ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Yazılar & Hikayeler (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=320)
-   -   Kalbin Mertebeleri (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=402818)

Prof. Dr. Sinsi 08-06-2012 04:45 AM

Kalbin Mertebeleri
 

Kalbin Mertebeleri



Abdullah İbn-i Abbas -radıyallahu anh- demişdir ki:

- Bir gün Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- hazretlerinin terkisinde idim. Buyurdular ki:

"Evlâd sana bir kaç söz belleteyim. Allah'ı yani emr ü nehyi gözet ki onu karşında bulasın. Bîr şey istediğin vakit Allah'dan iste, yardım dilediğin vakit Al-lah'dan dile. Şunu bil ki bütün yaradılmışlar elbirliğiyle sana bir fâide ve menfaat bahşetmek isteseler, Allah'ın sana yazdığından fazla bir şey bağışlayamazlar, keza yaradılmışların tümü elbirliğiyle sana bir zarar vermek isteseler, Allah'ın sana takdir ettiği ziyandan fazlasını yapamazlar, kalem işleri hitâma erib kaldırılmış, sahifeler de "üzerindeki yazılar tamam olub" kurumuşdur." (Tirmizi, Kıyâme, 2518; Müsned, C.1 s.293,303)

İşte bu hadis-i şerifi, her mü'min kalbinde bir ayna gibi saklaya, işini gücünü buna göre ayarlaya. Böylece çalışa, son nefesine kadar böyle gide,Cenâb-ı Allah'ın rahmet ve inayeti sayesinde dünya ve âhırette de güçlüklerden salim ola!" (Abullah ibn-i Abbas -r.a.-)

Bu hadis-i şeriflerde, bir kulun daima her şeyin Kadir-i Mutlak, Vâhidü'l-Kahhar hazretlerinin yedinde, izn-i ilâhiyyesinde olduğunu bilmesine ve ona göre her hal ve hareketini tanzim etmesine işaret vardır.

Kul her varlığın yegâne sahibi Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri olduğunu tam idrak ederse, insanların ne mevkide olurlarsa olsunlar, birer âciz, zavallılar zümresi olduğunu ellerinde mahdut bir selâhiyetten başka bir kuvvetleri olmadığını anlar, en yakınlarına, hatta çoluk çocuğuna dahi bel bağlamaz, malına, şöhretine güvenmez. Her şeyin Hakk Celle ve Âlâ Hazretlerinin yardımı ile tecelli ettiğini bilir ve yaratanına karşı bilgisi, bağlılığı, sevgisi ve teslimiyeti artar, yaradılmışlardan hiç bir şey beklemez hale gelir, gene her sıkıntının sabırla sona ereceğini, her darlığın sonunda bir genişlik, ferahlık kolaylık olduğunu bilir.

Muhterem Üstaz Hazretlerinin, asık yüzlü, bed huylu, daimi hayatından şikayetçi olan, kişilerden hazzetmediği, hoşlanmadığı yüzlerinden belli olurdu.
Yüz ekşiliği, kişinin kendi nefsini görmeyip, başkalarının ayıbları ile meşgul olmasından, yahud kader bahsinden nasibi, vukufu olmadığındandır. Bu ahlâkda olanlar her an şikâyet halindedirler, beş dakikaya on gıybet sıkıştırırlar.

Bu sıfatda ve gafil meşrebde olanlarla maslahat icabı ülfet edib hemen uzaklaşmak gerekir, çünkü gaflet kalbden, kalbe in'ikas eder.

İbrahim Düssûkî -kuddise sirruh- hazretleri:

- Ben evlâdlarımı şen şatır görmek isterim, buyururlardı.
Bunu, mütebessim, güler yüzlü, neş'eli manasına almalıdır.

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri Kur'an-ı Kerim'de buyurur:

"O gün ki, ne amel faide verir, ne de oğullar ancak Allah'a hâlis pak kalb ile varan müstesna." (Şuâra. 88-89)

Kalb beş kısımdır:

Ölü kalb : Dinsizlerin, kâfirlerin kalbi.

Hasta kalb: Tam dünya sevgisi dolu kalb.

Gafil kalb: Dünya ve ukba arasında dolaşan istikrarsız kalb.

Uyanık kalb: Zikirle meşgul olan kalb.

Diri kalb: Enbiyanın, sahabenin, kibar-ı ehlullahın kalb halleri.(Bizimki hangisi acaba??)

Rabbımız zü'l-celâl ve'l-kemal hazretleri, kendi nazargâhı olan kalblerimizi her türlü masîva, dünya muhab-betinden ahiret isteğinden, nefsimizin ve şeytanın şerrinden muhafaza eylesin! Kalb-i selîme vâsıl ve daimî kendinde (her ne kadar hatalı bîçare isek de) olan kullarından eylesin! Amin.

İbrahim Düssûkî -kuddise sirruh- buyurur:

- Günah kirine bulanmış kimselerle temas, onlarla oturup kalkmak, basar ve basireti zulmete boğar, hem kalb gözünü hem de baş gözünü karanlıklar içinde ruhsuz bırakır, iyiyi kötüyü ayırd edemez hale getirir.

"Şu iskemleye otursanız, istirahat etseniz" diye bir iskemle uzatıldı, ona da icabet etmediler ve yarım saat kadar kıyamda kaldılar.

Halbuki böyle bir kurban âdabı olduğunu bilen ve tat-bik edebilen pek azdır.
Nitekim büyükler:

- İbâdet insanı Cennet'e götürür. Ta'zimli ibâdet ise insanı Cenâb-ı Hakk'a vâsıl eder, demişlerdir.



Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.