ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Beslenme, Diyet ve Sağlık (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=608)
-   -   Aids Ve Türkiyede Aids (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=435132)

Prof. Dr. Sinsi 08-13-2012 12:03 AM

Aids Ve Türkiyede Aids
 

2002 yılı itibariyle Türkiye’nin nüfusu 69.7 milyondur.[1] Nüfusun yaklaşık olarak üçte ikisi (%70) kentsel alanlarda yaşamaktadır. Doğumda beklenen yaşam süresi 68.8 yıldır ve 6 yaşın üstündeki nüfusun yüzde 15’i okuma yazma bilmemektedir. Nüfusun yaklaşık yarısı 25 yaşın altındadır ve HIV/AIDS’in saldırgan etkilerine çok açık olan adölesan yaş grubunun oranı yüzde 19,5’tur. Evlilik Türkiye’de hemen hemen genel bir olgudur. İlk evlilik medyan yaşında sürekli bir artış gözlemlenmektedir, ki bu 25 – 49 yaş grubunda, erkekler için yaklaşık olarak 24 yaş, kadınlar için 19.5 yaştır. [2]

İlk AIDS vakası 1985 yılında teşhis edilmiştir. Rapor edilen HIV pozitif ve AIDS vakalarının toplam sayısı 1985 – 2001 yılları arasındaki dönemde 1.325’e ulaşmıştır. Bu rakam resmi olarak rapor edilen 404 AIDS vakasını ve 921 HIV taşıyıcısını içine alır. 1985 ve 2001 arasındaki dönemde AIDS ile ilgili sebeplere bağlı 68 ölüm vakası bildirilmiştir.Başlangıçta rapor edilen vakaların yaklaşık olarak tamamı intravenöz madde bağımlıları, yabancılar, kan transfüzyonu yapılmış hastalar ve yabancı ülkelerden dönüş yapmış Türk işçileriydi.[3] 1990’ların ikinci yarısından itibaren bu tablo değişmeye başlamıştır ve rapor edilen vakalarda toplumun değişik kesimlerinden bireylerin de içinde yer aldığı hızlı bir artışın işaretleri gözlemlenebilir hale gelmiştir. Ancak, sürveyans sistemindeki ve sağlık bilgi ağındaki sorunlara bağlı olarak, resmi rakamlar vakaların gerçek sayısını yansıtmamaktadır. Aynı şekilde, vaka bildirim sistemi tanılanmış vakaların epidemiyolojik analizi için yetersizdir. Sifiliz, hepatit B – C ve HIV/AIDS gibi ihbarı zorunlu cinsel yolla bulaşan hastalıklar, en yüksek insidans oranlarına sahip CYBH’dır. Öte yandan, uzmanların tahminlerine göre HIV/AIDS vakalarının toplam sayısı, epideminin başlangıcından bu yana 7.000 ila 14.000 arasında değişiklik göstermektedir.

Doğu Avrupa’daki pek çok bölgesel ülkeyle karşılaştırıldığında, bazı cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV/AIDS insidans oranları büyük ölçüde düşüktür. HIV/AIDS vakalarının her 100.000 kişide 1.96 olan oranı gözönünde bulundurulduğunda HIV/AIDS’in ülkedeki son durumu, “nüfusun geneline sınırlı sızma ile erken safhada” olarak tarif edilebilir.

Resmi olarak rapor edilen HIV/AIDS vakalarının büyük bir çoğunluğu 15 – 39 yaş grubunda kümelenmektedir. Bu, infekte bireylerin üçte ikisinin virüsle 20’li yaşlarında temas ettikleri anl..... gelmektedir. Rapor edilen vakaların arasında, heteroseksüel cinsel temas ana bulaşma yoludur. HIV pozitif vakalarının cinsiyete göre dağılımı, erkekler ve kadınlar arasında bir denge oluşacak şekilde değişmeye başlamıştır. 15 – 19 yaş grubunda HIV ile infekte çocukların üçte ikisini kızlar oluşturmaktadır. HIV vakalarında anneden bebeğe geçiş etkeninin payı yüzde 1,36’dır. Bununla birlikte, çocukların virüsü kapmalarının gerçek nedenlerini saptamak neredeyse imkansızdır.

Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de, bağışlanan kanların HIV antikorları yönünden rutin olarak taranması, kan transfüzyonundan veya kan ürünlerinden kaynaklanan infeksiyon riskini önemli ölçüde azaltmıştır (%3). Aşağıda sıralanan önlemler kan ve kan ürünleri kanalıyla HIV bulaşmasının önlenmesi için alınmıştır: Kan bağışı, kan almanın başlıca yoludur ancak ihtiyaç olduğu hallerde tanımlanmış ünitelerden ücret karşılığında alınabilir. Kan transfüzyonlarının güvenilirliğini garanti etmek için kan ticareti yasayla kesin olarak menedilmiştir. Kan ve kan ürünleriyle çalışan kurum ve kuruluşlar faaliyetlerini Sağlık Bakanlığı’nın kontrolü altında sürdürürler. Kan ürünleri üretim ünitelerinin kurulması ve yönetimi bakanlığın onayına bağlıdır. Kan donörleri her bağışta AIDS, hepatit B – C, sifiliz, vb. kan grup testlerinden ücretsiz olarak yararlanırlar.

İntravenöz madde bağımlılarının kümülatif HIV pozitif vakaları içindeki payı yüzde 7,55’tir. Bu rakam Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki HIV pozitif intravenöz madde bağımlılarının payıyla kıyaslandığında oldukça düşüktür. HIV pozitif olan intravenöz madde bağımlılarının büyük bir çoğunluğu erkektir.

Resmi bildirimler ve epidemiyolojik araştırma sonuçları, Türkiye’de hiç bir bölgenin, HIV/AIDS dahil, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı bağışıklı olmadığını göstermektedir. HIV/AIDS vakalarının büyük bir çoğunluğu, İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya ve Bursa gibi Batı illerinin kent merkezlerinden resmi olarak rapor edilmiştir. İki nedene bağlı olarak HIV/AIDS vakalarının kırsal ve kentsel ayırımını bildirecek şekilde veri mevcut değildir: birincisi, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve HIV/AIDS resmi olarak il düzeyinde rapor edilmektedir ve ikincisi, vaka bildirimi ikamet edilen yerle ilgi detayları içermemektedir.

Türkiye’de sentinel sürveyans alanları mevcut değildir ancak HIV sürveyans sistemi ülkede test yapılan bütün alanları kaps..... alır. Sistem, kan donörleri, kayıtlı seks işçileri, güvenlik birimlerince gözaltına alınan illegal seks işçileri ve kısa dönem bedelli askerler (yurtdışında yaşayan ve ülkede zorunluk askerlik görevini yerine getirenler) dahil olmak üzere, bazı risk grupları içinde infeksiyonun yayılımının izlenmesi için tasarlanmıştır. Bu sistem, HIV pozitif bireylerin yanısıra risk grupları için de sosyal destek programları mevcut olmadığından, bazı insan hakları ihlallerine sebep olabilmektedir. Serosürveyans sistemi içindeki bu gruplara ek olarak, ameliyat öncesinde HIV yönünden tarama rutin olarak bütün hastanelerde yapılmaktadır. Yanısıra, hamile kadınlar, kan testi yapılan hastalar, evlilik başvurusunda bulunanlar gibi çeşitli gruplar da son yıllarda sero sürveyans sistemine dahil edilmişlerdir. Sınırlı kaynaklara ve ortaya çıkan etik problemlere bağlı olarak, tarama programlarına eklenen yeni gruplar daha ileri boyutta sorunlara yol açacak gibi görünmektedir.

Geniş kaps..... rağmen sürveyans sistemi, HIV infeksiyonunun ilerlemesinin sistematik olarak izlenmesini temin edecek yeterlilikten oldukça uzaktır. Sistemin başarısızlığı başlıca iki nedenden kaynaklanmaktadır: alandan, bilhassa özel sektörden güvenilir, güncel ve detaylı veri akışını sınırlayan yetersiz sağlık bilgi altyapısı ve merkezdeki yetersiz insan gücü sayısı ve uzmanlık. HIV/AIDS dahil olmak üzere, CYBI ve CYBH‘ın epidemiyolojisini araştırmayı amaçlayan bilimsel araştırmalar yetersizdir ve ulusal ve uluslararası donörler tarafından pek fazla desteklenmez. Bu sebeple genellikle ilgili alanları küçük bir coğrafi sahada yaşayan spesifik risk gruplarıyla sınırlıdır ve akademik personelin kişisel gayretleriyle yürütülmektedir.

HIV testi, kamu ve özel sektör sağlık üniteleri ve bu alanda faaliyet gösteren bazı gönüllü kuruluşlar tarafından, ülkenin her yerinde yapılmaktadır. İlke olarak testler gönüllülük esasına göre ve gizlidir (isimsiz). Kan donörleri, kayıtlı seks işçileri, güvenlik birimlerince gözaltına alınan illegal seks işçileri ve kısa dönem bedelli askerlik yapanlar (yurtdışında yaşayan ve ülkede zorunluk askerlik görevini yerine getirenler) gibi nüfus grupları içindeki bireylere, ulusal sero sürveyans sistemi çerçevesinde sistematik olarak test yapılır. Diğer gruplara yönelik test prensiplerinde bir tekbiçimlilik mevcut değildir, uygulanma kurumsal, yasal ve kişisel anlayışla yönlendirilir. Örneğin, hamile kadınlara kamuya ait hastanelerde ve üniversite hastanelerinde HIV antikor testi yapılmasına karşın, bu özel hastanelerde rutin bir uygulama değildir. Cerrahi müdahale öncesi HIV antikor testi zorunlu görülürken, acil müdahaleler test yapılmadan da uygulanabilmektedir. Öte yandan, HIV antikor testi için başvuran bireylere test öncesi ve sonrası danışmanlık hizmetleri planlanmamıştır. Test öncesi ve sonrası danışma için yardımcı olabilecek eğitimli personel sayısı oldukça sınırlıdır.

HIV pozitif tahlillerin doğrulanmasında ülke genelinde sekiz onay merkezi hizmet vermektedir. Zaman ve paradan tasarruf edebilmek ve kalifiye ve deneyimli insan gücü açığının üstesinden gelebilmek için, HIV pozitif serumlar ülkenin üç büyük ilinde bulunan onay merkezlerine sevkedilmektedir. Bu uygulamanın, örneklerin kirlenme ve kaybolma riski gibi dezavantajları olmasına rağmen uzmanlar, onay merkezlerinden ziyade test merkezlerinin sayısını artırma düşüncesini daha çok destekleme eğilimindedirler.

Hem kamu hem de özel sektörde HIV antikor testi için alınan ücretler makul olmakla birlikte, ileri seviyede testlerin ve AIDS’in antiretroviral tedavisinde kullanılan ilaçların fiyatları ülkede yaşayan hemen herkes için oldukça yüksektir. Uygulamada bazı aksaklıklarla karşılanmakla birlikte, kamu sosyal güvenlik kurumları ve devletin sağlık yardımı programları, AIDS ile yaşayan bireylerin tedavileri sırasındaki her tür testin masrafını karşılamaktadır.

Türkiye’de, antiretroviral tedavinin başlatılması ve takibine yönelik değerlendirme yapmak amacıyla CD4 seviyesinin tanımlanmasına yönelik bütün teknik olanaklar bulunurken, viral yük sayımı için kısmen yeterli olanaklar mevcuttur. Antiretroviral tedavi dünya standartlarına uygun olarak yapılabilmekte, ve prensip olarak herkes için antiretroviral tedavi devlet tarafından sağlanmaktadır. Bununla birlikte, sosyal güvenlik ve sağlık kurumları arasında çıkan bürokratik sorunlara bağlı olarak, tedavi yarıda kesilebilmektedir. Öte yandan devlet yetkilileri antiretroviral tedavinin finansmanının sürdürülebilirliği konusuyla çok ilgili değillerdir. Bir başka deyişle, önümüzdeki yıllar için devletin antiretroviral tedavinin masraflarının karşılanmasına yönelik bir finansal planı yoktur.


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.