![]() |
Akıl Ve Kalp Arasındaki İnce Çizgi
Akıl ve Kalp Arasındaki İnce Çizgi http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg İki büyük parçayım; okudukça karışan bir aklım, karışan aklımı çözemeyen bir kalbim… Aklımdan geçen her söz, süzgeçten geçip kalbimde onacakken, bir iç ses sürekli isyankârlık ediyor. Ne ola ki bu içten seslenen mendebur? Bırakmıyor şöyle derinden bir nefes alayım, ne uyku kaldı gözümde, ne de hayat… GittiÄŸim tüm yollardan bedbaht dönüyorum, her köşe başını tutmuÅŸ pusuda bekliyor, sürekli soru sorup beni köşeye sıkıştırmak istiyor hınzır! Hiç de pes etmiyor yaÄŸlı urganlara gelesice, soru cevap faslı hâsıl oldu mu yorgun düşüyor ve hatta bazen pes ediyorum, sonra içime koca bir çığ oturuyor, ne yiyor ne de bir ÅŸey yudumlayabiliyorum, dalıp dalıp kayboluyorum karanlıklarda, izbe sokaklarda… Çünki biliyorum onsuz her yer karanlık bir sokak… Bir ferahlandığım secdem vardı, onu da aldı elimden; közlerde kül olasıca. Olmadık hayallerle lanet okutuyor fatiha yerine! Åžefkatin meskenine çadır kurmak istiyor zahar! Önceleri bu kadar mütecessis deÄŸildim gerçeÄŸin ne olduÄŸu konusunda. Olanla yetinir, bildiÄŸim kadar yapar; “tamam iÅŸte yeter” der geçerdim. Aklın bir nimet olduÄŸu fikri, bu kadarla yetinmek ve hatta dünyevi ilimler için olsa gerekti benim için! Merak ettikçe sorularım çoÄŸaldı, her soru da baÅŸka soruları beraberinde getirdi. Hayatımın tamamını kaplayan kalbim, her ÅŸeyiyle tatminkârdı. Lakin aklı hayatımın bir köşesinde öylece oturtmuÅŸtum, gelin misali hiçbir iÅŸ yapmadan duruyordu. Nakıs olan gerçeklerin bir bütün olması için aklında bu bedende bir rol alması gerekiyordu, iÅŸte merak onu da oyuna kattı. Lakin ben iÅŸi baya abartmış olmalıyım ki farkında olmadan her ÅŸeyi sorgulayan akıl, kalbi ekarte etmiÅŸ, bir ÅŸekilde baÅŸrolü oynuyor! Tek başına akılla çözümlemek ve her ÅŸeyin bilimsel bir gerçeÄŸini yakalama çabaları, birden bire zuhur etti ÅŸu aciz bedende… Sordukça içime nüfuz eden saldırılar da artıyordu tabi. Her ÅŸeyi bilmek, akılda muhafaza etmek kolay ama çok yüklenince iÅŸler karışıyor. Kara delik misali, yok olmuyor mutlak bir ÅŸekle dönüşüp varlığını sürdürüyor. Bende de ÅŸekil deÄŸiÅŸtiren düşünceler, karmaÅŸalar baÅŸ gösterdi ama öyle bir sesle yüklendi ki yüreÄŸime, atsam atamıyor, satsam satamıyorum. HoÅŸ kimseye de satmak istemem bu dertli ummayı. Her telden bir name dinleyen kulaklarım, ispiyoncu ajan misali her ÅŸeyi aklımla kalbim arasında ki ince çizgiye yüklüyordu. Gittikçe ağırlaÅŸan manalar her sokağın suikastçısı olmuÅŸtu. Yakaladığı güzellikleri akılda hapseden iktidar, zulüm derecesinde içten içe iÅŸkence çeken bir kalbin hâkimiydi. Farklı düşüncelere kayan aklım, yol yordam bilmediÄŸinden olsa gerek ayarı kaçmış merkep gibi, ha bire çamura saplanıyordu. Çamur dediÄŸim öyle insanın varlığında olan ulvi bir toprak olgusu deÄŸil! BildiÄŸiniz çamur iÅŸte! En büyük emanetle imtihan ediliyorum. Göğsümün geniÅŸliÄŸinde un ufak edilmesi gereken koca bir kaya parçası; “ben”! Âdem nebi, ÅŸeytan senfonisinin tekrar son ses açılıp dinlenmesi gerekiyor, sur misali ürkütücü bir ses edasında… Yoksa bilinmezliÄŸin – ki ÅŸeytanda türeyen benlik – bana sirayet ediÅŸiyle cehennem kuyularına insan ihracatı baÅŸlayacak. Asilik girdabında yeniden “ben” oluÅŸa dönüşen, necaset misali bir varlık olacağım. Çünki inkârı, isyanı, baÅŸ kaldırışı emreden bir ben olmaya baÅŸlıyorum. Mana kaybeden her “deÄŸerim” mana arama derdinde! Mutlak giyinecek bir kılıf arıyor kendine. DoÄŸduÄŸumuzda mana kazanan ruhlarımız, akıl yokken verdikleri sözde en deÄŸerli nimetin iÅŸtirakiyle, müşterek bir onama derdinde. Lakin ikisi bir arada doÄŸruyu bulma çabası gittikçe zorlaşıyor. Ne zaman Mukaddes Kelamı elime alsam, korkunç bir ses uÄŸulduyor içten içe. SöylediÄŸi sözlerin aykırılığından ben hayâ ediyorum, ne kadar “sus” desem de daha bir çullanıyor nazenin kalbimin üstüne, çoktan seçmeli de deÄŸil! Olsa mutlak tanıdık bir cevap kulağıma deÄŸecek. Öyle sinirleniyorum ki soru sahibine, baÅŸlıyorum soruları cevaplamaya, yirmi dört saat aralıksız sınav. ÇoÄŸunda kalem oynatamıyorum, çoÄŸunda ise dayak yemiÅŸ it gibi sessizce inine yolluyorum. Amaç kazanmak mı bu sınavda yoksa hiç cevaplamadan muhatap olmamak mı? Yoksa hepsinden öte hiç gelmesine müsaade etmemek miydi? Ben mi sebep oldum bu anlamsız kalabalığa . Ben bana fazlayken bir üçüncüyü kim nerden peydahladı ki? Biliyorum sürekli teyakkuzda olan ruhumun, öğrendikçe yükü ağırlaşıyor. Hani imanım kuvvetlendikçe gitmesi gerekmez miydi mendeburun? Hem akıl bu kadar tehlikeliyse nerde kaldı nimetin hakkını veriÅŸ. Birçok ayette geçen “…akıl sahipleri düşünmezler mi…” ifadeleri böyle mana kazanmıyor muydu? Bütün zamanlara, insanlara hitabını okumakla manayı yakalayamıyordum. Her okuyuÅŸta, derinden acıtan cümleler göğsümü daraltıyordu. İnciniyordu, yara almasından, onu onaracak gücü kendimde bulamamaktan, kırılıp dökülmesinden korkuyordum. Susuyordum bazen, içime dönük tüm sorgulamaları susturacak haykırışları kendim bile duyamıyordum. Öylece susuyordum iÅŸte… Etrafımda kime sorsam; “bizde yok mu sanıyorsun” cevabını alıyordum. Aslına herkeste oluyormuÅŸ diye ferahlıyorum, ama benimkisi baÅŸka geliyor sanki! Sanki öncekiler gibi deÄŸil, hep yoklayan küçük kuÅŸkular deÄŸil! Aksini inkâr ediÅŸ, var olanı yok sayış… Söylenen her iddialı söz pervasızca dolanıyor akıl gezegeninde. Sanki koca bir kayanın altındayım, ya su! ya parça! üçüncü seçenekte olmak istemiyorum. Hani Hz. Ali gibi olamam biliyorum, dünya gözüyle cennet mucizesini görmeye gerek duymayan bir iman, ya da sahabeler gibi tümden bir inkılâbı kayıtsız ÅŸartsız kabul ediÅŸ. Âlemi temaÅŸa etmeye, çamuru temizleyecek, içimde var olan mucizeyi çözmeye çalışıyorum. Her ÅŸeyde nakşı görmekle tatmin olmaya, aklın alamayacağı mucizelerle sesleri susturmak istiyorum, kelamın tüm zamanlara hitabına, onun keÅŸfiyle aklımı kapatıp, kalbimi açıyorum en derinden; SakileÅŸen yaprakları, kökleriyle yürüyen aÄŸaçları, zekâ timsali kuÅŸların mimarisini. Ayaksız, tutunacak dalı olmayan ayı, içi demir yığınıyla dolu dünyayı, bir topaç gibi asırlarca yer deÄŸiÅŸtiren yıldızlar âlemini, müthiÅŸ bir korunaklılıkla her türlü radyasyonu geri püskürten enerjiyi, nerden geldiÄŸini bilmediÄŸim gökten inen rahmeti. Kendimi, aynada ki beni, 37 derecelik ısıyla hiç bozulmadan duran et parçasını, küçük bir mikroba bile kafa tutamayacak kadar aciz oluÅŸumu, çocukluÄŸu, gençliÄŸi ve yine çocuklaÅŸmayı. BoÅŸalıp dolan bu âlemi izliyorum, derinden ve sessiz… İşin sırrı belliydi aslında; akılla kalp arasındaki ince çizgide yürümek, hem de zarif adımlarla… Normalde cinsi latif olma fıtratımdan doÄŸan zarafet, aklımla kalbim arasında hüküm süremedi. Demek ki iÅŸ bedenden içe gelince, farklı bir yol izlemek gerekiyor. Dilde canlı duran, içte öz olmayınca akıl biçare kalıyor. Her ne kadar akıl hükümranlığını sürdürse de aciz bedenlerde asıl mesken sahibi kalptir biliyorum. Bir seste bağırıyor; “imanım tek varlığım, ne olur yanaÅŸma” diye. Biliyorum girmek istiyor gülistana, dağıtmak koparmak istiyor en nazenin çiçeÄŸimi. Her yeri talan edecekti biliyorum, tüm etrafı çorak olan kalbimin çitlerini zorluyordu. Girmemeliydi içeri, izin vermemeliydim! SavaÅŸa yorgun baÅŸlayan sözlerim, yılgın, bitkindi. OkuduÄŸum tüm dualar çaresizdi sanki! Dua her kapıyı açan, her handikapı aÅŸan bir melek deÄŸil miydi? Ben neden çaresizim o vakit? Ben neden korkuyla sinmiÅŸ bir çocuk gibiyim. Asiliklerimden mi? İsyanlarımdan mı? İşlediÄŸim günahların cezası mı? Ya da hidayet benden uzak mı? Ben ÅŸaşıranlardan mı olacaktım? “Sus, sus!” ne olur artık konuÅŸma. Her söylediÄŸin söz bende derin yaralar açıyor, aklımda gezinen manasız var oluÅŸ teraneleri, en yakın olduÄŸuma uzaklaÅŸtırıyor. Defol git başımdan, çık içimden, bırak! Yine eski sıkıntılarımla boÄŸuÅŸayım, bırak geçmiÅŸe acılanıp, istikbale kaygılanayım, koynumdan kaçan uykulara yanayım, bırak! Her ÅŸeyimi al; sevdiklerimi, hayallerimi, umutlarımı, geleceÄŸimi ve hatta en fazla; canımı… Ama ne olur imanımı bırak bana. Ondan sana yar olmaz. O daha yeni doÄŸmuÅŸ bebek misali hayatı temaÅŸa ediyor. Yürüyecek, bırak! Cennete koÅŸacak; en sevgiliye. Çelme takma, konuÅŸma, soru sorma, sorgulama, yanıltma, kapılar açma, girme hayallerime, girme Allah’la arama, çekil secdemin önünden, çekil asl olan “ben”in önünden. Dua; Ey Âlemlerin Rabbi olan Allah’ım (a.c) ne olur aklıma mukayyet ol… Manolya Åžahin |
Akıl Ve Kalp Arasındaki İnce Çizgi
Kendimi, aynada ki beni, 37 derecelik ısıyla hiç bozulmadan duran et parçasını, küçük bir mikroba bile kafa tutamayacak kadar aciz oluşumu, çocukluğu, gençliği ve yine çocuklaşmayı.
BoÅŸalıp dolan bu âlemi izliyorum, derinden ve sessiz… İşin sırrı belliydi aslında; akılla kalp arasındaki ince çizgide yürümek, hem de zarif adımlarla… Normalde cinsi latif olma fıtratımdan doÄŸan zarafet, aklımla kalbim arasında hüküm süremedi. Demek ki iÅŸ bedenden içe gelince, farklı bir yol izlemek gerekiyor Güzel yüreklim,EmeÄŸine,ellerine,gözlerine,saÄŸlık.gà ¶nül dostuma paylaşımından dolayı sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum.AÅžK la kal inÅŸallah.. |
Akıl Ve Kalp Arasındaki İnce Çizgi
Alıntı: Kocayürek Nickli Üyeden Alıntı Kendimi, aynada ki beni, 37 derecelik ısıyla hiç bozulmadan duran et parçasını, küçük bir mikroba bile kafa tutamayacak kadar aciz oluÅŸumu, çocukluÄŸu, gençliÄŸi ve yine çocuklaÅŸmayı. BoÅŸalıp dolan bu âlemi izliyorum, derinden ve sessiz… İşin sırrı belliydi aslında; akılla kalp arasındaki ince çizgide yürümek, hem de zarif adımlarla… Normalde cinsi latif olma fıtratımdan doÄŸan zarafet, aklımla kalbim arasında hüküm süremedi. Demek ki iÅŸ bedenden içe gelince, farklı bir yol izlemek gerekiyor Güzel yüreklim,EmeÄŸine,ellerine,gözlerine,saÄŸlık.gà ¶nül dostuma paylaşımından dolayı sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum.AÅžK la kal inÅŸallah.. Sen ki okyonus yürek, senki kocayürek, sen ki; kaybolmuÅŸ paylaşımlarımı bile bulup çıkarabilecek kadar engin derin ve ince bir ruha sahip gönül dostum yüreÄŸine saÄŸlık güzel yüreÄŸin hiç dert görmesin sevgi ve AÅŸkla kal.. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.