![]() |
Sadakallahülazim Demek Sünnet Midir?
Kur'an okuduktan sonra, sakallahülazim demek sünnet midir? Sadakallahül aliyyül azim ile sadakallahül azimin arasında fark var mıdır?
Soru Kur'an okuduktan sonra, sadakallahülazim demek sünnet midir? Sadakallahül aliyyül azim ile sadakallahül azimin arasında fark var mıdır? Cevap "Sadakallah", ". doğru söyledi" demektir. "Sadaka Resulullah" ise, "Resulullah doğru söyledi" demektir. Alimlerimiz, Kur'an'da geçen, "Sen: "Sadakallah: . sözün doğrusunu söyledi." de." (Al-i İmran, 3/95) ve ". da, elçisi de elbette doğru söylemişlerdir." (Ahzab, 33/22) ifadelerinden hareketle, Kur'an okuduktan sonra "Sadekallahul azim", hadisleri okuduktan sonra da "Sadaka rasülüllah" demeyi uygun görmüşlerdir. Bu nedenle Kur'an okunmasından sonra, Sadakallahülazim demenin adap olduğu görüşü ağırlıktadır. Sünnet olduğu konusunda ise sıhhatli bir rivayet bulamadık. Diğer taraftan, Sadakallahu'l Azim demek, en doğrusunu . bilir, demek olduğundan, bu en azından bir tevazu ifadesidir. Zira okurken, anlarken ve uygularken ben yanılmış ve yanlış yapmış olabilirim. Ama bu yanlışlık Kur'andan değil, demektir. Bu da meleklerin Kur'an'da geçen "Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm - Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." (Bakara Sûresi, 2/32) anlamındaki ayete de uygun düşmektedir. Sadekallahul azim: Azim olan . ne güzel ne doğru söyledi. Sadekallahul aliyyul azim: Aliyy ve Azim olan . ne güzel ne doğru söyedi. Azim: (Çok yüce ve çok büyük olan; sınırsız ve kayıtsız büyüklük, üstünlük de yalnız O'ndadır.) Aliyy: Yüksek, büyük ve yüce olan; kudrette, bilgide, hükümde, irâdede ve diğer bütün kemâl sıfatlarında üstün olandır. Herşey O'nun hükmü ve emri altındâdır. Ayetlerde "Ve Hüvel Aliyyü'l Azim" ifadesi .'ın isimleri olarak geçmektedir. (Bakara, 255; Şura, 4) Kur'an'ı okuduktan sonra "Sadakallahul Azim" denildiği gibi "Sadakallahul Aliyyü'l Azim" de denilebilir. Manası "Aliyy ve Azim olan . doğru söyledi" demektir. Kur'an'ı okuduktan sonra "Sadakallahul Azim" denildiği gibi "Sadakallahul Aliyyü'l Azim" de denilebilir. Manası "Aliyy ve Azim olan . doğru söyledi" demektir. ALİYY Yüce .'ın isimlerinden biridir. “Kemâl derecelerinin en yücesinde bulunan” demektir. “. bir insanla ancak bir vahy yoluyla ya da perde arkasından konuşur veya bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder. Gerçekten O, Aliyy’dir, Hakîm’dir.” (Şûrâ Sûresi, 42/51) .’ın varlığı vaciptir. Yani varlığı zâtındandır, yokluğu muhaldir. Bu ulvî mertebe sadece Aliyy olan .’a mahsustur. O’ndan gayrı ne varsa, hepsi mümkindirler, yani bunların olup olmamaları eşittir; hepsi mahlukturlar, fanidirler, acizdirler. Bu varlıkların varlık mertebeleri, Vacib’in âlî mertebesi yanında çok aşağı ve süflî kalır. . Teâlâ bütün kâinatın üstündedir. Bu, cisimlerin yüksekliğine ve boyutlarına benzemez. ., kâinatın her noktasında her zerreye aynı nisbette yakındır. O'nun zatı cisimlerin yakınlık uzaklık kavramına benzemez. .'tan daha üstün bir varlık yoktur. .'ın benzeri, ortağı veya yardımcısı yoktur. Bütün kemal sıfatlarında üstün olan yüce ., zamanından ve mekândan beridir. Bu kelime Kur'an'da daha ziyade "Kebîr", "el-Azîm", ve "Hakîm" isimleriyle birlikte geçmektedir. AZÎM Yüce .'ın isimlerinden biridir. Pek azametli demektir. Azamet ise, büyüklük demektir. Hakiki büyüklük .'a mahsustur. . hiç bir şeye muhtaç değildir ve yarattığı her şeyde O'nun büyüklüğünü görmek mümkündür. .'ın azametini tefekkür eden insan; O'nun büyüklüğü karşısında gafletten kurtulur, imanı kuvvetlenir; acz, fakr ve kusurlarını anlar. Kur'anı Kerîm'de .'u Teâlâ, kudret-i Rabbâniyenin mucizatını göstererek, insanların bunları düşünerek ibret almalarını beyan buyurur. Alemin düzenliliğini, yaratılış gayesini, verilen nimet ve güzellikleri, dünyanın geçiciliğini, süt veren hayvanlardaki icazı, gece ve gündüzün dönüşümünü düşünen insan, .'u Teâlâ'nın sonsuz ihsanlarıyla kullarını nasıl donattığı karşısında O'nun büyüklüğünü idrak eder. Yeryüzündeki bütün denizler mürekkep olsa .'u Teâlâ'nın azametine delâlet eden kelimelerini, yazıp bitiremezler. Akıl, .'ın yüceliğini kavramaktan acizdir. Ancak, O'nun mucizelerini akledebilir. Kâfir ve müşrikler ise akletmezler: sağır, dilsiz ve kördürler. (bk. Bakara, 2/171) Oysa müslümanlar; ayette bildirildiği gibi "Çok büyük Rabb'ın adını tesbih ederler." (Vâkıa, 56/74, 96; Hakka, 69/52) Yine Bakara suresinde .'ın büyüklüğü şöyle beyan buyurulur: "., (o .'tır ki) kendinden başka hiç bir ilah yoktur. (O, zatî, ezelî ve ebedî hayat ile) diridir (bakîdir). Zatiyle ve kemâliyle kâimdir. (Yarattıklarının her an tedbir ve hıfzında yegane hakimdir, her şey onunla kâimdir). Onu ne bir uyuklama tutabilir ne de bir uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O'nun izni olmadıkça katında şefaat edecek kimmiş? O, yarattıklarının önlerindekini, arkalarındakini bilir. (Yaratılmışlar) O'nun ilminden yalnız kendisinin dilediğinden başka hiç bir şeyi kavrayamazlar. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri (kucaklamıştır, o kadar) vâsidir. Bunların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O, çok yüce, çok büyüktür." (Bakara, 2/255) Selam ve dua ile... Sorularla İslamiyet 13-Ağustos-2011 - 14:22:33 |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.