![]() |
Türk Bayrağı Ve Bediüzzaman
Devlet ve millet adına gizli cemiyetler kurmak suçlamasıyla yargılanıyordu.olmadık ezaya cefaya tek başına dayanıyordu. Hapisdeki 54 talebesinden hiçbiriyle görüştürülmüyordu. Görüşmek isteyenler acımasızca dövülüyordu. Camları kırık kocaman bir koğuşun dondurucu soğuğunda adeta ölüme terk edilmişti. Bu sırada cumhuriyet bayramı gelmişti. Hapishane müdürü Bediüzzamanın kapısına bir Türk bayrağı astırdı. Bu bayraktan onu çok rahatsız olacağını ve olay çıkaracağını böylece “kürtçülük” iddiasının ve “cumhuriyet düşmanlığı” iftirasının ispatı yapılmış olacaktı. Oysaki Bediüzzamanın hayatı o bayrağın temsil ettiği mana uğruna yapılmış fedakarlıklarla doluydu.Birinci dünya savaşında ruslara karşı gönüllü alay kumandanı olarak çarpışmış ve yaralanıp esir düşmüştü. İstanbulu işgal eden ingilizlere karşı ise kimsenin cesaret edemediği çıkışlarla halkı uyandırmıştı. Dolayısıyla Bediüzzamanın bayrak asılmasına verdiği tepki beklenenin tam tersine oldu. Koğuşunun kapısına bayrak astıran hapishane müdürüne şunları yazmıştı: “müdür bey size teşekkür ederim ki kurtuluş bayramının bayrağını koğuşuma taktırdınız. Milli hareket günlerinde İstanbul da ingiliz ve yunan aleyhinde yazdığım eserlerle belki bir tümen asker kadar vatana hizmet ettiğimi Ankara bilmiş ve Mustafa Kemal beni mükafatlandırmak için iki defa Ankara ya davet etmişti. Hatta demişti ki: bu kahraman hoca bize lazımdır. Demek ki benim bu bayramda bu bayrağı takmak hakkımdır. Bediüzzaman kendisini bayrak asarak rahatsız etmek isteyenlere anlayacakları dilden bir ders vermişti.ama onları kendilerine getirebilmiş miydi? Yaptıklarından utandırabilmiş miydi? Cüret ve cehaletlerinden ötürü özür dilemeyi becerebilmişler miydi acaba |
Türk Bayrağı Ve Bediüzzaman
Barla'da sürgündeydi. Her hali izleniyor ve Ankara'ya rapor ediliyordu. Ziyaretine gitmek, ona bir selam vermek bile yasaktı. Buna rağmen bir dost çevresi olmuştu. Bir talebesi gizliden gizliye onun derslerine katılıyor ve aldığı dersi hanımına anlatıyordu. Hanımı, "Ondan bizzat bende ders almak istiyorum" diyordu. Bu istek ısrarla birkaç defa tekrarlanınca, Bediüzzaman razı oldu ve ona: - "Tamam, tesettürlü olarak seninle beraber gelsin. Hatırın için bir ders vereyim." dedi. Geldiler. Kapıyı çaldılar. Bediüzzaman kapıyı açtı, içeriye buyur etti ve ders esnasında kimse rahatsız etmesin diye kapıyı kapattı. Bir müddet sonra bir talebesi Bediüzzaman'ın yanına gelmek istedi. Kapı birkaç defa çaldı, fakat içeriden cevap gelmeyince daha sonra gelmek üzere geri döndü. Bu arada Bediüzaman'ın gözü ayakkabılara takılmıştı. Beyin ayakkabısı içerde olduğu halde, hanımı ayakkabısı dışarda kalmıştı. Dersten sonra daha önce kapıyı vuran talebesi tekrar geldi. Bediüzzaman kapıyı açtı ve ona sordu: - "Dışarda kadın ayakkabılarını gördüğün zaman kalbine birşey geldimi?" - "Kesinlikle Üstadım, böyle birşeyi nasıl düşünebilrim?" Bediüzzaman durumu açıkladıktan sonra, talebesine şöyle bir ders verdi: - "Bir çatı altında yabancı bir kadınla, sakın yanlız olarak bulunma. İster ders, ister başka bir vesileyle olsun. Bunu sakın yapma. Çocuk dahi olsa, yanında muhakkak bir kimse bulunsun." |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.