ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   İslami Genel Konular (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=324)
-   -   Bid At Ne Demektir? (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=397448)

Prof. Dr. Sinsi 08-05-2012 07:12 AM

Bid At Ne Demektir?
 
Bid’at) ne demektir? İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkînin (Mektûbât) kitabının birinci cildinin ellidördüncü ve yüzaltmışbeşinci ve yüzseksenaltıncı ve ikiyüzellibeşinci ve ikiyüzaltmışıncı ve üçyüzonüçüncü mektûblarında bid’atin ne olduğu ve bid’at işlemenin zararları çok iyi anlatılmaktadır. Birinci ciltte bulunan üçyüzonüç mektûbun hepsi fârisîden türkçeye tercüme edilmiştir. 1387 [m. 1968] senesinde İstanbulda baştırılmıştı. Abdülganî Nablüsînin (Hadîkat-ün-nediyye) kitabının birinci kısmının baş tarafında da, bid’at hakkında geniş bilgi vardır. Bu birinci kısm da, 1399 [m. 1979] senesinde İstanbulda ofset yolu ile bastırılmıştır. Bid’at hakkındaki yazılarının bir kısmını arabîden tercüme ederek aşağıda takdim ediyoruz.

(Bid’at), sünnete [yâni, Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği din bilgilerine] muhâlif olan, ters düşen, îtikat ve amel ve sözler demektir. .ü teâlâ, kullarını kendisine ibâdet etmek için yarattı. İbâdet, züll ve zillet demektir. Yâni, insanın Rabbine, mâbuduna, hakîr olduğunu, âciz, muhtaç olduğunu göstermesidir. Bu da, her aklın, nefsin ve âdetlerin güzel ve çirkin dediklerine uymayıp, Rabbin güzel ve çirkin dediklerine teslim olmak ve Rabbin gönderdiği Kitaba ve Peygamberlere inanmak ve bunlara tâbi olmak demektir. Bir insan, bir işi, Rabbinin izin verdiğini düşünmeden, kendi görüşü ile yaparsa, Ona kulluk yapmamış, müslümanlığın îcâbını yerine getirmemiş olur. Bu iş, îtikatta, inanmakta ise ve inanılması lâzım olduğu sözbirliği ile bildirilmiş olan şeylerden ise, bu inanışı (Küfre sebep olan Bid’at) olur. Bu iş, îtikatta olmayıp da, yalnız dinden olan sözde ve işte kalırsa, fısk, büyük günah olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Bir kimse, dinde olmıyan birşey meydana çıkarırsa, bu şey red olunur. ) Bu hadis-i şerif gösteriyor ki, dinden olmıyan bir îtikat, bir söz, bir iş, bir hâl ortaya çıkarılır ve bunun din ve ibâdet olduğuna inanılırsa, yâhut islâmiyetin bildirmiş olduklarında bir ziyâdelik veya noksanlık yapılırsa ve bunu yapmakta sevap beklenirse, bu yenilikler, değişiklikler, (Bid’at) olur. İslâmiyete uyulmamış, ona îman edilmemiş olur. Dinde, ibâdette olmayıp, âdette olan yenilikler, yâni yapılırken sevap beklenilmiyen değişiklikler bid’at olmaz. Meselâ, yimekte, içmekte, binme ve taşıma vâsıtalarında, binâlarda yapılan yenilikleri, değişiklikleri dînimiz red etmez. [Bunun için, masada, ayrı tabaklarda, çatal kaşık ile yimek, otomobile, tayyâreye binmek, her çeşit binâ, ev ve mutfak eşyası kullanmak ve bütün fen bilgileri ve fen âletleri, fen işleri dinde bid’at değildir. Bunları yapmak ve faydalı yerlerde kullanmak câizdir. Hattâ, farz-ı kifâyedir. Meselâ radyo, ho-parlör, elektronik makinalar yapmak ve bunları ibâdetlerin dışında kullanmak câizdir. Ho-parlörü dünya işlerinde kullanmak câizdir. Fakat, ho-parlör ile ezan, Kur’an-ı kerim, mevlid okumak, ibâdeti değiştirmek olur, bid’at olur. Ezanın uzaklardan işitilmesi için ho-parlör kullanmamalı, her mahalleye câmiler yapmalı, her mahalle câmiindeki müezzin efendiler ayrı ayrı ezan okumalıdır. ]
Enes bin Mâlik, birgün ağlıyordu. Sebebi soruldukta, (Resûlullahdan öğrendiğim ibâdetlerden, değiştirilmemiş bir namaz kalmıştı. Şimdi, bunun da elden gittiğini görüyor, bunun için ağlıyorum) dedi. Yâni, şimdiki insanların çoğu, namazın şartlarını, vâciblerini, sünnetlerini, müstehablarını yerine getirmiyor, mekruhlarından, müfsidlerinden, bid’atlerinden sakınmıyorlar. Onun için ağlıyorum dedi. Bunlar, Peygamberlerin, Evliyânın, sâlih, sâdık müminlerin büyüklüklerini anlıyamayanlardır. Onların yollarını bırakıp, kendi görüşlerine, nefslerine, beğendiklerine göre ibâdetleri değiştiriyorlar. Saadet yolunu bırakıp, şakâvete atılıyorlar. Enes bin Mâlikin ağlamasının sebebi, namaza ilâveler yaparak ve bazı yerlerini azaltarak değiştirenleri görmesidir. Böylece, sünneti [yâni islâmiyeti] değiştiriyorlar. Sünneti değiştirmek, bid’attir.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Bir ümmet, Peygamberi öldükten sonra, dinde bid’at yaparsa, buna benzer bir sünneti gayb eder). Yâni, küfre sebep olmıyan bir bid’at yapılırsa, bunun cinsinden bir sünneti terk ederler.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Bid’at sahibi, bid’atini terk etmedikce, tevbe etmesini, .ü teâlâ nasip etmez). Yâni, bir kimse, bir bid’at ortaya çıkarırsa veya başkasının çıkarmış olduğu bir bid’ati yaparsa, bu bid’ati iyi bildiği ve karşılığında sevap beklediği için, bundan tevbe edemez. Bu bid’atin kötülüğünden veya küfre sebep olmasından dolayı hiçbir günahına da tevbe etmesi nasip olmaz.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, (.ü teâlâ, dinde bid’at olan birşeyi yapan, bu bid’ati . rızası için terk etmedikçe, onun hiçbir amelini kabûl etmez). Yâni, îtikatta veya amelde veya sözde yâhut ahlâkta bid’at olan birşeyi yapmaya devam edenin bu cinslerden ibâdetleri sahih olsa da, hiçbirini kabûl etmez. İbâdetlerinin kabûl olması için, bu bid’ati, .dan korkarak, ondan sevap bekliyerek yâhut rızasına kavuşması için terk etmesi lâzımdır.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, (.ü teâlâ, bid’at sahibinin orucunu, haccını, ömresini, cihâdını, günahtan vazgeçmesini, adaletini kabûl etmez. Hamurdan kılın çıkması gibi, islâmdan çıkar). Yâni, ibâdeti sahih olsa da, kabûl olunmaz. Sevap verilmez. Çünkü, küfre sebep olmıyan bid’at işlemeye devam etmektedir. Küfre sebep olan bid’at sahibinin ibâdeti zaten sahih olmaz. Farz, nâfile ibâdetlerinin hiçbiri kabûl olmaz. Bid’at, nefse, şeytana uyarak yapıldığı için, sahibi islâmdan, .ü teâlânın emirlerine teslim olmaktan çıkar. Îman kalb ile olur. İslâm kalb ve lisan ile birlikte olur. Îman kalbe mahsûstur. İslâm ise, kalbin, lisanın ve bedenin umûmuna şâmildir. Kalbdeki îman ile kalbdeki islâm birbirlerinin aynıdır. Bid’at sahibinden ayrılan, lisandaki ve uzvlardaki islâmdır. Bid’at işlemeye devam eden kimse, nefse ve şeytana itaat eden kimse olmuştur. Günah işliyen kimse, âsî, fâsık olur. Buna bid’at sahibi denmez. Fakat, bid’at sahibi, âsî ve fâsıktır. Bid’at sahibi, bu bid’atini ibâdet sanmakta, buna karşılık sevap beklemektedir. İbâdet hâricinde işlenen günah, ibâdetlerin kabûl olmasına mâniolmaz.

Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Benden sonra, ümmetim arasında ayrılıklar olacaktır. O zamanda olanlar, benim sünnetime ve Hulefâ-i râşidînin sünnetine yapışsın! Dinde meydana çıkan şeylerden uzaklaşsın! Dinde yapılan her yenilik bid’attir. Bid’atlerin hepsi dalâlettir. Dalâlet sahiplerinin gidecekleri yer, Cehennem ateşidir). Bu hadis-i şerif, bu ümmette çeşidli ayrılıklar olacağını haber veriyor. Bunlar arasında, Resûlullahın ve Onun dört halîfesinin yolunda olana sarılınız diyor. Sünnet, Resûlullahın, sözleri, bütün ibâdetleri, işleri, îtikatları, ahlâkı ve birşey yapılırken görünce, mani olmayıp susması demektir.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Ümmetim arasına fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışan için yüz şehit sevabı vardır!) Yâni nefse ve bid’atlere ve kendi aklına uyarak islâmiyetin hududu dışına taşıldığı zaman, benim sünnetime uyana, kıyâmet günü yüz şehit sevabı verilecektir. Çünkü, fitne fesat zamanında islâmiyete uymak, kâfirlerle harp etmek gibi güç olacaktır.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki, (İslâm dîni garîb olarak başladı. Son zamanlarda da garîb olacaktır. Bu garîb insanlara müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi düzeltirler). Yâni, islâmiyetin başlangıcında, insanların çoğu, müslümanlığı bilmedikleri, onu yadırgadıkları gibi, âhır zamanda da, dîni bilenler azalır. Bunlar, benden sonra bozulmuş olan sünnetimi islâh ederler. Bunun için, emr-i mâruf ve nehyi anilmünker yaparlar. Sünnete, yâni islâmiyete uymakta başkalarına örnek olurlar. İslâm bilgilerini doğru olarak yazıp, kitaplarını yaymaya çalışırlar. Bunları dinliyenler az, karşı gelenler çok olur. O zamanda, sevenleri çok olan din adamı, doğru arasına iğrileri, hoşa giden sözleri karıştıran kimsedir. Çünkü, yalnız doğruyu söyliyenin düşmanları çok olur


Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.