açıldığı yerde birkaç hafta içerisinde yerleştirilebilecek hale getirilmiş ve Marsilya'dan bir gemi ile Mısır'a nakledilmesinin hazırlıklarına bile girişilmişti. [4]



Frederic Auguste Bartholdi (1834-1904)
Heykel, Depoda Kaldı

Said Paşa'nın ölümünden sonra yerine vali olan İsmail Paşa, bu heykelin Müslüman Mısır halkı arasında hoşnutsuzluğa sebebiyet vereceğini söyleyerek mühendis Ferdinand de Lesseps'e, heykelin Mısır'a getirilmemesi talimatını verdi. Mühendisin, İsmail Paşa'yı ikna çalışmaları fayda vermedi. Nihâyet Kasım 1854'te yapımına başlanılan Süveyş Kanalı'nın Kasım 1869'da açılışı yapıldı. Dünyanın dört bir yanından gelen binlerce insanın katılımıyla oldukça görkemli fakat heykelsiz bir açılış oldu. Çünkü heykel Fransa'da kaldı. Bartholdi'nin bu muhteşem eseri, Fransa'daki bir depoda yapayalnız, akıbetini beklemeye başladı.[3] Mısır'da bu yaşananlardan sonra Paris'te bir depoya kondu ve tozlanmaya terk edildi. O yıllarda dünyanın bir başka tarafında, Fransa ile Amerika Birleşik Devletleri arasında büyük bir muhabbet yaşanıyor ve taraflar birbirlerine jest üstüne jest yapıyorlardı.[4]
“Asya'nın Işığı” Anıtı

O yıllar, Amerika ile Fransa'nın dostluk yıllarıydı. Karşılıklı hediyeleşmeler sırasında Paris'te kurulan Fransız-Amerikan dostluk grubunun başkanı Edouard Rene Lefebvre de Laboulaye'den, Fransız hükümetine bir teklif geldi: Amerika'ya devasa bir heykel hediye edilsin! İkna edilen Fransız hükümeti, bu heykel için Frederic Bartholdi'yi görevlendirdi. Bartholdi'nin eseri zaten hazırdı. Fransa Hükümetinin istediği heykel, elindeki meşaleye kadar Mısır için hazırlanan heykele benzerlik arz ediyordu. Fransa hükümetinden gelen talimata göre heykel, sol elinde “hukuku temsîlen bir kitap” tutacak, sağ elinde de, “Dünyayı aydınlatan özgürlüğün sembolü bir meşale” olacaktı. Yani neredeyse Fransa tarafından istenen heykel, Abdülaziz Han için hazırlanan heykelin aynısıydı. Sadece küçük bir iki değişikliğe ihtiyaç vardı.
Amerikalılar, heykelin New York'un hemen girişinde bulunan ufak adalardan birine yerleştirilmesine karar verdiler. Bartholdi, kaidenin yerini görmek için New York'a gitti ve Paris'e dönüşünde yeniden işe başladı. Bakır ve çelikten yaptığı heykelin mühendisliği ilgilendiren taraflarını Paris'e kendi adıyla anılan bir kule dikmiş olan Gustave Eiffel ile beraberce çalışarak tamamladı ve 1884 Haziran'ın ilk günlerinde eserini Fransız hükümetine teslim etti.[4]
Bartholdi heykelin yüzünü tamamen değiştirmiş ve metale annesi Charlotte'nin siluetini işlemişti. Birbirine monte edilecek şekilde yapılmış 350 parçadan oluşan heykel 'İsere' adındaki bir Fransız gemisine yüklendi ve 4 Kasım 1885 günü New York'a ulaştı. New York'ta, bu arada heykelin kaidesinin yapımı için bir bağış kampanyası başlamış, ilk bağışı Macar göçmeni olan New York'ta 'World' adında bir gazete çıkartan Joseph Pulitzer yapmış ve kaide için 100.000$ vermişti. Macar göçmeni gazeteci, daha sonra gazetecilikte dünyanın en büyük ödülü sayılan 'Pulitzer'in de isim babası olacaktı. Kaidenin inşasından sonra sıra heykelin dikilmesine ve resmi açılışa gelmişti.

Bartholdi, New York'a yanına bu defa Süveyş Kanalı'nın mühendisi ve heykelin fikir babası olan Ferdinand de Lesseps'i de alarak gitti ve 1886'nın 25 Ekim'inde yapılan törende eserinin açılışını bizzat yaptı.[4]
Heykelin sol elindeki kitap üzerinde Bağımsızlık Bildirgesi'nin ve Amerika'nın kuruluşunun tarihi 4 Temmuz 1776 yazıyor. Heykel 1886 dan beri de Amerika'nın New York adalarından birinde bulunuyor ve yüzü Sultan Abdülaziz Han'ın isteğinin tam aksine doğuya bakıyor. Lâkin güneş ışığı hâlâ doğudan yükseliyor ve her sabah Özgürlük Heykeli'nin yüzünde parlıyor. [2]

Özgürlük Heykeli'ni Abdülaziz mi yaptırdı?




"Neyse diyorsunuz ama sona geldiğinizde gözlerinize inanamıyorsunuz: Meğer..."

Özgürlük Heykeli'ni Abdülaziz mi yaptırdı?

Müthiş haber: Biliyor musunuz, hani şu New York'un simgesi olan Özgürlük Heykeli var ya, onun parasını Sultan Abdülaziz ödemiş!

24 Haziran 2004'te "Hürriyet" gazetesinde çıkan bu iddianın tarihî gerçeklerle en ufak bir alakası yoktu.

http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg

4 yıl sonra aynı gazetede, üstelik kaynak gösterme gereğini dahi duymadan Soner Yalçın'ın, Murat Bardakçı imzalı bu haberi nasıl apardığını geçen hafta yazmıştım. (İntihalcileri üniversitede hocaysa unvanlarını alıp sokağa atıyorlar ama gazetecilikte ödül üstüne ödül veriyorlar!)

Murat Bardakçı hakkında daha önce bir yazı yazmış (Zaman, 5 Nisan 2009) ve Osmanlıca belgeleri nasıl yanlış okuduğunu ortaya koymuştum. Söz Soner Yalçın'ın intihalde bulunduğu yazıdan açılınca Özgürlük Heykeli'yle ilgili yazısına değinmek şart oldu.

Yazının başında "Özgürlük Heykeli'nin parasını Sultan Abdülaziz ödemişti" deniliyor. Ancak birazdan öğreniyoruz ki, tamamını değil, "masraflarının büyük kısmını" ödemiş. Neyse diyorsunuz ama sona geldiğinizde gözlerinize inanamıyorsunuz: Meğer sadece "masrafların bir bölümü" Abdülaziz tarafından karşılanmış!

Tamamı, büyük bölümü ve bir bölümü arasındaki farkı siz düşünedurun, gerçek dışı bir haber karşısındayız. Yazıyı alıntılayan niceinternetsitesinde "Özgürlük Heykeli'ni de biz yaptırdıysak kim oluyor şuAmerikadedikleri biçare!" efelenmeleri ve "Heykelimizi geri isteriz" haykırışları gırla gidiyor.

Doğruysa yazalım ve ecdadımızla elbette övünelim, o ayrı; ama olmayan bilgilerle, üstelik geçmişin üzerine bir hayal perdesi gererek insanları göz göre göre aldatmaya hayır dememiz gerektiğini düşünüyorum.

Özgürlük Heykeli, iç savaş sonrasında geliştirmek istediği dostluğun bir nişanesi olarakFransadevleti ve halkı tarafından yaptırılmış ve Amerika Birleşik Devletleri'ne hediye edilmişti. Sadece burnunun uzunluğu 1,5 metreyi¸ toplam ağırlığı ise 225 tonu bulan bu muazzam boyutlardaki madeni heykelin maliyeti bizden kat be kat zengin olan Fransızları bile perişan etmişti. Halktan para toplaya toplaya iflahları kesilmiş, maliyetini denkleştirmek için yardım kampanyalarından tutun da lotarya düzenlemeye kadar başvurmadıkları yol kalmamıştı. O tarihlerde Paris'te de, New York'ta da en yüksek yapı özelliğine sahip bu Masonik simgelerle donanmış heykelin yapımı tam 10 yıl sürmüştü.

(Unutmayalım ki, 5 Ağustos 1884 günü yapılan kaidesinin temel atma törenini New York Büyük Locası'nın Üstad-ı Azamı Willam A. Brodie yönetmişti. Heykeltıraşı Bartholdi de, yapım işini organize eden Laboulaye da, kaidenin mimarı Richard Hunt Morris de Masondu. Bugün kaidesine Masonlarca çakılan bir plakette onun bu Masonik öyküsünü okumak mümkündür.)

Hafta sonları New York'ta çıkan bir Amerikan dergisinde, Paris'te yapımı süren heykel hakkında kapaktan bir haber. Solda Paris'te heykelin resmi açılış töreninden görünüş. Sol üstte heykeltıraş Bartholdi'nin resmi. Alttaki kesitte ise heykelin omurgasındaki demir konstrüksiyon görülüyor.

Heykel fikir olarak ilk kez 1865'te bir akşam yemeğinde gündeme gelmiş, tamamlanıp yerine dikilmesi için ise tam 21 yıl geçmesi gerekmişti. İnşasına Paris'te 1875'te başlanmış, açılış töreni 1886'da yapılmıştı. Fransızlar 'Hiç değilse kaidesini siz yapın' demişlerdi Amerikalılara ama o bile 2 yılda ve binbir güçlükle toplanabilen yardımlarla tamamlanabilmişti. O kadar ki, yardım kampanyasına 1 cent yatıran çocukların isimleri bile Pulitzer'in "World" gazetesinde yayımlanıyordu. Gustave Eiffel ise Eyfel Kulesi'nden önceki başarısını onun omurgasında gerçekleştirecekti.

Dolayısıyla Özgürlük Heykeli iki kapitalist ve zengin ülkenin bile zorlandığı bir süreç sonunda tamamlanabilmişti. Abdülaziz'in ise Eylül 1986 fiyatlarıyla maliyeti 75 milyon doları bulan heykeli değil yaptırmak, mevcut dış borçlarını bile ödeyecek imkânı yoktu. Unutmayalım ki, Heykele başlandığı yıl olan 1875'te Osmanlı bütçesi 5 milyon liradan fazla açık vermiş ve hazine "Ramazan tahvilleri"yle iflasını ilan etmişti.

Lafı uzatmaya gerek yok belki ama yazıdaki hatalara da gözümüzü kapatamayız.

Güya Mısır Valisi Said Paşa Süveyş Kanalı'nın projesini 1854'te "Sultan Abdülaziz'in"(!) onayına sunmuş ve padişah onu tam 12 yıl boyunca oyalamış. Bir kere 1854'te Abdülaziz padişah değildi ki! O zamanki padişah, ağabeyi Abdülmecid'di. Abdülaziz'in padişah olması için 7 yıl geçmesi gerekecektir (geçen hafta 6 demiştim, bir ekleyin).

Güya Süveyş Kanalı'na dikilecek olan ve Abdülaziz'in bir kısım parasını ödediği heykelin yapımı bitmiş, halkın tepkisinden korkan Said Paşa vazgeçip onu Paris'te bir depoya attırmış (gökdelenlerle yarışan 46 metrelik heykeli alacak bir "depo" Paris'te ne arıyordu?).

Doğruların yanına bir sürü yanlış böyle giriyor demek ki.

Evet Bartholdi Said Paşa'ya bir heykel projesi sundu ama bizzat kendisi bile iki heykel arasındaki benzerliği inkâr etmiştir. (Klaus Kreiser'in "Muqarnas" dergisindeki makalesine bkz. Vol. 14, 1997.) İlk proje için biblo şeklinde bazı denemeler yapıldı ama hiçbir zaman hayata geçirilmedi. Zira ne Mısır'ın, ne de Osmanlı'nın gücü yeterdi bu büyük projenin gerçekleştirilmesine. Heykelin açılışının 25 Ekim'de yapıldığı türünden hataları ise geçiyorum (doğru tarih 28 Ekimdir).

Yazısının sonunda yazar pek yapmadığı bir şeyi yapıyor ve hepimize "Vay canına" dedirten kaynağını açıklıyor. Buna göre Mahmut Esat Ozan adlı birisinin "çalışması"nı kaynak olarak kullanmış. Kimmiş acaba Özgürlük Heykeli uzmanlarının bile bilmediğini bilen yazar? Hemen söyleyeyim: 2009'da ölen, ABD'ye yerleşmiş bir sinemacı.

Şaşırdınız ama gerçekten de kaynak diye sunulan 'çalışma', internette Amerika'daki Türklere yönelik hamaset kokan yazılarıyla meşhur bir sinemacının senaryosundan ibarettir.

Siz ne dersiniz bilmiyorum ama ben buna en hafif ifadesiyle tarihi ciddiye almamak diyorum.




Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.