ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Dualar (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=614)
-   -   Rabbin Sana Bir Dua Kadar Yakın (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=399928)

Prof. Dr. Sinsi 08-06-2012 01:34 AM

Rabbin Sana Bir Dua Kadar Yakın
 

Rabbin Sana Bir DUA Kadar Yakın



http://frmsinsi.net/images/forumsins...sinsi.net_.jpg
Rabbin senden ille de dilekçe yazmanı istemez...

Derdini anlatamamaktan yakınıyorsun.
Sesini duyuramamak canını yakıyor.
Varlığını hiçe sayanlara içerliyorsun.

Anlaşılmamak yüreğini kanatıyor.Seni sen söylemeden anlayan bir dostun olsaydı,ne çok sevinirdin.
Yüreğini senin göğsüne koyan yaratıcın yüreğinden geçenleri bildiğini bildiriyor sana.

Sen dile getirmesen de,içini oyan sızıları,ruhunu kemiren pişmanlıkları açık bir söz gibi duyuyor.
Diyor ki,başkalarından sakladığını bildiğim gibi,kendinden sakladığını bile biliyorum.
Seni en çok O anlıyor.
Sesini bir yükselt de öyle konuşalım,demiyor.

Bir dilekçe yaz da,sonra değerlendirelim demiyor...

Haşa ki rabbin kırtasiye delisi bir bürokrat değil.
Üç adet pul,resmi mühür ve imza istemiyor senden.

Seninle ilişkisi bir güven ilişkisi.

Kuşkular,önyargılar,güvensizlikler üzerine kurulu insan ilişkileri gibi değil rabbin ilişkisi.
O sana güveniyor,senin özüne koyduğu prensiplerin yüreğini göğe yönelteceğine itimadı var.
Hatta,ilk defa insanı yaratacağı zaman,melekler ’yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek birini mi yaratacaksın?’....dediklerinde ’sizin bilmediğinizi ben bilirim’diyerek insana olan güvenini apaçık ortaya koymuştu.

Evet,rabbin kırtasiyeci değildir.Detayı önemser ama detaycı değildir.
Ceviz kabuğunu en az içi kadar önemser fakat kabuğun yenmediğini sonsuz bilgisiyle bilir.

Sana bir dua kadar yakın O.

Bir dilek kadar yakın...İçinde sözler tutuşunca,sözler ağza doluşunca,seni aracısız dinleyendir O.....

Nisyandan aldın beni, isyanda bırakma Rabbim!

Bağışla beni Rabbim, tevekkülden başkası gelmiyor elimden.
Başkası yok elimde.
Şimdi elimden gelenlerin hepsi senin "El"inde.
Bağışla beni, göremedim.
Göremedim, nice *****n karnında nice karanlıklar içindeyken gün yüzüne çıkardığını bebelerin yüzünü.
Unuttum, çocuk tebessümlerini nice belirsizliklerden alıp güneşe erdirdiğini,
Bilemedim, yüreğimizi yokluğun dehlizlerinden aşırıp aşkın vadisine eriştirdiğini.
Göremedim, her sabah yerin sükûnetini odamda ekmek gibi sımsıcak hazır ettiğini.
Her akşam yastıkta unuttuğum bedenimi sabah yeniden yanıma verdiğini göremedim.
Beni her sabah ihya ettiğini, bedenimi her an zaaflardan çıkardığını, varlığını her an yokluktan geri getirdiğini göremedim.
Göremedim Rabbim her günü ödünç verdiğini.
Göremedim, bağışla beni...
Fakat, şimdi gördüklerim gösterdi bana hepsini
Geç kaldım görmekte.
Tebessümü beton yığınları arasında sönen bebeler gördümse de, biliyorum Senin El’nde şimdi hepsi ve sonsuz tebessümler verdin herbirine.
Sevinci soğuk topraklarda boğulmuş çocuklar gördümse de, biliyorum Senin Rahmetinin kucağında hepsi ve bitmez sevinçler bağışladın herbirine.
Ümitleri bir apansız sarsıntıyla yıkılan insanları gördümse de, biliyorum Senin Şefkatinin ikliminde âsûde ve mutlu her biri...
Bağışla beni Rabbim, unuttum, nisyanda kaldım.
Hatırlamadım verdiğini ve var kıldığını.
Elimden alınca verdiğini ve yokluğa yuvarladığında varlığımı
Hatırladım ve ama geç hatırladım.
Gördüm, ama güç gördüm, acıyla gördüm.
Varlıkta kör oldum, yoklukta gördüm.
Bollukta unuttum, darlıkta hatırladım.
Affet beni Rabbim, bari, yoklukta Sana vardım.
Hiç olmazsa, hiçlikte seni andım.
Şimdi, bir tevekkül var elimde.
Başka herşey düştü, herşey yokluğa döküldü.
Hatırladım, elimdekiler de, ellerim de Senin Elinde.
Şimdi, dua sığıyor sadece avuçlarıma.
Sadece yakarış yakışıyor yakama.
Gözlerim müjdeni gözlüyor uzaktan.
Gönlüm hiç bitmez tesellini özlüyor.
Sen ki, unutmaktan alıkoydun, nisyandan kurtardın beni Rabbim
Şimdi isyandan koru beni Rabbim.
İsyandan koru beni, isyandan koru beni, isyandan koru beni...
Ve lûtfet ki, avuçlarında teselliden ötesi yok.
Affet ki, elimde duâdan başkası yok.

Ayaklarına zincirler takılmış...Elleri kelepçeli... Ve arkasından sürekli itilmekte...Belli bir istikamete doğru hem gidiyor, hemde bağırıyor: ’Gitmem ben o beldeye! O şehre inanmıyorum!’
Yanına bir görevli geliyor ve kulağına şunları fısıldıyor: ’Bu yol o menzile çıkar. Ama sen bilirsin, ister inana inana git, ister inanmaya inanmaya... Tercih tamamen sana ait!...
İsteğine bağlı olmayan işlerde, her insan: mahkum!
Her an nefes alıyor: Havaya esir...
Ne ciğerlerine el atabiliyor, nede yıldızlara: Elleri bağlı...
Yer çekimiyle arza rapt edilmiş: Kaçmaktan mahkum...
Ve nihayet, dünya onu kabre ***ürüyor: Gitmeye mecbur...
Bir asi mahkum kalkıyor, ’ ben gitmem’ diyor. ’Ahirete inanmıyorum ’ diyor. Bilmiyor ki, inanmamak ahirete gitmeye değil, cennete girmeye mani...

*


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.